Hotwife etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hotwife etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tehlikeli Tez 7

 

Tehlikeli Tez

Önceki bölümler;

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 3

Bölüm 4 

Bölüm 5

Bölüm 6 

 

Bölüm 7

 

Sonraki birkaç gün hızla geçti ve ne olduğunu anlamadan Perşembe günü gelip çattı. O günün erken saatlerinde bir anketi tamamlamıştım ve bir tane daha yapmayı umuyordum, ancak o kız işe gelmemişti. 


Ana salonda bir müşteriye içecek dağıtırken, bir adamın dizine oturan genç bir hafif zeytin tenli kadının bana baktığını fark ettim. Normalden daha fazla bir göz teması kurmuştuk. Başımı çevirsem bile, dönüp baktığımda hâlâ açık açık bana bakıyordu. Bu biraz rahatsız ediciydi, ama kulüpteki kızların çoğunun tuhaf olduğunu biliyordum, bu yüzden bunu görmezden geldim. 


Ne var ki, otuz dakika sonra, kısa bir mola vermek için soyunma odasına girdiğimde onunla karşılaştım.


Birkaç saniye boyunca birbirimize garip garip baktık. Bu süre içinde ona dikkatlice bakabilmiştim. Kendi boyumda ve yapımdaydı, omuzlarına dökülen dalgalı saçları ve dolgun dudakları vardı. Gözleri tehditkâr olmasa da, yine de bir miktar rahatsızlık yaratan sabit bir bakışla bana dikilmiş gibiydi.


"Merhaba, ben Defne ," dedi. Sesini etkileyici ve tatlı buldum.


Şaşırmıştım. 


“Defne mi?” dedim Türkçe


“Evet. Tek sen misin sanıyordun” derken gülüyordu.


“Ben Ebru,” diye karşılık verdim ve elimi uzattım. Elimi tutup hafifçe okşadı ve tutmaya devam etti. Yirmili yaşlarının başında olduğunu tahmin ediyordum, ama tavırları beni korkutuyordu.


"Çok güzelsin," dedi, üzerimdeki kıyafetin içine tıkıştırılmış vücuduma bakarken.


"'Hadi ama!" diye hemen karşılık verdim, ama bu genç kızda beni hem tedirgin eden hem de heyecanlandıran bir şeyler olduğunu fark etmiştim. 


Belki güzel, pürüzsüz karamel teni, sesi ya da delici bakışlarıydı. 

Belki de aynı ülkeden olmamızdı. Ne olduğunu tam olarak kestiremiyordum, ama göğüs uçlarımın sertleştiğini ve bacaklarımın arasında hafif bir karıncalanma hissettim.


"Seni tanımak isterim. Birlikte biraz zaman geçirelim," dedi tutkuyla. Bu beni daha da gerginleştirdi. Bu sözleri nasıl yorumlayacağımı bilemediğim için arkamı dönüp uzaklaştım. Her ne kadar kendimi çocukça hissettirdiyse de, bu mesafeye ihtiyacım vardı.


Defne benim gibi değildi. O burada doğmuştu. Annesi Türk babası ise, ispanyoldu. Bu ona sahip olduğu o benzersiz ten rengini vermişti. Ona hissettikleme anlam veremiyordum. Yine de kendime gelmeliydim.


Sonraki birkaç saat boyunca odada çalıştım. 


Arada sırada Defne'nin bir müşteriyle oturduğunu ya da bir şeyler almak için arka odaya gittiğini fark ettim. Bu zeytin renkli kızın aklıma girdiğine hiç şüphe olmamasına rağmen, mesafeli davranmaya çalışıyordum. Kısa bir molayı yeni bitirmiş, makyajımı tazeliyordum ki, uzun aynada Defne'nin arkamdan yaklaştığını gördüm.


"Sana bayılıyorum," dedi, ben tabureden kalkıp arkamı döndüğümde.


“Saçmalama,” diye cevap verdim. Kızın aniden tepeden, açıktan yaklaşması büyüyü bozmuştu.


“Özür dilerim. Belki pervasız davrandığımın farkındayım, ama ben biraz çılgınım. Seni çok çekici buluyorum,” dedi beni hazırlıksız yakalayan çok içten bir tavırla.


"İşe dönmem gerekiyor," diye cevap verdim ve hızla yanından geçip gittim.


“Lütfen. Bu gece gitmeden önce konuşalım," diye arkamdan seslendi, ama ben onun isteğini kabul etmeksizin yürümeye devam ettim.


Gecenin geri kalanını garsonluk yaparak ve bilerek Defne'yi görmemeye çalışarak geçirdim. Kızın çok güzel ve heyecan verici olduğunu kabul etmek zorunda kalsam da, aynı zamanda tuhaftı ve içimdeki profesör işime odaklanmak istiyordu.


Soyunma dolabının karşısında kıyafetimi değiştirirken arkamda bir hareket hissettim. Üzerimde sadece bir tanga varken dönüp baktığımda Defne karşımda hâlâ dans kıyafetiyle duruyordu. Hiç konuşmadan bir adım öne çıkıp beni omuzlarımdan yakaladı ve öptü. Yaşadığım şaşkınlık Defne'min dilini ağzıma sokmasına imkân vermişti ve sonraki birkaç saniye öpüşmüştük.


“Ne!?! Hayır!” diye haykırdım sonunda ayrıldığımda. Hızla etrafıma bakındım, kimsenin bakmadığını görünce rahatladım.


“Dudakların çok tatlı,” dedi bana, sözlerimi duymazdan gelerek.


"Lütfen beni yalnız bırak," diyebildim, olay çıkarmak istemiyordum ve gitmek için sabırsızlanıyordum.


Bu sözler Defne üzerinde etkili olmuşa benziyordu, çünkü geri çekildi. 


Ama ben hızla giyinip giderken bana bakmaya devam ediyordu. 


Eve dönerken takside, o tuhaf kızı ve vücudumda yarattığı şaşırtıcı etkiyi düşündüm. Daha önce hiç başka bir kızla bir deneyim yaşamamıştım, aslında bunu hiç düşünmemiştim bile, ancak son birkaç saat içinde kesinlikle zorlanmıştım.


Eve döndüğümde Alper beni bekliyordu. Ona kulüpte elle taciz edildiğime dair imalarda bulunarak bir kez daha tahrik etmeye başladım. Çabucak etkili oldu. Beni kucakladı ve yuvarlanıp uykuya dalmadan önce boşaldı. 


Uzun günün yorgunluğuna rağmen hâlâ azmış olan ben, akşamı ve Defne'yi düşünerek parmağımla klitorisimi yavaş yavaş okşamaya başladım.


********


“Ne durumdasın? Kaç tane daha var?” dedi patronum ertesi gün. 


Beni ofisine çağırmış ve veri toplama işinin son durumu hakkında bilgi istemişti.


“On üç kişiyle görüştüm ve daha on bir kişi var,” diye açıkladım. Patron benim kızlarla bu kadar hızlı çalışmama şaşırmıştı, çünkü benimle daha uzun süre birlikte olmayı umuyordu. Öncelikle, hem bir garson hem de özellikle bir dansçı olarak iş için iyiydim. Ayrıca, hâlâ benden hoşlanacağına dair umutları vardı ve bunun zaman alacağını biliyordu.


"Bu gece onları rahatsız etme. Çok yoğunuz ve dikkatlerinin dağılmasını istemiyorum," dedi.


“Ama sadece hafta sonları çalışan kızlara ihtiyacım var,” diye cevap verdim.


“Sadece bekle. Gelecek hafta sonu yaparsın,” dedi bana.


"Tamam," diye cevap verdim umutsuzca. Sürekli okul ve kulüp döngüsünden yorulmuştum ve bu işi bir an önce bitirmek istiyordum.


“Bu arada bu gece dans etmene ihtiyacım olacak, hazır ol,” dedi.


“Tamam,” diye cevap verdim, piste bakarak, onunla tartışmanın anlamsız olduğunu biliyordum.


“Al bakalım. Yorgun görünüyorsun,” dedi ve çekmeceden iki küçük hap çıkardı.


"İki mi?" diye sordum endişeyle.


"Bir şey olmaz. Eminim iyi gelecektir," diye cevap verdi. Rutin olarak, kendimi bitkin hissettiğimde Roland'dan hap almaya gidiyordum. Bu yüzden bunu neden verdiğinden emin değildim, ama hapları açık avucuma koymuştu bile...


Dışarıda su içmek için bara gittiğimde Roland elimdeki hapları gördü.


“İki tane mi?” diye sordu.


"Evet, sanırım. Sam sorun olmadığını söyledi," dedim ona.


“Bak, birini şimdi al, diğerini sonraya sakla,” diye öğüt verdi Roland.


Başımı sallayarak onun tavsiyesine uydum ve birini yutup diğerini ona uzattım. 


Saat tam dokuz buçukta patronu görmeye çağrıldım ve dans için hazırlanmamı söylediler. Aslında bu bir sürpriz değildi ve çıkarken durup Roland'a haber verdim.


“İşte. Şimdi tam zamanı,” dedim ve yardımcı olacağını bildiğim ikinci hapı aldım.


Hapı içtim ve üstümü değiştirmeye gittim. 


Yirmi dakika sonra geri döndüğümde hemen sahneye çağrıldım. Dans ederken Defne'ın iki iri yarı adamla oturduğunu fark ettim ve onlarla konuşurken sahneyi işaret ettiğini gördüm. Çıplak göğüslerimin sergilendiği ikinci şarkı sırasında, adamlardan biri ayağa kalkıp sahnenin önüne doğru ilerledi. Ben ona yaklaştığımda, geniş göğüslü ve büyük kolları olan birisi olduğunu açıkça anlayabiliyordum. İtaatkâr bir şekilde eğilerek adamın parayı g-string'imin içine koymasına izin verdim. Başımı kaldırdığımda adamın yüzünde ince bir tebessümle bana baktığını gördüm.


“İşin bittiğinde buraya gel” dedi.


“Tamam,” diye cevap verdim. Adamı muhtemelen Defne'nin kışkırttığını biliyordum, ama geçen sefer müşterilerden uzak durma konusunda aldığım ders hâlâ aklımdaydı.


Gruba katıldığımda Defne ile  göz göze gelmekten kaçınamadım. 

Çabucak içkiler ısmarlandı ve Defne sohbete katılırken, kendime yaklaşan adamın adının Mark, arkadaşının adının da Ed olduğunu öğrendim. Adamlar her ne kadar kabaysalar da yine de saygılıydılar ve Defne küçük masada güvenli bir şekilde karşımda oturduğu için rahatlayabildim.


Sonraki bir saat boyunca birkaç içki içtik ve Defne ile Ed iki kez arka odaya gittiler. Mark içmekten ve konuşmaktan memnun görünüyordu ve ben onun yerine, uyuşturucunun ve alkolün etkileri beni kendimden geçirirken, elinden geldiğince sohbeti sürdürmeye çalışıyordum.


En sonunda Mark vaktin geldiğine karar vererek beni ayağa kaldırdı. Kısa bir süre ana odada kalmaya ikna etmeyi düşündüm, ama arkadaşı ve Defne özel odayı kullandıkları için bu işin peşini bırakmaya karar verdim. Arka tarafta sadece bir çift daha vardı ve Mark onları odanın karşı tarafına yönlendirip karanlık bir köşeye yerleşti. İlk yeni şarkıda bana başıyla işaret edince dans etmeye başladım. Ana odada sohbet ettiğimiz süre boyunca adama karşı belli bir güven duygusu geliştirmiştim, bu yüzden dans ederken oldukça rahattım.


İlk iki şarkı boyunca Mark'ın elleri vücudumda hep emniyetli yerlerde durmuştu; kalçalarım, bacaklarımın ön kısmı ve omuzlarım. Mark'ın bacaklarının arasında hareket ederken ona baktığımda bana keyifli bir gülümsemeyle gülümsüyordu. İkinci şarkı bittikten sonra Mark bana biraz durmamı söyledi ve göğüslerim açıkta kalacak şekilde dizinin üzerine oturttu. Sırtım kapıya dönüktü, ancak Mark'ın gözlerinin arkamdan baktığını fark ettim ve hızla döndüğümde Defne ve Ed'in bize doğru geldiğini gördüm. Saniyeler içinde sandalyeler gevşek bir çember oluşturacak şekilde yerleşmiş  ve Defne dans etmeye başlamıştı.


Arkadaşının aksine Ed çok daha agresifti, ama Defne bu tavırdan rahatsız olmuş gibi görünmüyordu. Elleri kıçından göğüslerine doğru hareket etti ve öne doğru eğildiğinde göğüs uçlarını yalayıp emdi. 


Sonra, Defne sırtını Mark'ın göğsüne dayayıp kolunu boynuna doladığında, parmaklarının g-string'le kaplı amcığının üzerinde gezinmesine izin vermişti. Mark'a doğru baktığımda, onun beni dikkatle izlediğini gördüm ve arkadaşının onun kafasına başka şeyler soktuğundan endişelenmeye başlamıştım.



Endişelerimde haklıydım çünkü kısa bir süre sonra Mark bana dans etmemi söylediğinde, elleri çok daha cesurca hareket ediyordu. Defne de dans ediyordu ve bu durum benim için daha da zorlayıcı oluyordu. Elleri belimden başlayıp yavaşça yukarı doğru ilerledi, omuzlarımı hareket ettirerek kurtulmaya çalışsam da temasını sürdürdü. Neyse ki dokunuşları nazikti ve acı vermiyordu. 


Hatta ne yaptığını bildiğini kabul etmek zorunda kaldım.


Şimdiye kadar Ed, parmaklarını Defne’ın g-string’inin altına sokmuş, onu okşarken Defne zevkle inliyordu. Mark ise beni benzer bir pozisyona getirmeye çalışıyordu ama niyetini anlamıştım ve ayakta kalmaya çalışıyordum.


"Görünüşe göre vahşi olanı ben kaptım," dedi Ed şarkı bittiğinde.


Defne, "Ama güzel olan o," diye karşılık verdi.


Mark ise, "Harbiden iyi. Üstelik de çok güzel," dedi. Sesindeki içtenlik beni etkilemişti. Aslında, bu köhne kulübe yakışmayan bir gurur hissetmiştim.


Her ikimiz de erkeklerimizin dizlerine oturmuş, bir sonraki dansı bekliyorduk. Mark’ın elleri yavaşça bacaklarımın üst kısmına doğru ilerledi. Parmak uçlarıyla küçük daireler çizerek bacaklarımın birleştiği yere doğru yaklaşıyordu. Devam etmesine izin veriyordum ama çok yaklaştığında onu durdurmak zorunda kalacağımı biliyordum. Dokunuşunun yumuşaklığı ve beklenti, tüylerimin diken diken olmasına neden oluyordu.


Nihayet, g-string’in bacağımla buluştuğu noktaya geldi. Onu durdurmak için kendimi hazırlasam da parmak uçlarının hareketi aniden kesildi.


Yeni bir şarkı başladığında Defne, Ed’in bacakları arasında ayağa kalktı. Kısa süre sonra Ed’in elleri onun üzerindeydi ve bu bir danstan çok bir elleme seansına dönüşmüştü. Yanımda kıvranan Defne’ın görüntüsüne kayıtsız kalamıyordum. Göğüs uçlarımın sertleştiğini hissediyordum.


Çok geçmeden Defne, kalçasını Ed’in kasıklarına dayayıp ona sürtünmeye başladı. Her şey o kadar gerçek ve yakındı ki gözlerimi başka tarafa çeviremiyordum. Amımın ürperdiğini ve göğüs uçlarımın uyarıldığını hissediyordum.


Tam o anda Mark’ın parmakları g-string’imin üzerinde hareket etmeye başladı. Soluk soluğa ona bakarken elini tutmaya çalıştım ama güçlü ve ısrarcı bakışları karşısında tutuşumu gevşettim. 

Parmak uçlarıyla yavaş daireler çizerek kumaşın arasından amımı bulmuştu ve aşağı yukarı hareket ettirmeye başlamıştı. 


Klitorisimin yerini tam olarak bulmuştu ve her dokunuşunda daha da tahrik oluyordum. Defne’ı izlerken ses çıkarmamak için dudağımı ısırıyordum.


"Devam et, neredeyse boşalacağım," dedi Ed şarkı bitmek üzereyken.


Defne sorunsuzca bir sonrakine geçerken, Ed’in yüzünün buruştuğunu ve sonra aniden ağzının açılıp kalçalarını öne doğru ittiğini gördüm. Sadece birkaç saniye sonra sandalyesine yığıldı ve yüzünde hoş bir gülümseme belirdi.


Mark’ın pantolonunun içine boşaldığını fark ettmiştim. 


Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım ama bu durum beni heyecanlandırmıştı. Orgazma çok yakın olduğumu fark ettiğimde dehşete düştüm ama Mark konuştuğunda rahatladım.


"Ben de isterim," dedi ve elini kalçalarımı hafifçe okşamak için kullandı.


Adamın bacaklarının arasında vücudumu hareket ettirmesine izin verirken, birden kalçalarımı müziğin ritmine göre hareket ettirmeye başladım. Gözlerim kapalıyken yarrağını bulmaya çalıştım, ta ki amıma bastırdığını hissedene kadar.


"İşte bu," diye inledi Mark, iyi bir ritim yakalamıştık.


Parmakları g-string’imin kenarına doğru hareket ettikten birkaç saniye sonra kumaşın altına girdi. Nedense, onun istediği gibi davranmasına izin vermiştim. Parmaklarının uçları hızla ıslak amcığımı bularak, doğru basınçla klitorisime dokunmaya başladı. Her an orgazma ulaşabileceğimi biliyordum.


"Bu amcık ne hale gelmiş böyle?" diye sordu Mark.


“Hadi bebeğim,” diye fısıldadı Defne, bu beni daha da tahrik etti.


Sadece birkaç saniye sonra Mark kendini bana doğru itti ve tıpkı Ed gibi yüksek sesle homurdandı. Parmakları klitorisimin üzerinde hareket etmeyi sürdürdü ve diğer eliyle meme ucumu sıkıştırdığında orgazmım gerçekleşti.


"AHHHHHHH!.....OHHHHHHH... HAAAARRRIKAAAAAAaaaa.." diye haykırmaya başlamıştım zevk dalgası beni vurmuştu.


Mark orgazmımı uzattı, ta ki çok hassas hale gelene kadar. "Yeter artık, lütfen," diye yalvardım, vücudum onunkine yaslanmıştı.


Gözlerimi açtığımda diğerlerinin bana baktığını gördüm ve anında gerçeklik ve utanç yüzüme çarptı. 


Hızla doğrulup giysilerimi düzeltmeye başladım.


"Gitmeliyim," diye mırıldandım, gözyaşlarıma hâkim olamayarak soyunma odasına doğru koştum.


Defne birkaç dakika sonra yanıma geldiğinde dolabımın önünde oturmuş üstümü değiştiriyordum. İşlerin çok ileri gittiğini ve oradan uzaklaşmam gerektiğini biliyordum. Bu ben değildim ve hiçbir iş saygınlığımı tamamen yitirmeye değmezdi.


“Bebeğim, iyi misin?” diye sordu Defne tatlı sesiyle.


“Ben... kendimi iyi hissetmiyorum. Gitmem gerek,” diye cevap verdim, giysilerimi çekiştirirken.


Defne, "Al bakalım," dedi ve bir deste yirmiliği yanıma koydu. Endişesini ifade eden son bir bakış attıktan sonra yürüyüp gitti.


Taksiyle eve dönerken olanları düşünmek için zaman buldum. Bu geceki davranışımdan tiksinmiştim. Halka açık bir yerde bir yabancının beni orgazm olmam için manipüle etmesine izin vermiş, onu boşaltmak için para almıştım.


 Bu beni aslında alenen bir fahişe yapıyordu.


Orgazm olmak istemiştim. Mark’ı memnun etmek istemiştim ve bu beni aldatan bir eşten daha fazlası yapıyordu.


Taksi durduğunda, kot pantolonumdan çıkardığım parayla şoföre ödeme yaptım. Duygularım yeniden depreşti. Eve girmeden önce sakinleşmek için birkaç dakika dışarıda beklemek zorunda kaldım.


İçeri girdiğimde kocama kendimi iyi hissetmediğimi söyledim ve banyoya girerek uzun bir duş aldım.


“Bana neler oluyor böyle?” diye düşünürken gözyaşlarım suya karışıyordu.


Devam edecek...

 

Tehlikeli Tez 6

Tehlikeli Tez

Önceki bölümler;

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 3

Bölüm 4 

Bölüm 5

 

Bölüm 6

Öğleden sonra uyandığımda kulübün ve dün geceki seksin kokusu hâlâ burun deliklerimi dolduruyordu. Uzun bir duş alarak salona geçtim. Kocam televizyon izliyordu.


"Merhaba aşkım. Bugün izin günün olduğu için bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyordum," dedi bana heyecanla.


" Çok iyi olur," diye karşılık verdim. Alper'e fazla ilgi göstermediğimin farkındaydım. Bunu telafi etmek istiyordum.


Geç saatte kahvaltı yaptık. Öğleden sonrayı yakınımızdaki bir parkta geçirdik. Harika bir gündü ve küçük çocukların ebeveynleriyle birlikte oluşturduğu kalabalık, geçen hafta yaşanan olayların yarattığı kasırgadan kafamı uzaklaştırmama yardımcı olmuştu.


Eve dönünce bir şişe şarabı birlikte içtikten sonra, kulüpten hiç bahsetmeden nazikçe seviştik.


Pazartesi günü öğleden sonra, o akşam ne olacağını merak ettiğim için tedirginlik içindeydim. Pazar sabahı erkenden patronumla konuşmadan ayrılmıştım ve tam olarak neyle karşılaşacağımı bilmiyordum.

Neyse ki kulübe girdiğimde her şey yolunda görünüyordu ve doğrudan soyunma odasına gidip garson kıyafetlerimi giydim. İşimi bitirip bara yaklaştığımda patronumun benimle konuşmak istediğini öğrenmiştim.


Kafamda binbir düşünceyle patronumun ofisine doğru ilerledim. 


Kapı açıktı. Bir şey söylemeden önce boğazımı temizledim:


"Patron. Benimle konuşmak istediğini söylediler.”


“Otur,” diye cevap verdi bana bakmadan.


Koltuğa oturarak bacaklarımı sıkıca birbirine kenetledim ve adamın vereceği cevabı beklemeye başladım. Patronum başını kaldırıp,


“Geçen gece nasıldı?” diye sormadan önce birkaç dakika geçti.


“Yapmak istediğim şey bu değildi,” diye cevap verdim, sesimde biraz meydan okuma vardı.


"Hahaha evet biliyorum... ama sen iyi bir iş çıkardın. Seni tekrar çağırmam gerekebilir. Ama sana güvenebileceğimi bilmem gerekir," dedi, hoş olmayan bir sesle.


"Bilmiyorum..." diye söze başladım, ama hemen kesildim.


“Sana güvenebilir miyim?” diye tekrar sordu, bu kez sert bir sesle.


"Evet patron," diye yanıtladım yere bakarak.


Kulübü yönettiği bunca zaman ona her seferinde tek bir şeyle uğraşmayı öğretmişti. Bu yeni piliçten daha fazlasını talep etmenin onu ürküteceğini düşünüyordu.


“Güzel, yapabileceğimi biliyordum. Sana bir şey söyleyeyim. Dansçı olman, diğerleriyle daha kolay anlaşmana yardımcı olacak. Artık onlardan birisin. Şimdi onlarla sohbet et, daha fazla zaman geçir ve onları daha iyi tanı, sonra bilgilerini almaya başlayabilirsin”


Söyledikleri anında moralimi düzeltmişti. Başımı sallayıp gülümseyerek ayağa kalkarak odadan ayrıldım.


O esnada patronumun dans ettiğim geceyi ve müşterilerin memnuniyetini düşündüğünü tabii ki bilmiyordum. Her ne kadar yeni olsam da, patronumun benim bu kadar ileri gitmeme şaşırdığından da haberim yoktu. .


Yeniden dans etmeye hazır olmam gerektiğini şart olarak öne sürmesi, veri toplamaya başlayabileceğimin etkisini biraz kırmıştı. Yine de, bir şekilde, gecenin büyük bölümünü hedeflerime ulaşmak için gerekli bir görev olarak kabul edecektim. 


Evet!. Son yaptığım birkaç kucak dansında çok ileri gitmiştim. Ama bunun zamanımın kısıtlı olmasından ve aldığım alkolün etkisinden kaynaklandığını düşünüyordum. Yine de bu hiç bana göre değildi. 

Kesinlikle bunu tekrar yapmak zorunda kalmak istemiyordum. Bu nedenle, kızlarla olabildiğince hızlı ilerlemek önemliydi. 


Planım netti ve uygulaması da oldukça kolay görünüyordu.


Haftanın geri kalanında, heyecanla garson olarak çalışıp, her boş anımı sohbet ederek dansçıları tanımaya çalışmakla geçirmiştim.

  

Oldukça olumlu bir ilerleme kaydettiğimi düşünüyordum. Patronumun "onlardan biri olmak" konusundaki ifadesinin doğru olduğunu da kabul etmek zorundaydım. Artık onlara yaklaşmak çok daha kolaydı. Ayrıca, patronumun talepkâr olmamasından da memnundum. Aslında konuştuklarımızdan beri onu sadece bir kez görmüştüm. 


Keyfim yerinde sayılırdı.


Alper bile sakinleşmiş görünüyordu. Son birkaç gündür eve geldiğimde uyuyor olmasına rağmen, Pazartesi gecesi beni beklemişti. Ondan bir şeyler sakladığım için kendimi kötü hissediyordum. Fakat gerçeği söylersem anlamayacağını ve beni durdurmaya zorlayacağını da biliyordum.


Cuma gecesi kulüpte alışılmadık bir durgunluk olduğu için erken ayrıldım. Ayrılmadan önce patronumla birkaç dakika konuşma fırsatı yakalamıştım. 


Sonunda sorularımı ertesi hafta seçtiğim birkaç dansçı üzerinde deneyebileceğimi öğrenmiştim.  


Haber başımı döndürmüştü. Eve döndüğümde kocam hâlâ ayaktaydı ve yatağa gitmeden önce bir şeyler atıştırıp bir şeyler içtik.


O gece kocam, günlerdir ara verdiği sorularına geri dönmüştü. Kendimi çok iyi hissettiğim için ona dokuma ve tacizler ile ilgili bazı uydurma hikayeler anlatarak biraz tahrik ettim.


İşin aslı, ellemelerin çoğundan kaçınmak için kendimi nasıl konumlandıracağımı öğrenmiştim. Yine de kocamı azdırmış, bu da beni tahrik etmiş ve uykuya dalmadan önce ateşli bir şekilde sevişmiştik. Bu fantaziler bizi başka noktalara taşıyordu.


Cumartesi de yavaş başlamıştı. Bir kez daha erken ayrılabileceğimi umuyordum. Ancak saat dokuz sularında kalabalık akmaya başladı. Bir saat içinde öyle bir noktaya gelmişti ki, her yeni gelenle birlikte patronum tarafından çağrılacağımdan endişelenmeye başlamıştım.


O sırada iki kızın müşterileriyle birlikte arka kapıdan çıktığını fark ettim. Kulüpte çalışırken bunun daha önce birkaç kez olduğunu görmüştüm. İçimden bir ses bana bunun uzak durmam gereken bir konu olduğunu söylüyordu. Saat 22:30 olduğunda artık tehlikeyi atlattığımı düşünüyordum ki, patronumu görmeye gitmem söylendi.


“Dans etmen gerekiyor. Git giyin,” dedi bana aniden.


Geçen sefer benim varlığım kalabalığı coşturmuş ve kulüp son ayların en iyi gecelerinden birini geçirmişti. Patronum bunun tekrarlanabileceğinden umutluydu.


“Ama patron...,” diye sızlanmaya başlasam da, onun öfkeli bakışlarıyla sözüm yarıda kaldı.

"Cevap istemedim.. Hapını da al," diye bağırdı patronum, ilaç ve alkol karışımının benim çekingenliğime iyi geleceğini biliyordu.


Yenilmiş bir iç çekiş ve kabul edilmiş bir baş sallamayla dönüp odadan ayrıldım. 


Hemen dışarıda durarak duvara yaslanmıştım. Ne yapacağımı düşünürken tavana dalıp gittim.  

Çok az kalmıştı, diye düşündüm kendi kendime. Gelecek hafta veri toplamanın başlaması gerekiyordu ve şimdi de bu.


"Sikeyim!..." diye haykırdım sonunda. Soyunma odasına doğru ilerlerken elindeki tepsiyi barın üzerine bıraktım.


“Hey!” diye Roland arkamdan seslense de onu duymazdan geldim.


Yirmi dakika sonra uzun aynanın önünde durmuş, makyajımda son ayarlamaları yapıyordum. Kırmızı payetli bir g-string ve üzerine önden bağlanmış siyah bir babydoll giymiştim. Ayaklarımda ise baldırlarıma kadar uzanan ince bantlı kırmızı topuklu ayakkabılar vardı.


O sırada iri bir kız içeri girdi.


“Acele etsen iyi olur bebeğim, seni çağırıyorlar,” dedi.


"Teşekkürler," diye cevap verdim, bıkkınlıkla gözlerimi devirerek.


"Bebeğim, bu gece çok para kazanacaksın," diye karşılık verdi kız, bir yandan da vücuduma bakıyordu.


DJ'nin soyunma odasından çıktığımı fark etmiş olmalıydı çünkü dışarı adımımı atar atmaz adımı anons etmişti. 

Dakikalar sonra sahnedeydim. Tabii ki, daha önce olduğu gibi kalabalığın dikkati anında üzerime çekilmişti.


Sahneye çıkmanın, hareket etmenin ve üstümü çıkarmanın artık ne kadar kolay olduğuna şaşırmıştım. Bu durumdan kesinlikle memnun değildim, ancak işimde nasıl ilerleyebileceğimi düşünürken kendimi kayıtsız bir havaya bürünmeye zorluyordum.


Gösterişli bir şekilde sahnenin kenarına geldim, böylece sarkıntılık eden adamlar ellerindeki paraları g-string'imin içine sokabileceklerdi.  


Setimi bitirdiğimde hemen geri çekilerek sahnenin hemen dışında soluklandım. Patronum bu sefer bana daha önce olduğu gibi bir kota koymamıştı, bu yüzden kalabalığı azdırmak niyetinde değildim. Sonraki bir saat boyunca bir müşteriyle oturmaktan kurtulabilirdim. 


Gece yarısından hemen önce, üçüncü kez sahne performansımı tamamlamıştım bile.


"Patron seni istiyor," dedi barmen yaklaşırken.


Konuşmanın ne hakkında olacağını tahmin ettiğimden bir ürperti hissettim. Etrafta dolaşarak ve dikkat çekmeyerek akıllıca davrandığımı düşünmüştüm ama görünüşe göre planım işe yaramamıştı.


"Ne yaptığını sanıyorsun sen lan amcık?" diye bağırdı patronumun ofisine adımımı atar atmaz.


Benimle hayatım boyunca hiç bu şekilde konuşulmamıştı. İlk içgüdüm dışarı çıkmak yönündeydi. Aslında yarı yoldan dönmüştüm, ama kaçmak bana göre değildi. 


Derin bir nefes alarak ona dönüp yüzleşecektim.


"Ne demek istiyorsun?" diye sordum birkaç saniye sonra, söyleyecek başka bir şey bulamayınca.


"Sakın benimle oyun oynama. Ne dediğimi çok iyi biliyorsun. Şimdi oraya gidip müşterilerle ilgilenmek mi istersin yoksa o sıska kıçına tekmeyi basmamı mı?" dedi aynı yüksek sesle.


"Tamam patron," diye başımı eğerek cevap vermeden önce kısa bir duraklama daha oldu.  


Teslim olmuştum bile. Kendime inanamıyordum. Kafamdaki düşüncelerle yaptıklarım aynı değildi.  


Kulübün ortasına doğru yürürken birkaç dakika içinde bir adamın yanına oturmam için beni işaret etmişti bile. Sonraki bir saat boyunca oturdum, içtim, kucak dansı yaptım. Neyse ki danslar sadece ana salondaydı. Zaten o anki ruh haliyle arka tarafta yaşanacağını bildiğim saldırganlıklarla da uğraşmak istemiyordum.


Bir saat sonra, birlikte oturduğum adam gittiğinde, mola vermek için soyunma odasına gitme fırsatını yakalamıştım. Alışkanlık beni aynanın karşısına oturtup diğer dansçılar gelip giderken makyajımı tazelemeye zorlamıştı. Tam dışarı çıkmaya niyetlenmiştim ki biraz önceki striptizci ile zayıf beyaz bir kız olan başka bir dansçı yanıma geldi.


“Hey kızım, para kazandın mı?” diye sordu ilk kız. Bir önceki karşılaşmamızdan bu yana sarhoş olduğu belliydi.


“Biraz...” diye cevap verdim.


“Daha önce başlamalıydın,” dedi.


“İyi bir garsonum ama berbat bir dansçıyım,” dedim gülerek, durumu hafifletmeyi umarak.


“Hayır bebeğim. Sen iyi bir dansçısın. Herkesi azdırıyorsun,” diye karşılık verirken, neredeyse birbirimize değecek kadar bana yaklaşmıştı.


Gergin bir kahkaha attım. Kızın niyeti iyice belirginleşirken ne diyeceğimi bilemiyordum.


“Amber ve ben işimiz bittiğinde bize gidip parti yapacağız. Sen de gelsene?” diye sordu, dolgun göğüslerini koluma doğru bastırırken.


“Teşekkürler ama eve gitmem gerek,” diye cevap verdi hemen.


“Seni bekleyen bir erkek mi var?” Bu kez Amber konuşuyordu. Dolgun kalçaları ve iri göğüsleriyle şehvetli olan Sadie'nin aksine Amber zayıftı, uzun kızıl saçları ve soluk teniyle neredeyse çelimsizdi. 


“Evet,” diye basit bir cevap verdi Ebru. Bu durum onu geriyordu ve terlediğini hissedebiliyordu.


“Çok kötü oldu yaa. Eğlenebilirdik,” dedi kısık sesle. Ağzını Ebru’nun kulağına kadar dayamıştı 


Ebru aniden kontrolünü kazanarak iki kızdan uzaklaştı ve sonra onlara dönüp, 


“Üzgünüm gelemeyeceğim. Eminim siz ikiniz güzel eğlenirsiniz.”


"Gelecek sefere kızım, geliyorsun," diye karşılık verdi Sadie, Ebru kapıya doğru ilerlemeye başlarken. 


Ancak birkaç adım sonra aklına bir fikir geldi ve dansçılara doğru geri döndü.


“Şu kapı. Arkaya açılan kapı. Orada ne var?”, kendisine asılan bu kızların gizemi çözeceğini umarak sormuştu.


“Orası özel bir yer,” diye cevap verdi iri kız sarhoş bir sırıtışla.


“Ne demek istiyorsun?” 


“Parti yapılacak bir yer,” diye ağzından kaçırdı Amber.


“Evet, oraya erkekle partilemeye gidersin.” diye ekledi Sadie.


“Ne tür bir parti?” Ebru şaşkın bir bakışla sormuştu, hâlâ anlamamıştı.


"Oraya sikişmek için gidiyorsun bebeğim." 


Ebru'nun aniden duyduğu şey yüzünde şaşkın bir ifadenin belirmesine neden olmuştu. Şaşkın halini fark eden diğer iki dansçı bir süreliğine gülüşmüşlerdi.


"Ama sadece patron izin verirse" dedi Amber.


Ardından gülüşerek soyunma odasının sonuna doğru ilerleyerek, beni yalnız bıraktılar. 


Kulübün ana salonuna döndüğünde durup az önce almış olduğu mesajı düşündü. İlk başta şok olmuştu, ancak düşündükçe daha az şaşırmaya başlamıştı. Zaten bunların sorunlu ve genellikle çaresiz kadınlar olduğunu biliyordu. Hatta birçok açıdan bu, çalışmasının en önemli yönlerinden biriydi. Bununla birlikte, bu eylemlerin gerçekten sadece birkaç metre ötede gerçekleştiğini bilmek Ebru'ya garip bir şekilde bu olaylara karışmış olma hissi veriyordu. Bu ne iyi ne de kötü bir şeydi ama kesinlikle farklı hissettiriyordu. Dansçılara tek tek bakarken, bunun ne kadar yaygın olduğunu ve hangilerinin bu adımı attığını merak ediyordu.


Salona girer girmez fark edilen Ebru, hemen bir müşteri tarafından yakalanmış, sonraki bir saat boyunca adamla birlikte içmek zorunda kalmıştı. Sahnedeki performans zamanları ile kesintiye uğrayan üç kucak dansı yapmıştı. Kapanışta, patronu ile yaşadığını saymazsa, bir öncekinden çok daha az stresli bir akşam olduğunu fark etmişti. Ayrıca tacizleri en aza indirebildiği ve arka odadan uzak durduğu için de mutluydu.


Taksiyle eve dönerken, biraz kafam güzeldi ama sarhoş değildim. Kulüpte geçirdiğim zamanı düşünüyordum. Öğrendiğim şeyler, gördüğüm manzaralar, yaşadığım deneyimler... Hepsi kafamda dönüp duruyordu. Özellikle de dansçı olarak yaşadığım ikinci deneyimi düşünüyordum. Patronumun beni dans etmeye zorlaması, aslında bir şans olabilir miydi? Belki de bu sayede, bir araştırmacının asla göremeyeceği bir bakış açısı kazanıyordum. Ama diğer yandan, ne kadar denesem de ahlaki değerlerimi tamamen bir kenara bırakamıyordum. Utanç, küçük düşme ve aşağılanma duyguları sürekli içimi kemiriyordu.


Bir de para meselesi vardı. Seks için para ödendiğini bildiğimden, cinsel ilişki olsa da, hatta sadece oynaşma bile, midemde bir düğüm oluşturuyordu. Kulüpte geçirdiğim her gün, ilk başlarda hissettiğim heyecan ve tepkilerin azaldığını fark ediyordum. Şok edici şeyler artık kanıksanmaya başlamıştı, neredeyse bayat geliyordu. Bu durum beni, diğer kızlar ve bu işin onların hayatları ve ilişkileri üzerindeki uzun vadeli etkileri hakkında düşünmeye itiyordu. Çalışmamda ele almayı planladığım bir konu olmasa da, bunun gelecekteki araştırmalarda keşfedilebilecek bir alan olabileceğini düşünüyordum.


Cumartesi gecesi olduğu için Alper'in uyanık ve seks için istekli olacağından emindim. İçeri girdiğimde onu televizyon izlerken buldum, bu beni şaşırtmadı.


“Hoş geldin, aşkım. Nasıl gitti?” diye sordu, yanına gelmem için kanepeye vurdu. Nedense, onun kulüpte bana eşlik edecek birini arayan başka bir müşteri olduğunu düşündüm bir an.


“Her zamanki gibi. Umarım önümüzdeki hafta artık anketlere başlayabileceğim,” diye iç geçirdim, kocamın yanına otururken.


"Alkol ve sigara kokusuna alışmaya başlıyorum," dedi Alper gülerek.


"Hmmm... Belki de yatakta da koklamak istersin," diye gülümsedim. Aniden azmıştım.


Bir dakika içinde yatakta çırılçıplaktık. Ben hazırdım ama Alper, her zamanki gibi, kulüpte yaşadığım her türlü dokunuşu anlatmamı istiyordu. Kulüpte çalıştığım süre boyunca, kadınların erkekleri cinsel olarak nasıl manipüle edebildiklerini izlemiş ve bir şekilde öğrenmiştim. Daha sert ve genellikle daha yaşlı erkeklerle bu zorlayıcı olabiliyordu, ama genç, acemi olanlarla ne kadar basit olabileceğine şaşırmıştım. Elbette kulüpte mesele müşterinin cebinden kendi cebime para aktarmaktı, ama şimdi amacım kocamı ne kadar heyecanlandırabileceğimi görmekti.


"Ohmmmm bir düşüneyim..... Sanırım her şey aynıydı," diye cevap verdim, kasıtlı olarak muğlak cevaplar veriyordum.


“Ne demek istiyorsun? Ne gibi? Söyle bana,” diye ısrar etti Alper. Onun bu saplantısının farkındaydım. Günün parlak ışığında bu düşünceleri için sık sık suçluluk duyduğunu biliyordum. Ama eve her geldiğimde, üzerimdeki kulübün kokusunu aldığında, kendini tutmakta zorlandığı garip bir his kaplıyordu içini. Bu his, onu daha da arzulu hale getiriyordu.


"Tıpkı eskisi gibi," diye tekrarladım, tırnaklarımla Alper'in testislerini hafifçe gıdıklarken. Onun üzerinde hem zihinsel hem de fiziksel olarak sahip olduğum gücün farkındaydım. Biraz eğlenmek, onunla biraz oynamak istiyordum. Her zamanki gibi, bu durumdan keyif alıyordum.


“Kahretsin tatlım. Her kelimeyi senden almak zorundaymışım gibi hissediyorum,” diye haykırdı Alper, hayal kırıklığı içinde. Bu, onun sürekli tekrarladığı bir temaydı.


“Önemli bir şey değil. Bu sadece işlerin nasıl yürüdüğünün bir parçası,” diye cevapladım, kasıtlı olarak belirsiz kalarak. Onu biraz daha germek istiyordum.


“Tamam, bu kadar Ebru yeter. Ayrıntıları istiyorum,” dedi birden yatakta doğrulup oturarak.


Oyunun tadını çıkararak onu tekrar aşağı çektim ve elini tuttum. “Bazen bana burada dokunuyorlar,” dedim boğucu bir sesle, elini kalçama koyarken.


“Başka nerede?” diye sordu soluk soluğa.


“Buraya,” diye cevapladım, elimi kalçamdan aşağıya doğru yönlendirerek. Alper'in aleti artık tamamen sertleşmişti ve karnıma bastırıyordu.


“Aman Tanrım Ebru,” dedi nefes nefese. Oynadığımı biliyordu, ama bazılarının doğru olma ihtimali onu çıldırtıyordu.


“Burada da,” dedim ve elimi sert kıçıma koydu.


"Lütfen bana hepsinin bu olduğunu söyle," dedi titrek bir sesle.


"Genellikle," diye yanıtladım, hâlâ onu azdırmak niyetindeydim.


“Başka ne var? Söyle bana,” diye bağırdı neredeyse.


Elini yavaşça bacağımın etrafından dolaştırdım ve bacağımın karnımla birleştiği, amıma sadece bir santim mesafedeki dar kavşağa yerleştirdim. Burası tam olarak garson kıyafetimin kumaşının bittiği yerdi. Gerçekte birkaç erkek bana dokunmaya çalışmış, ama ben onları savuşturmuştum. Tabii Alper bunu bilmiyordu. Giydiğim küçük kostümün de farkında değildi. Kocamın tepkisinde tek kelime yoktu. Bunun yerine beni sırt üstü yatırdı, bacaklarımı ayırdı ve sert, ağrıyan yarağını ıslak amıma soktu.


"Oh kahretsin!" diye bağırdı, dibine kadar girdiğinde. Hızlı girişi benim de yüksek sesle inlememe neden oldu. Kısa sürede hızlı bir ritim tutturduk. Onun kontrolü ele alma biçiminden memnundum. Bunu daha sık yapmasını istiyordum.


“Yavaşla,” diye yalvardım kısa bir süre sonra. Çok heyecanlandığını ve uzun sürmeyeceğini biliyordum.


"Tamam," diye cevap verdi ve birkaç saniye için yavaşladı. Ama karısını hisseden yabancı adamların düşünceleri gereğinden fazla güçlüydü. Hızlı temposuna geri dönmüştü.


Vücudum, onun geri dönüşü olmayan bir noktada olduğunu hissettiğinde tepki vermeye başlamıştı. Yüksek sesle inlemem uzun sürmedi. Sonra birkaç sert hamle ve son bir bağırışla döllerini boşalttı. Ben ise bir kez daha çok tahrik olmuş ama tatmin olmamış olarak kaldım. Ancak bu sefer bunun geçmesine izin vermeyecektim. Kocam yanıma yığılır yığılmaz onu sırt üstü ittim, bacaklarını kendi bacaklarımla birleştirerek üzerine tırmandım. 


Ta ki amcığım artık yarı sertleşmiş olan sikiyle temas edene kadar.


“Hoşuna gitti mi?” diye sordum usulca, kalçalarım baştan çıkarıcı bir şekilde hareket ederken.


“Mmmm... evet,” diye yanıtladı. Alper karısının anlattıklarından heyecanlandığı için kendini biraz garip hissediyordu.


"Göğüslerime de dokunmak istiyorlar," diye usulca kulağına fısıldadım.


“Ha? Ne?” Alper aniden çok uyanık bir şekilde cevap verdi.


“Evet, istiyorlar. Onlara izin vermeli miyim?” diye tekrar fısıldadım.


Sözlerimin onun üzerinde hemen bir etkisi oldu. Aletinin kabarmaya başladığını hissediyordum. Sadece birkaç saniye sonra sırılsıklam amıma yaslanarak tamamen sertleşmişti. Elimle sikini amımın girişine kadar götürdüm ve tatmin olmuş bir iç çekişle, tamamen içine girene kadar geri ittim. Şimdi üstteydim ve daha uzun süre dayanacağımdan emin olarak, kendi zevkim ve serbest bırakmam için onun üstünde sallanmaya başladım.


“Ebru, çok vahşileştin,” dedi bana, endişeli bir bakışla bakarak.


“Öyle mi?” diye cevap verdim muzip bir gülümsemeyle. Sonra eğilip onu dudaklarından hafifçe öptüm.


Vücudumdaki büyülü hislerin oluşmaya başlaması uzun sürmedi. Amcığımın derinliklerinde merkezlenen ve dışarıya doğru yayılmaya başlayan bir sıcaklık hissettim. Kısa süre sonra buna bir karıncalanma hissi de eklendi. Hareketlerimi hızlandırarak, serbest bırakılma noktasına yakın kalmayı başardım. Hazır olduğumda devrilebileceğimi bilerek duyguların tadını çıkardım.


“Yapmalarını istiyor musun?” diye sordu birkaç dakika konuşmadıktan sonra. 


Ellerimi onun omuzlarına koymuş, transa geçmiştim. Sözlerinin anlamını kavrayınca yüzüne baktım.


“Ne istiyorsun?” diye inledim, hâlâ alay etme havasındaydım.


“Yaptıklarında bana söyleyecek misin?” diye sordu, bana garip bir bakış atarak.


Beklediğim yanıt bu değildi. Kocam, bana yabancılar tarafından okşanmam için izin veriyordu. Ama sözleri ve düşüncesi vücudumda hızla bir elektrik sarsıntısına neden oldu. Birdenbire orgazmın doruk noktasını geçmiştim. Önce vücudum kaskatı kesildi, sonra gözlerimin önünde yıldızlar belirdi. Uzaklarda bir yerde haykıran sesimi duyabildim.


Alper, o güne kadar gördüğü en büyük orgazmı yaşamamı izliyordu. Ağzım açılmıştı, hiçbir ses çıkmamasına rağmen çığlık atıyor gibiydim. Sonra gözlerim dalgalandı, başım geriye doğru yuvarlandı. Sonunda sesler bir dizi tiz çığlık halinde dışarı çıkarken, göğsüm hava almak için çırpınarak onun üzerine yığıldım.


“Ebru... Ebru...” bir süre sonra kendime geldim. Kocamın sesini duydum ve nihayet gözlerimin açıldığını görünce ‘İyi misin?’ diye sordu.


“Mmmm... hmmm... Aşkım..... Sarıl bana,” diye zayıf bir sesle cevap verdim. Alper, ikimiz de derin bir uykuya dalana kadar beni vücuduna sıkıca çekti.


Bir günlük de olsa, izin gününe ihtiyacımız vardı. Birbirimize düşkünlük gösterip evde takılmanın tadını çıkardık. Ne yazık ki gün çabuk geçmiş ve kısa süre sonra yeni haftayla yüz yüze gelmiştik.


Neyse ki, patronum sözünde durdu. 


Pazartesi öğleden sonra birkaç kızla görüşmeye başlayabildim. Tamamlanan her anketle birlikte elde ettiğim verilerin kalitesi beni daha da heyecanlandırıyordu. 


Tek endişem örneklem büyüklüğüydü. 


Ama şimdilik alabildiklerime odaklanmak istiyordum.


Sonraki Bölüm...