Hotwife etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hotwife etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tek Yapmak İstediğim İzlemek 2

 Önceki Bölümler

 

Bölüm 2



Bu da ne demekti şimdi?


Serhat etrafına bakınsa da onu göremedi. Yanlış yöne gittiğini nereden bilebilirdi ki? Tabii...


Tam o anda aklına geldi; havaalanından gelirken sahilin yerini belirlemek için kullandığı uygulama hâlâ çalışıyordu. İkisi de uygulamayı kapatmamıştı ve karısı bunca zamandır onun konumunun farkındaydı. Kendini aptal gibi hissetmişti. Utanmıştı.


Aynı zamanda rahatlamış hissetmişti. Bunları onun arkasından yapmıyordu. Görmesini istiyordu.


Konum uygulamasını açtı. Betül'ün yerini gösteren kırmızı nokta onu en son gördüğü kumsalın yakınındaydı ama Betül kumsaldan uzaklaşmış ve çevresindeki çalılıklara girmiş görünüyordu. En azından meraklı gözlerden uzaklaşmak istediği konusunda haklıydı.


Tabii onunkilerden değil. Her ne yapacaksa onun da izlemesini istiyordu. Serhat transa geçmiş gibi hareket ederek geri döndü. Ne görmek üzereydi?


Uygulamasındaki simge Betül'ün bir mesaj daha yazdığını gösteriyordu. Anlaşılan uzun bir mesajdı bu.


Betül: "Sana fantezilerimden bahsettiğim zamanı hatırlıyor musun? Bunları duymaktan hoşlandığını fark ettim. Bütün gün beni Mehmet ve Halil'le izledikten sonra başka neler hayal ettiğimi tahmin edebileceğine eminim. İki erkek, canım. Ben iki erkekle beraber olmak istiyorum. En sık kurduğum fantezi bu. Bir ara sana anlatmayı planlıyordum.

Ama anlatmaktan daha iyisi ne biliyor musun?

Göstermek! Özellikle de kocamınn röntgenci olduğu ortaya çıktığında.

Başkasıyla sikişme fantezisinden fazlasını yapmanın karmaşık olabileceğini söylediğimi biliyorum. Ama iki erkekle durum farklı. Kimse bunun anlamlı bir şey olduğu gibi yanlış bir intibaya kapılmayacak. Düzgün düşünemeyecek kadar azgın olabilirim, ama başladığım şeye devam etmemek için hiçbir sebep göremiyorum.

Senden bunun iyi olduğunu söylemeni istemiyorum. Ağırdan alacağım, böylelikle beni durdurabilirsin. Doğrusu, durdurmayacağından eminim. Bütün öğleden sonra hiç müdahale etmeden beni izlediğine göre, sanırım sen de bunu en az benim kadar istiyorsun. Seni seviyorum."


Aklı karışmış ve heyecanlanmıştı şimdi. Öyle anlaşılıyor ki karısının masumiyetle bir ilgisi yoktu. Niyeti konusunda da en ufak bir özür dilememişti. Başladığı şeye devam edecekse en azından izin istemesi gerekmez miydi?


Yine de, istemediği için kendini şanslı sayıyordu. Ondan ne yapmasını istediğini ifade edebilmesinin hiçbir yolu yoktu. Hatta onun küstahça üslubunu bile memnuniyet verici bulmuştu. Bugün onda evrimleştiğini gördüğü şeyin tek seferlik olmadığı fikri heyecan vericiydi. Karısının doğuştan gelen bir parçası ortaya çıkıyordu. Elbette karısı başarılı bir konferansı çalışanlarını becererek kutlamalıydı.


Kendi düşünceleri karşısında nefesi kesilmişti Serhat'ın. 


Gerçekten onlarla sikişecek miydi?


Mantıklı bir bakış açısıyla bu çok çılgınca görünüyordu. Karısı eşek şakalarına yabancı değildi ve belki de bir anda ortaya fırlayıp bugünü bir kandırmaca anına çevirmek üzereydi. Eğer öyleyse, işi epey ileri götürmüştü. Mehmet ve Halil de bu işin içinde olmalıydı. Onları gerçekten şaka olsun diye öpüşmeye ikna etmiş olabilir miydi? Ve onlar sadece onu ellemek için mi rol yapmışlardı? Tam olarak ne yaptıklarını görmek zordu. Kalbi sıkışmıştı. Bütün bunları planlamak oldukça zalimce bir şaka gibi görünüyordu.


Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı. Telefon uygulamasını kullanarak bitki örtüsü içinde ilerlemeye başladı. Mavi noktası kırmızıya yaklaştıkça kalbi göğsünde daha sert çarpıyordu. Arazi haritası karısının iki kaya parçası arasında olduğunu gösteriyordu. Meraklı gözlerden saklanmak için iyi bir nokta gibi görünüyordu - tabii gözler tam olarak ne aradıklarını bilmiyorlarsa. Serhat, nadir bulunan bir hayvanı ürkütmeyecekmiş gibi dikkatli adımlarla yürüyordu. Eğer bu gerçekse, patronlarının kocası onları onunla yakalarsa çalışanlarının nasıl tepki vereceğini bilmiyordu.


Serhat önce Mehmet ve Halil'i gördü. Bir battaniye sermişler ve rahatça arkalarına yaslanmışlardı, ikisinin de mayoları hâlâ üzerlerindeydi. Onları canlı bir aktivitenin ortasında bulmayı bekleyen Serhat, Betül'ü bile yanlarında göremeyince cesareti kırılmıştı. Konum uygulaması tam olarak doğru değil gibiydi ve Betül'ün çalılıkların arasında bir yerlerde gizlice dolaşıp dolaşmadığını merak ederek etrafına bakındı. Belki de pusu kurmak için telefonunu onların yanında bırakmıştı.


Ama hiçbir şey olmadı. Tek duyabildiği deniz sesi, kuş cıvıltıları ve ağaçlardaki rüzgâr sesiydi. Tek görebildiği sallanan yapraklar, mavi gökyüzü ve kayaların arasındaki battaniyenin üzerinde uzanan Mehmet ve Halil'di.


Yine de ikisinin de duruş tarzlarında bir beklenti olduğunu fark etti. Dikkatlerini sürekli aynı noktaya, kayalıkların arasında Serhat'ın görüş açısından uzakta kalan bir bölüme çevirmiş gibiydiler. Betül orada bekliyor muydu, yaklaşırsa üzerine atlamaya hazır mıydı? Serhat onun detaylı şakasına alet olmak istemiyordu. Yine de çekip gitmesine imkân yoktu. Yaprakları hışırdatan rüzgârın hareketini maskelemesini umarak geri döndü. Güvenli bir şekilde gözden kaybolunca kayaya tırmandı. Her zamankinden daha temkinli bir şekilde kenara yaklaştı ve aşağı baktı.


İşte oradaydı. Karısı sırtını bir kayaya yaslamıştı, hâlâ üstsüzdü ve hâlâ etrafa yaydığı bir şehvet vardı. Duruşunda ona hamle yapmaya hazırlandığını gösteren hiçbir şey yoktu. Serhat ona oyun oynamanın, çalışanlarına kendini teşhir etmek için zorlama bir bahane gibi göründüğünü fark etti. Nabzı yükseldi. Görünüşe göre bu gerçekti.


Sürünerek büyük kayanın tepesindeki bir kayaya geri döndü. Arkadan gözetlemek için iyi bir yerdi. Arkasındaki uzun bitki örtüsü siluetini maskeliyordu ve Betül ile aşağıdaki çalışanlarını hâlâ net bir şekilde görebiliyordu.


Ama izlemeye devam ettikçe endişelenmeye başladı. Betül hizmetkaları ile ilgilenmiyordu. Eğer bu işi gerçekten yapacaksa, neyi bekliyordu? Neden boş boş arkasına yaslanmış, telefonuyla uğraşıyordu?


Serhat'ın aklına Betül'ün mesajına cevap vermediği geldi. Elbette ondan bu girişimini açıkça onaylamasını istememişti ama bir tepki bekliyor olmalıydı.


Yine de ne diyebilirdi ki? Ona şimdiden devam etmesini mi söyleyecekti? Onun sikildiğini görmeyi ne kadar çok istediğini mi söylesin? Bu çok kaba ve içinde bulunduğu duruma uygunsuz görünüyordu. Belki de en iyisi, en azından tam olarak ne kadar ileri gideceğini tartışma fırsatı bulana kadar ona beklemesini söylemek olurdu. Elbette, tüm mantığa meydan okuyan bir arzuyla nasıl başa çıkacağını ihtiyatlı bir mantığın dikte etmesini istemiyordu.


Sonunda aklına mantıklı gelen tek bir yanıt geldi.


Serhat: "Seni görüyorum."


Betül hemen etrafına bakınmaya, çalıların arasında onu aramaya başladı. Ama yukarı bakmayı hiç düşünmemişti. Çok da endişeli görünmüyordu. Az sonra dikkatini Mehmet ve Halil'e çevirdi. Kendini destekliyor gibiydi. Serhat ne için olduğunu görmek için can atıyordu.


Kendinden emin bir edayla çalışanlarına doğru adım attı, ayaklarının dibinde durdu. Hiç vakit kaybetmeden bikinisinin alt kısmını birbirine bağlayan askıları sıkıca tuttu. Düğümleri usulca çekip bikinisinin altının yere düşmesine izin verdiğinde Serhat nefesini tuttu. Serhat içinde neler olup bittiğini anlayamıyordu ama ellerini kendinden emin bir şekilde kalçalarına koyup erkeklerin onu süzmesine izin verdi.


Etrafına bakındı, onun nerede saklandığını hâlâ merak ettiği belliydi. Fakat yine pes etti. Anlaşılan kocasının onu izlediğini bilmek yeterliydi. Azgın arzusunun peşinden gitmek için ihtiyacı olan tek şey buydu.


Betül çalışanlarının arasına uzandı. Serhat, bulunduğu noktadan, neredeyse çıplak iki adam tarafından kuşatılmış çıplak vücudunu net bir şekilde görebiliyordu. Sadece dar bir tutam koyu renkli kıllar amını süslüyordu. Serhat'ın siki, onun bu kadar çıplak olduğunu görünce taş gibi sertleşmişti.


Aralarında uzanırken bir anlık bir gariplik oldu. Mehmet ve Halil belli ki hâlâ şanslarına inanamıyorlardı. Fakat bu uzun sürmedi. Sonunda liderlik eden patron başını Halil'e çevirdi ve onu öpücük için yanına çağırdı. Şefkatliydi ama belirgin bir açlık da barındırıyordu. Mehmet onu okşamaya başlamıştı, parmakları çıplak vücudunu okşuyordu. Ona dönüp öpüşmeye başladığında, Halil'in elleri de ona katıldı. Tıpkı geçen seferki gibi, dolaşan okşamaları Betül'ün göğüs bölgesinde yoğunlaşmıştı. Karısı onların dokunuşlarına bayılmıştı ve onları öperek hevesle karşılık veriyordu. Kısa süre sonra bu öpüşme, daha önce suda kaldıkları yerden devam eden ateşli bir sevişme seansına dönüştü.


Ancak Serhat'ın onları en son öpüşürken izlediği zamana kıyasla önemli bir fark vardı. Artık yüzeyin altında hiçbir şey gizlenmiyordu. Sonunda, karısının göğüslerini okşayan şehvetli ellerin net bir manzarasıyla karşılaştı. Yoğun elleme ile tahrik olan meme uçlarını nazikçe çimdikleme arasında gidip geliyorlardı.


Görünüşe göre ellerini kullanmak da yeterli değildi. Betül Halil'i öpmek için döndüğünde, Mehmet onun boynundan aşağıya, göğsüne doğru öpücükler konduruyordu. Aynı şekilde Halil de onu takip etti ve çok geçmeden her iki çalışanı da karısının göğüslerini yalamaya başlamıştı. Betül zevkle başını arkaya atarken onları enselerinden sıkıca tuttu. Serhat onların iniltilerini duyuyordu ve patronlarının dik göğüs uçlarını -karısının göğüs uçlarını- emmenin heyecan verici bir zevk olduğunu hayal ediyordu.


Onun göğüsleriyle oyalanıyorlardı ve karısının ellerinin keşfine izin veriyorlardı. Karısının elleri hiç vakit kaybetmeden erkeklerin şortlarına doğru yöneldi. Karısı sırıttı, belli ki içerdikleri şeyden heyecanlanmıştı.


"Çıkarın şunları," dedi, Serhat'ın duyabileceği kadar yüksek ve net bir sesle.


Mehmet ve Halil ayaklarını sürüyerek ayağa kalktılar. Mayolarını aşağı çekerek, Betül'ün bikinisinin altını çıkarırkenki törensel tavrını taklit ediyor gibiydiler. Betül onların kendisine gösterdiklerini keyifle seyrederken bir an öylece durdular. Sırtlarını Serhat'a dönmüşlerdi ama Serhat'ın yanına uzandıklarında, etkileyici aletleri olduğunu görünce şaşırmadı.


Betül hiç tereddüt etmeden siklerine uzandı. Aklının bir köşesinde Serhat, karısının ellerinin bir değil iki erkeği birden okşamasından rahatsız olması gerektiğini hissediyordu. Ama tek düşünebildiği karısının ne kadar seksi göründüğüydü. Üçü de sırtüstü yatmış, karısının parmakları erkeklerin penislerinde geziniyordu. Birbirlerinin yüzlerindeki heyecanı okurken Betül başını bir o yana bir bu yana çeviriyordu.


Uzun bir süre bu şekilde kaldılar, Mehmet ve Halil, Betül aralarında ilerlerken hareketsiz kalmışlardı. Sonunda elleri dayanamadı ve karısının sırtını okşamaya başladı. Santim santim kalçasına doğru ilerleyerek aynı kaçınılmaz hedefe doğru ilerlediler. Betül alt dudağını ısırıp bacaklarını davetkâr bir şekilde ayırarak karşılık veriyordu. Serhat, bulunduğu noktadan her şeyi rahatlıkla görebiliyordu ve elleri karısının amına yaklaşırken nefesini tuttu.


Hedeflerine ulaştıklarında Betül inlerken, Serhat nefesini kontrol etmekte zorlandı. Daha önce hiç başka bir elin karısının amına dokunuşunu izlememişti. Böyle bir ihtimali aklına bile getirmemişti. Şimdi iki adam onun kıvrımlarını keşfediyordu. Serhat onların okşama hareketlerini hipnotize edici bulmuştu.


Mehmet ve Halil önce kendi bölgelerini sağa sola ayırarak karısının pürüzsüz dudaklarını nazikçe okşadılar. Ama dokunuşları yoğunlaştıkça birbirlerine sürekli çarpmaya başlamışlardı. Amcığını paylaşmanın daha uygun bir yolunu bulmuşlardı. Halil'in dokunuşu klitorisine doğru daireler çizerken, Mehmet parmaklarını amcığının aralığında gezdirmişti. Olduğu mesafeden bile Serhat, parmaklarında parlayan ıslaklığı görebiliyordu.


Halil'in parmakları klitorisine odaklandıkça karısının inlemeleri de artıyordu. Kısa süre sonra Mehmet'in parmağı da içine kaymıştı. İlk başta yumuşaktı ama karısı kalçalarını sabırsızlıkla Mehmet'in eline doğru iterek onu daha derine sokmaya zorladı. Bir parmak daha eklediğinde karısının amcığı hiçbir direnç göstermemişti. Erkekler amcığını okşamaya devam ettikçe karısının yüz ifadesi kendinden geçerken, kendisi de aynı şekilde karşılık vererek erkeklerin siklerini hevesle pompalıyordu. Serhat, Betül'ün tiz inlemelerinden yaklaşmakta olduğunu anlayabiliyordu.


Ancak, zevke teslim olmak yerine, aniden oturdu ve amcığını ellerinden uzaklaştırdı. Serhat onun bu ani hareketinin, mantığının harekete geçtiğinin bir işareti olmasından endişelendi. İşlerin yeterince ileri gittiğine mi karar vermişti? Endişeli ifadelerinden Mehmet ve Halil'in de aynı endişeyi taşıdığını anlayabiliyordu.


Neyse ki karısı içlerini rahatlatacaktı. Dönüp Mehmet'le Halil'in arasına diz çökerek ellerini yeniden yarraklarına sardı. Halil'e doğru eğildiğinde Serhat onun sadece başının arkasını görebiliyordu ama ellerinden daha fazlasını kullanmaya karar verdiği belliydi. Karısı kafasını iki erkeğin arasında gezdiriyor, o anda ağzında olmayan sikin üzerine avuçlarıyla pompalıyordu.


Mehmet ve Halil sırt üstü yatmışlardı ve Serhat başlarını kaldırıp onu görebileceklerinden endişe ediyordu. Ama şu anda kimin sikinin üzerinde başını sallıyor olursa olsun, onlar sürekli Betül'e odaklanmışlardı. Serhat onun dolgun dudaklarının bir sikin etrafında ne kadar hoş göründüğünü biliyordu. Aralarında hızla hareket ediyor, istekli inlemeleriyle arzusunu dile getiriyordu. Serhat bu sahneyi kendisinden saklayan konumuna küfrediyordu.


Halil'in sikini ağzından çıkarırken ağzından çıkan ses duyulur bir şapırtı idi. Mehmet'in yanına dönmek yerine ikisinin arasına sırt üstü uzandı. Serhat az sonra ne olacağını biliyordu. Her şey apaçık ortadaydı. Karısının yüzündeki şehvet ifadesi ışıldıyordu. Bacakları davetkâr bir şekilde ayrılmıştı. Üstüne çıkılması için hazır bekliyordu. Sonunda kaçınılmaz olanın gerçekleştiğini görmek Serhat'a büyük bir heyecan yaşatıyordu.


"İlk kim?" Diye sordu karısı.


İlk hareketlenen Mehmet olmuştu. Karısının üzerine yuvarlandı ve Betül'ün bacakları arasında çıplak bir erkek görmek Serhat'ın nefesini kesmişti. Birbirlerine sürtünen bedenlerinin detaylarını göremese de hareketlerinden ne olduğu belliydi. Betül'ün Mehmet'i içine alması sadece birkaç saniye sürmüştü ama Serhat'a fırtınalı bir sonsuzluk gibi gelmişti. Mehmet ileriye doğru hamle yaptığında Betül'ün ağzı heyecanlı bir iniltiyle aralandı.


İşte oluyordu. Serhat'ın gözleri önünde bir başkasının kendisini sikmesine izin veriyordu. Yanındaki genç adam da sıranın kendisine gelmesini beklerken sikini okşuyordu. Serhat, Mehmet'in temposunu ayarlayacak kadar kendini kontrol edebildiğini fark etti. Yavaş ama istikrarlı bir şekilde ileri geri itti. Betül de onun bu hamlelerine karşılık veriyor, Mehmet'in yarrağının tüm hatlarını hissederken onu içine çekiyordu.


Betül'ün kendisini bir sonraki adaya teslim etme zamanının geldiğine karar vermesi uzun sürmedi. Mehmet onun üzerinden kalktı ve Halil onun üzerine çıkmadan önceki birkaç saniye içinde Serhat onun parlayan amını görebiliyordu. Amı açılmıştı ve çağırıyordu. Halil üzerine çıktığında dudaklarından haz dolu bir inilti kaçtı. Betül'ün kıçındaki ellerinden cesaret alan Halil hızla hızını artırdı. Betül'ün vücudunun büyük bir kısmı üstündeki adamın altında gizlenmişti ama adam ona çarptıkça bacakları göğe doğru uzanıyordu. Serhat karısının zevkten kendinden geçmiş yüzünü görebiliyordu. Gözleri kapalıydı, sanki tüm varlığı kocasından başka bir erkeği içine alma hissine odaklanmıştı. Serhat şortunun üzerinden sertleşmiş sikini ovuşturdu.


Karısının bakışları birden Serhat'ın döndü. Onun kendisini yukarıdan izlediğini görünce şaşırmış görünüyordu ama yüz ifadesinde özür dileyen hiçbir şey yoktu, sadece saf şehvet vardı. Haz dolu bir gülümsemeyle karşılık verdi ve bacaklarını tutup birbirinden daha da ayırarak azgın arzusunu vurguladı. Serhat, kendi ifadesindeki heyecanı gizleyemeyecek kadar manzaraya dalıp gitmişti.


Betül tekrar partner değiştirme zamanının geldiğine karar verdiğinde, Mehmet'i sırt üstü yatırdı. Ayaklarına bakacak şekilde onun üzerine çıktı. Bu şekilde vücudu Serhat'a dönük kalmıştı ve bacaklarının arasından Mehmet'in sikine uzanırken heyecanla parıldıyordu. İçine almak için can attığı belli olmasına rağmen, kıvrımlarına sürterek amını ve Serhat'ın bakışlarını kışkırttı. Tekrar tekrar, aletin başını amının açıklığına doğru tutuyor, sonra da çekip tekrar sokmaya devam ediyordu. Sonunda içine girdiğinde, Serhat kendine nefes almasını hatırlatmak zorunda kalmıştı.


Bir süre hareketsiz kalarak Serhat'a içinde başka bir erkeğin yarrağının kayboluşunu net bir şekilde görmeye alışması için zaman verdi. Serhat'ın hiç beklemediği bir şeydi bu, görmeyi arzuladığı bir şey de değildi. Ama olması gerektiği gibi görünüyordu. Bunu tarif etmenin daha iyi bir yolu yoktu. Karısının seks açlığının böyle olmasına ihtiyacı vardı. Karısının arzularına teslim oluşunu izlemek Serhat'ın ona duyduğu tutkuyu büyütüyordu. Mehmet'in üstünde sürtünmeye, sikinde yukarı aşağı hareket etmeye başladı.


Ağzı zevkten açık kalmıştı. Bu Halil'e kışkırtıcı görünmüş olmalıydı. Halil yaklaştığında, heyecandan hâlâ parlayan siki Serhat'ın görüşünü engellemeyecek şekilde pozisyon aldı. Serhat, Halil'in onun tam pozisyonunu neden yönlendirdiğini merak edip etmediğini anlayamadı ama genç adam patronunun talimatını yerine getirmekten son derece memnun görünüyordu. Uzun aralıklarla sikini yalıyor, dilinin her santimini tattığından emin oluyordu. Serhat ağrımakta olan sikini şortunun rahatsız edici sınırlarından kurtarmıştı.


Aşağıdaki manzaranın heyecanı artmış, sikler karısının ağzına ve amına sertçe girip çıkmaya başlamıştı. Serhat ona biraz ilgiyi hak ettiğini söylerken bunu kastetmemişti ama hak ettiği ilgi buydu. Gerçekten arzuladığı şey buydu. Görünüşe göre Serhat'ın istediği de buydu. Buna tanık olmadan önce, iki erkeğin karısının vücudundan zevk almasının şimdiye kadar gördüğü en seksi şey olacağını asla hayal edemezdi. Dayanamayarak ağrıyan sikini sıvazladı.


Bir kez daha partner değiştirmeye karar verdiğinde, Betül elleri ve dizleri üzerinde pozisyon almıştı. Hizmetlilerinin başka bir talimata ihtiyacı yoktu. Halil onun arkasına geçti, Mehmet de sikini onun ağzına soktu. Üçü de yavaş yavaş ilerliyordu ve çok geçmeden Betül onların arasında yoğun bir ihtirasla sallanmaya başladı. Göğüsleri itiş kakışlarla ağır ağır salınıyor, Halil kalçalarına çarparken o da Mehmet'in sikinin etrafında inliyordu.


Serhat aniden bir kızgınlık duygusuna kapılmıştı. Bu doğru değildi.


Gerçi onu rahatsız eden şey, karısının çalışanları ile paylaşılmasına izin vermesi değildi. Bu dünyadaki en doğal şey gibi görünüyordu. Serhat'ı rahatsız eden kendi davranışıydı. İşte karısı, sınır tanımayan şehvetini tüm ihtişamıyla ortaya koyuyordu. En ufak bir çekingenlik göstermiyor, Mehmet ile Halil arasında gidip gelirken kendinden geçmişçesine haykırıyordu. Bütün gün her şeyi açıkça ortaya koymuştu.


Ama Serhat saklanmaya devam ediyordu. Elbette Betül onu fark etmişti ama kendini göstermiyordu. O eğer içindeki arzuyu gösterebiliyorsa, Serhat'ın da buna şahit olmaktan ne kadar hoşlandığını tam olarak göstermesi gerekmez miydi?


Sanki transa geçmiş gibi ayağa kalktı. Saklandığı yerden çıkmadan önce şortunu yere bıraktı. Göz önünde çırılçıplak kalan Serhat, arkasından gözetlediği kayaya yaslandı. Hiç çekinmeden sertleşmiş sikini okşamaya başladı. Mehmet ve Halil'in onu görmesi artık umurunda değildi; Betül'ün onları durdurmasına imkân yoktu.


Ama beklendiği gibi, genç adamlar onu fark edemeyecek kadar paylaştıkları kadına odaklanmışlardı. Tabii karısı fark etmişti. Başını kaldırdı ve gözleri Serhat'a takıldığı anda vücudu kontrolsüzce titremeye başladı. İnlemeleri tutkulu bir şekilde yükselirken, ağzını siken yarrak yüzünden boğuklaşıyordu. Serhat, karısını orgazma taşıyan iki adamın yarattığı nefes kesici görüntüden başka bir şey düşünebilseydi, sahilde birilerinin onları duyabileceğinden endişe ederdi.


Halil orgazmın artçı sarsıntıları arasında Betül'ün içine iyice bastırdı. Betül titreyerek Mehmet'in sikinin ağzından çıkmasına neden oldu.


"Oh, harika," dedi ve yere yığıldı. "Bu... teşekkür ederim."


Sırt üstü yuvarlandı. Serhat'a bakarken yüzünde şehvet ve minnettarlığın seksi bir karışımı vardı. Diz çökmüş çalışanlarını göğsüne yaklaştırdı ve ellerini, suları ve tükürüğüyle parlayan siklerinin etrafına sardı.


" Hadi," diye onları teşvik etti, avuçlarıyla siklerini sıvazlayarak. "Sizde boşalın......"


Her zaman olduğu gibi patron istediğini alacaktı. Göğüslerine doğrultmuş ve onlar üzerine boşalırken zevk dolu bir hayranlıkla bakıyordu. Genç adamları bütün gün heyecan içinde tutmuştu ve serbest bırakılmaları çok güçlüydü. Kesintisiz döl yağmurundan memnun kalarak heyecanlı bir kahkaha patlattı. Tüm göğsünü kapladıklarından emin olmak için yönünü kaydırmıştı.


Tüm şovu izleyene kadar dayanmaya kararlı olan Serhat, yükselen sikine zar zor dokunabildi. Hâlâ çalışanlarının siklerini yavaşça okşarken Serhat'a baktı ve ona göz kırptı.


" Beyler," dedi Betül, Mehmet ve Halil'e odaklanarak. "Neden sahile inip temizlenmiyorsunuz? Kendimi toparlamak için biraz zamana ihtiyacım var."


Cinsel anlarından sonra neden bu kadar çabuk onlardan kurtulmak istediğini merak etmiş olabilirlerdi. Ama ikisi de onu sorgulamamıştı. Başlarını salladılar ve şortlarını tekrar giymeye başladılar. Bir kez bile Serhat'a bakmadılar ama düzenli olarak arkasına yaslanmış, göğüsleri dölle kaplanmış Betül'e baktılar.


Çalışanları gittikten sonra tüm dikkatini Serhat'a verdi. Parmağını kıvırarak onu aşağı çağırdı. Hâlâ çıplak olan Serhat, cesaret edebildiği kadar hızlı hareket etti. Kayadan aşağı inerken kaybettiği heyecanı, onu yakından gördüğü anda yeniden ortaya çıktı. Muhteşem görünüyordu, göğsünden boynuna kadar uzanan beyaz şeritlerle parlıyordu.


"Bu harikaydı, tatlım," diye mırıldandı ve odağını onun kalkmış sikine çevirdi. "Senin de beğenmene sevindim."


Serhat onun göğüslerine masaj yapmaya başlamasını hayranlıkla izledi. Bunu bazen ön sevişme sırasında da yapıyordu, şehvetli dokunuşunun onun üzerindeki etkisini çok iyi biliyordu. Ancak göğüsleri iş arkadaşlarının dölleriyle kaplandığında bu hareket çok farklı bir anlam kazanıyordu. Kaygan parmağındaki evlilik yüzüğünün ışıltısı Serhat'ın bakışlarını üzerine çekti.


"İçinde biraz röntgenci olduğunu hep biliyordum," dedi Betül. " Bu kadarını bilseydim, bunu yıllar önce yapardım."


Serhat konuşamayacak kadar tahrik olmuştu ve sadece gırtlaktan gelen bir inilti duyuldu. Betül gülümsüyordu. Bacaklarını ayırarak devam etti.


"Ama tek yapmak istediğin izlemek değil, değil mi?"


Kısa Bölüm


"Umarım Mehmet ve Halil kaldıkları süre boyunca iyi vakit geçirmişlerdir," dedi Betül.


Serhat onları havaalanından geri götürürken Betül yolcu koltuğundaydı. Garip bir şekilde, plajdaki olaylardan bu yana ikisi de ilk defa onun elemanlarından bahsediyordu. Onun ne yaptığından da bahsetmemişlerdi. Elbette, geçtiğimiz günlerde pek çok imalı bakışma olmuştu ve bunların çoğu ikisinin de heyecanlarını yeniden yaşamak için hızla az çok özel bir yer bulmalarıyla sonuçlanmıştı. İkisi de bir noktada olanlarla ilgili ciddi bir konuşmaya ihtiyaç duyacaklarını biliyorlardı ama tatillerinin geri kalanında bu konuyu hiç açmadılar. Daha önce benzer bir şey yaşanmamış olsa da, bu konuyu konuşmamak onları olayın alışılmadık bir olay olmadığı fikrinde tutuyordu.


"Başlangıçtan kesinlikle keyif aldılar," dedi Serhat. "Onlara seni onlarla birlikte izlediğimi söyledin mi hiç?"


Betül başını salladı. "Hayır, seni görüp görmediklerinden de emin değilim. Onlar geri gelene kadar görmediler tabii."


Serhat'ın zihninden görüntüler geçti. Mehmet ve Halil geri döndüklerinde Betül elleri ve dizleri üzerindeydi ve Serhat şehvetle ona abanıyordu. Önceki sevgililerinin ne kadar zamandır ortalıkta olmadığını bilmiyordu ama kraliçelerine dönmek için sabırsızlandıklarını tahmin ediyordu. Betül onların varlığını "kocamı hatırlıyorsunuz, değil mi?" diye rahat bir sesle onaylamadan önce ne kadar zamandır izlediklerini de bilemiyordu.


Karısını çalışanları izlerken sikmek tuhaftı ama izleyicileri olduğunu fark ettiğinde durmak gibi bir seçeneği yoktu. Şehvetin doruklarındaydı. Bir şey varsa, onların varlığı onu daha da teşvik etti. İzleyicileri onu dakikalar önce sikmiş olsa da, karısının sekse aç bedeni daha fazlasını talep ediyordu. Cinsel açlığının sınırı yoktu.


"Onlar da yarın ofise gelecekler mi?" Serhat kırmızı ışıkta durarak sordu.


Betül başını salladı.


"Sence çenelerini kapalı tutabilecekler mi?" diye sordu Serhat.


"Endişelenmiyorum," dedi Betül. "Güvenilirler. Ve yaptığımız şeyi gizli tutmak için iyi nedenleri var."


"Ne gibi?"


"Öncelikle patronlarını üzmek istemezler. Dedikodu duyarsam onlar olduğunu anlarım. Ayrıca açık açık söyleseler sence kimse onlara inanır mı?"


Serhat hafif bir kahkaha attı. Betül onun gözünde duygusallığın vücut bulmuş haliydi ama o gün sahilde olmayan biri için yaşananlar gerçek olamayacak kadar uçuk görünüyordu.


"Ve..." Betül devam etti. "Mehmet ve Halil'in gelecekteki toplantılara davet edilmeme riskini göze alacak bir şey yapmayacaklarından eminim. Birkaç hafta sonra onları da götürmeyi düşündüğüm bir toplantı var."


Gözlerini pencereden dışarı dikmiş, yayalara bakıyormuş gibi yapıyordu. Ancak imalı bir gülümseme, söylediklerinin tam olarak ne anlama geldiğini bildiğini gösteriyordu.


"Birileri genç erkek oyuncakları için sabırsızlanıyor," dedi Serhat.


"O kadar da genç değiller," dedi Betül. "Onlara seks oyuncaklarım desem nasıl olur? Açgözlülük kısmına gelince..."


Sözünü yarıda kesti ve Serhat'ın pantolonunun üzerinden sikini sıkmak için elini uzattı. Onun cinsel açgözlülüğünü ne kadar heyecan verici bulduğunu saklamaktan çoktan vazgeçmişti.


"Seni izleyemeyeceğim..." dedi. Bu bir itiraz değildi, sadece bir gerçekti.


"Hayır, sanırım her iş seyahatine çıktığımda seni yanımda götüremem," dedi Betül, hâlâ aletinin dış hatlarını okşayarak. 


"Ama eminim ne yapacağımı tahmin ederken çok eğlenebilirsin, hatta doğru tahmin edip etmediğini öğrenirken daha da çok eğlenebilirsin."


Serhat inanamayarak başını salladı. "Seks oyuncağı, ha?"


Onu en çok neyin şaşırttığından emin değildi -Betül'ün Mehmet ve Halil'i düzenli seks partneri yapma konusundaki bariz arzusu mu yoksa buna izin verme isteği mi? Ama her şeyden çok, bu deneyimi yeniden yaşamak istediğini bu kadar kararlı bir şekilde göstermesine minnettardı. En azından ondan bunu istemek zorunda kalmamıştı.


"Her zaman değil tabii ki," dedi Betül. 


"Genelde onları seyahatlerimde yanımda götürdüğümde. Ve belki onları bazı randevular için davet edebilirim. Sen evde olup izlemek istediğinde tabii."


Serhat hırıldadı ve karısının elinin verdiği hissin tadını çıkarıyordu.


" Eee..." diye başladı. "Her zaman ikisi de olduğu sürece."


Betül kıkırdadı. "Sanırım bununla yetinebilirim. Şimdi eve gidelim. Sanırım bana bazı fantezilerinden bahsetmenin zamanı geldi."


Son

 

Bayrak Devri 4

Önceki Bölümler

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 3


<Tüm karakterler 18 yaş üstüdür>

Bölüm 4



Derya mutfak penceresinden Timuçin ve arkadaşlarına bakıyordu.

Timuçin ve diğer üç eski öğrencisinin arka bahçesinde olması tuhaftı. Kocası Timuçin'le markette karşılaşmış ve Timuçin arkadaşlarıyla buluşmaktan söz edince Melih onlara arka bahçelerinde buluşmayı önermişti.

Melih bu konuyu ilk açtığında Derya pek heyecanlanmamıştı. Geçen sefer olanlardan sonra Timuçin'i görmemişti , onunla ve arkadaşlarıyla vakit geçirmenin garip olabileceğini düşünüyordu. Yine de kendini onaylamak zorunda hissetti. Kocasının bu inceliğinin altında Ömer'le Ela'ya yaptıklarının yattığını tahmin ediyordu.

Timuçin göz göze gelip el sallayınca Derya da hemen karşılık verdi. Kendini azgın bir MILF kadın gibi hissetmemek için dışarı çıktı.

"Merhaba çocuklar," dedi. Derya onları yıllardır görmemişti ve 'çocuklar' artık pek doğru bir terim değildi. Havuzda ayaklarını sallandıran çıplak göğüslü genç erkeklerden oluşan etkileyici bir grup vardı.

"Merhaba Derya Hanım!" diye koro halinde selamladı eski öğrencileri onu.

"Melih size her şeyin yerini gösterdi mi?" Derya sordu.

"Evet, çıkmadan önce şöyle bir gösterdi," dedi Timuçin.

" Çok güzel bir eviniz var," diye araya girdi Cenk.

"Teşekkürler," dedi Derya. " Size birkaç şey bırakıp gideceğim. Sonra sizi yine yalnız bırakacağım."

Timuçin, "Dur sana yardım edeyim," dedi ve Derya'yı içeri kadar takip etti. Genç adamın aklında bir şeyler olduğu hemen anlaşılıyordu.

"Bugün evinize gelmemize izin verdiğiniz için tekrar teşekkürler," diye devam etti. "Hepimizin küçük evleri var. Bu son yaz günlerinde dışarıda olmak çok güzel."

" Rica ederim," dedi Derya.

Gerçekten de büyük ölçüde doğruydu. Ama Derya'nın misafir kabul etmek istememesinin bir nedeni de yalnız kalmayı dört gözle beklemesiydi. Ailesini seviyordu ama evin kendisine ait olduğu o değerli anlara da çok değer veriyordu. Melih çocukları anneannelerinden almak için yola çıkmıştı ve ertesi güne kadar dönmeyecekti. Derya hızla yaklaşan sonbahar dönemi için bazı dersleri hazırlamak üzere evde kalacaktı aslında o da boş bir evin huzurunu dört gözle bekliyordu. Belli ki bugün böyle bir şey olmayacaktı.

"Umarım bizim yüzümüzden gitmezsiniz," dedi Timuçin.

"Sizin küçük erkekler grubunuzu rahatsız etmek istemem," dedi Derya ve ona sırıtarak baktı. "Ayrıca, hazırlanmam gereken bazı dersler var ve genellikle evde olmadığım zamanlarda daha iyi odaklanırım."

Pencereden dışarı baktı ve yarı çıplak genç erkeklerle dolu bir evde söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu düşündü.

"Emin misin?" diye sordu Timuçin.

" Eğer senin evinden kaçacağını bilseydim Melih'in burada kalma teklifini asla kabul etmezdim."

"Sen benim için endişelenme. Merkezde bir kafeye gideceğim sadece."

Timuçin üzgün bir ifadeyle kaşlarını çattı.

" Peki, o zaman sana bir borcum olsun. Aslında birden fazla."

Derya ona gülümsedi. "Ela nasıl?"

"İyi. Çok iyi."

" Ne düşünüyorsun Timuçin?" diye sordu Derya. "Seni artık yeterince tanıdım ve belli ki aklında bir şeyler varmış gibi."

"Yok bir şey. Sadece..."

Derya onun bakışlarını arkadaşlarına doğru izledi.

"Onlara anlattın mı?" diye sordu. " Yani, olanları. Ve geçen hafta burada olanları?"

Timuçin başını salladı.

"Hayır, genelde seks hayatımız hakkında pek fazla ayrıntı paylaşmayız. Sadece senin bize evini ziyaret etmemize izin verdiğin için çok nazik olduğunu söyledim. Sonrasında şehirde buluştuğumuzdan da bahsettim ama Ela'nın ne yaptığı hakkında bir şey söylemedim."

"'Akıllıca bir hareket,' dedi Derya. "İkinizin yaşadıklarının güzelliğini herkes anlayamayabilir."

Timuçin usulca başını salladı ve tekrar konuşmadan önce durakladı.

" Ama asıl sorun da bu zaten. Arkadaşlarıma anlatmak istiyoruz çünkü... işte."

" Aslında ben tam olarak bildiğimden emin değilim," dedi Derya, Timuçin'in neyi ima ettiğine dair iyi bir fikri olmasına rağmen.

"Ela'yla olanları çok konuşuyoruz. Ne zaman bu konuyu açsak çılgına dönüyor."

Derya meydan okuyan bir gülümsemeyle karşılık verdi.
"Sadece Ela mı?"

Timuçin mahcup bir şekilde gülümsedi.
"Şey, sanırım ikimiz de."

" Çok güzel o zaman," dedi Derya. "Peki, sıkıntı ne?"

"Bir sıkıntı yok. Sadece bir kez daha yapmak istiyor. İkimiz de istiyoruz sanırım. Ben de bir süre önce bunu kiminle yapmak istediğini sordum."

"Dur tahmin edeyim," dedi Derya.
"Senin arkadaşlarından biriyle olmasını istiyor."

Timuçin başını salladı.

"Hangisiyle?" Derya sordu ve sanki kendi seçimiymiş gibi pencereden dışarı bakarken bulmuştu kendini.

"Söylemedi. Galiba benim arkadaşlarımdan biriyle birlikte olma fikri onu tahrik ediyor."

Derya mırıldanarak onayladı. Melih'in kendisini Ömer'le ilk kez paylaşmasının ne kadar heyecan verici olduğunu çok iyi hatırlıyordu. Ömer'in ona bir daha asla aynı gözle bakamayacağını bilmek son derece hoşuna gitmişti.

"Tuhaf, değil mi?" diye devam etti Timuçin. "Birkaç ay önce arkadaşlarımdan biriyle seks yapmak istediğini söylese çok kızardım."

Derya güldü. "Ama artık değil, anladığım kadarıyla. O zaman onlardan birine sor. Ela çok seksi bir kız. Arkadaşlarından herhangi birinin onunla birlikte olma fırsatını kaçıracağını sanmıyorum."

"Sadece... Nasıl yaklaşacağımı bilemiyorum."

Derya içini çekti. Bu işin nereye varacağını kestirebiliyordu.
"Timuçin, onlara sormalısın."

"Evet, biliyorum. Sadece bu fikre ne kadar açık olduklarını bilmiyorum. Yani biri bana böyle bir şey sorsa ben de tuhaf karşılardım. En azından bu yazdan önce."

"Ne olmuş yani? Onlara senin için sormamı mı istiyorsun?" dedi Derya, sesi rahatsız olduğunu gizlemiyordu.

"Tam olarak değil," dedi Timuçin.
"Ama birkaç ipucu falan verebilirsin diye umuyordum. Yani onları doğru yöne sevk etmek için."

"Timuçin, bunu kendi başına halledebilmelisin," dedi Derya, sesi sertti.

"Bence Ela'yla hayatınıza böyle bir renk katmış olmanız çok güzel. Bundan çok keyif alacağınıza eminim. Ama devam etmek istiyorsanız kendi yolunuzu çizmelisiniz. Karını arkadaşlarına pazarlamaya başlayamam Allah aşkına."

Timuçin yutkundu. "Tabii ki. Özür dilerim."

Derya onun yüzündeki utangaç ifadeyi inceledi. "Anladığım kadarıyla arkadaşlarını buraya getirmek istemenin asıl nedeni buydu. Haksız mıyım?"

"Eeee, biliyorsun, ben..." Timuçin söze başladı. Suçlu olduğu her halinden belliydi.

Derya başını salladı. "En azından bu sefer art niyetini gizlemek için arabama çarpmadın."

Hayal kırıklığına uğramıştı. Şimdiye kadar bunu kendi başına halledebilmeliydi.

"Hey, iyi olacaksın," dedi gülümsemeye zorlayarak. "Sadece biraz ağırdan al."

Diğerleriyle vedalaşmak için dışarı çıktı, Timuçin de onu takip ediyordu. Melih'in çitlere koyduğu bir tahtaya dart atıyorlardı. Çocukların okulun kafeteryasında çok oynadıklarını hayal meyal hatırlıyordu.

Buğra'nın arkadaşlarına "Penisimle ilgili hikâyeyi duydunuz mu?" diye sorduğunu duydu. Oyuna odaklandığı için Derya'nın dışarı çıktığını fark etmemişti belli ki.

"Hayır, dinleyelim" dedi Derya, Buğra başını çevirirken yüzündeki gülüşü gizlemeye çalışıyordu.

Utancı yüzüne yayıldı. " Aa, hassiktir. Özür dilerim."

"Devam et," diye onu cesaretlendirdi Derya. Buğra'nın pek değişmediğini düşündü. Onu utandırmak genellikle susturmanın en iyi yoluydu. "Bize penisinle ilgili hikâyeyi anlatır mısın?"

Buğra'nın gözleri destek almak için arkadaşları arasında gidip geliyordu ama onlar sadece içinde bulunduğu durumu eğlenerek izliyorlardı.

"Boş ver," dedi Buğra, Derya'nın gözleriyle karşılaşmadan.
"Çok uzun."

" Oğlum, bu senin standartlarına göre bile kötü," dedi Cenk başını sallayarak.

" Görünüşe göre siz gençler kendi kendinizi eğlendirebilirsiniz," dedi Derya.
"Ben sizi yalnız bırakayım."

"Kalmak istemediğine emin misin?" Timuçin sordu.
"Çalışman gerekiyorsa biraz daha sessiz olabiliriz."

Derya ona yorgun bir ifadeyle baktı. Gerçekten de onun yardımına bu kadar muhtaç mıydı? "Ben yokken evi yakmayacağınıza inanıyorum."

Yirmi dakika sonra şehir merkezindeki favori kafesinde bir fincan kahveyle oturmuş dizüstü bilgisayarına bakıyordu. Ama odak noktası orada değildi. Timuçin ve onun hayal kırıklığına uğramış yüzü sürekli aklına geliyordu. Sanki onu terk etmiş gibi hissetmekten kendini alamıyordu. Belki de en azından onu cesaretlendirecek birkaç söz söylemeliydi.

Aklı Melih'in onu Ömer'le ilk kez paylaştığı zamana gitti. Kendini çok güçlü hissetmişti, bir akşam boyunca, tam da kocasının önünde onunla açıkça flört etmişti. Sonunda Melih arkadaşını evlerine davet etmiş, iki adam salonda otururken o da yavaş bir dans etmeye başlamıştı. Melih'in o gece onun için hangi müziği açtığını hatırlayamıyordu ama giydiği dekolte elbiseyi hâlâ net bir şekilde hatırlıyordu. Kırmızı saten kıvrımlarının üzerinde hareket ediyordu ve kendini dünyanın en çok arzulanan kadını gibi hissediyordu. Cesareti, kocasıyla yaptığı birkaç sarhoş edici konuşmadan kaynaklanıyordu; kocası onun arkadaşını baştan çıkarmasını sadece sorun etmeyeceğini, bunu yaparken onu izlemekten heyecan duyacağını da itiraf etmişti. Melih ve Ömer elbisesini indirirken gözlerini fal taşı gibi açmış ona bakıyorlardı.

Bu onun başka bir erkek için soyunduğu son sefer olmayacaktı. Sonraki performanslarında genellikle gerilim yaratmak için acele etmezdi. Ama o gece, yavaş ilerlemesinin mantıklı bir neden bulmasına ve şeytani görevini iptal etmesine neden olabileceğinden korkarak kıyafetlerini çıkarmak için acele etmişti. İç çamaşırları da onu takip edince iki çift heyecanlı gözün önünde çırılçıplak kalakalmıştı. Melih'ten başka hiçbir erkek onu daha önce çıplak görmemişti ve sinirleri alarma geçmişti. Ama Nedense kocasının arkadaşı için soyunmak son derece doğal gelmişti, sanki genç ve seksi bir eşin yapması gereken buydu. İzleyicilerinin şehvet dolu hayranlığı güçlü bir uyuşturucu gibi hissettiriyordu ve bağımlısı olduğunu biliyordu.

Kocasıyla göz göze geldikten sonra, güçlü bir kuvvet tarafından zorlandığını hissederek yere çökmüştü. Melih pantolonundan sikini çıkararak yaklaştığında Ömer de onu takip etti. Çok geçmeden iki yarrak birden yüzüne doğrultulmuştu. İçinde derin bir istek kabarıp ağzı ve elleriyle onlara saldırmıştı. Sanki hayattaki tek amacı buymuş gibi ağzıyla ve elleriyle ikisine de hizmet ediyordu.

Kocasıyla önceden ne kadar ileri gidebileceğinden emin olmadığını konuşmuştu ve iki adamın işini ellerini ve ağzını kullanarak bitirmek kolay olabilirdi. Ancak yaptığı şeyin gerçekliği, cinsel arzularının kontrolden çıkmasına neden olmuştu. Melih sonunda onu ayağa kaldırıp yatak odasına götürdü ve Ömer'e onları takip etmesini işaret etmişti. Elleri ve dizleri üzerinde yatağa uzanırken Melih de sikini yüzüne yaklaştırdı. Yatak arkasından hareket ettiğinde hissettiği beklenti dolu heyecan, o zamandan beri hiç unutamayacağı bir enerji yaratmıştı. Arkasına bile bakmadı ama içgüdüsel olarak açık amını Ömer'e sunmak için sırtını kamburlaştırdı. Gözlerini Melih'ten ayırmadan onun zonklayan sikiyle ilgilendi. Ömer onunla oynarken, sikini amına sürttüğünde nefesi kesilmişti. Onu içinde arzulamanın yasak hissi zihnini döndürüyordu. Sonunda sikini sabit bir şekilde kızın amına dayadığında, hemen geri iterek kendini ona teslim etti. Üçünün de şehveti yavaş yavaş artacak kadar yüksekti ve kısa süre sonra kocasıyla arkadaşı arasında ileri geri sallanmaya başlamıştı.

Garson kahvesini tazelemek isteyip istemediğini sorduğunda gerçek hayata geri döndü. Nefes nefese kaldığını fark edince şaşkınlıkla başını salladı. Ekranı kararmıştı. Ne kadar zamandır hayal kuruyordu? Bugünlerde bu çok sık oluyordu, zihni çılgın günlerinden anılara takılıp kalıyordu.

Melih onu her zaman arzularının peşinden gidecek kadar cesur olduğu için takdir ederdi. Haklıydı da; seksi karısını tehlikeye atmak cesaret isterdi. Ama bunu düşündükçe, Melih'in kendisi için hazırladığı zemini hafife aldığını fark etti. Elbette o ilk gece Ömer'i baştan çıkaran kendisiydi ama Melih gerekli tohumları atmış ve arkadaşına masada ne olduğunu açıkça belirtmişti. Acaba Timuçin'e çok mu sert davranmıştı? Karısını paylaşma konusunu en sıkı arkadaş grubuna bile açmak kolay değildi herhalde.

Ilık kahvesini yudumlarken zihni yine başka tatlı anıları hatırlayarak dolaşmaya başladı. Ömer'le birkaç gece daha geçirdikten sonra başka dış partnerlere geçmişlerdi; seyahat ederken tanıştıkları bir yabancı, Melih'in patronu, yine seyahat ederken tavladığı bir barmen, birkaç üniversite arkadaşı. Bir yerde, çoğu kadının yuva kurup evlenmeden önce beş ila on arasında cinsel partneri olduğunu okumuştu. Onun durumunda, bu sayıları aşmıştı, sadece listesi evlendikten sonra başlamıştı. Bugünlerde günlük hayatının nasıl olduğunu düşününce, Melih'le gerçekten de bütün bunları yaptıklarını anlamak bazen zor oluyordu.

O zamanlar yatakta en sık misafirleri Ömer'di ama çok yönlü bir paletin tadına bakmıştı. Her karşılaşmanın kendine has günahkâr bir tadı vardı ve bu deneyimleri için minnettardı. Bir de evlilik dışı ilişkilerde tek taraflı olmamakla ilgili söylenecek bir şey vardı. Bunun sonunda işleri zorlaştırabileceğini duymuştu. Timuçin hızlı öğrenen biriydi ve bunu o da fark etmişse şaşırmamalıydı. Melih'e hizmet sunmaya devam etmek uzun vadede sürdürülebilir bir çözüm değildi. Belki de Timuçin'e yardım etmek kendi yararınaydı.

Ne yaptığının tam olarak farkına varmadan eşyalarını toplamaya başlamıştı bile. Kısa bir süre sonra evine geri dönüyordu, vardığında ne yapacağından tam olarak emin değildi. Genç çifte yardım etmeye neden bu kadar hevesliydi? Ela'yı kocası ve Ömer'le tanıştırmak yeterince riskliydi ve bir grup öğrencisini arkadaşlarının karısıyla yatmaya ikna etmesine imkân yoktu.

Eski öğrencileri, diye düzeltti kendini. Ela da yanlarında değildi, bu yüzden Timuçin bu gece bir şey olmasını beklemiyordu. İstediği uzun vadeli bir yardımdı ve belki de Ela ona konuya nasıl yaklaşması gerektiği konusunda birkaç ipucu verebilirdi.

"Demek bize güvenemediniz Derya Hanım?" Buğra genç erkeklerle arka bahçede yeniden bir araya gelirken dedi ki. Utancının geçtiği anlaşılıyordu.

Derya ona bakmadan, " Sana asla güvenilmemeli Buğra," diye cevap verdi. "Timuçin, seninle biraz içeride konuşabilir miyiz?"

"Geri dönmeye karar vermene çok sevindim," dedi Timuçin kapıyı arkalarından kapatırken. "Umarım birkaç bira almış olmamızın bir sakıncası yoktur. Yardımcı olabileceğini düşünmüştüm."

Artık yeterince büyüdüklerini bildiği halde onların içki içtiğini görmek tuhaftı.

" 'Anlıyorum,' dedi ve gülümsedi. " Kafalarını dağıtmak için biraz alkol mü? Başka ne planladınız?"

Timuçin bu soruda samimi olup olmadığına ya da kendisiyle alay edip etmediğine karar vermek istercesine ona baktı.

"Ela onlara bazı fotoğraflarını göstermemi istedi," dedi sonunda.

" Fotoğraflar mı?"

"Evet, işte. Ateşli fotoğraflar."

"Fena fikir değil," dedi Derya, Ela'nın teşhirci tavrına gülümseyerek.
"Yaptın mı?"

Timuçin başını salladı. "Henüz yapmadım. Sadece anılarımızı tazeliyorduk ve bu konuyu açmanın iyi bir yolunu bulamadım."

"Neden önce başka resimler göstermiyorsun? Belki yazlık evimizden birkaç tane, eğer çektiysen."

Timuçin heyecanla başını salladı.

"Evet, Ela aslında kanoya gittiğimizde çektiği bazı fotoğrafları göstermemi istedi. Ben de önce o güne ait başka fotoğraflar göstereyim, sonra da görmelerini istediklerini araya sıkıştırırım diye düşündüm."

""Olabilir,"" dedi Derya.
"Nasıl sonuçlanacağını bana haber ver."

"Ben de senin orada olmanı umuyordum," dedi Timuçin gergin bir şekilde dudaklarını yalayarak.

Derya ona tuhaf bir bakış attı. Arkadaşları, eski öğretmenleri de orada olursa, arkadaşlarının karısının seksi resimlerine bakarken kendilerini daha garip hissetmezler miydi?

"Daha kolay olur," diye devam etti Timuçin.

"Ela'nın seksi resimlerine bakmanın utanılacak bir şey olmadığını anlamalarını istiyorum ve onlara gösterirken yanlarında başka bir kadın olması da yardımcı olur. Ayrıca senin desteğine de ihtiyacım var."

Derya omuzlarını silkti. "Tamam, madem öyle düşünüyorsun."

"Harika, mayonu giydikten sonra havuz başında bize katıl," dedi Timuçin, sesi heyecanlıydı. "Beklerken onlara birkaç kötü resim göstermeye başlayacağım."

"Tamam, bir dakika içinde orada olacağım."

Timuçin gittikten sonra Derya, Timuçin'in kendisine mayosunu giymesini söylemesindeki tuhaflığı fark etti. Planladığı şey bu değildi. Öte yandan, havuzu kullanma bahanesiyle onlara katılırsa bir grup genç erkeği süzen bir puma gibi hissetmeyebilirdi.

Derya ilk çocuğunu doğurduktan kısa bir süre sonra ilk kez tek parça mayo almıştı. Bu onun hayatında yeni bir dönemin sınırlarını çiziyordu. Bu, vücudundan utandığı ve onu saklamaya çalıştığı anlamına gelmiyordu. Aksine, elastik malzemenin kıvrımlarını sarma şeklini oldukça çekici buluyordu. Tek parça, olgun bir kadın için bikiniden daha uygun görünüyordu ve onu bir üniforma gibi gururla giyiyordu. Eski günlerdeki kadar cüretkâr olmasa da, hâlâ derin göğüs dekolteli modelleri tercih ediyordu. Bunu giydiğinde her zaman çok fazla kişinin bakışlarını üzerine çekiyordu.

Bugün de bir istisna değildi. Dışarı çıktığı anda genç erkekler arasındaki sohbet kesilmiş ve dört çift göz onun adımlarını takip etmişti. Beğenilmenin verdiği heyecana yabancı değildi ama şimdi bu heyecanın ona verdiği güç karşısında şaşırmıştı. Rahatsız olmamış gibi davranmak için elinden geleni yaptı ve yavaşça havuzun kenarına kadar yürüyüp içine girdi.

Merdivenden yukarı tırmandığında genç adamlar hâlâ akıllarını başlarına toplamamışlardı. Yaklaştığında ona bön bön bakıyorlardı. Aşağıya baktığında gözlerinin neye takıldığını görebiliyordu. Islak mayosu üzerine sıkıca oturmuş, dikleşmiş meme uçlarının ayrıntılarını ortaya çıkarmıştı. Her zaman kendilerine ait bir akılları varmış gibi görünüyorlardı. Belki de bu sefer onları tüm dikkatleriyle izleyen soğuktu, dedi kendi kendine, bunun tam olarak doğru olmadığını bilerek. Teşhirin verdiği heyecan utançla karışmıştı. Kendini öğrencilerine bu şekilde göstermemeliydi.

Eski öğrencileri, diye kendini bir kez daha düzeltti. Üstelik mantıksız davranıyordu; kısa süre önce Timuçin'i çırılçıplak görmüştü. Hatta Ela'nın Melih ve Ömer ile paylaşılmasının ardından Timuçin'in karısıyla sikiştiği sahneden bile zevk almıştı. Nasıl olmuştu da birdenbire Timuçin'in arkadaşlarına anlattıklarından bu kadar endişe duymaya başlamıştı? Elbette onlarla Timuçin'le olduğu kadar yakın değildi ama bugün onların yanında neden bu kadar gergin hissettiğini açıklayamıyordu.

"Neye bakıyordunuz?" diye sordu, onlar kendisini garip bir şekilde süzerken orada öylece sessizce duramayacağını fark ederek.

Genç adamlar suçlu görünüyordu ve Derya muhtemelen kendisini süzdükleri için onları azarladığını düşündüklerini fark etti.

Timuçin, "Ela'yla kulübenizi ziyaret ettiğimizde çekilen fotoğraflara bakıyorduk," diyerek sohbeti yeniden rayına oturttu. " Ben de onlara orada kalmamıza izin verdiğiniz için ne kadar nazik olduğunuzu anlatıyordum."

"Öğretmenlerin gözbebeği," dedi Buğra ama her zamanki sert tonundan yoksundu ve sözleri diğerleri tarafından fark edilmemiş gibiydi.

Derya, Timuçin'in yanına oturdu.

"Bakabilir miyim?"

Timuçin telefonu ona verdi ve Derya Timuçin'in galerisindeki bir dizi fotoğraf arasında gezindi. Timuçin'in fotoğraf serisini detaylı bir şekilde hazırladığı belliydi. İlk fotoğraflar doğaldı, kulübenin etrafındaki güzel doğayı yansıtıyordu. Ama fotoğrafları karıştırdıkça, Ela giderek fotoğraflardaki ana nesne haline geliyordu. Derya her yeni fotoğrafa geçişinde kendini hazırlıyordu. Ela'yı üstsüz gösteren bir fotoğrafa ulaştığında tam olarak ne yapacaktı?

Bu durum onu huzursuz ediyordu ve yazlıkta Timuçin'i doğru yöne itmenin ne kadar kolay olduğunu düşününce bu onu şaşırtıyordu. Orada Timuçin'in akıl hocası, duygusal desteği ve güvenilir danışmanı olmuştu; tüm bunlar öğretmen olarak rolüne çok tanıdık geliyordu.

Şimdi neydi peki?

Onun yardımcısı mı?

Ela'yı bikinili gösteren bir fotoğrafa göz attı.

"Bu senin kanonu ödünç alıp nehirde kürek çekmeye gittiğimiz zamandan," dedi Timuçin. " Keşif için güzel bir gündü."

Derya bunun yetersiz bir ifade olduğunu düşündü. Timuçin'e baktı ama Timuçin o günün Ela için çok mutlu sonla biten bir masajla nasıl bittiğini grubun geri kalanıyla paylaşmak istediğine dair hiçbir işaret vermedi. Sanki bekledikleri üstsüz fotoğraf için kendini hazırlıyormuş gibi gergin görünüyordu.

"Oldukça güzel, değil mi?" Derya, başka bir fotoğrafa geçerken kesin bir ifadeyle konuştu. Fotoğrafta Ela kanoda arkasına yaslanmış, bikinisinin askılarını omuzlarına indirmişti. Çocuklar onun bu yorumundan rahatsız olmuş görünüyor, sessizce resme bakıyorlardı.

"Hadi ama," diye devam etti Derya.
"Sırf arkadaşınla evli diye onun seksi bir kadın olduğunu kabul etmenin bir zararı yok. Değil mi Timuçin?"

Timuçin hevesle başını salladı. "Tabii ki hayır. Umurumda değil."

Derya gülümsedi, genç adamın doğruyu söylemediğini düşünüyordu. Kesinlikle umursuyordu ama arkadaşlarının sandığı gibi değil.

"Burada hepimiz yetişkiniz," diye devam etti Derya ve ders veren öğretmen rolüne büründüğünü hissetti.

"Bir kadının seksi olduğunu kabul etmekte yanlış bir şey yok, sadece onun sınırlarının dışında olduğunu düşünüyorsunuz. Hatta bakmanızı bile isteyebilir."

Bunu yoğun bir sessizlik izledi.


Derya, kendisinin de birden fazla açıdan sınırların dışında olduğunu düşündüğü göz önüne alındığında, kelime seçiminin yanlış olduğunu fark etmişti. Yine de kendisinden bahsetmediğini söyleyemezdi. Bu sadece durumu daha da garipleştirirdi. Etrafında koşuşturan ateşli genç bedenlerin giderek daha fazla farkına varıyordu. Öğretmenlik rolünü üstlenirken hissettiği rüzgâr yelkenlerini hızla suya indirmişti. Daha iyi bir seçenek bulamayınca bir sonraki resme geçti.

Rahatlamıştı, tüm dikkatler ondan uzaklaşmış ve ekrana geri dönmüştü. Ela bir önceki fotoğraftakine benzer bir poz vermiş, kanoda arkasına yaslanmış ve göğsünü güneşe doğru bastırmıştı. Ancak bu kez üst kısmı yoktu. Nefis küçük göğüsleri herkesin görebileceği şekilde sergileniyordu.

" Aa, belki de buna bakmamalıyız," dedi Cenk, ama hareketleri sözleriyle uyuşmuyordu. Bakışları ekranda kalmaya devam ediyordu.

"Sorun değil," dedi Timuçin hızla. "Ela'dan sizin görmenizi istemediği resimleri kaldırmasını istedim."

"O da sana kalmasını mı söyledi?" Berkan kuşkulu bir sesle sordu.

Derya ona gülümsedi.

"Söylediyse ne olmuş? Birçok kız biraz caka satmayı sever, özellikle de sizin gibi yakışıklı erkeklere. Eminim size de seksi resimler gönderen kızlar olmuştur. Evlenmek kadınların eğlenmelerine engel değildir."

İşte yine ders vermeye başlamıştı. Bu rol onu rahatlatmıştı. Başka bir resme geçti ve resmin ne olduğunu bilmemesine rağmen, sanki dersinde kullanacağı başka bir slaytmış gibi hissetti. Bu resim Ela'yı nehir kıyısında gösteriyordu, kollarını sanki dünyayı onu görmeye davet edercesine uzatmıştı. Arka planda tekneler vardı ve teknedekilerin onu göremeyeceği kadar uzakta olsalar da, görüntü yine de göze çarpan bir teşhirciliği yansıtıyordu.

Derya, "Gördün mü, kendini göstermekten çekinecek bir kadına benzemiyor," dedi. "Ve bunda hiçbir sakınca yok. Ayrıca dışarıda böyle üstsüz olmak da güzel. Neden yüksek çitlerimiz var sanıyorsun?"

Yaptığı yorumdan hemen pişman oldu. Elbette doğruydu ve eğer çocuklar orada olmasaydı, muhtemelen boş evin tadını çıkarıyor olacaktı. Hatta bazen özgürlüğün ve duygusallığın birleşiminden zevk alarak çıplak gezerdi.

Ama bunu neden çocuklara ima etmişti ki?

Böyle bir yorumun ağzından çıkmasına şaşırmıştı. Yine de bu sözlerde çok tanıdık bir şeyler vardı. Gençken, hem şok etkisi yaratmak hem de yapmak isteyeceği şeyler hakkında ipuçları vermek için onun erotik doğası hakkında bir şeyler açıklamaktan hoşlanırdı.

Şimdi üstsüz gezmekle ilgili yorumu, Ela'nın yaptığının son derece normal olduğunu desteklemek içindi. Derya bunun yerine dikkatlerin tekrar kendisine çevrildiğini hissetti. Çocuklar afallamış görünüyordu ve Derya sanki onun orada üstsüz oturduğunu hayal ettiklerini hissediyordu. Timuçin onun söylediklerinden garip bir şekilde memnun olmuş ve söyleyecek önemli bir şey düşünüyormuş gibi görünüyordu. Ama önce Buğra konuştu.

"Ela'nın etrafında çit yok ama."

Derya'nın rahatlamasıyla dikkatler tekrar ekrana döndü. Hızla başka bir fotoğrafa geçti. Bu seferki daha cesurdu, Ela'yı göğüslerini okşarken gösteriyordu. Nehre daldıktan sonra çekilmiş gibi görünüyordu ve su damlaları diri göğüslerini süslüyordu. Yüzünde tahrik edici bir gülümseme vardı.

"Bunu görmemizi istediğinden emin misin?" Berkan sordu.
"Bu sadece senin görmen için çekilmiş gibi duruyor."

" Armudun sapına bakmaya gerek yok," dedi Derya. "Eğer fotoğrafları senin görmeni istiyorsa ve Timuçin de bunu sorun etmiyorsa, teşekkür etmen gerekmez mi?"

"Evet, birader," diye araya girdi Timuçin. "Ela'ya o fotoğrafları gösterdiğimde kimsenin onun hakkında kötü düşünmeyeceğini söyledim. Umarım yanılmamışımdır."

Sesi gergindi ve Derya bunun arkadaşlarının vereceği tepkiden dolayı gergin olmasından mı yoksa karısının şehvetli görüntülerine baktıkları için heyecanlanmasından mı kaynaklandığını anlayamadı. Muhtemelen ikisi de, diye tahmin etti.

"Kimse onun hakkında kötü düşünmeyecek," diye onu rahatlattı Derya.

" Öyle değil mi beyler?"

Mırıldanarak onayladılar.

"Ve şimdi, belki de en azından karısının çok seksi olduğunu kabul edebilirsiniz." Derya parmağıyla ekrana vurdu. Onların yanında hiç S'li kelime kullanmamıştı ama bu durum onun kelime seçiminden çok daha tuhaftı. Timuçin'in neden resimleri kendisi göstermek yerine arkadaşlarına onun göstermesini istediğini bir dereceye kadar anlıyordu. Dışarıdan biri olarak onları doğru yöne yönlendirmek onun için daha kolaydı. Ama eski öğretmenleri oradayken arkadaşlarının karısını ateşli bulduklarını itiraf etmek onlar için zor görünüyordu. Garip suskunluk oldukça yoğun hissediliyordu.

"Tabii," dedi Cenk sonunda. "İtiraf edebilirim. Karın çok çekici. Sen çok şanslı adammışsın."

Derya ilk konuşanın Cenk olmasına şaşırmamıştı. Rekabetçi bir yapısı vardı ve hiçbir meydan okumadan geri adım atacak gibi görünmüyordu.

Buğra başıyla onayladı. "Evet, kesinlikle öyle. Ona teşekkür etmemiz doğru olur mu?"

Hâlâ ekrana bakıyordu ve sorunun kime yöneltildiği belli değildi ama Derya akıl hocalığı rolüne soyunmuş ve cevap verme görevini üstlenmişti.

"Elbette öyle. Ya da daha iyisi, neden onu bir dahaki görüşünde kendin söylemiyorsun? Eminim iltifatlarını çok beğenecektir."

Bu, Timuçin'in ondan kolaylaştırmasını istediğinin ötesinde bir şeydi ama onun için karısıyla gösteriş yapmaktan çok daha fazlası söz konusuydu. Arkadaşlarının Ela'nın seksi fotoğraflarını doğrudan onunla tartışmasını sağlamak bir sonraki adım için iyi bir başlangıç noktası olacaktı. Timuçin'in gözleri parladı ve Derya onun da aynı düşüncede olduğunu anlayabildi.

İşinin bittiğini hissederek telefonu Buğra'ya uzattı. Ayağa kalktı ve koltuğuna doğru yürüdü. Timuçin sessizce teşekkür ederken o da kendisinden büyük bir keyif alıyordu. Timuçin'in arkadaşlarına karısına iltifat etmelerinde bir sakınca olmadığına dair güvence vermeye devam etmesini dinliyordu.

Bir dahaki sefere arkadaşlarından biri karısıyla tanışmak için geldiğinde olayların nasıl gelişeceğini hayal etmeye başlamıştı. Belki Timuçin karısına üstünü çıkarmasını önerecekti, çünkü arkadaşı zaten fotoğraflarda onun göğüslerini görmüştü. Genç kadının gösteriş yapmaya ne kadar hevesli olduğunu göz önüne alırsak, Ela kesinlikle bunu kabul edecekti. Kalçalarını göstermek için muhtemelen bir tanga giyecekti ama onu da çıkarması an meselesi olacaktı. Arkadaşını hemen baştan çıkarırdı. O ateşli genç vücuda hiçbir erkek karşı koyamazdı. Timuçin muhtemelen karısını arkadaşıyla paylaşarak ona katılacaktı.

Önce hangisini davet edecekti?

Derya kendi seçimi olsa hangisini seçeceğini düşünmeden edemiyordu. Zordu bu. Hepsi de çok çekici genç erkeklerdi.

"Sizce de öyle değil mi Derya Hanım?" Timuçin onu yeniden gerçekliğe döndürerek sormuştu.

"Ne?" dedi ve bir an için dalgınlığından dolayı kendini suçlu hissederek.

"Birçok evli kadının başka erkeklerin kendileriyle flört etmesinden hoşlandığını söylüyordum," diye devam etti Timuçin. "Bunda yanlış bir şey olamaz, değil mi?"

"Elbette, hayır. Bence gayet iyi bir şey. Bir kadının evli olması, başka erkeklerin ilgisinden hoşlanmayacağı anlamına gelmez. En azından sizin gibi yakışıklı erkeklerden."

Öğretmenleri gibi davranması gerektiğini düşünen yanı, az önce ağzından çıkan sözlerden dehşete kapılmıştı. Bunu Ela'yla flört etmeye teşvik etmek için söylemişti ve bunun açık olduğunu umuyordu. Fakat onları sevimli bulduğunu nasıl ima edebilirdi? Yine de ağzından kaçırmanın çok rahatlatıcı bir tarafı da vardı. Genç adamlar gözlerini dikmiş ona bakıyorlardı, hepsi de ileri matematik hesapları yapıyormuş gibi görünüyordu.

" Eee," diye başladı Cenk, gergin görünüyordu. "Bugün çok güzel göründüğünüzü ilk ben söyleyeyim."

Diğerleri sessiz kalarak verdiği yanıtı dikkatle bekledi. Kibar bir iltifattı ama yine de eski öğrencilerinden birinden gelmesi tuhaf gelmişti.

Ona gülümsedi. "Teşekkür ederim Cenk. Bunu söylemen çok nazikçe."

"Nazik olduğunu sanmıyorum. Sadece dürüst," dedi Timuçin. "Günü bizimle geçirmeye karar verdiğin için hepimiz çok mutluyuz."

"Evet, çok sevindik," dedi Buğra. " Ayrıca Ela'nın böyle fotoğrafları gibi bir şey varsa, numaram sende var, değil mi?"

Cenk boş bir bira kutusunu Buğra'nın kafasının arkasına fırlattı. Derya güldü. Normalde Buğra'nın ona böyle bir şey söylemesi duyulmamış bir şeydi. Ama az önce birlikte arkadaşının karısının üstsüz resimlerini izlemişlerdi ve Buğra'nın şakalarının sınırlarını gördüğü yerin değişmesine şaşırmamalıydı.

"Özür dilerim Derya Hanım," dedi Timuçin. "Sanırım salak arkadaşımızın söylemeye çalıştığı şey şu. Daha rahat olmak istersen kimse bir şey demez. Üstsüz olmanın güzel olduğunu söylemiştiniz."

Kelimeler havada ağır ağır asılı kalıyordu. Arkadaşları onun bu cüretkârlığı karşısında şoke olmuş görünüyor, Derya ise şaşkınlıkla ona bakıyordu. Buğra belli ki şaka yapıyordu ama Timuçin ciddi görünüyordu. Belki de arkadaşlarına Ela'nın yaptığının gayet normal olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu. Yüzünde yalvaran bir ifade vardı ve arkadaşlarına baktığında umutlu gözlerden başka bir şey göremedi. Kimse bir şey söylemedi, sanki Timuçin'in teklifini hemen geri çevirmemiş olması rahatsız edilemeyecek kadar değerli bir andı.

"Çok komik Timuçin," dedi sonunda.

Ciddi olamazdı herhalde. Koltuğunun yanındaki masadan bir dergi aldı. Çocuklar bir süre beklentiyle onu izlemeye devam ettiler ama Timuçin'in teklifini kabul etmeyeceği belli olunca ne yapacaklarını bilemez bir halde birbirlerine bakmaya başladılar.

"Asansörde komşusunun karısıyla sevişen adamın hikâyesini duydunuz mu?" Buğra durup dururken sessizliği bozdu.

"Pek çok açıdan yanlıştı."

Diğerleri Buğra'nın esprisine gereğinden fazla gülmüşlerdi. En azından gerginliği azaltmıştı.

Derya elindeki dergiyi okuyormuş gibi yapıyordu ama aklı hâlâ Timuçin'in teklifindeydi. Ona geçmişiyle ilgili çok fazla ayrıntı vermemişti ama bir grup erkeğe göğüslerini göstermekten çok daha fazlasını yaptığını ima etmişti. Karısının şehvetli yönlerini sergilemekten ne kadar hoşlandığını yeni yeni keşfettiği düşünülürse, o hayatı neden geride bıraktığını anlamak onun için muhtemelen zordu.

Neden onun ve arkadaşlarının önünde üstsüz çıkmak istemesini beklemesin ki?

Ya da belki de sadece bunu yapmasını umuyorlardı. Elbette onların gözlerinde gördüğü hayranlık sadece zihninin ona oynadığı bir oyun olamazdı. Belki de kocası birçok genç erkeğin kendinden büyük kadınlardan etkilendiğini söylerken haklıydı.

İçinde tanıdık bir heyecan dalgası kabardı, sanki başka bir zamandan gelen bir çağrı gibiydi. O zamanlar kocasını arayıp durumu açıklardı ve kocası da onu çılgınca bir şeyler yapması için cesaretlendirirdi. Hangisini baştan çıkaracağı konusunda onun tavsiyesini isterdi. Hatta belki birden fazla.

Ama o günler çoktan geride kalmıştı. O profesyonel bir kadın, bir anne ve toplumdaki saygı duyulan bir kişiydi. Öğrencilerinden biriyle yatamazdı, eski bir öğrencisiyle bile.

Ama kimse onlarla yatacağını ima etmiyordu. Timuçin sadece isterse kendini sergilemekte özgür hissetmesini önermişti. Bu gerçekten çok mu kötü olurdu?

Hatta belki uygun bile olabilirdi. Timuçin'in arkadaşlarının, evli bir kadının vücudunu açmasının son derece normal olduğunu anlamalarına yardımcı olmayı kabul etmişti. Anlatmak yerine göstermek her zaman daha iyi bir öğretici tercihti. Bu gülünç bir mantıktı ama bir şekilde onların öğretmeni gibi davranmak isteyen yanını kontrol altında tutuyordu.

Kendi düşünceleri karşısında başını iki yana salladı.

Bunu gerçekten düşünüyor muydu?

Ve o an geçmişti, değil mi?

Çocuklar ondan yüz çevirmiş, ayakları suyun içinde havuzun kenarında sıralanmış oturuyorlardı.

Ama belki de bu öğretilecek bir andı. Çocuklar ona baskı yapmaya çalışmadan çabucak vazgeçmişlerdi. Uygun davranış buydu.

Ödüllendirilmeliydi, değil mi?

Bu onlara Ela'ya nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda değerli bir ders olabilirdi.

Derya kendi cesaretini test edercesine mayosunun askılarını omuzlarının üzerinden sıyırdı. Önemsiz bir şeydi. Kadınlar bronzluk çizgilerinden kaçınmak için bunu her zaman yaparlardı ve bir şemsiye yattığı koltuğu gölgelese bile, gençler dönüp baksalar muhtemelen pek bir şey düşünmezlerdi.

Kollarını mayosundan kurtararak askıları yanlarından sarkıttı. Bunu halk plajlarında da yapmıştı ve pek de uygunsuz sayılmazdı. Fakat göğsünün büyük bir kısmını açıkta bırakmıştı ve misafirlerinin arkalarını döndüklerinde bunu fark edeceklerinden emindi.

Ne var ki hiçbiri fark etmemişti. Sıradan şeyler hakkında sohbet ediyorlardı. Anlaşılan Cenk'in sürekli arızalanan yeni bir arabası vardı ve Buğra, Cenk'in en azından benzinden tasarruf ettiğine dair bir şeyler geveliyordu. Hiçbiri Derya'nın aklından geçenler hakkında en ufak bir fikre sahip değildi.

İçinde yükselen heyecan, ona mantıklı davranması için yalvaran sesleri bastırıyordu. Kendi evindeydi ve istediği her şeyi yapmasına izin verilmeliydi. Ve neden oğlanlara iyi bir örnek olmasın, onlara saygıdeğer kadınların istediklerinde kendilerini teşhir edebileceklerini göstermesin? Kendisiyle dalga geçer gibi üzerindeki mayoyuyu santim santim aşağı çekti.

Sonra ses çıkarmamaya dikkat ederek koltuğunda dik oturup mayosunu kalçalarına kadar indirdi. Kalbi göğsünde hızla çarpıyordu. Burada, eski öğrencilerinden oluşan bir grubun arkasında üstsüz oturuyordu ve onlar bunu fark etmemişlerdi bile. Arkalarını dönseler ne düşünürlerdi?

Şüphe zihnine sinsice yayılıyordu.

Bunu neden yapıyordu ki?

Yaşça çok büyüktü ve kendini bu şekilde göstermemesi gerektiğini daha iyi bilmeliydi. Hem de eski öğrencilerine? Tekrar tekrar üstünü örtmeye karar veriyordu.

Ama ne zaman bir kıyafete uzansa, içinden bir ses ellerini durduruyordu. Sanki uzun zaman öncesinden gelen bir ses onu kapanmaması için zorluyordu. Sadece biraz daha. Buna ihtiyacın var. Bunu hak ediyorsun.

Sonrasında ise artık çok geç olmuştu. Cenk başını çevirip ona baktığında bir an duraksadı. Gözleri büyüdü ve bir an için bakışlarını kaçırsa da kısa süre sonra tekrar dönüp ona baktı. Arkadaşlarının neden sürekli omzunun üzerinden baktığını merak etmeleri uzun sürmemişti. Teker teker ona bakmak için döndüler, her biri Derya'yı görünce şaşkınlıktan donakalmıştı.

Derya onların baktığını fark etmemiş gibi yapıyordu ama güneş gözlüklerinin arkasına gizlediği gözleriyle hayranlarını gizlice izliyordu. Belli ki bu durumla nasıl başa çıkacaklarını bilmiyorlardı ve çoğu bakışlarını başka yöne çeviriyordu. Ne kadar zavallı davrandıklarını görünce sırıtmasını bastırmak zorunda kalmıştı.

Bir yanı yaptığı şeyin delilik olduğunu düşünüyordu.

Yıllardır onu akıl hocası ve rol modeli olarak gören bir grup genç erkeğe kendini ifşa ederse onun hakkında ne düşünürlerdi?

Ancak giderek güçlenen bir başka ses ona bunun eskiden yaptıklarına kıyasla hiçbir şey olmadığını hatırlatıyordu. Elbette, o uzun zamandır kayıp olan heyecanı biraz olsun yeniden yaşamak için kendine müsaade edebilirdi. Bir zamanlar olduğu gibi kendinden emin bir baştan çıkarıcı gibi davranarak güneş gözlüklerinin üzerinden baktı ve genç adamların kendisini izlediklerini bilmelerini sağlamıştı. Erkekler hemen gözlerini kaçırmışlardı.

Timuçin hariç. Timuçin gözlerini onun göğsünden ayırmıyordu. Gülümsedi ve göz kırptı.

"Beyler," dedi. "Eğer bir kadın kendisini seyretmeniz için sizi davet ediyorsa, bakmanız hiç de ayıp olmaz. Değil mi Derya Hanım?"

Çocuklar temkinli bir şekilde arkalarını döndüler ve kısa süre sonra dört genç adam açıkça ona bakmaya başlamıştı. Timuçin'in yorumu arkadaşlarını Ela'nın yanında nasıl davranmaları gerektiğine hazırlamak için olabilirdi ama sanki Ela'ya bakmalarını kendisinin istediğini itiraf ettiriyordu. Güneşten gölgelendiği için bronzluk çizgilerini bahane olarak kullanamazdı. Onlara sadece göğüslerini göstermeye karar vermişti.

"Evet, sanırım bu doğru Timuçin," dedi.

Ayağa kalktı ve havuza doğru salına salına yürürken dört çift göz onun adımlarını izledi. Onlara gülümsedi.

"Bugün burası gerçekten çok sıcak," dedi izleyicilerine gülümseyerek. "Belki de serinlemeye ihtiyacı olan tek kişi ben değilimdir."

Ardından suya daldı. Hava almak için yukarı çıktığında çocuklar çoktan suya girmişti. Onu takip etme isteklerinin üstsüz öğretmenlerine yakın olmak istediklerinden mi yoksa onun üzerlerindeki etkisini gizlemek için mi olduğunu anlayamadı. Bir süre öylece durdular, ne yapacaklarını bilmiyormuş gibi davrandılar. Göğsünün su tarafından örtülmesiyle, onları etkisi altına alan büyü kısmen bozuldu. Cenk diğerlerini havuza en uzağa kimin atlayabileceği konusunda bir yarışmaya davet etmişti. Derya kendisini etkilemeye çalıştıklarını düşünmeden edemiyordu.

Ne var ki Berkan yarışmaya katılmadı. O her zaman grubun en çekingeniydi ve havuzun bir köşesinde oyalanıyordu. Ne yapacağını bilemeyen Derya onunla konuşmaya karar verdi. Emin olduğu tek şey, Timuçin'in arkadaşlarını Ela'yı paylaşma fikrine açmasına yardım etmeyi kabul ettiğiydi ve Berkan muhtemelen en çok dürtülmeye ihtiyacı olan kişiydi.

"Nasılsın Berkan?" diye sordu. " Nasıl gidiyor bakalım, iyi misin?"

"Evet. Hem de çok iyi. Yeni dönemi iple çekiyorum."

Alacağı derslerden bahsetmeye devam etti ama sanki aklı başka yerdeymiş gibi otomatik pilota bağlanmış gibiydi.

"Özür dilerim Berkan," dedi Derya. " Ben seni huzursuz ediyor muyum? Tekrar üzerimi giyebilirim."

Mayosuna uzandı.

"Hayır, hayır!" Berkan onu durdurdu, belli ki niyetlendiğinden daha hevesliydi. "Benim için sakıncası yok."

"Emin misiniz?"

Genç adam başıyla onaylasa da konuşmalarının odak noktasının onun üzerindeki etkisi olmasından rahatsız olmuş gibiydi. Konuşacak başka bir şey arıyormuş gibi etrafına bakındı.

"Ela'yla en son ne zaman görüştünüz?" Derya sordu.

"Birkaç ay önce," dedi Berkan.

"Onu yakında görmelisin," dedi Derya.

Berkan onun bu açık sözlülüğü karşısında önce şaşırdı, sonra Timuçin'e baktı.

"Zaten bugün onu epeyce gördün," diye devam etti Derya. "Timuçin'in sana o fotoğrafları göstermesine şaşırdın mı?"

"Evet, biraz. Eskiden ona karşı oldukça muhafazakârdı."

"İnsan bazen bir aydınlanma yaşar," dedi Derya.

"Gerçekten de o fotoğrafı hepimize göstermesini istediğini mi düşünüyorsun?"

"Timuçin'i tanıyorsam, karısının isteği dışında bir şey yapmaz. Hala koruyucu olduğunu söyleyebilirim ama belki sahiplenici değildir."

"Peki ya kocanız? Şimdi eve gelse sinirlenir mi?"

Bu yerinde bir soruydu.

Melih onu şimdi görse ne düşünürdü?

Bozulur muydu?

Son zamanlarda Ela'ya yaptıklarına bakılırsa pek olası değildi. Ama muhtemelen şaşırırdı. Ona defalarca vücudunu başka erkeklerle paylaşmanın geçmişte kaldığını söylemişti. Yine de burada, bir grup kendine hayran genç erkekle üstsüz takılıyordu.

"Özür dilerim, burnumu sokmak istememiştim," dedi Berkan ve ona mahcup bir bakış attı.

"Hayır, sorun değil." dedi. "Ben olsam Melih için endişelenmezdim. O iyi bir koca ve ne olursa olsun sadece benim için en iyisini istiyor."

Berkan sessizce onun sözlerini değerlendirirken onu izledi. Bu Berkan için tipik bir durumdu; yeni bilgileri her zaman çabuk kavrayamazdı ama eninde sonunda kavrardı.

"Aynı şey Timuçin için de geçerli," diye devam etti Derya, neden orada olduğunu hatırlayarak.

"Ela size bazı şeyleri bizzat gösterirse hiç şaşırmam. Eğer bu onu iyi hissettirecekse, Timuçin'in de bunu takdir edeceğinden eminim. Takdir etmekten çekinme."

"Takdir mi?"

"Bilirsin, onunla biraz flört et. Eminim hoşuna gidecektir. Evli olması ilgiden hoşlanmayacağı anlamına gelmez."

Berkan bir şey söyleyecek gibi oldu ama Timuçin yaklaşınca durdu.

" Ne konuşuyorsunuz siz?"

"Senin o güzel karından bahsediyorum aslında," diye cevap verdi Derya.

Timuçin kıkırdadı. "Ah, gerçekten mi? O benim en sevdiğim konulardan biridir. Ne diyordunuz?"

Derya'ya imalı imalı baktı. Derya onun yerine Berkan'a döndü, Berkan'ın konuyu açıp Ela hakkında bir şeyler söylemesini umuyordu. Ama Berkan durumdan utanmış görünüyordu ve bir anlık garip bir sessizlikten sonra havuzun diğer ucunda sohbet eden Buğra ve Cenk'e doğru yüzerek uzaklaştı.

"Bir şeyler olmasını istiyorsan Ela'nın ne istediğini çok net bir şekilde göstermesi gerekir," dedi Derya gözleriyle Berkan'ı takip ederek.

Timuçin başını kaşıdı. "Evet, şey... Bu bir sorun olacak. Erkeğin inisiyatif almasından hoşlandığını biliyorum."

"Melih'in yaptığı gibi," dedi Derya ve ona sırıttı.

Timuçin başını salladı ve son zamanlarda yaşanan bazı olayları hatırlıyor gibiydi.

"Senin için de öyle miydi?" diye sordu. "Hani başka erkeklerle birlikte olduğun zamanlar."

Derya kaşlarını kaldırıp ona baktı. Bunu Timuçin'den duymak çok ileri bir davranıştı. Ne diyeceğini tam olarak bilemiyordu. Başka erkekleri baştan çıkardığı günler uzun zaman önceydi. Ama geriye dönüp baktığında, sinyallerini nadiren açıktan vermek zorunda kalıyordu. Zorlandığını hatırladığı tek an, bir barda bir yabancı tarafından tavlanma fantezisini ilk kez gerçekleştirmeye karar verdiği andı. Çoğu kadın için muhtemelen saçma bir fanteziydi ama barda içki içecek yaşa gelmeden evlenmiş biri için büyüleyici görünüyordu.

Kız arkadaşlarıyla uzaktayken fantezisinin peşinden gitmişti. Bir gece yorgunmuş ve sakin bir gece geçirmek istiyormuş gibi davranmış, ama kızlar bir kulübe gitmek üzere ayrılır ayrılmaz kısa bir etek ve dar bir bluz giymiş -dikkat çekmek için parlak kırmızı- ve hemen sokağın köşesindeki bara gitmişti.

Barı şöyle bir kolaçan ettikten sonra çoğunlukla boş olmasına rağmen potansiyelli birkaç erkek olduğunu görmüştü. Fantezisine göre hareket ederek barda oturdu ve göze çarpan her erkeğe gülümseyerek davetkâr görünmek için elinden geleni yapmıştı. Masum görünen bu hareketin dikkat çekeceğini bildiği için düzenli olarak sırtını dikleştiriyor ve geriniyordu.

Akşam boyunca birkaç kişi ona bir içki ısmarlamayı teklif ederek yemi yutmuştu. İçki teklifini kabul ederken, onları alkolün kendisini çapkınlaştırdığı konusunda uyarması gerektiğini de ekliyordu. Sonrasında işler çığ gibi büyümeye başladı.

Ta ki parmağındaki yüzüğü fark edene kadar.

Üçüncü talip de içkisini bile bitirmeden kalkıp gittiğinde, hiç değilse çakırkeyif olduğu için geceyi sonlandırmak istemişti. Fakat o pes edecek biri değildi. Bunun yerine, kendisinden belki on beş yaş büyük şık bir adam olan barmeni çağırdı ve bir dahaki sefere Cin tonik istediğinde ona sadece tonik vermesini rica etmişti. Barmen sanki istediği şey tamamen sıradan bir şeymiş gibi başını sallayarak onu şaşırtmıştı. Tam onu doğru duyduğunu açıklamak üzereydi ki, yanındaki koltuğa bir adam oturdu.

"Size bir içki ısmarlayabilir miyim?" dedi adam.

Kadın adama baktı ve en azından yakışıklı olduğuna karar verdi. "Elbette. Bir cin tonik lütfen."

Barmen içkiyi uzatırken ona göz kırptı ve kadın yanındaki adama dönmeden önce ona hafifçe gülümsedi. Derya kadehini kaldırdığında adamın gözleri yüzüğüne takıldı. Adam gözlerini devirdi. Kadehine cevap vermek yerine içkisini yudumladı ve zaman ve para kaybı hakkında bir şeyler mırıldanarak olduğu yerde döndü.

Derya inanamayarak başını sallarken çantasındaki telefonuna uzandı. Melih'e mesaj atıp yenilgiyi kabul etmenin zamanı gelmişti. Ama mesajı göndermeden önce, barmen o yazarken tezgâhın karşısından ona doğru eğildi.

"Bu barı on yıldan fazladır işletiyorum," dedi. "Böyle sakin gecelerde, buraya gelen insanlar hakkında hikâyeler uydurarak kendimi eğlendiriyorum."

Derya başını kaldırdı ve bir çift koyu kahverengi gözle karşılaştı. Yakışıklı adam, diye düşündü.

"Gerçekten mi? Peki benim için ne uydurdun?"

" Ee, ilk geldiğinde belki bir randevu için gelmişsindir diye düşünmüştüm."

" Anladım, peki bunu neye dayandırdın?"

Barmen ona gülümsedi. Çekici bir gülümsemeydi bu, Derya'nın dikkatini çekmişti.

"Açıkça söylemekten hoşlanmam ama bu gece kendinizi saklamıyorsunuz, ben de bir ilgi çekmeye çalıştığınız sonucuna vardım. Ama emin olun ki gerçekten de öyle."

Ona gülümsedi. "Aha. Devam et."

Arkasına doğru uzandı ve silmek için bir bardak aldı. Gömleği kollarını açıkta bırakacak şekilde kıvrılmıştı ve Derya onun kendine dikkat eden bir adam olduğunu söyleyebilirdi.

"Ama sonra barda oturmaya başladın," diye devam etti.

"Burada buluşmak için bir araya gelen çoğu insan biraz mahremiyet için arka taraftaki kabinlere gider ve sen orada seni bekleyen biri olup olmadığını kontrol bile etmedin. Parmağındaki yüzüğü gördüğümde belki de kocanı bekliyorsundur diye düşündüm. Çiftler dışarı çıktıklarında sosyalleşmeye daha istekli olurlar ve genellikle kendilerini barda bulurlar."

"Peki hâlâ kocamı beklediğimi düşünüyor musunuz?"

Barmen başını salladı. "Telefonuna daha yeni uzandın. Hiç kimse gecikmenin ne olduğunu kontrol etmeden eşini bu kadar uzun süre boş boş beklemez. Yani, hayır. Senin de kocanı beklediğini sanmıyorum."

Derya elindeki pipetle tonikteki buzu karıştırdı. "Peki neden burada olduğumu düşünüyorsun?"

"Peki, doğru tahmin edersem ne kazanacağım?"

""Aaa, ödül için oynadığımızı fark etmemiştim. Yanılırsan ne kazanacağım?"

Barmen gülümsedi. "Bilmem ki. İçebileceğin kadar tonik mi? İçine biraz cin bile ekleyebilirim."

"Buraya içki içmek için geldiğimi mi sanıyorsun?"

Onu şöyle bir süzdü, göğüslerinin davetkâr dekoltesine kısa bir süre göz ucuyla baktı. "Hayır, öyle olmadığına eminim."

"Bak ne diyeceğim," dedi. " Peki şöyle yapalım. Eğer tahminin doğruysa, bana haklı olduğunu kanıtlamanın tatminini yaşayacaksın. Eğer yanlış tahmin edersen, ben de senin yanıldığını kanıtlarım."

Barmen sanki bir tuzak bekliyormuş gibi ona şüpheyle bakmıştı. Fakat o omuz silkti. Kaybedecek bir şeyi yok gibiydi.

"Yeterince dürüstçe," dedi. "Ama eğer yanılıyorsam alınamazsın. Ya da bu konuda haklıysam."

"Kolay kolay kırılmam," diye garanti verdi Derya.

Sanki durumu son bir kez daha değerlendiriyormuş gibi sessizce ona baktı.

"Tamam, işte başlıyoruz. Sanırım özellikle kocanızı aramaya gelmediniz. Sanırım onsuz, belki bir konferans ya da arkadaşlarınızla bir tatil için şehirdesiniz ve sadece kendiniz için bir şeyler yapmaya karar verdiniz. Tabiri caizse kendinizi eğlendirmek için. Ve bu bara gelip eğlence arıyorsunuz."

""Eğlence mi? Bu biraz belirsiz. Umarım bundan daha iyisini yapabilirsin."

""Peki," dedi barmen ve kendini hazırlıyormuş gibi bir hali vardı. "Bu gece için seks yapacak birini bulmak istiyorsun. Yüzüğünü çıkarsaydın bu çok daha kolay olurdu. Ama yine de bunu yapmadın, belli ki birkaç müşteriyi korkutmuş olmana rağmen. Bu da bana evli olduğunu unutmaya çalışmadığını gösteriyor. Başka biriymişsin gibi davranmak istemiyorsun. Tam tersine, geceyi bir yabancıyla geçirmek isteyen evli bir kadın olduğunuzun hem kendinize hem de erkeğe sürekli hatırlatılmasını istiyorsunuz. Sanırım bunun nedeni yarın da unutmak istememeniz. Kocanızla birlikte eve döndüğünüzde yüzüğe baktığınızda gizli maceranızın size hatırlatılmasını istiyorsunuz."

Barmen konuşmayı bitirdiğinde, Derya sessizlikte nefesinin artık çok daha kuvvetli olduğunu fark etmişti.

"Peki, nasıldım?" diye sordu kaşlarını kaldırarak.

"Oldukça etkileyici," diye itiraf etti Derya. "Ama hazır başlamışken durmalıydın."

Barmen ikna olmuş görünmüyordu. "Oh, yani yanılıyor muyum?"

"Yaklaştın ama yakalayamadın."

"Pekâlâ. Sanırım yanıldığımı kanıtlaman gerekecek."

"Elbette, bir dakika."

Telefonunu eline aldı ve kocasına mesaj yazmaya devam etti.

"Yanlış yaptığın yer..." diye başladı, gönder düğmesine basmak için durakladı. "Bu gizli kısım. Gördüğünüz gibi biraz çapkın olabilirim ama dürüst bir çapkınım."

Barmene telefonunu uzattı ve mesajı gösterdi.

"Selam tatlım. Burası sakin ve evli bir kadın için hiç talip yok gibi görünüyor. Ama barmen garip bir şekilde benimle flört ediyor. Çok tatlı biri. Sanırım onu daha sonra yatağa atabilirim.

Sevgiler,

Senin şehveş karın."

Barmen ona hayranlıkla gülümseyerek zili çaldı. " Haydi millet! Son içkiler!"

Diğer müşterilerin gitmesini beklerken pek konuşmadılar ama barmen sanki her an geri çekilmesini bekliyormuş gibi merakla ona bakmaya devam ediyordu. Son çıkan müşterilerin ardından kapıyı kilitlemek üzere kapıya yöneldiğinde, niyetini açıkça belli etmeye karar vermişti. Birkaç saniye içinde üstünü başından çekip çıkardı, sütyenini açtı ve eteğinin fermuarını indirdi. Kendi rolünü oynayarak, iç çamaşırı giyme zahmetine bile girmemişti ve yüksek topuklu ayakkabıları dışında çıplaktı, elleri kalçalarında kendinden emin bir şekilde poz verdi. Barmen arkasını döndüğünde olduğu yerde kalakaldı. Böyle şok edici şeyler yapmaya bayılıyordu ve barmen onu içeri çekince muzipçe gülümsüyordu.

""Evim üst katta,"" dedi kendini toparladığında. "Seni yukarı davet edecektim. Ama anladığım kadarıyla başka planların var."

Adama yaklaşırken topuklarının yere vuruşu boşalan barda yankılanıyordu. Tek kelime etmeden onun önünde dizlerinin üzerine çökmüştü. Pantolonunun kemerini çözüp sikini çıkarırken adam gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Bilerek sol elini kullanıyordu, böylelikle her ikisi de parmağındaki yüzüğü görebilecekti. Adamın elinin içinde sertleşmesini iştah dolu gözlerle seyrediyordu.

Önünde onun için sertleşmiş bir sik görmeye bayıldığını fark etmeye başlamıştı. Hepsi farklı görünüyordu ama bir şekilde her zaman ilgi çekiciydi. Yine de bu hayranlık onu hiçbir zaman rastgele yarak resimleri aramaya yöneltmemişti. Onu cezbeden şey, onun için kalkmış olması fikriydi. Böylece gözünde gerçekten görkemli bir hale geliyordu. Eğildi ve barmenin sikini dibinden ucuna kadar emdi.

Derya hevesle ellerini ve ağzını kullanarak adamın sikini yalarken bir yandan da ona bakıyordu. Barmen ona şehvet ve inançsızlık karışımı bir duyguyla bakıyordu. Ağzıyla bitirmek istiyordu ama peşinde olduğu fantezi bundan daha fazlasını gerektiriyordu.

Ayağa kalkıp bara doğru yürüdü ve taburelerden birine oturdu. Utanmadan bacaklarını açtı, bara yaslandı ve onu içine davet etmek için parmağını kıvırdı. Barmen onun çekici amcığına aç gözlerle bakıyordu. Adam hiç vakit kaybetmedi ve çok geçmeden içine sokmaya başlamıştı. Yaptığı şeyin kaba gerçekliği arzusunu kamçılıyordu. İşte orada, evli bir kadın barmen tarafından barında sikiliyordu.

"Derya Hanım?" Timuçin, " Derya Hanım?" diyerek onu hafıza yolculuğunun içinden çekip çıkardı.

Siktir, diye düşündü. Yine hayal kurmaya devam ediyordu. Timuçin'in sorduğu soru neydi?

Timuçin kendisine merakla bakıyordu. "İyi misin?"

"Evet, iyiyim," dedi diğer üçüne bakarak.

Barmenle yaşadığı deneyim kendisine bir şehveş olarak olgunlaşmanın sadece kendisinin ve Melih'in değil, konuk yıldızın da bazı cesur atılımlar yapmasını gerektirdiğini hatırlatmıştı. O erkeklerden herhangi biri Ela'nın sinir uçlarına Timuçin'in umduğu gibi dokunabilecek miydi? Evli bir kadından gelen sinyalleri algılayıp onu daha ileri gitmeye teşvik edebilecekler miydi? Belki de birileri bu çocuklara proaktif olmanın değerini öğretmeliydi. Ve bu kişinin kim olması gerektiğini biliyordu.

"Bunu yapacağıma inanamıyorum," diye mırıldandı.

Timuçin ona şaşkın bir bakış attı. "Ne?

" Bu işten sonra bana borçlu olacaksın," dedi.

"Zaten borçluyum," dedi Timuçin. "Sen ne istersen."

"Sadece beni takip et."

Merdivene doğru birkaç kulaç atarak çıktı. Sudan çıkar çıkmaz tüm gözler onun vücudunda toplanmıştı. İçindeki tanıdık ses de tekrar yükselmeye başlamıştı. Beğenilmenin verdiği heyecanın hoşuna gittiğini inkâr edemezdi. Elbette, teşhirci yönünü yeniden alevlendirmek için daha uygun bir kalabalık seçebilirdi, ama zaten dış görünüşü mahvetmemiş miydi? Yapmak üzere olduğu şeyin sadece küçük bir adım olacağını söyledi kendi kendine. Bu erkekleri doğru yöne itmek için biraz aktif öğrenme yöntemi kullanmanın zamanı gelmişti. Bu her zaman öğüt vermekten daha iyi sonuç verirdi. Havuzun kenarına geldi ve elleri kalçalarında gururla durdu. Dikkatlerin kendi üzerinde olduğunu çok iyi biliyordu.

"Sizce Ela arkadaşlarınızın önünde üstsüz olmaktan daha ileri gider mi?" diye söze başladı ve Timuçin'e baktı.

Timuçin gözlerini kocaman açarak ona baktı. "Hımm, evet. Sanırım öyle."

"Sanıyorsun?"

İlk başta kararsız görünüyordu ama kısa süre sonra sesini buldu. "Eğer onlara göğüslerini göstermeye karar verirse, bence onu daha ileri gitmesi için cesaretlendirmeliler."

Derya başıyla onayladı. "Peki bunu nasıl yapmalılar?"

Timuçin kararsız görünüyordu. "Hımm, ne yaparsa yapsın kimsenin ağzından laf kaçırmayacağını söyleyebilirler belki?"

"Eh, bu zaten anlaşılmıştır umarım," dedi Derya ve diğer üçüne baktı. Ona bön bön baktılar ama sonunda usulca başlarını salladılar. "Başka ne var?"

Hiçbiri Derya'nın ne demek istediğini anlamamış gibiydi. Anlaşılan daha fazla ipucuna ihtiyaçları vardı.

"Elbette ondan tüm adımları tek başına atmasını bekleyemezsiniz. Belki de ona yardım etmeniz gerekiyordur."

Timuçin'e baktı, onun kendisini anlayacağını ve arkadaşlarına yolu göstereceğini umuyordu. Ama Berkan ondan önce davranıp havuzdan çıktı ve kendini kenardan yukarı attı. Yaklaştıkça adımlarını yavaşlatıyordu ve Berkan onu doğru okuduğundan giderek daha fazla emin olduğunu görebiliyordu. Gülümsedi delikanlıya içtenlikle, anladığını görmekten memnun olmuştu.

"Devam et," dedi Derya, sesi yatıştırıcıydı.

Berkan onun yanında diz çökerken endişeyle dudaklarını yalamıştı. Son bir güvence için başını kaldırıp ona baktı ve başıyla onayladığında mayosuna uzanıp kalçalarının üzerinden aşağı doğru sıyırmaya başladı. Genç erkeğin onu soymak için kullandığı yavaş hareketin gergin olmasından mı yoksa nefes kesici bir anı uzatmanın değerini anlamasından mı kaynaklandığını bilemiyordu. Her iki durumda da, onun ortaya çıkardığı her santimde nefesi daha da kesiliyordu. Açık havanın amını okşadığını hissettiğinde soluğunu tuttu, ancak yine de sınıfının önünde gururla durarak pozunu bozmadı.

Berkan mayosunu ayağına kadar çektiğinde, Berkan'ın omzundaki eliyle kendini dengeledi ve mayodan çıktı. Heyecan verici bir sonsuzluk gibi hissettiren birkaç saniye boyunca orada çırıl çıplak durarak gençlerin sahneyi sindirmelerine izin verdi. Yavaşça Berkan'a doğru dönerek onu amcığının çok yakından görüşüyle ödüllendirdi. Düzgünce düzeltilmiş, heyecan verici detayları gözlerinin önündeydi.

Arkasını dönüp koltuğuna doğru yürümeye devam etti, hepsinin onun salınan kalçalarını izlediğini çok iyi biliyordu. Kendini aynı anda hem tanrıça hem de şuh hissediyordu, bu uzun zamandır bildiği heyecan verici bir karışımdı.

"Tamam, ben kitabımı okuyacağım," dedi omzunun üzerinden. "Belki biriniz bana bir içki getirebilir?"

Heyecanını yatıştıracak bir şeye ihtiyacı vardı ama genç hayranları tarafından bekletilme fikri de hoşuna gitmişti. İçki dolabını nerede olduğunu bilen Timuçin gönüllü olup kurulamadan içeride kayboldu. Anlaşılan, ona borcunu elinden geldiğince küçük yollardan ödemeye hevesliydi.

Diğerleri de havuzda oynamayı bırakma zamanının geldiğine karar verip dart oyunlarına devam ettiler. Derya'nın tahminine göre bunun en önemli nedeni, atış çizgisinin hemen onun yanında olması ve eski öğretmenlerini tüm çıplaklığıyla yakından seyretmek için onlara bir bahane sunmasıydı. Kitabını okumaya çalışıyordu ama odaklanması imkânsızdı. Bunun yerine gözlerini onların oyunlarından ayırmadı. Görünüşe göre hepsi oldukça iyiydi. Oyundan anladığı kadarıyla, asıl amaç üç dart üzerinden en yüksek sayıya ulaşmaktı. Genelde hepsi yirmiye oynardı ve kazanan, bölümdeki sayıları ikiye ya da üçe katlayan halkaları vurarak kendini göstermeliydi. Bir kez daha kendisini etkilemeye çalıştıklarını hissetmekten kendini alamamıştı.

"Evet!" Cenk ilk oyunu kazandığında haykırdı. "Kazanan için bir öpücüğe ne dersiniz?"

Başka bir gün olsa, Derya bunu haddini aşan bir şaka olarak algılardı. Ama bugün bunu hiç de şaka olarak yorumlamadı. Adamın da haddini aştığı söylenemezdi. Az önce onlara inisiyatif almayı öğretmişti.

"Bu hile yapmak değil mi sizce de?" diye başladı. "Oyun bittikten sonra ödüle karar veremezsin."

"Ama başka bir oyun oynarsak?" Cenk heyecanla ekledi.

"Ben gidip Timuçin'in neden bu kadar geciktiğine bakacağım," dedi ve soruyu ve üç çift umutlu gözü ardında bırakarak içeri girdi. Yeterince cesur davrandığını düşünüyordu. Bir yanı onların bedeli olma fikrinden hoşlansa da onlarla öpüşmeye başlamasına izin veremezdi.

Timuçin'i mutfakta buldu. İçeceğinin tezgâhta hazır olduğunu görebiliyordu ama Timuçin telefonuyla meşguldü.

"Kiminle mesajlaşıyorsun?" diye sordu.

Başını kaldırdı ve yaklaşırken onun çıplaklığına baktığını gizlemedi.

"Ela," dedi telefonu tezgâhın üzerine bırakarak. "Ve bunu yaptığın için çok teşekkür ederim."

"Öğretmenini sen ve arkadaşların için soyunması için kandırdığını ona söyledin mi? Bundan sonra bana kesinlikle borçlu kalacak."

Timuçin ona sorgulayan bir bakış attı. "Kandırmak mı?"

"Öyle ya da böyle, ben üzerime düşeni yaptım sanırım, ne dersin? Eminim arkadaşların mesajı almıştır artık. Dışarıda moraller oldukça yüksek."

Timuçin usulca başını salladı. "Teşekkür ederim. Eğer bizim gitmemizi istiyorsan, hiç düşünmeden gideriz. Ama..."

İçkiyi ona uzatmak için durakladı.

"Ama ne?" diye üsteledi.

"Kalırsak neler olabileceğini merak etmiyor musun?"

Derya onun gerginliğini belli etmemek için çabaladığını görebiliyordu. Onun da bu şekilde dersin tersine dönmesinden rahatsız olduğunu hissedebiliyordu. Genelde onu doğru yöne iten kendisi olurdu. Üstünlüğü yeniden ele geçirmek için parmağının tersiyle onun yanağını okşadı.

"Merakımı önemsemeniz çok nazik bir davranış," dedi. "Ama benim bu deneylerim uzun zaman önceydi."

"Ela'nın üniversitede psikoloji okuduğunu söylemiş miydim?"

"Belki," dedi Derya, bu beklenmedik soru karşısında şaşırmıştı. "Neden?"

"Şey, geçen gün yaz boyunca bizim için yaptıklarından dolayı sana ne kadar borçlu olduğumuzu konuşuyorduk. Ben de sana borcumuzu ödemenin bir yolunu bulmamız gerektiğini söylüyordum. Ama o bize yardım ederken belki de tamamen özverili davranmadığınızı söyledi."

Derya ona merakla baktı. Söyleyecek bir şey bulamayınca içkisinden bir yudum aldı. Tadına bakılırsa bir çeşit Mimoza'ydı.

"Görünüşe göre psikolojide yansıtma diye bir şey varmış. Kendi niteliklerinizi başka bir insanda okumanız. Sana karşı dürüst olmamı söylediğine göre..." Aynı anda hem temkinli hem de kendini beğenmiş görünen bir sırıtışla durakladı.

"Ela'da kendinden bir parça görmüş ve onun aracılığıyla yaşamaya karar vermiş olabilir misin?"

Derya afallamıştı. Az önce öğrencisi tarafından eğitilmiş miydi? Timuçin'le konuşurken zaten kendini çıplak hissediyordu, şimdi bedeninden çok daha fazlası Timuçin'e açıkmış gibi bir hisse kapılmıştı.

"Ama ben o çılgın günleri uzun zaman önce geride bıraktım," dedi, onun haklı olduğunu inkâr etmeden. Bu kadar zor yalan söyleyemezdi.

"Elbette," dedi Timuçin, itirazının ne kadar boş olduğunu gösterircesine çıplak bedenine bakarak.

"Ama bir kez durmaya karar verdiysen, bu başlamaya da karar verebileceğin anlamına gelmez mi?"

" Ooo, Timuçin. Bu çok gurur verici ama yapamam. Böyle durup dururken olmaz. Melih'e artık böyle şeyler yapmayacağımı söyledim."

Telefonunu karıştırdı. "Bak, seni zorlamak istemediğimi biliyorum ama kocan için endişeleniyorsan, bugün onunla da biraz konuştuğumu söylemeliyim."

Telefonunu ona uzattı ve kocasından gelen mesajda sadece " Sik onu!" yazıyordu.

Derya sessizce kısa mesaja baktı, başı dönüyordu.

"Telefonumu getirebilir misin?" dedi sonunda. Melih'le kendisinin konuşması gerekiyordu. "Koltuğumun yanında."

Timuçin onu bekletmemek için çok acele etmişti ve Timuçin dönene kadar başının dönmesini engelleyememişti. Telefonu ona uzattı ve Melih'ten bir mesaj geldiğini fark etti. Melih'in ona gönderdiği daha ayrıntılı bir mesajdı.

"Harika vakit geçirdiğini duydum. İtiraf etmeliyim ki gününü eski öğrencilerinle yeniden bir araya gelerek değerlendirmeni umuyordum, ki hepsinin yıllar boyunca seksi hocalarıyla ilgili birkaç ıslak rüya gördüğüne eminim.Hayatına devam ettiğini düşündüğünü biliyorum. Artık bir annesin ve saygın bir öğretmensin. Herkesin örnek aldığı birisin. Ve bunların hepsi doğru olsa da, ikimiz de biliyoruz ki sen bundan ibaret değilsin. Derinlerde bir yerde ikimiz de senin müthiş derecede azgın bir hatun olduğunu biliyoruz. Keyfine bak, nasıl istersen! Bunu hak ediyorsun.

Seni seviyorum.

Mesajı tekrar tekrar okudu. İçinden kopan rüzgâr giderek artan bir güçle geri dönüyordu. Kısa bir mesaj yazdı.

" Götün tekisin. Ben de seni seviyorum."

"Demek hocanı sikmek istiyorsun?" dedi telefonu kapatırken.

Timuçin onun bu sorusu karşısında bir an şaşırmış gibi göründü ama kısa süre sonra kendini toparladı. Yaklaştı, gözlerinin derinliklerine baktı. Çırılçıplakken ona bu kadar yakın durmak heyecan vericiydi ama kadın irkilmedi. İçindeki özür dilemeyen şehveti onu ele geçiriyordu.

"...tabii ki," dedi Timuçin. "Ve bir parçam seni o yatak odasına geri götürmekten başka bir şey istemiyor."

Derya kaşlarını kaldırıp ona baktı. "Ama...?"

"Ama bu yaz bana çok değerli bir ders verdin. Bencil olmak nadiren en iyi seçimdir. Seni diğer arkadaşlarımdan uzak tutmak istemiyorum ve yanılmıyorsam onları evli kadınların da çok eğlenebileceğine ikna ettin."

"Tamam, hadi gidip biraz eğlenelim," dedi. Bir elinde içkisi, diğeriyle Timuçin'i peşinden sürükleyerek, mağrur bir çalımla dışarı çıktı.

Derya hâlâ çıplak bir şekilde dışarı çıktığında diğer üçünün gözleri parlamıştı. Buğra'nın bunca zamandır içeride ne yaptıklarına dair bir şeyler söyleyeceğinden emindi ama dili tutulmuş gibiydi.

"Tamam," dedi Derya. "Kazanan bir öpücük alır."

Sanki söyledikleri öylesine bir yorummuş gibi, rahatça koltuğuna uzandı ve içkisini yudumladı. Çocuklar birbirlerine şüpheyle baktılar, sanki onun -Derya Hanım'ın- kazananı bir öpücükle onurlandırmayı kabul ettiğine inanamıyorlardı.

"Neden üçer dart atmıyoruz ve en yüksek puanı alan kazansın?" Timuçin hızlı bir oyun için istekli görünüyordu. Derya daha fazla katılamazdı. Heyecanı had safhadaydı. Çırılçıplak, eski öğrencilerinden biriyle öpüşmek üzereydi. Sadece hangisiyle olduğunu henüz bilmiyordu.

Timuçin, "Önce ben başlayacağım," dedi ve tahtadan dartları aldı.

Atış çizgisine doğru yürürken ona sırıttı. Derya oyuna ilgisiz görünmek için elinden geleni yapsa da pek başarılı olamıyordu. Timuçin'in dartları tahtaya fırlatışını dikkatle izledi. Şaşırtıcı bir şekilde hepsi yirmi puanlık bölümün tam ortasına düşmüş, puanını ikiye ya da üçe katlayacak halkaların yanına bile yaklaşmamıştı. Altmış puan.

" Riske girmiyor musun?" Cenk alay etti.

"Kazanmak için oynamak kazanmaktan iki kat daha iyi olabilir," diyerek arkadaşlarına anlamlı bir bakış attı Timuçin. "Öyle değil mi?"

Berkan yavaşça başını salladı ve tahtadan dartları aldı. Önce arkadaşlarına, sonra Derya'ya baktı. Nişan aldı ve dartlar uçmaya başladı. Tıpkı Timuçin'inki gibi hepsi yirmi puanlık bölümün ortasına düştü. Altmış puan.

Sıra Buğra'daydı ve o da dartları hızlı bir şekilde arka arkaya gönderdi. Altmış puan.

"Kazan-kazan-kazan," dedi.

Derya arkadaş grubunun sessizce bir plan üzerinde anlaştığını anlayabiliyordu ama heyecanlı duyguları tam olarak neyin peşinde olduklarını algılamasını zorlaştırıyordu. Cenk atış çizgisine geldi ve Derya onun yoğun bir şekilde hedefine odaklandığını görebiliyordu. Eğer onu doğru tanıyorsa, yarıştığı şey ne olursa olsun her zaman birinci bitirmeye çalışırdı. Üstelik şimdi onu teşvik edecek olağanüstü bir ödülü vardı.

Ama Derya'yı şaşırtacak şekilde, tüm dartları yirmi puanlık bölümün ortasına güvenli bir şekilde indi.

"Altmış puan," dedi Cenk gururla, sanki bu ulaşılabilecek en yüksek puanmış gibi.

"Görünüşe göre hepimiz kazandık," dedi Timuçin, Derya'ya memnun bir sırıtış atarak.

"Ne kadar da yaratıcısınız," dedi Derya, sonunda dört gencin neyin peşinde olduğunu anlamıştı. Hepsini öpücükle onurlandırmamak için hiçbir neden düşünemiyordu - dart becerilerinden dolayı değil, işbirlikçi tavırlarından dolayı. Paylaşmanın önemsemek olduğunu anlayacak kadar bilgeydiler ve bu bilgelik bir ödülü hak ediyordu. "İlk kim?"

Timuçin onun koltuğuna doğru adım attı ve yanına diz çöktü. Eğilip ona bir öpücük vermeden önce onun arzulu gözlerinin içine baktı. Dokunuşu şefkatli ve sevgi doluydu; kocasını öpmek gibi değildi ama son aylarda güçlü bir bağ kurduğu bu adamla dudak dudağa gelmek heyecan vericiydi. Şimdiye kadar bunu ne kadar özlediğini fark etmemişti. Derya nefesinin daraldığını hissediyordu.

Timuçin ona gülümseyerek geri çekildi. "Önce ben öpeceğim ama dudaklarından başka öpecek çok şey var."

Bununla birlikte tekrar eğildi. Geri dönen dudakları öncekinden daha açtı ve dillerinin dans etmeye başlaması uzun sürmedi.

O Timuçin'le öpüşürken, diğer çocuklar da onun etrafında diz çökmüştü. Dudaklar karnına doğru öpücükler kondururken, Derya bir saniye bile düşünmeden göğüslerini avuçladı ve bir davet gibi havaya kaldırdı. Buğra ve Cenk'in dudakları Derya'nın göğüslerine doğru ilerledi ve her biri cesurca Derya'nın uyarılmış göğüs uçlarına yaklaştı. Ağızları dudaklarının arasında göğüs uçlarını emerken Timuçin'in ağzına doğru inlemeye başlamıştı.

Derya öğretmenlik yaptığı zamanlarda, öğrencilerine cinsel mesajlar vermediğinden emin olmak için her zaman destekli sutyenler giyerdi. Yine de meme uçlarının kendine has güçlü bir iradesi vardı ve kalın dolguların bile her zaman yardımcı olmadığını biliyordu. Bu çocukların kendilerinden sakladığı şeyin fantezisini kurmuş olmaları gerektiğini fark etti ve şimdi bunun gerçekliğine kendini kaptırmaya fazlasıyla hevesliydi.

Ağzı ve göğüsleri meşguldü ama Berkan dışarıda kalmayacaktı. Berkan her iki dizine birer elini koyup onları birbirinden ayırdığında nefesi kesildi. Ağzı kalçasının iç kısmından başladı ve yukarıya doğru öptü. Derya'nın başı dönüyordu. Sınıfın en utangaç ve sessiz çocuğu olan Berkan amını mı yalayacaktı? Dudakları gezinirken şaşırtıcı bir soğukkanlılık gösteriyor, yaklaşıyor ama asla hedefine tam olarak ulaşamıyordu.

Sonra yavaş ama sakin bir hareketle dilini Derya'nın yarığının üzerinde gezdirdi. Derya'nın içinde zevk dalgaları patlıyordu. Berkan'ın dili bu hareketi defalarca tekrarlayarak Derya'nın minik amcığını yaladı. Ağzını dolduran heyecan verici tadın çok sevdiği öğretmeninden geldiğini bilmek onun için ne kadar heyecan verici olmalı, diye düşündü Derya. Derya'nın inlemeleri Timuçin'in ağzı tarafından bastırılıyordu.

Sonunda çocuklar yer değiştirdiler ve her birinin Derya'nın sunduğu açık büfenin tamamını tattığından emin olmak istiyorlardı. Onlar kendisiyle ziyafet çekerken, Timuçin öpüşmekten ne kadar hoşlandığını fark edince biraz şaşırdı. Bu çok samimi bir eylemdi ve Melih dışında biriyle paylaşmayalı uzun zaman olmuştu. Ve bir zamanlar öğrencisi olan erkeklerle öpüşmek büyüleyici bir tabuydu. Her birinin yumuşak dokunuşlardan dilinin derin kıvrımlarına kadar tüm deneyimi yaşamasını sağlıyordu. Daha sonra olayları kocasına anlatırken bu ayrıntıyı atlamamak için zihnine önemli notlar alıyordu.

Dört tane ağızla birlikte aldığı zevk hızla arttı. Sadece cinsel tatminin önemli olduğu bir duruma doğru ilerliyordu. Amcığıyla ilgilenen kişi klitorisine odaklanmıştı ve memelerinde inleyen iki kişi onun iri meme uçlarını dudaklarının arasına sıkıştırmıştı. Kendisini öpen Buğra'nın kendi kokusunu tatması ve eski bir öğrencisinden kendi sularını tattığı düşüncesi, içinde derin bir akor oluşturmuştu. Şehveti yükselmiş ve orgazm onu ele geçirirken Buğra'nın ağzına doğru çığlık atmıştı. İstekli hizmetkârları onu doruk noktasına kadar yalayıp emerek sarsıntılarını kuvvetlendirdi.

"Vay canına gençler," diye nefes nefese kaldı yavaş yavaş kendine gelirken. "Bu..."

Yaşadığı deneyimin yoğunluğunu tarif edecek kelime bulamadığı için sözlerini yarıda kesti. Etrafındaki erkekleri okşadı, ona verdikleri zevk için sessizce teşekkür ediyordu. Bir bakıma, on yıllık birikimi serbest bırakmışlardı. Bunun yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu fark ettiğinde yüzünde kocaman bir gülümseme belirmişti. Kış uykusundan çıkıyordu ve henüz tatmin olmamıştı.

"Bir kadına tapıldığını hissettirmeyi çok iyi biliyorsunuz," dedi koltuğunda dik otururken. " Şimdi size başka bir ders daha vereceğim..."

Ayağa kalktı, duvara yaslanmış bir yoga matını getirip yere koydu.

"Arzulanmak harika bir şey," dedi, sesi ders veren bir öğretmenle baştan çıkarıcı bir kadının tuhaf bir karışımına bürünmüştü. "Ama kendisine hizmet edilmesi, kocası onu bir grup erkeğe ödünç verdiğinde bir kadının istediği pek çok tattan yalnızca biridir."

Kendisi yoga minderinde dizlerinin üzerine çökerken, dört erkek de tam tersini yaparak ayağa kalktılar.

"Şu anda..." Derya, gövdelerinden taşan devasa şişkinliklere bakıp sırıtarak devam etti. "Şu anda kendimi biraz azgın hissetmeliyim. Bunu bana yaşatabilir misiniz beyler?"

Derya bu sözleriyle ağzının açık kalmasını sağladı. Derya açıkça pornografik davrandığının farkındaydı ama zaten amaç da buydu. Müstehcen davranmaya bayılırdı ve bu yönünü en son ortaya çıkaralı uzun zaman olmuştu. Yüzlerindeki şok ve heyecan karışımı ifadeye bakarak mırıldandı.

Aklını ilk toplayan Cenk olmuştu. Mayosunu aşağı çekerek sikini serbest bıraktı. Yüzü aynı derecede kararlı ve temkinliydi, adımını atarken önünde sallanıyordu. Derya ağzı açık olmasına rağmen gözlerinin içine bakarak sırıttı. Ellerini arkada tutuyordu ama öne doğru eğilmiş, kullanılmak için sabırsızlanan ağzı olduğunu belli ediyordu. Cenk durdu ve omzunun üzerinden arkadaşlarının mayolarını çıkardığı yere baktı. Her ne kadar heyecanlı olsa da, öğretmeni pasif bir şekilde oral hizmetini sunduğunda nasıl davranacağını bilemiyordu. Derya ona cesaret verici bir baş hareketi ile karşılık vermişti. Cenk yutkundu ve sertleşmiş yarrağını Derya'nın ağzına itti. İkisi de inledi ve Derya yarağın tanıdık ama bir o kadar da yeni tadının tadını çıkarmaya başladı.

Dudaklarını aletin etrafına kenetledi fakat hareketsiz kaldı.

Cenk, Derya Hanım'ın önünde diz çökmüş, sikini ağzına almış olmasına inanamıyormuş gibi gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Sonunda, kadının vurdumduymazlığı Cenk'in kalçalarını oynatmaya başlamasına neden oldu. Dikkatlice sikini kadının dudakları arasında gezdirdi. Derine ittiğinde Derya irkilmedi ve sallanma hareketi şiddetlendi. Derya'nın vereceği daha çok şey vardı. Ellerini arkasından çıkardı ve Cenk'i kalçalarından yakaladı. Kararlı bir hareketle onu boğazının derinlerine kadar bastırdı, kılları burnunu gıdıklayana kadar durmadı. Cenk rahatlamış bir şekilde inliyordu.

" Ah, siktir," dediğini duydu Berkan'ın.

Derya, ağzında bir yarrak varken bile şaşkın seyircisine şeytani bir sırıtış atmayı başarmıştı. Geri çekildiğinde dudakları ile Cenk'in siki arasında bir tutam tükürük sallanıyordu.

"Peki, sırada kim var?"

Çok geçmeden kendini yüzüne doğrultulmuş dört tane sertleşmiş yarrakla baş başa buldu; hepsi de ona görkemli bir biçimde onun için sertleşmiş, ona hizmette bekliyordu. Berkan'a döndü ve Berkan gözlerindeki huşu ile ona yaklaşıp sikini ona uzattı. Tıpkı Cenk'le yaptığı gibi, kalçalarına tutunarak onu boğazının derinliklerine çekti.

Sırada Timuçin vardı. Karısı paylaşıldıktan sonra onu Ela ile izlediği gece Timuçin'in sikini görmüştü. Diz çöktüğü yerden bakınca çok etkileyici görünüyordu. Yüzünün yanında sabit tutarak, gurur ve hayranlık karışımı bir ifadeyle başını okşadı ve alay edercesine dudaklarını yaladığında, Derya'nın saçlarını sıkıca kavradı ve ağzını sikinin üzerine çekti. Derya boğazını gevşetti ve onu derinlemesine içine aldı. Nihayet, diye düşündü, Timuçin en azından ona karşı hassas davranmak zorunda olmadıklarını anladığı için memnundu. Timuçin sikinin tamamını tekrar tekrar Derya'nın ağzına kökledi.

Onu bıraktığında, Buğra öne çıktı ve başını sıkıca tutarak ona da benzer bir muamele yaptı. Artık ağzını siken adamı hızlandırmak için ellerine ihtiyacı olmadığına göre, ellerinin keşfe çıkmalarına izin veriyordu. Ellerini, ağzına girmeyi bekleyen siklerin üzerinde gezdirdi.

Kış uykusundan döndüğü kesindi ve büyük bir patlamayla dönmüştü. Eskiden aynı anda ikiden fazla erkekle birlikte olmazdı ve kocasının katılamadığı bir lise buluşma partisi dışında Melih her zaman ikisinden biri olurdu. Şimdi ise iki katına çıkıyordu. İçinde büyük bir cinsel açlığın patladığını hissediyordu. Şehveş bir kadın rolüyle tükenirken, ağzını ve ellerini erkeklerin arasında gezdirirken inliyordu.

Açlığı kısa sürede daha fazlasını arzulamaya başlamıştı. Ağzındaki yarraktan geri çekildiğinde, bir sonrakine devam etmedi. Bunun yerine sırt üstü uzandı. Bulunduğu pozisyondan beklenenin aksine, bir grup azgın erkeğe bakarken kendini inanılmaz derecede güçlü hissediyordu. Hepsi onun üzerine çıkmaya fazlasıyla hazırdı.

Bacaklarını açtı ve Timuçin'e baktı. "Önce sen, tatlım."

Timuçin hiç tereddüt etmemişti. Birkaç saniye içinde Derya'nın bacaklarının arasında diz çökmüştü. Derya onun ateş saçan gözlerinden, içinde olmayı ne kadar arzuladığını anlayabiliyordu. Yine de, etkileyici bir kontrol göstererek aletini Derya'nın kaygan kıvrımlarına sürterek dalga geçiyordu. Derya, bir erkeğin sikinin ilk kez içine girmeden önce amının üzerinde dans ettiği o ana ne kadar bayıldığını unutmuştu. Son çizgiyi geçmeden önceki o birikimin tadını çıkarıyordu. Zihni arzuyla dönüyordu ve onun açıklığının üzerinden her kayışında, içeri itmesini arzuluyordu.

"Yap şunu artık, tatlım," dedi. " Sik beni!"

Onun bu yakarışına Timuçin karşı koyamamıştı. Üzerine uzandı. Timuçin sikini onun girişine yerleştirirken birbirlerine baktılar. Derya heyecandan kuduruyordu ve Timuçin içine girdiğinde, kararlı bir itiş gücüyle Derya'nın derinliklerine kaydı. Birlikte inlediler.

Derya ilk kez bir erkeğin amını germesinin uzun zamandır özlemini duyduğu duygusuna hayret ediyordu. Açlığı vahşiceydi ve erkeğin itişlerine karşılık verdi. Diğer üçü de hareketin etrafını sarmıştı, sikleri gökyüzünü gösteriyordu. Derya onların gözlerindeki beklenti dolu arzuyu görünce sırıtmaktan kendini alamıyordu.

"Merak etmeyin çocuklar," diye soludu. "Hepiniz sırayla sikeceksiniz."

Timuçin onu haklı çıkarırcasına yanından uzaklaştı ve onu bomboş bıraktı. Ama bunun uzun sürmeyeceğini biliyordu.

Buğra'ya meydan okuyan bir bakış attı. "Bir grup öğrencisini evine davet eden kadının hikâyesini duydun mu? Hepsini sikmiş."

Kelime oyunu yoktu, sadece gerçekti. Buğra bir kez olsun söyleyecek söz bulamamıştı. Üstüne uzandı ve Buğra ilk kez içine dolan başka bir yarağın hissini bir kez daha yaşarken inledi. Onu içine almak için bacaklarını iyice açtı.

Erkekler sırayla onu sikmeye devam ederken, Derya içindeki kadını özgür bırakmanın bu sefer farklı bir tadı olduğunu fark ediyordu. Elbette, pek çok şey hatırladığı gibiydi - evli bir kadının başkalarıyla yatmasının getirdiği haz verici tabu, gizli kişiliğiyle erkekleri şok etmenin verdiği heyecan ve biriyle ilk kez seks yapmanın verdiği his. Bu heyecanlar uzun zamandır kayıp olan arkadaşlarının geri dönmesi gibiydi. Ama bunlardan en son zevk aldığı zamanlarda, genç ve şehveş olmak heyecan vericiydi. Şimdi ise sofistike bir kadındı; mantıken arka bahçesinde bir grup genç erkekle sevişmemesi gerektiğini bilmesi gereken bir kadın. Ama mantığın bununla hiçbir ilgisi yoktu. Kendisini grup sekse zorlamamaları için her neden, bunu yapmaları için daha da güçlü bir nedendi.

"Derya Hanım," dedi Berkan sıra kendisine geldiğinde.
" Dönebilir misiniz?"

Derya, Berkan'ın kendisine resmi bir şekilde hitap etmesine sırıtmıştı. Anlaşılan aralarındaki ilişkiyi bir kenara atmak istemiyordu. Eskiden öğretmeni olan kadını sikmek istiyordu. Ve o da bunu yerine getirmekten mutluluk duyuyordu.

"Elbette tatlım," diye nefes nefese kaldı ve arkasını dönerek elleri ve dizleri üzerine çöktü. "Beni istediğin gibi sikebilirsin."

Berkan göz açıp kapayıncaya kadar içine girmişti. Kalçalarını bastırarak sikini onun derinliklerine daldırdı. Derya'nın ağzı zevkten açık kalmış, Berkan içine girmeye başladığında Buğra sikini Derya'nın ağzına vermişti. Derya açlıkla ona saldırdı. Her iki taraftan da batırılınca şehvet dolu bir transa geçtiğini hissetmişti.

Erkekler sırayla Derya'nın ağzına ve amına girerek yeni bir rotasyon düzenine başladılar. Onlar Derya'yı paylaşmaya devam ettikçe, Derya kimin o anda kendisini arkadan siktiğini unutuyordu. Erkek arkadaşlarının arasında sallanırken göğüsleri ağır ağır sallanıyor, sırasını bekleyenler el yordamıyla kalın meme uçlarını sıkıp çekerek eğleniyorlardı. Eskiden onların öğretmeniydi; bugünse onların kaşarıydı.

Ayrıca elinde bir başka koz daha vardı. Erkeklerin kendilerini tutmak için mücadele ettiklerini, yer değiştirmeden önce içinde daha kısa süreler geçirdiklerini söyleyebilirdi. Ama onları kurtarmadan önce tam bir deneyim yaşamak istiyordu. Bunu arzuluyordu. Bunu hak etmişti.

Omzunun üzerinden Timuçin'e bakarak, " Çocuklar," diye soludu. "Neden arkadaşlarınıza karını nasıl sikmelerini istediğini göstermiyorsun?"

Timuçin'in bulanık beyninden milyonlarca düşüncenin geçtiğini ve önerdiği şeyi yakalamak için mücadele ettiğini söyleyebilirdi. Bir eliyle arkaya uzanarak yanaklarını ayırdı ve utanmadan Timuçin'e istediği yeri gösterdi. Timuçin gözleri parladı. Derya ona komodinden gerekli hazırlıkları yapmasını söyleyecekti ama Timuçin belli ki hazırlıklı gelmişti. Çantasından bir tüp kayganlaştırıcı çıkardı ve stratejik olarak seviştikleri yerin hemen yanına yerleştirdi. Arkadaşları onun Ela hakkında yaptığı yorumu fark edemeyecek kadar heyecan içinde kaybolmuş görünüyorlardı.

Timuçin onun arkasında diz çöktü ve parmaklarının göt deliğinin etrafını okşadığını hissetti. Ela'nın ona yavaş yavaş ilerlemenin değerini göstermiş olması gerektiğini düşünerek gülümsedi. Normalde Derya bunu takdir ederdi ama artık bu tür tahrik edici yaklaşımların çok ötesindeydi. Timuçin'in parmaklarına doğru geri ittirdi. Timuçin mesajı almıştı ve çok geçmeden yağlanmış parmaklarını götüne sokup çıkararak onu bir sonraki adıma hazırladı.

Timuçin parmaklarını geri çekmişti ama götü uzun süre boş kalmamıştı. Timuçin'in siki götünün kenarına dayandığında nefesi kesildi. Yavaşça ama kararlılıkla içine itti. Doldurma hissine alışırken ağzı sessiz bir çığlıkla açıldı. Yavaş yavaş daha fazlasını içine alarak geri itmeye başladı.

"Oh evet.... oh evet......Ahhhhhh.........MMMMMMMM" diye bağırdı.

Diğer üçü Timuçin'in siki onun götünü gererken gözlerini dört açmış bakıyorlardı. Götünü sunmanın heyecanının bir parçası da bunun uslu bir kadının hoşlanacağı bir şey olmadığı düşüncesiydi. Bunu eski öğrencilerden oluşan bir izleyici kitlesinin önünde yapmak, sürtüklük hissini nefes kesici boyutlara taşıyordu. Gözlerindeki şehvet ve inançsızlık karışımı Derya'nın mırıldanmasına neden oluyordu. Yine de onları büyüleyecek bir hokkabazlığı daha vardı.

Timuçin'e dönüp bakarak, "Yere yat," diye mırıldandı.

Timuçin önce şaşırmış gibi göründü ama Derya onu itince yavaşça geri çekildi, onu çekerken aleti kıçından ayrılmadı. Göğsüne yaslanıp bacaklarını iki yana açtığında, teşhirci pozisyonu onu açık bir davetkâr haline getirmişti. Buğra bacaklarının arasına diz çöktü ve sikini amına doğru yönlendirdi.

" Ohhhhh ...!AAhhhhhhhh......." diye haykırdı, içine iki kişi girmesinin verdiği yoğun his karşısında hayrete düşmüştü.

Cinsel bir senkronizasyon içinde hareket etmeye başladılar ve Derya'nın zevki coşkuya doğru evrildi. Bu şeytani deneyimi tekrar yaşamayı ne kadar da arzulamıştı. Bir kadını paylaşma sanatında yeni bir nesle eğitim verdiğini bilmek, bunun değerini daha da artırıyordu.

Çok geçmeden Cenk ve Berkan da ona katıldılar ve yaraklarını onun ağzına ve ellerine uzattılar. Hocaları olarak onların ilgi odağı olmaya alışkındı ama bunun bu şekilde olacağını hiç hayal etmemişti. Yine de bu ona son derece doğal gelmişti. Cinsel açlığın vücut bulmuş hali olarak yeniden ortaya çıkmıştı, dört azgın genç erkeğinkiyle boy ölçüşebilecek durumdaydı.

Derya, evlilik dışı eğlence anında kendini kocasını düşünürken buldu. Onu Timuçin ve arkadaşlarıyla tanıştırırken gerçekten de bu kadar ileri gidebileceğini tahmin etmiş miydi? Onu şaşırtmak kolay değildi ama denemek için can atıyordu. Onu tanıdığına göre, borcunu ödemek için yapabileceği tek şey, dördünü birden nasıl alt ettiğini ve çoğu kişinin hayalini bile kurmaya cesaret edemeyeceği, akıllara durgunluk veren bir grup sekse nasıl imza attığını anlatırken hiçbir ayrıntıyı atlamamaktı.

Melih'e yaptıklarını anlatma düşüncesi Derya'yı çılgına çevirmişti. Orgazm olurken ağzının içindeki alete doğru çığlıklar atıyor, vücuduna heyecan verici bir mutluluk yayıyordu. Onun sağlam süvarileri, doruk noktası boyunca üzerine binerek onu sadece şehvet dolu bir coşkunun gerçekleştiği bir duruma taşıdılar.

Soğukkanlılığını yeniden kazandığında bu coşku onunla birlikte kalmıştı. Kaybettiği yılları fazlasıyla telafi etmişti ve bir şekilde bunun son macerası olmayacağını biliyordu. Erkeklerin bir gün başka bir ziyaret için geri gelmekten çok mutlu olacaklarını tahmin ediyordu.

Ayrıca içinde ve çevresinde hâlâ sert duran siklerden, açlığının derinliğine hayran kalmalarını sağlamak için bir fırsatı daha olduğunu biliyordu. Beşliyi serbest bırakarak yerde kaldı. Etrafında diz çökmüş olan hayranlarına sırıtarak mindere doğru uzandı.

" Beyler," dedi, sesi erotizmle çınlıyordu. "Bu inanılmazdı. Ama benim için bir şey daha yapmanızı istiyorum."

İkisi de cevap vermedi ama gözlerindeki övgüden, o anda onlardan hemen her şeyi isteyebileceğini biliyordu. Saçlarını telaşlı yüzüne doğru taradı.

" Üstüme doğru boşalır mısın ?"

Bunun zor bir emir olmadığını biliyordu ve hayret dolu şehvet homurtuları duydu. Hayatları boyunca, eskiden öğretmenleri olan kadının onlardan böyle bir şey isteyeceğini asla tahmin edemezlerdi. Şaşkın bir sessizlik içinde onun etrafını sardılar. Derya'nın yüzüne hınzır bir sırıtış yayıldı, gözleri etrafındaki sertleşmiş siklerini okşayan erkekleri dolaştı.

"Hadi gençler," diye cesaretlendirdi, sesinden şehvet dolu bir tatmin sızıyordu.

Bu cesaretlendirmeyle birlikte göğüslerini tuttu ve onları bir davet gibi havaya kaldırdı. Gözlerini kapattı ve ağzını kocaman açarak kendini onların övgü sunağına dönüştürdü. Saniyeler sonra inleyerek patlayan hayranları hediyelerini sundular. Derya, dölleri tenine sıçrarken zevkle nefesini tutuyordu. Göğüsleri ve yüzü birincil hedefleriydi ve ağzına inen her damlayı coşkuyla yuttu. Onlar yağdırmaya devam ettikçe Derya'nın taktir dolu inlemeleri şehvetli bir kahkahaya dönüşerek yüzünü şuh bir keşmekeşe çeviriyordu.

Nihayet yağan dolu dindiğinde Derya gözlerini açtı. Etrafındaki hayranlık uyandıran erkeklere baktı, ne kadar güzel olduğunu biliyordu. Yavaşça doğrulup oturdu ve yüzünden döllerin damladığını ve sarktığını hissetti.

"Vay be," dedi. " Bu oldukça fazlaymış."

"Sana bir havlu getireyim mi?" Berkan teklif etti.

"Gerek yok tatlım," dedi.

Kendini onların kraliçesi gibi hissediyordu ve taçlandırıldığını saklamaya hiç niyeti yoktu. Onun yerine gururla gözlerine baktı. Dört genç adam, sanki onun sırlı yüzünün ayrıntılı bir görüntüsünü zihinlerinde depoluyormuş gibi, ona büyük bir hayranlıkla bakıyorlardı. Timuçin'e göz kırparak bu olaylı öğleden sonraki macerasının onayını aldı.

Ama orada olmayan önemli bir katılımcı vardı. En azından Melih'e bazı kanıtlar sunabilirdi.

"Telefonumu getirebilir misin?" diye sordu ve Berkan hemen getirdi. Yere diz çökerek selfie çekmek için telefonu uzattı. " Ah, aman..."

Kendi dölle kaplı görüntüsü onu şaşırttı. Koyu renk saçlarında beyaz damlalar parlıyordu ve dudaklarının etrafındaki kalın tabakadan, ona sunduklarını beslemek için istekli olduklarını anlayabiliyordu. Saç telleri çenesinden sarkıyor, zaten ıslak olan göğüslerine damlıyordu. Kameranın her şeyi çektiğinden emin olmak istiyordu.

"İstersen içinde sen de olabilirsin," dedi. "Yüzünüz görünmeyecek."

Dördü de bunu yapmakta tereddüt etmedi ve kadın yüzünün etrafında yaraklarıyla bir dizi fotoğraf çekti. Kameraya sırıtarak baktı, baştan çıkarıcı görüntüsünden kaç erkeğin sorumlu olduğunu kanıtlamaktan memnundu.

Sonunda telefonu bıraktı ve ayağa kalktı. Kollarını kavuşturdu ve izleyenlere kararlı bir şekilde sırıttı.

"Tamam, ders bitti gidebilirsiniz."

Son