Lisa’nın Yeni Yaşamı - Bölüm 7

 

Bölüm 7 Lisa’nın Yeni Yaşamı





İlk bölüm Lisa'nın Borcu

 

İkinci Bölüm Lisanın Cezası

 

Üçüncü Bölüm Lisa Kontrol Altında

 

Dördüncü Bölüm Lisa İle Öğle Yemeği

 

Beşinci Bölüm Lisa ile Anlasma
Altıncı Bölüm Lisa Söz Veriyor

 

Üzerimde oldukça dar saran ip bikini ve kısa bir sabahlık ile oturuyordum. Direksiyonda kaptan gibi giyinen 18 yaşındaki genç ile babasına ait tekneye gidiyorduk. 

 

“Teknelerdeki duvarlara her zaman alabanda demelisin, ayrıca denizde sol taraf İskele sağ taraf ise sancaktır.” Denizcilik terminolojisini defalarca anlatıyordu.

“Evet biliyorum, bunu iki blok önce de söylemiştin” dedim konuşmasını keserek.

“Aslında tüm bunlardan çok bilmek istediğim şey, kocamı nasıl bugün sizinle gelmeme ikna edebildiğin? Telefonda Jake’in bana ihtiyacı olduğundan bahsetmişsin, nasıl bir yardıma ihtiyacı var?”

 

“Evet Marc’a söylediğim gibi, bugün benim ve Jake’in yardımına ihtiyacımız var. Konu daha çok kız arkadaşı ile ilgili..”

 

“Evet” dedim. Sanki biraz sonra yapmamı isteyecekleri şeyleri duymaktan korkuyordum.

 

“Hey hey şu arabadaki adama göğüslerini göstersene” bağırdı Sam. “Hadi ışıklar kırmızıya dönmeden gazla”

 

“Aman tanrım” dedim ve emniyet kemerimi çözerek göğüslerimi cama dayadım. Mustang sürücüsü arkadaki bu hareketlilikten dolayı bize bakmayı başlamıştı ama sanırım bu bakış bir çift göğüs görmek için değildi. Göğüslerimi açar açmaz Sam gazı köklemişti. Bende tekrar oturup emniyet kemerini takmıştım.

 

“harikasın! Tek kelime ile harikasın” Sam’in sesi çok heyecanlı geliyordu.

 

Sam hala sorumu cevaplamamıştı. Bu arada marinaya da girmiştik. 

 

“Lisa, tekneye giderken önünü açık bırakmanı istiyorum” dedi Sam.

 

Bunun ne anlama geldiğini düşündüğümde midemde o tanıdık düğümlenmeyi hissettim. Bikininin ince ve gergin kumaşı göğüslerimi amımın tüm hatlarını ortaya çıkarıyordu. Bunun görülmesini engelleyen tek şey kısa ipek sabahlıktı. Önümü açarak etrafımdakilerin dikkatini nereye çekeceğimi biliyordum. Cesaretimi topladım ve sabahlığın kuşağını çözerek arabadan indim. Rıhtım hafta içine göre oldukça hareketliydi. Ama içten içe aldığım zevk ile bundan hoşlandığımı düşünmeye başlamıştım.

 

“Aslında buna teknede ihtiyacımız olmayacak. Bunu arabada bırakalım” dedi Sam. Sabahlığı kollarımdan aşağıya çekerek. kıyafeti arabaya attı ve kapıyı kapattı.

“Evet, böyle çok daha iyi” dedi yukarıdan aşağıya beni süzerek. 

 

Üzerimde ince kumaş bikini ve yüksek topuk ayakkabı dışında omzumda küçük bir çanta ile aslında nasıl göründüğümü tahmin edebiliyordum.

Tekneye doğru yürürken beni belimden tutmuştu. Gayri ihtiyari bende kolumu Sam’in beline doladım. Diğer elimle çantamı hafifçe öne getirmeye çalışıyordum. Tekneler arasından yürürken bir an önce tekneye girmek istememden dolayı, bir sonraki teknenin hep bizim gezeceğimiz tekne olmasını umut ediyordum.

 

“Sam halen benim ne yapmam gerektiğini söylemedin. Ne yapmam gerektiğini bilmeden nasıl yardım edebilirim ki?” 

 

“Merhaba Lisa” Jake iskelenin sonundaki yattan el sallıyordu.

 

“Merhaba Jake” diye bağırdım serbest elimi sallayarak.

Jake’in yanındaki kot etekli t-shirtlü sarışın kızda bize el sallıyordu. Aramızda halen mesafe varken erken haberleşme saçma olmuştu. Yürüdüğümüz iskele boyunca ikisinin beni süzdüğünü hissedebiliyordum. 

 

“Evet söylemeyecek misin Sam?” 

 

“Orada ki kızın adı Lynn. Sana el sallayan”

 

“Evet” onayladım.

 

“Gün bitmeden onu çıplak görmek istiyorum ve sen bu konuda yardımcı olacaksın”

 

“Ne! Nasıl? O Jake’in kız arkadaşı değil mi?” 

 

“Nasıl olacağını bilmiyorum. Yani şu an için bir fikrim yok ama bir şeyler buluruz ve sende bulduğumuz yöntem de bize yardımcı olacaksın” dedi Sam normal bir tonla.

 

“İnanamıyordum. Hayatım giderek daha tuhaf bir hal almaya başlamıştı.”

 

Yanlarına vardığımızda Jake ve Lynn birbirleri ile şakalaşıp gülüyorlardı. Lynn’in yüzünden kıyafetim hakkında ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordum. Ama en başından beri sorgulamayan yumuşak gülüşü değişmemişti. Tekneye binmeden ayakkabılarımı çıkardım. Tekneye rahat binebilmek için iskeleye çıktığımda da çantamı vermiştim. Arabadan bu yere kadar kıyafetlerimin büyük kısmını kaybetmiştim bile. Acaba gün sonuna kadar neler daha kaybedecektim. Lynn tekneye çıkmam için elini uzatmıştı. Yardımını kabul ederek elinden tuttum. oldukça narindi.Ttekneye çıktığımda Lynn’i incelemeye devam ediyordum. Minyon yapısı vardı. Aslında 18 yaşında olduğunu bilmesen büyük görünmeye çalışan bir çocuk olduğunu düşünürdüm. Lynn elimi bırakınca hayatım boyunca düşünsem ihtimal vermeyeceğim bir şey yaptı. elini Jake’in şortunun içine kaydırdı. Gözlerim faltaşı gibi açılmıştı fakat bir şey söyleyemiyordum. Jake’in yüzüne baktım. Taşaklarını kız tarafından avuçlanan birisi değilmiş gibi bana sırıtarak göz kırptı. Sam sanki olan olayı fark etmemiş gibi davranıyordu. Bir anda içimde nedensiz bir kıskançlık hissettim.

 

“Jake ve Sam bana onlar için çıplak poz verdiğini söyledi” Lynn bana dönerek.

 

Aslında bu konunun açılmasını bekliyordum, ancak Lynn’in ağzından çıkacak ilk sözlerin bu olacağını tahmin etmemiştim. Sesinin tonundan beni sorguluyor mu, aşağılıyor mu veya meydan mı okuyor anlayamamıştım. Gözlerinin direk içine baktım.

 

“Aslında... zorundaydım” dedim

yardımcı olması için Sam’e baktım ama sadece sessizce bizim konuşmamızı dinliyordu. Jake’den birşey beklemiyordum zaten. Muhtemelen şu an kafası tamamen başka zevklerle meşguldü.

 

“Ne?” diye sordu Lynn

Duymadığından mı yoksa söylediğime inanmadığından mı sormuştu anlayamadım. 

 

“Gerçekten yaptın mı yani” dedi 

Göz ucumla elinin Jake’in şortunun içinde hareket ettiğini görmüştüm. Büyük ihtimalle erkek arkadaşının taşaklarını veya penisini sıkmıştı. Jake ise sanki hiç bir şey olmuyormuş gibi davranıyordu.

 

“Evet” dedim. önemsiz bir konu imiş gibi omuzlarımı silkerek.

 

“Evet mi? Yaptın yani! Doğru mu? Gerçekten çıplak poz verdin mi?”

 

Lynn’in ardışık soruları ifade almaktan çok bana zevk vermişti. 

 

“Lynn neden Lisa’yı aşağıya indirip çantaları ve ayakkabıları için yardım etmiyorsun. Eminim sana tüm ayrıntıları anlatması için oldukça zamanınız olacak.” dedi ve ekledi Sam “Birde Lisa için güneş kremi bulmanız gerekiyor”

 

Lynn elini Sam’in kasıklarından çekerek aynı eli ile kolumu tuttu. Parmakları ıslaktı. Güvertede kısa bir merdivenden aşağıya indirerek, güverte altı geniş bir kamaraya yönlendirdi. Lynn güneş kremini ararken odayı inceledim. Yanında çizelgeler olan telsizin yanında küçük bir masa vardı. Baş tarafta bulunan bölmede bir kanepe görünüyordu. Kamaranın diğer tarafında ise mutfak vardı. Başka bir bölmede küçük bir tuvalet vardı. Sam ve Jake’in seslerini duyabiliyorduk. Birbirlerine ipler ve anlamadığım bir konu hakkında bağırıyorlardı. Teknenin aşağı kısmından bir yerden motor sesi geldi. Aynı anda hareket etmeye başladığımızı hissettim. Dengemi kaybedip kaybetmeyeceğimi bilmediğimden masaya yaslandım.

 

“İlk kez mi?” diye sordu Lynn

 

“Evet ilk kez. bu teknelerin alt kısmında bu kadar yer olduğunu bilmiyordum, sanki küçük bir apartman dairesi gibi”

 

“Evet. sanırım Sam’in babasının çok parası var”

 

“Bilmiyordum...”

 

“İhtiyacın olursa Dramamine var”

 

“Şu anda herhangi bir şey almak istemiyorum. Sam bugün denizin çok sakin olacağını söylemişti. Umarım yanılmamıştır.”

 

“Evet.” dedi ve konuyu değiştirdi

“Yani çıplak olmak hoşuna gidiyor doğru mu? Heyecan verici değil mi?” 

 

Konu yeniden aynı yere dönmüştü. Kafamı sallayarak onayladım.

Sahte bir alman aksanıyla

“seninle konuşmanın bir yolunu bulmam gerek” dedi.

 

Kafamı Lynn’e doğru kaldırdım ve gülümsedim. Mizahi yaklaşımı beni rahatlatmıştı.

 

“Halhalı satın aldıklarında Sam ve Jake ile beraberdim. Yani tüm hikayeyi biliyorum.” dedi Lynn 12 yaşında çocuğun sırrını paylaştığı ses tonuyla.

 

“Sana ne anlattılar?”

 

“Kocanın başkalarını gözetlemenden dolayı seni cezalandırdığını ve cezanın da çıplak gezmek olduğunu..”

 

“Aslında tam olarak gözetlemiyordum....” dedim kendimi savunmaya çalışarak. Belki de savunmak gereksizdi. 

 

“Bana ne gördüklerini gösterir misin?” diye sordu Lynn.

 

“Ne demek istediğini anlamadım” diye şaşırdım, umarım onu ​​yanlış anlamışımdır.

 

"Bikinini çıkar. Yaptığın şey bu, değil mi?"

 

İstediği şey açıktı. Kendimi burada rahatsız hissetmeye başlamıştım. Lynn’in benden çıplak kalmamı talep etmesine anlam veremiyordum. 

 

“Halhal'ın anlamını biliyorum” diye belirtti. "Bunu yapmak zorundasın. Yaptığını biliyorum. Söz verdin."

 

Düşünmek için derin bir nefes aldım. Üst güverteye çıkan merdivenlere baktım. Bir an için oradan birisinin gelerek konuyu değiştireceğini ümit ettim. Ama bu olmayacaktı. Ne yapacaksam hızlıca yapmam daha mantıklıydı. Ertelemenin herhangi bir yararı olmayacaktı.

Elimi boynumun arkasına atıp bikini iplerini çözdüm. Sıkıca duran kumaş rahat bir şekilde düşmüştü. Göğüs uçlarım sertleşmişti artık onları bastıran bir şey de yoktu. Lynn’in gözlerini benden farklı bir yöne çevirmiyordu. Sırtımdan dolanan ipleri de çözdüğümde bikini üstü yere düşmüştü. Kollarımı yana saldım. Her şey çok doğalmış gibi davranıyordum. 

Sonraki hareketi Lynn den beklemiyordum. Önümde diz çökerek bikinimin altını yanlarından tutarak aşağıya çekti. Ne olduğunu anlamadan karşısında çırılçıplak kalmıştım bile. 

Traş edilmiş amımdan sadece bir kaç cm uzaktaydı. Ben bile kendi uyarılma kokumu alırken Lynn’in almamasının imkanı yoktu. Yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Nefesini kasıklarımda hissediyordum. Lynn’in sorusunun cevabıydı bu aslında “Evet çıplak olmak çok tahrik edici oluyordu”

 

“İnanmıyorum. Vajinanı da mı traş ediyorsun?” dedi Lynn şaşkınlıkla

 

Benimde inanamadığım basit bir halhal yüzünden burada ayakta çıplak durup vajinamın incelenmesi idi. Fakat bunu söylemedim. Lynn parmağını amımın üzerinde gezdirerek,

 

“Çok pürüzsüz. Ne sıklıkta traş oluyorsun?”

 

Dokunuşu ile ürpermiştim. “Her iki günde bir”

 

“Neden traş ediyorsun peki?”

 

“Kocam için. Marc pürüzsüz olmasını seviyor.”

 

“Vay be. Böyle olunca benden daha genç görünüyorsun.” Topukları üzerinde geriye doğru gitmişti ki artık yeteri kadar gördüğü için eğilip bikini altımı çekmeye başladım. 

 

“Aah hayır” Bikinimi baldırlarıma ulaşmadan yakalayıp aşağıya çekti. 

“Tamamen çıkarmanı istiyorum”

 

Her iki parçayı da hızlıca alıp top yaptı ve arkasındaki lumbuzu açıp denize fırlattı.

Donmuştum. Söyleyecek bir şey bulamıyordum.

 

“Artık yoklar” dedi Lynn hafif bir gurur ifadesi ile. 

“Şimdi güverteye çıkabiliriz artık”

 

İtaatkar şekilde onu takip ettim. Başım denizden dolayı mı yoksa olanlardan dolayı mı dönüyordu anlayamıyordum. Sam ve Jake’in yanından geçip baş tarafa geçtik. Dalgakıranı geçtiğimiz için etrafta artık fazla tekne kalmamıştı. Hafif deniz esintisi, dalga sesi ve alabildiğine mavilik.

Baş tarafta güneşlenmek için minder ve üzerine serilmiş havlu vardı. Buraya uzandım. Deniz gerçekten sakindi. Üzerimizde uçuşan geveze martılar vardı. Galiba bu tekne işine çok hızlı alışabilirim diye düşünüyordum. O anda soğuk güneş kremini sırtımda hissettim. 

 

“Sanırım bunu her yerine yaymak zorundayım” dedi Lynn gülümseyerek. 

“Bugün üzerindeki tek şey bu olacak” dedi zekice espiri yaptığını düşündüğünden eminin.

“Her yerine dokunulmasından hoşlanıyor musun?” dedi o  anda parmağını popomun arasında hissettim. Bunu beklemiyordum. Sıçradım.

 

“Hassas bir alan buldum galiba” 

 

“hmmm “ tek yapabildiğim sesti.

“Hey popon kırmızı görünüyor. Ne oldu?” Lynn ilk anal deneyimimden kalan izlerin üzerinde elini gezdirerek. Ne olduğunu anlamıştı.

“Lütfen” dedim yalvaran ses tonuyla “Çocuklara bu konudan bahsetme olur mu?”

 

“Süprizlerle dolusun” 

 

“Söylemeyeceksin değil mi?”

 

“Peki zevk aldın mı? yani anal seks yaparken...” 

 

“önemli değil sadece bu aramızda kalsın” dedim yeniden konuyu toplamaya çalışıyordum.

 

“Şimdi daha önce uzandığın gibi uzan” dedi emir tonuyla Lynn. 

Gözlerinin içine baktım. göz ucuyla çocukların ne yaptığını kontrol ettim. Her ikisi de teknenin ucunda adını bilmediğim bir takım tekne gereçleri ile meşguldu.

 

“Dediğimi yap yoksa söylerim”

Yüzüstü yattım. Ne yaptığını anlamak için kafamı çevirmiştim. Nazikçe başımdan tutarak öne doğru bastırdı. Bekledim.

Yıllardır direk güneş ışığına maruz kalmamış kalçalarım ısınmıştı. Lynn güneş kremini döktüğünde soğuk hissettirmiş ve irkilmeme neden olmuştu. Eli şimdi kalçalarımın arasında amıma doğru gidip geliyordu. 

 

“Sevdin değil mi?” diye sordu Lynn. Kafamı salladım ama içten içe huzursuzluk hissediyordum. Aşağı eğilerek kulağıma 

 

“Parmağımı içinde hissetmek ister misin?” 

Çok hafif kafamı sallamıştım ki, teknenin motoru durdu. Ardından gök gürültüsüne benzer bir ses ile demir zinciri denize doğru inmeye başladı.

 

“Hey siz ikiniz. Yemek molası verdik. Gelip öğle yemeği yiyin.” diye bağırdı Sam.

 

“Geliyoruz” diye cevapladı Lynn bağırarak.

 

Yemek için kalktığımızda üzerimdeki fazla yağları vücuduma yaymıştım.

 

“siz kızlar acıkmadınız mı?” dedi Sam.

  

“Açlıktan ölüyorum” diye cevapladı Lynn. 

"Kahvaltıyı atladım ve neredeyse hiç akşam yemeği yemedim. Elimizde ne var?"

 

Jake, profesyonelce her çeşit yiyecekle dolu gibi görünen büyük piknik sepetini açtı.

 

"Vay, bu neredeyse Lisa gibi görünen şahane" dedi, getirilen küçük masanın içeriğini hazırlamaya başlarken.

 

“Evet kesinlikle..” onaylamıştı Sam. “Lynn seni yeni tanıştığın birisinin yanında bikinisini giymeyecek kadar rahat hissettirdiğin için tebrik etmeliyim. Aslında Lisa’nın yaşam tarzına ilk başta itiraz edebileceğini düşünmüştüm.”

 

Yaşam tarzı mı!! İlk anda itiraz etmek için ağzımı açtım, ama sonra vazgeçtim.

 

"Yani, bugün çıplak kalacağı bir sır değildi," diye güldü Lynn. “Sen ve Jake'in konuştuğunuz tek şey bu zaten.”

 

Neyse, elbisesini nereye koydun? "Aşağıya indiğimde görmedim."

 

"Onu denize attım!" Lynn, gururla söyledi.

 

"Oh hayır!" Jake kafası karışmış şekilde. "Yapamazsın!"

 

"Neden olmasın?" 

 

"Seni aptal!" Sam bağırdı. "Bu eşsiz bir takımdı. Marc bizi öldürecek. "

 

“Peki nasıl bilebilirdim?” Lynn geri döndü. “Şimdi gitti ve geri getirilemez, öyleyse unutalım gitsin ve bana bir sandviç ver.”

 

“Hayır! Yemek yemiyorsun.” Sam sertçe.

 

“Ne? Bana onu ver.” En yakın sandviçe hamle yaptı.

 

“Hayır! Kötü oldun, şimdi de onsuz gidiyorsun.” Sam elini vurdu.

 

“Jake..” dedi Lynn araya girmesini isteyen bakışı ile.

 

“Lynn, gerçekten atmamalıydın ...” dedi Jake. Lynn, Jake'in sözünü tamamlamasına fırsat vermeden sinirle aşağıya koştu. Sam ve Jake birbirlerine baktılar ve hafif bir gülümsemeyle omuzlarını silkti.

 

"Ne tür seviyorsun Lisa: Jambon mu yoksa hindi mi?"

 

Hindi'yi seçtim, o da benim için biraz patates salatası ve meyve ile süslenmiş olan bir tabağa koydu. Sonra çocuklar benden dümen yanındaki yüksek kaptan koltuğuna oturmamı istediler. Tabağımı alarak oturdum. Durumumun tek sıkıntısı, konuşmak için sandalyeyi döndürmek zorunda olmamdı ve bunun içinde ayaklarımı açarak sandalye altındaki bara basmam gerekiyordu.

 

İşte öğle yemeğimizi böyle yedik. 

 

Yemeğimiz büyük bir motorlu teknenin, yaklaşık otuz metre ötede, manevra yaptığında neredeyse bitmek üzereydi. Yüksek sandalyede otururken beni görebileceklerini biliyordum, muhtemelen bizi gözetliyorlardı da ve Sam'e aşağı inmemin gerekli olup olmadığını sordum.

 

“Tabii ki, hayır! Hatta gülümseyerek kolunu sallayabilirsin” dedi. Dediğini yaptım. Kollarımı sallarken göğüsleriminde benzer ritimde ki sallanmasını hissedebiliyordum. O esnada içgüdüsel olarak bacaklarımı kapatmıştım. Ama Jake bunu fark ederek eliyle nazikçe bir bacağımı çekti. mesajı açıktı. Bacaklarım açık kalacaktı. Manevra yapan tekne bize yaklaşmıştı. Jake ve Sam ayağa kalkarak,

 

“Bize göğüslerini göster” diye çocuk gibi bağırdılar. Yaklaşık 30 yaşlarında görünen kadın ayağa kalkarak tişörtünü yukarı kaldırdı. Jake ve Sam ıslıklar ve alkışlayarak kadını tebrik ediyordu. 

 

"Hey Lynn!" Sam merdivenden çağırdı. "Buraya gel ve göğüslerini teknedekilere göster ve sana bir kurabiye vereyim."

 

"Cehenneme git!" cevap geldi.

 

"Hey Lynn!" Jake seslendi. "Sam sana öğle yemeği verecek, ama önce giysilerini denize atmalısın."

 

"Hiç şansın yok!"

 

“Tamam, ama anlaşmamız bu unutma. Anlaşmalarımızın nasıl olduğunu biliyorsun.”

 

"Beni yalnız bırak!"

 

Diğer tekne yanımızdan ayrıldığında, öğle yemeğinden kalanları toplayarak herşeyi yerleştirmiş, çapayı yukarı çekmiştik. Çıkan esintiyi yakalamak için için Jake ve Sam yelkenleri donatmaya başladı. Benimde istesem onlara yardım edebileceğimi veya sadece oturup izleyebileceğimi söylemişlerdi. Çok anladığım bir konu değildi.

 

Aşağıya inip Lynn'i kontrol edersem nasıl olur? Onu bir sandviç alabilir miyim?" Diye sordum.

 

"Peki, belki bir adet olur, değil mi Sam?" Jake barışçıl olmaya çalıştı.

 

“Tamam, ama bunun için bir şey görsek iyi olur. Lisa, onu ikna et. Bu yüzden buradasın,” diye hatırlattı Sam.

 

Gözlüğümü aldım ve merdivenden yavaşça tırmandım, gözlerime aşağıdaki karanlığa alışması için yavaş hareket ediyordum. Lynn elinde bir mendil ile koltukta oturuyordu; ağlıyordu. Onun için paketi açtım ve gülümsedi. Açgözlülükle uzandı ve hızla ısırdı. sadviçin suyu her yere fışkırmıştı. Daha önce hiç kimsenin bu kadar hızlı sandviçi yediğini görmemiştim. 

 

“Neden sadece böyle kaçtın?” Diye sordum.

 

Omuzlarını sanki bilmiyormuş gibi omuz silkti ama "Bana çocukmuşum gibi davrandılar. İnsanların bana bu şekilde davranmasını sevmiyorum " dedi.

 

"Ama kaçmak tam olarak bir çocuğun yapacağı şeydir."

 

“Evet, sanırım nasıl davrandığımın farkında değilim.”

 

“Bu hepimizin suçlu olduğu bir şey, sanırım. Ama benim bikinim için endişelenme. Onu attığın için çok mutluyum. Lanet olası şeyden nefret ediyorum. ."

 

"Gerçekten mi?"

 

"Gerçekten"

 

“Çok açım,” dedi usulca.

 

Yanındaki kanepeye oturdum ve kolumu omzuna attım

 

“Belki dediklerini yaparsan...”

 

“Ne? Kıyafetlerim için mi demek istiyorsun? Onlar ciddi miydi?”

 

“Evet, elbette. Tek yapman gereken bu, böyle şeyler hakkında ciddi olduklarını görmek için bana bakman yeterli.” dedim gülümseyerek

 

“Demek istediğin, anlaşmaya uyarsam yemek yersin...”

 

"Fikir bu."

 

“Sana da mı aynı şekilde davrandılar, açlıktan ölmek suretiyle kıyafetlerini böyle mi çıkardılar?”

 

"Hayır," Kıkırdadım, "Benimle başka araçlar kullandılar."

 

"Asla, asla yapamam ..."

 

“Ama Jake'in seni hiç çıplak görmemiş olması olası değil, değil mi?”

 

"Görmedi."

 

“Ne? Biz geldiğimizde elin Jake’in pantolonunun içinde idi.

 

"Hayır. Ben bakireyim."

 

"Vay!" cevaplayabildiğim tek şey bu.

 

"Sadece bir erkeğin külodumu çıkarmasına izin vermedim, hiçbiri de bunu yapmadı ve hiç görmedi."

 

“Bir arkadaşımdan alıntı yapmak istiyorum. Sürprizlerle dolusun.” Gülümsedi ve omuzlarındaki kolumla ona biraz sarıldım.

 

“Her şeyi berbat ettim. Jake şimdi benden nefret edecek.”

 

“Hayır, bunu düzeltebiliriz. Onlara hızlı bir şov yapacağız ve her şey yoluna girecek. Bakmalarına izin vermek o kadar da kötü olmaz, değil mi?”

 

"Korkunç olurdu!"

 

“Hayır, o kadar da kötü değil, gerçekten. Buna alışırsın. Bu küçük bir teklifi hafif baştna çıkarmaya da dönüştürebiliriz?”Sadece hafif bir gülümsemeyle.

 

“Hiç böyle bir şey düşünmedim.”

 

"Ne zamandır Jake ve Sam'i tanıyorsun?"

 

"Birkaç hafta önce Jake'le tanıştım. Annemin çalıştığı depoya gittim - Sam'in babası için çalışıyor; sekreteri olarak başlamıştı - ve onu mobilya yüklerken gördüm. "

 

“Demek Sam’le Jake vasıtasıyla tanıştın?”

 

“Evet. Birini alınca diğeri de geliyor.”

 

“Siz üçünüz birlikte mi takılıyorsunuz?”

 

“Genellikle birlikteyiz ve böyle daha çok eğleniyoruz. Sam, Jake ile benim kendi başımıza asla yapamayacağımız şeyleri sağlıyor. Sam biraz patron olabilir, ancak Jake onun üzerinde iyi bir etkiye sahip. Jake tatlı ve sevimli. Sence değil mi?

 

"Şüphesiz."

 

“Eh, ikisi de muhtemelen benden nefret ediyor, şimdi. Oldukları gibi eski hallerine sahip olmak için her şeyi veririm.”

 

“Biliyorsun” dedim, “Geri dönmek yerine, belki de Jake ile ilişkinizi biraz ileri götürmenin zamanı gelmiştir.”

 

“Hayır, unut gitsin. Onu sevmeyeceğim. Olmaz.”

 

“Hayır, sadece bakmasına izin vermekten bahsediyorum. Bence gerçekten tek istediği bu, zaten. Biliyor musun, erkekler gerçekten de beyefendi.”

 

"Hayır," dedi yavaşça, "Çok utanırım. Senin gibi değilim."

 

“Ama utanmana gerek yok. Neden olmasın?”

 

“Bedenim seninki gibi değil” dedi. "Sen bir kadınsın. Başka bir kadın görmeyi bekliyorlar. Ben sadece ... küçük bir kızım."

 

"Sen genç görünüyorsun ama eminim ki ..."

 

“Göğüslerim küçücük ve bacak aramda birkaç tane korkutucu saçtan fazlası yok. Utanç verici. Lisede beden eğitimi dersinde diğer kızlarla asla duş almadım. Herkes bana çocuk gibi davranacakmış gibi hissettim. Jake'e kadar hiç randevum bile olmadı. "

 

“Gerçekten mi? Jake ilk mi?”

 

“Evet, ama sanırım bu uzun sürmedi.”

 

“Eh, henüz pes etmeyelim. Bunu düzeltmek için bir yol bulacağız.

 “Biliyor musun, kasık kıllarından utanmana gerek yok. Sarışınların kasık tüylerinin seyrek olması mükemmel bir şey. Doğal olarak çok fazla kıla sahip değilsin mutlu olmalı ve her halükarda traş olmalısın. Kimsenin ilk başta olmadığını bilmesi gerekmez, bahse girerim banyoda bir ustura vardır. Ne dersin, ha? Sana yardım edeceğim.”

 

Ayağa kalktım ve elini tuttum, yavaşça ve isteksizce ayakta durdum. Dolapta bir tıraş bıçağı ve biraz krema bulduk.

 

“Tamam, hadi yapalım!” Olabildiğince hevesli olmaya çalıştım. “Bu eğlenceli olacak. Nasıl hissettiğini seveceksin. Ve aynen bana benzeyeceksin ... Hey, gemiye geldiğimde beni çıplak görmek istemenin nedeni bu muydu?”

 

“Evet, üzgünüm. Jake bana traş olduğunu söyledi, sadece düşünmeye başladım, kendim görmem grektiğini düşündüm.”

 

"Hey, sorun değil." Ona sarıldım. "Şimdi başlayalım."

 

Onun kot eteğini çıkarmasını izledim, sonra kokpite giden merdivene doğru meraklı bir yüzle baktı.

 

"Merak etme. Yelkenle meşguller. Buraya gelmeyecekler."

 

Başparmağını düz pamuklu külotuna soktu ve aşağı indirdi, bikiniyi aşağı çektiğinden çok daha yavaştı. Gördüklerim nefesimi kesti. Amı çok büyüktü. Kedi dudakları, bacaklarımın arasında şimdiye kadar gördüklerimden daha uzundu. Amının dudakları sadece vajinasını değil değil popo yanaklarını ayırıyor gibiydi.

 

“Aman Tanrım! Sen harikasın,” diye bağırdım.

 

refleks olarak elini önüne çekti.

 

"Hayır, lütfen. Ben ciddiyim. Daha güzel, daha mükemmel bir vajina görmedim.

 

"Gerçekten mi?"

 

Gerçekten"

 

"Ama tüyler..."

 

“Boşver bunu. İki saniye içinde bundan kurtulacaksın.”

 

Onu traş edebilmem için yerleştirdiğim kanepeye geri götürdüm. Bacaklarını ilk başta birkaç santimden daha fazla açmak istemiyordu. Köpük ona değdiğinde hafifçe irkildi. kikirdemiştik. Sahip olduğu birkaç tüy kolay ve hızlı bir şekilde temizlendi. Fazla köpüğü bir havluyla sildim ve yaptığım işi inceledim.

 

"Güzel!" diye ilan ettim.

 

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"

 

“Kesinlikle. Şimdi gidip çocuklara gösterelim ve öğle yemeği yiyelim.”

 

“Hayır, hala işe yaramayacak. Üstümden kalkmıyorum; göğüslerim hakkında yapabileceğin hiçbir şey yok ... ve Sam'in söylediği ne olursa olsun, yeni eteğimi denize atmıyorum.”

 

“Onları üstünüzle yemenize izin vermeleri için ikna edersem nasıl olur? iyi olur mu?”

 

Nefesini tuttu ve düşünerek durakladı.

 

"Sen onlarla konuş. Ama Jake’e söyle, eğer o ya da Sam bana gülerse, kendimi öldürürüm."

 

“Gülmeyecekler. Garanti veriyorum. Tıpkı benim gibi güzel olduğunu düşünecekler.”

 

"Üstüm kalıyor!"

 

"Onlarla konuşacağım."

 

"Ve hiçbir şey denize gitmiyor!" Diye eklediğinde zaten merdivendeydim.

 

Güvertede çocukları teknelerine yelken açarken buldum. Sam'e gittim ve yumuşakça konuştum ki Lynn bizi duymadı.

 

“Sam, Lynn'in mayo altını giymemesi konusunda ikna ettim, ama göğüsleri konusunda çok utangaç. Bir süre üstünde kalmasına izin veremez miydin? Herşeyi yavaşça oluruna bırakarak gidersen hedefe ulaşacağına eminim. Sadece bir seferde bir adım atın, tamam mı? "

 

“Gerçekten mi? Gerçekten altına bir şey giymeyecek mi?” Ağzı kulaklarına varmıştı.

 

“Evet. Kıyafetlerini denize atmayın. Eteğine üzerine muhtemelen çok para harcadı.”

 

“Pekala, tamam. Ama bana eteğini ve külotunu getirmeli ve onları yarım sandviçle değiştirmeli. Hepsi bu: kıyafetlerinin yarısı için yarım sandviç. Anlaşma bu.”

 

“Ve aynen senin yaptığın gibi sandalyede yemek yiyecek,” diye bağırdı Jake.

 

"Onunla konuşacağım" dedim ve merdivene döndüm.

 

"Ve sadece yarım kola!" Sam eklendi.

 

"Evet, evet," İlk adıma geldiğimde nefessiz kaldım.

 

Lynn kamaranın hemen önünde duruyordu, iki eliyle de kasıklarında idi. Ona gittim ve ellerimi omuzlarına koydum. Gözlerimin içine baktı.

 

“Tamam, her şey yolunda. Sam herşeyi kabul ediyor.”

 

"Gerçekten mi?"

 

“Evet. Tek yapmamız gereken eteğini güzelce katlamak (onunla konuşurken eteğini ve külotunu almasına izin verdim) böyle yapmak, külotlarını ustaca üste koymak ve sonra ona güzelce verebilirsin, görüyor musun? al onları. "

 

Bir eli ile tuttu, diğeri halen kasıklarını kapatıyordu.

 

“Hayır, düz,” dedim. “Sanki iki eliyle bir tepsideydiler.”

 

“Bunu neden yapmak zorundayım?” Diye sordu Lynn.

 

“Değişim için. Anlaşma, yarım sandviç için eteğin ve külotun.”

 

“Ne demek yarın? Tam bir sandviç istiyorum!”

 

“Şimdi, itiraf etmelisin ki bu adil bir anlaşma: yarım sandviç için kıyafetlerinin yarısı. Haydi, yapabileceğimin en iyisi. Bir şeyler yemek istiyorsun, değil mi?”

 

"Bütün, büyük bir öğle yemeği istiyorum. Açım ve bu adil değil ..."

 

“Şimdi, Ağlama sakın. Geri dönüp onunla tekrar konuşacağım. Sebebini görmesini sağlayacağım tamam mı?”

 

Güverteye geri döndüm.

 

“Sam,” dedim, “teklif ettiğinden daha fazla yemek istiyor.”

 

“Çok acıktıysa, neden bu konuda tartışarak zaman harcıyor? Sadece buraya gelmesini ve bize neyi olduğunu göstermesini söyle.”

 

“Lütfen, Sam, bunu yapması için onu alabileceğim bir şey ver.”

 

“Ah, tamam. Tişörtünü de çıkarırsa yarı sandviçiyle bir torba cips alabileceğini söyle. Yapabileceğim en iyi şey bu.”

 

Döndüm ve aşağıya indim

 

"Tamam, Lynn. Sana da bir paket cips aldım. Şimdi zayıf bir  kız için bol miktarda, değil mi? Onların senden hoşlanmasını istiyorsun, tekrar, değil mi?”

 

"Sanırım," dedi.

 

"İyi. Sadece bir şey daha var. Cips için ona tişörtünüzü vermek zorunda kaldım.

 

"Ne?"

 

“Hey, sorun değil. Bu sadece tişörtün. Sütyenini üzerinde tutabilirsin. Çoğu mayodan daha fazlasını kapatıyor”

 

Tişörtünün altından tutarak yavaşça yukarı kaldırmaya başladım. tepkisini merak ediyordum. Fakat hiç bir tepki vermeden tişörtü çıkarmıştım.

 

“Sütyenin çok şık ve güzelmiş dedim” beğeniyle “Hadi şimdi kıyafetlerini ver de yukarı çıkalım” Isteksizce bana eşyalarını uzattı, 

 

“Tamam, hadi gidelim” dedi.

 

“Harika. Şimdi oraya vardığınızda, olabildiğince rahat olmaya çalış. Anahtar bu. Kendini korumaya çalışma. Bana inan, bu durumu daha da kötüleştirir. Bir şey daha var, gözlerinle meydan oku. Bu her zaman bana yardımcı olur.”

 

Hiçbir şey söylemedi ama başını salladı. Bir milyon düşüncenin o kafadan geçtiğini söyleyebilirdim, bir milyon duygu.. İlk çıplaklığımı, utanmamı ve coşkusunu hatırladım. Benim kadar ıslanmış mıdır mı diye merak ettim.

 

O sandalyeye nasıl ikna edeceğimi merak ederek ilk ben merdivene çıktım. Çocuklarla birlikte durdum ve üçümüz küçük kızın teknenin alt güvertesinden çıkmasını izledik.

 

Onunla gurur duyuyordum. En ufak bir alçakgönüllülük, utanma olmadan, kendinden emin bir şekilde ortaya çıktı. Kıyafetlerini iki eliyle tuttu, sanki kırılgan bir hazine gibiydi. Çıplaklığı karşında çocukların nefesi kesilmişti. Jake'e veya bana bakmadan doğrudan Sam'e doğru yürüdü.

 

“Bunları güvenle sakla. Öğle yemeğimi yediniz mi?”

 

Sam eşyalarını aldı ve onları içinde sepeti olan yakındaki bir dolaba yerleştirdi. Sepeti açtı, bir sandviç çıkardı, ambalajını açtı, küçük yarısını aldı ve bir tabağa koydu. Yanına küçük bir paket patates cipsi ekledi. Tabağı Lynn'e verdi.

 

"Gel şeref yerine otur," dedi Jake nazikçe, dirseğinden tuttu ve kaptan sandalyesine götürdü

 

Jack’in nazikçe davetinden şüphelenmeksizin yüksek koltuğa oturmuş ve oturur oturmaz bacak bacak üstüne atmıştı. Bir eline sandwich alıp diğerine cipslerini almıştı. Sandviçten bir ısırık almıştı ki, Jack’in aklından geçenleri okudum, yanına gidip elimi dizine koydum

 

“Canım bacak bacak üstüne atmamalısın.” dedim ve bacağını alıp diğerinin yanına nazikçe koydum. bacakları artık yanyana idi fakat hala çocukların istediği manzara oluşmamıştı. Tam karşısına geçip,

 

“Yaşlı kadınlar bacaklarını beraber tutar, ama güzel genç kızlar değil” dedim. Bana farklı bir dünyadan gelmişim gibi bakıyordu. Bacak arasını eliyle kapamaya çalıştı. Bileğinden tutup elini sandalyenin yan tarafına koyarken paketteki cipsler yere saçılmıştı.

 

“Ne yapıyorsun?” bağırdı.

 

“Sana bazı görgü kurallarını öğretiyorum”

 

“Görgü kuralı mı?”

 

“Emin ol bu en uygun yol. Sadece sakin ol ve oturmaya devam et”

 

“Bırak beni gideceğim”

 

“Hareket etmezsen seni bırakırım”

 

“Canımı acıtıyorsun” Hala elimle bileğini sıktığımı farkettim.

“İyi olup söz dinleyecek misin?”

 

“Cipsleri ver!”

 

“Söz veriyor musun?” yinelemek zorunda kaldım. Yeni nesil gençler bazen anlaşılmaz olabiliyor. Bir şey söylemedi fakat rahatladığını ve kendini kasmayı bıraktığını farkettim.

 

“Aferin” dedim 

“Şimdi bacaklarının pozisyonunu ayarlayacağım ve sonrasında istediğin yiyecekleri vereceğim. Anlaşıldı mı?” Hafifçe başını sallayarak onaylamıştı. Bacaklarını nazikçe aralamıştım. Ama hala baldırlarındaki kasılmayı hissediyordum. Bir süre sonra rahatladığını hissettim. Kulağına eğilip,

 

“Aferin, bana kendi vücudun ile nasıl gurulandığını göster ve beni de gururlandır” fısıldadım.” Bir adın geri çekildim. Pozisyonunu bozmamıştı.

 

“Lynn çok güzelsin” dedi Jake yavaşça fısıldayarak. 

“Senin bu kadar güzel olduğunu daha önce farketmemişim”

 

“Wow” dedi Sam 

 

Lynn’e bir paket açılmamış cips paketi uzattım. Poziyonunu bozmadan paketi açtı ve tuzlu cipsleri yemeye başladı. 

 

“Kolam nerede?” dedi ağzı cips dolu iken. Sam sepetten kola şişesini çıkarıp bardağın yarısında kadar doldurup uzattı. Lynn bir dikişte hepsini içmişti.

 

“Bir bardak daha istiyorum” dedi bardağı geri uzatarak. 

 

“Hayır anlaşmamız sadece yarım bardak içindi” dedi Sam.

 

“Belki ama boğazıma cips takıldı”

 

“Eğer sütyenin ile takas edersen istediğin kadar içebilirsin”

 

“Ne?”

 

“Evet duydun.” 

 

Lynn gözleri ile Jack’i ezmeye çalışıyordu. Hemen sonrasında rahatladı ve taktik değiştirdi.

 

“Jack aşkım, gerçekten çok susadım. Susuzluk çekmemi istemezsin değil mi? üstelik senin söylediğin her şeyi de yaptım birtanem”

 

Jake bunu hiç beklemiyordu. Aynı yalvaran gözlerle Sam’a baktı.

 

“Eğer sana yarım bardak daha verirsem burada biz istediğimiz kadar oturacağına söz veriyor musun?” dedi Sam.

 

“Hepsi için yarım saat”

 

“hepsi için iki saat” diye alternatif teklif iletti Sam.

 

“Kola ve sandviç için iki saat” dedi Lynn.

 

“Tamam şöyle yapalım Catalina’ya gidene kadar burada oturup, istediğin kadar yemek yiyerek içebilirsin.”

 

“Catalina’ya gitmek ne kadar sürer peki?”

 

“Rüzgara bağlı olarak birkaç saat sürer”

 

“Anlaştık. Sepeti getirin” dedi. Artık anlaşmaya varılmış gibiydi. Lynn sepeti açarak hissettiği açlığı gidermeye başlamıştı bile. Bu arada Sam ile Jack hipnotize olmuş gibi bacak arasından görünen klitorisine ve amının dudaklarına kilitlenmişti.

 

“Eğer Catalina’ya gidecek isek, siz ikinizin bir şeyler yapmasına gerek yok mu? Öyle karşımda durup bana bakarken teknenin kendi kendine gitmesini beklemiyorsunuz değil mi?” dedi Lynn.

 

“Yok biz iyiyiz, tekne otopilotta ve bu rüzgar açısı ile gayet düzgün ilerliyoruz. Şu an tek yapmamız gereken manzaranın keyfini çıkarmak olabilir.”

 

“eğer her şey yoluna girdi ise benim tuvaleti kullanmam gerekiyor” dedim alt güverteye inerken.

 

“Benim sıram olduğu için seninle geleceğim” dedi Sam

 

Güvertede benden daha genç ve güzel birisi varken benimle çok ilgilenmeyeceklerini ümit etmiştim.

 

“Benim sıram demek ne demek?” dedi Lynn

 

“Sorun değil ben sana anlatırım” dedi Jack.

 

Jack Lynn’e konuyu açıklamaya başladığında alt güverteye inen merdivenlere yöneldim. Oldukça sıkışmıştım. Teknenin oldukça küçük tuvaletine oturarak bacaklarımı küçük alanın elverdiğince açtım. İşemeye başladığımda,

 

“Lynn’i idare etmen harikaydı” dedi Sam gözlerini ayırmadan

 

“Peki, bundan sonra onunla ilgili planlarınız nedir?”

 

“Bir şekilde sütyenini çıkarmaya ikna etmek, senin bir fikrin var mı?” dedi.

 

“Hemen elini vajinamın üstüne bastır!” 

 

Ne dediğimi ilk anda anlamadı fakat hemen yerden kalkıp yanıma geldi, ben işemeye devam ederken beceriksizce elini koymuştu. Biraz kaydırma sonrasında doğru noktaya teması hissettim. 

 

“Evet” diye inledim. Eli deliği kapattığı için işemem kesilmişti.

“İşte böyle, şimdi elini hafifçe kaydır ve işememe devam edeyim” elini çeker çekmez işemeye devam ettim. Fakat Sam tam parmağı ile deliğimi kapatıp sonra serbest bırakıyordu. Aynı anda işaret parmağının eklemi klitorisime baskı yapıyordu. Mesanem boşalırken yaptığı dairesel hareketler vajinam dan gelen sıvı ile karışıyordu. İşemem bittiğinde Sam’in üstüne yığılmıştım. 

Neden çığlık attığıma bakmak için Jake aşağıya indiğinde tuvaletin hemen önünde ikimizinde elleri vajinamda birbirimizin üzerine yığılmış olarak görmüştü.

 

“Neler oluyor!” dedi Jack şaşırmış ve heyecanlı tonda

 

“Önemli bir şey değil sadece biraz heyecanlandım” dedim. Sam benim yerden kalkmama yardım ederken,

 

“Sam, Lynn Lisa hakkında bir sır paylaşması karşılığında sandalye deki cezasını düşürmeyi teklif etti.”

 

“Gerçekten mi” dedi Sam bana sorar gibi bakarken,

 

“Cezasını düşürmemiz karşılığında bize ne söyleyecek. Peki şu anda hala yukarıda aynı pozisyonda mı?”

 

“Evet hatta bacakları  sandalyenin ayak koyma yerlerinde değil. Kol koyma yerlerinde” dedi sırıtarak

 

“Lisa bana söylemek istediğin önemli bir şey var mı?”

 

“Hayır bence blöf yapıyor”

 

Yukarı güverteye çıktığımızda Lynn sırıtarak bize bakıyordu. Elinde olduğunu düşündüğü bilgi ile kendini kurtarmayı planlamıştı. Sam Lynn’nin yanına giderek.

 

“Şimdi bize Lisa hakkında önemli şeyler söylemen gerekiyor galiba. Ama ne söylersen söyle biz bununla ilgilenmeyeceğiz. Bence bu tür bir teklif yaptığın için Lisa’ya karşı kendini borçlu hissetmelisin. Lisa’nın bizden bir şey saklamadığını düşünüyoruz. O da aynısı söylüyor. Değil mi Lisa?”

 

“Evet Sam, arkadaşlar arasında sır olmaz” dedim sırıtarak.

 

“Gördün mü aramızda sır olmadığını söylüyor. Burada biz birbirimize inanıyoruz.” Lynn ağzı açık dönüşümlü olarak üçümüze de bakıyordu. İnanamadığı yüzünün her bir çizgisinden belli idi. Biraz önceki kurnaz gülüşleri artık yoktu.

 

“Şimdi senin vermen gereken karar, bu arkadaş grubunda kalıp kalmamandır.” dedi Sam Lynn’e bakarak. 

 

“Kalmak istiyorsan iyi niyetinin bir göstergesi olarak sütyenini bize vereceksin ve artık sende bir parçamız olacaksın” 

 

“Lynn bence çok güzelsin, Sam’in teklifini kabul et ve sonra dördümüz beraber olalım” dedim.

 

“Neden utandığımı biliyorsun” dedi Lynn.

 

“Bence yapmalısın utanacağın hiç bir parçan yok” dedim. Lynn gözlerini bana dikerek elleri ile arkasına uzandı. Sütyeninin kopçalarını çözdüğünde mükemmel geometride diri ve küçük göğüsleri ortaya çıktı. Tekne de sessizlik hakimdi. Lynn koltukta dimdik oturuyor göğüs uçları yaşadıklarından dolayı sertleşmiş ve havaya kalkmış şekilde direk benim gözlerimin içine bakıyordu. 

 

Kendimi durduramadım. Ona koştum, Jake'i bir kenara ittim ve onu kucakladım.

 

"Sen gördüğüm en mükemmel, en muhteşem kadınsın," dedim

"Bir daha asla giyinme, beni duydun mu? Ha? Asla. Sen harikasın!"

 

Lynn kafasını bana kaldırdı ve gülümsedi, gözlerinde artık aşağılanma utanma değil, neşe, kurtuluş parıltıları vardı. Saklanma ve kendinden şüphe içinde geçirdiği yıllar sonunda bitti. Kendini ortaya çıkardı ve hayran bakışlarımızın yansımasıyla ne kadar güzel olduğunu gördü. Çıplak ve gururluydu. Aslında güzelliğinin fiziksel değil kendine duyduğu güvenin yansımasından ibaret olduğu anlamıştı

 

"Hayatıma hoş geldin," dedim fısıldayarak....



----------------------------------------------------------------------


Juicy Wet Peach