Lisa'nın Borcu

Herşey aslında kapının çalınması ile birlikte başlamıştı. Marc yaptığı işi bırakarak yaramaz çocuklar gibi bana bakarak gülümsemişti.

 “Geldiler”dedi Marc

Ayağa kalkarak gelenleri karşılamak için kapıya yürüdüm. Sonuçta bu hostesten beklenecek bir şeydi. İnce kısa yazlık elbisem yürüyüşümle bacaklarıma yapışıyordu,üstümde Marc’ın tişörtünün kumaşını sertleşip hassaslaşan göğüs uçlarımda hissedebiliyordum. Hissettiğim korku ve endişe giderek artıyordu.

“İçeri gelin Nasılsın?” demişti Marc gülümseyerek

“Merhaba” diyebilmiştim samimi şekilde sadece

Sam ve Jack de biz gülümseyerek içeri girmişti. Gelirken getirdikleri 12li bira paketini uzatırken yanağımdan öpmüşlerdi. Biraz hızlı samimi olduğumuzu düşünürken ikisininde kaslı ve fit vücutlarını inceliyordum. Marc ve benden yaklaşık 5 yaş daha genç gürünüyorlardı. Sadece bir gün önceki tanımamızda her ikisininde ergen ve tecrübesiz olduğunu düşünmüştüm. Halen gözüme aynı şekilde görünüyorlardı.

Sam ve Jack ünivertsite okuyordu. Yazları okul harçlığı için bir mobilya firmasında çalışıyorlardı. Marc ile yeni evimize taşınmıştık eski mobilyaları taşımamış mobilyaları değiştirmeye karar vermiştik ve Sam ve Jack’in çalıştığı mobilya mağazasından yeni mobilyalar almıştık. Dün kamyonla gelen mobilyaların bugün kurulumlarını yapacaklardı. Evde daha açılmamış onlarca kolimiz vardı.

Tüm eşyalarımız kolilerde olduğundan üzerime Marc’ın tişörtlerinden birisini giymiştim. Tişört benim için fazlası ile büyük olduğundan zaten küçük olan göğüslerimi saklayabiliyordu. Sütyen takmayı sevmiyordum. Özellikle yaz aylarında sütyensiz gezmek hoşuma gidiyordu. Marc bu konuda bana pek karışmazdı. Bazı zamanlar hoşlandığını düşünüyordum. Küçük göğüslü olmamın avantajı dışarıdan sütyen olup olmadığının fark edilmemesini sağlıyordu. Sadece soğuk rüzgar veya alış veriş mağazaları gibi soğuk yerlerde göğüs uçlarımın uyarılması ve dışarıdan farkedilmesi sütyen takmadığımı gösteriyordu. Marc bir kaç defa bunun onu tahrik ettiğini söylemişti.
O gün üzerimdeki tişörtün altına kısa kot eteğimi giymiştim. Etek sıcak günler için ideal olmasına rağmen altına giymem gereken külodu kolilerde bulamam nedeniyle farklı hissettiriyordu. Kolilerin içeriklerini markalamamış olmamızın bir sonucuydu buda.

Sam ve Jack çoktan çalışmaya başlamıştı. Ben sadece mobilyaların odada nerede duracağını gösteriyor küçük eşyaları gücüm yettiği kadar itip çekiyordum. Marc ise içinde ne olduğunu bilmediğimiz birbirinin aynısı kolileri odaların arasında taşımakla meşguldü. Sıcak yaz günü çalışma enerjisi ile birleşince terlemem kaçınılmazdı. Ter tişörtü nemlendirmişti içimi göstermesede bazen tenime yapışmasına neden oluyordu. Çalışırken kimsenin durumun farkında olduğunu düşünmüyordum.

“Öğlen yemeğinden önce bir duş alsam fena olmayacak. Duştan çıkar çıkmaz bir pizza söyleriz.” Demişti Marc içeri seslenerek.

Kısa bir yemek molasına zaten aramızda kimsenin itiraz edeceğini düşünmüyordum. Jake

“Harika fikir Teşekkürler” demiş ve Sam ile beraber gölge olan balkona çıkmıştı.Bende herkes için birer bira alarak yanlarına çıktım. Jake bana dönerek,

“Bira içmemiz doğru olmayabilir. Malum saat işliyor” dedi gülümseyerek.

“Önemli değil hepimizin soğuk bir şeyler içmeye ihtiyacımız var.” İçeriden katlanır sandalye alarak karşılarına geçip oturdum. Ayaklarımı ileri uzatarak

“Her yerim ağrımış, aranızda en çok ben çalışmışım gibi hissediyorum” dedim gülerek,Jake gülümseyerek,

“Evet, görüdüğüm kadarıyla ikimize talimat vermek seni gerçekten yormuş”

“Gördüğünüz gibi ben ikiniz kadar terlemiş durumdayım” dedim tişörtümü göstererek, Jake tişörtüme dokunup,

“Gerçekten yapış yapış olmuş,hasta olmaman için bence bunu çıkarmalısın”

“Evet, yoksa ev yerleşir yerleşmez hasta olup yatağa düşeceğim” “Peki siz normalde tam zamanlı olarak mı çalışıyorsunuz her zaman?”

Sam Askeri üniversitede okuyordu. Yazları ise mobilya montajı yaparak para biriktirdiğini anlatmaya başlamıştı.

“Peki tamamen erkek okulunda okumak nasıl bir şey?” diye sordum.

“Aslında güzel yanları olsada okulda bir kaç kız olmasına kimsenin hayır diyeceğini zannetmiyorum”

Balkonun serinliği nedeniyle üzerimdeki ter kurumaya başlamıştı. Bu bana serinlik verirken göğüs uçlarımın sertleşmesine neden olmuştu. Sam konuşurken ,bacaklarımla göğüslerim arasında kaçamak bakışlarını yakalıyordum. Yakalanır yakalanmaz hemen farklı bir yöne kafasını çeviriyor sonra yeniden iki noktaya odaklanıyordu. Sam askeri okulların zorluklarından bahsederken Marc duştan çıkmıştı.

“Gerçekten harika oldu bu, Şimdi sen girebilirsin Lisa pizzaları söyledim Sen çıkana kadar gelmiş olur” dedi Marc. Duş gerçekten harika fikirdi. Ayağa kalkarak yerimi Marc a verdim
“Güzel fikir yoksa bu ikisi ter kokusundan bayılacaklar” dedim gülerek. Balkondan çıkarken Marc,

“Kirlileri makinanın içine attım ayrıca kolilerinden birinden çıkan bir kaç havluyu oraya bıraktım”

Banyoya girer girmez eteğimi ve tişörtümü çıkartıp duşa girdim. Kıyafetlerimi makinanın içine atmıştım. Soğuk suyu açtığımda tüm sinirlerim bir anda uyarılmıştı. Bu sıcak günde soğuk duş beni kendime getiriyordu. Göğüslerim uyarılmıştı. Kendimi sabunlarken Marc’ın onları nasıl okşadığını düşünmeye başlamıştım. Marc’ın en sevdiği şeylerden birisiydi bu. Marc’ı düşünürken bir anda Sam ve Jack’in göğüslerime baktığı aklıma geldi. Onların bu şekilde tahrik olması hoşuma gitmişti. Ellerim istemsizce bacak arama kaymıştı. Duş jelinin kayganlaştırdığı ellerim ile kendimi okşuyordum. Sonra bir anda kendime geldim. Hayallare dalarak kendimi tatmin etmemin sırası değildi. Suyun debisini arttırarak tüm köpüğü uzaklaştırdım. Duşatan çıkıp Marc ın bulduğu tek havlu ile saçlarımı ve vücudumu kurulamaya başlamıştım. Kurulanırken göğüslerim ve bacak aramda fazla vakit harcamamıştım. Sonuçta yine kendimi azdırmaya niyetim yoktu. İşim biince havluyu vücudumun etrafına sarıp duştan çıktım. Marc içeriden seslendiğinde yatak odasında girmiş koli yğınları arasında kendime giyecek bir şeyler arıyordum.

“Çıktın mı?”

“Evet”

“Tamam o zaman Sam de sıra” diye eklemişti Marc. Bunu fazla düşünmedim halen kutu yığınları arasında boğuşuyordum. Mutfak eşyaları, ıvır zıvırlar, kırtasiye, kitaplar ama kıyafet hala yoktu.

“Marc, kıyafetlerin olduğu koliler nerede?”

Marc cevap vermedi. Sanki beni duymuyordu. Bir kaç koli daha açtım ama bulamamıştım. Marc kendi kıyafetlerini bulmuştu. Onun kıyafetlerinin yanında veya aynı kolide benimkilerde olabilirdi. Marc gelmeyince yatak odasından çıkarak koridora girdim. Aynı anda banyonun kapısı açıldı ve Sam çıktı . Sam her tarafından sular akar halde çırılçıplaktı. Banyodan bulduğu küçük bir havlu ile koridora çıkmış ve beni farketmemişti. Saçlarını kurularken penisi her adım atışında sallanıyordu. Ne yapacağıma karar veremiyor sessizce koridorda manzaranın keyfini çıkarıyordum.  Jake tam o anda koridora girdi ve ikimizide gördü

“Sam, ne yapıyorsun” diye bağırınca Sam olduğu yerde durdu. Bir kaç saniye içinde beni farketmişti. Bir anda koridordan banyoya geri zıplayarak kapıyı kapatmıştı bile.
Ben ilk başta ne yapacağıma karar verememiştim. Hızlıca Jake’in yanından geçip salona girdim. Aslında hepimiz yetişkindik, ilk gördüğüm penis hiç değildi. Her şey normal olmalıydı. Buna rağmen tahrik olmuştum.

Marc salonda yoktu. Kimbilir neredeydi?Ben Marc a bakarken, Sam belinde havlu sarmış Jake ile odaya gelmişti. Üçümüz arasında rahatsız edici bir sessizlik vardı.

“Kusura bakma Sam banyodan çıktığını farketmedim” diyebilmiştim sadece,Jack gülümsüyordu.

“Marc pizzaları almaya gittiği için bu arada duş almamım iyi geleceğini düşündüm” demişti Sam. Ardından yine bir sessizlik. Sam ve Jack in bana baktığını hissediyordum. Üzerimdeki havluyu göğüslerimi kapatmak için yukarıdan sarmıştım. Havlunun çok da büyük olmayan boyutu nedeni ile alt kısım kalçalarımın 2 karış altında bitiyordu. Fakat aradan neredeyse amıma kadar açıklık oluşabiliyordu. Durumu açıklamanın iyi olacağını düşünüyordum

“Kutuların arasında kıyafetlerimi bulamadım. Neyse olan oldu. Hepimiz yetişkiniz. Bir sorun yok benim için” Jake hemen beni onaylamıştı.

“Evet, yemeğimizi yer eski kıyafetlerimizi giyer tüm kutulara beraber bakarız.”
“Güzel fikir. Marc’ı beklerken birer bira daha içelim mi?” Cevaplarını beklemeden hemen buzdolabına yönelerek kapısını açtım alt raftaki biraları almak için eğildiğimde havlunun fazla yukarı çıktığını hissettim. Kimsenin dikkat etmediğini umarak hemen doğrulup arkamı döndüm. Fakat her ikisininde tüm manzarayı gördüğünü görebiliyordum. Sam gülümseyerek,

“Galiba bunu bana borçluydun. Artık durumu eşitledik sanırım” dedi. İçinde bulunduğum stresten dolayı bu cümle bana gerçekten çok komik gelmişti. Bir anda kahkaha ile gülünce Sam ve Jake de gülmeye başladı. Buzlar erimişti. Salona geçerek biralarımızı içmeye başladık. Tamamen konu dışı havadan sudan konuşurken Marc içeri girmişti. Bize göz ucuyla bakıp pizzaları balkona çıkardı.

“Burada sadece havlu ile oturuyoruz. Balkondan bizi görebilirler” dedim

“İkinci kattayız. Sorun olmaz. Bu kadar tutucu olduğunu bilmiyordum” dedi Marc Pizzayı küçük masaya yerleştirirken.
 Balkona geçerek olabildiğince az frikik vererek metal sandalyeye oturdum. Havlu olabilen her yerimi örtüyordu. Durumu açıklamak için bir kaç cümle söyledim. Fakat karısının neredeyse çıplak şekilde iki yabancı erkekle beraber oturmasını çok umursamıyor göründüğü için devamını getirmedim. Pizzalarımızı yerken havadan sudan, arabalardan, futboldan konuşuyorlardı. Pizzalar ve yanından bir kaç şişe bira bittiğinde Sam ayağa kalkarak

“Artık iş kıyafetlerimizi giyerek işe koyulmamızın vakti geldi. İsterseniz Lisa’ya bir gösteri daha yapabilirim” demişti.Sonunda Marc konuyla ilgileniyor gibi görünmüştü.

“Lisa seni çıplak olarak mı gördü?” diye sormuştu Sam’e.

“Evet banyonun kapısında duştan çıkmamı beklemiş sanırım” Demişti daha önceki tüm utangaçlığını bir yana bırakarak.
“Peki seni gördüğünde dönüp gitti mi?”
“Hayır en azından hemen değil” diye yalan söylemişti Sam. Sam in bu yalanına ne tepki vereceğime karar verememiştim. Orada bir elim kucağımdaki havluyu tutarak bir elimle de havlunun iki kenarının ayrılmaması için elimle tutarken konuşmalarını izliyordum.

“Aslında çok adil olmamış” demişti Marc Sam’den bana doğru dönerek. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Neredeyse dilim tutulmuş, karnıma kramplar girmişti.

“Sanırım durumu bir şekilde eşitlemek gerek” Dedi Marc. Sa
“İşte buna hayır demem” diye eklemişti.

Sam içeri geçerek kıyafetlerini giymişti. Bende Marc ile beraber yatak odasına geçerek bir kaç koli daha açtım. Sonunda kıyafetlerimi buldum. Tşört ve eteklerimi görmüş olduğuma sanırım bu kadar sevinemezdim. Hemen bir etek bularak giydim. Üzerime ince askılı penye bir tşört bulmuştum. İç çamaşırlarımı yine bulamadım. Fakat bu halimle bile en sosyetik resepsiyona katılabilecekmişim gibi hissetmiştim. Giyindikten sonra hemen diğer kolileri açma işine geri döndüm.

Saat 3 sularında kolilerin açılması işlemi neredeyse tamamlanmıştı. Dışarıdan kamyonun çalıştığını duydum. Kısa süre sonra Marc odaya geldi.
“Sanırım hepsi bitti. Bir daha taşınmak istemiyorum. Koli açma işi nasıl gidiyor?”
“Yavaş ama emin adımlarla ilerliyor”
“Sam ve Jack iyi çocuklar çok yardım ettiler” dedi Marc.
“Evet”
“Yarın akşam yemeğe davet ettim onları. Onlara borçlu kaldığımızı söylemiştim ya yemekte” dedi göz kırparak. Bir anda ağzım kurumuştu. Sonrasında akşam yemeğinde, yatakta veya kahvaltıda bu konuya bir daha değinmemişti. Konuşmamız olmamız beni rahatlatacağına daha çok gerilmeme neden oluyordu.

Ertesi gün akşam yemeği için biraz alışveriş yaptım. Neyin borcuydu? Ödeme yemek miydi? Tek düşünebildiğim  Marc’ın bu şekildeki yaklaşımıydı. Ne olursa olsun ben istemedikçe bir şey olmayacaktı. Olamazdı. Fakat ben ne istiyordum? Daha doğrusu ne bekliyordum. Daha önce Marc ile beraber bir çok çılgınlık yapmıştık. Marc seksi giyinmemi severdi. Halka açık yerlerde kimi zaman elini eteğimin altına sokarak beni azdırıyordu. Eve geçince çılgınca sevişmemiz neden olacak maceralar yaşıyorduk. Fakat bu tür bir yaklaşımla ilk kez karşılaşıyordum. Dün yaşanan diğer ilginç olay kolilerden külotlarımın çıkmamış olması idi.

Saat beşe doğru Marc artık konuklarımızın her an geleceğini söyleyerek duşa girdi. O duştayken bende ızgara için etleri hazırlamaya başlamıştım. Marc tam duşa girerken,

“O benim en sevdiğim mavi yazlık elbiseni giyersen sevinirim” demişti. Bahsettiği elbise tek parça bir kıyafetti. Önü üst tarafından altına kadar düğmeden oluşan, ince kumaştan kısa altı bol, üstte V şeklinde dekolteli yazlık bir etek. Göğüs dekoltesi dikkat etmeden eğildimde oldukça cüretkar olabiliyordu. Etek kısmı mini ve eğildiğimde daha da yukarı çıkıyordu.

Sonunda Sam ile Jack gelmişlerdi. Yanlarında getirdikleri biraları bana vererek içeri girdiler.

“Biraz fazla bira almışsınız hepsini içebilecekmisiniz?” diye sordum.

“Dün getirmiş olduğumuzdan daha fazla içmiştik. Kimseye borçlu kalmak istemeyiz.” Diye cevap vermişti Sam. Borçlu kalma kelimesi sırtımın nedense ürpermesine neden olmuştu.

“Neyse ben bunları buzdolabına yerleştireyim”

“İzleyebilirmiyiz?” diye sodu Jack sırıtarak. Cevap bile vermemiştim. Ne diyeceğimi veya nasıl cevap vereceğimi de bilmiyordum aslında. Buzdolabına yerleştiriken içeride havadan sudan konuşmalar devam ediyordu. Bir ara Marc,

“Soğumuş olanlardan birer bira alabilirmiyiz?” diye seslendi. Bir tepsiye 4 adet bira ve bardak koyarak içeri geçtim. Orta sehpanın üzerine tepsiyi bırakmak konusunda terreddüte düşmüştüm. Eğer eğilirsem sütyensiz göğüslerimi V yakalı kıyafetimden Jack’in gözleri önüne serecektim. Dizlerimi kırarak çömelirsem ne kadar bacak dekoltesi verebileceğimi bilmiyordum. Sehpanın başındaki terretdütüm Marc’ın yardım önerisi ile son buldu. Marc biraları tepsiden alıp herkese dağıtmıştı. Bende hanımefendiler gibi sıfır frikikle salondaki koltuklardan birine geçmiştim.
“Çok güzel görünüyorsun” diye iltifat etti Sam.

“havludan daha güzel bir kıyafet olduğu kesin”

“Aslında ben havluyu tercih ederdim “ dedi Sam ve 'je ne sais quois' diye eklemişti.

“Fransızca biliyormusun?”

“Dört yıl fransız okulunda okumuştum”

“Daha bilmediğimiz ne gibi gizli yeteneğin var senin” dedim gülerek.

“Senin bilmediğin bir şeyi kalmadı ki” diye söze karıştı Jack şakayla karışık.
“Evet senin borcun vardı” dedi direk gözlerimin içine bakarak Sam. Geldiklerinden beri bakışlarımı ikinci defa kaçırma zorunda hissediyordum.

“A evet borç”dedi Marc sanki zorlukla hatırlıyormuş gibi. “Borçlar zamanı geldiğinde mutlaka ödenmelidir.” Marc porselen tarlasında fil mi sürmeye çalışıyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum.

“Ayağa kalk Lisa” dedi yanıma gelerek Marc. Marc’ın elini tutarak koltuktan kalktım. Dizlerim titriyordu.

“Ne yapıyorsun?” diye sordum sonunda. Son 24 saattir kafamı kurcalayan kim zaman heyecanlanmama , kimi zaman huzursuz eden konuyu sonunda sormuştum.  Ayaktaydım. Kafamda bir çok soru, korku, heyecan ve belirsizliklerle. Şimdi sırada ne vardı?

“Şişsh” diye fısıldadı kulağıma eğilerek. Beni Jack ve Sam’e doğru çevirdi.

“Şimdi bana borcunu nasıl ödemesi gerektiğini söyleyin” dedi Marc Jack ve Sam’e bakarak. Marc tam arkamdaydı. Ereksiyon olmuştu. Pantolundan ve eteğimin kumaşından bile kalçama dayanan sikini hissedebiliyordum. Amımın ıslandığını hissediyordum.

“Beni dikizledi” dedi Sam. Dikizlemek mi? Aslında kazara olmuş bir olayın nasıl dikizleme olacağını sormak üzereyken Marc benden önce konuştu.

“Dikizleme, doğrumu?” geri dönüp Marc’ın yüzüne bakmaya çalıştım. Fakat elleri ile kollarımı yanımda tutuyordu. Kıpırdayamıyordum bile.

“Ve size ne borçlu olduğunu düşünüyorsunuz bu dikizleme sonrasında?” Ne Sam nede Jack konuşamıyordu. Her ikisininde dili tutulmuş gibiydi. Birbirlerine sonra bana bakıyorlardı.

“Sizde onu görmek istiyorsunuz doğru mu?” diye sormuştu. İkiside sessiz sessiz oturuyordu. Sadece bakıyorlardı. Her ikiside cevap vermekten çekiniyordu. Bense nefesimi tutmuş cevap bekliyordum.

“İsterseniz elbisenin önünden bir düğme açarak başlayabiliriz” dedi Marc aynı anda elbisemin üst kısmından bir yerine iki düğme açarak.

“Aynen bu şekilde” diye ekledi Marc. Düğmeleri açmaya devam ederken. Aşağıya baktığımda elbisenin üst düğmelerinin tamamen açıldığı görebiliyordum. Fakat yine de göğüslerim henüz görünmüyordu. Elbisenin dekoltesi amımın biraz üstüne kadar açılmış üst kısımdan ise göğüs uçlarımın biraz ötesine kadar örtebiliyordu.

“Yoksa daha mı açılmalı?” diye sormuştu Marc yeniden bir kaç düğme açarak. Artık ıslanmış ve amım Jack ve Sam’in gözleri önündeydi.

“Bende bir kaç düğme açabilirim” diye sordu Jack. Duyduğumda itiraz edecektim fakat Marc bileklerimden sıkı sıkı tutarak hareket etmemi engelliyordu.

“Tabii ki yardım edebilirsin” Marc’ın bu cevabı şok geçirmeme neden olmuştu. Kapana kısılmış, aşağılanmış hissediyordum.

“Bununla beraber artık tüm borç ödenmiş olacak. Tamam mı Lisa?” diye sordu. Marc. Beynimin her köşesi Hayır kelimesini haykırırken,

“Evet” demiştim. Jack kanepeden kalkarak yanıma geldi. Gözlerimi kapamıştım. Jackin ellerinin göğüslerime temasını ve aşağı kayarak düğmeleri çözmesini hissediyordum. Gözlerimi açtığımda artık göğüslerim tamamen ortada olduğunu görebiliyordum. Şaşırtıcı olan Jack’in göğüslerime büyük bir heyecanla ve şaşkınlıkla bakması olmuştu.

“Sen başladığımız işi bitirmek istermisin Sam?” Sam çoktan hazırdı. Hemen geri kalan tüm düğmeleri çözmüştü bile. Artık vücudum tüm çıplaklığı ile ikisinin önündeydi.

“Vayy süper” dediler her ikisi birlikte. Marc arkamdan bacaklarını bacak arama sokarak bacaklarımıni ayaklarını ile iyice açmıştı. Bu şekilde amımı daha net görünür hale getirmişti. Elbisemin askılarını düşürdüklerinde artık tamamen çıplaktım.
“Düşündüğünüz alacak böyle miydi?” diye sordu Marc ikisine doğru.
“Evet kesinlikle. Peki amına sadece bir defa dokunabilir miyiz?” diye sordu Sam yalvarır bir sesle.
“O sana dokunmuş muydu Sam”
“Hayır”

“O zaman sana böyle bir borcu yok üzgünüm” dedi Marc. Sonrasında saçma bir sessizlik oldu. Kimse konuşmuyordu. Sam ve Jack beklemedikleri manzaraya hayran hayran bakıyordu. Sessizliği bozan Marc oldu.

“Şimdi yemek zamanı, ben etleri ızgaraya yerleştirirken Lisa sende salatayı getir. Sam ve Jake de masayı düzenlesinler” Sonunda bitmişti. Elbisemi almak için eğildiğimde Marc benden önce davranıp elbiseyi alarak çöp kutusuna gönderdi.

“Artık buna ihtiyacın yok. Nasılsa herkes herşeyi biliyor. Saklayacak veya arkasına sığınacak kumaş parçalarına ihtiyacın kalmadı” dedi. Mutfağa giderek daha önce hazırladığım salatayı karıştırıp sosunu içine koydum. Jack ve Sam çoktan masaya oturmuştu. Salatayı getirip masaya koydum. Kısa süre sonra Marc elinde etlerin bulunduğu tabakla bize katılmıştı bile.  
Yemek başlar başlamaz herkes normale dönmüştü. Normal görünmeyen benim çıplaklığım olsa da artık kimse bakmıyordu bile. Bir ara Marc ile göz göze gelmiştik.Ona bakarak,

“Seni Seviyorum” dedim.

“Bende seni Seviyorum”


Gecenin geri kalanı rüya gibiydi. Çıplaklığı bu kadar sevebileceğimi düşünmemiştim. Herkes gittikten sonra Marc’la başbaşa kaldığımızda tüm günün stresi ve yaşadıklarımdan dolayı hayatım boyunca yaşadığım en güçlü orgazmları yaşamıştım.

Borç ödeme, Erotik Hikaye, Evli, Gerçek Hikayeler, Porno hikaye, Seks Hikayeleri, Swinger, Teşhir, taciz, Türkçe seks hikayeleri, 

Tembel Kocam (Bölüm 4)


(Bu hikaye daha önce yayımlanan hikayenin devamıdır. Hikayeye ait diğer bölümlere aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.)

Saatin alarmıyla zor bela uyandım. Bir iki saatlik uyku yetmemişti. Üstelik kayınpederim amımı götümü dağıtmıştı. Resmen ruh gibi gittim iş yerine. Kendime gelmek için içtiğim kahvelerin sayısını hatırlamıyorum. Ali bey büroya öğleye doğru geldi. Onun da gözünden kaçmamıştı uykusuz olduğum. Gülerek,
"Ne o fıstık, sabaha kadar beşik mi salladın?" diye sordu. Ben de içimden (Ne beşiğinden bahsediyorsun, yarak yedim, yarak!) diye geçirdim,

"Yok, midem ağrıyor, sabaha kadar uyuyamadım, mideme kramplar giriyor!" dedim.

"Geçmiş olsun güzelim! Ozaman bugün seni fazla yormayayım!" dedi. Anlayışı için teşekkür ettim. Kahvesini götürdüm, işimin başına döndüm.

Aklım görümcem de kalmıştı, acaba kayınpederim azarlamış mıydı onu? Yada dövmüş müydü? Gerçi bana söz vermişti yapmayacağına dair, ama yine de merak etmiştim. Aradım görümcemi. Fakat görümcemin cep telefonu kapalıydı. Daha da meraklanmıştım şimdi. Mesaim bitene kadar birkaç kez daha aradım, yine kapalıydı. İyiden iyiye kaygılanmaya başlamıştım, kızın başına kötü bir şey geldi diye.

Akşam eve girdiğimde bir sürprizle karşılaştım. İlk defa başıma geliyordu böyle birşey. Kayınpederim kendi elleriyle sofrayı hazırlıyordu. Salondaki masayı donatmıştı. Güzel yemekler vardı. Porselen takımları çıkarmıştı. Mumlar falan yakmış, çiçekler vardı. Bir ufak rakı ve bir şişe de şarap! Müzik setinden slow şarkılar çalıyordu. Görümcem yoktu ortalıkta. Kayınpederim beni görünce,

"Hoş geldin aşkım, hemen sofraya buyur!" dedi. Bana salonun ortasında çekinmeden 'Aşkım' dediğine göre, görümcem evde değildi. Sofraya otururken görümcemin nerede olduğunu sordum. Kayınpederim de gülerek,

"Trabzon'daki teyzesinin yanına gönderdim! Bir süre orada kalsın da, biz de seninle evde başbaşa kalalım diye düşündüm!" dedi.

Ne diyebilirdim ki,

"İyi etmişsin aşkım!" dedim, oturdum sofraya. Bana şarap doldurdu, kendine rakı. Şarabı da ilk defa içiyordum. Yemeğimizi yedik, içkilerimizi içtik. 3. kadehten sonra benim kafam iyi olmaya başlamıştı. Kayınpederim, sanki onun kendi karısıymışım da, yeni evlenmişiz de balayına çıkmışız gibi, beni şımartıyordu. Bu ilgiyi oğlundan bile görmemiştim.

"Kafam dönüyor, galiba sarhoş oldum!" dediğimde, beni kaldırdı ve kucağında yatak odama taşıdı. Yatak odama girdiğimizde bir kere daha şaşırdım. Orada da mumlar yanıyordu. Yatağımın üzerine gül yaprakları serpmişti.

Beni nazikçe yatağa bıraktı. Kendi elleriyle soydu, sonra kendisi soyundu. Ayak uçlarımdan öpüp yalayarak yukarılara çıktı. Vücudumda öpüp yalamadığı, emmediği yer bırakmadı. Göğüslerimi, amımı, götümün deliğini, beni bir kez orgazm edene kadar yaladı. Hiç acele etmiyordu bunları yaparken. Keyfini çıkara çıkara öpüp yalıyor, emiyordu. Ben de gözlerimi kapamış, zevkten uçuyordum tabii. Bir saattir yalıyordu her yerimi. Ben artık ikinciye orgazm olmak üzereydim,

"Hadi gir içime!" diye inlemeye başladım. Ama kayınpederim yalamaya devam ediyordu. Çıldırıyordum, biran önce o yarağı amımda istiyordum. Dayanamadım ve birden doğruldum, kayınpederimi sırtüstü yatırdım.

Yarağını biraz yalayıp, bolca tükürükle ıslattım. Sonra hemen üstüne çıktım, elimle yarağını amımın deliğine hizalayıp oturdum üstüne. Amımı yardıra yardıra aldım köküne kadar içime o koca başlı yarağı. Amımın içini doldurmuştu yarağı. Hemen zıplamaya başladım. Deli gibi zıplıyordum. Kayınpederimin yüzünde bir gülümseme, kollarını başının altına koymuş, zıplayışımı keyifle seyrediyordu. Ben de gözlerinin içine baka baka zıplamaya devam ediyordum, inleye inleye. Orgazm olup boşalmıştım, ama zıplamaya devam ettim bir süre daha. Sonra halim kalmadı, yığıldım kaldım öylece. Kayınpederim daha boşalmamıştı, yarağı içimde kütük gibi duruyordu. Onun da boşalmasını isterdim, ama yorulmuştum.

Kayınpederimin üstünde bir süre kalıp, biraz kendime gelince kalktım. Yatağa dört ayak domaldım, siksin diye. Ama kayınpederim halen kolların başının altında, gülümsüyordu sadece. Yarağı kazık gibi, göbeğine yapışmıştı, kalp gibi atıyordu. Döndüm,

"Ne oldu, niye gülüyorsun? Sikmeyecekmisin beni?" diye sordum. Doğruldu,

"Sikeceğim tabii ki, ama sana bir hediye aldım, çok hoşuna gidecek!" dedi ve yastığın altından bir paket çıkardı, verdi. Merakla açtım paketi. İçinden, aynı gerçek yarak gibi, ten rengi, damarlı, plastik yarak çıktı.

"Hoşuna gitti değil mi, titreşim özelliği de var, altındaki siyah kısmı çevir bak, titreşmeye başlıyor!" dedi. Dediği kısmı çevirdim, hakikaten plastik yarağın başı ve gövdesi titreşmeye başladı.

"Titreşim hızını ayarlayabiliyorsun!" diyerek elimden aldı, altındaki kısmı biraz daha çevirdi. Şimdi daha çok titreşiyordu.

Ben halen dörtayak pozisyonunda duruyordum. Plastik yarağı yüksek titreşimdeyken arkadan amıma soktuğunda bir tuhaf oldum. Salatalıktan çok daha iyi idi bu alet, amımın en ücra köşesini bile uyarıyordu. Arda bir de sokup çıkarıyordu.

"Bir elinle tut da çıkmasın!" diyerek bana devretti. Artık kendim sokup çıkarıyordum. Kayınpederim de götümün deliğini yalamaya başladı. Götümü sikecekti.

"Bir saniye çıkar aleti!" dedi. Aleti amımdan çıkardığımda, kayınpederim yarağını tükürükleyip, biraz uğraştan sonra götüme girdi.

"Şimdi tekrar sok amına!" dedi. Tekrar sokarken sanki amım daralmış gibi hissettim. Kayınpederim de götüme pompalamaya başlayınca ben zevkten kudurdum. Ve çığlık çığlığa orgazm olup, resmen işer gibi boşaldım! Hemen benden sonra da kayınpederim boşaldı, götümün içini doldurdu dölleriyle. Zaten uykusuz ve yorgun olduğum için, o gece bir daha sikişmedik. Kayınpederimin kollarında uydum...

Her gün en az bir yarağım vardı artık. Gündüzleri genelde Ali bey büroda tek sikiyordu beni. Bazen yine Mustafa beyle birlikte sikiyorlardı. Birkaç kere de Ali bey büroda yokken Mustafa beyle tek sikiştim. Haftasonları da Cavit beyle Gölbaşındaki villasına gidiyorduk, orada bol bol sikiyordu beni. Evde de kayınpederim sikiyordu. Sürekli Ali bey, Mustafa bey, Cavit bey ve kayınpederim dörtgeni arasındaydım. Ve ben sikildikçe daha daha ister hale gelmiştim, sikişmediğim günü gün saymıyordum. Artık seks manyağı olmuştum sanki, yolda giderken bile erkeklerin yaraklarına bakar olmuştum. Bu arada bankada epeyce bir param birikmişti. Ama harcayamıyordum o parayı. Gerek te yoktu zaten, çünkü her gün bir sürü para alıyordum. Bunun yanı sıra maaş da alıyordum. Gerçi bir kısmını kayınpederime veriyordum, ama yine de çoğu bana kalıyordu.

Akşamları eve geldiğimde hep, kayınpederim yemeği hazırlamış, sofrayı donatmış ve beni bekliyor oluyordu. Bir akşam eve geldiğimde yine yemek hazırdı, ama masada fazladan 3 tabak daha vardı. Bu sefer mumlar ve çiçekler yoktu, şarap da yoktu, onun yerine 2 büyük rakı ve mezeler vardı. Ayrıca Arabesk müzik çalıyordu.

"Hayırdır, misafir mi gelecek?" diye sordum. Kayınpederim de,

"Evet aşkım, arkadaşlarımı yemeğe davet ettim, birazdan gelecekler!" dedi.

"Tanıyormuyum?" dedim.
"Yok tanımıyorsun aşkım, ama merak etme, üçü de çok yakın arkadaşımdır! Göreceksin, çok candan, çok efendi insanlar. Kayınvaliden öldükten sonra, beni birçok kez evlerine yemeğe davet ettiler, altında kalmak istemiyorum! Haa, arkadaşlarımın yanında içmen uygun olmaz diye, bugün senin için şarap koymadım masaya. Meyvasuyu veya meşrubat içersin bu akşam sen de artık, kusura bakma lütfen aşkım!" dedi.
"Önemli değil!" dedim. Merak etmiştim, acaba nasıl insanlardı...

Nihayet gelmişlerdi. Kayınpederim arkadaşlarını,

"Buyrun, buyrun, geçin, hemen sofraya buyrun!" diyerek içeri aldı. Elleri boş gelmemişlerdi. Birinin elinde bir demet çiçek vardı, biri tatlı getirmişti, diğerinde de bir büyük rakı vardı. Hepsine hoşgeldiniz dedikten sonra ellerindekileri aldım, mutfağa gittim. Çiçeği vazoya koyup masaya götürdüm. O sırada kayınpederim sırayla arkadaşlarını takdim etti. Kadir, Şinasi ve Erkan. Sonra da onlara,

"Bu da benim güzel gelinim Hümeyra! Çok hamarattır kendisi, nasıl sofra hazırlamış ama!" dedi. Oysa elimi bile değmemiştim, hepsini kendisi hazırlamıştı. İsmi Erkan olan (Çiçeği getiren),

"Hamarat olduğu belli, yemekler harika görünüyor! Güzelliğine de diyecek laf yok!" dedi. Diğer ikisi de iltifat etti.
Başladık yemeğe...

İçlerinde fizik olarak en düzgün, en uzun boylu, atletik ve yakışıklı olanı Erkan idi. Bana bakarken, benimle konuşurken gözlerinin içi gülüyordu. Erkan'ı daha kapıda ilk gördüğümde kanım kaynamış, içim bir tuhaf olmuştu. Yemek yerken genelde diğerleri kayınpederimle sohbet ediyor, Erkan ise daha çok benimle konuşuyor, sürekli küçük küçük iltifatlar ediyordu. Hiç birşey yapmadan karşımda otursa bile, Erkan'a baktığımda bir tuhaf oluyordum. Bir de dikkatimi çemişti, diğerleri rakıları löp löp götürürken, Erkan çok ağırdan gidiyordu. Diğerlerinin 6. veya 7. dubleleri bitmişken, Erkan'ın daha 2. dublesi nerdeyse dolu duruyordu. Arasıra bardağını kaldırıyor,

"Haydin şerefe!" diye diğerlerine gaz verip, tokuşturuyor, bardağını ağzına götürüyor, ama dudağını değdirip geri bırakıyordu masaya. Bunu bir kez daha yaparken göz göze geldik ve bana gülümseyerek göz kırptı. Ben de diğerlerine çaktırmadan ona göz kırpıp gülümsedim...

Masadaki iki büyük rakı bitmiş, Şinasi'nin getirdiği rakıyı da açmışlardı. O şişe de bitmek üzereyken, Erkan'ın dışında hepsi yamulmuştu, artık konuşurlarken ağzılarından çıkan laflar anlaşılmıyordu. Tuvalete gitmeye kalktıklarında da, ağır çekimde ve yalpalayarak yürüyorlardı. Şinasi zaten zom olmuştu, tuvaletten geri geldiğinde masaya ulaşamadı bile, en yakın koltuğa zor attı kendini. Koltukta sızdı sızacak durumdaydı. Kayınpederimle Kadir de yanyana oturdukları için, birbirlerine yaslanıyordu sürekli. Hatta tuvalete bile birlikte gidip geldiler, birbirlerine destek olarak. Bir tek Erkan'da yamulma falan yoktu, eve ilk geldiği gibi duruyordu, o da hemen hemen hiç içmediğinden dolayı.

Bir ara Erkan da tuvalete gitmek için kalktı. O anda dikkatimi çekti, Pantolonunun önü kabarıktı. Çadırı dikmemişti, fakat kalkmış yarrağını bacağına doğru yan yatırmıştı. Yarağı, sanki cebinde salatalık varmış gibi duruyordu. Kayınpederimle Kadir'in arkasından, bana yine gülümseyip göz kırparak gitti. Daha banyonun kapısını açar açmaz bana seslendi, "
Hümeyra canım, havlu yere düşmüş ıslanmış, temiz havlu varmıydı?" diye.

"Getiriyorum hemen!" diyerek kalktım, dolaptan temiz havlu aldım götürdüm. Ama gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Erkan banyonun kapısı açık olduğu halde, çıkarmış yarağını şarıl şarıl işiyordu. Ben de kapının ağzında elimde havluyla dikilmişim, hayretle Erkan'ın yarağına bakıyordum. Yarağını yandan görüyordum. Yarağının boyu abartısızdı, fakat eğriydi! Eğri derken, Kangal sucuğun yarısı gibi eğriydi. İlk defa öyle bir yarak görüyordum. Şimdiye kadar gördüklerim nerdeyse cetvel gibi dümdüzdü. Amımın karıncalanmaya başladığını hissettim.

Tam işemesi bittiğinde, beni farketmesin diye geri koridora kaçacaktım ki,

"Hoşuna gitti mi?" diyerek bana doğru döndü ve yine gülümseyerek göz kırptı. Ve benim şaşkın bakışlarım altında yarağını lavaboda yıkayıp, havluyu istedi. Şaşkın şaşkın girdim banyoya, havluyu verdim. Yarağını havluyla kuruladıktan sonra yarağını geri pantolonuna koyup, havluyu kirli sepetine attı. O anda farkettim lavabonun yanındaki havlu tertemiz ve kuruydu, yani yere düşüp ıslanmamıştı. Sırf yarağını göreyim diye havlu götürmemi istemişti. Ve yarağı hoşuma gitmişti. O yarağın amıma götüme girdiğini hayal ediyordum ki, Erkan götümü avuçlayıp,
"Umarım bu gece hemen uyumazsın canım!" dedi ve beni banyoda öyle şaşkın şaşkın bırakıp, salona gitti.



Erkan banyodan çıktıktan sonra, ben bir iki dakika daha kaldım. Halen şaşkınlıktan ve heyecandan dizlerim titriyordu. Elimi yüzümü yıkadım kendime gelmem için, sonra ben de salona geçtim. Erkan, zaten yamulmuş kayınpederimle ve Kadir'in kadehlerini yeniden doldurmuş,

"Hadi beyler kaldırın, şerefe, en kötü günümüz böyle olsun!" diyerek, onları iyice zom etmek için gaz veriyordu. Geldiklerinde yanlarında getirdikleri şişe de bittiğinde, Erkan kayınpederime,

"Biz artık kalkalım, ben elemanları evlerine bırakayım! Bak rakı da bitti zaten!" dedi, boş rakı şişesini tepesi aşağı çevirip sallayarak. Ama kayınpederim,

"Yok yav, valla mı? Harbi bitti mi? Dur, dur, bir şişe Viski olacaktı odamda... Almanya'daki biraderin hediyesi... Onu getireyim!" diye kalktı. Ama ilk adımında sendeledi, düşecek gibi oldu. Erkan kalktı hemen, koluna girdi kayınpederimin. Kadir ise kahkahalarla gülüyordu kayınpederimin haline, ama kendi hali daha berbattı, sandalyeden düştü düşecek gibi oturuyordu.

Erkan kayınpederimle bir iki adım ilerledi, ama kayınpederimi zapt edemiyordu. Hemen ben de kalktım yardıma, bir koluna da ben girdim kayınpederimin. Odasına kadar gitmeyi bırak, ilk boş koltuğa kadar anca gidebildik. Kayınpederimi koltuğa oturtmak zorunda kaldık. Kayınpederim koltuğa yayıldı, doğru düzgün oturamıyor, ama halen,

"İçerde Viski var, Viski içeceğiz daha!" diyordu. Erkan da,

"Tamam, ben getiririm, sen otur!" diye geçiştirmeye çalışıyordu. Kayınpederim bozuk plak gibi, 

"Viski'm nerde kaldı yav? Getirsenize Viski'mi!" diyordu. Meğer sarhoş avutmak ne kadar zormuş. Erkan baktı olacak gibi değil, bana göz kırparak,

"Hadi canım, şu Viski'yi bulup getirelim!" dedi. "Tamam!" dedim. Ben önden, Erkan arkamdan kayınpederimin odasına gittik.

Ben Viski'nin yerini biliyordum, bir defa kayınpederimin odasını temizlerken dolabın birinde görmüştüm. Tam dolaba yönelmiştim ki, Erkan aniden kolumdan tuttuğu gibi, beni ellerim yatağa gelecek şekilde domalttı. Eteğimi belime topladı, külodumu yana çekti, fermuarını indirip yarağını çıkardı, amıma bir seferde kökledi. Bir eliyle omzumdan, diğer eliyle kasığımdan tutup, hızla gidip gelmeye başladı. Fakat nasıl şiddetli ve hızlı pompalıyordu öyle, beynim kafatasımdan dışarı fırlayacak gibi hissediyordum. 2-3 dakika demeden ben orgazm olup boşalmıştım. Heyecandan ve zevkten dizlerim, kollarım zangır zangır titriyordu. Sanki ayağımın altından yer çekiliyordu. Kollarımın da dermanı kalmamış, yapışmıştım yatağa. Erkan son bir kez kökleyip, amımı doldurdu dölleriyle. Yarağını amımdan çıkarıp, beni çevirdi ve yarağını ağzıma verdi. Yalatıp temizlettikten sonra yarağını geri pantolonuna soktu ve fermuarını çekti. Sonra da hiç birşey olmamış gibi,

"Viski nerede?" diye sordu.

Ben böyle kısa ama şiddetli sikiş görmemiştim, adam 3 dakikada sikip bitirmişti beni. Zorla ayağa kalkabildim. Dolaptan Viski'yi çıkardım, verdim. Başka da bir şey konuşmadan odadan çıktık. Salona vardığımızda, Kadir de oturduğu sandalyeden kalkmış, kayınpederimin yanındaki koltuğa yayılmış, sızmıştı. Kayınpederim ise, gözlerini açacak hali yoktu, fakat halen durmadan Viski'sini soruyordu. Erkan,

"Bak getirdim Viski'ni!" deyip, bir bardak doldurup uzattı kayınpederime. Kayınpederim elini uzattı, ama bardağı tutamadı. Bardağı görmüyordu bile. Bunun üzerine Erkan kendi eliyle içirdi, kayınpederimin üstüne başına dökülmesin diye, yine de birazı dökülmüştü. Kayınpederim bir bardak daha istedi. Erkan da,

"Tamam, doldurup getireyim!" dedi, ama doldurmadı, bardağı masaya bıraktı. Erkan'la oturduk sandalyelerimize. Hiç konuşmadan gülümsüyorduk birbirimize. Arada kayınpederime bakıyorduk, sızdı mı diye. Öbür ikisi zaten horul horul uyuyordu.

5-10 dakika geçmeden kayınpederim de sızmış, horlamaya başlamıştı. Erkan kalktı yanıma geldi, elimden tuttu, elimi öptü,

"Hadi prenses, bana yatak odanı göster!" diyerek kaldırdı beni. Elinden tuttum, adeta sürüklercesine götürdüm odama. Yatağımın yanında, ayakta öpmeye başladı beni. Rahat bir yarım saat kadar ayakta sarılıp, birbirimizi okşayarak ateşlice öpüştük. Dudaklarımdan sonra boynumu boğazımı öptü, yaladı. Tişörtümü çıkardı, ben de sutyenimi çıkardım. Göğüslerimle ilgilendi epeyce, öptü, kokladı, yaladı, emdi. Göğüslerimi emerken, aynı zamanda da eli eteğimin altından götümün okşuyordu. Amımın içine halen Erkan'ın dölleri duruyordu. Döllerin bir kısmının da külodumun alt kenarlarından bacaklarıma doğru süzüldüğünü hissedebiliyordum.

Önümde çömelip göbeğimi öptü, yaladı. Sonra eteğimin yanlarındaki fermuarlarını indirip, eteğimi düşürdü yere. Karşısında şimdi sadece altı ıslak külotla duruyordum. O giyinikti ve halen önümde çömelikti. Külodumun kuru kısmının üstünden amımı öptü, kokladı, acıtmadan hafif hafif ısırdı. Elimi atıp külodumu indirmek istediğimde elime vurdu, hemen geri çektim elimi. Beni döndürdü, yine külodumun üstünden götümün yanaklarını öptü, kokladı, ısırdı acıtmadan. Sonra doğrulup, kıçıma şaplak attı ve
"Git güzelce yıka gel amını!" dedi.
"Tamam!" deyip, dolaptan geceliğimi alıp üstüme geçirdim ve salonun kapısından bizimkilere baktım. Üçü de bıraktığımız gibi horlaya horlaya uyuyordu. Gittim banyoya, külodumu çıkarıp kirli sepetine attım. Amımı (ve belki sikmek ister diye götümü de) şampuanla bir güzel yıkadım, amımın içine ılık su tuttum, döllerden arındırdım.

Yatak odama döndüğümde, Erkan da çırılçıplak soyunmuş, yatakta sırt üstü yatıyordu. Kalkmış yarağını sıvazlıyordu. Geceliğimi çıkarıp, yanına yatacağımda, yatağa çıkmamı ve yatağın tahta başlığından tutunup, yüzünün üstünde ayakta durmamı istedi. Dediği yaptım, bacaklarımı ayırmış, tam yüzünün üstünde duruyordum. Alttan amımı seyretti bir süre. Elini kaldırıp, başparmağıyla amımın dudaklarını okşadı. Sonra başlıktan tutunarak yavaşça yüzüne doğru çömelmemi istedi. Çömeldim.
"Biraz daha çömel, amını ver ağzıma!" dedi. Biraz daha çömeldim. Erkan'ın dudaklarıyla amımın dudakları birleşmişti şimdi, amımla öpüşüyordu. Sonra dilini çıkardı, amımın dudakları arasında gezdirmeye başladı. Başparmağı da klitorisimi okşuyordu. Orgazm olmak üzereydim. Dili şimdi göt deliğimle amımın arasındaki bölgeyi yalıyordu. Oramın yalanmasından bukadar çok tahrik olacağımı bilmiyordum, inleyerek ve kasılarak orgazm olup boşaldım. Yüzüne oturup kalakalmıştım öylece.

Erkan amımın akan sularını da yaladıktan sonra altımdan çıktı. İndi yataktan. Beni de indirdi. Yatağın öbür tarafına geçtik ve makyaj masamın sandalyesini biraz geri çekti, oturdu. Yarağını eliyle dik tutarak,

"Hadi, otur!" dedi. Tam yüzüm ona gelecek şekilde, bacaklarımı ayırıp oturacaktım ki,

"Hayır, arkanı dön, bacaklarını birleştir, sandalyeye oturur gibi otur!" dedi. Arkamı döndüm ona, öne doğru hafif eğilerek yanaştım kucağına. Eliyle tuttuğu yarağını amıma yerleştirdi ve "Otur şimdi!" dedi. Doğruldum ve oturdum. Taşaklarına kadar almıştım amıma. Yarağı yay gibi eğri olduğu için, amımın içinde şimdiye kadar hiç bir yarağın değmediği bir noktaya değiyordu bu pozisyonda. Ve varlığını bile bilmediğim bir noktamı uyarıyordu.

Makyaj masasının aynasından, yüzümü, göğüslerimi ve vücudumun göbeğime kadar olan kısmını görebiliyordum. Dik bir şekilde oturup kalkmaya başladım. Kendi kendimi sikiyor gibiydim. Ama zıplayamıyordum, bir kolunu belime sarmıştı sımsıkı, sadece birkaç santim yükselip oturuyordum. Diğer elini de klitorisime atıp okşamaya başlayınca, orgazm olacağımı hissettim. Şimdi beni kendine çekerek, o azıcık oturup kalkmamı da engellemişti. Ben de kucağında kalçalarımı ağır ağır kıvırmaya başladım, değirmen taşı gibi döndürüyordum. Aynadan, yüzümün şekilden şekle girerek aldığı ifadeyi görerek, sessiz sessiz orgazm oldum, boşaldım. Halen beni sımsıkı tutuyordu. Amımın suları yarağına akmaya başlayınca bıraktı beni.

O birşey demeden kalktım kucağından, hemen diz çöküp, yarağını yalamaya başladım. Ama fazla yalattırmadı, ayağa kaldırdı beni. Kendi de kalktı sandalyeden. Beni yatağın tam kenarına oturttu. Sonra da ayak bileklerimden tutup, havaya kaldırdı ayaklarımı. Şimdi sırtım yatağa yapışmış, bacaklarım havadaydı ve iki eliyle iki ayak bileğimi tutuyordu. Ayak bileklerimi bana doğru ittirip, götümün yükselmesini sağladı. Geriye takla atacakmışım gibi duruyordum bu pozisyonda. Fakat böylece göt deliğim tam eğri yarağının hizasına gelmişti. İki ayak bileğimi sağ eline aldı, sol eliylede yarağının kafasını, iyice ortaya çıkmış göt deliğime yerleştirdi. Ve belini ileri oynatarak götüme soktu. Yarağının hepsi götüme girince, iki eliyle iki ayağımı ayrı ayrı tutup göğsüne koydu. Ayak tabanlarım göğsüne değiyor, dizlerim şimdi yay vazifesi yapıyordu.

Sonra da bacaklarımın kasıklarımla birleştiği yerlerden iki eliyle tutup kendine çekerek, götümü sikmeye başladı. Götüme her köklediğinde, yay gibi esniyordum. Götüm bir yükseliyor, bir iniyordu. Bu şekilde götümün sikilmesi değişik bir zevk veriyordu, ama benim için zor bir pozisyondu. Boynum ve belim ağrımaya başlamıştı. Bunu ona söylediğimde durdu ve

"Domal ozaman!" dedi, yarağını götümden çıkardı. Hemen ayaklarımı göğsünden indirdim ve yatağın üstünde dört ayak domaldım.

"Biraz geri gel, yatağın kenarına yanaş iyice!" dedi. Dört ayak olduğum halde geri kaydım, dizlerim yatağın kenarına gelene kadar.

"Tamam, iyi böyle!" dedi. Yanaştı arkama. Daha tam kapanmamış göt deliğime soktu yarağını tekrar.

Ve kasıklarımdan tutup pompalamaya başladı götüme. Daha kalın yaraklar yemiş götüme, Erkan'ın eğri yarağı çok rahat girip çıkıyordu. Götüm hiç acımadığı gibi, şimdi daha çok zevk alıyordum götümün sikilmesinden. 20-25 dakika sikti götümü. Hatta ben bir ara orgazm olmaya yaklaşmıştım. Götümü sikerken amımla da oynasa, kesin orgazm olacaktım. Ve bir kez daha orgazm olmak istiyordum o anda. O ellemeyince, ben attım elimi amıma. Fakat anında elimi tutup çektirdi amımdan. Götüme daha hızlı ve seri pompalamaya başladı. Yatağın başlığı şimdi duvara durmaksızın 'Tak, tuk!' vururken, taşakları da aynı hızda amıma çarpıyordu. Orgazm olmaya iyice yaklaşmıştım. Artık ben de götümü onun kasıklarına doğru vuruyordum ki, aniden durdu, yarağını götümden çıkarıp amıma soktu. Ve deminki hızda amıma pompaladı. Amıma birkaç girip çıkmasıyla orgazm oldum boşaldım. Benden hemen sonra da o boşalttı döllerini amıma.

İkimiz de terden yapış yapıştık. Biraz amımın içinde durdu. Kendimize gelince çıktı amımdan. Biraz uzandık. Öpüştük bir süre. Sonra kalktı, giyinmeye başladı.

"Gidiyormusun? Gitme, birlikte uyuyalım!" dedim. "
Çok isterdim, ama olmaz! Ben de diğerleri gibi salonda yatacağım!" dedi. Giyindikten sonra da,

"Kocan olacak o serseriye çok fazlasın prenses!" deyip, alnımdan öptü, ışığı ve kapımı kapatıp, salona yatmaya gitti. Ben de temiz bir külotla geceliğimi giydim, yattım. Yine kayınpederim sayesinde, Karizmatik bir erkekle, ilginç bir sikiş deneyimi yaşamanın hazzıyla, gayet mutlu ve huzurlu bir şekilde uyudum.