(128) İstenmeyen Misafir Bölüm 8 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
(128) İstenmeyen Misafir Bölüm 8 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İstenmeyen Misafir Bölüm 8

(Hikaye tamamen kurgudur. Irklararası ilişki veya aldatan kadınlar ile ilgili hikayeleri sevmiyorsanız, size göre olmadığını söylebilirim. XoXo)

 

Önceki Bölümler

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 3 

Bölüm 4

Bölüm 5

Bölüm 6

Bölüm 7

 

İstenmeyen Misafir Bölüm 8


Beth mutfakta neşeyle şarkı mırıldanıyordu. Titus'un bir yerlerde ufak tefek işlerle uğraşıyor olması canını sıkıyordu. O gün üçüncü kez telefonunu çıkarıp Titus'un çevrimiçi klasörünü kontrol etmişti. Üç hafta önce sadece Beth'le birlikte olmayı kabul ettiğinden beri yeni bir porno video yayınlanmamıştı ayrıca Beth'in yeni klipleri de yoktu. Daha önce de olmamıştı. Görünüşe göre sözünü tutuyordu.


Son üç hafta müthiş geçmişti, hayatının en güzel günleriydi. David tüm bu süre boyunca belki on geceyi evde geçirmişti, Pazar günleri hariç her gün çalışmıştı. Geri kalan zamanlarda gece gezmelerine çıkmıştı. Bu Beth için gayet iyiydi çünkü Titus onu her gün sikiyordu. David sabah işe gider gitmez odasına geliyordu. David evde olmadığında, Titus bardan eve saat 3:00 civarında döndüğünde onu uyandırıp sabaha kadar sevişiyorlardı. Bir keresinde, David gecenin bir yarısı eve geldiğinde neredeyse yakalanıyorlardı. David merdivenlerden çıkarken Titus onun odasına girmişti. Kocası yatağa yanına yatmış, eğilmiş ve üstüne çıkmadan önce onu öpmüş. Küçük penisi, üvey kardeşinin içine bıraktığı karmaşanın içinde gevşekçe kayınca Beth onu itmişti. Kocasından özür dileyerek, uyurken adetinin başlamış olması gerektiğini söylemiştii. Böylece bir hafta boyunca kocasıyla seks yapamayacaktı.


Mesele sadece seks de değildi. Beth Titus'la vakit geçirmekten zevk almaya başlamıştı. Titus hayattan nasıl zevk alacağını biliyordu üstelik çok da eğlenceliydi. Onu şehirdeki tek yasal çıplaklar plajına götürmüştü. Çırılçıplak güneşlenip şnorkelle yüzmüşlerdi. Bronzluk çizgileri solmuş, vücudu tamamen bronzlaşmıştı.

Günleri bir oral seksle başlıyor, ardından Beth'in hala sert yarağının üzerine çıkarak sikilmesine dönüşüyordu. Jet ski kiralamak, hayvanat bahçesini ziyaret etmek, yunuslarla yüzmek için yola çıkmadan önce birlikte duş alırlardı. Başka zamanlarda öğleden sonralarını deniz kenarındaki barlarda dinlenerek ya da kıyıdaki marinaların barlarında öğle yemeği yiyerek geçiriyorlardı.


Titus'un eve dönmesi için sabırsızlanıyordu. Titus kapıdan girer girmez önünde diz çöküp onun koca sikini yalamayı planlıyordu. Eğildi ve akşam yemeğini kontrol etmek için fırının kapağını açtı.


"Aman Tanrım! Ne giymişsin böyle?"


Beth yerinden sıçrayarak hemen doğruldu. Yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirip kocasına döndü.


David'in evrak çantası yere düşmüştü.

"Bu hayatımda gördüğüm en seksi şey." Kocasının gözleri göbeğinde dona kalmıştı.


"Hoşuna gideceğini düşünmüştüm." Ellerini karnının üzerinde tutarak maça sembollü piercing i çerçeveledi.


"Tıpkı Ashely'ninki gibi."


"Yılbaşında onunkini ne kadar beğendiğini görmüştüm. Bunu bir Sevgililer Günü hediyesi olarak düşün. Piercinglerini ne kadar sevdiğini biliyorum."


"Peki ya kıyafet?"


" Ah, bu mu?" Beth arkasını döndü.


David, Titus'la olan planlarını mahvetmiş olabilirdi ama onun gözlerindeki hayranlık doğal olarak gülümsemesine neden olmuştu.


"Lokantadan ayrıldığımdan beri spor yapmaya başlamam gerektiğini hissettim." Beth yalınayaktı ve düzgün baldırlarını, kalçalarını ve mükemmel şekilli poposunu saran yeni yoga pantolonunu giymişti. Üstündeki çapraz spor sütyeni göğüslerini zapt etmekte zorlanıyordu. Seksi karnını çıplak bırakarak yeni göbek piercingini sergiliyordu.


David bir adım öne çıkarak ona yaklaştı.


"Hemen yukarı çık!" diye emretti, sesi şaşırtıcı derecede erkeksi çıkıyordu.



Beth şaşkınlıkla kaşlarını kaldırarak başını eğdi. David bir an için endişeli görünüyordu, karısı erkeklerin ona patronluk taslamasından hoşlanan biri değildi, ama onun yarım gülümsemesi David'i rahatlattı.

"Vakit yok. Akşam yemeği neredeyse hazır. Ama..."


Dizlerinin üzerine çöktü ve kemerini açtı. Beth pantolonunun içine uzanıp sikini çıkarırken kocası inlemeye başlamıştı. Özlemini çektiği büyük zenci siki bu değildi ama Titus ona kocasını sikmesi için izin vermediğinden, onu çabucak emebileceğini düşünmüştü.


" Ah Tanrım," diye inledi kocası, dudakları penisinin başını içine çekerken, onu kolayca ağzına kadar alabiliyordu.


"Sen...uh...um...en iyi kadınsın...unh unh... dünyada!" Penisi seğirerek kadının diline bir çay kaşığı kadar sperm akıttı.


Beth dudaklarını kökün etrafına kenetleyerek yukarı doğru emdi. David'in küçük penisi tekrar sarsılarak dilinin arkasına birkaç damla fışkırttı. Beth hemen pişman olmuştu. Sulu sperminin tadı korkunçtu. Biraz öğürerek başını sonuna kadar geri çekerek penisindeki son sperm damlalarını da emdi.

Beth ağzını silerek geri çekildiğinde yüzünde memnuniyetsiz bir ifade belirmişti.


" Ah Tanrım, özür dilerim," diyerek özür diledi.

"Seni uyarmalıydım."


"Sorun değil," diye iç geçirerek masaya doğru yürüdü ve içmekte olduğu bir kadeh şaraptan bir yudum aldı. Aslında Titus gittiğinde ağzında onun tadının olmasını özleyecekti.

Oral seks aldatmak sayılır mıydı? Birden aklına Bull Pen ilan panosu geldi. Bütün o siyah sikler emilmek için kendilerini sunuyorlardı. Ellerinde Darion'un kokmuş sikini tuttuğunu hatırladı, o da çok büyüktü, Titus'un boyurtlarına çok yakındı. Beth dudaklarını yaladığında aklı başına geldi. Varoş bir zencinin sikini emmeyi düşündüğüne inanamıyordu. Emmekten daha fazlasını yapmak istiyordu. Kes şunu Beth diye düşündü.


"İyi misin?"


"Evet iyiyim," dedi.


" Siktir," dedi David.

"Titus az önce geldi sanırım..."


"N'aber kardeşim?" dedi Titus kapıdan girerken.


"Vergi sezonun nasıl gidiyor?"


""Çok yoğunuz. Beth'e henüz söylemedim ama yarın yola çıkacağım."


" Ah," diye içini çekerek üzgün bir yüz ifadesi takındı.


"Sadece birkaç ay kaldı sanırım."


Titus havayı kokladı.


"Bakıyorum da sonunda karını evcilleştirmişsin. Güzel kokular geliyor."


"Kibar ol Titus," dedi David, endişeyle Beth'e bakarak, ama Beth fırından kızarmış bir tavuk çıkarırken yoga pantolonunun içinde muhteşem poposunu sergileyerek eğilmişti.


"Bu hoş bir sürpriz. Özellikle de bu gece eve geleceğimi bile bilmediği düşünülürse."


"Harika kokuyor."


"Sana da yetecek kadar var Titus," dedi Beth.


David şaşırmıştı ancak umursamadı. Beth, iğrenç kardeşinin misafir olduğu son günleri en iyi şekilde değerlendiriyordu. David, kibirli siyah adamı bir daha görmemenin uzun yıllar süreceğini ümit ederek parmaklarını çaprazlamıştı.


"Bana bir bira versene," dedi Titus.


David, karısının buzdolabına gidip kayınbiraderi için bir bira getirdiğini görünce yine şaşırmıştı. İkinci birayı da David'e uzatınca başıyla teşekkür etti.

David sonraki dakikalarda Beth'in iki birayı açıp kardeşlerinin önüne koymasını ve yardım istemeden yemeği masaya getirmesini seyretti. Ona ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ama hoşuna gidiyordu. Onu daha seksi giyinirken ve açıkçası daha mutlu görmek, alışkın olduğu şirret karısına göre hoş bir değişiklikti. Belki de onu mutlu eden sadece Titus'un başlarından gitmesi değildi? Belki de lokantadan o kadar nefret ediyordu ki daha mutluydu ve artık işsiz olduğu için ev kadınlığı görevlerini yerine getirmeye karar vermişti. Her neyse, şikayet etmeyecekti.


Kızarmış tavuk, havuç ve fırında patatesten oluşan akşam yemeği harikaydı. Titus iri yarı, iştahlı bir adam olduğu için en çok yiyen oydu. Beth onun birasının bittiğini fark eder etmez ayağa fırlayıp ona bir bira daha getirmişti.


"Çok lezzetliydi tatlım," dedi David arkasına yaslanarak.


"Evet, Beth. Beni böyle beslemeye devam edersen belki daha uzun süre kalabilirim," dedi Titus.


David bir an için telaşlanmış gibi görünse de Titus'un ifadesi şaka yaptığını gösteriyordu. Beth'in yüzünde bile onun ciddi olduğundan endişelenmediğini gösteren alaycı bir gülümseme vardı. Masayı toplamaya başladı.


"Ben temizlerim," dedi David. "Sonra da film izleriz."


Beth ona sırıtmıştı.


 "Ben de gidip üstümü değiştireyim o zaman," dedi.


"Bana kalırsa bu kıyafeti her zaman giyebilirsin," dedi David.


Titus ayağa kalktı.


"Sanırım ben de üzerimi değiştirip koşuya çıkacağım."


Karısı ve kardeşi yukarı çıkarken David masayı toplamaya başladı.


**********

"Üzgünüm, evde olacağını düşünmemiştim," dedi Beth, dizlerinin üzerine çöküp Titus'un pantolonunun düğmelerini çözmeye çalışırken.


"Bütün gün boyunca bunu istiyordum." Dolgun siyah siki çıkardı, dudaklarını sikin kafasına  yerleştirmeden önce elinde kabarıp sertleşmesini izledi.


"Acele etsen iyi olur," diye inledi Titus, bir elini kızın başına koyarak onu sikinin üzerinde yukarı aşağı hareket ettiriyordu.


"Mmmphh!" diyerek, tüm gücüyle emiyordu. Yine de Titus kolay ya da çabuk boşalmıyordu. Onu hızlıca boşaltmak hiç de kolay değildi. Yine de onu yirmi dakika içinde boşaltabildi.


Beth neden yüzünün her yerinde sperm olduğunu açıklamak zorunda kalmak istemiyordu, bu yüzden ağzına doldurabilmek için geri çekilmeden önce ilk büyük spermi boğazından aşağı pompalamasına izin veriyordu. İlk spermlerinin tadı en iyisi olduğu için biraz hayal kırıklığına uğruyordu. Kocaası eve gelmemiş olsaydı, geri kalanını yüzüne püskürtmeden önce ağzını birkaç kez doldurmasına izin verebilirdi. Bu erkeğin sperminin tadı, mutfakta pişirebileceği her şeyden daha güzeldi.


Beth ayağa kalkıp dudaklarını yalamadan önce adamın boşalıp yumuşayan yarrağını öptü.

"Ya seks yapmak isterse?" Gerçi David daha önce ona sakso çektikten sonra tekrar kaldırabilirse çok şaşıracaktı.


Titus bir an düşündükten sonra, "Devam et," dedi.


"Sakıncası yok değil mi?"


"Sana onun eksikliklerini hatırlatmak için iyi bir şey."



*********



David, Beth aşağı indiğinde hayal kırıklığına uğramamıştı. Her zamanki film izleme kıyafeti eşofmandan ibaretti. Yan yana oturup televizyon izlerken David'in karısının sırtını okşayıp kaşıması her zamanki ritüelleriydi. Bu paylaştıkları küçük bir samimiyetti. Karısının çıplak sırtına dokunmak hoşuna gidiyordu çünkü karısının sütyensiz gezdiği nadir anlardan birisiydi .


"Lanet olsun," diye kekeleyerek onun merdivenlerden inişini izledi.


"Sence de çok fazla değil mi?"


"Hiç de değil." 


Adamın gözleri karısının vücudunda geziniyordu. Üzerinde hâlâ eşofman vardı ancak çok daha farklıydı. Eşofman altı gitmiş, yerine büzgülü pembe bir şort gelmişti. Üst kısmı pembeydi. Aslında bir şekilde göğüslerini kapatan askılı bir atlet gibiydi. Göğüs uçlarının olduğu yerde oluşan bazı girintilerle hâlâ serbestçe sallandığını mutlulukla fark etmişti. Elini uzattığında meme uçlarının dışarı fırlayacağından emindi. Bu yeni kıyafetlerin kendisine maliyeti umurunda değildi. Fiyatı ne olursa olsun, buna değerdi.


"Şimdi yukarı gidelim," dedi tekrar, yatak odasını işaret ederek.


Karısı gülünce David karısına duyduğu sevginin tazelendiğini hissetti. Onu hiç bu kadar mutlu görmemişti.


"Eğer piercing taktırmışsam, onu kapatacak şekilde giyinmemen gerektiğini düşündüm," dedi.


David, gözlerini göbeğinde sallanan siyah piercinge dikmişti. Parıl parıl parlıyordu. Beth'te gördüğü en seksi manzaraydı, ama içindeki siyah Q harfi nedeniyle çok koyu göründüğünden pek de güzel bir piercing sayılmazdı.

"Sana başka bir tane alabilir miyim? Belki Sevgililer Günü için kırmızı bir kalp ya da gerçek bir pırlanta?"


" Hımmm, bunu beğendim, neden olmasın"


Karısıyla birlikte piercing alışverişine çıkma düşüncesi David'e seksi gelmişti. Karısının göbeğine, göğüslerine sonra da yüzüne baktı. Kaşlarını çattı, endişeliydi.


"İyi misin?"


"Harika, neden?"


"Sadece yanakların kızarmış"


"Ah," dedi şaşkın bir ifadeyle.


"Ben çok iyiyim."


"Ne izlemek istiyorsun?"


Karısı cevabı karşısında yine şaşırdı.


"Sen seç."


Beth merdivenlerden indiğinde Titus da aşağıya gelmişti. David, iri yarı siyah adamın dar bisikletçi şortunun uyluğundan aşağı doğru uzanan tüp şeklindeki devasa çıkıntıyı görünce rahatsız bir şekilde yutkundu. Üzerinde siyah Superman S logosu olan dar beyaz bir tişört giymişti. Gömlek onun adaleli göğsünü sımsıkı sarıyordu.


"Hemen dönerim," dedi ve çıktı.


O ve Beth muhtemelen "hemen döneceğim" dediğinde filmi bitirmiş olacaklardı. Titus için koşu, fitness parkuru olan parkta yaklaşık beş kilometrelik bir koşu anlamına geliyordu. David bir keresinde onunla gitmek gibi bir hata yapmıştı. Oraya kadar gidip beş kilometre koşmayı kaldıramadığından bisiklete binmişti. Titus bisikletine ayak uydurmuş, önce şınav bankına, sonra mekik bankına ve son olarak da barfiks barına doğru koşmuştu. Eski denizci, David'in on kadar şınav ve mekiğine karşılık her birinden yaklaşık yüz tane yaptı. David'in kasları tek bir barfiks bile çekemiyordu. Titus bir çeşit dövüş sanatı hareketleri yaparak antrenmanı bitirmişti. David siyah adamı izlemekten sıkılmış bisikletiyle geri dönerek yorgun argın eve doğru pedal çevirmeye başlamıştı. Bisikleti garaja park ettiğinde nefes nefese idi ancak Titus'un arkasından hızla koştuğunu görünce şaşırmıştı.


David karısını çok fazla zorlamak istemiyordu, bu yüzden ikisinin de hoşuna gidecek bir film seçti. Sonraki iki saat boyunca karısının yanında oturarak sırtını, omuzlarını ve boynunu okşadı. Titus tam jenerik dönmeye başladığında dönmüştü, güçlü göğsü inip kalkıyor, nefes alıp verişini kontrol ediyor ancak nefes nefese kalmıyordu. Gömleğini çıkarıp merdivenlerin korkuluklarına fırlattı. David, siyah adamın terden parlayan kaslarına imrenerek bakmaktan kendini alamıyordu. Titus'tan nefret eden karısı bile onu kesiyordu. Titus mutfağa yöneldi, biradan vazgeçip bir şişe su içti.


"Hadi yukarı çıkalım," diye fısıldadı David karısına.



Beth Titus'a bakarak başını salladı. Onun elini tutup üst kata çıktı. Sonraki kırk dakika evliliklerinin en güzel anlarından biriydi. Odadaki ışık sönüktü. David yatağa uzanıp onu kollarının arasına aldığında Beth komodinin ışığını söndürmek için hiçbir harekette bulunmamıştı. Eğildi ve göbek deliğini öptü, elleri şortunu aşağı çekerken piercingi tutan zinciri dudaklarıyla uzaklaştırdı. Göbeğini öperek göğüsleri serbest kalana kadar üstünü yukarı çekti. Bir diğerine geçmeden önce bir meme ucunu ıslak ve dik bırakıp göğüslere taparcasına biraz zaman geçirmişti. Beth sert memelerini emerken o da David'in başının arkasını okşuyordu.


David'in elleri belinden aşağı kayıp Beth'i geriye doğru itti. Beth yatağa sırt üstü düşerken David yataktan aşağı indi. Diz çökerek onun son zamanlardaki davranış değişikliklerini takdir ettiğini göstermesi gerektiğini düşündü. David, karısının bacaklarını açması üzerine dudaklarını karısının amına yapıştırdı. Daha önce hiç göstermediği bir iştahla amını yalamaya başladı ve bu inanılmazdı. Direkt vücuduna bakarken, siyah başlığın içindeki Q, göbeğinin altındaki hafif kabarıklığın üzerinden sarkarken gözlerini üzerine çekiyordu. Gözlerini yukarı kaydırarak karnının dalgalanmasını izledi, elleri bacaklarının altından kayarak kadının vücudunun üst kısmına ulaştı ve meme uçlarını sıktı. Kadın boşalırken amcığı David'in dilinin üzerinde sarsılıyordu. David gururlanarak ellerini tekrar kadının vücudundan aşağı kaydırdı. Diline iki parmağını ekledi, yavaşça sokup çıkarıyordu. Diğer eliyle pantolonunu açarak penisini çıkardı. Sadece üç saat önce emdiğinde boşaldıktan sonra genellikle tekrar sertleşemezdi, ama bu sefer istekliydi ve birkaç çekiştirmeyle dimdik dışarı çıkmıştı. Beth parmakladığında tekrar boşalması onu şaşırtmıştı. Bir seansta iki orgazm neredeyse hiç olmamıştı ve David yine gurur içindeydi.


David ayağa kalkınca Beth, penisini içine almak için oturmak gibi bir hata yaptı. Beth'in eli onun on santimetrelik sert aletinin etrafını sararken, David'in zihninde Titus'un doğal olmayan siyah canavarını okşayan aynı sevgi dolu el canlandı. Penisi sertliğini biraz kaybetmişti ama hâlâ içine girebilecek kadar sertti. Beth buna aldırmıyor gibiydi. Bacakları onun etrafını sıkıca sarmış, onu daha derine çekmeye çalışıyor, tamamen içine girdiğinde bile onu sıkıp derinlerine çekmeye çalışıyordu. Amını onun gövdesine doğru kaldırdı, kocasına oldukça sert bir şekilde sürtündü. İnliyordu ama bunun zevkten mi yoksa hayal kırıklığından mı olduğunu anlayamıyordu. Bu David için çok fazlaydı. Yarı ereksiyon halindeki penisi karısının içine birkaç damla sperm fışkırtmaya başlamıştı bile.


Spermlerini bir yumurtayı dölleyecek şekilde derinlere püskürtüyordu. Gerçek şu ki, gizlice test yaptırmıştı ve spermleri Beth'i asla hamile bırakamayacaktı. Doktor ona menisinin bir milimetresinde yaklaşık üç milyon sperm olduğunu söylediğinde çok sevinmişti ama sonra doktor ona 40 milyon ila 300 milyonun normal aralık olduğunu anlatmıştı. Oligospermi ya da başka bir deyişle düşük sperm sayısından muzdaripti. Karısına söylememişti. Beth'in, sorunun kendisinde olduğunu düşünmesinden dolayı kendini suçlu hissediyordu çünkü annesi ona hamile kalmakta zorluk çekmişti.


Kendini bir dakikaya yakın bir süre onun amcığının içinde tuttu. Vajinası, boşalmış penisine karşı aşağı doğru kasılıyordu. Sonunda çekip çıkardığında, sperminin neredeyse tamamı ya penisinin üzerinde ya da karısının vajinasının dudaklarındaydı. Derinlerine boşalması buraya kadarmış. Beth'in başını çevirdiğinde yanağından bir damla gözyaşı süzülüyordu.


"İyi misin?" diye sordu endişeyle.


Beth başını kaldırdı ve gülümsedi.


"Evet tatlım, ağlıyorum çünkü çok iyi hissediyordum." Onu öpmek için aşağı çekti.


"Bana bir peçete getirir misin?" diye fısıldadı.


David ayağa kalkıp banyoya gitti. En azından bunu temizlemek kolay olacaktı. Ona biraz tuvalet kâğıdı uzattı ve kendisi de banyoya gitmeden önce temizlenmek için kullandı.


David kendini tüketmişti. Giysilerini çıkarıp yatağa tırmandı. Beth yanına kaydığında hatırladığı son şey, uykuya dalarken Beth'in ona baktığı idi.


**********


Beth uyuyan kocasının yanından ayrılırken sessiz olmaya çalışmıştı. Bir damla gözyaşının daha yanağından aşağı yuvarlandığını hissetti. Titus gittiğinde hiçbir şey normale dönmeyecekti. Artık 10 santimlik bir penisin asla tatmin edemeyeceği ihtiyaçları vardı. Çıplak bir şekilde odasından çıkıp koridorda yürümeye başladı.


Titus uyanıktı, yorganın üstünde yatıyordu. Çıplaktı, kalın siki kalçasının üzerinde sarkıyordu. Odaya girdiği anda kıpırdanmaya başladı. 


İki penis nasıl bu kadar farklı olabilirdi? 


Sertleşmiş olan Titus, üvey kardeşininkinden yirmi santim daha uzun ve neredeyse üç kat daha kalındı. Büyük siyah yarrak onu resmen baştan çıkarıyordu ve gerçek bir erkeğin sikinden başka hiçbir şey onu bir daha tatmin edemeyecekti. Yaşadığı cinsel hayal kırıklığının onu çıldırtmasını önlemek için Bull Pen'i kullanması ya da Ashley'in aygırlarından birini ödünç alması gerekecekti.


Beth onun üzerine çıkarken Titus sikini havaya dikmişti.


" Sik beni," diye inledi, onun sikinin üzerine otururken.


" Sik beni."


"Hmm. Gel bakalım beyaz amcığı sikeceğim," dedi.




" Eveet! Benim beyaz amımı büyük siyah sikinle delice sik. Sik BENİ. SİK BENİ!" Beth orgazm olmak için üzerinde zıplıyordu. Bu gerçek bir orgazmdı, David'in ona yaptığı gibi zayıf bir orgazm değildi.


" BOŞALIYORUM," diye inledi. 


Bir başka güçlü orgazm vücudunu sarsıyordu. Önümüzdeki yirmi dakika boyunca toplam altı orgazm yaşamıştı. Titus onun kalçalarını kavrayarak sertçe kucağına çektiğinde yarrağı ilk büyük sperm kütlesini rahmine fışkırtıyordu.


Titus bir kadın subayı hamile bıraktıktan sonra Deniz Kuvvetleri'nde DNA testi yaptırmak zorunda kalmıştı. Titus seksi doktora bir kez bakmış ve çocukluğunda geçirdiği bir hastalığın onu kısır bıraktığı yalanını söyleyerek test için spermlerinin kullanılmasında ısrar etmişti. Kadın doktor taşan meni şişesine bakakalmış ve geri kalanını temizlemesi gerektiğini söylediğinde Titus'a garip bir bakış atmıştı. Sprem analizinin sonuçları onu hayrete düşürmüştü. Titus'un her ml'sinde 450 milyon sperm vardı. Normal bir erkekte bu kadar çok sperm bulunması fazla yoğunluğa ve hamileliğin engellenmesine yol açabilirdi ama Titus'un meni hacmi sperm sayısıyla uyumluydu ve spermlerinin hareketlilik oranı da aynı derecede etkileyiciydi. Kadın testislerini incelemek istediğinde kabul etmişti. Kadının eldivenli elleri taşaklarını okşarken kalın şaftını sıkmak için çok zaman harcamıştı. Sert şaftına şaşı gözlerle bakıyordu. Profesyonel olmayan bir şekilde ona daha sonra bir içki içmek için buluşmayı teklif ettiğinde ise hâlâ taşaklarını tutuyordu.


"Elbette," diye cevap verince kadın sertleşmiş sikini isteksizce bırakmadan önce biraz sıkmıştı. Titus bunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu.


Titus deniz subayından doğan kızlarına Hestia, doktorun oğluna ise Prometheus adını vermesini istemişti.


Beth, Titus'un büyük testislerinin her biri rahmine yaklaşık 10 ml meni veya testis başına yaklaşık 4,5 milyar sperm boşaltırken, Titus'un büyük fışkıran sikinin üzerine oturmuş boşalıyordu. Bu gece, sıcak spermlerini vücudunun her tarafına püskürtmek için geri çekilmek yoktu. Sıkıca oturdu, her iki taşağının da spermlerini ve 10 milyara yakın spermi içine aldı. David'in tüm evlilikleri boyunca içine bıraktığından daha fazla sperm... Kocasının spermlerinden geriye kalan çok az miktar, istilacı zenci sperm orduları tarafından hızla yok ediliyordu.


" Yarrağını seviyorum," diye inledi orgazmının etkisinden çıkarken. Beth onun üzerine uzanarak geniş dudaklarını öptü. Bull Pen tahtasındaki bazıları yaklaşsa bile hiçbir erkek ona bu kadar iyi hissettiremezdi. Beth kendini onun tükenmiş yarağına gömdü.


"Yine mi?"


"Yarın," dedi Titus, onu tekrar öperek.


"Bizim için planlarım var."


Beth onu öperken dilini onun ağzına soktu.

"O zaman yarın," diye fısıldadı, onun boşalmış yarağından kendini yukarı çekerken. Hemen içinden spermler akmaya başlamıştı.


Titus ona bir tomar kağıt havlu verdi , o da koridordaki banyoya koşarken bacaklarının arasında tutuyordu. Duş aldı, saçlarını yıkarken adamın spermlerini olabildiğince dışarı attı. Rahmi, içinde sıkışıp kalan spermler yüzünden hâlâ çalkalanıyormuş gibi hissediyordu. Bütün gece sızacaklardı.


Kendini kuruladı, yatakta iz bırakmamak için bir ped aldı ve yatak odasına döndüğünde külotunu tekrar giydi.


Beth yatağa uzandığında David'in ona baktığını görünce irkilmişti.


"Neredeydin?"


" Şey," diye tereddüt etti.


"Kendimi kirliymiş gibi hissettim ve duş aldım. Seni uyandırmak istemedim, o yüzden koridordaki banyoyu kullandım. Sen neden uyanıksın?"


"Siktiğimin Titus'u," diye inleyerek ona doğru kaydı.


" Pornosunun sesini çok açmış oynatıyordu. Terbiyeden eser yok. Buradan gitmesi için sabırsızlanıyorum."


"Ben de öyle," dedi Beth, kocasına arkasını dönerken, kocasının da onun arkasına sokulmasını sağladı.


Beth garaj yolunda kocasının arabasına doğru yürürken bornozunu daha sıkı çekmişti. Yolun sonundaki gazeteyi almak için eğildiğinde David bavulunu bagaja yerleştirdi.


"Bunu yanımda götüreceğim," diyerek gazeteyi ondan aldı. Ona veda öpücüğü vermek için eğildi.


"Mmm," diye mırıldandı, öperken onu daha yakına çekmişti. Elleri bornozunun kemerini beceriksizce çekiştiriyordu.


Beth geri çekilerek kocasının ellerini tokatladı.


"Yaramaz," dedi ve bornozunu sıkarken azarladı.


David sırıtarak. " Küçük bir gösteri yapabilir misin?" Çenesiyle onun bornozunu işaret ederek gülümsedi.


" Hayatta olmaz canım. Komşular görebilir." David hayal kırıklığı içinde kaşlarını çatarken ona göz kırpmıştı. 


"Birkaç gün sonra eve döndüğünde istediğin kadar gösteririm."


David gülümsedi. 


"Seni hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Keşke lokantadan uzun zaman önce ayrılsaydın." 


Arabasına binip garaj yolundan uzaklaşırken el salladı.


Beth arkasını döner dönmez Titus ön kapıya doğru yürüyordu. Üzerinde dar motorcu şortu, beyaz atleti ve çorapsız ayakkabıları vardı. Beth bornozunu çıkartıp Titus için açtı.


" İkimiz için planların olduğunu söylemiştin?" Bornozu katlayıp ön basamaklara fırlattı.


"Evet," diye homurdandı adam, gözleri Beth'in bikinili vücudunda geziniyordu. Motosikletine binerken ona bir kask fırlattı.


" Gitmeden önce biraz ilgi istemiyor musun?" diye sordu, şortunun önünü sıkmak için uzanırken.


Adam, ereksiyonu daha fazla rahatsız edici bir hal almadan kadının elini geri çekti.


"Bugün iyi bir kız olursan ona istediğin kadar ilgi gösterebilirsin. Bin hadi."


Beth onun artık tanıdık gelen arka koltuğuna oturdu. Motosiklet kısa sürede kükreyerek hareket etmişti.


Eyaletler arası yola çıktıklarında Beth ona sıkıca sarıldı. Son birkaç yıldır lokantadaki işine gitmek için kullandığı aynı çıkışa. Gergin hissediyordu, ona hâlâ tam olarak güvenemiyordu. Yine de, sözleşmelerinden bu yana kamerasını hiç çıkarmamıştı ayrıca ona sadık kalmayı kabul ettiğinden beri web sitesine yeni seks videoları ya da kadın resimleri de eklememişti.


Motoru şehir merkezindeki lokantaya garip bir şekilde yakın bir ara sokağa park etti. Titus inerek eşya gözünden katlanmış siyah bir kumaş parçası çıkardı.


"Bunu giy," diye emretti.


Beth kumaşı açtı. Küçük siyah bir elbiseydi. Gerçekten çok küçüktü. Giymeye nereden başlayacağından bile emin değildi. Sonunda çözdü ve en büyük deliğe girerek elbiseyi kalçalarının üzerine kadar çekti. Ancak bu doğru olamazdı çünkü elbisenin etekleri kasıklarını zar zor örtüyordu. Yine de Titus elbisenin fermuarını arkadan çekerken kolunu daha küçük deliklerden içeri soktu.


"Bunun içinde kendimi sürtük gibi hissediyorum," diye sızlandı, elbise daha fazla teni örtmesine rağmen minik bikiniden bile daha kötü hissettiriyordu. Elini kaldırsa etek ucu bikini altının üzerine çıkabilirdi. Karnının etrafından geçen dikdörtgen şeritler vardı, daha geniş bir şerit göbek deliğini ve piercingini gösteriyordu. Sırtının üst kısmı çıplaktı. Dolgun göğüslerinin buna ihtiyacı olduğundan değil, ama küçük siyah elbise o kadar dardı ki, göğüslerini birbirine sıkıştırıyor daha da büyük gözükecek şekilde onları yukarı itiyordu. Elbisenin malzemesi parıl parıl parlıyordu. 

"Şehrin neresi böyle bir elbiseye uygun?" diye sordu.


"Göreceksin," dedi Titus, çantasına uzanarak. Elini çıkardı, elbiseye uygun iki siyah yüksek topuklu ayakkabı parmaklarından sarkıyordu.


"Ve o kadar da kötü değil. Kulüpte kadınların çoğu böyle giyiniyor."


"Sabahın bu saatinde değil." Beth omuz silkti. Buna itiraz edemezdi. Ve pek çok kadın ertesi sabah böyle elbiseler içinde yürümek zorunda kalıyordu. Adamın koluna girerek caddenin aşağısına kadar eşlik etti. Köşeyi döndüklerinde nereye gittiklerini anlamıştı.


Henüz öğlen saatleri olmasına rağmen, Cumartesi olduğundan Temptations'a girmek için bekleyen küçük bir kuyruk vardı. Erkeklerin neredeyse tamamı beyazdı , yarıdan fazlası pahalı takım elbiseler giyerken diğer yarısı da gündelik tarzda giyinmişti. Kapıcı Titus'a içeri girmesi için el salladı.


"Sahneye ne zaman çıkıyorsun?" dedi bir adam.


"Görünüşe göre doğru kulübü seçmişiz dostum," dedi bir diğeri.


Beth onları görmezden gelerek feminist cehennemine daldı. Asya kökenli çıplak bir kadın sahnede dans ediyordu. Ufak tefek bir vücudu vardı, fit ve inceydi, damla gibi dik göğüsleri vardı. Üzerinde sadece içinde birkaç banknot bulunan bir jartiyer vardı. Beth, yanlarından geçen üstsüz garsonun dikkatini dağıttığını fark etmişti. İçinde bir sürahi bira bulunan bir tepsiyi üç iş adamının oturduğu bir masaya doğru taşıyordu. Bir de üstsüz bir barmen vardı, göğüsleri kendisininki lere rakipti ama belirgin sertlikleri sahte olduklarını düşünmesine neden oluyordu.


"Hadi bir masa kapalım." Titus onun koluna girerek tabureli yuvarlak bir masaya götürdü.


" Uzun süre kalmayacağız değil mi?" diye sordu, bir yandan taburenin üzerinde zıplarken bir yandan da elbisesinin eteklerini aşağı çekmeye çalışıyordu.

"Burası korkunç bir yer."


"Nesi varmış? Temptations yüksek sınıf, striptiz barından çok bir beyefendiler kulübü."


"Ne fark eder ki? Hepsi kadınları istismar ediyor."


"Ben kendimi istismar edilmiş hissetmiyorum," dedi üstsüz garson kız gülümseyerek.

"Size ne getirebilirim?"


"Bana koyu bira, tercihen Alman birası ve hanımefendiye de buzlu, tuzlu bir margarita," dedi Titus.


"Hemen geliyor," diye cevap verdi kadın, göz kırpıp Titus'u açıkça süzerken.


"İçki içmek için henüz erken," diye söylendi Beth.


"Hayatın tadını çıkarmak için asla erken değildir, Beth."


"Başka bir üçlü seks ya da iş görüşmesi ya da umarım her ikisi için mi buradasın, mi hermano?"


Beth çirkin Kübalıyı görünce yüzünü buruşturmuştu.


"Esteban, adamım," dedi Titus, ayağa kalkıp elini Kübalınınkine çarparak. Beth o iğrenç Kübalıyı bir daha görmemeyi ummuştu, ama şimdi gördüğüne göre, aklına sadece onun şahlanmış kahverengi sikinin üzerine boşalması gelmişti. Oturduğu yerde rahatsız bir şekilde kımıldıyordu.


Garson kız geri dönmüş, içkileri masaya koymuştu.


" İçkiler benden Rachel," dedi Esteban. "Ve bu ikisinin istediği diğer herhangi bir şey." Rachel başıyla onaylayarak yan masaya geçti.


Beth margaritasından bir yudum aldı, tekilanın gücü karşısında gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Esteban masaya otururken Titus'a bir zarf uzattı.


" Primin, amigo. Kulübünüzdeki Zoe artık benim için çalışıyor. Şu anda sahnede."


Beth sahneye bir göz attı. Dövmeleri olmasaydı dansçıyı tanıyamazdı. Zoe, göbeğinin etrafında kelebek dövmeleri ve kolunda ejderha olan kızdı. Zoe dans edip bikinisini çıkarmaya başladığında birkaç erkek bahşiş vermek için sahneye yönelmişti. Biraz numara yapıyordu. Zoe'nin sahte sivri elf kulakları ve başının etrafında yapraklı yeşil bir tacı vardı. Bunlar onu bir elf bakiresi gibi gösterirken fantastik dövmeleriyle de uyum sağlıyordu.


Beth, Zoe'nin kıyafeti çıkarken dikkatle onu izleyen erkek kalabalığına baktı. Geriye dönüp Zoe'nin göğüslerine dikkat kesildi. Direğe yaslanmış, kasıklarını dışarı çıkarmış, kalçasındaki ipi yavaşça çekiyordu. Tıraşlı kasık bölgesi göründüğünde birkaç adam banknotları sallamaya başladı. Zoe'nin kasık kıllarının olması gereken yere bir tek boynuzlu at başı dövmesi yaptırmıştı. Müşteriler buna bayılmıştı, bazıları Zoe'nin kendilerine doğru sürünerek gelmesini beklerken sahneye banknotlar fırlatıyorlardı.


" Çok aşağılayıcı," diye homurdandı Beth, gözleri Zoe'nin kalçalarının dönüşlerini takip ediyordu. Neredeyse hipnotize ediciydi. Bakışlarını kaçırarak kalabalığa baktı. Biri hariç bütün erkekler Zoe'yi izliyordu. Onun da gözü Beth'teydi. Beth adamın bakışlarının yoğunluğu karşısında ürperdiğini hissediyordu. Odadaki diğer tek siyah adam oydu. Yaşlıydı, ellili hatta altmışlı yaşlardaydı, siyah erkekler yaşlarını iyi saklıyorlardı. Başının tamamını kaplayan saçları, kızın gülünç bulduğu bir saç modeliydi ama onu seçkin gösteriyordu. Kendisinden yaklaşık on beş metre uzaktaydı ama Beth adamdan yayılan gücü hissediyordu. Yarrağının muazzam olduğunu hissediyordu.


"Yo puta," diye homurdandı Esteban parmaklarını yüzünün önünde şıklatarak. Gözlerini yaşlı siyah adamdan çekti.


" Ne dedin sen?"


"Aşağılayıcı," diye yanıtladı Beth. İçkisinden bir yudum alarak. "Bu yerler kadınlar için aşağılayıcı. Saygınlığımıza hakaret ediyorlar." Sert margaritasını fondip yaparak içti. Esteban ona bir tane daha getirmesi için garsona başıyla işaret verdi. 


"Kadınları sömürüyorsunuz." Kübalı'nın arkasına doğru bakış attı. Siyah adam hâlâ dikkatle ona bakıyordu. Tekrar Esteban'a baktı.


 "Kucak dansı, şekerim," dedi bir kadın. Az önceki Asyalı dansçıydı, bir G-string dışında çıplaktı.


"Bana bir içki ısmarlar mısın?"


"Şu anda olmaz," diye yanıtladı Titus.


"Peki ya sen, tatlım?"


Beth şaşkınlıkla ona baktı.


" Ah, hayır teşekkürler."


" Söylesene Ming Li," dedi Esteban, gözlerini Beth'e dikerek. "Seni kullanıyor muyum?"


"Tabii ki hayır, Bay Perez." Ming Li bunu sorduğuna bile şaşırmış görünüyordu.


"Beth bu yerlerin senin saygınlığını zedelediğini düşünüyor."


"Bu iş annemin kemoterapi masraflarını karşılıyor," diye cevap verdi Ming Li, yan masaya doğru yürümeye başlamadan önce.


Garson kız iki içki daha getirdi.


"Seni kullanıyor muyum, Marni?"


"Pardon, Jefe?" diye sordu garson kız, kafası karışmış görünüyordu.


"Buradaki hanımefendi kadınları kullandığımı düşünüyor."


" Ben üniversitede feminist felsefe okudum," dedi Beth.


"Ben de üniversitede kadın araştırmaları dersi alıyorum," dedi Marni. 


"Bu iş okul harcımı ödüyor. Çıplak dans bana cinsel kimliğimi gösterdi."


"Hem feminist olup hem de bunu nasıl yapabiliyorsun?"


Marni sırıttı. 


"Ataerkilliği her seferinde bir kucak dansı ile çökertiyorum." Göz kırptı, döndü ve uzaklaştı.



Beth kızgın bir ifadeyle homurdandı. Margaritasından yudumlarken alkolün sıcaklığının kendisini ısıttığını hissetti.


" Toplumun ücretlerdeki cinsiyet önyargısı yüzünden kadınlar bunu yapmaya zorlanıyor. Lauderdale'deki kulüplerinizden birini protesto etmiştim."


Esteban yine Pacino tarzı dudağını kıvırdı.


"O orospu Dykstra'nın kızlarından biri misin? Bu kadar berbat olmana şaşmamalı. Oraya gidip kendin denemediğin sürece aşağılayıcı olduğunu nereden biliyorsun?"


"Evet Beth," diye ekledi Titus.


"Gloria Steinem bile şikâyete başlamadan önce Playboy tavşanı kılığına girmişti."


"Bayan Steinem tüm pornoların bir tür cinsel kölelik olduğunu da söylemişti," diye karşı çıktı Beth.


Esteban, "Oraya çıkıp on beş dakikalık gösteri yapman için sana yüz dolar veririm," dedi.


Titus, Esteban'ın kendisine verdiği zarftan bir yüz dolarlık banknot daha çıkardı.


" Bende onunla yarışırım."


Beth yutkunarak başka tarafa baktı. Atkuyruklu ve koyu siyah gözlüklü bir sarışın dans ediyordu. Yirmi yaşlarında göstermiyordu. Sakız çiğniyordu üzerinde mavi kareli bir okul üniforması ile beyaz bir bluz vardı. Gömleğini açmaya başladığında kalabalık buna bayıImıştı. Etrafta sallanan banknotların hepsi de bir değildi. Erkeklerin elinde beşlikler, onluklar ve hatta yirmilikler vardı.




"Bu vücuda sahip bir kadın olarak orada iki yüz dolardan çok daha fazlasını kazanmış olursun," dedi Esteban, .


Beth kendini tahrik olmuş halde bulmuştu. Bunun sarışın liseli kızı çok çekici bulduğu için mi olduğunu anlayamıyordu. Mükemmel, sert göğüs uçları vardı ve göğüs uçlarındaki sertliğe bakılırsa, bu adamlara bir gösteri yapmaktan zevk alıyordu. Beth'in büyüyen teşhirci damarı ona bunu yapmasını söylüyordu. Yapabilir miydi? Bu, plajda üstsüz yürümekten çok daha ciddi bir durumdu.


Beth gözlerini çekici sarışın dansçıdan çekti. Zenci adam hâlâ ona bakıyordu. Birasını kaldırarak onu selamladı. Adamın her an yanına gelmesini bekliyordu. Bu adam ona Titus'u hatırlatıyordu; kendisi gibi iki erkekle oturuyor olsa bile istediği bir şeyi almaya çalışacak gerçek bir erkek. Beth kendini bu sırma saçlı yabancının önünde çırılçıplak dans ederken hayal etmişti.

"Ben yaparım," dedi usulca.


"Harika," dedi Esteban. "Sadece on beş dakika. Senden para almayacağım ama bazı formları imzalaman gerekiyor."


"Benden ücret mi alacaksın?"


"Dansçılar bağımsız sözleşmeli olarak sınıflandırılır ve bana sahnedeki yer karşılığında bahşişlerinin %10'u ile birlikte ödeme yaparlar. Hadi ofisime gidelim." Ayağa kalktı.


"Kulübünüzde çıplak dans etmek için size para mı ödüyorlar?"


"Evet. Talihli biriyim. Parayı bahşişle kazanırlar."


Bürosu puro dumanı ve sperm kokuyordu. Dağınık ve düzensizdi. Caddelere park edilmiş 1950'lerin arabalarıyla Küba resimleri ve bir kavanozun ucundan çıkmış mini bir Küba bayrağı vardı. Üç parça kâğıt bulup zımbaladı.


"Sadece üçünün de altını imzalaman yeterli."


"Neyi imzalıyorum?" diye sordu, üstteki kâğıda bakarak.


"Çoğunlukla sigorta için. Eğer Ju sahneden düşersen beni dava etmeyeceğini kabul etmiş oluyorsun."


Beth başıyla onayladı. Bir kalem alıp her kâğıdın altına imzasını attı: Beth Shorthose."


"Çok iyi," dedi adam kâğıtları alırken. İlkini kaldırdı ve ikinci kâğıttaki imzaya baktı. Bu, onun lagünde çektiği videoyu yayınlamasına izin veren bir rıza formuydu. Esteban gülümsedi. Üçüncü kâğıt ise Titus'un haklarını ona sattığı tüm özel telefon videolarının Esteban'ın web sitesinde paylaşılmasına izin veren bir onay formuydu.


"Haydi." Esteban ayağa kalkarak ofisinden çıktı. Beth onu sahnenin arkasına kadar takip etti. 


Diğer bazı kızlar bekleme alanının etrafında oturuyordu.


"Lulu," diye seslenince kızlardan biri başını kaldırıp baktı.


"Bu Beth. Striptizin kadınları küçük düşürdüğünü düşünüyor." Kızlardan bazıları yüzlerini buruşturdu ya da kaşlarını çattı.


"Ama denemek istiyor. Onu 30 dakika içinde sahneye çıkmaya hazırlayın."


""Tabii Şef," dedi Lulu Beth'e göz kırparak.


Kübalı gidince Lulu Beth'i soyunma odasındaki aynanın önüne oturttu. Kızlardan biri bir çizgi roman okuyordu. Kısa bir bornoz giyiyordu ve gözlerinden dışarıya doğru yayılan örümcek ağı dövmeleri vardı. Ayağa kalkarak bornozunu çıkardı. Beth onu görünce nefesi kesildi. Kadının vücudu Beth'inki kadar seksiydi fakat dövmelerle kaplıydı. Göğüslerinde örümcek ağları mevcuttu , meme uçları ağların merkezindeydi ve göbek deliğinin ortasında da başka bir ağ vardı. Örümcek ağından şeritler karnındaki sanatla göğüslerindeki sanatı birbirine bağlıyordu. Kasıkları traş edilmiş , göbek ağından bir iple sarkan bir karadul dövmesi yapılmıştı. Uzanıp bir örümcek adam maskesi alarak yüzüne geçirdi. Maskenin arkası açıktı, kuzguni siyah uzun saçları dışarı sarkıyordu. Ellerini kaldırarak üzerlerindeki bazı aparatları kontrol etti. Beth anlamaya çalışmıştı. Bunlar, üzerlerine aptal ip kutuları bağlanmış oyuncak ağ atıcılarıydı. Sahnenin arka girişine doğru yürüdü. Müzik sona erip örümcek-kadın sahneye çıkarken çıplak bir dansçı dışarı belirdi. Çıplak kız jartiyerinden parasını çıkardı. Bir yumruğunda daha fazlası vardı. Çabucak bitirdi.


"Yeni kız kim?"


"Bu Beth," dedi Lulu. "Dans etmeyi yeni öğreniyor."


"Umarım beğenmezsin. Rekabeti sevmem." Beth'in arkasından yürüdü, eğilerek bedeninin etrafına uzandı. Elleri göğüslerine dokunduğunda Beth yerinden sıçradı.


"Siktir! Bunlar gerçek." Onları sıkıp yoğurdu. Beth'in yarı sert meme uçları iyice belirginleşmeye başlamıştı.


"Kızım, bütün parayı sen kazanacaksın."


"Merak etme," dedi Beth. "Bir kerelik bir şey."


"Beth kadınların küçük düşürüldüğünü düşünüyor, Missy." Lulu kıkırdadı. Beth'in kaskla keçeleşen ve rüzgârda dağılan saçlarını bir fırçayla taramaya başladı.



 "Ben de bir zamanlar öyle düşünmüştüm." Missy gülerken omuz silkti 


 "Ama eski kocam kredi kartı "bağımlılığımı" ödemem için beni burada işe soktu. Bağımlılık derken tırnak işareti kullanmıştı.


"Artık o aramızda değil ve ben de finansal olarak bağımsızım." Missy elindeki para tomarını havaya kaldırdı.


"On beş dakika karşılığında iki yüz dolar kazandım ki önümüzdeki yarım saat boyunca müşterilere hizmet ederek bunu kapatabilirim." Missy göz kırparak bekleme alanından çıktı , bara doğru çıplak bir şekilde yöneldi.


"Bu oldukça fazla para," dedi Beth. Bu onun için bir hafta sonu gecesi lokantadaki tüm gününün bahşişiydi.


"Para harika," dedi Lulu. Eğildi ve biraz rimel sürmeye başladı.


"Kirpiklerin harika, sanırım onları kendi hallerine bırakacağım. Ama asıl bağımlılık yapan şey sahnede gördüğün ilgi. Orada sana tapılıyormuş gibi hissediyorsun. Bu sana müthiş yetenekler de kazandıracaktır ayrıca alınma tatlım ama biraz kendini beğenmiş biri gibi görünüyorsun."


Beth homurdanarak dudaklarını büzerken, Lulu daha kırmızı, daha fingirdek bir ruj sürdü.

"Sanırım ben böyle iyiyim," dedi Beth.


"Bana bacağını uzat." Beth bacağını uzatınca Lulu bir jartiyeri kalçasına kadar uzatabilmek için topuğu çekti. Lulu ayağa kalkarak yaptığı işi inceledi.


"Fena değil," dedi. "Ayağa kalk. Vakit neredeyse geldi. Üzerindeki elbiseyi çıkarabilir misin?"


"Sanırım," diye yanıtladı Beth.


" Ah tabii. Şu iğneyi de çıkar. Beyaz erkeklerin gözünü korkutur onlar sana en çok parayı verecek kişilerdir."


"Henüz iyileşmedi."


"İyi o zaman." Lulu başını eğdi.

"Şarkı bitmek üzere, sonra sıra sende. Hadi gel." Şarkı durduğu sırada Beth'i arka girişe doğru götürdü. Örümcek Kadın para dolu maskesini taşıyarak geri dönmüştü. Jartiyerinin içi de doluydu. Belli ki çok popüler bir dansçıydı. Lulu ellerini Beth'in omzuna koydu.


"Son bir tavsiye, gülümsemeye çalış ve eğleniyormuş gibi davran," dedi onu itmeden hemen önce.


Beth sahnede yalpaladı ama kendini toparladı. Ayağa kalkarken far ışığına tutulmuş bir geyik gibi donakalmıştı. Adamlar seyircilerin arasında gölgede kalmıştı. Eurythmics'in Sweet Dreams şarkısı çalmaya başladı. Beth gülümsemeye çalışıyordu fakat fazlasıyla gergindi. Seni mutlu eden bir şey düşün, diye düşündü. Zihnini dolduran görüntüler onu şaşırttı. Hepsi Titus'a aitti. Duşta onu öpüyordu, Titus onu sikinin üzerinde kaldırıp indiriyordu. Öne doğru eğilmiş, ellerini Titus'un siyah göğsünde gezdiriyordu. Gülümseme yüzüne yayılmıştı. Adamın dili amının derinliklerinde gezinirken kadın yatağa sırt üstü uzanmıştı. Beth sahneye çıktı. Titus'un fışkıran yarağındaki tüm dölleri yutarken vücuduna yukarıdan bakıyordu. Çok iyiydi! Gülümseyerek ellerini saçlarında gezdirirken direğe doğru yürüdü. Eğer bu işi iyi yaparsa, Titus ondan çok memnun kalacağını biliyordu.


Alkışlar yükselirken kulüpteki erkeklerin yarısı yeni kızı görmek için sahneye doğru yöneldi. Beth topuklu ayakkabılarını çıkarıp çıplak ayakla sahneye çıktığında acemice bir hata yapmıştı. İzleyen erkekler buna aldırmamıştı zaten Beth de topuklu ayakkabı giymeye alışık değildi. Beth direğin etrafında döndü. Durdu ve sırtını direğe yaslayarak çömelip kalktı. Erkeklerin ellerinde para vardı ama kendilerini tutmuş, malları görmek için bekliyorlardı.


Siyah elbisesinin fermuarını açmak için elini arkasına götürdü ve saçlarını savurarak


"Tatlı rüyalar bunlardan yapılır." Onun bedenini görmek istiyorlardı.


 "Ben kimim ki karşı çıkayım?" diye düşündü şarkıyla birlikte. Eli fermuarı indirirken elbisenin göğsünden aşağıya doğru düşmesine izin vermişti.


Birkaç banknot fırlatıldı sahneye. Beth elbiseyi kalçalarının üzerinden aşağı doğru sıyırıp ayaklarının dibine düşürdü. Kulüpte kalan erkeklerin yarısından fazlası sahneye doğru yöneldi. Onların şehvet dolu, bikinili vücuduna bakan aç yüzlerini görebiliyordu. Bir adam ona beşlik sallıyordu. Sahnenin ucuna doğru yürüyüp çömeldi , adamın içeriye sokabilmesi için jartiyerini uzattı. Diğer adamlar da banknot uzatıyordu. Para için etrafta sürünmek striptiz yapmanın en nefret ettiği yanıydı ama kendisine uzatılan tüm paraları alabilmenin en kolay yolu da buydu. Sürünerek kenar boyunca ilerledi, elleriyle jartiyerinin içine para sokuşturuyorlardı. Üstelik sadece birlikler de değildi, dantellerin arasından beşlikler , onluklar da çıkıyordu. Yüzünün önünde bir yirmilik gördü.


" Bırak da üstünü açayım," diye yalvardı yirmilikli adam. Bronz tenli, yaşlı ve tombuldu, emekli ya da kuzeyden gelen bir misafirdi. Beth doğrulup arkasını dönerek saçlarını ensesinden kaldırdı. Adamın ipi çektiğini hissetti. Yirmilik aşağı doğru inerek sırtında ilerledi ve ikinci düğümde bir çekilme hissetti. Beth geri çekildi ve adam yirmiliği arkasından fırlatırken, daracık üst sahne zeminine düşmüştü.


Beth direğe yaslanarak direğin üzerinde kaymaya başladığında kasıklarını ritimle birlikte dışarı itiyordu. Erkeklerin alt kısımdaki ıslanmayı görebileceklerini tahmin edebiliyordu. Bel Biv Devoe'dan "Poison" çalmaya başlamıştı. Daha hızlı dans etmeye başladı Beth. Artık nefes nefese kalmıştı. Bir sürü adam onun dikkatini çekmek için ellerinde para sallıyordu.


"Bu kız zehir gibi."


Yavaşça direğin etrafında hareket etti, bakışları delici gözleri olan egzotik görünümlü Jamaikalıya takıldı. " Alt taraf," diye mırıldanarak kasıklarına doğru başını salladı. Beth'in elleri kalçalarına doğru hareket ederek onun için külotunu çözdü. Elini yukarı kaldırdı, yumruğundan bir banknot çıkmıştı. Ona doğru dans ederek eğildiğinde banknotta beşten sonra bir sıfır olduğunu görünce şaşırdı.


"İlk kucak dansını ben istiyorum," diye fısıldadı. Adam elliliği jartiyerinin içine koyarken kafasıyla onaylamış, adamın teni kalçasına değdiğinde ürpermişti.


Artık daha fazla parayla jartiyeri doluydu. Beth dans ederken bir sonraki şarkı çalmaya başladı. Bilmiyordu ama sonradan R. Kelly'den "Cookie" olduğunu öğrendi. Poison'dan daha yavaştı ama Beth kendini ritme uydurmaya çalışıyordu.


"Bu siki istiyorsan, bir zenciyle sikiş.


Gel bir zenciyle sikiş, gel bir zenciyle sikiş.


Beth kalabalığa bakınca Esteban İle birlikte oturan Titus'u gördü. Direğe yaslanıp ritimle birlikte kalçalarını ona doğru itti.


"Gel bir zenciyle sikiş." Kalçaları, Titus'un sikinin içine girdiğini hayal ederek öne doğru itti. Beth direkten aşağı kaydı, sırt üstü yattı, bacaklarını açtı, kalçaları kayınbiraderinin devasa siyah sikinin hayali itişlerine doğru kaldırdı. Adamlar para sallıyorlardı ama Beth'in gözleri kapalıydı. Banknotlar ona doğru savruluyordu. Erkekler amının dudaklarından akan, kalçalarının arasından sızan şehveti görmüşlerdi.


"Oreo, Oreo, bir Oreo gibi."


Beth yuvarlanarak oturdu, Titus'un sikine biniyormuş gibi kendini kaldırıp indirirken saçlarını yukarı kaldırırken, sürekli üzerine tomar tomar banknotlar yağdırılıyordu.


"Bacakların havada ve ellerim kurabiye kavanozunun içinde."


Dört ayak üzerinde dönerek, arkadan sikiliyormuş gibi ileri geri hareket etmeye başladı. Islıklar ve daha fazla para geldi.


"Nasıl en iyisi olduğumu ve bunu ağzımla nasıl yapabildiğimi merak ediyorsun."


Beth dilini dudaklarında dolaştırdı. Nihayet gözlerini açıp kendisini izleyen adamlara bakabildi. Erkekler, Beth'in bacaklarının üzerine oturup sırtını dikleştirmesini, saçları gözlerinin üzerine düşüp şarkı durduğunda muhteşem göğüslerini ortaya çıkarmasını hayranlıkla izliyorlardı.


"Kurabiye Canavarı."


Islıklar ve alkışlar yükseldi. Beth saçlarını geriye savurarak sahneden kalktı , etrafı yeşil banknotlarla çevriliydi. Ayağa kalkıp hayranlarına ve kalabalığa doğru baktı. Titus ve Esteban hâlâ bir masada oturan kişilerdi. Kulüpteki bütün erkekler etrafına toplanmış dansını izliyordu. Soluğunu tutmaya çalışırken göğüsleri inip kalkıyordu. Tüm vücudu, ışığı yansıtan ve onu ışıl ışıl yapan seksi bir ter parıltısıyla parlıyordu. Birkaç banknot daha önüne fırlatıldı.


"Bethany'yi alkışlayalım," dedi anonsçu.


Yeni bir şarkı başlarken kızlardan biri sahneye çıktı. Elinde bir süpürge tutuyordu ve Beth'in parasını sahne girişine doğru iteledi. Kız Beth'e ters ters bakarak dans etmeye başlarken Beth'e gitmesini işaret ediyordu.

Beth son bir kez kalabalığa bakındı. Kalabalık hâlâ ona bakıyordu, yeni striptizciye değil. Gitmek istemiyordu. Biraz daha dans etmek istiyordu. Kız ona kötü kötü bakınca Beth sonunda arkasını dönüp ayakkabılarını kaptı.




Beth sahnenin arkasındaki parayı hızla toplayıp elbisesinin içine attı ve aceleyle kulise yöneldi.


" Vay be kızım, senin ardından gelecek olmaktan nefret ederdim," dedi Lulu.


"Zavallı Tris normalde kazandığının yarısını bile alamayacak."


"Üzgünüm," diye fısıldadı.


"Üzülme. Sen paranı boşalt, gerisini ben hallederim."


Beth elbisesindeki parayı Lulu'nun yanındaki kanepeye boşalttı. Diğer striptizci para toplarını düzeltmeye başladı. Çoğu uzunlamasına katlanmıştı. Beth elbisesini silkeleyerek bütün paraları çıkardı. Elbette çoğu ufak paralardı ama daha büyük banknotlar da vardı.


"Ne demek istediğini anladım," dedi Beth, elbisesini giyerken.


"Orada kendimi bir tanrıça gibi hissettim."


"Sana söylemiştim," dedi Lulu, hâlâ paraları düzeltiyordu. Başını kaldırdı ve Beth'in giyindiğini gördü.


"Dur bakalım tatlım. Şimdi gidip odada çalışmalısın."


"Odada çalışmak derken?"


"Dışarıda hâlâ sana para vermek isteyen adamlar var. Kucak dansı için yirmi. Özel olduklarını düşünmelerini sağla. İşin bittiğinde yanaklarına küçük bir öpücük kondur. Bazıları özel bir dans için daha fazla ödeyecektir. Amın dışında herhangi bir yerine dokunup dokunmamaları senin kararın. Orası yasak bölge. Olmaz. Paranı saklayacağım."


"Çıplak mı?"


" Topuklu ayakkabılarını giy. İstersen külotunu da giy."


Beth ayaklarını topuklu ayakkabıları giyerken yutkunuyordu. Topuklu ayakkabıların üzerinde biraz sallanıyordu ama dışarıda yürürken başını dik tutuyordu. Erkekler onun dikkatini çekmek için el sallıyor ya da para uzatıyorlardı. Salonu inceledi, ayağa kalkıp kendisine doğru yürümeye başlayan Jamaikalıya dikkat kesildi.


"İlk dans için bana söz vermiştin," diye hatırlattı ona.


Beth gözlerini onun göğsünden yukarı kaldırdı ve sadece Titus gibi erkeklerde hissettiği bir yoğunlukla ona bakan koyu renkli delici gözlerine baktı. Afrikalı koyu tenliydi ama bunun dışında birçok yönden Titus'a çok benziyordu. Aynı boyda ve güçlü bir vücuda sahipti ancak Titus daha iri yapılıydı , kasları da daha belirgindi. Elbette saçları çok daha farklıydı. Jamaikalı'nın saçları omuzlarını geçip sırtının yarısına kadar iniyordu. Çoğunlukla gri ama biraz da siyah olan saçları ona seçkin bir görünüm veriyordu. Adamın ellili yaşlarının ortalarında, belki de altmış yaşında olduğunu tahmin ediyordu. Babasından daha yaşlı ve neredeyse büyükbabası yaşındaydı fakat yine de şimdiye kadar tanıştığı en çekici adamlardan biriydi.


"Elbette tatlım," diyerek gülümsedi, deneyimli davranmaya çalışıyordu.

"Nereye?"



" Özel odaya götür beni."


" Tabii," dedi, kafası karışmış bir halde etrafına bakınarak.


Titus elinde bir birayla yanına sokuldu.

"Arka taraftalar, Beth."


Jamaikalı Titus'la göz göze geldi.


""Seninle mi?"" diye sordu. Titus başıyla onayladı.


"Sen şanslı bir adamsın."


"En şanslısı," diye yanıtladı Titus.


" Mutlaka ona iyi bir bahşiş ver." Esteban'ın yanına dönmeden önce Beth'in kıçına hafif bir şaplak attı.


"Bu taraftan efendim," dedi Beth, ona ilerlemesini işaret ederek.


Beth sahnenin önünden geçerken sağına soluna bakınıyordu. Erkekler gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Biri uzanıp jartiyerine bir onluk sıkıştırdı.


"Son param," dedi ve birasını yudumlayıp gitmek için ayağa kalktı. Kravatı gevşemişti ve sarhoş görünüyordu.


Sol tarafında, Örümcek Kadın kıçını başka bir adamın kucağına sürtüyordu. Adam burada bulunacak kadar büyük görünmüyordu ve üzerinde Avengers Marvel tişörtü vardı. Örümcek Kadına sanki en büyük fantezisi gerçekleşmiş gibi bakıyordu. Örümcek Kadın öne doğru çıkıp arkasını döndü. Adamın kucağına oturup arkasına yaslandı.


"Hadi bebeğim, yapışkan sıvını her tarafıma fışkırt," diyerek mırıldandı. Aptal bir ip kutusunu salladı ve kasıklarına doğru tuttu. Ağ benzeri iplikler fışkırarak onu yüzünden göbeğine kadar kapladı. Sıvıyı göğüslerine ve tenine sürdü.


"Her yerime boşaldın bebeğim," diyerek inliyordu. Öne doğru eğilip ayağa kalkmadan önce onu yanağından öptü.


Adam yutkunup durdu.


 "Yine mi?" diye sordu cüzdanından bir 20'lik daha çıkararak.


Beth, kadının yanından geçerek adamın üzerine çıkmış ve adamın şortundaki küçük çadırın üzerinde kendini kaldırıp indirmeye başlamıştı.


Aşırı kaslı bir Neandertal fedai onu süzerek geçerken başını salladı. Özel odanın mahremiyeti ancak kapı aralığına çekilen bir perdenin mahremiyeti kadardı. Beş oda vardı. İkisinin perdeleri kapatılmıştı - ve içeride insanlar vardı. Üçü açıktı. Beth onu arka tarafa götürdü.


Jamaikalı bir kanepeye oturup bir yirmilik çıkardı. Öne doğru eğilerek Beth dans etmeye başlarken jartiyerine sıkıştırdı.


"Dokunabilir miyim?" Diye sordu. 


Beth başını sallayarak bir adım daha yaklaştı ve bacaklarını açtı. Büyük siyah elleri kalçalarına uzandı ve belinde yukarı ve aşağı gezindi. Elleri sert ve nasırlıydı. Eller daha da yukarı çıkıp göğüslerini okşarken Beth ürperdi.


""Göğüslerin mükemmel!" Sıktı ve sonra meme uçlarını çimdikledi. Tahrik olmuş Beth'in amından sular akıyordu.


"Tadına bakmam lazım." Elleri sırtına dolandı ve dudakları sert meme uçlarından birinin üzerine kenetlenirken onu öne doğru çekti. Beth, sert dişi ağzına emilirken neredeyse orgazm olacaktı, ıslak dili sert nobunun etrafında dönüyordu. Buna izin verilip verilmediğinden bile emin değildi.


" Ah Tanrım," diye inleyerek geri çekildiğinde, adamın tükürüğü meme ucundan dışarı aktı. 


Geri dönüp dans ederken nefes nefeseydi. Kıçını ona doğru sallamaya başladı. Geri çekildiğinde adam onu kucağına çekti. Adam sert ve iriydi. Adam elini uzatıp göğüsleriyle oynarken o da kasıklarına doğru eğilmiş, ince pantolonunun altında zonklayan erkekliğini hissederek inlemeye başlamıştı.


Adam onu durdurarak ayağa kaldırdı. Dönmeye başladığında adam onu sabit tutarak kıçının yanağına vurdu ve vurduktan sonra sıktı.


"Salla kıçını," diye homurdandı tekrar şaplak atıyordu. Adam bırakınca Beth poposunu sallayarak geri itti.


" Gel buraya güzelim."


Beth geri çekilerek öne doğru eğildi. Bu yabancı için arkasını döndü. Başka bir tokat bekleyerek gerilmişti, ama bunun yerine vajinasının dudaklarının çok büyük bir objenin etrafında açıldığını görmüştü. Biraz daha eğilerek bacaklarının arasına baktı. Adamın pantolonundan çıkan kocaman siyah aletini görmüştü. Sikinin kafası am dudaklarının arasına girmişti.


" Eveeeet," diye inledi, içindeki büyük yarrağı tamamıyla içinde hissetmekten başka bir şey istemiyordu. Adamın sikinin ucunu içine almıştı ki koridorda bir öksürük duyduğunda daha fazlasını almaya hazırdı.


Fedainin gölgesi perdenin arkasından geçerken aklı başına gelmişti. Beth kendini yukarı kaldırmadan ve devasa at yarrağından kurtulmadan önce içine birkaç santim daha almak için kendini son bir kez daha aşağı ittirdi. Arkasını döndüğünde hala dans ediyor, ellerini vücudunun üzerinde gezdirirken ona bakıyordu. Jamaikalı'nın siki Titus'unki kadar iriydi. Yarrağın kafası oldukça büyüktü. Bu, aletin daha da büyük görünmesini sağlıyordu. İçine girdiği yaklaşık sekiz santimlik kısım tahrik edici bir şekilde ıslanmıştı. Titus beyaz bir annesi olduğu için koyu tenliydi fakat Jamaikalı saf siyah Afrika kökenliydi. Aleti kömür karası renginde, oldukça sert görünüyordu.


"Sikimi yala güzelim," dedi. Aletinin tabanını tutup ona doğru uzatmış, ayaklarını açarak sünnet derisini aşağı doğru çekmiş, böylece aletinin başı dışarı çıkmıştı.


Dizlerinin üzerine çökerken Beth'in gözleri sikinden hiç ayrılmamıştı. Öne doğru eğilerek üzerine bir öpücük kondurdu. Taşakları hâlâ pantolonunun içinde saklıydı, ama onların onun azgın penisiyle boy ölçüşecek büyüklükte sperm dolu birer taşşak olacağını biliyordu. Tepesinin etrafını yalarken, adamın pantolonunun kenarını yakalamaya çalıştı. Adam kalçalarını kaldırdı, böylece pantolonunu daha da aşağı indirebilecekti. Dudakları adamın sikinden hiç ayrılmamıştı. Yukarı ulaştığında onun taşak torbasını hissediyordu. 


Düşündüğünden daha da iri ve ağırdılar. Bu kadar büyük testislerin üreteceği sperm hacmini hayal edince aniden biraz heyecanlandı. Spermle yıkanmış bir halde tekrar bara dönemezdi.


Beth, yine de durmak üzere değildi. Adamın kocaman sikini olabildiğince çabuk emiyordu. Dakikalar önce, dans eden ve pek çok erkeğin gözünden gelen saf hayranlığın tadını çıkaran bir tanrıça gibi hissetmişti. Şimdi, sonsuza dek büyük zenci yarağına hürmet eden bir köle. Yaşamının geri kalanında bu güçlü penisleri yüceltmek için siyah penislerin sunağında diz çökecekti.


Adamın sikinin başı bademciklerinin yanından geçip gitgide daha derine girdi, Beth adamın kasıklarını kadar ağzına sommuştu. Jamaikalı elini kızın başına koyarak onu sabit tutuyordu.


" Sen iyi sakso çekiyorsun, güzelim" dedi inleyerek. Beth karşı koyunca adam başını serbest bırakmıştı. Nefes nefese doğruldu, soluğunu tutarak adamın sikini ağzına aldı.


Yeniden doğrulup göğüslerini adamın sikinin etrafına sardı. Yarrağın başı göğüslerinden her çıkışında yalamak için başını aşağı eğiyordu. İnanılmaz bir şekilde, adamın siki daha da sertleşip büyüyordu.


" Yaklaşıyorum, güzelim," diye inledi.


Beth, adamın onu dölleriyle kaplayacağından korkarak göğüslerini serbest bırakıp dudaklarını adamın başına yapıştırdı. Sikini kavrayarak iki eliyle birden mastürbasyon yapmaya başladı.

Siki şiddetle sarsılırken, sıcak dölleri ağzında patlamaya başlamıştı. Beth buna hazırdı.

Hepsini yuttu, yuttu ve sonra biraz daha yuttu. Yine de adamın siki kasılmaya devam ediyor, ağzına tomar tomar pompalıyordu. Ayak uydurmak zor olsa da Beth durmasını istemiyordu. Adamın spermi çok lezzetliydi, Titus'unkinden bile daha iyiydi. Şimdiye kadar tattığı en iyi şeydi.


Jamaikalı, Beth nefesi kesilmiş bir halde onun sikinden ayrılırken saçlarını okşadı.


"O zenciyi terk et de benimle gel," diye homurdandı.


"Bütün gece seni sikeceğim."


Beth diz çöktüğü yerden doğruldu. Kendini biraz sersemlemiş hissediyordu.


"Üzgünüm, yapamam," dedi göbeğini okşayarak. Adamın siki inmiş ve kanepenin üzerinde sallanıyordu. Adamın bütün spermlerini yuttuğunu sanmıştı ama hâlâ damlıyordu.


"O... yakında gidiyor. Buralarda mı yaşıyorsun?"


Jamaikalı güldü. Kocaman sikini kaldırıp salladıktan sonra tekrar pantolonunun içine soktu.


"Hayır, seyahat ediyorum."


Tabii ki öyle, diye düşündü kadın.


"Sevgililer Gününden sonra da burada olacak mısın?"


"Hayır, üzgünüm." Homurdanarak ayağa kalkıp pantolonunu düzeltmeye çalıştı.


"Ya şimdi ya da hiç."


Beth bunu düşünmesine bile şaşırmıştı. Onunla daha önce sikişmediği için pişmanlık duyuyordu.


"Üzgünüm ama gidene kadar ona aitim." Beth davranışlarından çok sözleri karşısında şaşırmıştı. Kadınlar erkeklere ait değildi ve o da kesinlikle Titus'a ait değildi. Bir kez daha Jamaikalı'yla birlikte gitmeyi aklından geçirdi.


"Oraya geri dönsem iyi olacak."


Cüzdanından katlanmış bir tomar banknot çıkardı ve içinden bir yirmilik çıkardı.

"Al sana bahşiş."



Beth başını salladı. "Sende kalsın. Eğer bana sakso çekmem için para verirsen, bir fahişeden farkım kalmaz."


Adam yine de parayı jartiyerin içine soktu. "Sikimi yalamak için değil, dans ettiğin için."



Beth başını salladı. " Pekala o zaman." Adam elini uzattı


"Ne?"


"Sikimi yalamak için bana ödeme yapacaksın."


Beth gülerek jartiyerinden yirmiliği çıkarıp adama geri verdi. Adam parayı alıp Beth'i döndürerek kıçına bir şaplak daha attı. Onu omuzlarından tutarak kapıdan dışarı çıkardı. Beth bara doğru yürürken, erkekler onun dikkatini çekmek için ısrarla el kol hareketleri yapıyordu.

 

 

 

 

Sonraki Bölüm...