(105) İstenmeyen Misafir Bölüm 7 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
(105) İstenmeyen Misafir Bölüm 7 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İstenmeyen Misafir Bölüm 7

 

 <Sıradan hikayelere göre oldukça uzun başka bir bölüm. Diğer sitelerdeki gibi parçalara bölebilirdim. Fakat böyle kalmasının daha akıcı olduğunu düşündüğümden, bıraktım.>

Önceki Bölümler

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 3 

Bölüm 4

Bölüm 5

Bölüm 6

 

Bölüm 7 Bela Aramak

 

"Güzel kokular geliyor," diye mırıldandı Titus yemek odasına girerken.

 

"Mmmph," diye onayladı David, tavuğunu çiğnerken. Titus'un motosikletinin geldiğini duyar duymaz Beth'in gülümsemesi donmuştu.

"Beth bana yemek pişirdi," dedi yutkunduktan sonra.

 

Titus masaya baktı. Masanın üzerinde kızarmış tavuk, patates püresi, havuç, mısır ve ekmekler vardı.

"Güzel görünüyor. Ne kadar da evcimensin Beth."

 

"Canın cehenneme Titus," diye cevap verdi.

 

" Sadece senin pek ev yemeği yaptığını görmedim ve bu da en önemli kadınlık görevlerinden birisi."

 

"Ortaklığa terfimi kutluyoruz," dedi David, Beth onun cinsiyetçi yorumlarına yanıt veremeden.

" Orada ne var?"

 

Titus bir çanta kaldırdı. "Bu mu? Yeni bir telefon." Beth'e ters ters baktı.

 

"Eskisine ne oldu?"

 

"Yüzmeye gitmeye karar verdi. Her şey hazır, sadece bilgilerimi buluttan almam gerekiyor. Her zaman her şeyi yedeklerim."

Beth'e göz kırptı. Sonra gidip kendine bir tabak aldı. Oturdu ve kendi kendine servis yapmaya başladı.

 

"Ciddi misin?" diye sordu Beth öfkeyle.

"Romantik bir akşam yemeği yemeye çalışıyoruz. Titus."

 

"Yedikten sonra seni yalnız bırakacağım," dedi adam, tavuktan kalanları alarak.

"Bu gece vardiyam var." Kalan mısırları da boşalttı. Beth itiraz edecek gibi oldu ama adam onun sözünü kesti.

"Ve yakında seni sonsuza dek yalnız bırakacağım. Sevgililer Günü'nde yola çıkıyorum."

 

David'in çatalı tabağın üzerinde şıngırdadı.

 

"Bu harika. Yani, seni özleyeceğim."

 

" Bırak," dedi Titus, patates püresinin çoğunu alarak.

 

"Ben Franklin'in balıklar ve misafirler hakkında ne dediğini biliyorum ve üç günden çok daha uzun süredir buradayım. Hatta burada olmak istediğimden daha uzun süredir. Zaten o zamana kadar buralarda olacağımdan da şüpheliyim. Barda olabildiğince çok vardiya almaya çabalıyorum ayrıca kadın arkadaşlarıma da düzgün bir şekilde veda etmem gerekiyor."

 

"Gitmekten bahsetmişken, üç gün daha, belki daha uzun bir süre uzakta olacağım."

 

"Gerçekten mi? Artık benim hayatım bu mu?"

 

Beth kaşlarını çatarak kocasına baktı.

 

"Sadece vergi sezonu boyunca. Yılın büyük bölümünde 9-5 çalışacağım. Belki lokantayı bırakırsan böyle daha çok yemek yiyebilirim?"

 

Titus, Beth'in David'e sert bir bakış atmasını izledi.

 

"Evet," dedi Titus. Beth'in biraz memnun göründüğünü fark ederek, 

" Yemeğin harika," dedi.

"Eğer yalınayak ve hamile olsaydın, mükemmel bir sunum olurdu."

 

Beth öfkeden patlayacakmış gibi görünse de sonra sakinleşti ve gülümsedi.

 

"Bize gideceğin müjdesini verdikten sonra, beni kızdırmana izin vermeyeceğim."

 

" Seni mi?" Kıkırdadı.

 

"Seni kızdırmaya ya da kanını kaynatmaya çalışıyordum. Kırmızı görmeni sağlamaya. Hatta belki seni delirtmek."

 

"Beynine girmek," diye ekledi David.

 

"Kapa çeneni David," diye tersledi Beth. 

 

"Sana gelince Titus, işe gitmen gerekmiyor mu?"

 

"Evet, gitmeliyim." Temizlediği tabağını geri itti ve ayağa kalktı.

 

" Terfi için tebrikler, David." Gitmek için döndü.

 

"Titus, tabağın," diye bağırdı Beth arkasından.

 

" İyi bir insan ol ve bunu benim için hallet," diye cevap verdi, arkasını dönüp ona iki baş parmağıyla işaret etti.

 

Beth'in gözleri kısıldı ve hırladı.

 

"Ben bakarım tatlım," dedi David boş tabağıyla ayakta durarak.

 

"Ben de senin için ortalığı toplarım."

 

"Sen iyi bir kocasın," dedi Beth.

 

"Neden gidip duş almıyorsun?" diye ekledi.

 

Beth içini çekti ve gözlerini devirdi.

"Neden olmasın?" Odadan çıktı ve üst kata doğru yöneldi. Ondan banyo yapmasını istemesi seksle ilgilendiği anlamına geliyordu. Onun temiz ve güzel kokmasından hoşlanıyordu. Ayrıca banyo sayesinde bacaklarını tıraş edebilecekti. Banyoya doğru yürüyüp suyu açtı.

 

Beth banyodan çıkarak kıyafetlerini çıkardı. Göğüsleri sutyenden kurtulurken iç geçirdi. Daraltıcı kıyafetlerden kurtulmanın tadını çıkarırken gülümsüyordu. Yatağının üzerindeki hediye kutusunu fark ettiğinde şortunu aşağı doğru kaydırmak için eğilmişti. Şarap şişesi gibi uzun ve beyazdı ve üzerinde kırmızı bir fiyonk vardı. Ne kadar tatlı, diye düşündü, David ona bir hediye almıştı. Muhtemelen bu gece giymesini istediği açık saçık bir iç çamaşırı olduğunu fark ettiğinde gülümsemesi azaldı.

 

Beth tekrar içini çekti ve üstünü kaldırdı. Beyaz kâğıda sarılmış uzun ve koyu renkli bir şey vardı. Üstünde bir de kart vardı. Bunun ne olabileceği konusunda kafası karışmıştı, kâğıdın içine uzanıp sert plastik silindiri alırken diğer eliyle de kartı aldı.

 

Kocanızın asla ulaşamayacağı o kaşıntı için.

 

                                                                       -T

 

Beth iğrenerek diğer elindeki siyah dildoya baktı. Sanki bir seks oyuncağı kullanacakmış gibi! Siyah dildo inanılmaz derecede gerçeğe yakındı. Sadece otuz santim uzunluğunda olması dışında Titus'un kocaman sikinden esinlenilmiş olabilirdi. Ne tür bir kadın böyle bir şey kullanırdı? Titus gibi bir erkeği tecrübe etmiş ama David gibi bir adamla evli olan kadınlar, işte onlar, diye cevap verdi beyni.

 

Yapay penisin altında, Miami'deki BBC LOVER'S BOUTIQUE'den alınmış bir talimat sayfası vardı. Sayfayı taradı. Gerekirse kayganlaştırıcı kullanın. Bacakları ayırın. Tekrar tekrar vajinaya sokun. Siyah bir damızlık tarafından becerildiğinizi hayal edin. Dikkat: BBC LIFELIKE DILDO gerçeğinin yerini tutamaz. Tam bir cinsel tatmin için sizi gerçek bir siyah erkekle iletişime geçmeye yardımcı olmamıza izin verin.

 

Beth merdivenlerde ayak sesleri duyunca sıçradı. Kutuyu ve dildoyu yatağın altına iterek banyoya doğru koşmaya başladı. David'in yatak odasına girdiği anda banyoya girdi. David'in Beth'e anlamsız bir soru sorması, aslında küvette ona bakmak için bir bahaneydi. Karısının banyo yaparken kendisini izlemesine izin vermesi onu şaşkına çevirmişti. Kravatını çıkarırken göğüslerini yıkayarak onunla eğleniyordu. Usturasını köpürttüğü bacağının üzerinde gezdirdiği sırada David boxer şortuna kadar inmişti ve şortu yırtılmıştı. Küçük penisi aniden boxer'ındaki aralıktan dışarı çıktığında kıkırdadı. Sanki iç çamaşırından bir sosisli sandviç çıkmış gibi görünüyordu.

David yutkunup Beth'in vücuduna bakarak,

 

 "Acele et," dedi. Beth ayağa kalktı ve vücudunu kurulamaya başladı. Adamın penisi seğirdi ve o anda fışkırsa hiç şaşırmayacaktı ama David evlendiklerinde olduğu gibi erken boşalmıyordu, kendini tutuyordu.

 

Beth yatağa geçtiğinde; David yatağın onun tarafına doğru kaydı meme uçlarıyla oynarken onu öpmeye başladı. Son zamanlarda azgınlaşmıştı ve seks yapmak istiyordu, bu yüzden çabucak tahrik oldu. Kocası onu tahrik edebiliyordu ama tatmin edemiyordu. Sekiz dakika sonra üzerine çıktı ve homurdandı. Kocası üzerine yığılmış, penisi içinde sönmeye yüz tutmuştu ki, amcığının kasları neredeyse tüm spermiyle birlikte boşalmış siki dışarı itmişti.

David zevkle inleyerek ondan uzaklaşırken Beth bir mendil almak için komodine uzandı. Sekiz dakikayı adamın bir iki santim daha uzun, bir iki santim daha kalın olmasını dileyerek geçirmişti. Yatağın altındaki dildo kadar derine ulaşabilmesini dileyerek.

 

David birkaç dakika sonra uyurken Beth sırt üstü uzanmış tavana bakıyordu. Vücudu yeniden Titus'u arzuluyordu. Titus'un onu Kübalı fotoğrafçıyla fotoğraf çekimi için ayarlamasının üzerinden dört gün geçmişti. Hemen ertesi gün büyük bir yarak arzulamaya başlamıştı. Ondan bir gün sonra, amcığı hala biraz yarak isterken, aynı zamanda onun tohumunu tatmak için açlık çekiyordu. Bir gün sonra, kıçının tekrar sikilmesini istiyordu. Daha da kötüsü, dün gece aklına Esteban'ın büyük siki gelmişti. Titan değildi ama tatmin edici büyüklükteydi. Onu tekrar sikmeye hazır ve istekli olduğundan emindi. Çarşaflarının altında kıvranıyor, kalçalarını asılı duran hayali sevgilisinin darbelerine doğru hafifçe kaldırıyordu.

 

Kısa bir süreliğine uykuya dalmayı başarmıştı ama sabahın erken saatlerinde Titus' motosikletinin dışarıda durduğunu görünce uyanmıştı. Vardiyası bittikten epey sonraydı, yani fahişelerinden biriyle takılmıştı. Ona ne yaptığı ya da kaç kez yaptığı bilinmiyordu ama yine de bereketli için yeterli değildi Eve geldikten birkaç dakika sonra bir porno oynattı. onun mastürbasyon yaptığını duyabiliyordu. Otuz üç santimlik canavar aletinin bir oda ötede sert ve hazır olduğunu bilmek, tahrik olmasını hafifletmek için ona yardımcı olmadı.

 

Beth yataktan kalkıp komodinin üzerinden tabletini aldı. Banyoya girip kapıyı kapattı. Beth ve Titus'un son videosundan bu yana dört yeni video vardı. Ona o kadar kızmıştı ki, çevrimiçi klasörünü kontrol etmek istememişti. Videolardan biri Ashley'e aitti. Ağlıyor, üzgün görünüyordu ama Titus sikini çıkarıp emmesini emrettiğinde, dizlerinin üzerine çökmüş ona sakso çekmişti.

 

"Bunu özleyeceğim," dedi kameraya bakarak. Aletinin ucunda son bir döl tanesi belirdi. Onu öpmüş ve itaatkâr bir şekilde yüzüne bakmıştı. Sırada mor mohawklı, çok sayıda piercingli, vahşi görünümlü dövmeli bir kadın vardı, kucağında otururken amını sertçe yarağına sürtüyordu. Dönüp kamera lensine bakarken piercingli dilini kameraya doğru uzattı. Sonuncusu barmen yardımcısı ve bikini giyen bir kızdı, adamın sikini paylaşarak birbirlerini bir yatak odasında yalıyorlardı. Beth sadece sonuncusunu tam olarak izledi, ikisine de Titus "un hizmet ettiğini" görmek kadar çekici kadınların da ilgisini çektiğini fark etti. Biracı kız ilk kez üçlü seks yapıyor ya da başka bir kadınla birlikte oluyordu. Daha deneyimli barmen ona talimat vermesine yardımcı oluyordu bir saat süren klibin sonunda genç kız bu duruma çok alışmıştı.

 

Beth videoya biraz mastürbasyon yaptı ancak kendini boşaltamadı. Yatağa gittiğinde hala azgındı. Hayal kırıklığına uğramış uyarılma durumuna rağmen, Ashley, Helen, barmen, biracı kız ve şaşırtıcı bir şekilde erkeklerden nefret eden üniversite profesörüyle birlikte dev bir yatakta çıplak yattığını hayal ederek uykuya daldı. Kadınların hepsi çıplaktı, öpüşüyor ve birbirlerinin vücutlarını okşuyorlardı, iki Titus yatağın iki yanına tırmanıyordu, sikleri onları tatmin etmek için çoktan dikilmişti. Rüya, kocasının omzunu sarsmasıyla uyandığında gerçek bir seks başlamadan önce kayboldu.



"Ben çıkıyorum. Ne zaman döneceğimden emin değilim, en az üç gün, belki de bir hafta kadar."



"Kendine dikkat et," diye karşılık verdi Beth boynunu büküp yüzünü buruşturarak. David eğildi ve ona veda öpücüğü kondurdu.

 

"Biraz daha uyu. Yorgun görünüyorsun," dedi ayrılmadan önce.

 

Beth de aynen öyle yapmıştı. Ama rüya bir daha geri gelmedi. Uyandığında alarmına baktı. Beth korkuyla sıçrayarak komodinden ve üzerindeki şeyden uzaklaştı. Dildo saatinin yanında duruyordu. Aklı sadece bir anlığına karışmıştı. Titus bunu bir şaka olarak yapmış olmalıydı. Gerçekten de dipte bir not duruyordu. Dudağı kısa bir gülümsemeyle kıvrıldı. Biraz komikti ama Titus'u ve o uyurken gizlice odasına girdiği gerçeğini düşününce gülümsemesi yerini alaycı bir ifadeye bıraktı. O sırada dildosunun yanına baktı.

 

"Kahretsin!" diye söylendi. Lokantadaki vardiyasına çoktan geç kalmıştı. Vardiyası saat 11:00'e kadar başlamadığı için alarmı kurmamıştı. Hiç bu kadar geç saatlere kadar uyumamıştı. David'in bir şey unutup geri gelmesi ihtimaline karşı dildoyu alıp yastığının altına sakladı.



Beth yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdü buradan araba yoluna baktı. Titus'un motosikleti gitmişti, yani yalnız ve güvendeydi. Nefret ettiği üniformasını giymeden önce olabildiğince hızlı hareket ederek hızlı bir duş aldı. Beth üniformanın yakasını çekiştirerek boynundan aşağı doğru çekti. Üniformayı her giydiğinde daha da daraldığını hissediyordu. Her zamankinden daha fazla düğme açıp etkileyici göğüs dekoltesinin bir kısmını ortaya çıkardığında biraz rahatladığını hissetti. Göğüslerini örtmek için üniformasının altına beyaz bir atlet giymeyi kısa bir süre düşünse de yeterli zamanı yoktu.



Amiri Bob çok kızmıştı.

 

"Geç kaldın," dedi ona açıkça.



"Üzgünüm Bob, uyuyakalmışım."



Adam homurdandı.

 

"O zaman içeri geç ve mutfakta biraz hazırlık yap."

 

Beth restorana doğru yöneldi. İçerisi kalabalık bile sayılmazdı üstelik diğer garsonlar da rahatlıkla idare ediyorlardı. Hatta muhtemelen az bahşişlerini paylaşmadıkları için mutluydular. Beth hazırlık işlerine itiraz etmedi. Çoğunlukla salataları hazırlıyordu. Burada çalıştığı birkaç yıl boyunca hemen hemen her şeyi pişirmişti. Lokanta ona yemek yapmayı öğretmişti. Profesör Dykstra yemek pişirmeyi ve temizlik yapmayı ev hizmetçiliği olarak gördüğü için hiç ilgilenmediği bir şeydi bu. Müdür Bob, mutfakta uygun bir şekilde cezalandırıldığını düşündükten sonra sonunda bazı masalara bakmasına izin verdi.

 

Lokantanın o gün pek iş yaptığı söylenemezdi. Beth molasında bahşişlerini saydı. Yirmi altı dolar ve biraz bozukluk... Çok fazla değildi ama masa başına ortalaması yükselmişti. Muhtemelen açıkta kalan göğüs dekoltesi yüzünden, diye düşündü göğsüne bakarak. Küçük bir deneme yapmaya karar verip bir düğme daha açtı. Göğüs dekoltesi artık skandal sınırındaydı. Yöneticisi Bob'un kendisine bir şey söyleyip söylemeyeceğini veya masa başı ortalamasının daha da yükselip yükselmeyeceğini merak ediyordu. Hazırladığı salatalardan birini yedikten sonra telefonunu çıkararak Titus'un çevrimiçi paylaşım klasörüne giriş yaptı. Başa dönüp, zaman tutulurken Titus'a mastürbasyon yaptığı klibi izledi. İşe döndüğünde amı damladığı için onu izlemek bir hataydı. Akşam yemeği muhtemelen şiddetli fırtınalar yaklaştığından dolayı bir fiyaskoydu. Düzenli müşteriler evde kalmıştı. Doğudaki gökyüzü çoktan kararıp batmakta olan güneşi engellemeye başlamıştı.

 

İlk masasında iki yaşlı kadın vardı, kız kardeşler ve müdavimler, erkenci kuş spesiyali için gelmişlerdi. Akıllarında hâlâ 1965 yılı varmış gibi bahşiş verdiler. Tüm yemek saati boyunca iki masa daha vardı. Biri kırklı yaşlarında evli bir çiftti. Kocanın gözleri doğrudan göğüs dekoltesine kaymış ve karısı onu bakarken yakaladığında utanmıştı. Ondan sonra, kadın masalarına her geldiğinde gözlerini ondan kaçırıyordu ancak Beth, karısı ne zaman dikkat etmese onu bakarken yakalıyordu.

 

Ona yüzde otuz bahşiş verdi.

 

Son masasında takım elbiseli iki adam oturuyordu. Biri ellili yaşlarındaydı, güçlü yapılıydı ama biraz kiloluydu. Diğer adam ise yirmili yaşların başındaydı ve çok yakışıklıydı. İçki siparişlerini alırken meme uçlarının sertleşmesine neden olan şey ise yaşlı adamın bakışlarıydı. Adam bariz bir şekilde dekoltesine bakıyordu. Titus ya da Esteban'ın sahip olduğu güven ve erkeklik havası onda da vardı. Genç adam daha yakışıklı, daha formda ve onun yaşına daha yakındı ama açıkça diğer adama boyun eğiyordu. Bu sadece bir çalışan-patron ilişkisi de değildi. Genç adam yaşlı adama bir tanrıymış gibi bakıyordu.

 

"Bilmiyorum, menüde var mısınız?" diye sordu yaşlı adam, sipariş almak için geri döndüğünde.

 

Beth nabzının yükseldiğini hissederken biraz da yüzü kızarmıştı. Bu kitaptaki en eski, en aptalca cümleydi, ama onu görmezden gelmek yerine gülümseyerek elini adamın koluna koymuş ve bluzunu açıkta bırakacak şekilde öne doğru eğilmişti.

"Cidden beyler, size ne getireyim?" Yaşlı adama göz kırparak siparişlerini aldı. İçkilerini doldurmak için birkaç kez yanlarına geldiğinde iş adamıyla flört etmişti.

 

"Güvenin bana, Temptations'ı seveceksiniz. Orası en klas kulüplerden biri," dedi yaşlı adam genç adama, Beth hesabı getirirken.

 

" Kesinlikle patron," dedi genç olan.

"Karım o tür yerleri pek sevmez."

 

"O zaman ona söyleme," diye güldü yaşlı adam.

"İşte karşınızda Miami'nin en güzel kızı. Ne var orada şekerim?"

 

Beth kızardı. Tanrım, adam tam bir dinozordu!

 

"Tatlı benden," dedi göz kırparak. Üzerinde bir dilim elmalı turta olan bir tabağı adamın önüne koydu. Çırpılmış kremadan oluşan bir kıvrım, üzerinde bir vişne bulunan pastanın üstünü kaplıyordu.

Tekrar eğildi.

Gözler onun göğüs dekoltesine çevrildi.

 

"Teşekkür ederim sevgilim," diye güldü.

"Krem şantiyi koyacak daha iyi yerler düşünebilirim."

 

Beth onun koluna dokunup tekrar sıktı.

"İşte hesabınız. Hazır olduğunuzda alırım. Başka bir şey isterseniz haber verin."

 

"Benimki nerede?" diye sordu genç adam, turtaya imrenerek bakarak.

 

"Sadece gerçek erkekler bedava tatlı alır, ufaklık," dedi yaşlı adam.

 

Beth uzaklaşırken beti benzi atmıştı. Adamın sesi Titus'a benziyordu. Başka bir garsonun masayı toplamasına yardım ederken elleri titriyordu. Beth geri döndüğünde iki iş adamı gidiyordu.

 

"Para üstünüzü hemen getiriyorum."

 

" Sorun değil," dedi erkeksi olan.

 

"Teşekkürler o zaman. İyi akşamlar."

 

"Bu sana bağlı şekerim." Genç adamla birlikte gitmek için dönmeden önce göz kırpmıştı.

 

Beth tabakları mutfağa götürmeden önce hesabı ve faturaları önlüğünün içine tıkıştırdı. Masayı topladıktan sonra hesabı kapatmak için kasaya gitti. İşadamı ona yüzde seksen bahşiş bırakmıştı! Görünüşünü ve cinselliğini kendi yararına kullanmaktan her zaman nefret etmişti ama yüzde seksen! Bu birkaç düğme ve biraz flört etmeye değecek bir şeydi.

 

Faturaların arasından bir kartvizit düştü.

 

Yaşlı adam bir yatırım bankacısıydı. Beth'in kaşları havaya kalktı. Bu büyük bir paraydı. Kartı ters çevirdi. Arkasında bir yazı vardı.

Basitçe şöyle yazıyordu: Budget Inn #303. Onunla flört ederken amı ıslanmıştı. Şimdi onu odasına davet ettiğine göre, uyarılmışlığı kalçalarından aşağı akmaya başlamıştı.

 

Yarağa ihtiyacı vardı... Hem de çok...

 

Ama bir yabancıyla seks yapamazdı.

 

Yapabilir miydi?

 

Pis Kübalı'yla zaten yapmıştı ama adam onu hazırlıksız yakalamıştı. İçgüdüleri ona bunu söylüyordu...

 

Lee "Mac" MacFarland'ın büyük bir siki vardı ve ona tam da ihtiyacı olan şeyi verebilirdi,

 

Titus'un "gerçek erkek" saçmalıklarına inandığından değil. Tanrım, şu anda gerçekten bir erkeğe ihtiyacı vardı!

 

"Affedersin, Beth. Ofisime gelebilir misiniz lütfen?"

 

Beth tam zamanında kafasını kaldırdığında müdürünün gözlerini göğüs dekoltesinden çektiğini gördü.

 

"Elbette, Bob."

 

Adamı ofisine kadar takip etti. Bob gergin görünüyordu. Bob pisliğin tekiydi. Ama güçlü bir adam değildi. Yüzleşmek ona göre değildi.

 

"Kapıyı arkandan kapat lütfen." Masasına oturup ona oturmasını işaret etti.

 

"Beth, seninle son zamanlardaki performansın hakkında konuşmam gerekiyor... falan filan." Beth başını salladı.

 

"Bla bla bla... disiplin cezası." Kendine geldi.

 

"Sana bir rapor düzenleyeceğim bu da dosyana girecek. Bunlardan üçü işten çıkarılma sebebidir. Sana karşı çok adil ve sabırlı olduğuma inanıyorum, ancak bu yıl devamsızlığın çok fazlaydı. Müşteri hizmetleri açısından hiçbir zaman en cana yakın kişi olmadın... falan filan... ama son birkaç haftadır bu konularda büyük bir gelişme gördüm."

 

Kadın ona baktı. Bob ortalama görünümlü, biraz zayıf ve sevimli biriydi. Beth penisinin ne kadar büyük olduğunu merak etmeye başladı. Onu tatmin edecek kadar büyük müydü?

Titus'tan sonra David artık onu kesmeyecekti. Müdür Bob pek kadınların seveceği biri değildi ayrıca Lee "Mac" MacFarland'ın sahip olduğu erkeklik havasına da sahip değildi. Fakat yabancı biri değildi dolayısıyla onu kontrol edebilirdi. Bob da ihtiyatlı davranırdı.

 

"Falan filan... Kendini geliştirirsen seni şef garsonluğa terfi ettirebilirim."

 

"Baş garson mu?"

 

"Evet," diye coşkuyla başını salladı.

 

"Bu doğru bir davranış biçimi. Biliyor musun Beth, her zaman sende gereken yeteneklerin olduğunu düşünmüşümdür, ama her zaman bu iş için fazla iyi olduğunu düşündüğün izlenimini edindim. Dürüst olmak gerekirse, çok ileri gidebilirsin... Unh!" Bob, Beth sandalyesinde öne doğru eğilip iki elini dizlerinin üzerine koyarken kendini onun göğüs dekoltesinden sarkan göğüslerine bakarken buldu.

 

"Belki müdür yardımcısı bile olursun?" dedi Bob'un bacaklarının arasına diz çökerek.

 

Adam kısmen şok içinde başını salladı.

 

"Um, Beth... Bayan Shorthose, uh ne yapıyorsunuz?"

 

Beth ellerini onun bacaklarında gezdirerek okşadı.

 

"Bilmiyorum Bob. Bu hiç bana göre değil. Koçluk seansınızdan ve bana olan inancınızdan çok ilham aldım. Sana bir şekilde teşekkür etmek istiyorum." Ellerini kemer tokasına götürüp çözmeye başladığında yutkundu.

 

"Gerçekten aletini emmek istiyorum."

 

"Tanrım," diye inledi. "Bu yanlış," diyordu, dizlerini daha da açarken bile.

 

"Um Beth, sana terfi sözü vermediğimin farkındasın değil mi? Şirket politikası bunu yasaklıyor..."

 

"Kapa çeneni Bob. Bana cinsel tacizde bulunmuyorsun. Sadece sikini istiyorum."

 

Beth, adamın inlediği anda hata yaptığını anladı. Adamın kemerini çözüp pantolonunun düğmelerini açtı.

 

"Ah, Beth." Adam yutkundu.

 

"Ne?" diye cevap verdi sabırsızlıkla.

 

"Göğüslerini görebilir miyim... lütfen?"

 

Beth bluzunun birkaç düğmesini daha açtı. Adam gözlerini aşk hastası bir köpek yavrusu gibi sutyeninin kuplarına dikmişti. Sütyen önden çözülmüştü. Kopçayı çözdüğünde göğüsleri neredeyse dışarı fırlayacaktı. Meme uçları Lee MacFarland'la karşılaştığı için hâlâ sertti. Yine inledi. "Beğendin mi?"

 

"Muhteşemler," diye yutkundu yine.

 

"Bunun hayalini kurmuştum."

 

"Gururum okşandı. Bakalım benim için neyin varmış." Fermuarını indirdi. Bob'un altında fazla şişkin olmayan dar bir külot vardı. Külotun kenarlarını aşağı indirerek küçük beyaz penisine bakakaldı. Bob, David'den daha küçüktü. Islak bir erişte kadar gevşekti. Onu parmaklarıyla okşadı. Bob yine inliyordu ama penisi büyümüyordu. Terliyor ve dehşet içinde penisine bakıyordu. Beth onu çekiştirdi.

 

"Sorun ne?"

 

"Emin değilim. Sanırım biraz gerginim. Sen tanıdığım en güzel kadınsın."

 

Küçük penisi gevşek olsun ya da olmasın, bu iltifat hoşuna gitmişti. Tapınmanın sınırındaydı. Eğilerek gevşek erişteyi öptü, onu ağzına alırken bunun tek seferlik bir şey olacağını biliyordu. Tekrar inledi ve penisi nihayet şişmeye başladı.

Bob sertleşti, kız onu emerken penisinin üzüm büyüklüğündeki başı kızın küçük dilini zorlukla itti. Tekrar inleyerek oturduğu yerde kıvranmaya başladı. Beth başını kaldırıp ona baktı.

 

Bob alt dudağını içine çekmiş, ona bakıyordu. Yüzü gergin görünüyordu. Nefesi kesildi ve penisi seğirdi.

 

Menisi dilinin üzerine fışkırdı. Testisleri ancak ceviz büyüklüğünde olduğu için boşaldığı miktar Beth'i şaşırtmıştı. Adamın çok fazla oral seks yapmadığını tahmin etti.

 

Beth, adamın menisini yutarken yüzünü buruşturdu. Sulu ve yavandı, en az küçük penisi kadar hayal kırıklığı yaratmıştı. İlk etapta sertleşmekte zorlandığı düşünüldüğünde, penisi şimdi aşağı inmekte zorlanıyor gibi görünüyordu. Bacaklarının arasından yukarı doğru kalkmış, yaklaşık 10 santim kadar ince bir şeydi. Beth onun bakire olabileceğinden şüphelenmeye başladı.

 

"Lütfen Beth, seks yapabilir miyiz?"

 

Başını kaldırıp ona baktı.

 

"Beni becermek mi istiyorsun?"

 

Adamın nefesi kesildi. "Tanrım, evet!"

 

"O zaman gidip kendini becerebilirsin, Bob." Ayağa kalktı ve sütyenini göğüslerinin etrafına dolayarak sıktı.

 

"O küçük şey zamanımı harcamaya bile değmezdi." Bluzunun düğmelerini ilikledi.

 

Bob'un kalbi tamamen kırılmış görünüyordu.

 

"Ama Beth?"

 

"İşi bırakıyorum Bob," dedi ve hışımla ofisten çıktı. İş arkadaşlarına veda bile etmemişti. Zaten çoğu onun bir sürtük olduğunu düşünüyordu. Arabasına ulaştığında yağmur yağmaya başlamıştı. Öfkeliydi. Zavallı Bob'un yüzündeki ifadeyi düşündükçe kendini kötü hissediyordu. Ona karşı bu kadar acımasız olmamalıydı. Ama bu kadar zayıf olması onun suçuydu. Keşke ona biraz zevk verebilecek bir aleti olsaydı?

 

Arabayı sokağın aşağısına sürerken kafasını kaldırdı. Budget Inn oradaydı.

 

Yapamazdı, değil mi?

 

Hayır, içgüdüleri Lee'nin tavrına uygun bir siki olan gerçek bir erkek olduğunu haykırsa da duramazdı. Rastgele bir yabancıyla sikişmeye gitmeyecekti.

 

Beş dakika sonra asansör onu üçüncü katta bırakmıştı. Oda 303'e yaklaşırken endişeyle soluklandı.

 

Kaderin karar vermesine izin verecekti. Eğer kapıyı o açarsa, bu gece onun fahişesi olacaktı.

Beth kapıyı çaldı. Kapı açılmadı. Kulağını kapıya dayayarak daha yüksek sesle çaldı. İçeriden hiçbir hareket sesi gelmedi.

 

"Kahretsin," diye tısladı. Beth arkasını dönerek asansöre bindi ve lobiye indi. Belki de ona birkaç dakika vermeliyim, diye düşündü bekleme alanına otururken.

 

Resepsiyon görevlisi kaşlarını kaldırdı ama bir şey söylemedi. Lokanta üniformasının içinde kendini mahcup hissediyordu artık bu üniformayı son giyişiydi ve kendini daha iyi hissediyordu. Belki de David'e o çirkin şeyi arka bahçedeki ateş çukurunda yaktırmalıydı?

Kocasını düşünmek yine kendini suçlu hissetmesine neden olmuştu. Bunların hepsi Titus'un suçuydu. Onun içinde bir tür ihtiyaç uyandırmıştı. Lee MacFarland'ın büyük bir aleti olup olmadığını bile bilmiyordu. Müdür Bob gibi tam bir fiyasko çıkabilirdi.

 

Ama olmazdı. Lee'nin özgüvenine sahip bir adamın küçük bir aleti olmazdı.

 

Saatine bakarak ona on dakika vermeye karar verdi.

 

Beth yarım saat bekledikten sonra bu işin olmayacağına karar vermişti. Arabasına dönmüş ve yola koyulmuştu. Bir blok ötede Lee'yi gördü. O ve genç adam hâlâ Temptations'ın dışında, yağmurdan korunmak için tentenin altında sırada bekliyorlardı. Lee parmaklarının arasında bir banknot tutuyordu. Kapıcının dikkatini çekmişti, adam eliyle onu ileriye doğru işaret etti ve ikiliyi içeri aldı. Beth arabasıyla geçerken striptiz barına baktı. Zaten o tür yerlere giden erkeklerle takılmak istemiyordu. Arabasını sürerken dikiz aynasından çıplak bir kadının yanıp sönen neon görüntüsüne bakıyordu.

 

Eve vardığında şimşekler çakıyor ve gök gürültüsü patlıyordu. Mutfağa geçip mikrodalgada pişirilebilen bir yemek çıkardı. Yemek ısınırken çamaşır odasına gidip kıyafetlerini çıkardı. Üniformasını normalde yaptığı gibi çamaşır sepetine atmadı, bir çöp torbasına attı. Mutfağa döndü ve tamamen çıplak bir şekilde tezgahta yemeğini yedi.



Beth üniformasının bulunduğu çöp poşetini garajdan çıkarıp çöp kutusunun yanına attı. Bilardo masasına baktı, Titus'la oynadığı yeni yıl oyununu hatırlamıştı. Dışarıdan gelen gürültülü bir patlama sesi yerinden sıçramasına neden olmuştu. Garaj kapısını açan düğmeye bastı ve kapı açılırken bilardo masasının arkasına saklandı. Komşusunun evinin önünden geçen gökyüzünü zincir lambaları aydınlatıyordu. Görünürde kimse yoktu, bu yüzden saklandığı yerden çıkıp arabasının yanındaki garaj yoluna doğru yürüdü. Komşuları evlerindeydi gerçi dışarı çıkmadıkları sürece onu göremezlerdi.

 

Beth başını kaldırıp gözlerini kapatarak yağmurun çıplak vücudunu ıslatmasına izin verdi. Kollarını uzattı. Çakan şimşekler onun muhteşem çıplak vücudunu sürekli aydınlatmaktaydı. Yağmur anında saçlarını ve tenini ıslatıyordu. Hava soğuktu, meme uçları sert çıkıntılara dönüşmüştü. Vücudunun her yerinde tüyler diken diken olmuştu.

 

Yağmurun kendisini temizlediğini hissediyor, lokantanın pis kokusunu vücudundan siliyordu. Yağmurun David'i neredeyse tekrar aldatma günahını temizlemesine izin vermişti.  

Yağmurun tüm günahlarını temizlemesini diliyordu. Titus gittiğinde David'le her şeye yeniden başlayabilirlerdi. Her şey normale dönecekti. Ya da belki yağmur eski Beth'ten geriye kalanları yıkıyordu. Bundan sonra sonsuza dek cinsel ihtiyaçlarının pençesinde olacaktı. Çıplak vücudunu aydınlatan şimşekler çakarken hemen üzerinde çatırdıyordu. Gök gürültüsü adeta patlarcasına gürlerken başını otomatik olarak eğmişti.

 

İçeri girme vakti gelmişti.

 

Beth aceleyle garajının güvenli kısmına çekildi. Evine girerken kapıyı kapatmak için düğmeye bastı. Yukarıya doğru yürürken ıslak bir iz bırakan Beth, banyoya girip bir havluyla vücudunu kuruladı. Işık titreşti ve elektrikler kesildi.

 

"Lanet olsun," diye söylendi. Film izleme planları suya düşmüştü. En iyisi yatağa gitmekti.

 

Beth yatağına oturdu. Meme uçları hâlâ sertti. Hâlâ sikilmeye ihtiyacı vardı. Aklına Lee MacFarland'ın göğüs dekoltesine açıkça bakarken kendinden emin sırıtışı geldi. Adamın kartviziti hâlâ yanındaydı. Cep telefonunu arayabilir miydi? Şehre geri dönmek çok da zahmetli değildi.

 

İçini çekti ve onu düşünerek mastürbasyon yapmaya karar vererek uzandı. Başını yastığa koyar koymaz, yastığın altına sakladığı silindirik yumruyu hissetti.

 

Başını kaldırdı ve elleri plastik şaftın etrafına kapanana kadar yastığın altına uzandı. Onu dışarı çekti. Uzunluğunu ve genişliğini, bombeli, gerçeğe benzeyen başını hissetti. Beth onu göğüslerinin arasına yerleştirip göğüslerini etrafına sıkıştırarak gerçek bir penisi öpmek için eğildi.

 

Son olarak, Beth aleti karnının üzerinden aşağı çekerek ters çevirip kasıklarının üzerine dikti. Tabanından tutarak diğer elini şaftın üzerinde aşağı yukarı gezdirdi. Erkek orgazmının kadın orgazmından ne kadar farklı olduğunu merak ediyordu. Bir şimşek çakmasıyla oda aydınlandı. Bacaklarının arasında siyah bir yarak şaha kalkmıştı. Kendini aptal gibi hissederek dildoyu, yanındaki komodinin üzerine koydu.

 

Beth gözlerini kapattı. Lee çıkarken, üzerinde oda numarasının yazılı olduğu kartvizitini ona uzatırken göz kırpıyordu. Elleri göğüslerinin yanlarından yukarı doğru kayarak meme uçlarının etrafını sıktı. Beth'in kalçaları, hassas meme uçlarından fışkıran zevk spazmıyla birlikte yukarı kalktı. Lee otelin kapısını açarak eğilip onun elini öptü. Beth'i içeri aldı. Yatağa doğru yürüyen Beth dönüp ona baktı. Zaten çıplaktı, Titus'unki kadar büyük bir sik ona doğru uzanıyordu. Bir eli göğüs ucundan aşağıya, titreyen göbeğine doğru kayıyor, parmakları kıllarının arasında geziniyordu. Yağmurluğunu açtı. Altında çıplaktı.  Adamın yüzündeki ifade gördüklerini onayladığını gösteriyordu.

 

" Sik beni Lee," diye fısıldadı. Parmakları ıslak amından aşağı kayarak içine doğru itti. Beth kendini parmaklarken inleyerek nefesini tuttu.

 

" Sik beni, Lee."

 

Gök gürültüsünün gürültüsü Beth'i hayal dünyasından çıkarmıştı. Birden fazla şimşek çakması odasını aydınlatıyordu. Uzunca bir süre böyle devam etti. Üç duvarı ve tavanı birdenbire dev siyah yarakların gölgeleriyle aydınlandı. Her yerdeydiler. Hâlâ şimşeklerin aydınlattığı dildosuna baktı.

 

" Sikeyim," diyerek dildosunu kaptı.

 

Bacaklarını açıp kaldıran Beth, dildonun başını amına bastıracak şekilde aşağıya doğru hareket ettirdi.

 

" Sik beni Lee," diye inledi gözlerini kapatarak. Onun moteline geri dönmüştü. Lee MacFarland onun dizlerinin arasında diz çökmüştü. Aletini aşağı doğru eğdi, sadece zihninde bacaklarının arasına yapışan 30 santim uzunluğunda siyah bir yarrak vardı.

 

"Evet," diye tısladı, alet ona girmeden önce dudaklarını birbirinden ayırıyordu. Yapay penisi derinlere bastırdı. Soğuk cansız plastik gerçeğinin yerini tutamazdı ama yapay penis ve fantezileri onu David'e sadık tutabilirdi.

 

"Tanrım, sik beni." Yapay penisin tüm uzunluğu boyunca amını kenetleyerek sonuna kadar itti. Beth orgazmın yaklaştığını hissederken titremeye başlamıştı.

 

" Sik beni, Le... Titus. Sik beni, Titus. Oh , sik beni." Lee gitmiş, yerine küçük koylarındaki kumsalda Titus gelmişti.

 

"Senin için boşalıyorum Titus." Beth boşalırken sıvıları plastik penisin etrafından akıyordu. Dildoyu hafifçe sıktı, ucunu tuttu ve olabildiğince hızlı bir şekilde siyah yapay penis ile kendini sikiyordu.

 

" Oh Tanrı, sik beni. Dölle beni. İçime boşal." Kendini o kadar sert sikiyordu ki, tekrar boşalarak yapay penisin yarısı amına girmiş halde yatağına yığılmıştı. Burada büyük bir dezavantaj vardı. Sahte bir plastik penis asla içine boşalamayacaktı.

 

Yapay penis, gerçeğinin yerini tutamayacağına dair bir uyarıyla birlikte gelmişti ve haklıydı. BBC Lover's Boutique, ihtiyacı olan kadınlara yardımcı olması için zenci erkek bulmayı bile teklif etmişti.

 

Onun gibi kadınlara.

 

İhtiyaçlarını karşılayacak olsa da bir erkek bularak tatmin olmak onun için fazla sürtük bir 

hareketti. Yapay penisle idare etmeliydi.

 

Yine de orgazm iyi hissettiriyordu. Parmaklarının ona verebileceğinden daha iyiydi. Gözlerini kapatıp mutlulukla uykuya daldı.

 

Beth bir çiftlikte yürüyor, çitlerin arkasında duran asılı çıplak siyah adamlara bakıyordu. Hepsi iri ve kaslıydı, sallanan büyük yarakları ona baktıkça büyüyordu. Beyaz kadınlar dört ayak üzerinde sürünerek ot yiyorlardı. Hepsinin büyük, sarkık göğüsleri vardı. Zencilerden biri yaklaşıp kadınlardan birine arkasından yanaştı. Bir diğeri, genişlemiş amından akan spermlerle ona doğru bakıyordu.

 

"Şimdi küçük hanım, bunların hiçbirini istemiyor musun?" dedi çiftçi kılığındaki Lee MacFarland.

 

"Şuradaki değerli boğamı isteyebilirsin. Bu Ferdinand."

 

Devasa bir siyah adam homurdanarak böğürdü. Devasa kaslarıyla Titus gibi yapılıydı. Boğa boynuzları alnından fırlamıştı ve kuyruğu sıkı kıç yanaklarının üzerinde ileri geri sallanıyordu.

"İşte bu bir boğa," dedi Lee. Ferdinand'ın siki ona baktıkça kalkıyordu. Hem de nasıl bir sikti bu. Gerçekten bir canavardı, Titus'unkinden bile büyüktü. Testisleri şişkin bowling topları gibiydi. Ferdinand'ın yanında onun dölüyle dolup taşan kovalar vardı. Kükreyerek ona saldırdı. Beth aniden çırılçıplak, dört ayak üzerinde, yüzünü siyah boğaya dönmüş bir halde buldu kendini. Boğa ona yaklaşırken Lee başıyla onaylamıştı.

 

Beth rüyasında olduğu gibi kıvranıyordu, vücudu dildonun geri kalanını içine çekmeye çalışıyordu. Yapay penis dışarı çekildiğinde hayal kırıklığı içinde inledi. Onu içinde tutmaya çalışırken kaslarıyla sıkmıştı, yine de fayda etmemişti. Yatağının ucu sanki büyük bir ağırlığın altındaymış gibi çökerken tamamen dışarı çekildi. Dildo geri dönerek tekrar içine girdiğinde zevkten iç çekiyordu. Çiftlikte yağmur yağmaya başlamıştı ama Ferdinand siyah boğa yarağını derinlerine sokarken umurunda değildi.

 

Bu sefer farklı hissediyordu. Sıcacıktı ve hayat doluydu. Hatta daha da büyüktü! Bacakları havalandı, soğuk eller dizlerinin altını kavradı. Canlı siyah yarrak derinlere doğru itilirken karnına ve göğüslerine soğuk su düştü.

 

Beth gözlerini açtı, tam o sırada çakan şimşek Titus'un siyah formunu aydınlatmıştı, Titus'un yarrağı yavaşça onu sikmekteydi. Sırılsıklamdı, yüzünden ve vücudundan su damlıyordu. Teni de soğuktu. Başı rahmine ulaştığında acı/zevkle irkildi.

 

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye sordu, adamın çekip gitmemesi için bacaklarını onun etrafında sıkarak.

 

"İsteğine cevap veriyorum." diye mırıldandı. 

"Merdivenlerden yukarı çıkarken bile seni sikmemi istediğini duyabiliyordum.

 

"Sırılsıklam olmuşsun," dedi ellerini onun göğsüne sürterek.

 

"Sırf seni tekrar sikebilmek için fırtınada motosiklet sürdüm," diye cevap vererek onu öpmek için eğildi. Beth de karşılık vererek onu öptü. Bacaklarını gevşeterek güçlü aletini sokup çıkarmaya başladı. Derinlemesine ittiğinde Beth ürpererek şiddetle boşaldı. Soğuk plastik dildodan çok daha iyiydi.

 

"Buna ihtiyacın vardı, değil mi?" diye fısıldadı boynunu öpmeden önce.

 

"Evet, yarağına ihtiyacım var," diye inledi.

 

"Sik beni."

 

Titus acele etmeden sikini yavaşça oynattı. Her gömdüğünde Beth'in amcığı sanki koca sikini sonsuza dek içinde tutmaya çalışıyormuş gibi sikinin etrafında kenetleniyordu. Meme uçlarını öpebilmek için üzerine eğildi, dilini sert yumruların etrafında gezdirmeden önce onları ağzının içine alarak emdi. Beth inleyerek başını okşuyor ve onu göğsüne doğru tutuyordu. Göğsünü öptü, boynunu öptü ve sonra dudaklarını sertçe üzerine yerleştirdi. Beth onun altında kıvranarak kalçalarını adamın sikine doğru kaldırıyordu. Beth tekrar boşalırken inledi. Bu çok kötüydü.

 

Titus kendini iterek sikini daha hızlı çalıştırmaya başlamıştı. Orgazmı yaklaşırken alnında oluşan teri görebiliyordu. Beth ellerini boynunun arkasına koyarak uzandı, ama onları geniş omuzlarından aşağıya, kollarının devasa pazılarına, etraflarından göğsüne doğru kaydırdı. Onun kaslarını seviyordu. Onun vücudunu seviyordu. Aletini ileri doğru iterken, adamın vahşice yakışıklı yüzünde şimşekler çaktı. Adam doğrulup titredi. İlk boşalması rahmine doğru fışkırırken, kendi orgazmı da onun döllerini karşılamak için fışkırıyordu.

 

" Yarağına bayılıyorum," diye inledi, saf sevinç gözyaşları yanaklarından aşağı yuvarlanıyordu. Adamın yarrağı sarsılmaya ve içine boşalmaya devam ederken rahmindeki sonsuz zevk dalgaları bedeninden daha fazlasını sarmıştı. Cinsel haz onu duygusal olarak da etkilemeye başlamıştı.

 

Bu da çok kötüydü.

 

Sanki sevişiyormuş gibi hissediyordu. Sanki uzun bir aradan sonra yeniden bir araya gelmiş, birbirlerine aç iki sevgili gibiydiler. Işıklar aniden tekrar yandığında Beth dehşet içinde adamın yüzüne bakakaldı, gözleri konsantrasyonla kapanmıştı ama yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Bu yakışıklı yapılı aygır ne zamandan beri çirkin, aşırı kaslı siyah iblisin yerini almıştı? Karanlık gözlerini açtı, sikini biraz dışarı çıkarıp biraz içeri sokarak vajinal kaslarının kalan spermleri rahmine itmesine izin vermişti. Titus üzerinde gevşeyerek onu kucakladı. Vücudunu sarıyordu ama ağırlığını üstünden çekmişti. Başını onunkine doğru eğdi.

Onu geri öpme. Onu geri öpme, diye düşündü, dudakları onu geri öpmek için aralandı.

Adamın kudretli aletinin içinde söndüğünü hissediyor yine de onu içinde tutuyordu. İçinde kalmasını istiyordu. Beth aniden kollarını Titus'un boynuna dolayarak onu daha önce kimseyi öpmediği kadar tutkulu bir şekilde öptü, son bir kez vajinası Titus'un tükenmiş sikinin etrafında öyle yoğun bir orgazmla kasıldı ki başını geriye atıp onu ne kadar çok sevdiğini haykırmak istedi.

 

Titus öpüşmeyi kesip, sikini geri çekti ve yataktan indi. Beth siyah kayınbiraderinin banyoya işemesini dinledi. Kayınbiraderi döndüğünde Beth yataktan kalkmış, amından sızan döllerin halıya akmaması içi elleri ile tutarak banyoya gird. Duş almayı tercih etmişti, su daha ısınmadan suyun altına girdi.  

Spermleri kendini sıkarak çıkarmaya çalıştı, döller duşun zeminine sıçramıştı. Sızan döller Titus'un harcadığının ancak  yarısı kadar gibiydi.

 

Beth vücudunu köpürterek kasıklarını ve göğüslerini yıkadı. Tüm vücudu hassaslaşmıştı. Sert meme uçlarını her köpürttüğünde zevk spazmları vücudunu sarsıyordu.

 

Geri döndüğünde ise, neredeyse nefesi kesiliyordu. Titus yatağında yatan siyah bir Adonis gibi görünüyordu. Bacakları ve kalçaları kısmen çarşafla kaplıydı, yarrağı dışarı sarkıyordu Güçlü göğsü tam açıktaydı. Kocaman penisini saklayan Titus, o anda bir aşk dergisinin kapağındaki damızlık olabilirdi.

 

"Esteban'a hâlâ kızgınım," dedi, nefret ettiği kayınbiraderine karşı aniden hissettiği bu güçlü şefkat duygularını bastırmaya çalışarak.

 

Titus cevap olarak homurdandı. Uzandı ve güçlü elini kalçasında gezdirerek bedenine dik dik baktı. Titus'un siki yeniden kalkarken bir gurur dalgası hissetmişti. Onun bileğini kavradı ve üzerine çekti. Beth başını kaldırdı ve onun gözlerinin içine baktı.

 

"Bir daha böyle bir şey deneme. Anladın mı?"

 

"Anladım," dedi Titus. Onu öpmek için eğildiğinde Beth geri çekilerek Titus'un göğsünden aşağı kaydı. Ağzını adamın sikinin başına doğru indirip kendini biraz aşağı çekti. Tamamen sertleşmişti, çünkü ucunu emiyordu.

 

"Hmmm, bu iyi," diye inledi, başı yastığının üzerine düştü.

 

 "Sen harika bir saksocusun, canım."

 

Beth tohumunu tatmak istiyordu fakat sikinin tekrar içine girmesini daha çok arzuluyordu. Üzerine tırmanmayı düşünmüştü ancak yarağının her tarafına boşalırken ona bakmanın, ona karşı aniden artan duygularını azaltmaya yardımcı olmayacağından endişeleniyordu.

Edepsizce bir şey istiyordu. Beth ağzını onun sikinden çekip dört ayak üzerinde döndü. Kıçını ona doğru salladı. Titus ayağa kalktı ve arkasında diz çökerek sikini tekrar içine soktu. 

"Mmmm," diye inledi.

 

"Beni o büyük yarrağınla sik."

 

Titus kalçalarını yakalayıp hızını artırdı. Tekrar orgazm olup titreyene kadar sikini içine sokup çıkarıyordu. Beth'i öne doğru iterek, dar beyaz amından çıkarken kaygan şaftına baktı. Kafası görünene kadar yarağının ortaya çıkışını gururla izledi. İleri doğru zorladı, ama Beth geri Çekildiğinde siki serbest kalarak kıçının üzerinde doğru yukarı fırladı. Sanki bir şeyle mücadele ediyormuş gibi inledi.

 

"Sorun ne bebeğim?" diye sordu.

 

"Umm," Beth tereddüt ederek görünüşte utanmış gibi durdu.

 

" Götümü yeniden siker misin?"

 

Titus Beth'in kalçalarını kavrayarak onu tekrar sikinin üzerine çekti.

"Belki yarın. Bu amcığı tekrar döllemek istiyorum ama şimdi analın tadını aldıysan..."

 

Beth biraz hayal kırıklığına uğramıştı, ancak sikinin başının rahmini geçerken bile göt deliğine baskı yaptığını hissettiğinde hayal kırıklığı hızla şaşkınlığa dönmüştü.

 

"Awww aww ahhhh, MMmmm Ooooh " kıçı büyük soğuk plastik penis başının etrafında açılırken inliyordu. Alet çekilmiş ve Titus iğrenç bir şekilde anüsüne tükürerek dildoyu kıç deliğine geri koymadan önce biraz kayganlaştırıcı eklemiş. Dildo tekrar içeri itildi, bu sefer daha kolaylıkla girmişti.

 

"Oh... Aaaaah..... Mmmmm... Hmmmmm!!!!..." Titus'un siki ve dildo tarafından iki kez penetrasyona uğradığı için neredeyse inanamayarak çığlık atıyordu. Titus dildoyu gidebildiği kadar derine iterken sertçe boşalmıştı.

 

Titus Beth'i sadece dildoyla sikmiyordu. Kendi siki amına girdiğinde dildoyu çekiyor, dildo girdiğinde ise muhteşem bir tempoyla sikini amından çıkarıyordu. o

 

Beth kafasını yatağına yatırmış ve kollarının arasına gömülmüş bir vaziyette büyük siyah adamın onunla birlikte olmasına izin veriyordu.

 

Kendini yine özel koyda hayal etti, ama bu sefer Esteban kıçını sikerken Titus'un üzerindeydi. Aniden Beth başını kaldırarak çığlık attı. Titus'la yaşadığı en büyük orgazm vücudunda patlamıştı.

 

Gözleri kafasının içinde yuvarlandı. Gövdesinin üst kısmı yatağın üzerine yığıldı, kıçı hala daha fazla sikilmek için kalkıktı. Titus hiçbir ritmi kaçırmadan onu sertçe sikmeye devam ediyordu.

 

Beth hala sikildiğinin ve zaman zaman onun için boşalmaya devam ettiğinin belli belirsiz farkındaydı. Titus sikini ileri doğru gömüp onu dölle doldurana kadar, kadınsı bir sesin tekrarladığı

"Oh... Ahhh...... OOOO!!! Beni çok iyi sikiyorsun. Beni çok iyi sikiyorsun. Çok iyi sikiyorsun beni."

 

Aletini geri çekerken Beth inledi. Adam yataktan kalkarken yatağın üzerindeki ağırlık azalmıştı. Bir süre kendinden geçmişti ama bu çok uzun sürmemişti. Titus'un dölleri hala içinde dolaşıyordu. dildoyu götünden çıkarmamıştı. Dört ayak üzerinde kımıldandı, kıçını yukarıda tutmaya çalışıyordu, spermlerin yatağının her tarafına dökülmesini istemiyordu. Sonunda yataktan yavaşça geriye indiğinde bir sperm selinin akmaya başladığını hissettmişti. Avucunu amının altına tutarak paytak paytak banyoya doğru yürüdü.

 

Yapay penisi çıkarmak için arkasına uzandı. Titus banyodan çırılçıplak çıktığında o garip pozisyondaydı. Duştan dolayı ıslaktı. Bir eli bacaklarının arasında, diğeri kıçındaki siyah yapay penisin ucunu tutuyordu. Akan spermleri hızla avucundan taşıyordu, bu yüzden yapay penisten vazgeçti ve diğer elini bacak arasına soktu.

 

Beth paytak adımlarla Titus'un yanından geçerek banyoya girip, hâlâ sıcak olan duşa girdi. Suyu açtıktan sonra yapay penis için tekrar arkasına uzandı. Çıkarırken biraz canı yanmıştı. Titus yeterince kayganlaştırıcı kullanmamıştı. Kuruydu, biraz acıtmıştı, ama sonunda poposu serbest kalmıştı.

 

Beth vücudunu köpürttü. Bacaklarının ve kıçının arasını temizledi. Siyah dildoyu da köpürtterek temizledi. Oyuncak gerçeğine yakın değildi ama zevkli kullanım alanları vardı. Titus gittiğinde ona ihtiyacı olabilirdi. Beth midesinde bir ağrı hissettiğinde neredeyse ağlamaya başlayacaktı. Olamaz, diye düşündü. Onun gideceği düşüncesiyle üzülüyordu! Bu hiç iyi değildi.

 

Küvetten çıkarak kurulandı. Yapay penisi tuvaletin arkasına bırakıp dişlerini fırçalamak için lavabonun önüne geçti. Uzun saçlarındaki suyu kuruttu. Çok yorgundu ve yatmaya hazırdı. Uzun bir gün olmuştu. Yatağına tırmandı ve yorganın altına girerek yan döndü. Titus'un odasından gelen porno seslerini duymayı bekliyordu. Çatıya düşen yağmurun düzenli pıtırtılarından başka bir şey duymadı. Şimşekli fırtına ara sıra uzaktan gelen gümbürtülerle uzaklaşmıştı.

 

Gözlerini kapattı ve Titus'un sesini duyduğunda neredeyse uyumak üzereydi. Merdivenlerden çıkarken ağır adımları gümbürdüyordu. Odasından gelen porno başlamadan önce uykuya dalmış olmayı diledi.  

 

Ne müzik, ne de seks sesleri başlamamıştı. Onun yerine, yatak odasının kapısı açılırken gıcırdadı. Beth tamamen uyandı. Yarım saatlik bir sevişme seansını daha kaldırabileceğini sanmıyordu. Adamın ağırlığını yatağın üzerinde hissetti. Titus çarşafı üzerine çekip yan döndü. Arkasından sarılmıştı. Eliyle göğsünü kavradı. Kasıklarını kadının kıçına dayadı, aleti kadının etine bastırdıkça sertleşiyordu. Güçlü cinsel organı asla yorulmayabilirdi ama adam yorulmuştu. Onu vücuduna yaklaştırdı ve kısa süre sonra arkasında usulca horlamaya başladı.

 

Beth inliyor, vücudu titriyordu. Onun kollarında olmak bu kadar iyi hissettirmemeliydi ama hissettiriyordu. Ona sokulduğunda kendini güvende, korunmuş hissediyordu. Bu duygular onu korkutuyordu. O da çok yorgundu. Uzun zamandır yaşadığı en derin, en dinlendirici uykuya dalmıştı.

 

Beth gülümseyerek ve kendini harika hissederek uyanmıştı. Sırt üstü dönüp gerindi. Titus hâlâ yataktaydı, derin bir uykuya dalmıştı. Sırt üstü yatıyordu. Yatak çarşafı kasıklarının etrafından dolanıyordu. Tabii ki ereksiyon olmuştu. Muhtemelen her sabah ereksiyonla uyanıyordu.

 

Uzanıp çarşafı yavaşça göğsünden aşağı çekti. Aletinin ucu göbeğinin çok üzerinde görünüyordu. Çarşafı adamın kasıklarından çekip çıkarana kadar santim santim göründüğü için dikkatle baktı. Adamın sikine milyonlarca kez baksa da o şeyin büyüklüğüne asla alışamadı. Beth uzanıp penisini okşadı, elinin içinde nabzını hissediyordu. Elini başının üzerinde gezdirdi, elindeki yapışkan ıslak sıvıyı hissetti. Kendi amcığı ise hızla ıslanarak, kendini büyük yarrağa hazırlamıştı. Elini tabana doğru hareket ettirdi ve şaftını yukarı kaldırdı. Onu istiyordu.

 

Beth kalçasının üzerinden kayarak, Titus'un kasıklarına oturarak amını kafasına doğru kaydırdı. Zaten onu alacak kadar ıslanmıştı. Ucu bacaklarının arasına girdiğinde, kendini aşağı doğru itti. Amının dudaklarınını açıldığını hissediyordu. Titus'un üzerine uzanıp, kendini geri itti, yarrak içine girerken inledi. Kalçalarını yarrağın ucunda hareketlendirmişti, yarrağı içinin derinlere kadar sokarak sert bir şekilde boşaldı. Beth doğrularak Titus'un kucağında yavaşça zıplamaya başladı. Titus, yarrağı üçüncü kez taşaklarına kadar içine girdiğinde kıpırdanarak

 

"Günaydın," diye inledi, ikinci kez üzerine boşalırken amcığı onun sikini sıkıca kavramıştı.

 

"İşte, güne uyanırken görmek istediğim şey bu," diye inledi Titus. Kollarını başının üzerine uzattı.

 

"Ben de," dedi Beth, adamın pazularını ve göğsünü kontrol ederken gülümseyerek. Şimdiye kadar gördüğü en seksi adamdı.

 

"Bunu daha önce de söylediğimi biliyorum ama gülümsediğinde çok güzel oluyorsun."

 

Sözleri onu yeniden orgazm olmaya itti.

 

"OH.... Ahhhhh!! " diye ürperdi, adamın sikinin üzerine sertçe boşaldı. Orgazmın yükseldiğini hissetmemişti. Hazırlıksız yakalanmıştı.

 

Titus uzandı ve belini kavradı, onu yukarı kaldırıp sikini içine sokup çıkarmaya başlamıştı. Meme uçları yüzüne değene kadar onu biraz yukarı çekmişti. Göğüs uçlarını dudaklarının arasına alıp emmeye başlaması boşalmasını tetikledi.

 

Adamın siki bir dizi orgazmı tetikleyip rahminde havai fişekler patlatmadan önce Beth gevşedi.

 

Pop! Pop! Pop! Pop! Pop!

 

Hiç durmadan seri giriş çıkışların sonunda, Beth'i kendine sert bir şekilde çekmişti.  İçindeki yarrak rahmine ilk büyük sıcak doğurgan sperm tomarını patlattı.

 

Amcığı yeniden canlanıp, sikinin etrafında kasıldı. Kasılma ile açılan rahmi alabildiği kadar spermi içinde tutmaya çalışıyordu. Bu adamın spermlerine her zaman açtı.

 

Spermlerin içine boşalması bittiğinde Beth hareket etmemişti. Adamın kucağına oturdu, gözleri kapalıydı, sikinin son sarsıntısını , sönmeye başladığını hissediyordu. Yumuşamıştı ama hâlâ spermlerin rahminin içinden çıkmasını engelleyecek kadar da sertti.

Beth hayatında hiç bu kadar tatmin edici bir şey hissetmemişti. Mırıldanarak gözlerini açarak, altında yatan siyah Adonis'e baktı. Büyük bir pençesini yukarı uzatıp iri göğüslerinin üzerinde gezdirdi. Parmaklarının arasında bir meme ucunu sıkıştırdı.

 

"Bunlar şimdiye kadar gördüğüm en güzel göğüsler olabilir," dedi.

 

Beth sırtını dikleştirerek göğüslerini ona sundu. Meme uçları o kadar sert ve hassastı ki, dokunuşu hâlâ amına zevk tetikleyicileri gönderiyordu.

 

"Sana mastürbasyon yaptığım ilk geceyi hatırlıyor musun?" diye sordu, birden ciddi bir ifadeyle. Titus sadece homurdandı ve başını sallayarak cevap verdi.

 

"Sanırım bahsettiğin büyük yarrak seven kraliçelerinden biri olabilirim."

 

Titus derin ve yüksek sesle güldü.

 

"Bütün kadınlar büyük yarrak seven kraliçedir, Beth." Güldü.

"Ama benden nefret ettiğini sanıyordum?"

 

"Ediyorum," diye cevap verdi ama bu artık doğru değildi. 

"Ama beni sikmeni seviyorum, o yüzden neden bununla savaşayım ki? Ayrıca yakında gideceksin. Sen gitmeden önce bu büyük zenci sikini olabildiğince çok istiyorum." 

Vurgu yapmak için amını adamın kasıklarına dayamıştı.

 

"Tamamdır, sürtük." Titus onun kalçalarını kavrayıp, sikinin üzerinde tuttu. İçinde esneterek tekrar sertleşmesini sağladı.

 

Beth inledi.

 

"Bu büyük yarrağı istiyor musun? Hepsi senin, ama bir şartla."

 

"Ne? Her şeye tamam," diye inledi, yarrağın üzerinde kıvranıyordu.

 

"Sadece ben gidene kadar benimle sikişeceksin. Nerede, ne zaman ve ne istersem. Emin ol bunu çok isteyeceğim."

 

"Hmm, kulağa hoş geliyor, peki ya kocam?

 

"Belki, eğer iyi hissedersem karısını becermesine izin veririm. Bu sana onun eksikliklerini hatırlatacaktır. Pekala, nerede, ne zaman, ne istersem ve kimi istersem onunla yatacaksın."

 

"Anlaştık, ama bu iki taraflı olacak. Sende sikini bana sakla. Diğer sürtüklerin ve gizli videoların yok artık." Tereddüt etti.

 

"Sadece benim amım ve senin sikin," dedi ona sürtünerek.

 

"Tamamdır."

 

"Güzel, çünkü ben de bunu çok isteyeceğim," dedi ve Titus kalçalarındaki ellerini gevşetirken hareketlemeye başladı.

 

Titus ellerini kıçına ve kalçalarına götürüp, onu sikinin üzerinde tuttu.

 

"Etrafında dön."

 

Bu yeni bir şeydi. Beth Titus'un sikini içinde tutmaya çalıştı ama başaramadı. Arkasını döndü, yüzü başka tarafa dönüktü. Yükselip tekrar üzerine otururken, yarrağı yukarı kaldırdı. Beth sırt üstü, Titus'un göğsü üzerine yatmıştı. Titus yarrağını amına pompalarken elleriyle göğüslerini kavrayıp sıktı. Sabah seasından içinde kalan döllere, kendi zevk sıvıları karışarak yarrağın gövdesinden Titus'a akıyordu. Adam onun boynunu öperken ve kulaklarını okşarken tekrar tekrar boşalıyordu. Uzun bir süre dayandı, sonunda tek sert hamlede derinlemesine iterek, rahminin içinde zaten oldukça fazla olan döllerin üzerine yeni bir sperm yükü gönderdi. İçinde o kadar çok sperm vardı ki, kendini şişmiş hissediyordu.

 

Titus taşakları tamamen boşalana, siyah siki tekrar yumuşayana kadar hareketsiz kaldılar. Onu göğüslerinden tutarak kalçalarını aşağı çekerek sikini serbest bıraktı. Sonra onu oturması için itti. Kalçasına bir şaplak attı.

 

"Git temizlen ve bikinini giy. Gezintiye çıkıyoruz."

 

Beth yataktan zıplayarak banyoya koşarken, yerde bacaklarından süzülen spermler, ıslak iz bırakıyordu.

 

-----

 

Beth güneye doğru giderken kocaman siyah adamın sırtına sarıldığında garip bir mutluluk duygusu hissediyordu. Neredeyse üzerinde hiçbir şey yokken Titus'un motosikletine binmek özgürlük vericiydi. Ayrıca, Titus'la erkek arkadaş ve kız arkadaş gibi birlikte olmaya karar verdiklerine dair garip bir hisse kapılmıştı. Beth, siyah kayınbiraderiyle aldatan bir zina kadını değildi.

 

Titus onu rıhtım kenarındaki bir bara götürdü. Güzel bir yerdi. Hafta içi öğleden sonra pek kalabalık değildi. Titus başka bir motosikletin yanına yanaştı. Barda oturan birkaç yerel balıkçı vardı. Barın sonunda motorcu ceketi giyen kafasında bandanası olan oldukça iri bir adam oturuyordu. Ellili yaşlarında, çoğunlukla beyaz olan saçlarının arasında biraz siyahlık olan iri yarı sakallı bir adamdı. Oturmuş birasını yudumluyordu. Rıhtım kenarındaki bir masada yaşlı bir çift oturmuş sandviç yiyordu. Bir başka masada da genç bir çift öğle yemeği yiyordu. Adam şortu, atleti ve parmak arası terlikleriyle hoş görünüyordu. Kadın da benim kadar dar olmasa da bikiniliydi. Düzgün ve fit bir vücudu vardı.

 

Açık hava barına girdiklerinde tüm erkeklerin gözü Beth ve Titus'un üzerindeydi. Beth bu ilgi karşısında aptalca bir kibirlenme hissetti. Yaşlı adam bakmamak için kendini zor tutuyordu, iki balıkçı ve barmen açıkça onu inceliyordu. Genç adam başını hafifçe çevirerek yansıtıcı güneş gözlüklerinin ardından ona bakarken, bikini giymiş kadın onunla sohbet etmeye devam etmekteydi. Kadın sürekli motorcuya bakıyordu ki bu garipti çünkü adam kendisinden en az yirmi yaş büyük ve göbekliydi. Büyük ve güçlü görünen bir adamdı ve en azından Titus içeri girene kadar odaya hâkim görünüyordu. Onun yoğun bakışları altında meme uçlarının dikleştiğini hissetmiş ayrıca sırtını dönüp göğüslerini ona sunmak için güçlü bir arzu duymuştu.



Bir masaya oturdular. Garson yoktu, bu yüzden Titus yukarı çıkıp barmenden içki ile öğle yemeği sipariş etti. Tek başına otururken motorcu onu açıkça süzüyordu. Beth tahrik olmaya başladığını hissediyordu. Karşılık vermek istese de başını çevirip suyun üzerinden balıkçı teknelerine ve yelkenlilere baktı.

 

Titus geri döndüğünde içkilerin ve harika bir öğle yemeğinin tadını çıkarıyorlardı. Titus hayattan nasıl zevk alınacağını ve nasıl eğleneceğini biliyordu. Beth her zaman içine kapanık, gergin ve dünyaya karşı biraz öfkeli hissetmişti. Nadiren de olsa eğlenirdi. Şimdi ise eğleniyordu.



Titus ona deniz kuvvetlerinde geçirdiği dönemden bahsetti. Savaş görmüştü. İsyancılarla kısa bir çatışmaya girmiş ve muhtemelen en az birini öldürdüğünü düşünüyordu. Bir can aldığı için ne gururlu ne de üzgün görünüyordu. Sadece görevini yapmıştı. Kadınların vücutlarını tepeden tırnağa örtmeye zorlanmalarına daha çok üzülüyordu, kısaca feministmiş gibi konuşuyordu ve bir bakıma öyleydi de.



Titus onun dikkatini çekmeye devam ediyor olsa da motorcu zaman zaman bakışlarını üzerinde topluyordu. Onu bakarken yakaladığında gözlerini kaçırmış, ancak geri dönüp baktığında hâlâ baktığını ve hiç de utanmadığını görmüştü. Ayrıca motorcunun dikkatini odadaki diğer kadına çevirdiğini de fark etti. Beth gibi o da sürekli motorcuya bazen de Titus'a bakıyordu.



Barmen gelip kadının önüne bir kokteyl daha koyduğunda genç çift yemeklerini bitirmek üzereydi. Barmen, birasını kaldırarak kadını selamlayan motorcuyu işaret etti. Kadın oturduğu yerde kıvranarak kızarmıştı. Aynı zamanda sert meme uçlarının bikini üstünden dışarı çıktığını fark etti. Kadın gergin bir şekilde kadehini alıp motorcuyu selamladı.



"O da benim gibi bir alfa erkeğidir," dedi Titus.



"Ne?" Beth dikkatini tekrar yanındaki siyah arkadaşına çevirerek sordu.



"O da gerçek bir erkek. Alfaların bir duruşu vardır. Kapıdan içeri girdiğimizde kafalar döner ve bize bakar. Güçlü, baskın ve rekabetçiyizdir. Hepsinden önemlisi, kendimize güveniriz. Kadının başka bir erkekle birlikte olmasını umursamaz. Erkek arkadaşının daha değersiz bir adam olduğunu ve onu, onun büyük sikini sikmeyi tercih edeceğini biliyor."



"Saçmalık," dedi Beth. Titus, motorcunun sahip olduğu aynı güven havasıyla sırıtarak karşılık verdi.



Bikinili kadının yanındaki adam kadını içmeye zorluyordu. Parayı ödeyip oradan çıkmak için acelesi var gibiydi. Parayı masaya bırakıp kız arkadaşının elini tuttu. Onu rıhtımdan yakındaki bir tekneye götürerek tekneye binmesine yardım etti. Kız arkasını dönüp motorcuya defalarca bakmıştı.



"Pısırık herif rekabet edemeyeceğini biliyor," dedi Titus. "Onu kaybetmemek için cezbedici şeylerden uzaklaştırıyor."



"Hiçbir şey bilmiyorsun," dedi Beth, inanmayarak başını sallayarak.



"Sırada senin olduğunu biliyorum. Margaritalarmnızın yarısının bittiğini fark ettim."



"Yani?"

 

Birden barmen elinde taze bir margarita ile masaya geldi. Margaritayı Beth'in önüne koydu.

 

"Bardaki beyefendinin ikramı." Barmen endişeyle Titus'a baktı. İki iri adam arasında herhangi bir sorun çıkmasını istemiyordu.



Titus barmene, 

"Bizim için ona teşekkür et," dedi, Beth'le göz temasını kesmeden.

" Kadehini ona doğru kaldır."



Beth döndüğünde motorcunun elindeki Budweiser şişesiyle onu selamladığını gördü. Dikkatini tekrar Titus'a vermeden önce motorcuyu selamlarken yüzünün kızardığını fark etmişti.



"Anlamıyorum," dedi taze içkisinden bir yudum alırken. Titus'un ikinci tercihi olduğu için kısa süreli bir öfke duydu ama bunu Titus'un varlığına bağladı.



"Neyi anlamıyorsun?"



"O beyaz. Yani, ben bunun siyahlarla ilgili bir şey olduğunu sanıyordum. Her zaman ırk meselesini öne sürüyorsun." Lokantadaki beyaz işadamı Lee'yi ve onun üzerinde bıraktığı etkiyi düşündü.



Titus başını salladı.

 

"Siyahlar daha güvenli bir seçenek ama beyaz alfalar da var.  Kesinlikle beyaz erkeklerden daha fazla büyük sikli siyah erkek gördüm, ama bazı büyük beyazlar da gördüm. Birliğimde herkesin Moose dediği biri vardı. İster inan ister inanma, onun siki benimkinden daha büyüktü." Omuz silkti.

 

" Benim ve oradaki motorcu adam gibi erkeklerin etrafta dolaşıp spermlerini yaymaları lazım. Eğer istedikleri kadın gelirse kimileri tek bir eve kapanır."



"Esteban gibi mi?" diye sordu. İğrenç Kübalı'nın sikini düşündü, onunla ilgili anılarının hoş olmasına şaşırdı.



"Esteban gibi," diye onayladı Titus.

"Ya da tatil köyündeki adamlarım gibi. Tatil Adası'na parti yapmaya gelen taze karıların bitmek bilmeyen akınına uğruyorlar. Bu tür bir hareket gezme arzusunu azaltıyor. Sosyal ve ekonomik koşullar pek çok siyah alfayı gettoya hapsetti ancak onları doyurabilecek birkaç kadınla yetinmek zorunda bıraktı. Bu yeterli değil. Öfkeli ve acılı oluyorlar. Şiddet de buradan geliyor. Onları kadınlardan uzak bir yere hapsederseniz daha da kötü olur."



"Evet, hala inanmıyorum," dedi, aklı adamın söylediklerinde bir şey olup olmadığını hesaplıyordu.

 

Tekrar motorcuya baktı. Görünüşe göre adam pes ederek hesabını ödüyordu. Kaskını yandaki tabureden aldı. Beth'e son bir kez bakıp başıyla selam verdi. O da gülümseyerek adamın gidişini izledi. Bu saçmalıkların hiçbirinin doğru olmasına imkân yoktu ama hem Lee hem de motorcu, Titus'tan aldığı hislerin aynısını veriyorlardı.

 

" İmkânsız," diye mırıldanarak margaritasını fondip yaptı.

 

Titus sırıtarak, "Evet, seninle taşak geçiyorum," dedi. 

"Hadi gidelim buradan."



Titus hesabı ödedi. Duble margaritalar onu biraz dengesizleştirdiği için Titus kolunu Beth'in beline dolayarak ona destek oluyordu. İçmeye alışık değildi, hele öğleden sonra hiç içmezdi. Üstelik yılbaşı gecesinden beri de hiç alkol almamıştı. 

"Dayanabilecek misin?" diye sordu diğer motorcunun kükreyerek yola çıkışını izlerken.



"Ben iyiyim."



Titus motosikletine bindi ve Beth de arkasına atladı. Yola çıkıp diğer motorcuya yetişmek için hızlanmaya başladı. Titus beyaz motorcunun arkasından gelip önüne geçti. Adamın Beth'in kıçını iyice görmesine izin vererek hemen ileride kalmaya devam ediyordu. Birkaç km boyunca bu şekilde sürdüler, Titus önlerindeki yolu kontrol ediyordu. Aradığını gördüğünde sola doğru hareket ettiğinde diğer motorcu yanına gelene kadar yavaşladı. Titus ilerideki bir piknik alanını işaret ederek diğer motorcuya kendisini takip etmesini söyledi. Beth neler olup bittiğinin farkında bile değildi. Yanağı Titus'un sırtında yatıyordu ve uyumamaya çalışarak okyanusa bakıyordu.



Titus park yerine yanaştığında Beth motosikletten indi. Diğer motosikletin yanaştığını duyunca dönerek küçük kaskını çıkardı. Titus da gri sakallı beyaz motorcu gibi kaskını çıkardı. 

 

"Neler oluyor?" dedi iri beyaz adam motorundan inerek. Gözleri Beth'in vücudunda gezinirken bir yandan da Titus'a dikkatle bakıyordu.



"Titus," dedi Titus. 

"Seksi olan şey de Beth."



"Dan Butcher, ama herkes bana Butch der."



Titus sırıttı. "Kasap ha? Et paketleyicisi gibi."



"Ne istiyorsun?" diye sordu Butch, gözlerini kısarak. Titus'u ölçüp biçti. Boyları ve kiloları aynıydı ama Butch'un büyük kolları ve aynı zamanda büyük bir göbeği varken Titus tamamen kaslıydı.



"Beth'e bizim gibi erkeklerden bahsediyordum ve senin büyük bir sikin olduğunu söylediğimde bana inanmadı. Görmek istiyor."



Beth telaşla, "Hayır, istemiyorum," diye bağırdı.



Titus, Butch'un gözlerinin bisikletinin üzerindeki saklama alanına kayışını gördü. Muhtemelen orada bir tabanca ya da başka bir silah vardı. Butch tekrar Beth'e döndü.



"Ona biraz et paketlediğini göster, Kasap," diye ısrar etti Titus.



"Pekâlâ." 

Butch bunun bir tür tuzak olmadığına karar vererek kemerinin tokasına uzandı. Kemerini gevşetirken gözlerini Beth'ten ayırmıyordu. Kot pantolonunu açarak kalçalarının etrafından aşağı doğru itti. Sarı lekeli külotu açıkça kabarmıştı. Beth hâlâ itiraz edecekmiş gibi görünüyordu ama gözleri adamın kasıklarına kilitlenmişti.



Butch iç çamaşırını taşaklarının altından aşağı doğru çekerken Titus,

"Sana söylemiştim," dedi. Şişen siki dışarı sarkmış, kanla doldukça yavaşça kalkıyordu.



"Evet," dedi başını sallayarak, başka tarafa bakamıyordu.



"Biraz çekiştirdiğinde daha da büyüyecektir," dedi Butch.



Beth Titus'a baktı. Titus başıyla onu onayladı. Narin eli uzanarak Butch'un sikinin ucunu yakalayıverdi. Alet onun avucunda daha da kabarmıştı.

 

"Kesinlikle büyük." 

 

Tabanına kadar okşadı. Şimdi dümdüz dışarı çıkıyordu. Butch kıllı bir adamdı. Tüyleri kalın, gri-siyah kıllardan oluşuyordu ve sikinin etrafından aşağıya doğru inerek şişko taşaklarını kaplıyordu. Uyluklarından aşağıya doğru daha kalın kıllar uzanıyordu ve kasıklarından yukarıya, şişkin karnının üzerinden göbeğine doğru bir kıl çizgisi uzanıyordu.

 

"Vay canına, bu çok... erkeksi," diye mırıldandı, elini tamamen sertleşmiş gövdede gezdirirken. 

 

İki ay önce, tombul, yaşlı bir motorcunun sikini okşamak ve böyle bir sikin ona neler yapabileceğine dair ahlaksız düşünceler beslemek şöyle dursun, ona hiç yüz bile vermezdi.

 

"Neredeyse seninki kadar büyük Titus." Butch yaklaşık bir santim daha kısa görünüyordu ama biraz daha kalın olabilirdi, bu da kıllı sikine bodur bir görünüm veriyordu.



"Neredeyse mi?" diye sordu Butch şaşkınlıkla, sikinin üzerindeki elini kaldırıp Titus'a doğru bakarak.



Titus sırıttı ve omuz silkti. 

""Butcher'ı takdir ettiğini gösterebilirsin, bebeğim. Sakso çek hadi."



"Ciddiyim! Yapamam," dedi kız eline bakarak. Onu okşarken daha sıkı tutuyordu.

 

Titus onun arkasından yürüdü ve ellerini omuzlarına koydu. Onu en yakın piknik masasına doğru birkaç adım yönlendirdi. Beth Butch'un sikini bırakmadı bile. Titus onu bankın üzerine iterken,

 

"Bunu yapamam," diye itiraz etti. Kocaman beyaz siki önüne çekti, böylece şimdi yüzüyle göz hizasındaydı.

 

"Bu adamı tanımıyorum bile," diye itiraz etti Butch öne doğru adım atıp sikini dudaklarına bastırırken. Dili titreyerek dışarı çıktı ve bodur başın etrafını sardı.



Yoldan hızla bir araba geçmişti. Titus, vücuduyla yoldan geçenleri engelleyecek şekilde yana kaydı.

 

Öne doğru bir adım atarak Beth'in bikini üstünü çözdü, Beth de Butch'un sikinin ucunu gırtlağına kadar sokmuştu.



"ooooh," diye homurdandı Butch, Beth'in göğüslerine bakarken.



"Harika göğüsleri var," diye onayladı Titus. Beth şimdi Butch'un büyük kıllı kıçını kavrıyor, sikini boğazına doğru çekiyordu.

 

"Aynen öyle," dedi Butch.

"Nerede striptiz yapıyor?" Ellerini Beth'in kafasına koyarak onu tam ağzına alırken sikinin üzerine doğru çekti.



"Bir lokantada garsonluk yapıyor."



"Yazık olmuş," dedi Butch. "Kahretsin, kız çok iyi." Adam inledi, burnu kıllı gri kasık kıllarına değene kadar sikini kızın boğazına soktu.

" Konu neydi?"



"Ona bizim gibi erkeklerden bahsediyordum."



"Bizim gibi mi?" Butch gözlerini Beth'ten ayırıp kuşkuyla siyah adama baktı. Kendisini asla siyah bir adamla kıyaslamayacağı belliydi.



"Bilirsin, gerçek erkekler. Büyük erkekler. Eyaletler arası Alabama etiketiyle yalnız seyahat ediyorsun. Parmağınızda soluk bir yüzük var." Beyaz adam alyans izine bakarak suçlu görünüyordu. "Karından uzakta, tek başına motosikletinle yola çıkıp olabildiğince çok kadınla seks yapmak istiyorsun."



Butch yüzünü buruşturuyordu.

 

"Evet," diye başını salladı.

 

"Karım anlayışla karşılıyor. Onu hamile bıraktığımda o da diğer kadındı. Şimdi ona ve çocuklara geri döndüğüm sürece serbestim." Butch şimdi gergin görünüyordu. Beth onu boşaltmak için hızla sikini emiyordu.

 

"FFUUCCKK!"



Aletinin başı boğazında daha da şişerek karnına büyük miktarda sperm pompalarken ses Beth'i hazırlıksız yakaladı. Öğürmeden önce geri çekildiğinde, ağzı onun sıcak lezzetli dölleriyle dolmuştu. Yutkundu, bir süredir zengin spermin tadını özlüyordu. Tekrar yutkundu. Butch geri çekildi, başını tuttu ve Beth dilini dışarı çıkararak ağzını açık tutarken sperminin yüzüne ve göğüslerine fışkırmasına izin verdi.



"Sanırım bütün arkadaşlarının karılarına çakmışsın."



"Birkaçını da siktim," diye sırıttı Butch.



Beth arkasına yaslanmıştı. Bir yandan parmağıyla Butch'un spermlerinden daha fazlasını ağzına alırken, bir yandan da onun devasa sikine bakıyordu. Alet ona doğru dikiliyor ama her darbede yavaşça aşağı sarkıyordu.



"Farklı olduğunu hiç düşünmedin mi? Diğer erkeklerden daha iyi olduğunu?"



Butch omuz silkti. "Sadece her zaman bir pislik olduğumu düşündüm." Bir an düşündü.

"Felsefeniz bana Nietzsche'yi hatırlatıyor."



Titus ona baktı. "Nietzsche'yi biliyor musun?"



"Kimsenin Nietzsche'yi anladığını sanmıyorum ama üniversitede felsefe dersi almıştım." Butch, Beth'in saçlarını bir köpekmiş gibi okşadı.

 

"Über-insan, süper-adam kavramı vardı. İnsan hayatı, yeni bir insan neslini nasıl geliştirdiğine göre anlam kazanırdı. Kadınların arzusu bir ubermensch doğurmak olmalıdır. Süpermenler temel ahlakın üstündedir. Güçlüdürler, baskındırlar. Kendilerine güvenirler ve rekabetçidirler."



Titus başıyla onaylıyordu. "Evet, süper insan. Baskı altında sakinizdir, duygusallaşmayız ve diğer insanların hakkımızda ne düşündüğünü umursamayız. Evet, ben bir üstün insanım."



"Ve Uber'ler zorluk peşinde koşar." Butch kaslarını esnetip kolunu sıvadı. Pazusunda bir denizci logosu dövmesi vardı.



Titus biraz daha dik durdu ve siyah teninde daha soluk olan aynı dövmeyi göstermek için kolunu yukarı çekti.

"Semper fi."



"Semper fi, kardeşim," dedi Butch, elini uzatarak.



Titus onun avucuna bir tokat atarak elini sıkıca kavradı. Butch'a yaklaştı ve göğsündeki spermleri temizleyen Beth'e baktı.

 

"Devam edip onu sikebilir misin? Bir dostuma hediyem olsun."



"Senin için sorun olur mu?" Butch Beth'e bakarak sordu.



"Ne?" diye sordu, aniden tekrar yükselmeye başlayan kavisli sikine bakarak.



"O yarrağı istiyor musun?"



Önce Titus'a, sonra da Butch'un artık dimdik duran sikine baktı.

 

"Tabii ki evet," diyerek öne doğru uzanarak sikin ucuna bir öpücük kondurup tekrar sertleşmesi için emmeye koyuldu. Butch geri çekildi, aşağı uzanıp onun kalkmasına yardım etti. Titus çoktan kalçalarının etrafındaki külodun ipini çözmeye başlamıştı. Bikinisinin altı ayaklarının dibine düştüğünde Butch'un siki yukarı doğru kalkmıştı.



Butch onu bir piknik masasının üzerine kaldırdı. Butch kalın sikini kalçalarının arasından aşağı doğru iterken kadın bacaklarını açarak arkasına yaslandı. Butch sikini içine sokarken ikisi de inliyordu. Otoyolda hızla geçen bir arabanın kornası çaldı. Titus, yoldan geçenlerin görüşünü engellemek için kendini yeniden ayarladı.



"Kahretsin, sen gerçekten çok özel birisin kadın," diye homurdandı Butch, sikini kadının içine sokup çıkarırken. 

"Şimdiye kadar siktiğim en ateşli sürtük sensin."



Beth'in kalçaları, Butch'un koca sikinin üzerine boşalırken masadan havalandı. Amının spazmları tıpkı Titus onu siktiğinde olduğu gibi adamın kıllı sikini sağıyordu. 

 

" Sik beni!" diye inledi, adamın sikinin her santimini seviyordu. 

 

"Bayıldım buna. O koca yarrağını sok bana."



"Mükemmele yakın," dedi Titus onları izlerken.

 

"Ben normalde..." Butch hararetle sikişirken terliyordu. 

"Bütün deliklerini açtıklarında mutlu oluyorum. Ah, bu sürtük başlı başına bir numara."



"Boşalıyorum! Tanrım, boşalıyorum!" Beth piknik masasına sırt üstü uzandı, amcığı Butch'un sikinin her santimetrekaresini sıkarken sırtını geriye doğru eğdi."



"Ben de, orospum," diye inledi, yarrağını biraz yukarı kaldırarak döllerinin doğrudan Beth'in yumurtalıklarına hedeflenmesini sağlamıştı. Bu zencinin spermleriyle doldurulmus yumurtalarına ulaşma düşüncesi taşaklarının sıkılaşmasına neden oldu. Yarrağı patlayarak daha ilk tomarda kadının rahmini milyonlarca spermle doldurmaya başlamıştı. Sonraki dalgalara milyonlarcasını daha ekledi. Butch devam etmek istiyor ama aynı zamanda bu orospuyu dölleriyle de kaplamak istiyordu. Aletini çekip kadının göbeğiyle göğüslerinin üzerine birkaç uzun sperm salvosu daha püskürttü. Sürtük hemen döllerini tenine sürmeye başlamıştı.

 

" Daha ateşli görünebileceğini sanmıyordum," diye sırıttı ve şimdi spermiyle kaplanmış vücuduna baktı.

 

"Neden birkaç günlüğüne benimle gelmiyorsun?" diye sordu, eliyle iyice şişmiş şaftını sıkarak. Daha fazla sperm fışkırarak kadının kasıklarına sıçradı.



"Kendine dikkat et," diye homurdandı Titus, dik durarak.

 

" Kadın benim."



Butch geri çekilerek dik duruşunu bozmadı. Gözlerini dikmiş siyah adama bakıyor, onu ölçüp biçiyordu. Butch başını sallayarak geri çekilip pantolonunu yukarı çekmeye başladı. Belki otuz yaş daha genç olsaydı, siyah adama meydan okuyabilirdi. 

 

"Teşekkürler," diye homurdandı.



Beth piknik masasından indi.

 

"Temizlenmeliyim." Ayağa kalkıp yıkanmak için suya doğru ilerlerken sersemlemiş görünüyordu. 

 

Körfez bölgesi sığdı ve temizlenmek için suyun içinde diz çöküp bir avuç kum almak zorunda kaldı. Kasıklarının etrafındaki suyun içinde bulanık beyaz izler yayıldı. İşedi, Butch'un dölünü olabildiğince dışarı atmaya çalıştı ama günün geri kalanında da dışarı sızmaya devam edeceğini biliyordu.



Sudan çırılçıplak çıktığında yine bir korna sesi duyuldu. Butch hızla uzaklaşırken o da bikinisini almak için acele etti.

 

"Hoşça kal bile demedi mi?" Arkasından bakarke.n Eğer Titus etrafta olmasaydı, şu anda Butch'un motorunun arkasında, onunla birlikte gidiyor olabilirdi.

 

"Beni sikmesine izin verdiğine inanamıyorum."



" Sen onun seni sikmesine izin verdin. Ayrıca, ben nerede, ne zaman ve kime karar verirsem onunla sikişmeyi kabul ettin. Hiç tereddüt ettiğini görmedim."



" Evet, galiba tereddüt etmedim," diye mırıldandı. Bira içen yaşlı motorcu, yarak konusunda neredeyse Titus kadar iyiydi.

 

 "Ama kabul ettiğim 'her kimse' aslında sadece David'di. Sevgililer Günü'ne kadar istediğim tek alet seninki."



"Peki. Hadi gidelim. Bir yere daha uğrayacağız."



**********

O durak şehir merkezinde, en fakir mahalledeydi ve tamamı siyahilerden oluşuyordu. Ancak mağaza fakir ya da harap değildi. BBC LOVER'S BOUTIQUE birkaç bölümden oluşan büyük bir binaydı. Otoparkta birkaç araba ve iki motosiklet park edilmişti. Titus diğer motosikletlerin yanına yanaştı. Beth daha önce hiç porno dükkânına girmemişti. İçeri girdiğinde onu sıra sıra dizilmiş dildolar ve hepsi siyah olan seks oyuncakları karşılamıştı. Dükkân günün o saatinde kalabalık sayılmazdı elbette ama kadınlar da dâhil olmak üzere bütün bakışlar onun bikinili vücuduna çevrilmişti. Mağazada iki beyaz kadın, bir siyah kadın ve iki Latin kadın daha vardı. Yalnız görünen beyaz bir kadın dışındakilerin hepsi alışveriş yapıyordu ayrıca oldukça seksi giyinmişlerdi. Gergin görünüyordu. Titus'un ona verdiği aynı boyuttaki dildoyu satın alıyordu. Kadın oradan mümkün olduğunca çabuk çıkmak istiyormuş gibi görünüyordu.

 

Kadın tezgâhın yakınındaki bir reklam panosunda duraksadı gözlerini panodan ayırmadan bakıyordu. Anında siyah bir adam yanına yaklaştı. Birkaç dakika konuştuktan sonra onu "BOOTHS" yazan bir tabelanın altındaki bir perdeye doğru götürdü.

 

"Porno oynatılan odalar," dedi Titus, onun dikkatini fark ederek.

"Zenci siki isteyen ancak takıldıkları zenci erkekleri görmek istemeyen kadınlar için her birinde birkaç Glory Hole da olacak."

 

" Kadını oraya mı götürdü?"

 

"Bana siyah bir bakire gibi göründü. Bir şey onu etkilemiş. Bir arkadaşı ona siyahi bir ilişkiyle ilgili hikayeler anlatmış, ilk pornosunu siyahi bir adamla izlemiş. Kim bilir? Şimdi bir kaşıntısı var."

 

Beth etrafına baktı. Burası var olduğunu hiç bilmediği bir dünyaydı. Kadının baktığı reklam panosuna yaklaştı. Bir tabelanın altındaydı,

 

"BOĞA KALEMİ". Üzerinde siyah erkeklerin görüntüleri ile yarakları vardı. Bunların çoğu, erkeklerin kalın yaraklarını eşofmanlarının altına sakladıkları ayna selfie'leriydi. Bazıları sadece kocaman ama yumuşak, bazıları ise tam ereksiyon halini gösteren yandan çekilmiş zenci yaraklarıydı. Hepsi en az 25 santimdi ve bazıları Titus'unkinden daha büyük görünüyordu. Resimlerin çoğunda sanki bir tamirci kiralıyormuşsunuz gibi numaralar vardı.

 

"Ben gittikten sonra ihtiyacın olursa diye bir tane al."

 

"Umarım sen gittikten sonra hayatım normale döner," diye cevap verdi. Titus ona inanmayarak dudak büktü, Beth de kendine inanmıyordu.

 

"Bu taraftan," dedi Titus. Onu porno bölümünden çıkarıp dövme ve kıyafet bölümüne götürdü. Bir raftan sarkan piercingler vardı ve Titus onlara bakmaya başladı. Kıyafetlerin hepsi temalıydı. BBC'nin "kalbiyim". SADECE BBC. SİYAH SAHİBİ.

Her yerde siyah horozlar ve maça kızı sembolü vardı.

 

"Bu," dedi Titus. İçinde altın bir Q harfi olan siyah bir maça kızı sembolüne bağlanan ince zincirli bir piercing'i havaya kaldırdı.

 

"Göbek deliğime piercing taktırmayacağım," dedi.

 

"Evet, yaptıracaksın," dedi Titus. Bir tezgâhtar bulmaya çalıştı.

 

"Hey, bunu satın alıp bugün taktırmak istiyorum."

 

"Elbette." Konuşan genç siyah bir adamdı, zayıftı ama fit ve kaslıydı. Bu gergin kasları göstermek için beyaz bir atlet giymişti. Varoş görünümlüydü ve her gün banyo yapmıyormuş gibi kokuyordu. Eşofman altı giymişti ve yaklaşırken kalın uzantısının kumaşın altında serbestçe ileri geri sallandığı görülebiliyordu. Gözleri Beth'in vücudunda geziniyor, fiziğini takdir ediyordu.

 

"Bu taraftan," dedi.

 

Beth'i uzanabileceği bir sedyeye götürdü. Beth oturup arkasına yaslandı. Adam nemli bir havlu alıp göbek deliğinin etrafını sildi. Adamın sildiği yerden amonyak kokusu alıyordu bu kokuyu onun pis kokusuna tercih ederdi.

 

"Vay be kızım, iyisin. Hangi kulüpte çalışıyorsun?"

 

"Hiçbir yerde," diye cevap verdi, meme uçlarının sertleştiğini fark etmişti. Aylar önce onu "çirkin bir sokak zencisi" olarak görür ve ondan kaçmak için karşıdan karşıya geçerdi. Şimdi ise onun erkeksi cinsel varlığına tepki veriyordu. İçgüdüleri bacaklarını biraz açmasını söylüyordu. Amonyak kokusu yerine onun kokusunu alabilmeyi diledi.

 

"Yazık kızım. Sana biraz yeşillik atmayı çok isterdim." Doğrulup oturdu. Beş dakika ver, sonra seni deleceğim."

 

"Yo, T-Dawg," diye homurdandı derin bir erkek sesi. Yeni adam ona Titus'u hatırlattı. Çok iriydi, kaslıydı ve askeri düz bir kafası vardı. Kaslı kolları mavi boydan boya dövmelerle kaplıydı.

 

"Deshawn, adamım," dedi Titus, onu kucaklayarak el sıkıştı. 

"Baban burada mı?"

 

"Tam burada, T," dedi yaşlı bir siyah adam. Butch'unkine rakip olacak kadar bira göbeği ve oğlu gibi büyük kolları vardı.

 

"Amir," dedi Titus, onu yumruklayarak.

 

""Vay T, kendini aşmışsın," dedi Amir, sandalyede arkasına yaslanmış Beth'e bakarak.

 

"Bunu herkesin içinde giyemem," diyen tanıdık bir kadın sesi iki siyah adamın yanındaki soyunma odasından gelmişti. Kanatlı kapılar açıldı. Herkesin gözleri neredeyse tamamen iplerle kaplı şehvetli vücuda döndü. Siyah maça kızı göğüs uçlarını zar zor kapatıyordu ve büyük bir siyah maça kızı sembolü ise kalçalarını, sırtını ve boynunu saran siyah iplerle birbirine bağlıydı. Göbek deliğinde Beth'in yaptırmak üzere olduğu piercingin aynısı vardı.

 

"Bakın kim gelmiş. Nasılsın bakalım, göt herif," dedi Ashley, Titus'a bakarak.

 

"Harika," diye cevap verdi Titus suçluluk duygusundan eser kalmadan.

 

"İyi görünüyorsun, kızım." Bir adım daha yaklaştı ve yanağından öptü.

 

Titus geri adım attığında Ashley daha ağır nefes alırken meme uçlarının üzerindeki küçük siyah kürekler aniden gerilmişti.

 

"Senin sayende değil, pislik," dedi kızgın olmaya çalışarak ama ona şehvetle bakıyordu.

 

"Beni terk ettiğin için teşekkürler."

 

"Eminim adamlarım sana çok iyi bakıyorlardır," dedi Titus yumuşak bir sesle.

 

" Ah, bakıyorlar," diye cevap verdi.

 

"Mark ve Gage'le parti yapmak için adaya dönüyoruz." Titus'un etrafına bakındı.

 

"Helen'la birlikte misin? Oh! Beth! Hey."

 

"Merhaba Ashley," dedi Beth, yüzü kızarmış ve kendini suçluluk içinde hissediyordu.

 

Genç adam oturup göbek deliğinin üst kısmını birkaç kez çekiştirdi.

"Bu biraz acıtacak," dedi.

 

"YOW!" Adam deriyi delerken Beth bağırdı.

 

"Nerede dans ediyor?" diye sordu Amir, mağaza çalışanı Beth'in göbeğinin etrafını daha fazla sterilizatörle sıvazlarken gözleri Beth'in vücudunda geziniyordu.

 

"Şu anda işsiz," dedi Titus sırıtarak.

 

"O onun baldızı," diye homurdandı Ashley.

 

"Kardeşinin kadınını mı çaldın?" Amir Titus'a biraz küçümseyerek baktı.

 

"Beyaz üvey kardeşim," diye açıkladı Titus.

 

"OH!" Amir onun sırtına bir tokat attı.

 

"Tamam o zaman." Oğluna döndü.

 

"Bu gece Ash'le biraz eğlenmek istiyorsak yola çıkmalıyız. Yarın erken kalkmamız gerek."

 

"Evet. Ash, hadi gidelim. Benimle geliyorsun." Deshawn onun dolgun kıçını tokatlayarak bir süre sıkıştırdı.

 

Siyahi çalışan Beth'in yeni piercinginin etrafını temizlemekten elini kalçasında gezdirmeye geçmişti.

 

"İşin bitti," dedi.

 

"Başka bir piercinge ihtiyacın olursa bana haber ver." Adam ayağa kalktığında Beth'in nefesi kesilmişti. Adamın kabarıklığı sallanan dev bir muzdan, eşofmanından çıkmaya çalışan bir salam parçasına dönüşmüştü.

 

"Hey, bir imza alabilir miyim?" diye seslendi Ashley'in ardından.

 

Beth doğrulduğunda yüzünü buruşturmuştu. Gözleri çalışanı takip etti. Pantolonundan dışarı fırlayan ereksiyonuyla dükkânın içinde koştururken hiç de endişeli görünmüyordu. Tezgâha doğru yürüyerek arkasından bir bikini dergisini aldı. Derginin kapağında Ashley vardı.

"Kalemin var mı?" diye sordu Ash, uzanıp eşofmanını dışarı iten şişkin ucu sıkarak.

"Hmmm güzel," eli gövdeyi sıkmak için aşağı kaymıştı.

 

Ashley onu eşofmanlarının arasından okşarken bir kalem için tezgahın üzerine uzandı. Kalemi ona uzattığında durdu. Tezgâhın üzerine eğilerek dergiyi imzaladı.

 

" Kalemi almama izin ver," diye sordu, onun arkasında durarak. Kalemi aldı ve çıplak kıçının yanağına küçük bir maça kızı simgesi çizdi. Sonra da küçük bir şaplak attı. Adam Bull Pen tabelasına doğru ilerledi ve bir resimden bir numara kopardı.

 

"Bir ara beni ara," dedi ve numarayı ona uzattı.

 

"Gitme vakti Ash," diye bağırdı Amir, dükkânın girişinden. Üç siyah adam ön kapıdan çıkıp motosikletlere doğru yürüdüler.

 

Beth Bull Pen reklam panosuna doğru ilerledi. Biraz önce göbeğini delen adamın boğa olarak hizmet verdiğine dair bir ilan vardı. Fotoğraf makinasını yüzünün yarısını kapatacak şekilde tutuyordu. Gömleksizdi ve fit kaslı bir vücudu vardı. Boxer şortu cinsel organının altına kadar çekilmişti. Aleti muhteşemdi. Numarası yırtılması için birden fazla kâğıda yazılmıştı. Adı Da'rion'du. Yirmi kadar telefon numarasının yarısı çoktan yırtılmıştı.

 

"Hey yavrum," dedi Ashley yanına gelerek.

 

"Artık maça kızı olmuşsun." Ashley onun yanına sarıldı.

 

"O da ne?"



Ashley gülümsedi. "Maça kızı siyah erkekleri tercih eden kadınlar için bir semboldür."



"OH!" Beth artık göbek deliğini süsleyen piercingine baktı. Gözleri Ashley'in meme uçlarını kaplayan maça takımlarına kaydı. Dükkânın etrafında maça ve vezirlerin olduğu başka semboller de vardı. Titus gidene kadar göbeğini kapatması gerekecekti, sonra ondan kurtulabilirdi.

 

"Senin adına sevindim," dedi Ashely, hâlâ ona sarılıyor ve kolunu okşuyordu.

 

"Titus'a sahip olduğun için şanslısın."

 

" Çok üzgünüm. Sana ne yaptığını biliyorum."

 

Ashley biraz üzgün görünüyordu ama gülümsedi.

"Sorun değil. Ben mutluyum." Avucuyla rahmini kavradı.

 

"Ve onu hatırlamak için küçük Helios'um var."

 

"Helios mu?" dedi Beth, bu tuhaf isim karşısında kaşlarını kaldırarak.

 

"Eğer erkek olursa. Kız olursa Rhea, ancak içimde bir erkek bebek büyüttüğünden eminim."

 

"Tuhaf isimler. Siyahlara özgü bir şey olmalı."

 

Ashley güldü. "Aslında Yunanca. Titanlar. Görünüşe göre, "Titan "ın daha fazla Titan doğurması gerektiğini düşünüyor. Hey, Titan'ın yakında yola çıkacağını biliyorum. Biraz eğlenmek istiyorsan benimle beraber takılırsın." Ashley onu dudaklarından öptü. Beth vücudunun onun dokunuşuna karşılık verdiğini hissetti. Ash yanağını onunki boyunca kaydırdı ve kulağına fısıldadı.

 

"Maça Kızıyla tanışmak isteyecek bir sürü arkadaşım var."

 

"Ah, teşekkürler." Ashley geri çekildiğinde Beth teması kaçırdı.

 

"Beth," dedi Ashley onun iki elini de kendi ellerinin arasına alarak.

 

"Titus'a sahip olduğun için şanslısın ama bu uzun sürmeyecek. Sen ona aşık olacaksın ve o da hayatına devam edecek. O hep böyle yapar." Beth'in ellerini sıktı.

 

"Ben ona aşık olmayacağım."

 

Ashley üzgün bir şekilde gülümsedi.

 

"O gitmeden önce onunla olabildiğince çok düzüş." El salladı ve kapıya doğru yöneldi. Şehvetli model kapıda döndü ve bağırdı.

 

"Biraz eğlenmek istersen beni ara." Ashley döndü ve gitti.

 

"Biraz eğlenmek istersen beni arayabilirsin," dedi Beth'in arkasından bir ses, onu o kadar korkuttu ki sıçradı. Döndü. Mağaza görevlisi bileğini yakalamış ve eşofmanını açarken elini aşağı doğru çekmişti. Beth, eli adamın kalın sikinin etrafına dolandığında ürperdi. Eşofmanının deliğinden gelen terli erkeksi koku, normal teninin yaydığı kokudan daha güçlüydü. Büyüktü, gerçekten büyüktü. Onun sert gövdesini okşadı. Titus kadar uzun ve neredeyse onun kadar kalındı. Şaftının üzerindeki eline baktı. Sikin başı Titus'unkinden daha küçüktü ama daha bombeliydi.

 

" Hay sikeyim. Numaramı al," diye tısladı ona, ağır nefes alıyordu.

 

Beth isteksizce adamın sikini bıraktı.

 

"Seni nerede bulacağımı biliyorum," dedi ve aceleyle kapıya yöneldi. Dükkândan çıktı, içeri giren iki iri yarı siyah adamın yanından geçti. Durdular, gözleri onu takip etmek için döndü, ta ki onun motoruyla Titus'a doğru yürüdüğünü görene kadar. Sonra içeri doğru ilerlediler.

 

Beth Titus'un arkasına tırmandı, karnı ona sıkıca sarılamayacak kadar ağrıdığından omuzlarından tuttu.

 

"Hazır mısın?" Titus sordu.

 

Ashley'nin tavsiyesini düşünerek, 

 

"Beni eve götürüp sikmene hazırım," diye cevap verdi.



Sonraki Bölüm....