Didem 1

 <Daha önce okuduğum bir hikayeyi orjinalindeki hikaye akışına sadık kalmaya çalışarak, bazı bölümlere eklemeler yaparak yeniden düzenledim. Orjinal hikaye yazarı kimdir bilmiyorum. Hikaye tamamen fantazidir. Kişilerin ve anlatılar kurgudur.>

Didem - Ayakkabıcı


O gün evde oturmaktan canım çok sıkılmıştı, içimde önüne geçemediğim bir yaramazlık yapma isteği vardı. Nedense sürekli birilerini tahrik etme düşüncesi aklımdan çıkmıyordu. 

Sanırım artık teşhir bağımlısı olmuştum.

Apartmanın kapıcısı, karşı komşunun liseli oğlu ve hatta onun arkadaşları, su dağıtıcısı, sitenin güvenliği, kahve aldığım dükkandaki baristalar... 

Bunlar sürekli kendimi teşhir ettiğim ve aklını başlarından aldığım kişilerden sadece birkaçı idi. Ama o bu sefer daha heyecanlı, daha etkileşimli bir şeyler istiyordum...

Kendi kendime düşünmeye başladım.... 

Acaba..... bu sefer kimi baştan çıkarmalıyım, çaresizce kalkmış sikiyle kimi öylece ortada bırakmalıydım??? 

Aklıma bir sürü kişi geliyordu ama hiçbiri beni yeteri kadar heyecanlandırmamıştı...

O anda aklıma uzun süredir alışveriş yaptığım ayakkabıcım Rasim Bey geldi. Aslında daha önce de birkaç kez Rasim Bey'e göstermeye niyetlenmiştim, fakat adamcağızın eşi ne zaman gitsem dükkanda oluyordu. Adamın naif ve utangaç halleri beni daha da bir iştahlandırıyordu.

Şansımı bir sefer daha denemeye karar verdim, çünkü Rasim'in bana olan ilgisi de gözümden kaçmamıştı, hatta bana olan zaafının sebebi ile alışverişlerde bazen bir kaç çift ayakkabı aldığımda bir çift de o hediye ediyordu.

Hazırlanmaya başladım, önce güzel bir duş aldım. Ayaklarımı özenle kremledim, yeni yaptırmış olduğum pediküre ve ojeli tırnaklarımla kendi kendine tam not vermiştim. ,

Beyaz ojeli 37 numara ayaklarım ve ince bileklerim ile tam bir biblo gibiydim.

Ayağıma çok sevdiğim taşlı halhalı da iliştiriverdim. Aynada çıplak vücuduma bakıyordum, kendimi seyretmeyi çok seviyordum... 

Vücut kıvrımlarım herkesin aklını kolaylıkla başından alabilecek güzellikteydi. Diri göğüslerim, ince belim ve dolgun kalçalarım her kadının sahip olmak isteyeceği birer hazine gibiydiler.. Tüm bedenim, 30’lu yaşların ortalarının bana verdiği tecrübe ile de nasıl kullanılacağını bilen usta ellerde ölümcül birer silaha dönüşebiliyorlardı..

Ne giysem diye düşünürken aklına kocamın çok sevdiği, pileli mini eteğim gelmişti. 

Bu öyle bir etekti ki, sokağa çıkmayı bırakın evde bile giyilecek türden bir şey değildi.. Kocam ile gittiğimiz yurtdışı tatillerinde ancak giyebiliyordum, giydiğim zaman tüm gözler üzerimde oluyordu.. 

Yabancı erkeklerin beni sikecekmiş gibi bakışları kocam ile birlikte, beni de tahrik ediyor, çoğu zaman otelimize gitmeyi beklemeden olur olmaz yerlerde kendimizi sevişirken buluyorduk. Kocam yanımda yokken giymeme kesinlikle müsaade etmiyordu, çünkü erkeklerin bana ne gözle baktığını ve nasıl taarruza geçeceklerini çok iyi biliyordu adamcağız..

Eteğimi ince bileklerimden geçirerek yukarıya doğru çektim ve belime tam oturuyordu. Arkamı dönerek aynada çıkık kalçalarımın eteği nasıl da yukarıya kaldırdığını hayranlıkla izledim. 

Beni bu şekilde gören kimsenin dayanamayacağını ve gözünü benden alamayacağını biliyordum. Acaba içime çamaşır giymesem mi diye düşündüm, ama fazla abartıya kaçacağını biliyordum ayrıca biraz da merak uyandırmak istediğim için bundan vazgeçmiştim.

Üzerime de bu açık seçik görünümü pekiştirecek, likralı ince kumaştan askılı bir body ile kombinledim. Göğüslerim dışarıya fırlayacak gibiydi sanki. Pembe uçları da hiç zorlanmadan ince kumaşın altından seçilebiliyordu. Bir an için, beni bu şekilde sokakta parçalayabileceklerini düşünmüştüm. Üzerime ceket alıp almamaya karar veremiyordum.

"Amaan , zaten altıma çamaşır giydim üstüm de eksik kalsın" dedim kendi kendime, nasılsa arabayı dükkanın önüne çekebiliyordum, hemen dükkana girip yapacağını yapacaktım nasılsa. 

Tüm hazırlıklarımı bitirdim, mağazayı iyi bildiğimden nerede nasıl frikik vereceğimi, nasıl Rasim'i azdıracağımı en ince detayına kadar planlamıştım.

Otoparka inmek için asansörü çağırdığımda, gelen asansör boş değildi. Tanımadığım komşularımızdan birisi denk gelmişti. Adam orta yaşlı, hafiften yakışıklı bir beydi.. 

Beni görünce bir anda afallamıştı. 


Yüzümü kapıya sırtımı adama döndüğüm.,Arkadan olabildiğince izlemesini istiyordum. Asansör 10 kat aşağı inene kadar aklıma türlü türlü şeyler geliyordu, otopark katına inince bir an adamın o karanlıkta saldırabileceği fikri bedenimi sarmıştı. Olsa fena olmazdı aslında, bir haftadır sikilmiyordum. Ağırdan alarak yürürken, kendimi sergilemeye çalışıyordum. Kalçalarımı kıvıra kıvıra arabamın yanına gelerek, direksiyona geçtim ve yola koyuldum.

Ne trafik vardı.

Ayaklarım yüksek topukluların içinde oldukça ağrımıştı trafikte dur kalk yapmaktan.

"Keşke bir masaj yapan olsa..." diye geçirdim içimden. 15 dk’lık yol neredeyse bir saat sürmüştü. Rasim Bey'in dükkanının sokağına girince sonunda bir rahatlama gelmişti. Yaz sıcağında o bir saatlik yol 10 saat gibi gelmişti bana..

Mağazanın önüne gelince boş yer olmadığını görmüştüm. Tam korna çalarak Rasim Bey'in dışarı çıkıp yardım etmesini isteyecektim ki tam o sırada hesapta olmayan birşey oldu. 

Bu aslında tüm olayların seyrini değiştirecek bir gelişmeydi..

Rasim Bey'e korna çalarken yan dükkandaki hanzo emlakçı birden dışarı çıkıvermiş ve hemen kendi dükkanının önündeki alana arabayı park etmemi sağlamıştı. 

Hatta işi abartarak kapıyı bile açmaya kadar işi uzatmıştı. Doğulu şivesi, altın aksesuarları, sürekli açık olan gömlek düğmeleri ve göğsünden fışkıran kırlaşmış kılları ile bu adam tam bir kroydu. Rasim Bey'in dükkanına her geldiğimde de onun gözlerini üzerimde hissediyordum. Adamın ağzının sularının aktığını ona bakmadan anlayabiliyordum. Aslında bu kro ile oynamak belki daha eğlenceli olabilirdi. 

Neden olmasın ki? 

Başka bir kurban daha......

Emlakçı kapıyı açarken bacağımı öyle bir aralamıştım ki, adamın kalbi neredeyse yerinden çıkacaktı. Arabam spor bir model olduğundan inip binmesi oldukça zordu ve kısa etek ile frikik vermeden inebilmemin imkanı yoktu. Ama bu sefer aklımda teşhirci bir şeytan olduğu için özellikle bacaklarımı sanki farkında değilmişim gibi açarak inmiştim..

“Teşekkür ederim.. Zahmet oldu.. “ dedim

“Aman hanfendi ne demek, ne yapmışız ki. Buyrun buyrun. Rasim abi alt katta sanırım, duymadı sizi. Siz bizim de müşterimiz sayılırsınız. Araç kalabilir ne kadar isterseniz..” diye cevap verdi ağzı sulanarak.

Emlakçı aracın kapısını kapatacak iken, heyecandan çantamı almadığımı fark etmiştim, adama 

“Ayyy...Bir saniye kapatmayın çantamı unuttum” derken kapıyı elimle araladım.

Çantam yolcu koltuğundaydı, kafamı eğerek uzanmak zorundaydım. Ama bu işi daha tahrik edici bir şekilde yapmak ve adamı çıldırtmak istiyordum. Bir dizimi sürücü koltuğuna koyarak içeri uzandım. Emlakçının nefesinin kesildiğini hissedebiliyordum. Zaten ayakta dururken bile kalçalarımı zar zor örten o etek şimdi neredeyse belimde toplanmış ve kalçalarımın yanaklarını ve beyaz tangamı ortaya çıkarmış olmalıydı. Adam gördüğü manzara karşısında bir an hareketsiz kalmış olmalıydı. Haksız da sayılmazdı, çamaşırımın beyaz ipi kalçalarımı bir bıçak gibi ikiye yarıp, arada kaybolmuştu.

Hmmmm.... Diye düşünerek, işi bir adım öteye taşıdım, çantamdan bir eşyayı yolcu koltuğunun altına düşürmüş gibi yaparak ileriye uzanırken, belimi daha da bükmüştüm.

O anda olan oldu. 

Adam şu anda kalçalarıma tüm detayları ile hakimdi. Kocama bile arada sırada sunduğum o minik göt deliğim Emlakçıya göz kırpıyordu. Bir kadın arkadan sikilmek için nasıl profesyonelce domalırsa, bende bu kıl yumağı adamın önünde öyle domalmıştım resmen. Göt deliğimin tam üzerinden geçen beyaz ip bile deliği kapatmaya yetmiyor olmalıydı. Adam gördükleri karşısında afallamış, beni ellememek, parmağını o muhteşem deliğe bastırmamak için kendini zor tutuyor olmalıydı. Siki pantolonunda hareket halinde olmalıydı.

“Hay aksi şey, tam da koltuğun altına girdi.. Neyse sonra alacağım artık.. “ dedim cilveli bir sesle

“Aman hanfendi, ben alayım çok mühimse... “

“Yok yok, sorun değil, zaten işim uzun değil , bitince alırım.. “

“Peki, siz nasıl isterseniz, buyrun.. “

“Mersi..”

Ben "Mersi" derken adamın nefes alış verişinden kalbinin duracak gibi olduğunu anladım. Bende  aslında çok heyecanlanmıştım. Uzun süredir bu kadar cüretkar tavırlar sergilemiyordum, fakat bu sefer içimdeki ateş, bir haftadır sikilmemiş olmanın verdiği azgınlık beni tam bir orospuya çevirmişti. Adam da şu an muhtemelen benim orospu olduğumu düşünüyordu...

Rasim'in dükkanından içeriye girdim,

 "Rasim Beeeey.." diye seslendim. Aşağıdan Rasim 

"Geliyorum bi saniye" diye yanıt vermişti.. Ama sesinde bir gariplik, bir tedirginlik vardı..

Rasim Bey telefonla konuşarak yukarıya çıktı.. 

Yüzü endişeliydi.. 

Telefonu kapattı.. 

"Kusura bakmayın Didem Hanım eşimle görüşüyordum, duymadım geldiğinizi" dedi. ve devam etti.. 

"Bizim ufaklık çok rahatsızlanmış, okuluna gidip kendisini acil olarak almam ve doktora götürmem gerek , size de çok ayıp olacak ama isterseniz bir arkadaşı çağırayım o sizinle ilgilensin, siz beğendiklerinizi alın, para-pul işlerini sonra hallederiz" dedi.

Bir an duraksadım, kafam oldukça karışmıştı.. Aslında Rasim Bey'i azdırma niyeti ile gelmiştim ve bunu beklemiyordum. 

"Ama ya bu arkadaşı yandaki kıllı ayıysa??" diye düşündüm. O adam olmazsa çekip giderim zaten dedim içimden..

“Şeyy.. Bilmem ki, Sonra uğrayayım ben isterseniz... “

“Olurmu Didem hanım, siz kaç yıllık müşterimizsiniz, bi saniye bekleyin.” dedi ve dışarı çıktı.. 

Merakla beklemeye başladım.

Ahhh evet, işte bu diye düşündüm, kapıda Rasim Bey ve arkadaşını görünce. Rasim Bey az önceki emlakçı ile kapıda duruyordu, adamın yüzünde pis bir sırıtış vardı ve bu sanki olacakların habercisi gibiydi.

"Mahmut benim hem komşum hem de en yakın dostumdur, sizinle kendisi ilgilenecek Didem hanım, hiç çekinmeyin, dükkan sizin..." dedi Rasim. 

Daha ben, kendisine yanıt bile veremeden apar topar eşyalarını aldı ve çıktı..

Emlakçıyla öylece dükkanın ortasında birbirimize bakakaldık.

Artık emlakçının adının Mahmut olduğunu biliyordum. Adam gerçekten de tam bir Mahmut'tu.

Mahmut pis pis sırıtarak sessizliğimizi bozdu, 

"Didem hanım, isminiz de sizin gibi çok güzelmiş." dedi..

Kısa bir teşekkürle geçiştirdim. Aklımdan gitmek de geçiyordu aslında, ama nedense içimden bir his kalmak ve bu adamın sikine vücudundaki bütün kanı toplayıp o şekilde bırakmamı söylüyordu. Böyle kro görünümlü azgın tekeleri kudurtmak daha bir hoşuma gidiyordu esasında. Bir an için bana sahip olabileceklerini düşündürüyor ve onları oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi öylece ortada bırakıp gidiyordum.

Sessizliği tekrar bozdu Mahmut.. 

"Buyrun, tükkan sizin hanfendi" dedi ve yanıma geldi.

İsteksiz bir şekilde ayakkabılara bakmaya başladım. Niyetim almak değildi tabii ki , ama yalandan bakıyordum işte. Bantları olan, yüksek topuklu bir ayakkabı gözüme ilişti.. 

"Şunun 37 numarasını alabilir miyim acaba” diye rica ettim Mahmut'a. 

"Tabii" dedi, ayakkabıyı alarak depoya aşağı kata indi. İnerken de

"Siz bakın, daha istediğiniz olursa ben aşağıdan numarasına bakayım" demişti. 

Göz atmaya devam ediyordum. İki tane daha açık ayakkabı seçip beklemeye başladım. Ayakkabılar da tam da seksi bacaklarımı vurgulayacak türden gösterişli şeylerdi..

Mahmut merdivende belirince bende merdivenin başına doğru yürüdüm. Görünüşte, Mahmut'a ayakkabıları verecektim, ama esas niyetim merdivenin başında durup Mahmut'a ufak bir gösteri yapmaktı.

"Size zahmet bunlara da bakar mısınız" deyince adam kafasını bir kaldırdı ve bingooo.. 

Müthiş bir manzara karşısındaydı. Uzun biçimli bacaklarım ve eteğimin altındaki hazine. 

İşi biraz daha ileri götürmeye karar verip, daha rahat gösterebilmek için dizlerimi kırarak ona doğru çömeldim, kalçam neredeyse yere değecekti ve adamın başının tam hizasında bu sefer bütün mal varlığımı önüne sermiştim.

İncecik tül tangamdan amımın dudakları, bu kıl yumağı adamın karşısında dünyanın en tatlı en sulu meyvesi gibi duruyor olmalıydı. Mahmut, benden ayakkabıları alırken birini elinden düşürdü.
Bu durum çok hoşuma gitmişti.

Sanıyorum kan başka yerlere hücum edince elinde derman kalmamıştı.

Mahmut, düşen ayakkabının peşine giderken, bir yandan da bana dönüp dönüp bakıyordu. Artık ben yapacağımı yapmış, adama bir anlık cenneti göstermiş ve tekrar ayağa kalkmıştım bile. Mahmut, biraz daha görebilmek için neredeyse merdivenden yuvarlanıyordu. 

Adamın bu halleri çok hoşuma gitmeye başlamıştı. Eğlenmeye başlıyordum yavaştan ve keyfm dei iyiden iyiye yerine gelmişti.

Mahmut elinde ayakkabı kutuları ile geri geldiğinde ben koltuğa oturmuş bekliyordum. 

Bacak bacak üstüne atışım görülmeye değerdi. Minicik eteğim yanlardan hiçbir yerimi örtmüyor, kalçalarıma kadar tüm bacaklarım açıkta kalıyordu. 

Bronz tenim ise ışıl ışıl parlıyordu.

Mahmut bana şöyle bir baktı, 

"ilk verdiğim çift nasıl oldu denediniz mi?" dedi.. 

Denememiştim tabii ki. Çünkü aklımda başka şeytanlıklar vardı...

"Şeyyy, aslında çok yorulmuşum, oturunca kaldım böyle, çıkarmaya üşendim ayakkabıları , rica etsem denememe yardımcı olabilir misiniz?” biraz mızıldanarak

Mahmut bugünkü şansıma eminim inanamıyordu. Başka bir şey isterse olacaktı. 

"Ne demek hanfendi, ben size giydirip çıkartırım merak etmeyin siz" dedi Mahmut imalı imalı gülerek..

Mahmut kutuyu alıp ayaklarıma doğru çömeldi.

“Uzatın ayağınızı Didem hanım” derken sesi titriyordu. 

Bacaklarımı aralayıp, sağ ayağımı uzattım. Mahmut ayakkabıyı bir çırpıda çıkarıverdi ayaklarımdan.

O esnada göz göze gelmiştik. 

Adamın elleri ateş gibiydi. 

Vücudum ayaklarımdan başlayarak alev alıyordu sanki. 

Kasıklarıma kadar bir anda ateş bastığını hissediyordum.

“Ayaklarınız çok güzel” dedi Mahmut, ayakkabıyı giydirirken. 

Mahmut, ayaklarıma o kadar yaklaşmıştı ki, sıcak nefesini hissedebiliyordum. Diğer çifti giydirmek için ayağını yine eline almak isteyince, bende sol ayağını uzatmak için tekrar bacak bacak üstüne atmıştım. 

Böylece amcığımı saniyelik de olsa Mahmut'a göstermiştim. 

Adam yine dona kaldı.. 

İnce dantelli yarı şeffaf tanganın altından her şey neredeyse belliydi. 

“Acaba ıslandığı da belli olmuş mudur?” diye düşünmeden edemedim. 

Çünkü bu ayı, amımın ıslandığını görse beni buracıkta sikmeden bırakmazdı.

Mahmut ayakkabıları giydirirken bir iç çekmişti. Bu iç çekme "Ah seni ne sikerim" anlamına geliyordu besbelli. 

Aynı şeyi bende düşünmüştüm o an.

"Bu ayı versem ne siker beni.. Ne yorulmak bilir ne durmak böyleleri..Eline böyle bir fırsat kimin eline geçse sonuna kadar değerlendirmek istemez ki ."

Ayağa kalkarken öne doğru eğildim. O ana kadar göğüslerimi farketmemişti Emlakçı kro. 

Gözleri body min üzerinde kilitlendi. Hele pembe göğüs uçlarını görünce gözleri daha da bir açıldı.. "Bu karıyı sikmem lazım" diye düşünüyor olmalıydı kendince..

Dükkanın içinde salınarak bir iki tur atarak yerime oturdum.

“Ayaklarım şişmiş yorgunluktan, tam istediğim gibi rahat olmadı Mahmut bey” dedim. 

Mahmut ayakkabılarımı çıkarmak bahanesi ile tekrar diz çökerek, ayakkabıları ayağımdan çıkarıvermişti. Çıkardı ama ayaklarımı bırakmaya pek bir niyeti yok gibiydi. Elini ayak tabamında gezdiriyordu. 

“Evet, biraz şişmiş ayaklarınız, isterseniz biraz masaj yapalım onlara” dedi. 

Bu teklifi red edemezdim, çünkü arabayı park ederken bile bunu düşünüyordum. 

"Ayyy... Mahmut bey,.. çok makbule geçer" dedim cıvıldayarak. 

Mahmut sol ayağımı eline alıp, parmaklarımı avuçlaya avuçlaya sıkmaya başlamıştı bile. Ateşim gittikçe artıyordu. 

Bu kocama yaptırmayı en çok sevdiğim şeydi. Ahh, hele bir de parmaklarını emmeye başlardı ki kocacım. 

Gözlerimi kapatıp, geriye doğru yaslandım. Artık olaylar nereye gidecek bilmiyordum. Adam ayaklarımı okşuyor, beyaz ojeli ince parmaklarımı kıllı ellerinin arasında lastik gibi çekiştiriyordu. 

Amım iyiden iyiye sulanmaya başlamıştı. Bacaklarımı çaktırmadan aralamıştım.

Gözlerimi açtığımda Mahmut’un ayaklarımı kokladığını görmüştüm ama görmemiş gibi tekrar gözlerimi kapattım. 

Böyle bir müddet daha devam etti. 

Artık göğüs uçlarım daha sert ve belirgin şekilde badinin altından kendilerini göstermeye başlamıştı. Göğüs uçlarım taş gibi  olmuşlardı.

Gözlerimi açarak, 

“Çok teşekkür ederim, çok iyi geldi” dedim. 

Artık daha fazla uzatmak istemiyordum. Çünkü iş çığrından çıkacağa benziyordu. Mahmut’un ayaklarımı koklarken ki hali. beni oldukça azdırmıştı ve bu oyunun sonunda bu kıllı ayıya sikilmek istemiyordum.

Toparlanacaktım. Ayakkabılarımı giymek için eğildim. Ayağa kalkıp, eteğimi çekiştirdim. 

O esnada Mahmut da ayağa kalkınca büyük bir şok yaşadım. Adamın önü resmen çadır olmuş, pantolondan delip çıkmak üzereydi sanki. 

Öylece bakakalma sırası bendeydi. 

Adamın önünde öyle bir kabarıklık vardı ki, sanki altındaki canavar ona yaptıklarım için beni cezalandırmayı dört gözle bekliyor gibiydi..

Mahmut çok rahat bir şekilde aletini düzeltip yana doğru yatırdı. 

İşte o an ikinci kez şok oldum. 

Aleti neredeyse pantolonun ceplerine kadar uzanıyordu. En az 20 cm lik bir canavar diye düşündüm. 

Kocamınki bundan çok daha kısaydı. Evlenene kadar bir çok kişi ile yatmış ama hiç böyle büyük bir yarrakla sikişmemiştim, doğrusu hep merak ediyordum.

Şehvet dalgaları vücudumu sarmışken , zor da olsa toplarlanabildim.

"Sanırım bu şişmiş ayaklar ile daha fazla birşey denemem lazım, hiç birşey ayağıma olmayacak yoksa" dedim üzüntülü çıkmasına özen gösterdiğim şekilde. 

"En iyisi ben daha sonra uğrayayım."

Mahmut öylece kalakalmıştı. 

"Ama en azından şu diğerlerini de deneseydiniz?" dedi Mahmut son bir ümit kırıntısına tutunarak.

Tabi ki, ben kararımı vermiştim bir kere, çıkmalıydım oradan. Yoksa kendimi kaybedebilirdim.

Kıllı ayı öyle güzel yoğurmuştu ki ayaklarımı, oracıkta sikse sesimi bile çıkaramayacaktım aslında. 

Ama kocamdan başkasıyla sikişmek, hele hele böyle bir kroyla. 

Hiç ama hiç istemiyordum.

"Üzgünüm gitmem gerek" dedim.

Yüzündeki ifadeden Mahmut neredeyse ağlayacak gibiydi. 

İşte tam görmek istediğim manzara karşımda duruyordu. Kalkmış bir sikle baş başa kalmış bir erkek. Arzulayan ama öylece kala kalan.


Zafer kazanmışçasına dükkandan çıkarken Mahmut hemen arkamdan yetişti, belli ki son kozlarını oynamak istiyordu.

"Şey, isterseniz size benim dükkanda soğuk bir şeyler ikram edeyim, ne derseniz?” diye sordu 

Ben bu ucuz numaralara kanacak bir tip değildim tabii ki, adamın niyetini bariz şekilde görmüştüm. 

"Başka zaman inşallah" dedim ilerlerken. 

Arabaya yönelince, Mahmut kapısını açmak için hareketlendi. 

Son kez olsun minik amcığımı saran tangamı görebilmek için yerini almıştı bile.

Eminim çekeceğe 31 için son malzemeleri bu sefer daha bilinçli kayıt etmek istiyordu.
Ama öldürücü vuruşumu eteğimi bacaklarımın arasına sıkıştırarak yapmıştım.

Mahmut artık kafasını çevirmeden direkt bacak arama bakarken, istediğini görememiş olmanın mutsuzluk ve çaresizlik üzerinden akıyordu.

Arabaya biner binmez motoru çalıştırdım, içim bir garip olmuştu. Bacaklarımın arası sanki alev alacaktı. Öylesine sikilmek istiyordum ki. 

Oradan ayrılırken adama son kez bakmıştım, bir çocuk gibi boynunu bükmüştü Mahmut..

Hızlıca eve gelerek üzerimdekiler bir çırpıda çıkararak, kocamın bana aldığı dildoyu dolaptan kaparak amımın suları ile ıslatmıştım, zaten yeteri kadar sırıl sıklam olmuş amcığıma bir hamlede dibine kadar sokmuştum. 

Boşalana kadar ileri geri çılgınca pompalıyor... pompalıyordum....

O bildik alevin kasıklarımdan yükselerek, bedenimi titretmesini, kafamın içinde havai fişekler patlatmasını istiyordum. 

Ama olmuyordu.

İstediğim okşanmak....... yalanmak....... avuçlanmak....... bir orospu gibi sikilmek..... 

Çaresi yoktu , iki gün daha beklemek zorundaydım kocamı. 

Sakinleşmeye çalışırken Mahmut'un o beğenmediğim kıllı ellerinin görüntüsü aklıma kazınmışçasına netti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumuz için teşekkürler. Yorumunuzu inceledikten sonra, ticari kaygı içermiyorsa yayımlayacağım.