(154) Tek Yapman Gereken Sormak 1 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
(154) Tek Yapman Gereken Sormak 1 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tek Yapman Gereken Sormak 1

 Bölüm 1


Sıradan bir Pazartesi akşamı gibi görünüyordu. Alper de Ebru da geç saatlere kadar çalışmışlardı ve Alper en sevdiği koltuğuna yayılmış, dizüstü bilgisayarında dalgın dalgın haberlere göz gezdiriyordu. Ebru'nun etrafta dolanırken hızlı adımlarından karısının aklında bir şeyler olduğu anlaşılıyordu.

"İşin mi var?" diye sordu Ebru.

Alper başını bilgisayarından kaldırmadı. "Pek sayılmaz."

"Bugün işte enteresan bir konuşma oldu," dedi Ebru.

"Öyle mi? Ne hakkında?" Alper heyecansızca sormuştu.

"Ofisteki kaçamaklar ve iş arkadaşlarına asılmanın doğru olup olmadığı hakkında oldukça samimi bir konuşma oldu."

Alper karısına merakla baktı. " İşyerinizde taciz konusunda sıkıntılar olduğunu bilmiyordum."

"Yok," dedi Ebru ve Alper'in koltuğunun kolçağına oturdu.
"Sanırım Anıl Bey'i bu kadar iyi bir yönetici yapan da bu. Sorunları daha ortaya çıkmadan çözüyor."

"Aha," dedi Alper.
"Peki tam olarak ne konuştunuz?"

"Şey, Anıl Bey kuralları kendisinin koymasını istemiyormuş. Bizim hep birlikte oturup tartışarak bu işleri nasıl halledeceğimize karar vermemiz gerektiğini söyledi. Mesela bazı şirketlerdeki işyeri flörtleri ile ilgili uygulamalardan bahsetti: Yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için bir iş arkadaşına sadece bir kez çıkma teklif edebilirsin. Eğer hayır derse, bir daha teklif edemezsin. Soranda sorulanda buna saygı göstermeliymiş"

"Güzel bir fikir gibi görünüyor.""

Ebru başını salladı. "Evet, sayılır. Tabii ofis flörtleri birine çıkma teklif etmekten çok daha fazlası olabilir. Masum bir flört bile olsa, diğer tür etkileşimlerden işyerindeki başka kimsenin rahatsız olmaması da aynı derecede önemli olmalı."

"Sanırım bu biraz gri bir alan," dedi Alper dizüstü bilgisayarını kapatırken. Ebru'nun tüm bunlarla nereye varmak istediğinden emin değildi ama sesindeki endişeli ton ona içini dökmesi gereken bir şeyler olduğunu söylüyordu.

"Bu yüzden, biraz tartıştıktan sonra," diye devam etti Ebru,
"ne kadar gizli olursa olsun, tekliflerinizin kabul edilip edilmediğini sormanın daima en iyisi olduğuna karar verdik."

"Bir şey yapmadan önce 'seninle flört etmemin sakıncası var mı' diye sormak zorunda mısın?" diye sordu Alper.

Ebru omuz silkti. "Belki tam olarak öyle değil ama bir bakıma evet."

"Kulağa biraz yapay geliyor, sanki heyecanı yok edecekmiş gibi."

"Olabilir. Ama öte yandan, açık sorular sormanın iyi olacağı konusunda anlaştık."

"Ne gibi?"

"Bilmiyorum. Neredeyse her şey. Temelde, bir iş arkadaşınızın size uygunsuz tekliflerde bulunabileceğini kabul etmeyi kabul ettik, yeter ki hayır cevabını kabul edecekleri anlaşılsın. Ve sonra bir daha sormalarına ısrar etmelerine ve hala davranışlarında devam etmelerine izin verilmeyecek."

"Kulağa oldukça ayrıntılı geliyor," dedi Alper.
"Tüm işyeri ilişkilerini yasaklamak daha güvenli olmaz mı?"

"Kimse bunu istemiyor gibi görünüyor. Sonuçta biz de insanız. Yani mutlu bir evliliği olan bizler için sorun değil ama bekar arkadaşlarımız için kurallar koymak istemiyoruz. Yasaklamanın daha büyük sıkıntılara neden olduğunu biliyoruz."

Alper karısına merakla bakıyordu. "Evli olduğun için kimsenin seninle flört etmeyeceğini mi söylüyorsun?"

Uzun, kahverengi saçlarını parmağının etrafında döndürme alışkanlığından Alper cevabı zaten biliyordu.

" Yapma tatlım," diye devam etti.
"Birinin seninle flört etmesinin benim için sorun olmadığını biliyorsun."

"Evet, bir de sana söylemek istediğim bir şey daha var. Konuşma sırasında birisi yöneticilerin astlarına asılmasının yasak olup olmadığını sordu. Görünüşe göre bazı şirketlerde işler böyle yürüyor."

"Evet, sanırım bu oldukça yaygın."

"Anıl Bey, çalışanların sadece kendileriyle aynı seviyedeki veya şirket hiyerarşisinde daha üst seviyedeki iş arkadaşlarına asılmalarına izin vermemiz gerektiğiyle ilgili bir şeyler söyledi ama ben bunun haksızlık olacağını söyledim. Yöneticiler de insan."

"Bunu sen mi söyledin?"

"Evet, Anıl Bey'i kolluyordum," dedi Ebru.
"Dedim ya boşandı ve çalışma saatlerinden dolayı ofis dışında kimseyle görüşmeye pek vakti olmayacak. İsterse iş yerinde flört etmesine izin verilmeli diye düşündüm."

"Ne kadar düşüncelisin," dedi Alper gülerek.

Ebru ona mahcup bir bakış attı. "Kendimi kastetmedim tabii ki. Ama o öyle yorumlamış olabilir."

Alper kaşlarını kaldırarak ona baktı.

"Şey, daha sonra karşılaştığımızda onu bana bakarken yakaladım," diye açıkladı Ebru.

"Bakarken mi?"

"Uygunsuz bir şekilde değil!" Ebru açıklığa kavuşturmak için acele etti.
"Ama, yani, beni süzüyordu sanırım. Onu yakaladığımı fark edince özür diledi ve öyle dik dik bakmak istemediğini söyledi. Gülüşüp geçtik ve ben de önce sorması gerektiğiyle ilgili bir şeyler söyledim."

"Seni dikizleyip dikizleyemeyeceğini mi sormalıydı?"

Ebru gergin bir şekilde kıkırdadı.
"Evet, şaka olsun diye söyledim. Ama sonra sordu."

"Ne yaptı?" dedi Alper şaşırarak.

Ebru alt dudağını ısırdı. "Beni dikizlemesinin bir sakıncası olup olmadığını sordu."

"Öyle hemen... Direk olarak yani?"

"Evet, yani... Aşkım biz sadece şakalaşıyorduk."

"Peki sen ne dedin?"

Ebru kocasına suçlu bir ifadeyle kaşlarını çattı.
"İstediği kadar bakabileceğini söyledim.” duraksayarak ekledi
“Pardon, kötü mü oldu? Başka erkeklerin bana ilgi göstermesinden rahatsız olmadığını söylemiştin ama ben açıkça söylersem durum değişir sanırım."

Alper bir süre sessizce oturup karısına baktı. Garip bir hayranlık duygusuna kapılmıştı. Hâlâ iş kıyafetlerini giyiyordu ve gösterişli olmasa da eteği ince biçimli uzun bacaklarının çoğunu ortaya çıkaracak kadar kısaydı. Derin V yakalı beyaz bluzu ise göğüslerini saklamakta pek etkili değildi. Her ne kadar bunu yeni kabullenmiş olsa da, Alper karısının görünüşünden etkilenen tek erkeğin kendisi olmadığını biliyordu. O anda en çok dikkatini çeken şey, karısının utandığında nasıl kızardığıydı.

"Tamam kötü olduğunu sanmıyorum," dedi temkinli bir şekilde.
" Fakat sen ne dedin?... Yapmasını istedin mi?"

Ebru önce soruyu geçiştirmeye çalışsa da Alper cevap vermesini bekledi. Sonunda hafifçe başını salladı.

"Evet." dedi sessizce.

Alper'i şaşırtan bir şekilde, Ebru'nun bu cevabının ardından garip bir inleme duyuldu ve bu inleme gergin bir kıkırdamaya dönüştü.

"Ne???" Alper onun tepkisi karşısında tamamen şaşırmış bir halde sordu.

"Yok bir şey," dedi Ebru, gözle görülür bir telaşla.
"Bu konuyu kapatabilir miyiz?"

"Evet, tabii," dedi Alper.  "Ama konuyu açan sensin."

"Biliyorum ama... ama yok bir şey. Ben biraz yatakta kitap okuyacağım."

Bunu söyledikten sonra arkasını dönerek hızla yatak odasına doğru yürüdü. Alper şaşkınlıkla gülümseyerek onun arkasından bakakalmıştı. Konuştukları konu tuhaf olsa da, duyguları tanıdık geliyordu. Nedense Ebru, biri ona her yaklaştığında bunu ona söylemekte ısrar ediyordu. Bunu saklamamanın, endişelenecek bir şey olmadığını kanıtlamanın bir yolu olduğunu düşünüyordu. Diğer erkeklerin onunla flört etmesi onu rahatsız etmiyordu. Arzulanan bir kadındı, o halde böyle hissetmesi neden umurunda olsun ki? Yine de, ilgiden hoşlanıp hoşlanmadığını sorduğunda verdiği tuhaf tepki kafasını karıştırmıştı.

Fazla üzerinde durmayacaktı. Bilgisayarını yeniden açtı. Akşamlarını bu şekilde geçirmeleri, Ebru romanını okurken Alper'in internette videolara göz atması alışılmadık bir şey değildi. Yine de bu sefer bir şeyler farklıydı.
İş kıyafetlerini değiştirmeden mi yatmıştı?
Durumu iyi miydi? Endişelenerek onu kontrol etmeye gitti.

Yatak odasının kapısı kapalıydı, kapıyı çalmak aklına gelmedi. Kapıyı açtığında olduğu yerde donup kalmıştı. Karısı yataktaydı, sırtını yatak başlığına dayamıştı ve kıvrılmış dizleri birbirinden ayrıktı. Eteği beline kadar sıyrılmıştı ve teknik olarak hâlâ külot giymesine rağmen külotu ayak bileklerine kadar inmişti. Bir eli göğsünde gezinip bluzunun üzerinden göğüslerini okşarken, diğer elinde büyük bir kısmı içine sokulmuş durumdaki dildoyu tutuyordu.

Göz göze geldiklerinde Ebru’da dona kalmıştı. Şok olmuştu, bacaklarını kapatmamıştı ama sanki içindeki oyuncağı gizlemeye çalışıyormuş gibi elini bacaklarının arasında tuttu. Alper onu yalnız bırakması gerektiğini bilse de bu manzara onu büyülüyordu. Sonsuzluk gibi gelen bir süre boyunca birbirlerine baktılar.

"Özür dilerim," dediler birlikte.

Ebru'nun dudakları gergin bir şekilde kıpırdadı. Alper tam onu daha fazla utançtan kurtarmak için uzaklaşmak üzereydi ki, Ebru yeniden elindeki dildoyu içine sokup çıkarmaya devam etti. Alper'in gözleri büyümüştü. Onu kendi üzerinde kullanırken ilk kez izlememişti. Son zamanlarda cinselliği konusunda daha açık davranmaya başlamıştı ve zaman zaman ön sevişmelerine oyuncakları da dahil ediyorlardı. Bu genellikle bir yatak oyunlarının bir parçasıydı  - onu heyecanlandırmak için yaptığı bir şey. Ancak şimdi, onun katıksız şehvetine bakıyordu.

"Bana tekrar sor," diye nefes nefese kaldı, ellerinin yoğunluğu artıyordu.

"Ne?" Alper sesinin gergin olduğunu fark ederek, "Ne?" dedi.

"Bana daha önce sorduğun şeyi. Eğer onun..."

Konuşması yüksek tonda bir iniltiyle kesildi. Alper şaşkındı ama bir yanı tepki veriyordu. Ebru'nun odağı Alper'in kasıklarına kaymıştı. Sırıtarak etrafında döndü ve çıplak poposunu havaya kaldırarak yatağın üzerinde diz çöktü. Yuvarlak ve sıkı, kalçalarındaki bel gamzeleri ile onu her zamankinden daha fazla davetkâr yapıyordu.

Omzunun üzerinden ona arzuyla bakarak. " Sik beni! ..." dedi.

Alper'in kafası hâlâ karışıktı ama tahrik olmuştu. Giysilerini bir çırpıda parçaladı ve kendisini sabırsızlıkla bekleyen karısına yaklaştı. Ebru nazik bir ön sevişmenin çok ötesindeydi ve Alper sertleşmiş sikini onun açıklığına yerleştirdiğinde, Ebru damlayan sularıyla hazır bekliyordu.

" Sik beni," diye tekrarladı.

Alper itiraz etmedi. Ebru duyduğu hazdan inleyerek kendini Alper'e doğru bastırdı. Birbirlerine şehvetle sokuldular.

"Bir daha sor," diye yalvardı Ebru bir kez daha.
"Daha önce ne sorduysan."

Ebru'nun yuvarlak poposunun kalçalarına, davetkâr amının sikine değdiği hissine kendini kaptıran Alper, Ebru'nun ne istediğini anlamakta zorlanıyordu.

"Onu istedin mi..." diye başladı, konuşmaları zihninde berraklaşırken. Karısının artan inlemeleri doğru yolda olduğuna dair onu rahatlattı.
"Patronunun seni dikizlemesini mi istedin?"

Ebru tahrik olmuş bir zevkle ciyakladı. "Evet!"

"Hoşuna gidiyor mu?" diye devam etti, sözcüklerini itişleriyle vurgulayarak.
"Seni arzulaması hoşuna gidiyor mu?"

"Ah, evet!" Ebru inledi.
"Patronumun beni süzmesine bayılıyorum. Onu istiyorum! Onu istiyorum...!"

Orgazm anında, sözleri tutku çığlıklarına dönüşmüştü. Kendinden bu şekilde geçmesiyle Alper'in içinde bir kor alevlendi. Alper de onun peşinden kendini bıraktı, içinde patlarken kalçalarını onun kıçına bastırıyordu.

Tükenmiş bir halde, diğer duyuları geri dönerken sessizce birbirlerine sarıldılar. Alper ne olduğunu tam olarak kavrayamıyordu. Bir yanı kıskanması gerektiğini düşünüyordu ama karısının sınır tanımayan tutkusu onu da kendine çekmişti. Karısını alnından nazikçe öptü.

Ebru ona mahcup bir şekilde gülümsedi. "Teşekkür ederim."

* * *

"Teşekkürler," dedi Ebru, ertesi sabah Alper kıyafetine iltifat ederken gergin duygularını belli etmemek için elinden geleni yapıyordu. Kendini utanmış hissediyordu. Dün gece ona ne olmuştu?

Ama utanma, hissettiklerinin sadece bir kısmıydı. İçinde bir şeyler harekete geçmişti ve çatlak sesler onun deli olduğunu söylese de bunları bastırmak şaşılacak kadar kolay oluyordu.

Ebru, normalde sabahları ağır hareket ederdi ama bugün Alper işe gitmeden önce giyinmişti. Koridorda onu uğurlamak için acele ediyordu. Eteği normalde iş için giydiğinden daha kısaydı ve otururken dikkatli olmazsa çoraplarının dantelli kenarının görüneceğini tahmin edebiliyordu. Yüksek topuklu ayakkabıları dikkatleri ince uzun bacaklarına daha fazla çekiyordu. Kuşkusuz bu görüntüsü Anıl Bey'in dikkatini çekebilirdi.

Bir gece önce olanları göz önünde bulundurarak kocasının amacının bu olduğunu bildiğini varsayıyordu. Ona bunu sorun edip etmediğini sormak istiyordu ama kelimeleri bulamıyordu. Ayrıca, Alper'e Salı sabahı neden bu kadar süslendiğini söyleme düşüncesi bile ona yoğun bir heyecan veriyordu; bunu açıklamak muhtemelen ikisinin de işe geç kalmasına neden olurdu. Ona ne giydiğini göstermek yeterli olacaktı. Kocasını yanağına bir öpücük kondurarak yolcu etmişti.

Ofisine yaklaşırken kalbi göğsünde çarpıyordu. İçinden bir parça iş için bu kadar seksi giyindiği için pişmanlık duyuyordu ve defalarca eve dönüp üstünü değiştirmeyi düşünmüştü. Ama Alper'in daha sonra gününü soracağını biliyordu ve ona anlatmak isteyeceği son şey, daha gösterişsiz kıyafetler giymek için eve dönerek güne nasıl başladığı olurdu.

Birkaç iş arkadaşı ona hayran gözlerle bakmıştı. Belki de Anıl Bey'in ilk sorma cesaretini kendilerinde bulamadıklarını düşünerek kendi kendine gülümsedi.

Gün geçtikçe Ebru, Anıl Bey'i göremeyeceğinden endişeleniyordu. Planlanmış bir toplantıları yoktu ve sebepsiz yere ofisine gitmeyi kendine yediremiyordu. Defalarca bir bahane bulmaya çalıştı ama heyecanlanan zihni bir türlü iyi bir bahane bulamıyordu. Sonunda patronu onu ofisine çağırdığında çok sevinmişti. Nabzı attığı her adımda daha da hızlanmıştı.

Kapıyı çalıp içeri girerken, "Beni görmek istemişsiniz," dedi. Sesi hissettiğinden daha kararlıydı. Patron-çalışan ilişkilerinin doğasında var olan hiyerarşiyi her zamankinden daha fazla fark etmişti, ki kendini her zamankinden daha az profesyonel hissettiği düşünülürse bu tuhaftı. Maun ağacından yapılmış büyük masasının kimin yetkili olduğunu nasıl gösterdiğini daha önce hiç fark etmemişti. Anıl Bey'in güçlü tavrının ona yakıştığını düşünüyordu. Önündeki bazı belgelere yoğun bir şekilde odaklanmıştı.

"Evet, ben..." diye başladı ve ona bakarken bir an durakladı. " Bütçeyle ilgili bazı sorularım vardı."

Ebru ne beklediğinden emin değildi, ama kesinlikle bundan daha fazlasını bekliyordu. Adam ona zar zor bakıyordu. Kendini aptal gibi hissederek hızla sakinleşmeye çalıştı. Patronunun masasının karşısına oturdu ve sıkıcı bütçe detaylarına daha uygun görünmek için eteğinin kenarını çekiştirmeye başladı.

Heyecan verici bir iş olduğunu düşünmüyordu ama işinde iyiydi ve performansıyla gurur duyuyordu. Çizelgeler ve sözleşme detaylarıyla geçen bir saatin ardından, en başta patronunu neden ziyaret etmek istediğini neredeyse unutmuştu.

" Güzel, şimdi her şey anlaşıldı," dedi Anıl sonunda. "Teşekkürler Ebru."

"Benim için zevkti. Başka bir şey yoksa bugünlük gideyim ben," diye cevap verdi.

"Bir şey vardı," dedi Anıl sandalyesinden kalkarken.

Ebru onun sesindeki ton değişikliğini fark etti. "Evet?"

"Teklifin hâlâ geçerli olup olmadığını merak ediyordum."

"Teklif mi?"

Anıl boğazını temizledi. "Hâlâ sorun olur mu, yani... sana baktığımda memnun olur musun?"

Ebru rahat olduğundan daha kadınsı bir şekilde kıkırdadı. "Politikamızda bir iş arkadaşınızla ya da çalışanınızla her flörte girdiğinizde sormanız gerektiğine dair bir şey olduğunu sanmıyorum."

Kaşlarını kaldırdı. "Flört mü? Sorduğum şeyin sadece "bakmak" olduğunu sanıyordum."

"Ama bakışlar flörtöz olabilir," dedi Ebru, kendini köşeye sıkıştırdığını hissederek.

Anıl gülümsedi. "Sanırım bir süredir bu işlerden uzak kaldım."

Ebru tam boşanmasıyla ilgili teselli edici bir şeyler söyleyecekti ki kendini durdurdu. Bunun yerine ona davetkâr bir gülümsemeyle karşılık verdi.

"Sanırım tekrar yarışa dönmen gerekiyor," dedi.

"Flört yarışına mı?"

Gülüştüler.

"Yani, bakmanın adı flört mü?" Anıl sordu.

"Olabilir. Bakışa göre değişir."

"Yani..." dedi Anıl. "Ya ben sana böyle baksam?"

Gözleri onunkilerden ayrılıp kısa bir süreliğine göğüslerine kaydı ve tekrar onun gözlerine döndü.

" Doğrusu bütün gün iş arkadaşlarımdan bana bu şekilde baktılar," dedi Ebru, "ve sorma nezaketini bile göstermediler. Sanırım bunun masum olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz."

"Anlıyorum," dedi Anıl sinsi sinsi sırıtarak. "Peki ya bu?"

Bu kez gözleri onun vücudunda gezinirken oyalandı. Yüz ifadesindeki arzu Ebru'nun kızarmasına neden olmuştu.

"Şey..." Ebru onun ilgisinden ne kadar etkilendiğini gizlemeye çalışarak temkinli bir şekilde başladı. "Bu sefer gizli saklı yapmadın, sanırım bu da flört sayılır."

Anıl onaylarcasına mırıldandı. "Peki ya bu?"

Bakışları Ebru'nun ayaklarından başlayıp yavaşça vücudunda, baldırlarında, kalçalarında ve belinde gezindi. Ebru onun gezindiği her bölgenin ısındığını duyumsuyordu. Göğüslerine ulaştığında, bluzunu nasıl gerdiklerine bakarken, göğüslerinin adamın bakışları altında nasıl dikleştiğinin farkına varıyordu. Heyecanını belli etmek utanç vericiydi ama bu utanç bir şekilde heyecanını da artırıyordu.

"Bu..." diye başladı gözleri nihayet kendisininkilere geldiğinde. "Sanırım bu taciz olarak nitelendirilebilir."

"Ah," dedi Anıl ve Ebru onun yüz ifadesinde bir endişe ifadesi yakaladı.

" Tabii eğer onay aldıysan bu kötü bir şey değil," diye ekledi ve ona göz kırparak.

Anıl gülümsedi. "O halde... Arkanızı dönebilir misiniz, böylece size tacizde bulunabilirim?"

"Elbette," dedi ve bunun ne kadar çirkin bir istek olduğunu düşünmeden önce döndü. Tüm bu durum gerçeküstüydü ve Alper'in ona inanıp inanmayacağını merak ediyordu. Kocasına patronuna poz verdiğini anlatmayı hayal ederken vücudundan heyecan akıyordu. Anıl Bey'in konuşmasının üzerinden ne kadar zaman geçtiğini bilemiyordu ama bu süre ona heyecan verici bir sonsuzluk gibi gelmişti.

"Sana bir iltifat etsem sorun olur mu?"

Ebru başını salladı. " Tabii olmaz."

" Bugün ve her gün çok seksi bir kadınsınız."

Daha bir gün önce patronunun böyle bir yorum yapması düşünülemezdi bile. Şimdi ise bir şekilde son derece uygun gelmişti.

"Teşekkürler," dedi Ebru başını çevirip poposuna hayran hayran bakan adama bakmadan.

Anıl tekrar konuşmadan önce acele etmedi. " Bu eteği benim için giydiğin için teşekkürler."

Yorumu haddini aşıyordu ama Ebru bunu inkâr edemezdi.

Omzunun üzerinden ona gülümseyerek, "Bunu duyduğuma sevindim," diye itiraf etti. "Başka bir şey var mı beyefendi?"

"Hayır, hepsi bu kadar. Teşekkür ederim Ebru hanım."

Ebru, adamın gözlerinin her adımını takip ettiğinden emin bir şekilde ofisten çıktı. Çıkarken kocasına mesaj atarak eve dönerken alışveriş yapacağını haber vermişti.


* * *

Ebru eve geldiğinde Alper yemek hazırlamayı yeni bitirmişti. Ancak gözleri Alper'in yemeklerinden çok farklı bir şeye açlık duyduğunu gösteriyordu. Tek kelime etmeden elindeki alışveriş poşetlerini salona bıraktı ve kocasının üzerine atlayıp kıyafetlerini yırtarak onu mutfağın zeminine indirdi. Alper afallamıştı ama karısının şehveti onun için her zaman en güçlü afrodizyak olmuştu. Tamamen giyinik bir halde Alper'in üzerine çıkmış, külotunu kenara çekerek aleti içine almıştı. Kocasının üzerinde zıplamaya ve anlaşılmaz sözler söylemeye başlamıştı.

"Giyindim... Bilerek... Poz verdim... Patronum! Çok ateşli! Oh, canım, ben...!"

Ebru o kadar hızlı boşalmıştı ki Alper'in doruğa ulaşması için zamanı olmamıştı. Onu ayağa kaldırdıktan sonra, önünde diz çökerek sertleşmiş sikinin üzerindeki kendi sıvılarını yalamaya başlamıştı. Diliyle sikini yalarken inliyordu. Sikini dolgun dudaklarının arasına kaydırdı ve orgazmı açlığını azaltmamıştı. Mümkün olduğunca fazlasını ağzına almaya çalışıyordu. Kısa süre sonra Alper karısını boğazına sokmaya başlamış, karısının coşkulu çığlıkları odayı doldurmuştu. Alper karısının işyerinde tam olarak ne olduğunu anlayamıyordu ama kesinlikle cesaretlendirmesi gereken bir şey gibi görünüyordu.

Karısının hâlâ giyinik olması erotik görüntüsünü en ufak bir şekilde bile azaltmıyordu. Dizlerinin üzerindeki eteği, çoraplarının dantelli kenarlarının üstünden oldukça fazla miktarda kalçayı açıkta bırakıyordu. İşe gitmeden önce onu görmüştü ve onun ofiste süslenip püslenerek dolaştığını düşünmek gününe tuhaf bir erotik hava katmıştı. Karısına bakarken, bilinçaltında onu bu şekilde, yarrağına hayran hayran bakarken aynı kıyafetleri giyerken gördüğünü düşündü.

Ancak, bir gece önce söylediklerine ve dakikalar önce onun üzerinde hoplayıp zıplarken haykırdığı tutarsız sözlere bakılırsa, Alper kıyafetinin sadece onun için olmadığını biliyordu. Bundan ne anlam çıkarması gerektiğinden emin değildi. Bir koca karısının bu tür davranışlarını gerçekten kabul etmeli miydi?

"Ah, siktir!" diye bağırdı içinden yükselen şehvetle. "Ben...!"

Yarrağı ağzındayken bile Ebru yüzünde sik kaldırıcı ifadeyi korumayı başarmıştı. Orgazmı boyunca dudaklarını adamın sikinin üzerinde gezdirerek ağzını doldurmasını sağlamıştı. Karısının saçlarını tutmuştu. Bulunduğu pozisyondan sarılabileceği tek şey buydu.

Alper'in patlaması durulduğunda, karısının yutkunurken ona gülümsediğini gördü. Alper eğildi ve onu öptü .

" Oha, tatlım," dedi. "Bu..."

Bunu tarif edecek kelimeleri yoktu.

"Öyleydi, değil mi?" "Öyleydi, değil mi?" dedi Ebru. Kısa da olsa, eve geldiğinden beri kurduğu ilk tam cümleydi bu. Alper yanına oturdu ve sessizlik içinde birbirlerine sarıldılar.

"Bunu bana daha önce hiç sormamıştın," dedi Ebru sonunda. "Dün gece yani. Eğer hoşuma giderse."

"Neyi? Başka erkekler sana baktıklarında?"

"Evet," dedi Ebru usulca. "Ya da bana asıldıklarında."

"Yani, sanırım hoşlanıyorsun?"

Yüzünü ona dönüp bakışlarını tuttu. "Evet, en azından zaman zaman seviyorum."

"Bunda utanılacak bir şey yok," dedi kocası. "Hepsi masum kur oyunları."

Ebru başını salladı. "Evet. Sanırım öyle. Ama yine de, daha önce hiç böyle bir şeyi yüksek sesle söylememiştim. Ve..."

Ebrunun sözü kesildi.

"Ve ne?" Alper bastırdı.

"Tuhaf olduğumu düşüneceksin ama bunu itiraf ederken söylediklerim hayatımda duyduğum en seksi şeyler olabilir."

Endişeyle gülüp kızaran yüzünü avuçlarının arasına sakladı. Alper parmağını çenesinin altına yerleştirdi ve onu saklandığı yerden çekti.

" Bak, utanacak bir şey yok," dedi ve onu usulca öptü. "Ne demek istediğini tam olarak anladığımdan emin değilim, ama dürüst olmak seni azdırıyorsa, bu benim için iyi bir şey."

Ebru'nun gözleri parladı. "Evet, sanırım öyle. Arzulanmak güzel bir şey, bunu itiraf etmek çok özgürleştirici. Sanki aynı anda kendime itiraf ediyor gibiydim."

"Ve sanırım bugün biraz ilginin tadını çıkarmaya karar verdin?"

Ebru başını salladı, yüz ifadesi bir an için utangaçlaştı, sonra umut dolu gözlerle ona baktı. "Sana söyleyebilir miyim?"

Alper gülümsedi. "Tabii ama en azından kanepeye geçebilir miyiz? Mutfak zemini çok sert gelmeye başladı."

Oturduktan sonra ona gününü en ince ayrıntısına kadar anlattı. Anıl'ın cüretkârlığını ve ona nasıl poz verdiğini anlatırken Alper'in gözleri faltaşı gibi açılmıştı.

"Yani kıçına bakabilmek için senden arkana dönmeni mi istedi?" diye sordu Alper.

"Evet, böyle," dedi Ebru ve Anıl'ın arkasından aval aval bakmasına müsaade etmek için nasıl döndüğünü gösterdi.

Alper çırılçıplaktı ama Ebru giyinikti. Ebru'nun anlattığı olaylar sırasında nasıl göründüğünü hayal etmesi kolaylaşmıştı. Hangi erkek böylesine davetkâr bir şekilde sunulan o kusursuz popoya bakma fırsatını değerlendirmezdi ki? Elleri karısının kalçalarına uzandı ve yavaşça yukarı doğru hareket etti.

"Sana dokundu mu?" diye sordu.

"Hayır, masasının arkasındaydı," dedi Ebru. "Ve bunu yapmazdı."

"Gerçekten mi? Bunu kim kaçırabilir ki?" dedi ve şakacı bir şekilde Ebru'yu okşadı.

Ebru omzunun üzerinden ona sırıtarak baktı. "Olabilir ama ben ona fırsat vermedim."

"Doğru," dedi Alper. "Kurallar. Peki sormasını ister miydin?"

Ebru omuz silkti. "Sadece biraz cilveleştik. Beni ellemeye başlasa o kadar da masum olmazdı. Sanmıyorum..."

Alper eteğinin fermuarını indirerek onun sözünü kesti. Fermuarı indirirken Ebru eğildi. Alper bir süre Ebru'nun poposuna hayranlıkla baktı ve külotun da çıkması gerektiğine düşündü. Ebru döndü. Kıllarını özenle kesmişti ve ıslak ve heyecanlı bir şekilde parıldayan hayranlık uyandıran amının detayları onun için sergileniyordu. Ona bakarken gözlerinde şehvet vardı ve parmakları kalçasının iç kısmında gezinirken bacaklarını ayırmıştı. Parmaklarını kaygan vajinasına değdirdiğinde nefesi kesildi.

"Otur," dedi Alper ve onu kanepeye oturttu.

Ebru sırtını kol dayanağına yaslayarak vücudunun üst kısmını oynatarak rahatlamıştı. Alper bacaklarının arasına uzandı ve kalçasına doğru öpücükler kondurdu. Islak amına usulca dokundu. Karısı kalçalarını oynatarak sessizce kocasının dili için yalvarmaya başlamıştı.

Alper tam içine dalmak üzereydi ki Ebru'nun telefonu çaldı.

"Ah, sikeyim," diye sızlandı. "Kapatacağım."

Alper ona çalmasına izin vermesini söylemek istedi ama kendini durdurdu. Bazı arkadaşlarının o cevap vermediğinde aramaya devam etmek gibi sinir bozucu bir alışkanlığı vardı. Koltuktan sıçrayıp çantasını aldı. Telefonuna bakarken donup kaldı.

"Patronum arıyor," dedi.

Alper'in yüz ifadesini incelerken dudakları büküldü. Alper omuz silkti -bir telefon görüşmesinin araya girmesine izin verdiyse bu onun kaybıydı. Cevap vermeden önce gergin bir şekilde dudaklarını yaladı.

"Alo?"

Alper kırılmış gibi yaparak kaşlarını çattı. Hoparlörü açmadı ama yanına oturdu ve Anıl'ın sesi Alper'in duyabileceği kadar yüksekti. Anlaşılan Anıl ertesi gün ofise gelmeyecekti ve bazı yönetim işlerini halletmesi için Ebru'ya ihtiyacı vardı.

"Evet, tabii ki. Senin için halledebilirim."

"Önümüzdeki hafta da iki önemli müşteriye teklif hazırlamamız gerekiyor," dedi Anıl. "Size dosyaları e-posta ile gönderdim. Lütfen önerilen projelerin her biri için tahmini maliyetleri özetleyebilir misiniz? Bazı eksik rakamlar var ama onları da ekleyebileceğinize eminim."

"Elbette."

Alper ne beklediğinden emin değildi ama Ebru'nun sesinin bu kadar profesyonel çıkmasına şaşırmıştı. Bütün senaryoyu o mu uydurmuştu? Kendini hayal kırıklığına uğramış buldu. Karısının patronuyla flört etmesini kabullenmişti çünkü bu konuda dürüst davranmıştı. Eğer uydurduysa, bu bir güven ihlali değil miydi?

Kendisine bile pek mantıklı gelmiyordu. Ebru hâlâ üzerindeki bluzla en azından kısmen iş modunda görünüyordu ama eteği ve külotunun olmayışı görüntüsünde önemli bir eksiklik olduğunu gösteriyordu. Alper elini Ebru'nun bacağına koyarak okşamaya devam etti. Daha önce de benzer şeyler yapmış, telefonda konuşurken ona takılmak hoşuna gitmişti. Genellikle elini savuşturur, şakacı bir şekilde parmağını oynatırdı ama bu kez hiç direnmedi. Kalçasını sıyırıp amına birkaç santim yaklaştığında nefesi kesildi ama konuşurken sesi sabitti.

"Yarın gelmeyecek olman çok kötü," dedi. ""Hoşuna gideceğini düşündüğüm yeni bir etek almıştım.""

'Profesyonel olmak buraya kadarmış,' diye düşündü Alper. Elini karısının amına uzattı.

"Peki, bu arada," dedi Anıl, "sormak istediğim bir şey daha vardı."

"Öyle mi?" Ebru cevap verdi ve Alper onun sesindeki beklentiyi duyabiliyordu.

"Öncelikle bugünkü değerli ders için teşekkür etmek istiyorum," diye başladı Anıl.

"Ders mi?" Ebru sordu.

""Hani," dedi Anıl. ""Şu flört dersi.""

""Benim için zevkti!"" diye yanıtladı Ebru, Alper'in klitorisine dokunan parmaklarıyla sesi titreyerek. "Gerçi bir kadından arkasını dönmesini isteyip poposuna bakmanın herkes üzerinde işe yarayacağından emin değilim."

Anıl kahkaha atmıştı. "Ama sende işe yaradı mı?"

Ebru aç gözlerle kocasına baktı. "Evet, beni dikizlemen hoşuma gidiyor."

Sırtını koltuğa dayadığı pozisyonuna geri dönmek için bacaklarını açtı. Bu davet Alper'in karşı koyabileceği bir şey değildi. Bacaklarının arasına daldı ve amını öpmeye başladı. Ebru başını geriye attı ve ağzını açarak sessiz bir inilti çıkardı.

"Harika," dedi Anıl. "Ben de konuyla ilgili bir tavsiyeni almayı umuyordum."

"Öyle mi?" Alper dilini klitorisinin üzerinde gezdirirken Ebru içini çekti.

"Şey, bir iş arkadaşım var..." Anıl başladı.
"Çalışanlarımdan biri... Ona bir şeyler içmek için çıkma teklif etmek istiyorum. Sence ona nasıl yaklaşmalıyım?"

Alper başını kaldırdı, Ebru'nun patronunun başka biriyle de flört etmesine bozulmasını bekliyordu. Ama Ebru en ufak bir dehşete kapılmış gibi görünmüyordu. Alper onu yalamaya devam ederken o da Alper'in başını okşadı.

"Duruma göre değişir," dedi. "Evli mi?"

"Evet, evli," dedi Anıl. "Sence yine de ona teklif etmeli miyim?"

"Eğer o çok iyi kocasından ayrılmasını umuyorsan..." Ebru amını Alper'in ağzına bastırarak başladı.
"O zaman nasıl sorarsan sor, hayal kırıklığına uğrayacaksın."

"Tekrar binmeye çalıştığım şey o değil," dedi Anıl kıkırdayarak.
"Sadece ilginç bir arkadaş arıyorum ve belki biraz daha çapkınlık eğitimi."

Ebru soruyu havada bıraktı, Alper'in amcığıyla ziyafet çekerken ona baktı.

"O halde..." dedi sonunda, sesi hafifçe titreyerek.
"O zaman bence ona sormalısın."

"Yarın saat yedi gibi şehre dönmüş olurum," dedi Anıl. "Bir şeyler içmek için bana katılmak ister misin?"

Ebru derin bir nefes aldı. "Evet. Yarın görüşürüz!"

Telefonu kapatır kapatmaz, içinde patlayan orgazmla birlikte amını kocasının yüzüne yapıştırdı.

* * *

Ebru'nun aklı ertesi gün heyecanlı bir karmaşa içindeydi. Yine de bunun performansını etkilemediğini hissediyordu. Aksine, normalden daha fazla iş yapmıştı. Coşkulu bir enerjiyle birbiri ardına görevleri tamamladı. Kendini koşuya katılmış bir yarış atı gibi hissediyordu, gözlerindeki at gözlükleri önündeki pist dışında her şeyi görmesini engelliyordu.

Bitiş çizgisi ise patronuyla içeceği içkiydi. Bir yandan, bu kadar heyecanlandığı için kendini aptal gibi hissediyordu. Çalıştıkları işyeri oldukça gayri resmi bir yerdi ve Anıl'la iş çıkışı dostça bir şeyler içmek çok da önemli bir şey sayılmazdı. Yine de içten içe daha fazlası olduğunu hissediyordu. Kocası onu dinlerken plan yapmış olmaları, iç gıcıklayıcı çağrışımları en ufak bir şekilde bile azaltmıyordu. Kocası onu yalarken patronuna kur yapan bir kadın için daha önce hiçbirini kendisiyle ilişkilendirmediği pek çok kaba sıfat aklına gelmişti.

Gün geçtikçe içindeki heyecanı bastırmakta giderek daha da zorlanıyordu. Bir dosya almak için Anıl'ın ofisine gitmek zorunda olması hiç de yardımcı olmamıştı. Anıl'ın ofisinde olmak, oraya en son gittiği zamanki anılarını canlandırmıştı. Kendini aydınlanmanın olmadığı yüzyıllardan kalma adi bir yerdeymiş gibi hissetti. Ama her şeyi değiştiren önemli bir fark vardı: Anıl her zaman onun onayını alıyordu.

Bir yanı da sormamasını diliyordu. Aksi takdirde, en azından kendi kendine, onun yakınlaşmalarından hoşlanmıyormuş gibi davranabilirdi. Ancak artık razı olduğunu kabul etmek zorundaydı ve bu da masum flört ile çığırından çıkmış davranış arasındaki gri alanı çok daraltıyordu. Diğer taraftan, patronunun yakınlaşmalarının kendisini tahrik ettiğini hem kendisine hem de kocasına itiraf etmek, içinde şehvetli bir arzu uyandırmıştı. Alper izin verdiği sürece bunu geliştirecekti.

Doğru dosyayı bulana kadar Anıl'ın ofisindeki klasörlere göz gezdirdi. Klasörü masasının üzerine koyarak telefonuyla fotoğrafını çekerek Anıl'a gönderdi.

"Kastettiğiniz klasör bu mu?

NOT. Bu gece için randevumuz geçerli mi?"

Bunun doğru klasör olduğunu çok iyi biliyordu. Asıl sormak istediği 'Not' buydu. Anıl'ın cevabı için fazla beklemesine gerek kalmadı.

"Evet ve evet."

Kısa ve öz bir cevaptı ve Ebru işinin başına dönmeye karar verdi. Ama tam ofisten çıkmak üzereyken telefonu tekrar çaldı.

"NOT. Bu sefer tadını çıkarmak için orada olmasam da ofisimi renklendirdiğin için teşekkürler."

Ebru cevabını yazarken kalp atışlarının hızlandığını hissetti. " Hem sana aldığım etekle bile renklendirmedim. Onu bu geceye saklıyorum."

"Ne giyersen giy, ofisimin bunu takdir edeceğinden eminim. Her zaman takdir edeceğimi biliyorum."

Ebru çapkınca bir cevap vermeyi düşünemeden telefonu tekrar çaldı.

"Belki günümü bir klasörden başka bir şeyin fotoğrafıyla neşelendirebilirsin?"

Ebru'nun cevap vermesi uzun sürdü - tereddüt ettiği için değil, verdiği işte kusursuz olmak istediği için. Arkasından poposunun fotoğrafını çekmek onun hakkını vermiyordu. Bunun yerine, sonraki on dakikayı telefonunu bir kitap rafına dayayıp Anıl'ın masasına bakarak ve zamanlayıcı işleviyle fotoğraf çekerek geçirdi. Dosyayı Anıl'ın masasının üzerine yerleştirmişti, böylelikle biri içeri girdiğinde okuyormuş gibi yapabilecekti.

Anıl'ın masasının üzerine eğilmiş halinin tamamını kadraja alacak doğru açıyı yakalayana kadar birkaç deneme yaptı. Yine de tatmin olmamıştı. Sorun etek değildi - bu gece giymeyi planladığı etek kadar kısa olmasa da kıvrımlarını sarıyordu. Ama resim çok kişiliksizdi. Bunun yerine, omzunun üzerinden ona baktığı yeni bir dizi fotoğraf çekti. Alt dudağını ısırdığı, gözlerinin sik kaldırıcı bir şekilde kameraya baktığı bir fotoğraf seçti. Göndermeden önce bir slogan ekledi.

"Hepsi bu kadar mı beyefendi?"

Anıl'ın yanıtı gecikmedi. " Ah... Evet, şimdilik hepsi bu kadar. Teşekkür ederim."

" Peki bugün biraz erken çıkmamın bir sakıncası var mı? Bu akşam bir randevum var."

İlk başta bu son mesajdan pişmanlık duydu. Şüphesiz bu kadarı çok fazlaydı. Belirsizliğe karşı son sığınağını da yıkmıştı. Ama şüphesini giderek daha tanıdık gelen bir telaş takip etti.

Alper eve geldiğinde kısmen giyinmişti. Eteği gri ve kareli bir desene sahipti, bu da ona profesyonel bir hava katıyor, kalçasının sadece birkaç santim ilerisine kadar uzanan cesur kesimiyle tezat oluşturuyordu. Elindeki en yüksek topuklu ayakkabıyla vurguladığı ince uzun bacaklarını göstermek için çorap giymemeye karar vermişti. Alper yatak odasına girdiğinde vücudunun üst kısmını örten tek şey push-up sütyeniydi.

"Ben çoktan yedim," dedi ve küpelerini takmaya devam etti.
"Ama sana da yeterince ayırdım."

Alper olduğu yerde kalakaldı.
"Vay canına. Çok güzel görünüyorsun. Vay canına."

"Hangi üstü tercih edersin?" Ebru sordu.
"Eteği bluzla giymek için almıştım ama ofis dışında fazla resmi duruyor."

İki elinde birer kırmızı kolsuz bluz tutuyordu.

"Bilemiyorum," dedi Alper.
"İkisinin içinde de harika görüneceksin. Hangisini tercih edersin?"

"Belki bu," dedi, birini vücuduna yaslayarak.
"Daha gösterişli."

Nefesini kontrol etmekte zorlanıyordu. Alper'in yüzünde meraklı bir gülümsemenin izini görmüştü ancak karşı koymadı.

"O zaman bence bunu giymelisin," dedi ve onu arkadan kucakladı.

Güçlü kolları içini ısıtırken, çıplak omzuna kondurduğu yumuşak bir öpücük tüylerini diken diken etmişti. Kocası çıplak karnını okşayıp yavaşça yukarı doğru çıkarken göğüsleri kalktı. Ellerini göğüslerine ulaşmadan hemen önce tuttu.

" Ah-ah, şimdi olmaz bayım," dedi parmağını ona doğru sallayarak.
"Geç kalmak istemiyorum."

Üstünü giydi ve rujunu bozmak istemediği için yanağına yumuşak bir öpücük kondurdu.

"Ve lütfen beni bekle," diye ekledi ve elini kocasının aletinin üzerinde dolaştırarak.


* * *

Alper, karısı kapıyı arkasından kapatırken izledi. Onu bu şekilde, büyük ihtimalle başka bir adamla geçireceği bir akşam için göndermesi delilik miydi? Bu, tahammül etmesi gereken sınırları zorlamak değil miydi? Aksine, tümüyle destek olmuştu.

Düşüncelerini bir kenara itti ve Ebru'nun bıraktığı akşam yemeğini ısıtmaya yöneldi. Akşam yemeğini televizyonun karşısında yemişti ama hem yemeği hem de filmi pek ilgi çekici bulmamıştı. Aklı sürekli Ebru'ya kayıyordu. Acaba şu anda ne yapıyordu? Ona mesaj atmak için telefonunu eline aldı ama yazmaya her başladığında kendini aptal gibi hissetti. Ne diyebilirdi ki, "randevun nasıl?

Yaptığı şey buydu, değil mi? Karısı dışarıda bir randevudaydı! Başı dönüyordu. Yine de kıskançlık yerine heyecan mı vardı? Ebru'nun son zamanlardaki davranışları onda bir tür Pavlov tepkisi mi yaratmıştı da, Ebru başkasıyla flört ettikçe eve döndüğünde daha çılgın bir seks bekliyordu?

Kafasındaki kargaşayı dağıtmak için viskisini tazeleyerek zihnini rahatlattı. En sevdiği koltuğunda içtiği ikinci kadehten sonra kendini gurur duyması gerektiğine ikna etmişti. Belli ki patronuyla biraz oynaşabilmek Ebru'ya kendini iyi hissettirmişti ve Alper onun bundan zevk almasına izin verecek kadar kendine güveniyordu. İşi daha da karmaşık hale getirmeye gerek yoktu. Sonuçta patronuyla bir şeyler içmek o kadar da önemli bir şey değildi.

Ama heyecanı onu terk etmemişti. Sürekli saatini kontrol ediyor, karısının eve gelip ona akşamı anlatmasını sabırsızlıkla bekliyordu. Üstelik geç saate kadar dışarıda kalması onu daha da heyecanlandırıyordu.

Anahtarın kilide girdiğini duyduğunda kalbi göğsünde çarpmaya başlamıştı. İçinden ayağa fırlayıp Ebru'yu kapıda karşılamak geliyordu ama hevesli bir köpek yavrusu gibi davranma dürtüsüne direndi. Koltuğunda oturmaya devam etti.

"Merhaba tatlım," dedi Ebru salona girdiğinde, bilgisayarıyla ilgileniyormuş gibi yaparak. " Gecen nasıl geçti?"

"İyiydi canım," dedi Ebru.

Alper başını çevirdi. Ebru'nun eve geldiğinde yine gaza gelerek üzerine seks delisi bir manyak gibi atlamasını bekliyordu ama üzgün ses tonu bambaşka bir şey anlatıyordu.

"Kötü bir şey mi oldu?" diye sordu.

Ebru başını salladı. "Hayır. Pek sayılmaz."

"Ama?"

"Ama... Ne yaptığımızdan emin değilim," dedi Ebru ve koltuğuna oturdu.

"Bir şey yaptığımızı sanmıyorum. Az önce patronunla bir şeyler içmeye gittin, değil mi?"

Ebru ona sıkıntılı gözlerle baktı ve Alper'in buna gerçekten inanıp inanmadığını sorguladı.

"Peki ne oldu?" diye sordu.

"Pek bir şey olmadı," dedi.
"En azından ilk başta. İşten güçten, sonra da genel olarak hayattan konuştuk. Ama ikinci içkiden sonra daha flörtöz olmaya başlamıştı. Sanırım ikimiz de öyle olduk."

"Ne gibi?" Alper soğukkanlı görünmeye çalışarak sordu.

" Yani iltifatlar," dedi Ebru. "Sonra locada yanıma oturup oturamayacağını sordu, ben de olur dedim tabii. Ve sonra..."

Sözünü yarıda kesti, kızaran yanakları heyecanını ele veriyordu.

"Ne?" diye üsteledi.

Ebru derin bir nefes aldı. "Sonra elini bacağıma koyabilir miyim diye sordu. Ben de kabul ettim."

Alper onun çıplak kalçasına baktı. O da Ebru'nun pürüzsüz tenini okşamak için bir dürtü hissetti ama kendini durdurdu. Bunun çok açık olacağını hissediyordu ama ne olduğundan kendisi de emin değildi.

"Önce tereddüt etti," diye devam etti Ebru. "Ama elini dizime koydu. Patronumun herkesin içinde bana dokunması garip hissettirdi. Ama... yani."

"Ama ne?"

"Ama aynı zamanda hoş. Çok hoş aslında," dedi Ebru ve kolçaktan aşağı kayarak Alper'in kucağına oturdu.
"Gerginliği azaltmak için mi bilmiyorum ama yine işten bahsetmeye başladı. Orada oturup eli bacağımdayken proje detaylarını tartışmak oldukça garipti. Biz sohbet ederken eli yavaşça bacağımda gezinmeye başlamıştı. Ve..."

"Garip mi?" Alper sözünü kesti, karısına kaşlarını kaldırarak baktı.

"Evet?" dedi karısı, şaşkın bir ifadeyle, sonra da muzip bir sırıtışla. Nefesi gittikçe güçleniyordu.
"Gerçeküstü ve heyecan verici. Elbisemin eteklerine ulaştığında parmakları kalçamın iç kısmını okşamaya başladı. Konuşmaya devam etti ama ne hakkında olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tek düşünebildiğim, daha yukarı çıkmak için izin isterse ne diyeceğimdi."

Bacakları Alper'in kucağının iki yanında dururken eteği yukarı çekildi ve şeffaf iç çamaşırı ortaya çıktı. Barda kendini bu kadar açık etmediğini tahmin ediyordu ama patronunun eli elbisesine ulaştıysa, onun bu özel bölgelerine yaklaşmış olmalıydı.

" Yaptı mı?" diye sordu Alper.

"Ne? Sordu mu?"

"Evet. Ya da..."

"Eee, önce o soracaktı," dedi Ebru soğukkanlılıkla.
"Kurallar böyle, unuttun mu? Ama ben ona hiç fırsat vermedim. Bir içki daha isteyip istemediğimi sorduğunda, onun yerine yürüyüşe çıkmayı önerdim. Çakırkeyiftim ve kafamı toplamam gerekiyordu. Bir süre merkezdeki barlarda dolaştık ve artık geceyi sonlandırmanın zamanı geldiğini düşündüm. Ama sonra mekanlardan birinde bir grup çalmaya başlamıştı. Bir çeşit latin müziğiydiı. İçimden gelerek ufak bir dans hareketi yaptım. İlgisini çekmiş gibiydi ve içeri girdik. Adımları bilmediğini söyledi ama ben ona adımları gösterdim. İlk başta denedi ama açıkçası sadece ben dans ediyordum. Yine de izlemek hoşuna gitti."

Alper'in kucağında kıpır kıpır bir dans hareketi yaptı. Alper içgüdüsel olarak ellerini onun kalçalarına koymuştu.

"Grup daha yavaş bir şarkı çaldığında, o da katılmaya daha heveslendi. Patronumun karşısında domalarak dans etmek garip hissettirdi. Ama evet... aynı zamanda gerçekten hoştu."

Alper'in tepkisini incelerken alt dudağını ısırdı. Üzülmediğini belli etmek için hafifçe gülümsedi. Elbette istediği kişiyle dans etmesine izin vermeliydi.

"Elleri sırtımda geziniyordu," diye devam etti Ebru.
"Sırtımın küçük kısmında dolanıyordu ve ona kaçamak bir bakış attığımda kulağıma birşeyler fısıldadı, acaba biraz daha flört tavsiyesi isteyebilir miydi? Başımla onayladım ve dans ederken bir kadının poposunu okşamakla ilgili düşüncelerimi sordu. Ona genel olarak bunun iyi bir fikir olmadığını söyledim, ama eğer flört ettiğin kişi senin onun poposundan hoşlandığını biliyorsa ve seni etkilemek için bilerek en kısa eteğini giyiyorsa... o zaman durum değişir." dedim

"Bunu sen mi söyledin?" Alper sesinin etkilendiğini sonradan fark ederek sordu.

"Evet," dedi Ebru ve kaşlarını suçlu bir ifadeyle çattı.
"Ama bunu gizlice yapmanın en iyisi olduğunu ekledim, bu yüzden daha tenha bir köşeye geçtik. İlk başta temkinli davranıyordu, sadece parmaklarının eteğimin üzerinde gezinmesine izin veriyordu. Ancak bu uzun sürmedi." Durakladı ve ellerini Alper'in ellerinin üzerine koyarak kalçalarından kıçına doğru hareket ettirdi. Alper'in avuçlarını kendine doğru bastırarak onu okşamasını sağladı.

Karısının poposu Alper'i her zaman etkilerdi ve sikinin pantolonunun sınırlarını zorladığını hissediyordu. Anlattıkları kıskançlıktan ziyade nefesini kesmişti. Elini karısının kalçalarında gezdirirken, karısının onun üzerinde yaptığı hareketlerden onun da tahrik olduğunu anlayabiliyordu.

"Hoşuna gitti mi?" diye fısıldadı.

Ebru usulca inledi. "Evet..."

Alper ellerini Ebru'nun poposundan kalçalarına ve beline doğru götürdü. Onu öpmek için kendine doğru çekmeye başlamıştı ki Ebru aniden onu durdurdu ve kucağından kalktı.

"Sonra da beni öpüp öpemeyeceğini sordu," dedi.

Alper onun sıkıntılı ifadesini neredeyse unutmuştu ama şimdi yeniden ortaya çıkmıştı.

"Ve?" diye sordu.

"Ben de evli olduğum için yapamayacağımızı söyledim. Özür diledi ve birkaç dakika sonra bir taksiye binmiş buraya dönüyordum."

Alper onu inceledi. Beklediği bu değildi.
"Peki, sorun ne?"

Ebru içini çekti. "Sorun şu ki ne diyeceğimi bilemedim. Eğer gidip onu öpersem, artık her şey masummuş gibi davranamazdım.

"Bir öpücük o kadar da kötü değil," diye patladı Alper.

"Kötü olacağını söylemedim," dedi. "Masum olmayacağını söyledim."

Alper omuzlarını silkti. "Elini bacağına koymasına izin vermek de öyle. Ya da senin..."

"O farklı," diye araya girdi Ebru.

"Olabilir," dedi Alper. "Ama sen izin vermedin, o zaman sorun yok."

"İstedim," dedi Ebru, ama bu kez itirafında o şehvet dolu ton yoktu. "Ama yapmadım çünkü senin için sorun olup olmadığından emin değildim. Sence?"

Alper yine omuz silkti. "Bilmiyorum. Yine de bunun onu senin kıçını ellemeye teşvik etmekten daha kötü olduğunu düşünmüyorum."

"Ama senin için sorun yok o zaman?"

Alper kaşlarını çatarak ona baktı. "Neden birdenbire kendimi savunmak zorundaymışım gibi hissediyorum? Neyi yanlış yaptığımı anlamıyorum."

"Hayır, haklısın," diye iç geçirdi Ebru. "Özür dilerim. Sen her zaman çok iyiydin. Beni öpmek istediğinde aklıma geldi, belki de başka birini bulmamı istediğin için bu kadar destekliyordun, beni kendinden uzaklaştırmaya mı çalışıyordun?"

Alper afallamıştı. Bu olasılık aklının ucundan bile geçmemişti.

"Tatlım, tabii ki hayır," dedi. "Sana söyledim ya, zararsız bir ilgiden hoşlanıyorsan büyütülecek bir şey yok diye düşündüm."

Ebru başını salladı. "Bunu eve dönerken takside fark ettim zaten. Beni kendinden uzaklaştırmak isteseydin, sana söylediğimde beynimi sikmezdin."

Alper gülümsedi. "Evet, sen de bana karşı hep dürüst oldun. Bu birbirimize ne kadar güvenebileceğimizi göstermiyor mu?"

"Biliyorum," dedi sesi hâlâ üzgün geliyordu. "Sana söylemek muhtemelen en iyi kısmıydı."

"O zaman sorun ne? Hâlâ anlamıyorum."

"Sanırım bittiği için üzgünüm."

"Ne bitti?" diye sordu Alper.

"Anıl'la. Flört falan... her neyse. Bitti artık. Ben hayır dedim. Yani bir daha teklif edemeyecek. Bu konuda anlaşmıştık."

" Ha, anlıyorum."

"Eve heyecanlı bir şekilde gelmeyi planlıyordum ama bunu mahvettim. Kusura bakma tatlım. Sanırım bu saçmalığı kafamdan atmak için bir banyoya ihtiyacım var."

Ebru onu yanağından öptü. Ebru yatak odasına yönelirken başını usulca salladı. Şaşırtıcı derecede hayal kırıklığına uğramış hissediyordu.

"Bunlar tam olarak senin sözlerin miydi?" diye düşünmeden ağzından kaçırdı.

Ebru kapı aralığında durdu ve döndü. "Ne dedin?"

"Öpmek istediğinde ona evli olduğun için öpmemen gerektiğini mi söyledin?"

"Evet, öyle dedim. Ben her zaman dürüst oldum tatlım."

"Biliyorum," dedi Alper. "Sadece..." dedi Alper. Bu gerçekten soruyu cevaplamak değil."

"Ah," diye başladı Ebru. Sesi şüpheciydi ama gözleri umutla parlıyordu. "Sizce kurallar bu kadar harfi harfine yorumlanmalı mı?"

Alper gülümsedi. "Ben nereden bileyim? Bu sizin politikanız, benim değil. Banyonun keyfini çıkar."

* * *

Yatak odalarına girerken Alper'in sözleri Ebru'nun kafasında yankılanıyordu. Teknik olarak haklıydı, 'yapmamalıyız çünkü ben evliyim' demek 'hayır' demekle aynı şey değildi. O sadece bariz olanı ifade etmişti. Tabii ki yapmamalıydılar. En başta patronuyla çıkmamalıydı. Ama bunu bu kadar heyecan verici yapan da buydu, değil mi?

Bir yanı Anıl'la flörtü bitirmenin belki de en iyisi olduğunu düşünüyordu. Er ya da geç sona erecekti, en iyisi felaket gelmeden şimdi bitirmekti. Yine de her şeyin normale döneceğini gerçekten düşünüyor muydu? Anıl'ın iş yerinde onun sınırlarına saygı göstereceğinden şüphesi yoktu ama kocasıyla kendi arasında ne başlatmıştı? Elbette, bazen başka erkeklerin ilgisinden hoşlandığından şüphelenmiş olmalıydı ama son birkaç gündür yeni bir kapı açılmıştı. İstese bile bunu nasıl kapatacağından emin olamıyordu.

Kuralların teknik ayrıntılarına olan takıntısı kendisine bile biraz mantıksız geliyordu. Elbette fikrini değiştirmesi kuralların ruhuna aykırı olmazdı. Yine de her şey o kadar çok başka kurala aykırıydı ki, şirket politikasına sıkı sıkıya tutunmak ona en azından biraz yol gösteriyordu.

Ve kocasına göre, Anıl'ın tekliflerine henüz hayır dememişti. Alper'in yorumu onu şaşırtmıştı. Elbette bu sadece pasif bir kabullenme değildi, devam etmesi için onu kışkırtıyordu. Gerçekten de sadece onun iyiliği için mi destek oluyordu? Elbette onun heyecanından faydalanmıştı ama onu motive eden sadece yaşadıkları ateşli sevişmeyemiydi?

Üzerindeki bluzu ve eteği çıkardı. Onları yatağın üzerine bırakırken, bunları daha önce giyerken hissettiği heyecanı düşünüyordu. O his şimdi çok masum görünüyordu. Patronu için seksi giyinmek kesinlikle tahrik ediciydi ama şimdi daha fazlasını arzuluyordu. Seks oyuncaklarını sakladığı çekmeceye göz attı. Belki de...

Kapının çalınması düşüncelerini yarıda kesti.

"İşte telefonun," dedi Alper içeri girerken. Gözleri artık sadece iç çamaşırının örttüğü vücudunda gezindi.
"Birkaç mesajın var."

"Onlara baktın mı?" diye sordu Alper telefonu ona uzatırken.

Alper şaşkınlıkla bakakaldı. "Tabii ki bakmadım."

" Eğer sen bakıyorsan benim için sorun yok,ama bende senin mesajlarına bakarım" dedi Ebru.

Bu söz hem övgüye layık hem de kötü niyetli nedenlerle doğruydu.

"Öyle ya da böyle yapmayacağım," dedi Alper. "Ama kimden geldiğini görmeden edemedim."

Telefonu ona verip çıktı. Anıl'dan art arda üç mesaj gelmişti.

"Bu gece için tekrar özür dilerim. Sanırım biraz kendimi kaptırdım."

"Bir daha olmayacak."

"Yarın görüşürüz. Konuşmak istersen bana haber ver. Yoksa herşeyin normale döndüğünü varsayacağım."

Ebru telefonuna baktı. Her şey nasıl normale dönebilirdi ki? Hayat çok daha heyecanlı olabilecekken kim 'normal' olsun isterdi ki? Çok kısa bir cevap göndermesi neredeyse yirmi dakikasını aldı.

"Evet."

"Evet derken konuşmak mı istiyorsun yoksa herşeyin normale dönmesini mi istiyorsun?"

Sorusu kolayca tahmin edilmişti ve Anıl'ın mesajı geldiğinde Ebru çoktan cevabını yazmakla meşguldü. Ama cevabını göndermedi. Yazmayı bitirdikten sonra elinde telefonla kocasının yanına gitti. Onu en sevdiği koltuğunda, kucağında dizüstü bilgisayarıyla buldu. Ekran simsiyahtı.

"Tatlım," dedi. "Mesajlarımı okumak istemediğini biliyorum ama bunu okuyabilir misin lütfen?"

Kocası sanki bir rüyadan uyanmış gibi şaşkın görünüyordu. Tek kelime etmeden telefonu aldı ve gönderilmemiş mesajını okumaya başladı.

"Bu gece senin flört danışmanı olarak görevlerim de başarısız oldum. Böyle hararetli bir anda biriyle öpüşmek tamamen uygun bir davranıştı. Ve teknik olarak, soruna herhangi bir yanıt vermedim. Sadece yapmamalıyız dedim. Ama 'yapmamalıyız' ve 'yapmayacağız' çok farklı iki şey. Eğer teklif hâlâ geçerliyse, cevabım evet. Beni öpebilirsin."

Alper'in mesajı okurken verdiği tepkiyi inceledi, her kelimede gözleri daha da büyüyordu.

"Göndereyim mi?" diye sordu.

"İstiyor musun?"

Ebru başını salladı. "İstiyorum. Ama bir şartla. Bunu gönderirsem, muhtemelen bir şey yapmak için izin istediği son sefer olmayacak. Tekrar aynı ikilemde kalmak istemiyorum. O yüzden bir dahaki sefere hemen cevap vereceğim. Senin için sorun olur mu?"

Alper ona kafası karışmış bir şekilde bakıyordu.

"Onunla yatmayacağım tabii ki," dedi, bariz soruyu önceden tahmin ederek.
"Ama başka bir şey isterse, o kadar masum olmasa bile evet diyebilirim."

"Ne gibi?"

"Mesele de bu tatlım, bilmiyorum ve bunu heyecanlı kılan şeylerden biri de bilmiyor olmam."

Kocasının tepkisini inceliyordu ama anlamak zordu. Bir süre sessizlik içinde oturdu. Sözleri niyet ettiğinden daha acımasız çıkmış olabilirdi ama üzülmüş gibi görünmüyordu. Sonunda ona muzip bir gülümsemeyle karşılık verdi.

"Sana bir soru sorabilir miyim?"

"Elbette," dedi Ebru. "Ne olursa."

"Patronun olduğu için mi sana asılmasını heyecan verici buluyorsun yoksa patronun olmasına rağmen mi?"

"Hımm," diye başladı Ebru, cevabı kendisi için açık olsa da emin değilmiş gibiydi.
"Çünkü. Dürüst olmak gerekirse, fazlasıyla azdırıcı. Aslında böyle olmamalı ama bu durumu daha da tahrik edici kılıyor."

Tanıdık bir itiraf telaşının vücudundan akıp gittiğini hissetti. Birkaç gün önce kocasına neden Anıl'ın kendisine asılmasını istediğini anlatması düşünülemezdi bile. Ama Alper onun cevabından memnun görünüyordu.

"Otorite sahibi erkeklere karşı bir zaafım olduğunu mu düşünüyorsun?" diye sordu ve hemen kendini aptal gibi hissetti. Kinayeli mi yoksa samimi mi konuşmaya çalıştığından kendisi de pek emin değildi.

"Muhtemelen," dedi Alper.
"Belki pozisyonlarıyla övünmek ya da bunu kendi çıkarları için kullanmak zorunda hissedenler için değil. Sen, konumunda yeterince güvende olan ve bunu göstermek zorunda olmayanları seviyorsun."

Ebru bu açıdan düşünmemişti ama kocasının haksız olduğunu da söyleyemezdi.

"Senden ilk kez bu yüzden mi etkilendiğimi düşünüyorsun?" diye sordu.

" Bilmiyorum , ama belki de başlangıçta bunun bir parçasıydı."

"O zaman aynı nedenle başka bir erkeğin ilgisini çekmek istersem endişelenmeyecek misin?"

"Sana şunu sorayım, yarın işe gittiğinde patronuna bu konuşmadan bahsedecek misin?"

"Hayır, neden söyleyeyim ki?"

"Aynen öyle."

Ebru Alper'in detay vermesini bekledi ama vermedi. Anlaşılan söyleyeceği her şeyi zaten söylemişti. Anlayışlı kocasına minnettar olmaktan başka bir şey yapmaması gerekirdi ama bir şey canını sıkıyordu, çünkü Alper tam olarak haklıydı ancak başka bir şey daha vardı. Elbette, kocasının onun bu heyecandan keyif almasını istediğine inanıyordu ama tek motivasyonu bu fedakâr bakış açısı mıydı?

"O zaman gönder tuşuna basayım mı?" diye sordu Ebru. "Patronuma benimle öpüşebileceğini söyleyeyim mi?"

Ebru onun tepkisini incelerken, öpüşmeden sevişmeye doğru kasıtlı bir adım attığında onun hafifçe nefesini tuttuğunu fark etti. Başıyla onayladı. Ebru derin bir nefes alarak mesajını tekrar okudu. Fikrini değiştirmesine fırsat vermeden gönder tuşuna bastı. Kalbi göğsünde güm güm atıyordu. Artık bundan sonra hiçbir şey masum kalamazdı.

"Gönderildi," dedi ve Alper'in gülümsemesiyle karşılaştı. Alper'in bir şeyler saklıyor gibi görünmesi hâlâ canını sıkıyordu ama bu can sıkıntısı vücudunu saran heyecanın yanında cüce kalıyordu. Alper'in üzerine atlamak için şiddetli bir istek duyuyordu ama kendini frenledi.

"Ne cevap vereceğini sana bildiririm," dedi, döndü ve uzaklaştı. Hâlâ banyo yapmaya kararlıydı ama yatak odasına ancak geri dönebilmişti ki telefonu elinde vızıldadı.

"Teklifim kesinlikle geçerli! Bu şerefe ne zaman nail olabileceğime dair bir fikrin var mı?" Anıl yazdı.

O da hemen cevap yazdı. "Yarına ne dersin? Sen ne zaman istersen."

Ebru onun cevabını beklerken inanamayarak başını salladı. Yıllar boyunca patronuyla pek çok görüşme ayarlamıştı ama hiçbirini bu amaçla yapmamıştı. Çok geçmeden telefonu tekrar titredi.

"Günün büyük bölümünde toplantıdayım. Akşam 5'te odamda buluşmaya ne dersin?"

Ebru hemen mesaj atıp geleceğini söyledi. Telefonu elinden bırakmaya fırsat bulamadan bir mesaj daha aldı.

"Bu iltifatların hâlâ geçerli olduğu anlamına mı geliyor?"

"Kesinlikle öyle," diye cevap verdi Ebru.

"O zaman bu gece ne kadar çekici göründüğünü bir kez daha söyleyebilirim."

"Senin gözünde iyi görünmek hoşuma gidiyor," diye yazdı Ebru, heyecanlandığını hissederek. Bunu Anıl'a itiraf etmek garip bir şekilde tatmin edici hissettiriyordu.

"Keşke seni hatırlamak için bir fotoğraf çektirseydim..." Anıl yazmıştı.

"Belki de bir tane istemelisin," diye cevap verdi Ebru. Patronunun bir sonraki mesajını beklerken bu işin nereye varacağını sezmişti.

"Yani benim flört danışmanım olarak, bunun şansımı zorlamak olacağını düşünmüyor musun?"

Ebru sırıttı. Yarınki planlarını tehlikeye atmak istemiyordu, daha önceki kaçamaklarını neredeyse sonlandırdıktan sonra temkinli davranıyordu. Biraz şımarıklık yapmaya karar verdi ve eteğini ve üstünü yatağın üzerine serdiği bir fotoğrafını çekti. Bir etiket ekleyerek gönderdi.

"Kıyafetimi beğendiğine sevindim. İşte burada."

"Haha, bu resim düşündüğünün yarısı kadar bile hayal kırıklığı yaratmıyor," diye cevap verdi Anıl.

"Gerçekten mi? :)"

"Şey, daha az kıyafet giydiğini gösteriyor. Bu düşündürücü..."

"Ama aklınızdan geçen bu değil miydi?" Ebru sordu.

"Yani tam olarak değil," diye yazdı Anıl.

Ebru boy aynasının karşısına geçip kendine baktı. Randevusu için giyinirken Anıl'ın kıyafetlerinin altına ne giydiğini görmeyeceğini biliyordu ama yine de en kışkırtıcı iç çamaşırlarından birini giymişti. İç çamaşırları onu seksi hissettiriyordu. Push-up sütyeni dantel detaylarla işlenmişti ve göğüsleri için vurgulayıcı bir çerçeve oluşturuyordu. Eşleşen tanganın ön kısmında küçük bir kurdele vardı ve en mahrem yerlerinin minimum düzeyde sarımını süslemekteydi. Telefonuna uzanırken kalbinin hızla çarptığını hissediyordu.

* * *

Alper durumun nasıl geliştiğini düşünmeye geri dönmüştü ama tutarlı düşünceler üretmekte zorlanıyordu. Ebru ertesi gün patronuyla öpüşmek için planlar mı yapmıştı? Ve Alper bunu neden kabul etmiş, hatta neden cesaretlendirmişti? Ebru ile yaptığı konuşmayı kafasında her canlandırdığında, bir duygu karmaşası mantıklı düşünme yeteneğini silip süpürüyordu. Bu onu orada azgın bir ereksiyonla oturur halde bırakmıştı.

Ebru kararlı adımlarla geri döndüğünde kafasındaki karmaşadan sıyrıldı. Sütyenini çıkarmıştı ve gözleri sallanan göğüslerine kaydı.

"Senden bir iyilik isteyebilir miyim?" diye sordu. "Patronuma popomun fotoğrafını göndermek istiyorum ama iyi bir açı yakalamak zor. Bana yardım edebilir misin?"

Alper şaşkın şaşkın ona bakıyordu. Ses tonu rahattı, sanki üst raftan bir şey almak ya da onu havaalanından almak gibi sıradan bir şey istiyormuş gibiydi. Beyni durumu kavramakta zorlandı.

"Ne?"

Ebru telefonunu ona uzattı. "Yatak odasındaki aynayı kullanarak kameraya dönük bir fotoğraf çektim ama iyi bir fotoğraf çekmek çok zor."

"Yani ona bir fotoğraf gönderdin...? Bunun gibi mi?"

Alper'in gözleri karısının göğüslerine kaydı. Karısının kıkırdaması Alper'in, karısının belli etmek istemediği kadar tedirgin olduğundan şüphelenmesine neden oldu.

"Şey, pek sayılmaz," dedi kadın. "Sadece biraz alay ettim ve ona sütyensiz bir tane gönderdim ama üstümü örtmüştüm. Göstereyim sana."

Aradığı fotoğrafı bulana kadar telefonunu karıştırdı. Fotoğrafı görmesi için ona uzatırken Alper onun kesik kesik soluğundaki heyecanı duyabiliyordu. Fotoğraftaki karısına bakarken nefesini tuttu. Görüntüde bir eliyle telefonu tutup fotoğrafı çekerken, diğer koluyla göğüslerini örtmek için elinden geleni yapıyordu. Aynadan kameraya bakan bakışlarında baştan çıkarıcı bir açlık vardı. Patronuna böyle kışkırtıcı bir fotoğraf gönderdiğini hayal etmek zordu ama mesajdan patronuna gösteriyordu. " Eyvah. Sütyenimi de kaybetmişim," yazıyordu.

"Gel, yatak odasında yapalım," dedi Ebru, sanki Alper'in onun istediğine bir itirazı olamazmış gibi. Alper elinde telefonuyla onu takip etti.

"Peki, nasıl olsun istersin?" Alper, karısı kadar rahat görünmek için elinden geleni yaparak sordu.

"Bilmiyorum," dedi Ebru. "Belki birkaç boy fotoğrafıyla başlayabiliriz."

Arkasını döndü ve ellerini kalçasına koydu. Tangası kıçını tamamen çıplak bırakıyordu. Alper'in vücudunu bir heyecan kapladı.

"Nasıl çıktı?" Ebru omzunun üzerinden arkasına bakarak sordu.

"Seksi tabii ki," dedi Alper. "Dur bakalım..."

Ebru ona dönüp bakarken bir tane daha çekti. Eliyle göğsünü kapatarak vücudunun üst kısmını şehvetli bir pozda kıvırdı. Alper onun gözlerindeki heyecanı yakalayan bir dizi fotoğraf çekti.

"Bir bakayım," dedi Ebru ve telefonuna uzandı. "Evet, bu iyi."

"Hangisini göndereceksin?" Alper sordu.

"Emin değilim. Birincisi ve sonuncusu nasıl olur?"

Anlaşılan Alper'in teşhirci karısı sadece bir fotoğraf göndermekle yetinmeyecekti. Sakin davranıyordu ama gönder tuşuna bastığında elinin titrediğini fark etti.

"Sadece kıçının yakın çekimine ne dersin?" diye önerdi Alper. Kendisini bile şaşırtarak içinden bir şeyler kopup gitmişti.

Ebru ise şaşırmış görünmüyordu. Sırıttı. "Tabii ama..." Bakışları Alper'in yüzünden ayrıldı.

"Ne?"

"Tatlım, neden önce biraz rahatlamıyorsun?"

Alper aşağıya, gerilmiş pantolonuna baktı. İlk dürtüsü durumun üzerinde yarattığı etkiyi inkâr etmekti ama duygularının fiziksel yansımasını gizlemek zordu. Ebru, kemerinin tokasına uzanırken gömleğinin düğmelerini açmaya başladı.

Birçok yönden tanıdık geliyordu -daha önce de birçok kez ikisinden birini ya da ikisini birden soymak için güçlerini birleştirmişlerdi. Yine de bu durumla ilgili pek çok şey alışılmadık geliyordu. Şaşırtıcı bir şekilde, onu özgürleştiren şey sadece gömleği sıkıştığı yerden çıkarmanın verdiği fiziksel his değildi. Ebru bu manzara karşısında kocaman gülümsüyordu.

Alper çıplak kaldığında telefonu ona geri verdi ve arkasını döndü. Alper karısının arkasında dizlerinin üzerine çöktü ve telefonu karısının kalçalarına çevirdi. Ereksiyonu tavanı gösteriyordu ve Ebru omzunun üzerinden ona bakarken yüzünde mutluluk dolu bir ifade vardı. Görüntüyü daha da davetkâr kılmak için kalçalarını hafifçe eğmişti.

"Biraz sağa doğru adım atabilir misin?" diye önerdi Alper. "Sanırım böylesi daha iyi olacak."

Ebru toparlandı. Aynadan ona bakarken neyin peşinde olduğunu anlayınca gülümsedi. Alper bu pozisyonda Ebru'nun sadece arkasını değil, ön tarafını da arka planda çekiyordu ve bu arada kendisini de fotoğrafın dışında tutuyordu.

" Edepsizce!"

"Mmm, ve seksi," dedi Alper ve fotoğrafı çekti.

"Ona çok fazla teşhirci resimler göndermeyecektim. Göğüslerimi görüyormusun?"

"Arka plan net değil, o yüzden pek bir şey görünmüyor," dedi Alper ve telefonu Ebru'ya uzatarak.

Ebru fotoğrafları karıştırırken saçlarıyla oynuyordu. "Tamam, bu oldukça seksi. Sende bu konuda yetenek var tatlım. Sence gerçekten göndermeli miyim?"

"Sen nasıl istersen."

Ebru bakışlarını ona çevirdi, sonra omuz silkerek hızla fotoğrafı gönderdi. Çok geçmeden kocasına hevesle gösterdiği bir yanıt gelmişti.

"Vay canına! Çok seksi bir flört danışmanısın. Harika görünüyorsun."

Ebru telefonu Alper'e geri uzattı.

"Gerçekten de harika görünüyorsun," dedi Alper. "Ama açıkçası fotoğrafın hakkını verememişsin. "Sence de tüm vücudun odakta olmayı hak etmiyor mu?"

Ebru kıkırdadı. "Anıl her zaman bir şeyi yarım yamalak yapmanın asla yeterince iyi olmadığını söyler. En iyisi doğru yapmak, değil mi?"

Sözleri kısa ve telaşlıydı. Alper bir dizi fotoğraf çekerek onun göğüslerini tüm ihtişamıyla ve yüzündeki meydan okuyan gülümsemeyle birlikte yakaladı. Ah evet, buna bayılıyordu. Ebru'nun görünüşü onu her zaman etkilemişti ama onun sadece kendisi için poz vermediği düşüncesi tuhaf bir şekilde onu daha da çekici kılıyordu. Siki ise Ebru'yu işaret ederek, gururla sallanıyordu.

"Neden yatağa uzanmıyorsun?" diye önerdi Alper.

Ebru hiç tereddüt etmeden kabul etmişti. Başını elinin üzerine koyarak yan yattı. Alper, Ebru'nun şehvetli kıvrımlarını bir dizi fotoğrafla kayda almadan önce bir süre hayranlıkla seyretti.

Diz çökmek için arkasını dönerek ellerini önündeki yatağa dayadı. Alper, kameranın Ebru'nun çıplak poposunun yanı sıra sallanan göğüslerinin yandan mükemmel görüntüsünü yakalayabileceği bir pozisyona geçti. Ebru sırtını eğdi ve omzunun üzerinden gülümsedi, patronunun onu bu davetkâr duruşuyla hayranlıkla izlemesinden heyecan duyduğu belliydi.

"Bu resmi daha da mükemmelleştirecek olan ne biliyor musun?" diye sordu Alper.

"Evet," dedi Ebru, sesi heyecandan titreyerek. Kollarını gevşeterek göğsünü yatağa dayadı ve poposunu tavana doğru kaldırdı. " Aşağıya indir lütfen."

Alper sanki transa geçmiş gibi onun arkasında diz çöktü. Parmaklarını külotunun içine soktu ve külotu poposunun üzerinden indirdi. Külotu kalçalarının etrafında bıraktı ve manzarayı hayranlıkla seyretti. Karısı sırılsıklamdı, pürüzsüz dudaklarını parlayan damlacıklar kaplamaktaydı.

İlk birkaç fotoğrafı yan açıdan çekerek onun kavisli sırtını ve kalkık poposunu fotoğrafladı. Nefes kesici derecede erotik görünüyordu. Yavaş yavaş, kamera amını net bir şekilde görene kadar daha da geri gitti. Çok fazla olabileceğini düşünerek neredeyse çekmeyecekti. Patronuna kıçının ve amının detaylarının sergilendiği bir fotoğraf göndermeye gerçekten cesaret edebilir miydi? Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı, diye düşündü Alper ve düğmeye bastı.

Ebru'nun göndermesine fırsat vermeksizin birçok fotoğraf çekmişti. Son birkaçının Ebru'nun bu yeni ortaya çıkan yönü için bile fazla seksi olabileceğinden korkarak, telefonu ona vermeden önce fotoğraflara göz attı.

Ebru, kameraya gülümseyerek göğüslerini gururla gösteren görüntüye bakarken olduğu yerde kalmıştı. Alper'i hayal kırıklığına uğratacak şekilde, fotoğrafı göndermeden kapattı. Sanki onun hayal kırıklığını okumuş gibi, yüzünde alaycı bir acıma ifadesi belirdi. Mesaj uygulamasını açtı ve telefonunu Alper'in ne yazdığını görebileceği şekilde tuttu.

"Yarın için sabırsızlanıyorum. İşte sana yarına kadar beni düşünmeni sağlayacak bir şey."

Mesajı gönderdikten sonra fotoğraf uygulamasını tekrar açtı ve odağını tekrar ekrana çevirmeden önce Alper'e hınzırca sırıttı. Patronuna göndermeden önce fotoğraflar arasında yavaşça gezindi ve her bir görselde uzun uzun durdu. Külotunu indirdiği fotoğrafa ulaştığında dudaklarından yumuşak bir inilti yükseldi. Hâlâ aynı pozu veriyordu, kıçı en yüksek referans noktasına çekilmişti. Sanki vücudu heyecandan ne yapacağını bilemiyormuş gibi kıpırdandı.

Alper'in dayanabileceğinden çok daha fazlaydı bu. Yatakta Ebru'nun arkasına geçti. Aletini Ebru'nun amının üzerinde gezdirdi, Ebru da kendini ona doğru iterek karşılık vermişti. Normalde onu tahrik etmek, sikini arzulamasını sağlamak için acele etmezdi ama ikisi de yavaş yavaş ilerlemenin çok ötesindeydiler. Sabit bir hamleyle karısının içine girdi ve ikisinin de inleyerek tatmin olmasını sağlamıştı. Sert bir hareketle kalçaları Ebru'nun kıçına çarpıyordu.

Ebru başını hiç çevirmiyordu. Onun yerine, Alper'in omzunun üzerinden ekranı görebileceği şekilde stratejik olarak tuttuğu telefonuna odaklandı. İkisini de merakta bırakarak parmağını gönder ikonunun üzerinde gezdirdi, sonra da bastı. Gönderdiği her fotoğrafla birlikte tutkuları daha da yoğunlaşıyordu.

Ancak amının ve götünün açık seçik görüntüsünü gösteren fotoğrafa ulaştığında omzunun üzerinden geriye baktı. Ağzı şaşkınlık ve yoğun şehvetle açık kalmıştı. Alper göndermeden önce destek arayıp aramadığından emin değildi. Sanki parmağını göndermeye zorlayabileceğini umuyormuş gibi ona daha güçlü bastırdı. Konuşamadığını hissediyordu ama sersemlemiş kafasının içinde sesi kararlıydı. 'Devam et! Kendini tutma! Bir şehvetli karım ol!

Derken yaptı.

"Oh, kahretsin!" diye feryat etti. "Ben... Ben yaptım! Ona... her şeyimi sergiledim!"

"Eminim...!" Alper kelimeleri formüle etmekte zorlanarak başladı. "Eminim şu anda sana bakıyordur.Belki de kendini senin resimlerine bakarak tatmin ediyordur."

Bu her ikisi için de çok fazlaydı. İhtiras çığlıklarıyla birlikte hamleleri de şiddetlenmişti. Ebru orgazmın onu ele geçirmesiyle titremeye başlarken, doruğa ulaşan şehveti Alper'i de kendinden geçiriyordu. Ebru'nun telefonu yanlarında, yatakta yüz üstü duruyordu ve hâlâ Ebru'nun gönderdiği son fotoğrafı gösteriyordu. Karısının patronuna böylesine müstehcen bir fotoğrafı isteyerek gönderdiğini bilmek Alper'i hayvani bir arzuyla doldurmuştu. Ebru'nun poposunu kalçalarına bastırarak içine boşalmaya başladı.


Sonraki Bölüm...