(008) Bir İstanbul Gecesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
(008) Bir İstanbul Gecesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bir İstanbul Gecesi


Can, yanında ikimizin de tanımadığı orta yaşlı bir herifle karşımıza çıktığında; İstanbul'un o popüler gece klüplerinden birinde, kafalarımız oldukça iyi, oturuyorduk. Neredeyse beş yılllık bir aradan sonra Türkiye'ye gelince, gazetelerden adını bildiğimiz bu yere gelmiş ve biraz eğlenmek istemiştik. Barın dip tarafında, iki taburelik küçük bir yer vardı. Oranın boş olduğunu görünce hemen kapmış ve çevremizi seyretmeye başlamıştık.

Karım bayağı mutluydu. Gülüyor, eğleniyor, biraz da çevredekilerle dalga geçiyordu. Çeşitli Avrupa ülkelerinde geçirdiğimiz o beş yıllık süre içinde, bir çok yeni tip çıkmıştı piyasaya.

Derken kalabalık arasında Can'ı gördüm. O da beni görmüştü hemen. Doğruca yanımıza geldi. Tabii, o adam da gelmişti. Öpüştük Can'la. Aslında karımla yalnızca göz aşinalıkları vardı. Ama Can onu da öptü. Sonra da yanındaki yabancıyla tanıştırdı bizi. Adı Hakkı'ydı ve söylediğine göre reklam fotoğrafçılığı yapıyordu. Uzun boylu ve kumral Can'ın aksine, ortadan da biraz kısa, saçları ve kısa sakalları iyice kırlaşmış biriydi. Kaynatmaya başladık.

Başka boş tabure olmadığı için, Can'la Hakkı, yanımızda ayakta duruyorlardı. Ben Can'la konuşurken, Hakkı da karımla meşgul olmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra onun karıma büyük bir ilgi gösterdiğini fark ettim. Hem hızlı hızlı bir şeyler anlatıyor, hem de karımı tepeden tırnağa inceliyordu. Aslında pek haksız sayılmazdı tabii. En iyisi, size burada biraz karımdan söz edeyim.

Karım, yani Şule 30 yaşında, uzun boylu, uzun bacaklı, ince ve nefis vücutlu bir kadın. Ayrıca çok da güzel ama, onun asıl özelliği, güzelliğinden çok çekiciliğiyle dikkati çeken biri olması. Açık kumral ve dalgalı saçları omuzlarına kadar iniyor. Şehvetli ağzı ve ilginç ışıklar saçan gözleri, yüzünü büsbütün güzelleştiriyor. Memeleri küçük, karnı hafifçe çıkık, beli incecik ve kalçaları dolgun ve yusyuvarlak. Ama bunlar yalnızca dış görüntüsü tabii. Bir de değişik, onu büsbütün çekici kılan özellikleri var. Bu özelliklerin en belirgini de, zaman zaman sınırları zorlayan ve onu hep etkisi altında tutan teşhircilik tutkusu. Doğaldır ki, tüm giyim felsefesi de, bu tutkuya uygun biçimde kurulu. Altı yılllık evliliğimiz süresince, onun bir tek kez bile sutyen taktığını görmedim. Kilot ise Şule için yalnız özel dönemlerinde zorunlu olarak kullanılması gereken bir giysi. Bütün bu özelliklere; bir de bütün giysilerinin, güzelliklerini gizlemekten çok göstermek amacıyla seçilmiş şeyler olduğunu eklemek gerekiyor.

O gece de karım, hakkındaki tüm bu tanımlamalara uygun bir haldeydi. Üstündeki giysiyi, aslında "sade" sözcüğüyle tanımlamak en doğrusuydu ama, yine de, görenin gözlerini yuvasından fırlatacak türden bir şeydi bu. İnce ve kaygan, siyah üstüne küçük beyaz benekleri olan bir kumaştan yapılmıştı. Üst kısmı karımın vücuduna iyice yapışıyordu. Dekoltesi de, neredeyse göbeğine kadardı. Kolsuz olduğu için, kollarıyla omuzlarını da meydanda bırakıyordu. Eteği ise oldukça bol ve alabildiğine kısaydı. Böyle bar taburesinde bacak bacak üstüne atıp oturduğunda, neredeyse kalçalarına kadar sıyrılıyordu. Ayaklarında da; yüksek topuklu, dekolte ayakkabılar vardı. Göğüslerinin dekolteden görünen kısımlarıyla kumaşın altından birer düğme gibi belli olan başları, sutyeni olmadığının hemen anlaşılmasına yol açıyordu. Eteğinin altında kıçının çıplak olduğunu ise gerçi başkaları görmüyordu ama, ben gayet iyi biliyordum.

Muhabbet koyulaştıkça içki bardakları da peşpeşe devriliyordu tabii. Zaten iyi olan kafalarımız, iyice dumanlanmaya başlamıştı. Sonra Hakkı, yakınlarda olan evine gitmemizi teklif etti. Anlattığına göre, hem stüdyo hem de ev olarak kullandığı bir teras katı vardı. Hep birlikte kalkıp bir taksiye atladık.

Gerçekten hoş bir yerdi Hakkı'nın evi. Yüksek bir apartmanın terasının tam ortasında inşa edilmiş bir eve benziyordu. Bütün odalardan alabildiğine geniş terasa çıkılabiliyordu. Biri stüdyo haline getirilmiş iki büyük salonu, iki yatak odası, geniş bir mutfağı ile banyosu vardı. Salondaki geniş koltuklara oturduk. Hakkı salonun dip tarafındaki barın arkasına gitmiş ve hepimize içki hazırlamaya koyulmuştu. Normal olarak ona dikkat etmemem gerekiyordu ama, kaçamak hareketleri ilgimi çektiği için, çaktırmadan yaptıklarını izlemeye başlamıştım. Tezgahın üstüne önce üç bardak koymuştu. Ellerini tekrar tezgahın altına götürdüğünü ve bir şeyler yaptığını farketmiştim. Sanki elindeki bir şeyi sallıyor gibiydi. Sonra bir dördüncü bardağı çıkarıp ötekilerin yanına ve sol başa yerleştirdiğini gördüm. Birden o bardağın içine bir şeyler koyduğu kuşkusuna kapılmıştım.

Bir yandan da, onu seyrettiğimi anlamasını istemiyordum. Gidip mutfaktan bir kova buz getirdi. Önce buzları attı bardaklara, sonra da viski doldurdu. Kuşkulu bardağı sağ eline, bir diğerini de sol eline alıp bize doğru geldi. Sol elindeki bardağı bana, sağ elindekini de, Can'la konuşmakta karıma verdi. Sonra gidip öbür iki bardağı da aldı ve birini Can'a verip, diğeri elinde, koltuklardan birine oturdu. Şimdi sırf dikkat kesilmiştim. Karımın bardağına viski dışında bir şeyler koyduğundan emindim artık. İçimden gidip bara bakmak geliyordu ama, sabretmeye çalışıyordum. Nasıl olsa bir fırsat geçerdi elime.

Hakkı'nın yerine oturduğu andan itibaren gözlerini karımdan ayırmadığını farketmekten geri kalmamıştım. Yine bacak bacak üstüne atmıştı Şule. Böylece, seyrine doyum olmayacak nefis bir manzara sergiliyordu. Ara sıra konuşmasını destekleyen hareketler yaparken hafifçe öne eğildiğinde de, göğüsleri, yarı yarıya ortaya çıkıyordu. Hakkı da, bunların hiç birini kaçırmıyor, karımı gözleriyle yiyordu sanki.

Hakkı'nın yerinden kalkıp içeri gittiğini gördüğümde, beklediğim fırsatı elime geçirdim. Bardağımı elime alıp, sanki buz eklemek istiyormuşum gibi barın arkasına gittim. Hemen yanımda, mutfağa açılan küçük bir pencere vardı ve Hakkı'nın orada bir şeyler yaptığını duyabiliyordum. Çaktırmadan tezgahın altına bakındım. Gözlerim, bardakların yan tarafında, geriye doğru itilmiş küçük şişeyi yakalayıverdi. Can'ın da yerinden kalkıp içeriye gittiğini görünce, elimi uzatıp şişeyi aldım. Gerçekten minik bir şişeydi bu ve üstünde "Spanish Fly" yazıyordu. Birden her şeyi anlamıştım. Hakkı, karımı azdırmak için afrodizyak vermişti ona.

Sonra mutfaktan gelen sesler dikkatimi çekti. Hakkı'yla Can alçak sesle bir şeyler konuşuyorlardı. Elimde bulduğum minik şişe, dikkatle dinlemeye başladım. Doğrusu sırf merak kesilmiştim.

- "Ulan ne biçim karı be..." diyordu Hakkı, "Hani ilik gibi derler ya..."

- "Güzel, değil mi..?"

- "Güzel de laf mı..? İlik gibi dedim ya... Her yeri am, karının. Baktıkça sikim kalkıyor..."

- "Ne adamsın be..."

- "Ne adamı var mı şimdi bunun... O götün güzelliğine baksana... Üstelik bir de açıyor orospu... Valla sikemezsem deliririm..."

- "Olur mu yav..? Kocası var..."

- "Kocasını boşver canım..."

- "Nasıl boş vereyim yani... Herif burada..."

- "Ne yani..? Sen sikmek istemez miydin..?"

- "Tabii ki isterdim... Ama nasıl yapıcaz ki..?"

- "Sandığın kadar zor değil oğlum... Sen bana bırak bu işleri..."

- "Lan manyaklık etme... Nasıl sikeceksin karıyı kocasının yanında..?"

- "Orasına karışma... Sen sikmek istiyor musun onu söyle bana..."

- "İstiyorum tabii deli misin..? Yıllardır istiyorum zaten de, bir türlü denk getiremiyorum işte..."

- "Tamam o zaman... Önce ben sikerim, sonra sen... Sonra da, istersen beraber sikeriz..."

- "Sen uçuyorsun valla..."

- "Ne uçması oğlum..? Karının amı yanıyor amı... Vermek için içi gidiyordur şimdi..."

- "Tabii, senin yakışıklılığına tav oldu değil mi..?"

- "Oğlum sen hakkaten safsın be... Karının içkisine ilacı dayadım... Görmüyor musun, yerinde duramıyor..."

- "Sen şeytanın tekisin... Peki kocası ne olacak..?"

- "Onu da; içkiyle bayıltırız nasıl olsa..."

Konuşmaları bitmek üzereydi. Elimdeki şişeyi aldığım yere koyup, yakalanmadan bardan uzaklaştım ve gidip yerime oturdum. Duyduklarım ve bulduğum afrodizyak şişesi beni serseme çevirmişti. Hakkı'yla yeni tanışmıştık. Can'a söylerken duyduğum kadarıyla da, herif daha ilk görüşte karımın içine düşmüş ve onu sikmeyi kafaya koymuştu. Bizi eve davet etmesinin ardında yatan nedenin bu olduğunu, artık biliyordum. Kafasından geçenleri gerçekleştirebilmek için de, daha oturur oturmaz, karıma afrodizyaklı içki vermişti. Onu böylece azdırıp, beni de sarhoş edip bayılttıktan sonrasıyla ilgili niyetlerini de, Can'a açık açık söylemişti zaten. Üstelik bu yetmiyormuş gibi, Can da karımı sikmek niyetindeydi.

Doğrusu, iyi yere dükkan açmıştık.

Bütün bu olanlar son derece garipti tabii. Ama, aynı anda daha da garip bir bir şey dikkatimi çekmişti. O da hiç kızmamış olmamdı. Normal olarak içimi doldurması gereken öfke ortada yoktu. Onun yerine, son derece tahrik olduğumu hissediyor ve şaşırıyordum. Şaşmayacak gibi değildi zaten. Herifler karımı sikmeye niyetlenip, bunun için planlar yapıyordu ve benim tepkim ise, sikimin kalkması olmuştu.

Karşımda oturan Şule'ye baktım. İçkisi bitmek üzereydi ve anladığım kadarıyla afrodizyak etkisini göstermeye başlamıştı bile. Yanaklarının hafifçe kızardığını, gözlerinin parlamaya başladığını görebiliyordum. Eteği de, sanki başta olduğundan daha fazla sıyrılmış gibiydi. Bacaklarının güzelliği, Hakkı'yı anlamama yardımcı oluyordu. Gerçekten de sik kaldırıcı bir manzara sergiliyordu karım. Fazla düşünmeme zaman kalmadan, Can'la Hakkı salona geri döndüler.

Hakkı artık en küçük bir hareketini bile kaçırmadan Şule'yi izliyordu. Böylece ortala ilginç bir durum çıkmış oluyordu. Can'la Hakkı'nın üstünde, planlarıyla ilgili bir gerilim vardı. Ben onların niyetini bildiğim için gerilim içindeydim. Şule ise bütün bu gelişmelerin dışında kalmıştı. Hiç bir şeyden haberi yoktu ve hem akşam boyu içtiği viskilerden kaynaklanan kafa iyiliğiyle, keyfi son derece yerinde, oturuyordu. Afrodizyak da üzerindeki etkisini göstermeye başlamış olmalıydı. Eskisi kadar sakin görünmüyor, yerinde kıpırdanıp duruyordu. En hareketlenen yeri de bacaklarıydı. Bu yüzden eteği artık iyice sıyrılmıştı.

İçkisi bittiğinde, Hakkı yerinden fırlayıp bardağı onun elinden neredeyse kaptı. Bu arada benim içkim de bitmişti. İkimizin bardaklarıyla yeniden barın arkasına dolandı ve Şule'nin bardağını yine tezgahın altına indirdi. Herif karımın yeteri derecede azmamış olduğunu düşünüyor olmalıydı. Onu uyandırmamak için, bakışlarımı yeniden Can'a çevirdim. Galiba en iyisi, olayları kendi akışına bırakmaktı. Neler olabileceğini merak etmeye başlamıştım.

Hakkı viski bardağını elime verdiğinde, neredeyse tepeleme doldurmuş olduğunu gördüm. Adamın niyeti, benden biran önce kurtulmaktı. Ama, benim içkiye ne kadar dayanaklı olduğumu bilmiyordu tabii. Sesimi çıkarmadan, koca bir yudum aldım viskiden. Sonra da karımın viskisini dudaklarına götürüşünü ve içişini izledim. Gerçekte içtiğinin ne olduğunu bilse, ne düşünürdü acaba?

Bir süre sonra Şule içkisini de yarılamıştı. Bu arada afrodizyak da, etkisini iyice göstermeye başlamış ve artık yerinde duramaz olmuştu. Birara eğilip ayakkabılarını çözdü ve çıkardı. Sonra da koltukta yan dönüp, bacaklarını koltuğun kol dayama yerinin üstünden sarkıttı. Şimdi eteği daha da sıyrılmıştı tabii. Üçümüz de, çıplak kalçasını görebiliyorduk. Üstelik böyle otururken vücudu iyice büküldüğü için; giysisinin ön kısmı da oyunlar oynamaya başlamış, göğüslerinden biri, neredeyse ucuna kadar meydana çıkmıştı. Hakkı'nın da, Can'ın da gözlerinin parladığını görebiliyordum.

Çaktırmadan Hakkı'yı incelemeye başladım. Can'a mutfakta, "karıya baktıkça sikim kalkıyor" derken yalan söylememişti. Gerçi bacak bacak üstüne atıp biraz gizlemişti ama, yine de, pantolonun önünde kocaman bir kabarıklık meydana geldiğini görebiliyordum. Sonra Can'ın sikinin de kalkmış olduğunu farkettim. Bu durum; daha da tahrik olmama yol açarak, beni iyice şaşırttı. Sanki benliğimin derinliklerinde hep gizli kalmış bir şeyler ortaya çıkıyordu. Başka türlü bir açıklama bulamıyordum. Öyle ya, iki erkek karımı sikmeyi kafalarına koymuştu ve ben bunu biliyordum. Uygun zamanın gelmesini beklerlerken de, kalkmış sikleriyle onu seyrediyorlardı. Şule de peş peşe devirdiği afrodizyaklı iki bardak viskiden sonra, güzelliklerini büyük bir umursamazlıkla sergilemeye başlamıştı. Benim bütün bunlara tepkim ise tahrik olmak ve sikimin kalkması oluyordu.

Hakkı yerinden kalkıp Şule'ye doğru yürüdüğünde, düşüncelerim dağıldı. Dikkatimi, yine onu izlemeye verdim. Çünkü niyetinin, onun boşalan bardağını almak olduğunu anlamıştım. Sırtı bana dönük olduğu için ben göremiyordum gerçi ama, Şule, Hakkı'nın pantolonundaki kocaman kabarıklığı mutlaka farketmiş olmalıydı. Dumanlı gözlerle oraya baktığını gördüğümde, yanılmadığımı anladım. Kendisi için kalkan siki görmüştü. Hakkı da, bilinçli bir biçimde yavaş hareket ediyor ve sanki kendini seyrettirmek istiyordu. Sonunda elinde bardakla bara yöneldiğinde, yine ustaca bir manevrayla kendini bana önden göstermeden geçip gitti. Onun bu işleri çok iyi bildiğini anladım ben de.

Bu sefer viskiye afrodizyak karıştırmaya gerek görmemişti. Ama barda epeyce oyalandı. Sikinin inmesini beklediğini biliyordum. Sonra Şule'nin içkisini getirip, benim daha tam boşalmamış bardağımı aldı. Öyle ya, sarhoş edilip devre dışı bırakılması gereken bendim. Karım ise kıvamına gelmiş gibi görünüyordu. Bu sefer de tepeleme doluydu bardağım. O an için yapabilecek tek şay vardı. O da; Can ve Hakkı'nın yaptığını yapıp, Şule'yi seyretmekti.

Doğrusunu söylemek gerekirse; gözlerimizin önündeki manzara, gerçekten de seyretmeye değerdi. Karım bizlere yan dönmüş, bacakları koltuğun kol dayama yerinin üstüne uzatmış otururken, dış tarafta kalan bacağını ötekinin üstüne atmıştı. Böylece çıplak kalçası daha çok görünür hale gelmişti. Gerçi Can'la Hakkı, onun kıçında külot olmadığından henüz emin olamamışlardı ama, iyice kuşkulanmışlardı herhalde. Bu yetmiyormuş gibi, sürekli olarak ayak parmaklarını oynatıp duruyordu. Üçümüz de başka tarafa bakamaz olmuştuk. Ama o, böyle oturmaktan sıkılmıştı galiba. Bacaklarını indirip, tekrar yüzünü bize döndü. Bunu yaparken bacakları iyice aralanmış ve kısa bin an için amının kılları ortaya çıkmıştı. İşte bu öldürücü darbeydi. Artık Can da Hakkı da, karımın kilotu olmadığını biliyordu.

Hızla düşünüyor, duygularımı inceliyor ve ne yapmak gerektiği konusunda bir karar vermeye çalışıyordum. Gözlerimin önünde, Can ve Hakkı'nın karımı nasıl sikeceklerinin resimleri uçuşmaya başlamıştı. Bunu son derece güçlü bir biçimde arzuladığımın farkındaydım. Peki nasıl olacaktı bu iş? Aklıma ilk gelen, Hakkı'nın istediği gibi sarhoş olup bayılmak ve böylece onlara aradıkları fırsatı vermekti. Ama olup bitecekleri mutlaka seyretmek de istiyordum. Üstelik karımın seyredildiğini, en azından şimdilik bilmemesi de gerekiyordu. Aksi halde kendini bırakamayacağından emindim. Her neyse, ilk yapmam gereken, bayılma numarasıydı.

Bardağımda kalan viskiyi kafama dikip, peltekleştirmeye özen gösterdiğim bir dille Hakkı'ya "kendime bir içki daha alıp alamayacağımı" sordum. Bu onu öylesine mutlu etmişti ki, anlatamam. Bardan doldurduğum bardakla tekrar yerime oturduğumda, Şule, biraz daha yerinde duramaz hale gelmişti. Şimdi kalçalarını koltuğun ön tarafına getirip iyice arkasına yaslanmış durumda oturuyordu. Çıplak ayaklarının yalnızca parmak uçları yere değiyordu. Dizleri, bir karıştan fazla ayrıktı ve eteği alabildiğine sıyrılmıştı. Eteğin kumaşını bacaklarının arasına soktuğu için, amı görünmüyordu.

Beklenenin aksine, duyduğum heyecanın etkisinden olacak, cin gibi ayılmıştım sanki. Ama bunu kimse bilmiyordu. Aksine, Can da Hakkı da, artık düşmek üzere olduğumdan emin gibiydiler. Hakkı, Şule'nin tam karşısında oturuyordu. Artık beni fazla umursamadığı için de, ilginç şeyler yapmaya başlamıştı. Tıpkı karım gibi, o da kalçalarını koltuğun ön tarafına kaydırmış, arkaya iyice yaslanıp, yarı yatar duruma gelmişti. Bacakları alabildiğine aralıktı. Pantolonun önündeki kocaman kabarıklık, açıkça görülüyordu. Üstelik, sanki işi garantiye almak istiyormuş gibi, zaman zaman elini götürüp kalkmış sikini okşuyor ve bunu yaparken de, Şule'nin gözlerinin içine bakıyordu.

Karım da gözlerini, kendisi için kalktığını bildiği sikten alamıyordu bir türlü. Ağzı yarı aralıktı. Gözleri buğulanmıştı. Burun kanatlarının oynadığını görebiliyordum. Artık tam sikilecek kıvama gelmişti ve sikilmeyi son derece istediğini de belli ediyordu. Birden yerinden kalkması, üçümüzü de şaşırttı. Parmaklarının ucunda, kalçalarını çalkalayarak bara doğru yürümesini hep birlikte seyrettik. Barın arkasına geçip bardağını tezgahın üstüne koydu ve elini buz kovasına daldırdı. Aynı anda da Hakkı fırladı yerinden ve hızla onun yanına gitti. Şimdi ikisi de tezgahın arkasındaydılar ve Hakkı karıma yardım ediyormuş gibi görünüyordu.

Can da ben de onları dikkatle seyrediyorduk. Ama ikisinin de bize aldırdığı yoktu. Bizimle hiç ilgilenmiyorlardı sanki. Şule'nin iki eli de tezgahın üstündeydi. Bir eliyle bardağını tutmuştu, diğeriyle de buz kovasından aldığı buzları bardağa koyuyordu. Hakkı onun sol tarafındaydı. Sol eliyle viski şişesini tutmuştu. Sağ eli ise aşağıdaydı. Karıma biraz daha sokulduğunda, bir şeyler yapacağından kuşkulandım. Neredeyse aynı anda Şule'nin yüzünde garip bir ifade belirdi. Sarsıldığını ve alt dudağını ısırdığını gördüm. Hakkı'nın elini arkadan getirip eteğinin altına, bacaklarının arasına soktuğundan emindim. Doğrusu herifi alkışlamak gerekiyordu. Gerçekten son derece cesurdu.

Sonra karımın vücudu daha da şiddetle sarsıldı. Gözlerini kapamıştı. Bir eli bardağı kavramış, öbür eli buz kovasının içinde, donup kalmıştı sanki. Hakkı'nın amıyla oynadığını anlamamak için salak olmak gerekirdi. Sikimin çatlayacak hale geldiğini ve zonkladığını hissediyordum. Şule de son derece heyecanlanmış olmalıydı. Vücudunun görünen üst kısmına bakarak, alt kısmının kıvrılıp büküldüğünü anlayabiliyordum. Herif karımı parmağıyla sikiyordu düpedüz. O da bundan çok büyük bir zevk alıyordu. Zaman kavramını yitirdiğim için, öyle ne kadar kaldıklarının farkında değildim. Sonra Şule'nin vücudu hafif hafif sarsılmaya başladı. Boşalıyordu. İşler, kelimenin tam anlamıyla kontrolden çıkmıştı artık.

Kendini toparlayıp elinde bardağıyla tekrar yerine giderken, benimle gözgöze gelemedi karım. Ama oturuşuna bakılırsa, yaşadığından pişman olduğu söylenemezdi. Şimdi dizleri daha da aralık oturuyordu. Gerçi yine eteğin kumaşını bacaklarının arasına sokup kasıklarını örtmüştü ama, yalnızca ancak küçük bir kilotun örtebileceği kadar bir yer gizlenmiş durumdaydı. Buna karşılık, iki bacağının da iç tarafında, hafifçe parlayan bir ıslaklık olduğunu görebiliyordum. Hakkı ise hala barın arkasındaydı ve Can'a bakarak, pis pis sırıtıyordu. Sonra o da gelip yerine oturdu ve Şule'nin gözlerinin içine bakarak, sağ elinin işaret parmağını ağzına götürüp emmeye başladı. Gerçekten de ustaydı herif.

Artık işi fazla uzatmamak gerektiğinin farkındaydım. Ya karımı alıp oradan gidecektim, ya da kalıp onu sikmelerine izin verecektim. Mantığım gitmeyi, duygularım ise bir yolunu bulup, Hakkı'ya Can'a aradıkları fırsatı vermeyi ve onlar karımı sikerken seyretmeyi emrediyordu. Sonunda duygularım kazandı.

İyice sallanarak kalktım koltuktan. Sonra da Hakkı'ya, içeride biraz yatıp kendime gelebileceğim bir oda olup olmadığını sordum. O da, Can da çok sevinmişlerdi tabii. Bu arada Şule'nin de rahatladığını farkediyordum. Hakkı önüme düşüp beni, içerideki küçük bir odaya götürdü. Kilitteki anahtarı görünce, deli gibi sevindim.

- "Ben uyuyacağım... Tamam mı..?" dedim iyice yayılan bir dille, "Kimse beni rahatsız etmesin bak haaa..."

Sonra da kapıyı kapatıp anahtarı çevirdim. Bir süre kapının önünde kaldı Hakkı. Hatta kapıyı açmayı bile denedi. Sonra uzaklaştığını duydum. Hemen terasa açılan kapıya yöneldim. Hiç gürültü çıkarmadan açıldı kapı. Ayakkabılarımı çıkarıp, terasın beton zemininde sessizce yürüyerek salonun pencerelerine doğru gittim. İnce tül perdeler, içeriyi olduğu gibi görmeme olanak veriyordu. Onların beni görmesi ise çok zordu. Ayrıca kimsenin bakacağını da sanmıyordum. En büyük avantajım, üstlerdeki üç küçük camın da açık olmasıydı. Bu sayede, her şeyi duyabilecektim.
Şule'nin oturduğu koltuk cama çok yakındı. Bulunduğum yerle arasında yalnızca iki metre kadar mesafe vardı. Onu yandan seyrediyordum. O kadar hızlı gelmiştim ki, Hakkı daha yeni giriyordu salona. Hiç duraklamadan, karımın oturduğu koltuğa doğru yürüdü ve önünde yere diz çöktü. Elini uzatıp karımın bacağının iç tarafını okşamaya başladı.

- "Can..." dedi sonrada, "Sen biraz stüdyoya gitsene..."

Ona bakmamıştı bile. Gözleri karımın bacaklarının arasına dikiliydi. Şule de, gözlerini ondan ayıramıyordu. Hakkı öteki elini de götürüp bacaklarını iyice birbirinden ayırdığında, koltukta biraz daha öne kayıp, kalçalarını iyice kenara getirdi yalnızca. Şimdi eteği neredeyse beline kadar sıyrılmıştı. Hakkı, az önce parmağını soktuğu o güzelim amın şimdi tam içine bakıyordu. Sonra başı, karımın kasıklarına gömülüverdi.

- "Ohhhhh..." diye inledi Şule.

Ayaklarının yerden kesildiğini ve havalanıp Hakkı'nın omuzlarına yerleştiğini gördüm. Daha iyi yalanmak için, kendini tabak gibi açmıştı şimdi. Bir elini uzatıp parmaklarını Hakkı'nın saçları arasına geçirirken, öbür eli de memelerini okşamaya başlamıştı. O kadar çok heyecanlanmıştım ki, neredeyse boşalıyordum. Gözlerimin önündeki manzara o kadar güzeldi ki, kelimelerle anlatılması mümkün değilmiş gibi geliyordu bana. Karım kendinden geçmiş gibiydi. Afrodizyak etkisiyle saatlerden beri alev alev yanmakta olan amının içine giren dil, onu mest etmişti. Sonra tüm vücudu sarsılmaya başladı. Boşalıyordu. Kendini tutamamıştı.

Şule'nin ne kadar güzel sikiştiğini, sikilmeyi ne kadar sevdiğini, benim kadar iyi bilen olamazdı. Şimdiye kadar yaptıklarına bakarak, Hakkı'nın da hızlı bir sikici olduğu yargısına varıyordum. İkisi biraraya geldiklerinde, ortaya seyrine doyum olmayacak bir sikiş çıkacağından emindim. Gördüklerim de, bu düşüncemin yanlış olmadığını belli ediyordu.

Karım yine çırpınmaya başlamıştı. Hakkı dilini çok ustaca kullanıyor olmalıydı. Yıllardır yalamaya doyamadığım o güzelim amın, şimdi onun ağzının altında nasıl açıldığını görür gibiydim. Birden derin bir "Iımmmmmhhhhh" çıktı Şule'nin ağzından. Tük vücudu sarsılıyor, tekrar sarsılmaya başladı.

Sonra Hakkı'nın durduğunu ve başını karımın bacakları arasından çıkardığını gördüm. Birden ayağa kalktı ve pantolonunu çözmeye başladı. Akıl almayacak kadar kısa bir süre sonra belden aşağısı çıplak kalmıştı. Gözlerimi sikinden alamıyordum. Beklediğimden, sandığımdan çok daha büyüktü. Tıpkı sahibinin çıplak bacakları gibi, onun da neredeyse her tarafı kıllarla kaplıydı. Şule'nin gözleri de o noktada kitlenip kalmıştı sanki. Büyülenmiş gibi, biraz sonra içine girecek olan bu allameyi seyrediyordu. Elini götürüp, amını okşamaya başladı. Bulunduğum yerden göremiyordum ama; parmaklarının altındaki amın, tıpkı susamış bir ağız gibi açılmış, içine girecek siki sabırsızlıkla beklemekte olduğundan emindim.

Hakkı da acele ediyordu zaten. Yeniden karıma sokuldu ve bacaklarını dizlerinin arkalarından tutarak kaldırdı, sonra da göğsüne doğru bastırıp, onu adeta ikiye katladı. Kendi de, dizlerini biraz büküp iyice sokuldu ona. Siki, az sonra içine gireceği o güzelim amın dudaklarına sürünmeye başlamıştı bile. Birden Şule'nin elini uzattığını ve parmaklarının Hakkı'nın sikinin çevresine dolandığını gördüm.

- "Hadi sok artık n'olursun..." dedi, yalvaran bir sesle, "Sok bana hadi..."

- "Sikilmek mi istiyorsun..?"

- "Evet... Sikilmek istiyorum... Hadi sok n'olursun..." dedi inleyerek

- "Kocan içerde sızdı, biliyorsun değil mi... O baygın yatıyor ve sen sikilmek istiyorsun, öyle mi..?"

- "Evet... Beni sikmeni istiyorum anlıyor musun..? Saatlerce kalkmış sikini seyrettirdin bana... Şimdi onu yemek istiyorum... Hadi geçir bana... Gel hadi sik beni... Sik beni... Ohhhh sik beni n'olur...

Birden dibine kadar geçirdi Hakkı. Koltukta neredeyse ikiye katladığı karımın üstüne çökmüş, onu altına alıp ezmişti. Sonra pompalamaya başladı. Tam bir fırlamaydı doğrusu. Dediğini yapmıştı işte. Şule'yi sikiyordu. Üstelik onu bir de yalvarttırmıştı.

Olduğum yerde çömelmiş, nefes bile almadan seyrediyordum. Bulunduğum yerden, Hakkı'nın o kocaman sikinin karımın amına girip çıkışını, en ince ayrıntısına kadar görüyordum. Şule'nin amının dudakları, içindeki sikin çevresine sımsıkı sarılmıştı. Müthiş bir manzaraydı bu. Ben de, yüzlerce kez sikmiştim o amı. Fakat sikimin girip çıkışını böylesine yakından izlememe, elbetteki imkan olmamıştı. Başka bir yere bakamıyordum sanki.

Uzun ve sert hareketle sikiyordu Hakkı. Geri çekildiğinde siki neredeyse ucuna kadar çıkıyor, sonra bir hamlede dibine kadar geçiriyor ve taşakları karımın o güzelim götüne yapışıyordu. O da iyice tahrik olmuştu tabii. Bütün akşam boyunca Şule'nin içine düşmüş ve siki neredeyse hiç inmemişti. Fazla dayanabileceğini sanmıyordum. Hareketlerinin giderek hızlanması da, haksız olmadığımı belli ediyordu zaten. Bu arada ben de kendimi zor tutuyordum doğrusu. Sanki o koltuğun üstünde karımı siken Hakkı değil de benmişim gibi hissediyordum kendimi. Tarifi imkansız bir duygunun pençesindeydim. Heyecandan titreyen parmaklarımla pantolonumun fermuarını indirdim ve zonklamakta olan sikimi dışarı çıkardım.

Karımın yüzü iyice çarpılmıştı artık. Duyduğu zevk, onu kendinden geçirmişti sanki. İki eliyle, Hakkı'nın, bacaklarını göğsüne doğru bastıran ellerini bileklerinden kavramıştı. Kalçaları kıvranıyor, içine girip çıkan sikin altında adeta dansediyordu. İnlemeleri, artık küçük birer çığlığa dönüşmüştü. Her an boşalmak üzere olduğunu görebiliyordum. Sonra Hakkı'nın ağzından ulumaya benzer bir ses çıktı. Bir anda dibine kadar geçirmişti karıma. Kalçalarının titrediğini görüyordum. Bu titremeler, tıpkı bir elektrik akımı gibi Şule'ye de geçiverdi. O ikiye katlanmış haliyle, koltukta çırpınıyordu karım.

Aynı anda, ikisi de boşalıyordu.

Ben de bunu bekliyordum sanki. Döllerim terasın betonuna fışkırmaya başladı. Elimi bile değmemiştim sikime. Ama kendimi daha fazla da tutamamıştım işte. Tek yapabildiğim, duyduğum büyük zevkin verdiği duyguların, dudaklarımdan naralar halinde dışarı taşmasını önlemeye çalışmaktı.

Kendimi topladığımda, yeniden içeriye baktım. Hakkı sikini karımın amından çıkarmış ve geri çekilmişti. O kocaman siki, biraz inmiş gibiydi. Karım ise koltuğun üstünde, mestolmuş bir halde kendini toplamaya çalışıyordu. Bu ilk sikişin ne Hakkı'ya, ne de Şule'ye yetmediği belliydi. Yalnızca nefeslenmek için durmuş gibiydiler. Bunun farkına varmak, daha kendime tam gelememişken, yeniden heyecanlanmama neden oluyordu.

İlk hareket karımdan geldi. Doğrulup, elini Hakkı'nın sikine uzattığını gördüm. Parmakları, biraz önce amına girip çıkan, spermlerini rahminin ağzına fışkırtmış, yarı inik o koca sikin çevresine dolandı. Sonra; hafif hafif, sanki incitmekten korkar gibi okşamaya başladı. Gözleri yine yarı kapalıydı. Yüzüne, sikilmek istediği zamanlarda hakim olan o anlatılmaz ifade, yine gelip yerleşmişti. Onca afrodizyaktan sonra, yalnızca bir kere sikilmekle yetinmesine olanak olmadığı belliydi.

Sikinde dolaşan parmaklar, Hakkı'nın üstünde beklenen etkiyi yaratmakta gecikmemişti tabii. Büyük bir hızla tahrik oluyordu. Bir anda, yeniden dimdik ve kocaman olmuştu siki. Biraz daha sokuldu karıma. Aklını başından alan sikin böyle yakınına gelmesi, Şule'yi daha da heyecanlandırmış gibiydi. Koltukta kıpırdanıp duruyordu. Sonra iyice doğrulup, o da Hakkı'ya sokuldu biraz. Şimdi herifin kocaman siki, neredeyse karımın yüzüne değiyordu. Nefes bile almadan olup bitenleri izliyordum. Büyülenmiş gibi Şule'nin ağzını açışını ve o güzelim dudaklarının Hakkı'nın sikinin koca bir mantara benzeyen başına kapanışını seyrettim. Az önce amına girip çıkan, içinde tohumlarını fışkırtan sik, şimdi ağzındaydı karımın.

Şule'nin; alev alev yanan, kıpır kıpır diliyle insanın aklını başından alan, o çıldırtıcı ağzını çok iyi biliyordum. Yüzlerce kez, sikimin o ağzın içinde eridiğini hissederek mestolmuştum. Şimdi ise benim yerimde Hakkı vardı. Sikim yeniden taş gibi sertleşmişti. Hiç bir şeyi kaçırmamaya çalışarak seyretmeyi sürdürüyordum.

Karımın başı sürekli oynuyor, Hakkı'nın sikini ağzının derinliklerine alıp çıkarıyordu. Herifin yüzünde, ne kadar zevk almakta olduğunu açıkça belli eden bir ifade vardı. Başı hafifçe arkaya devrilmiş, gözlerini yarı kapatmıştı. İki eli, birer pençe gibi Şule'nin omuzlarını kavramıştı. Sonra kalçalarını ileri geri oynatmaya başladı. Artık sikini karımın ağzına sokup çıkarıyor, onu ağzından adeta sikiyordu. Manzara müthişti.

Sonra gözlerim salonun kapısında farkettiğim kıpırdanmaya takıldı. Can çaktırmadan gelmiş, tıpkı benim gibi, onları seyrediyordu. Aramızdaki mesafe yüzünden yüzünü tam göremiyordum ama, onun da son derece tahrik olduğundan emindim. Karımı sikmek için sırasını beklerken, seyretme fırsatını da kaçırmak istemiyordu anlaşılan.

Bu arada Hakkı'nın hareketleri giderek hızlanmış, sikini Şule'nin ağzına hırsla sokup çıkarmaya başlamıştı. Karımın gözleri kapalıydı. Yüzünde zevkten erimiş olduğunu açıkça gösteren bir ifade vardı. İki eliyle koltuğun kenarlarını sımsıkı kavramış, kendini alabildiğine bırakmıştı. Herif onu ağzından sikiyor, o da büyük bir teslimiyetle veriyordu. Burnundan çıkan mırıldanma ve inlemeler, bundan ne kadar çok hoşlandığını açıkça belli ediyordu.

Hakkı'nın ağzından hırıltılar çıkmaya başlamıştı. Boşalacağı belliydi. Kalçalarının hareketleri giderek hızlanıyor, siki her bastırışın da, karımın ağzına biraz daha çok giriyordu.

- "Ağzın am gibi..." dedi hırıldayan bir sesle. "Hadi iyice em bakayım sikimi... İyice em... Ohh şimdi fışkırtacağım ağzına... Gırtlağına fışkırtacağım şimdi... Ohh hadi yut tüm döllerimi orospu... Yut tohumlarımı..."

Kalçalarının titrediğini görebiliyordum. Sonra vücudu da kasılmaya başladı. Aynı anda karımın boğazı da oynamaya başlamıştı. Tanrım, herif gerçekten de ağzında fışkırtıyor, o da büyük bir iştahla hepsini yutuyordu. Aynı anda onun da bütün vücudu titremeye, sarsılmaya başlamıştı. Hakkı'nın dölleri midesine inerken, o da zevkten yerinde duramıyordu.

Aslında yine patlama noktasına gelmiştim ama, kendimi kontrol etmeye çalışıyordum. Seyredeceklerimin bu kadarla kalmayacağı kesindi. Doğrusunu söylemek gerekirse, Hakkı planını aynen uyguluyordu. En azından söylediklerinin ilkini yerine getirmiş ve karımı sikmişti. Şimdi Can'a verdiği "ona da siktirme" sözünü tutacağından kuşkum yoktu. Zaten Can da hazırdı buna. Öte yandan, Hakkı'nın işi şimdilik bitmiş gibi görünüyordu. Şule'nin ağzında patlattıktan sonra, karşısındaki koltuğa oturmuş dinleniyordu. O kocaman siki yarıyarıya inmişti. Sonra yerinden kalkıp, salondan çıktı.

Karım, hala koltukta oturuyordu. Eteği artık beline kadar sıyrılmış, bacakları alabildiğine açıktı. Sağ elinin parmakları ise amıyla oynuyordu. Tanrım, sikilmeye doymamış olduğu öylesine belliydi ki. Çok geçmeden geri döneceğini tahmin ettiği Hakkı'yı beklediğini anlıyordum.

Gözlerimi ayırmadan onu seyretmekte olduğum için, Can'ın salona girdiğini, ancak Şule'nin yüzünde beliren şaşkınlıktan anlayabildim. Gözlerimi kapıya çevirdiğimde gördüğüm manzara beni de şaşırttı. Çırıl çıplaktı Can. Adaleli ve güneş yanığı bir vücudu vardı ama, ne karım ne de ben, işin bu tarafıyla pek ilgilenmiyorduk. İkimizin de dikkati, çelik bir yay gibi yukarıya kıvrık duran sikine yönelmişti.

Acele etmeden, karıma doğru yürüdü Can. Gözleriyle sanki onu yiyip bitiriyor gibiydi. Şule'yi "yıllardan beri sikmek istediğini" söylemişti Hakkı'ya. Şimdi yakalamıştı bu fırsatı işte. Karım, parmakları hala yeni sikilmiş amında, dudakları yarı aralık ve yüzünde içindeki sikilme isteğini açıkça ortaya koyan bir ifade ile onu bekliyordu. Can iyice yaklaştığında, birden kalkıverdi koltuktan. Sonra arkasını Can'a dönüp, dizlerinin üstünde, yeniden çıktı koltuğa. Ellerini koltuğun arkalığına dayamış, kıçını dışarı çıkarmış, belini bükmüştü.

Yeni bir siki içine almak için hazır bekliyordu.

Fazla bekletmedi Can onu. Arkadan sokulup sikini önünde açılmış bekleyen o güzelim amın dudakları arasına yerleştirdi ve bir anda dibine kadar geçirdi karıma. Şule'nin gözleri kaymıştı. Hiç itiraz etmeden, kendini ikinci bir adama siktiriyordu. İtiraz etmek ne kelime, zevkten bayıldığını görebiliyordum. Can da zevkten uçmuştu tabii. İki eliyle karımı belinden kavramış, gözleri yarı kapalı, hırsla sikiyordu. Birden boşalmaya başladı. Vücudu sarsılıyor, kıçının yanakları titriyordu. Bütün gece heyecanla bu anın gelmesini beklemiş, üstelik, Hakkı karımı sikerken seyretmişti. Bunun onu daha da tahrik etmiş olduğu kesindi. Kendini tutamamıştı işte. Tohumlarını Şule'nin amına dolduruyordu.

İçindeki sikin fışkırdığını hissetmek de, karıma yetmişti tabii. Vücudunun dalga dalga sarsılıp çırpındığını, adeta kendinden geçerek doruğa çıktığını görebiliyordum.

Durulmalarını elbetteki beklemiyordum ama, Can'ın sanki hiç bir şey olmamış gibi karımı sikmeyi sürdürdüğünü görünce, yine de şaşırdım. Yoksa Hakkı ona da mı afrodizyak vermişti acaba?

Şule'nin yüzü bana dönüktü. Zevkten kaymış gözleriyle, hiç bir yere bakmıyor gibiydi. Beni aklına bile getirmediğinden emindim. Normal halinde bile sikilmekten ne kadar hoşlandığını bildiğimden, şimdi bir de afrodizyak etkisindeyken ne hale geldiğini tahmin edebiliyordum. Dünyadan kopmuş gibiydi. O anda içine girip çıkan sikten başka hiç bir şeye ilgi duymadığı belliydi.

Can, başını arkaya atmış, gözlerini kapamıştı. Ne kadar zevk aldığı yüzünden açıkça belli oluyordu. Durmadan pompalıyor, sikini, karımın artık iyice şişmiş ve içi tıkabasa döllerle dolmuş olması gereken amına sokup çıkarıyor, onu çıldırtıyordu. Manzara müthişti doğrusu. Seyretmeye doyamıyordum. Elimi sikime dokundurursam hemen patlayacağımın farkındaydım. Bunu mümkün olduğu kadar geciktirmek istiyordum. İçimden gelen bir ses, daha da müthiş şeyler seyredeceğimi söylüyordu sanki.

Daha bu düşünceler kafamın içinden tam geçemeden, Can'ın Şule'nin belindeki ellerinden birini çekip, hemen önündeki o yusyuvarlak kalçalara götürdüğünü gördüm. Önce birini avuçladı. Sonra da başparmağını aralarındaki yarığa sokuverdi. Karımın vücudunun elektrik çarpmış gibi titrediğini gördüm. Can'ın parmağı altındaki o küçük ve pembe göt deliğinin ne kadar duyarlı olduğunu benim kadar iyi bilen olamazdı. Onu kimbilir kaç kere yalamış, içine parmağımı, dilimi ve sonunda da sikimi sokmuştum. Kısacası o güzelim götü sikmeye bir türlü doyamamıştım. Şimdi ise orada bir başka erkeğin parmağı vardı.

Ama iş bununla kalmayacaktı tabii. Gerçi Can şimdilik yalnızca yoklama çekiyordu ama, karımın gösterdiği tepki nedeniyle, sikini bu iştah açıcı küçük deliğe de sokabileceğinden emin olmuştu bile. Bir taraftan da sikinin çevresine sımsıkı dolanmış olan amı sikmeyi sürdürüyordu. Sonra eli iyice hareketlendi. Artık başparmağını Şule'nin götüne sokup çıkarıyor olmalıydı.

Karım çıldırmış gibiydi. Kalçaları çalkalanıyor, dalgalanıyor, kıvranıyordu.

- "Ohhhh... Hadi götümden sik beni..." diye inledi birden. "Oh hadi götümden sik beni, n'olursun... Hadi götüme sok sikini..."

Can'ın o ana kadarki niyeti neydi, pek emin değildim ama, Şule'nin son sözleri, eğer varsa, kontrolü elinden kaçırmasına neden olmaya yetmişti. Kalçalarını geri çekerek, am suları ve döllerle sırısılsıklam ıslanmış, pırıl pırıl parlayan sikini karımın amından çıkardığını gördüm. Sonra eliyle dibinden tutup, başını önündeki pembe göt deliğine dayamasını ve bastırmaya başlayışını, büyülenmiş gibi izledim. Yavaş yavaş giriyordu.

Şule'nin yüzünden zevkten delirdiğini görebiliyordum. Yarı aralık gözlerle benim bulunduğum yere doğru bakıyordu. Ama hiçbir şey görmediğinden emindim. Can'ın kasıkları kalçalarına yapışıp, o çelik gibi sik tümüyle götüne gömüldüğünde, tüm vücudu sarsılmaya başladı. Ağzından küçük çığlıklar kaçırarak,. Götü, Can'ın sikini bir mengene gibi sıkıştırmış olmalıydı. Sonra Can, karımın götünü sikmeye başladı. Yavaş ve uzun hareketlerle, sikini, o yumuşacık, ateş gibi yanan deliğe sokup çıkarıyor, sokup çıkarıyordu. Manzara, tek kelimeyle müthişti.

Sanki tepeden tırnağa, kocaman bir sik gibi hissediyordum kendimi. Tüm hayatım boyunca bu kadar çok tahrik olduğumu hatırlamıyordum. Bir taraftan da, Hakkı'nın mutfakta Can'a söylediği sözler kafamın içinde dans ediyordu. Hakkı "karımı önce kendisinin sonra da Can'ın sikeceğini, en sonunda da birlikte sikebileceklerini" söylemişti. Şimdiye kadar seyrettiklerim, karımın gözlerimin önünde, ağzından, amından, götünden sikilmesi yetmezmiş gibi, şimdi de, büyük bir istekle bu sözlerin gerçekleşmesini bekliyor, umuyordum.

Bu arada Can da Şule'nin götünü sikmeyi sürdürüyordu. İki eliyle karımın ince belini sımsıkı kavramış, kalçalarının sert hareketleriyle ileri geri hareket ediyor, artık iyice kızarmış olan sikini sokup çıkarıyordu. Vücudunun adeleleri gerilip şişmişti. Onun da çok büyük bir zevk almakta olduğu açıkça belliydi. Gözlerimi biran için bile olsa onlardan ayıramadan, hiç bir ayrıntıyı kaçırmamaya çalışarak, büyülenmiş gibi seyrediyordum. Bu yüzden de, Hakkı'nın gelişini, hemen fark edemedim.

Tıpkı Can gibi, o da içerde soyunmuş, çırıl çıplak kalmıştı. O kocaman siki, yine kazık gibiydi. Sessizce gelip yanlarına sokuldu. Sonra da elini uzatıp, karımın sırtını okşamaya başladı. Şule'nin onun varlığından haberdar olması da, vücudunun üstünde dolaşan bu üçüncü el nedeniyle oldu. Başını çevirip Hakkı'ya baktığını gördüm. Sonra gözleri, o kocaman kıllı sike takıldı ve mümkünmüş gibi, daha da çok şehvet ve sabırsızlıkla parlamaya başladı. Tanrım, artık beklentim gerçekleşmek üzereydi. İkisi birlikte sikeceklerdi karımı.

Hakkı'nın da fazla sabırlı olmadığı kesindi. Koltuğun arka tarafına dolandı. Parmaklarını saçlarının arasına geçirip Şule'nin başını tuttu ve ona doğru sokuldu. O kocaman sik, şimdi karımın yüzüne değmeye başlamıştı. Büyük bir heyecanla, o öpmeye doyamadığım dudakların açıldığını gördüm. Hakkı biraz daha yaklaştı ve sikini biranda Şule'nin ağzına sokuverdi. Yine tüm vücudu sarsılıp dalgalanıyor, kalçaları sağa sola dansediyordu. Can hareketsiz kalmıştı. Siki, o küçük göt deliğinin içinde tekrar hapsolmuş olmalıydı.

Sonra duruldu karım. Aynı anda da, hem Can, hem de Hakkı pompalamaya başladılar. Biri götüne, öbürü ağzına sokup çıkarıyorlardı şimdi. Tıpkı Hakkı'nın söylediği gibi, önce ayrı ayrı sikmişlerdi karımı, şimdi de ikisi birden, iki taraftan sikiyorlardı. Artık kendimi tutmama olanak kalmamıştı. Elimi bile dokundurmadım sikime. Ama , birden fışkırmaya başladı. Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu.

Yeniden içeriyi seyredebilecek kadar kendimi topladığımda gördüklerim yine müthişti. Can da, Hakkı da iyice hızlanmışlardı şimdi. Sikleri, birer piston gibi karımın götüne ve ağzına girip çıkıyordu. Şule ise kendini onlara bırakmış gibiydi. Gözleri sımsıkı kapalı, beli aşağı bükülmüş, kalçaları götüne girip çıkmakta olan sikin işini kolaylaştırmak için iyice havaya kalkmış, dudakları ağzına girip çıkmakta olan o kocaman kıllı sikin çevresine bir vantuz gibi yapışmış, sikiliyordu. Hem de ne sikiliyordu. İnlemeleri gerçi burnundan geliyordu ama, o kadar şiddetliydi ki, ben bile duyabiliyordum.

- "Ohhh, ağzın am gibi..." diye homurdandı Hakkı birden. "Ağzın am gibi orospu..."

Boşalmak üzere olduğunun farkındaydım. Ama Can ondan çabuk davrandı. Birden dibine kadar geçirdi karımın götüne. Hayvani sesler çikarıyor, kalçaları kasılıyordu. Tanrım, döllerini Şule'nin o küçük götünün derinliklerine boşaltıyordu. Bir taraftan da, iki eliyle karımın dalgalanan, çırpınan vücudunu kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Sonra Hakkı da getirmeye başladı.

Şule, gırtlağına fışkıran ilk salvoyla birlikte kontrolden çıkıverdi. Hakkı'nın kocaman siki biranda ağzından çıktı ve ikinci salvoyu yüzünün tam ortasına yedi. Bu onu daha da çıldırttı sanki. Öyle ki, Can da tutmayı beceremedi karımı. Bir anda onun siki de çıktı dışarı. Ama hala fışkırmaya devam ediyordu. Beyaz erkeklik sıvılarının havada geniş bir kavis çizip karımın o baştan çıkartıcı kalçalarına yağması öylesine tahrik edici bir manzaraydı ki, sikim yeniden taş gibi oluverdi bir anda.
Sonra ayrıldılar. Can bir koltuğa, Hakkı bir koltuğa oturdu. Şule de oturduğu koltukta hafifçe yan dönüp, bacakları altında, adeta yığılıp kaldı.

Artık her şeyin bitmiş olması gerektiğini düşünüyordum. Öyle ya, Hakkı üç, Can da iki kere patlatmışlardı. Ama rekor tartışmasız karımdaydı. Tam sekiz kez çıkmıştı bulutların üstüne. Orada koltuğun üstünde, tüm yorgunluğu ve sikilmişliğiyle öylece otururken o kadar güzel, o kadar sikilesiydi ki, başımı döndürüyordu. O anda en çok istediğim, az öncesine kadar siklerin girip çıktığı, bellerin dolduğu amıyla götünü görebilmekti ama, oturuş biçimi buna izin vermiyordu. Şimdi yerinden kalkıp içeriye, beni uyuduğumu sandığı odaya gelse ve o birbirinden güzel deliklerini bana gösterse, bütün o vıcık vıcıklıklarıyla, sikilmişlikleriyle, bir kere de benim sikimin oralara girip çıkmasına olanak verse ne güzel olur diye düşünüyordum. En iyisi ses çıkarmadan ve görülmeden odaya geri dönmem olacaktı galiba.

On saniye sonra odaya geri dönmüş, pencereyi kapamış ve yatağın üstüne oturup Şule'yi beklemeye başlamıştım. Yaklaşık on dakika kadar da bekledim. Ama bir türlü gelmiyordu karım. Doğrusunu söylemek gerekirse merak etmeye başlamıştım yeniden. Sonunda dayanamadım ve tekrar terasa çıktım.

Salonda her şey, bıraktığım gibi değildi artık. Gerçi Hakkı ve Can, hala koltuklarda oturuyorlardı ama, Şule yerinde değildi. Koltuktan kalkmış, tam ortalık yere, yumuşak halının üzerine, sırtüstü yatmıştı. Bacaklarını alabildiğine açmış ve dizlerinden bükerek göğsüne doğru çekmişti. Tabak gibi açıktı yani. Sol elini kalçalarının altından geçirerek getirmiş, orta parmağını, az önce Can'ın sikinin girip çıktığı, tohumlarını fışkırttığı götüne sokmuştu. Sağ elini ise önden uzatmış, yine orta parmağını, işaret ve yüzük parmaklarıyla şişmiş dudaklarını iyice açtığı amına sokmuştu. Gözleri yarı kapalı, Hakkı ve Can'ın önünde, kendini parmaklarıyla sikiyordu karım. Hem amından, hem götünden.

Tanrım, hala sikilmeye doyamadığı belliydi. Hakkı'nın afrodizyakı onu öylesine etkilemişti ki, tam sekiz kez boşalmasına rağmen, hala doymamıştı sikilmeye. Olduğum yerde donmuş kalmıştım. Biraz önce görmek istediğim iki delik de, vıcık vıcık olup iyice açılmış amı da, götü de gözlerimin önündeydi şimdi. Seyrine doyulmayacak bir manzaraydı bu.

Sonra akledip Hakkı'yla Can'a baktım. Onlar da büyülenmiş gibi seyrediyorlardı Şule'yi. Eze eze, amından, götünden, ağzından sikip yine de doyuramadıkları karımı, alev alev yanan gözlerle seyrediyorlardı. Can'ın siki bir kere daha kalkmış, dimdik olmuştu. Hakkı ise yarı kalkık sikini okşuyordu.

- "Sikilmek istiyorum..." dedi karım birden... "Daha çok sikilmek istiyorum... Hadi gelin sikin beni... Hadi gelip sikin beni n'olur..." diyordu yalvararak

Can bir anda fırladı yerinden. Halının üstünde, Şule'nin yanına diz çöktü. Ama karım bakmıyordu bile ona. Gözleri hala kapalı, parmakları amıyla götüne hızla girip çıkıyor ve konuşmayı sürdürüyordu.

- "Hadi sikin beni... Sik istiyorum... Siklerinizi istiyorum... Hadi sikin beni... İkiniz birden n'olur...ikiniz birden sikin beni hadi... Sikilmek istiyorum... ."

Bu kadarı Hakkı'ya da yetmiş, o kocaman siki, tekrar kazık gibi olmuştu. Hızla yerinden kalkıp, karımla Can'ın yanına geldi. Şimdi son derece ilginç bir manzara vardı gözlerimin önünde. Şule pozisyonunu hala değiştirmemişti. Parmakları hala iki taraftan içine girip çıkmayı sürdürüyordu. Yalnızca konuşmaktan vazgeçmiş gibiydi. Şimdi yalnızca inliyordu. Bir taraftan da, yanındaki iki erkeği algılamıştı tabii. Bunun onu daha da çok heyecanlandırdığını, içindeki sikilme isteğini daha da arttırıp dayanılmaz hale getirdiğini farkedebiliyordum. Sonra birden kasılamya başaldı. Dokuzuncu kez boşalıyordu ve can çekişen bir hayvanınkine benzeyen sesler çıkarıyordu. Vücudu gevşeyiverdi aniden. Parmakları içinden çıktı. Bacaklarını indirdi.

Aynı anda da Hakkı girdi devreye. Karımın yanına uzandı önce. Sonra da onu tuttuğu gibi üstüne çekti. Kalçalarının bir an için havalandığını gördüm. Elinin yardımına bile gerek duymadan, o kocaman sikini Şule'nin amına sokuverdi. Tek bir harekette dibine kadar geçirmişti.

- "Ohh ne güzel soktun..." dedi karım, "Ohhh ne güzel soktun bana... Ama yetmedi ki... Bir sik daha istiyorum... Ohhh bir sik daha istiyorum... Götüm boş kaldı bak... Ohhh bir sik de götüme istiyorum..."

Kulaklarıma inanamıyordum. Hayal edebileceklerimin en çılgınını istiyordu karım. Hakkı'nın üstüne uzanmış, o kocaman sikini dibine kadar amına almış, götüne girecek ikinci sik için yalvarıyordu. Başım uğulduyordu artık. Kendimden geçmiş gibi, Can'ın doğruluşunu ve Şule'nin arkasına geçişini izledim. Sikini getirip karımın götüne dayadı. Sonra da hiç zorlanmadan sokmaya başladı. Bir anda kasıkları, önündeki o baş döndürücü kalçalara yapışıverdi. Şimdi iki sik birden vardı karımın içinde. Biri amına, öbürü götüne girmişti. Dibine kadar.

Çığlığa benzer bir ses çıktı Şule'nin ağzından. İki erkeğin arasına sıkışmış vücudunu sarsılmaya, çırpınmaya başladı.

Sonra Hakkı'ya Can, karımı sikmeye başladılar. Biri amından, biri götünden sikiyordu. Sikleri birer piston gibi giriyor, çıkıyor, giriyor, çıkıyordu. Şule ise zevkten çıldırmış gibiydi. Zevkten devamlı kasılıyordu. Durulmaları en çok 15-20 saniye sürüyor, sonra yine vücudunu titremeye başlıyordu. Artık saymama da olanak kalmamıştı. Çılgın bir şeydi bu. Seyretmeye doyamıyordum. Bu çılgın akşamın başlamasından bu yana tahrik olmadığım kadar çok tahrik olmuştum. Karımın, gözlerimin önünde, benden yalnızca bir kaç metre uzakta, iki çıplak erkek vücudunun arasına sıkışmış, hem amından hem götünden sikilişini seyrediyor ve uçuyordum.

Hepimiz zaman kavramını yitirmiştik herhalde. Ya da en azından bana öyle geliyordu. Bu nedenle, Can'ın birden bağırması beni beklemediğim kadar şaşırttı. Garibim, sikini bir mengene gibi sıkıştırıp saran o kadife yumuşaklığındaki götün etkisine daha fazla dayanamamış olmalıydı. Döllerini karımın götünün derinliklerine boşaltıyordu yine.

- "Ohhh fışkırt..." diye inledi Şule,doldur içimi yavrum... Doldur karnımı... Immmmnnnnnhhhh..."

Hakkı ise aşağıdan pompalamayı, sikini karımın amına sokup çıkarmayı sürdürüyordu. Ne de olsa, Can'dan bir kere fazla boşalmıştı o. Bu nedenle de hala dayanıyordu.

Sonra Can Şule'nin arkasından uzaklaştı. Karımın götü, içinden çıkan siki sanki bırakmak istemiyor gibiydi. Ama bunu başaramadı tabii. Can'ın yarı inmiş siki içinden çıktığında ise ürperdiğini fark ettim. Birden doğrulup, kendi de Hakkı'nın üstünden kalkıverdi. Bir eliyle Can'ın elini tutmuş, gitmesine izin vermiyordu. Sırtını Hakkı'ya dönüp tekrar üstene oturduğu gördüm. Bu arada öbür elini aşağı uzatıp herifin o koca sikini tutmuş ve mosmor başını getirip götüne dayamıştı. Kendini bıraktı ve Hakkı'nın siki, Şule'nin götüne gömülüverdi. Can'ın elini de bırakmamıştı, bütün bunlar olup biterken. Hakkı'nın kıllı taşakları amının dudaklarına yapıştığında ise Can'ı kendine çekmeye başladı. Ağzı açıldı ve dudakları, götünden daha yeni çıkmış o yarı inik sikin üstüne kapanıverdiler. Hırsla emmeye başladı. Aynı anda da kalçaları hareketlendiler. Şimdi bir taraftan Can'ın tohumlarını içine henüz fışkırtmış sikini emiyor, bir taraftan da götünü dolduran o koca sikin üstünde oturup kalkıyordu.

Tanrım, gerçekten doymayacak gibiydi karım. Kendini sikişin labirentlerinde kaybetmişti sanki. Geri dönmeye de hiç niyeti yokmuş gibi görünüyordu.

Can dinlenememiş, kendine gelememişti bile. Ama Şule'nin ağzı o yarı inik sikine öyle şeyler yapıyordu ki, kendini yeniden kaptırmıştı. Giderek daha çok kalkıyordu siki. Sonunda iki eliyle karımın başını tuttu ve sikini hırsla sokup çıkarmaya başladı. Bu doymak bilmeyen kadınının ağzını sikme sırası ondaydı artık.

Karımı bu sefer de, bir sik götünde, bir sik ağzındayken seyrediyordum. Tıpkı daha önce olduğu gibi. Tek fark, bu sefer siklerin yer değiştirmiş olmasıydı. Gözleri sımsıkı kapalıydı Şule'nin. Zevkten kendinden geçmişti. Hakkı'yla Can da, yine transa girmiş gibiydiler. Dünyadan kopmuş, karımı sikiyor, sikiyor, sikiyorlardı.

Şule birden durup, Can'ın sikini ağzından çıkardı. Hayran gözlerle, dibinden sımsıkı kavradığı siki seyretti bir süre. Sonra vücudunu geriye verdi ve ellerini Hakkı'nın iki tarafından yere dayadı. Bacaklarını iyice açıp, dizlerini karnına doğru çekti. Manzara müthişti. Herifin o kocaman siki, dibine kadar gömülmüştü götüne. Onun üstünde de, sızan spermlerle vıcık vıcık olmuş, susamış bir ağız gibi açılmış amı görünüyordu. İçine yeni bir sik almaya hazır, hatta bunun için yalvarır gibi duran o güzelim am, başımı döndürdü. Biraz önce içini dolduran döller amının dudaklarının kenarlarından sızıyordu.

- "Hadi sok..." dedi zevkten ağdalanmış bir sesle, "Hadi gel amıma sok sikini... Çabuk ol n'olursun... "

Hırsla saldırdı Can. Bir anda üç vücut birbirine girmişti yine. Aynı anda da, karım yine zevkten kasılmaya başlamıştı. İki sik birden yemek, aynı anda iki erkeğe birden sikilmek, bir sikin amına, diğerinin götüne girip çıkması, onu zevkten çıldırtıyordu. İp tam anlamıyla kopmuştu artık. Üçünün de hareketleri giderek hızlanıyor, sertleşiyordu. Sanki dövüşür gibiydiler. İnlemeleri, haykırmaları, tam anlamıyla birbirine karışmıştı.

Can ayakları yere basılı, öne doğru eğilmiş ve kollarını Şule'nin bacaklarının altından geçirerek, onu omuzlarından kavramıştı. Güçlü kollarıyla yarı havada tutuyordu karımı. Sikini de büyük bir hırsla amına sokup çıkarıyor, neredeyse öldüresiye sikiyordu onu. Hakkı ise üstünden karımın ağırlığının kalkmasıyla rahatlamış, iki eliyle onu leğen kemiklerinden kavramıştı. Kalçaları bir motor hızıyla yerden havalanıp geri dönüyor, o koca siki Şule'nin götüne dibine kadar giriyor, ucuna kadar çıkıyor, tekrar dibine kadar giriyordu.

Sonra karımın vücudu, şimdiye kadar hiç görmediğim bir biçimde sarsılmaya başladı. Öyle ki, onu tutabilmek için, Hakkı da, Can da durmak zorunda kalmışlardı şimdi. Beli kıvrılup bükülüyor, kalçaları sert hareketlerle sağa sola, yukarı aşağı oynuyordu. Bu sefer hiç olmadığı gibi boşalıyordu. Çıldırmış gibiydi. Bacakları karnı göğüsleri hepsi birer dalga şeklinde kasılıyordu. Vücudu terden tamamen ıslaktı. Kesik kesik bağırıyordu. Üstelik bir türlü de durulmuyordu. İçindeki siklere acayip şeyler yapıyor olmalıydı. Birden Şulenin boşaldığını gördüm. İlk defa Şule geçen seferkilerden farklı olarak boşalıyordu. Amından fışkıran zevk suları Canın sikinin kenarlarından ileriye düşüyordu. Ne Hakkı'nın ne Can'ın buna dayanamayacaklarına emindim. Sorun hangisinin önce patlayacağıydı. Herhalde Hakkı ilk olacaktı.

Ama yanılttılar beni. Çünkü birlikte patladılar. Biri amının öbürü götünün derinliklerindeki iki sikin aynı anda fışkırmaya başlaması, karımı da bitirdi.

Çığlıklar atarak, yığılıp kaldı.

Bense tepeden tırnağa sik kesilmiş bir halde kalmıştım olduğum yerde. B Şikayetçi de değildim. Çünkü artık karımı sikmek istiyordum. Saatlerdir sikildiği her yerinden ben de sikmek istiyordum onu.

İçeridekiler hala halının üstünde yatıyorlardı. Hakkı altta, karım onun üstündeydi. Can ise hemen yanlarında uzanmıştı. Bu sefer onları bırakıp içeri gitmeyecektim. Bunu karımın odaya gelmeye kalkışmasından sonra yapmaya kararlıydım. Gerçi bu sefer her şey gerçekten bitmiş gibiydi ama, yine de emin olmak, bir şeyler kaçırmamak istiyordum.

On dakika kadar öylece yattılar içerdekiler. Sonra Şule kımıldadı ilk olarak. Hakkı'nın üstünden inip yere, ikisinin arasına oturdu. Gözleri bir Hakkı'nın, bir Can'ın sikine takılıyordu. Ama artık ikisi de inmiş, süklüm püklüm olmuştu siklerin. Sahiplerinin de, hiç bir şeye aldıracak halleri yoktu. Karım ellerini uzatıp ikisinin de siklerini okşamaya başladığında, hafifçe kımıldandılar, o kadar.

- "Sikilmek istiyorum..." dedi karım, "Daha sikilmek istiyorum..."

Can'ın yanıtı, yalnızca derin bir inlemeydi. Hakkı ise sesini bile çıkarmamıştı.

- "Heyyy, duymuyor musunuz..? Sikilmek istiyorum dedim size... Hadi kalkın bir daha sikin beni... Ohhhhh çabuk olun... Sik istiyorum.... Daha çok sik istiyorum..."

- "Pezevenk kocanı denesene..." dedi Hakkı, "İçerde uyuyor kocan... Biz burada orospu karısını sikerken, kocan içerde uyuyor... Git uyandır onu... Git ona siktir artık kendini orospu... Hadi git kocana ver artık... Böyle taze sikilmiş halinde git, onu uyandır, amını, götünü, ağzını ona da siktir hadi..."

Tam bir rüya aleminde gibi, karımla birlikte ben de dinliyordum bu rezil herifin söylediklerini. Ve tıpkı karım gibi benim üstümde de müthiş bir etki yapıyor, beynime işliyordu bu sözler. Çünkü sonuçta doğru söylüyordu Hakkı. Beni içeride uyuyor sanıyordu. Ve bu süre içinde karımı sikmişlerdi. Tanrım, hem de nasıl sikmişlerdi. Ama sonunda işleri bitmişti onların da. Karım ise bol afrodizyak etkisindeydi hala. Doymamıştı sikilmeye.

Şule birden kalktı ayağa. Saçı başı iyice dağılmış, giysisi vücudunun orta kısmında toplanmıştı. Onlara bakmadan içeri yöneldiğini görünce, ben de yıldırım gibi odama döndüm. Pencereyi kapadım, kapının kilidini açtım ve yatağın üstüne uzandım. Aynı anda da karım girdi içeri. O kapıyı kaparken, ben de başucumdaki küçük lambayı yaktım.

Üstünü başını düzeltmek zahmetine bile katlanmamıştı Şule. Bacaklarının iç tarafları, am suları ve döllerle sırılsıklam ıslaktı. Hakkı yüzüne fışkırttığı sırada saçlarına gelen döller kurumuştu. Gözgöze geldik.

- "Sik beni sevgilim..." dedi yavaşça, "Canım sikilmek istiyor..."

Sonra yürüyüp yatağın üstüne sokuldu. Elleri uzanıp içeri sokmaya fırsat bulamadığım, dim dik sikimi okşamaya başladı. Ama fazla dayanamadı. Bacaklarını açıp üstüme oturdu ata biner gibi. Yattığım yerden amını görebiliyordum. Şişmiş dudakları iyece açık, içinden peltelenmeye yüz tutmuş beller sızan amı başımı dördürdü. Biraz doğruluşunu ve sikimi dibinden kavrayıp amının altına getirişini izledim. Bir anda oturdu sikimin üstüne. Alışık olmadığım kadar gevşemişti amı. Bir anda, taşaklarıma kadar aldı beni içine. Ellerini göğsüme dayamış, gözlerimin içine bakıyordu. Amından sızan döller ılık ılık taşaklarıma akıyordu. Zevkten çıldıracak noktaya geldiğimi hissediyordum.

- "Canım sikilmek istiyor..." dedi şehvet dolu bir sesle, "Canım sikilmek istiyor kocacım..."

- "Doymadın mı..?" dedim.

Birden donup kaldı karım. Hala gözgözeydik ama artık hareket etmiyordu. Sorumu anlamaya çalıştığının farkındaydım. Kalçalarımı yukarı doğru bastırıp, sikimi biraz daha kökledim gevşemiş amına. Bu, vücudunun elektriklenmesine neden oldu. Sonra yeniden hareketlendi. Kalçaları şimdi üstümde dansediyordu.

- "Doymadın mı...?" diye tekrarladım sorumu...

- "Biliyorsun..." dedi, "Neler olduğunu biliyorsun..."

- "Biliyorum..."

- "Ama nasıl..?"

- "Seyrettim..."

- "Her şeyi mi...?

- "Her şeyi, en ince ayrıntısına kadar hem de..."

- "Kızmadın mı..?"

- "Saçlamala, aksine çok hoşuma gitti..."

- "Doğru mu söylüyorsun..?"

- "Evet... Çok hoşuma gitti..."

- "Neler yaptılar bana sevgilim..."

- "Siktiler..."

- "Ah evet sevgilim, siktiler beni... Hem de ne biçim siktiler... Ahhh ikisi birden siktiler beni ve zevkten uçtuğumu sandım... İki sik birden yemek o kadar güzeldi ki... Bir sik amımda, bir sik götümde... Ohhh öyle güzeldi ki... Dünyadaki hiç bir şey bunun yerini tutamaz biliyor musun sevgilim... Hiç bir şey... Yine istiyor canım..."

Hem konuşuyor, hem sikişiyorduk. Elimi götürüp orta parmağımı götüne değidirdim. Vıcık vıcık ve alabildiğine açıktı o küçük delik. Parmağımı sanki içine çekti. Birden vücudu yine titremeye başladı. Ben de fışkırmaya başladım.

- "Ohhh canım çok sikilmek istiyor sevgilim..." dedi durulduğumuzda, "Canım çok sikilmek istiyor sevgilim... İki sik birden istiyorum hem de... Biri amıma, öbürü götüme..."

- "Hadi yine git içeri o zaman..."

- "Faydası olmaz ki... O sikler kalkmıyor artık.... Bir daha kalkmayacak kadar boşalttım ikisini de..."

Şimdi yatakta oturmuş, sırtını duvara dayamıştı. Bacaklarını iyice açıp dizlerini toplamıştı. Hem konuşuyor, hem de amını okşuyordu.

- "O zaman talihine küs..." dedim, "Kalkmıyorlarsa, sen de siksiz kalacaksın demektir..."

- "Niye..?" diye sordu gözlerimin içine bakarak, "Dünyadaki tek sikler onlar mı sevgilim... Hadi gel gidelim buradan... Sokağa çıkalım ve bana sik bulalım... Bir sik daha bulalım, ikiniz sikin beni... Ya da daha güzeli, iki sik birden bulalım, üçünüz birlikte sikin... Amımdan, götümden, ağzımdan aynı anda sikersiniz beni... "

Saate baktım. Neredeyse dörde geliyordu. "Neden olmasın" diye düşündüm kendi kendime. Türkiye'deydik, İstanbul'daydık. Burada abazan erkekten bol ne vardı ki..?

- "Hadi kalk o zaman..." dedim karıma, "Ama önce biraz üstünü başını düzelt... Bakalım neler bekliyor bizi sokakta..."

Sevinçle fırladı yerinden. Giysisinin askılarını omuzlarına geçirdi. Eteklerini biraz düzeltti. Odadan çıktık birlikte. Salonda Hakkı ve Can sızıp kalmışlardı. Şule sessizce içeri girip ayakkabılarını buldu ve yanıma geldi. Sırtını duvara dayayıp onları giyerken, gözlerim bacaklarının iç taraflarına takıldı. Hala sırılsıklam ıslak ve yapış yapıştılar. Nereye baktığımı görmüştü.

- "Böyle daha güzel sevgilim..." dedi, "Her gören sikildiğimi anlar böyle olunca... Yeni sikler istediğimi, aradığımı da..."

Yavaşça dışarı çıkıp, merdivenleri indik. Hava hala alabildiğine sıcaktı... Ortalık hafif hafif aydınlanmaya da başlamıştı. Sokakta kimse yoktu tabii. Elele tutuşup, caddeye doğru yürümeye başladık.

Karımın kısmeti, daha caddeye çıktığımız anda ayağımıza geldi birden. Sol tarafımızdan, yavaş yavaş gelen bir panel-van'dı bu. Gerçi içinde kim ya da kimler olduğunu görememiştik ama, Şule birden caddeye inip arabanın sürücüsüne durması için işaret etmişti bile.

- "Acele etmesen..." dedim karıma, "İçindekilerin ne biçim insanlar olduğunu bilmiyoruz..."

- "İnsanlar umurumda bile değil sevgilim... Sikleri olsun ve kolay kolay inmesin yeter bana... Sikilmek istiyorum..."

Doğrusu Hakkı'nın kullandığı afrodizyakı nereden aldığını merak etmeye başlamıştım. Saatlerdir sikiliyordu karım, ama doymak bilmiyordu. Ondaki bu seks gerilimi de, bulaşıcı bir hastalık gibi, aynen bana geçiyordu işte. Ben de defalarca boşalmıştım ama, sikimin yeniden kalktığını hissediyordum.

Bu arada panel-van da tam önümüzde durmuştu. Şoförün yanında oturan camı indirip ne istediğimizi sorduğunda, Şule, hala bırakmamış olduğu elimi iyice sıkıştırdı. En çok yirmi yaşlarında görünen, karayağız bir Kürt delikanlısıydı karşımızdaki. Kapkara gözleri, daha ilk andan itibaren karımın üzerine kilitlenmişti bile.

- "Bizi de alsanıza..." dedi Şule, "Nereye gittiğinizin önemi yok..."

Bu arada ben de, direksiyon başında oturana bakıyordum. İlkinden biraz daha yaşlı olmalıydı sürücü. Ama aynı onun gibi, kapkara bir Kürt'tü o da. Gözleriyle karımı sikmekte olan arkadaşına Kürtçe birşeyler söyledi. Sonra aralarında bir süre tartıştılar ikisi. Bu arada ben de Şule'nin gözlerinin içine, "yapmak üzere olduğumuz şeyden emin olup olmadığını" sormak istercesine bakıyordum. Ama karımın gözlerinden yalnızca müthiş bir sikilme isteği fışkırıyordu. Onu engellememe olanak olmadığı açıkça belliydi. Eli, elimi sımsıkı yakalamıştı. Ne benim, ne de arabadakilerin bir şey yapmasına izin vermeden, öbür elini uzatıp panel-van'ın kapısını açıverdi birden. İçerdekiler hala bir karara varamamış gibiydiler. Ama Şule'nin buna aldırdığı yoktu. Eliyle bizden taraftaki oğlana, ileri kaymasını işaret etti. O bunu yaparken de kendi daldı arabaya ve kalçasıyla oğlanı iteleyerek bana da yer açtı. İçeri girip kapıyı kapadığımda, üçümüz iyice sıkışıp kalmıştık. Aramızda yalnızca, üçümüzün oturduğu iki kişilik koltuktan ayrı ve biraz yüksekçe bir koltukta oturan sürücü rahattı.

Ne var ki, rahat olması bir işe yaramışa benzemiyordu. Çünkü arabayı vitese takıp yürüyeceği yerde, gözlerini önündeki muhteşem manzaraya dikmiş, öylece heykel gibi duruyordu. Arabaya binerken meydana gelen itiş kakış sırasında karımın etekleri, neredeyse kalçalarına kadar sıyrılmış, o baştan çıkarıcı bacakları, tüm güzelliğiyle ortaya çıkmıştı. Araları da hala ıslaktı.
- "Ne duruyorsun..?" dedi Şule sürücüye, "Burda böyle bekleyecek değiliz ya..."

-"Nereye gidelim...?" diye sordu sürücü, bozuk bir Türkçe'yle.

- "Önemi yok... Söylemiştim ya... Nereye gidersen git."

Araba yavaş yavaş hareket etti. Bu iki Kürt delikanlısının ne olup bittiğini tam anlayamadığı açıkça belliydi. Bu gidişle, anlayabilecekleri de yok gibi görünüyordu. Koltukta karımın yanında oturan genç oğlan da, sürücü de, Şule'nin bacaklarının içine düşmüş gibiydiler. Bereket ki, cadde boştu ve son derece yavaş gidiyorduk. Çünkü sürücünün yola filan baktığı yoktu neredeyse. Karım bu iki Kürt'ü, bir anda esir almıştı sanki. İstediğini elde edeceğinden, kendini bu heriflere doya doya siktireceğinden emin olmuştum ben de. Gerginliğim yavaş yavaş geçmeye başlamıştı. Üstelik, hedefi tam onikiden vurmuştuk galiba. Öyle ya, karım için onu bağırta bağırta sikecek, abazan tipler arayarak çıkmamış mıydık sokağa. Göründüğü kadarıyla, aradığımızın katmerlisini bulmuştuk.

Sol elimi arkadan götürüp, karımın kıçının altına sokmaya çalıştım. Hafifçe kımıldanarak, bana kolaylık sağladı o da. Parmaklarım bir anda, ateş gibi yanmakta olan ve vıcık vıcık ıslanıp, alabildiğine kayganlaşmış amına ulaşıverdi. Orta parmağımı yavaşça içine soktum. Birden beli büküldü karımın. Aynı anda baş parmağım da bir türlü kendini toplayıp kapanamamış olan göt deliğini buluverdi. Gece boyunca içine iki sik alıp içlerindeki dölleri emip boşaltan o baştan çıkarıcı göt, parmağımı sanki içine çekti yine. 


Hafifçe inlemişti Şule
Kürtler'in, karımın ağzından çıkan bu inlemeyle sarsıldıklarını farkettim. Ama hala tam gevşeyememişti ikisi de. Yine de, akıllarını başlarından almakta olan bu güzel kadının, neden böyle inlediğini anlamaya çalıştıkları belliydi. Onlara karım yardımcı oldu.

- "Biliyor musunuz, kocamın bir parmağı amımda, bir parmağı götümde..." dedi birden ve sonra da devam etti, "Aslında onların yerinde sikler olsun istiyorum... Sizin sikleriniz olsun istiyorum... Biriniz amımdan, biriniz götümden sikin beni istiyorum... ."

Bu sözler, Kürtler'in aklını başından almış olmalıydı. Ama hala, ikisinden de bir hareket gelmiyordu.

- "Hadi biran önce sakin bir yere götür bizi..." dedi karım sürücüye, "Hemen gidelim n'olur... Arabaya bindiğimden beri ikiniz de gözlerinizle sikiyorsunuz beni, ama bu yetmiyor bana... Siklerinizi içime istiyorum... Ağzıma, amıma, götüme istiyorum onları..."

Sonra da elini götürüp, yanında oturmakta olan oğlanın kazık gibi olmuş sikini, pantolonunun üstünden avuçlayıverdi.

- "Ne güzel kalkmış... Tam istediğim gibi, kocaman olmuş sikin... Arkadaşının ki de öyle bak... Taş gibi iki sik... İkiniz de abazansınız değil mi..? Son damlasına kadar hepsini istiyorum sizi..."

Bu arada telaşlı parmaklarla yanındaki oğlanın pantolonunun önünü çözmekle meşguldü Şule. Bir taraftan da, kalçaları elimin üstünde sürekli hareket edip çalkalanıyordu. Amıyla götü, içindeki parmaklarımı koparmak istermiş gibiydiler.

- "Çok güzel..." diye inledi, oğlanın sikini tümüyle dışarı çıkarmayı başardığında, "Sikin çok güzel yavrum..."

Hafiçe eğilip karımın elindekine baktım. En az Hakkı'nınki kadar büyüktü oğlanın siki. Bir nabız gibi attığını, ben bile görebiliyordum. Şule'nin parmakları onu tam ortadan kavramış, sıvazlıyordu. Birden patlayıverdi oğlan. Gerçekten de, alabildiğine abazan olmalıydı. Bu kadarı yetmişti ona. Kalın, kıvamlı dölleri öyle bir fışkırdı ki sikinin başındaki küçük delikten, ilk salvo tavana yapıştı. İkinci salvonun hızı biraz daha azdı tabii. Ama o da, ön cama gitti.

O kadar beklenmedik ve çabuk olmuştu ki bu, karım da şaşırmıştı galiba. Gerçekten de oğlanın taşakları, tepeleme dolu olmalıydı. Üçüncü salvo havada küçük bir kavis çizip Şule'nin bacaklarına geldi. Bu da yetti ona. Birden titremeye başladığını hissettim. Götü, içindeki başparmağımı inanılmaz bir güçle sıktı. Sonra da, gevşeyip açılmaya başladı. Acaba bu sefer biraz durulacak mıydı, tüm merak ettiğim buydu. Aslında durulmasını istediğim falan da yoktu tabii. Çünkü ben de pek iyi durumda sayılmazdım. Olup bitenler yüzünden, sikim inmek bilmiyordu. Şimdi de öyleydi işte. Son derece tahrik olmuştum yine. Sikim adeta zonkluyordu.

Şule merakımı çabuk giderdi. Elini, oğlanın hala hafif hafif fışkırtmakta olan sikinden çekip ileri uzattığını ve bu sefer de sürücünün pantolonun önünü bir çadır gibi kabartmış olan sikini avuçladığını gördüm.

- "Ohhhh bu daha da büyükmüş..." diye mırıldandı "Bayılırım büyük siklere biliyor musun...?"

Usta parmakları, bir taraftan da adamın pantolon fermuarını indirmekle maşguldü bu arada.

- "Sevgilim şuna bak..." dedi "

Gerçekten de elindeki, şimdiye kadar görmediğim büyüklükteydi. Dibinden sımsıkı kavramıştı karımın parmakları. Ondan sonra da, normalin çok üstünde, kocaman bir sik büyüklüğünde bir kısım açıkta duruyordu. Birden beklenmedik bir şey oldu ve sürücü boşalmaya başladı. Bu daha da abazan olmalıydı. Çünkü Şule daha okşamaya bile başlamamıştı sikini. Yalnızca tutmuştu, o kadar. Üstelik öylesine bol, öylesine sert ve öylesine şiddetli fışkırtıyordu ki, sanki her yerde döller uçuşuyor gibi olmuştu. Tabii, bütün bu olup bitenler, karımın çıldırmasına neden olmuştu yine. Önce sol elini sürücünün sikinden çekip baktı. Parmaklarının üstüne, beyaza yakın bir koyuluktaki spermler bulaşmıştı. Gözlerini gözlerime dikip, parmaklarını yalamaya, teker teker ağzına sokup emmeye başladığında, neredeyse boşalıyordum. Sonra öbür eliyle de, yanındaki oğlanın bacaklarına fışkırttığı dölleri sıyırmaya, onları da parmaklarından yalamaya başladı.

Bu arada araba da iyice hızlanmıştı. Sürücü sonunda, yapacağı en akıllı işin biran önce sakin bir yer bulmak olduğunu anlamışa benziyordu. Böyle bir yere hızla ulaşmak sonra da akıl almaz işler yapan ve sik yemek için çıldırmakta olduğu açıkça belli olan bu kadını altına almaktan başka bir şey düşünmüyor olmalıydı.

İkisinin de sikleri, hala dışardaydı bu arada. Şule'nin zevkten dumanlanmış gözleri, büyük bir açlıkla, en ufak bir inme belirtisi bile göstermeyen iki kocaman Kürt sikini içiyordu sanki. Parmaklarını emmeyi de bırakmamıştı.

- "İkinizin de tadı, birbirinden güzel... Üstelik o kadar da koyu... "

Sürücü arabayı artık, neredeyse iki tekerlek üstüne kalkacak bir hızla kullanıyordu. Anladığım kadarıyla, Belgrat Ormanları'na gidiyorduk. Ağaçların arasından kıvrıla kıvrıla giden bir yola girmiştik. Oldukça da bozuktu yol. Bu nedenle araba sıçrıyor, sarsılıyordu. Artık elimi hareket ettirmeme, parmaklarımı Şule'nin amıyla götünde oynatmama da gerek kalmamıştı. Onun da bu durumdan son derece memnun olduğunu görebiliyordum. Şimdi yüzünü bana çevirmiş, gözlerimin içine bakıyordu.

- "Gördün mü sevgilim, ne güzel sikler bulduk işte..." diye fısıldadı sonra, "Tıka basa döl dolu, birbirinden büyük iki sik bulduk işte... Az sonra sikecekler beni, biliyorsun değil mi..? Hem de kimbilir nasıl sikecekler...? Senin önünde sikecekler beni... Yanıbaşında sikecekler karını... Hoşuna gidecek değil mi..? Hoşuna gidecek değil mi, karının aynı anda ham amından, hem götünden sikilmesi...? Deli olucam şimdi... Düşündükçe deli oluyorum sevgilim..."

Sonra birden durdu araba. Gözlerimi karımın gözlerinden koparıp, çevreye bakındım. Ağaçların arasına giren daracak bir yolu sonuna kadar gitmiş ve dört bir taraftan ağaçlarla çevrili küçük bir meydana gelip durmuştuk. Sürücü, hızla indi aşağı ve arabanın önünden dolaşıp, arka tarafın kapısını açtı. O kadar acele ediyordu ve o kadar heyecanlıydı ki, sikini pantolonuna bile sokmamıştı. İşte beklenen an gelmişti. Elimi yavaşça çekip, parmaklarımı, karımın amıyla götünden çıkardım. Bundan hiç mutlu olmamıştı tabii. Sonra kapıyı açıp ben de indim aşağı. Arkamdan da Şule ve öteki Kürt oğlan geldiler. Onun da siki hala dışardaydı.

Panel-van'ın arka tarafı, bir kaç katlanmış karton kutu dışında boştu. Önce sürücü daldı içeri. Kutuları yere yayıp, üstünde sikişilebilecek bir yer hazırlamaya koyuldu hemen. Karım ise sırtını bana yaslamış ve bir eliyle genç oğlanın sikine sımsıkı yapışmıştı. Sonra hepimiz içeri geçtik. Sürücü kapıyı içerden kapattı. Bereket versin ki, bunu yapmadan önce, tavandaki lambayı yakmıştı. Yoksa zifiri karanlık olacaktı içerisi. Şimdi dördümüz de ayakta duruyorduk. Şule, genç oğlanın sikini hala bırakmamıştı elinden.

- "Önce o..." dedi sürücüye dönerek, "Önce onun sikini istiyorum ağzıma..."

Sonra da cevap bile beklemeden, oğlanın önünde çömeldi. Şimdi o kocaman siki dibinden kavramış, hayran gözlerle seyrediyordu. Sürücü ve ben, onun oğlana hafifçe sokuluşunu, dudaklarının aralanıp dilinin dışarı çıkışını ve uzanıp elindeki sikin bir mantar gibi şişmiş başını hafif hafif yalamaya başlayışını, büyülenmiş gibi seyrediyorduk. Birden güçlü bir homurtu çıktı oğlanın ağzından. Aynı anda da fışkırmaya başladı. Halbuki karım daha ağzına bile almamıştı sikini. Tanrım, gerçekten de alabildiğine abazan olmalıydı oğlan. Taşakları gerçekten de tepeleme doluydu her halde. Durmadan fışkıran döller Şule'nin yüzüne, saçlarına, boynuna, her yerine geliyordu. Bunu karım da beklemiyordu galiba. Ama yakıcı erkeklik sıvılarının temasıyla çıldırıvermişti birden. Ağzından inlemeler kaçırıyordu o da.

İkisi de, aynı anda duruldular. Şule hala oğlanın sikini bırakmamıştı elinden. Ağzının kocaman açıldığını ve o güzelim dudaklarının elindeki hala kazık gibi sert sikin başına kapandığını, büyülenmiş gibi seyrettim. Sonra başı hareketlendi karımın. Şimdi o kocaman siki ağzına sokup çıkarıyordu. İki eliyle birden oğlanın kalçalarına yapışmıştı.

Genç Kürt'ün, böyle bir şeyi ilk kez yaşadığından emindim. Zevkten uçmuş olduğunu görebiliyordum. Yüzüne, hayvansı bir ifade gelmişti. Üstelik bir haylı da çabuk öğreniyordu kerata. Artık iki eliyle karımı omuzlarından kavramış, kalçalarını ileri geri hareket ettirerek, onu ağzından düpedüz sikmeye başlamıştı. Giderek de hızlanıyordu hareketleri.

Bu arada, hemen yanıbaşımda bir hareketlilik sezerek, gözlerimi, zorla da olsa, önümdeki çıldırtıcı manzaradan koparmayı başardım. Öteki Kürt, sırasını beklemekte zorlanıyordu anlaşıldığı kadarıyla. Haksız da sayılmazdı. Birlikte seyretmekte olduğumuz manzara öylesine tahrik edici, öylesine baştan çıkarıcıydı ki, başka türlü davranamazdı insan zaten. Sağ eliyle sikini kavramış, hafif hafif otuzbir çekiyordu. Gerçeği söylemek gerekirse, sikinin büyüklüğü ürkütücüydü. Şimdi karımın ağzını sikmekte olan oğlanın siki de, tıpkı Hakkı'nınki gibi kocamandı ama, bu herifinkinin yanında küçük kalıyordu. En azından 25 santim filan olmalıydı. Üstelik alabildiğine de kalındı. İyice şişmiş kafası daha da kocamandı ve şimdi mosmor kesilmişti.

Oldukça sokulmuştu herif, karımla arkadaşına. Elinin hareketleri de, gittikçe hızlanıyordu. Doğal olarak bu, Şule'nin de dikkatini çekmişti. Gözlerini açıp önce yüzünden biraz uzakta olan sike baktığını sonra da bakışlarını adamın yüzüne çevirdiğini gördüm. Artık dudakları ağzına girip çıkmakta olan Kürt sikinin çevresine sımsıkı kapanmış, şehvetten alev alev yanan gözlerle, hemen yanıbaşındaki başka ve çok daha büyük bir siki seyrediyordu.

Herkes kendini bu atmosfere kaptırmış görünüyordu. Karım, aradığından da fazlasını bulmuş olmaktan mutluydu anladığım kadarıyla. Hakkı'nın evinden ayrılırken tüm isteği yeni sikler bulmaktı ve işte biri kocaman, öbürü devasa iki sik birden bulmuştu. Hem de alabildiğine yabani, alabildiğine dolu iki sik. Kürtler de, kendilerini bir rüya aleminde sanıyor olmalıydılar. Sabaha karşı, kim bilir ne işe gitmek için yola çıkmışlar ve sike doymayan bir afetle, baktıkça insanın sikini kaldıran müthiş bir kadınla karşılaşmışlardı. Benim durumum ise başka bir alemdi. Öylesine müthiş bir gece yaşıyordum ki, kendime bile anlatmakta zorlanıyordum. Önce Hakkı'nın karımı afrodizyakla azdırışını, karşısına geçip ona sikini göstererek tahrik edişini, kaşla göz arasında barın arkasında yakalayıp amına parmağını sokuşunu, sonra da, önce kendisinin, peşinden Can'ın ve sonunda da ikisinin birden onu amından götünden sikmelerini seyretmiştim. Bütün bu olup bitenler beni kızdıra
cağına alabildiğine tahrik etmiş, sonunda elime geçirdiğimde de, Şule'yi hırsla sikmeme neden olmuştu. Peşinden her şeyi açık açık konuşmuştuk karımla ve bu yetmiyormuş gibi, ona yeni sikler bulmak amacıyla kendimizi sokağa atmıştık. İşte şimdi de, iki yeni sikle, iki yabani ve abazan Kürt'le oynaşmasını seyrediyordum karımın. Sikim çatlayacak gibi şişmişti yine. Biraz rahatlamak için pantolonumun fermuarını indirdim ve sikimi dışarı çıkardım ben de.

Manzara müthişti ve bunun gerçek zevkini çıkaran da bendim. Karımın ağzını sikmekte olan genç Kürt oğlan, kendinden geçmiş gibiydi. Hareketleri iyice hızlanmıştı ve bir kere daha boşalıp, tohumlarını bu sefer karımın gırtlağına fışkırtmasına çok az bir zaman kaldığı belliydi. Sonra Şule ellerini bir an için oğlanın kalçalarından çekip kendi omuzlarına getirdi ve giysisinin askılarını düşürdü. Şimdi o güzelim memeleri de çıkmıştı meydana ve bunun en büyük etkisi de, yanıbaşında otuzbir çekmekte olan Kürt sürücünün üzerinde olmuşa benziyordu. Herifin gözlerindeki hayvani bakışlar daha şiddetlenmiş gibiydi sanki. Sonra karımın bir eli yeniden önünde, sikini hırsla ağzına sokup çıkartmakta olan genç oğlanın kalçasına gidip, bir pençe gibi kavradı. Öbür eli ise, yanıbaşındaki o devasa sike uzandı. Onu sımsıkı yakalayıp, kendine doğru çektiğini gördüm. Şimdi çok yakınındaydı öbür herif de. Siki neredeyse karımın yüzüne, boynuna değmek üzereydi. Şule'nin parmakları zorlukla kavradığı siki okşamaya, ileri geri sıvazlamaya başlamıştı bile bu arada. Dananın kuyruğunun kopmak üzere olduğunu görebiliyordum.

İlk patlayan sürücü oldu. Dölleri, karımın boynuna, yüzüne ve çıplak memelerine fışkırtıyordu. Ardı arkası gelmeyen, tükenmek bilmeyen salvolar halinde fışkırıyordu. Şule'nin vücudu da titremeye başlamıştı yine. Ağzını sikmekte olan genç Kürt oğlan daha çabuk davrandı. Kalçalarını birden hırsla ileriye ittiğini ve kocaman sikinin neredeyse tamamını karımın ağzına soktuğunu gördüm. Derin derin soluyordu. Tanrım, Şule'nin istediği olmuştu işte. Oğlan, tohumlarını gırtlağının dibinde fışkırtıyor ve onun zevkten çıldırmasına neden oluyordu. Gırtlağı sürekli oynuyordu karımın. Adeta hırsla yutmaya çalışıyordu oğlanın döllerini. Bu arada tüm vücudu da dalga dalgaydı. Burnundan çıkan inlemeler, ne kadar çok zevk aldığının, ne kadar yükseklere uçtuğunun kanıtı gibiydi. Sonra birden duruldular.

Daha doğrusu, ben öyle sandım herhalde. Durulur gibi olanlar, yalnızca iki Kürt'tü. Karım ise genç oğlanın sikini ağzından çıkarırmasıyla birlikte hafiçe yan dönmüş ve dudaklarını, hala elinden bırakmamış olduğu sürücünün sikinin üstüne kapamıştı bile. Başı anında hareketlenmiş, ileri geri oynamaya başlamıştı. O devasa Kürt siki, şimdi girebildiği kadarıyla karımın ağzına giriyor, çıkıyor, tekrar giriyordu. Herifin bir daha boşaltıp, tohumlarını yutmakta kararlıydı Şule. Anladığım kadarıyla, Kürtler'in önce tüm abazanlığını almak istiyordu. Sonra da sıra, ikisine birden kendini siktirmeye gelecekti. Aynı anda. Hem amından, hem götünden.

Bu abazanlığı almak konusunda gerçekten başarılı olacağından ise pek emin değildim doğrusu. Zira genç oğlan, arabaya bindiğimizden bu yana tam üç kez boşalmıştı ama, şimdi karımın yanında, siki yine dimdik ve taş gibi sert duruyor, arkadaşının onu ağzından sikişini, şehvetten pırıl pırıl parlayan gözlerle seyrediyordu.

Ben bunları düşünürken, Şule'nin ağzını sikmekte olan devasa sikli sürücünün ağzından derin bir homurtu kaçırdığını duydum. O da bu sefer gırtlağına fışkırtıyordu karımın. Öylesine ayı gibiydi ki herif, şehvet inlemeleri bile hayvancaydı. Şimdi boşalırken, iki eliyle karımın başını sımsıkı yakalamış, sikini sokabildiği kadarıyla ağzına sokmuş, kalçaları sarsılıyordu. Gözleri geri devrilmişti. Acaba şimdiye kadar hiç böyle bir şey yaşamış mıydı bu ayı?

Tabii bu arada karım da yanakları alabildiğine içeri çökmüş, ağzındaki o akıl almaz büyüklükteki siki emiyor, içindeki dölleri son damlasına kadar boşaltmaya çalışıyordu. Kalçalarının kıvrandığını görebiliyordum. Tanrım, bu haliyle öylesine tahrik edici, öylesine sik kaldırıcıydı ki.

Sonra yine duruldular. Kısacık bir süre için tabii. İki Kürt, biraz şaşkın bir halde, karıma, bana ve birbirlerine bakıyorlardı. Ama Şule, zaman harcamak niyetinde değildi.

- "Hadi soyunun..." dedi heriflere.

Ama onlar kımıldamadılar bile. Birbirlerine bakıyorlardı yalnızca.

- "Böyle iyi..." dedi sonra sürücü o bozuk Türkçe'siyle.

Onların birbirlerinden çekindiklerini, birbirlerine götlerini gösteremeyeceklerini anlamıştım hemen. Eh, doğup büyüdükleri yeri gözönüne alınca, bunun normal karşılamak gerekirdi tabii. Şaşılacak bir şeydi ama, galiba karım da anlamıştı bunu.

- "O zaman gel böyle yere uzan bakayım..." dedi genç oğlana.

Ses çıkarmadan söyleneni yaptı o da. Şimdi yerdeki kartonların üstünde sırtüstü yatıyordu ve siki bir yay gibi kıvrık, taş kadar sert ve alabildiğine kocaman, havaya dikilmiş duruyordu. Şule elini uzatıp onu en dibinden kavradığında, vücudu yine titredi.

- "Sikin çok güzel..." dedi karım, "Şimdi onu götüme alacağım... O kocaman sikinin üstüne oturup, onu götümün içine alacağım.... Çünkü götüm sik yemek için çıldırıyor, anladın mı...? Sik istiyor götüm..."

Sonra eteklerini tutup beline kadar sıvadı. O başdöndürücü kalçaları, şimdi olduğu gibi meydana çıkmıştı. Ben de sürücü de, başka bir tarafa bakamaz olmuştuk birden. Gözlerimizin önündeki bu manzara yetmiyormuş gibi, Şule bir de tutup sağ elini arkadan kalçalarının arasına götürdü ve orta parmağıyla, götünün deliğiyle oynamaya başladı.

Bu kadarı da biraz fazlaydı doğrusu. Bir taraftan kendimi tutmaya çalıyor, bir taraftan da, büyük bir tutkuyla beklediğim sikişin başlaması için sabırsızlanıyordum. Sonunda karım hareketlendi ve sırtını dönerek, yerde yatmakta olan oğlanın üstüne çıktı. Ayaklarını, onun iki tarafında yere basmıştı. Bir elini uzatıp, az sonra içine alacağı siki, yeniden kavradı ve kalçaları onun artık mosmor kesilmiş kocaman başına doğru alçalmaya başladılar. Göt deliğinin hedefine ulaştığını, Kürt oğlanın sikinin başının o iyice gevşemiş ve vıcık vıcık kaygan deliğe değdiğini, Şule'nin vücudunun titremesinden anladım. Biraz daha oturdu sonra sikin üstüne. Yüzü birden gerildi. Ağzı alabildiğine açıldı ve derin bir inleme çıktı ağzından.
- "Offf ne kadar da büyük sikin..." dedi oğlana,

Birden olduğu gibi otuverdi karım, Oğlanın sikini, köküne kadar almıştı götünün içine. Aynı anda tüm vücudu titremeye başladı tekrar. Uzunca süreden beri bu anı, götüne bir sikin girmesini bekleyerek iyice gerilmiş olmalıydı. Öyle ki, tüm gece boyunca defalarca boşalmış olmasına rağmen, sonunda istediğini elde edip, Kürt oğlanın o kocaman sikini götüne alınca kendini tutamamıştı. Vücudunun belden yukarı kısmını geri vermiş, iki elini, altında sırtüstü yatan oğlanın iki yanında yere dayamış, bacaklarını alabildiğine açmıştı. Kalçaları oğlanın kucağında dans ediyordu adeta. Eteği belindeydi. Vücudunu böyle geri atınca benimle sürücünün gözleri önüne de tarifi imkansız bir manzara sergilemiş oluyordu. İkimiz de, oğlanın sikinin karımın götüne sonuna kadar girdiğini, iri ve kıllı taşaklarının kendi bacaklarıyla Şule'nin kıçının o baştan çıkartıcı yuvarlakları arasına sıkışıp ezildiğini görebiliyorduk. Ama ondan da daha müthiş bir manzara vardı gözlerimizin önünde. Karımın amı, susamış bir ağız gibi şişip açılmış, içine girecek siki bekler vaziyette, tam karşımızdaydı.

- "Hadi gel sen de sikini amıma sok şimdi..." diye yalvardı Şule,

Gözlerinde öyle bir ifadeyle seyrediyordu sürücü, eğer onu durdurmaya kalksam, beni çıplak elleriyle öldürebileceğini anlıyordum. Aniden yere, karımın bacaklarının arasına diz çöktü. Dizlerini, en altta olan arkadaşının bacaklarının iki yanında, yere dayamıştı. Daha iyi görebilmek için biraz yaklaştım. Şule, şehvetten yarı kapanmış gözlerle, kasıklarının bir kaç santim ötesinde dimdik ve tüm devasalığıyla sallanan siki seyrediyordu. Bu arada sakin de duramıyordu tabii. Kalçaları altındaki oğlanın kucağında, sağa sola kıvranıyor, çalkalanıyordu. Küçük götünün oğlanın sikini ne hale getirdiğini tahmin edebiliyordum. Sonra sürücü sağ eliyle sikini tutup, o akıl almaz büyüklükte başını, karımın amının iyice aralık duran dudaklarının arasına soktu. Kalçaları bir anda ve sanki hayvani bir hırsla ileri gittiler. Tek harekette, dibine kadar geçirmişti herif.

- "Immmmhhhhh...." diye inledi Şule,

Bir anda üçü birden hareketlendiler. Genç oğlan alttan, sürücü üstten pompalamaya başlamışlardı. Biri kocaman, biri devasa boyutlarda iki Kürt siki, karımın amına, götüne girip çıkıyordu artık. İnanılmayacak kadar çok tahrik olmuştum. Doğru dürüst Türkçe bile bilmeyen ve daha çok ayıya benzeyen iki Kürt, gözlerimin önünde, yanıbaşımda, karımı sikiyorlardı. Biri amından, biri götünden hem de.

Şule, kelimenin tam anlamıyla çıldırmış gibiydi bu arada. İki giyimli erkeğin arasına sıkışmış yarı çıplak vücudu dalgalanıyor, sarsılıyor, çırpınıyordu. Kalçaları aşağı yukarı hareket ediyor, bir götünü altındaki oğlana, bir amını üstündeki herife veriyordu. Bu arada Kürtler de belli bir tempoyu yakalamıştı. Alttaki karımın götüne sokarken üstteki sikini amından yarıyarıya çıkarıyor, sonra o köklüyor, alttaki çıkarıyordu. Düzenli çalışan bir makinenin parçaları gibiydiler üçü de.

Sikime dokunmamak için kendimi zorluyordum ben de bu arada. Karımın sikilmesini seyretmek, çıldırtıcı bir şeydi. Gece Hakkı'nın evinde olanlardan da çok farklıydı bu. Gece de böyle sikilmişti karım gözlerimin önünde. Ama ben olup bitenleri terastan seyretmiştim ancak. Aramızda hem mesafe vardı, hem de cam. Şimdi ise istesem dokunabileceğim kadar yakındım her şeye. Bunun zevki çok daha başka, çok daha uçurucuydu.

- "Ahh sevgilim, görüyor musun nasıl sikiyorlar beni...?" diye inledi Şule birden,

Birden orgazmın eşiğine geldi... Üstelik bu sefer, durulmak da bilmiyordu. Başını sağa sola sallıyor, çığlıklar atıyor, vücudu dalga dalga sarsılıyor, titriyordu. Sonra müthiş bir şey oldu. İki Kürt, aynı anda boşalmaya başladılar. Arabanın içinde çığlıklar, inlemeler, homurtular, bir anda birbirine karıştı. Tanrım, iki Kürt siki birden fışkırıyordu karımın içinde. Sıcacık erkeklik sıvıları, aynı anda hem amına, hem götüne doluyordu. Artık kendimi tutmama olanak kalmamıştı. Sikimi sımsıkı kavradım ve , yerde birbirine geçmiş bir halde çırpınıp duran üç vücudun yanıbaşına fışkırmaya başladı. Gözlerim kararıyordu.

Yerin pisliğine aldırmadan, köşeye oturup biraz kendimi toplamaya çalıştım. Bir rüya aleminde gibiydim. Yalnızca eğlenmek amacıyla sokağa çıkmıştık karımla ve birden kendimizi, şimdiye kadar hiç yaşamadığımız, hiç tatmadığımız olayların, zevklerin içinde bulmuştuk. Aslında bütün bu yaşadıklarımız, bir gün önce, aklımızın köşesinden bir fantezi olarak bile geçmezdi her halde. Ve biz düşünemeyeceğimiz şeyleri, gerçek olarak yaşamıştık. Olup bitenler benim için kelimenin tam anlamıyla süper şeylerdi. Zerrece pişmanlık duymuyordum. Pişmanlık ne kelime, her şeyi baştan yaşamak için elimden geleni yapabileceğimin farkındaydım. Karımın durumunun benden farklı olmadığı da apaçık ortadaydı. Gerçi gece boyu yaptıklarında Hakkı'nın ona vermiş olduğu afrodizyakın da etkisi vardı mutlaka ama, sikişmeye özellikle de aynı anda iki erkeğe, amından ve götünden sikilmeye kendini müthiş biçimde kaptırdığı kesindi.

Bir taraftan da, herşeyin, en azından bugün için bittiğini düşünerek üzülmeye başlamıştım bu arada. Karımın, bu iki abazan Kürt'ün içlerini iyice boşalttığı kesindi. Ya da en azından, ben öyle sanıyordum. Yanıldığımı çabuk anladım. Üstündeki Kürt çekilir çekilmez, hareketlenmişti Şule yine. Yavaşça, genç oğlanın üstünden kalktı o da. O yarı inmiş kocaman sik götünden çıktığında ortaya çıkan manzara ise kelimenin tam anlamıyla baş döndürücüydü. İyice gevşemiş olan götünden sızan döller, oğlanın sikine, taşaklarına ve pantolonuna akıverdi birden. Doğrusunu söylemek gerekirse, şaşılacak bir şeydi bu. Kısacık bir süre içinde dördüncü kez boşalmıştı oğlan ve karımın götüne doldurduğu erkeklik sıvıları, inanılmayacak kadar boldu. İnmiş sikimin, bir anda yeniden kalktığını hissederek iyice şaşırdım.

Karım oğlanın yanından uzaklaşmadı. Hemen onun yanıbaşında diz çöktü ve üstüne eğilip, az önce götünden çıkan her tarafına döl bulaşmış sikini bir anda ağzına alıverdi. Doymamıştı hala. Gecenin başından beri, neredeyse durmamacasına her yerinden sikiliyordu ve hala doymamıştı. Az önce tohumlarını götüne boşaltan bu Kürt sikini yeniden kaldırmaya çalışıyordu işte. Arkası bana dönüktü. Eteği hala belinde olduğu için, kalçalarını, tüm baştan çıkarıcılığıyla görebiliyordum. Ama ondan daha da müthiş bir manzara vardı gözlerimin önünde. En çarpıcı olan, içinden yeni sik çıkmış göt deliğiydi. Her zaman pembe ve küçük bir delik halinde olan götü, şimdi iyice kızarmış ve büyüyüp açılmıştı. İçinin döl dolu olduğunu da görebiliyordum. Hemen onun altında ise, artık alabildiğine açık duran amı göz kamaştırıyordu. Az önce içine aldığı o devasa Kürt siki nedeniyle, epeyce bollaşmış görünüyordu.

Sonra sürücünün de, benimle birlikte bu şahane manzarayı seyretmekte olduğunun farkına vardım. Bir taraftan da sikini okşuyordu hafif hafif. Gerçi onunki de yarıyarıya inmişti ama hala normal bir sikten daha büyük görünüyordu.

Bu arada Şule, kelimenin tam anlamıyla harikalar yaratıyordu. Başını aşağı bastırdığında dudakları, neredeyse oğlanın taşaklarına değiyordu. Başını kaldırdığında ağzından çıkan sikin boyu ise her hareketinde biraz daha uzuyordu. Hızla kalkıyordu oğlanın siki. Sonra karım onu tümüyle ağzından çıkarttı.Şimdi dili, oğlanın taşaklarından başlayıp sikin en tepesine kadar uzayan bir gezintiye çıkmıştı.

Yanıbaşımdaki hareketi farkedip, gözlerimi bu akıl almaz manzaradan kopardım bir an. Sürücünün siki, yeniden taş gibi olmuş, ilk baştaki devasalığına ulaşmıştı yine. Şimdi, gözleri Şule'nin kalçalarına dikili, onlara doğru sokuluyordu. Tanrım, yine sikecekti karımı.

Büyük bir zevk dalgasının yeniden vücuduma yayılmakta olduğunu hissederek, herifin karımın arkasında yere diz çöküşünü izledim. Ama böyle yapınca görüşümü de kapamıştı tabii. Yapılacak tek şeyi yaptım ben de ve yer değiştirip kendime daha iyi bir açı buldum. Sürücü o devasa sikini dibinden tutmuş, önündeki baştan çıkarıcı kalçalara doğru sokuluyordu. Birden getirip sikinin kocaman başını, karımın göt deliğine dayayıverdi. Şule'nin bütün vücudu titredi bu temasla. Ama benim içimi de, yoğun bir korku aldı bu arada. Bu kadar büyük bir sikin karımın götüne nasıl gireceğini bilmiyordum.

Büyülenmiş gibi, herifin kalçalarının ileri gidişini ve o devasa sikin karımın küçücük göt deliğini açarak, yavaş yavaş içeri kayışını seyretmeye başladım. Öylesine bir manzaraydı ki bu, başım dönüyor, gözlerim kararıyordu. Sikim yine patlama noktasına gelmişti. Şule de zevkten çıldırmış gibiydi bu arada. Belini aşağı bükmüş, kalçaları yukarı verip, götünü herife alabildiğine sunmuştu. Kocaman Kürt siki götüne girdikçe vücudunun titremeleri artıyor, vücudu dalga dalga sarsılıyordu. Kalçalarının hareketleri ise dayanılır gibi değildi. Yanağını yerde yatan oğlanın artık iyice kalkıp taş gibi sertleşmiş sikine yaslamış, inliyordu. Birden gözgöze geldik. Yüzü zevkten alabildiğine çarpılmış, gözleri dumanlanmıştı. Herif dibine kadar geçirip, taşakları amının şişmiş dudaklarına yapıştığında ise tüm vücudu kasılıverdi. Gözlerini gözlerimden ayırmadan, çığlıklar atmaya başladı. 


Ama sürücünün onun durulmasını beklemeye niyeti yoktu tabii. Pompalamaya, o dev sikini karımın götüne sokup çıkarmaya başlamıştı bile. Tanrım, hırsla sikiyordu karımın götünü. Her dibine geçirişte ileri itiyordu onu. Bu da, Şule'nin kendini, daha durulmaya vakit bile bulmadan, yeni bir zevk tırmanışına kaptırmasına neden olmuştu.

- "Hadi sen de altıma gir..." dedi yerde yatmakta olan genç oğlana, "Hadi gel altıma gir... Sen de amımdan sik beni... Amım boş kaldı ve buna dayanamıyorum... Amımın boş kalmasına dayanamıyorum, anlıyor musun..? Hadi çabuk n'olur... Sikini istiyorum... Sikini amıma istiyorum... Çabuk, çabuk, çabuk..."

Sabitleşmiş bakışlarla, gözlerimin önündeki üçlünün, pek de kolay olmayan bir manevrayı gerçekleştirişlerini izledim. Sürücü, bir süre durup bekledi. Karım yere dayalı dizlerini birbirinden iyice açıp, oğlanın altına kayması için yer açtı. Oğlan da, bir komandonun kıvraklığıyla, bir anda kayıp yerleşti. Sonra Şule'nin eli önden bacaklarıın arasına gitti. Oğlanın sikini tutup amının alabildiğine açık duran dudaklarının arasına soktu ve hırsla bastırdı kasıklarını bu ikinci Kürt sikinin üstüne.

Yine müthiş bir olaya tanıklık ediyordum. Yine sikler, karımın amına, götüne girip çıkıyordu. Üstelik, şimdiye kadar böyle bir şeyin olabileceğini bile düşünmediklerinden, hayal etmediklerinden emin olduğum Kürtler, giderek ustalaşmışlardı da. İki Kürt siki, birer piston gibi karımın içinde çalışıyordu. Onu öylesine bir zevk denizine sürüklemişlerdi ki, kendileri de sonunda peşine takılmışlardı işte.

Şule, altındaki genç oğlanın üstüne iyice uzanmıştı şimdi. Bir taraftan da hırsla öpüyordu onu. Gözleri sımsıkı kapalıydı.

- "Dilini ver bana..." dedi birden oğlana,

Oğlanın böyle bir şeyi de, şimdiye kadar yaşamadığından emindim. Ama sikişin büyüsüne öyle bir kaptırmıştı ki kendini, hemen yaptı karımın söylediğini. Şule'nin dudakları, oğlanın dilinin üstüne yapıştılar bir anda. Zevkle emmeye başladı bu Kürt dilini. Böylece gözlerimin önündeki manzara, daha da müthişleşmiş oluyordu şimdi. Bir sik amına, kocaman başka bir sik de götüne girip çıkıyordu karımın. Aynı anda da ağzının içindeki dili, sanki üçüncü bir sikmiş gibi zevkle emiyordu.

Yine çatlayacak gibi şişen ve neredeyse patlama noktasına gelen sikimi yavaş yavaş okşayarak, olup biteni, en küçük bir ayrıntısını bile kaçırmamaya çalışarak seyrediyordum. Öylesine doymaz görünüyordu ki karım, bunu kavramak başımın dönmesine neden oluyordu. Tüm gece boyu, neredeyse durmamacasına, bir sikin girebileceği her yerinden sikilmişti ve hala doymamıştı. Üstelik bu doymazlığı ona akıl almaz bir çekicilik, müthiş bir baştan çıkarıcılık da veriyordu bu arada. Bu gün görmemiş, am görmemiş, abazan iki Kürt'ü de, insanın aklını durduracak bir hız ve cüretle baştan çıkarmış, onları bir anda dehşetli birer sikiş makinesine döndürmüştü işte. Şimdi de bu başarısının meyvalarını topluyor, iki Kürt'ün arasına sıkışmış, birinin sikini amından, ötekininkini götünden yiyor ve zevkten uçuyordu.

Artık abazanlıkları da kalmamıştı Kürtler'in. İlk başta, daha karımın dokunmasıyla bile patlayıp oraya buraya fışkırtan Kürt sikleri, artık kurumuş gibiydiler. Herifler, kendileri için rekor olan bir süredir sikiyorlardı Şule'yi. Sikleri, akıl almaz bir hız ve hırsla, karımın amına, götüne girip çıkıyor, girip çıkıyordu. Bunun karım üzerindeki etkisi ise kelimenin tam anlamıyla müthiş oluyordu tabii. Tüm vücudu dalga dalga sarsılıyor, kalçaları durmamacasına hareket ediyor, iki sikin arasında, ileri geri, sağa sola çalkalanıyordu. Kendini öyle bir kaptırmıştı ki sikilmenin zevkine, artık altındaki oğlanın dilini ememiyordu. Onun yerine, derin inlemeler çıkıyordu ağzından. Sonra boşalmaya başladı. Hemen peşinden de bir daha ve bir daha. Artık öyle olmuştu ki, sanki hiç durmadan geliyordu sarsılıyor orgazmın uçlarında geziyordu.

Birden gözlerini açtı ve yine gözgöze geldik. Tanrım, yüzündeki ifade o kadar müthişti ki, dayanmakta zorlanıyordum.

- "Sevgilim çok güzellll..." dedi fısıldayarak, "Çok güzel sevgilim... Zevkten çıldırmak üzereyim biliyor musun..? Bir bilebilsen aynı anda iki sik yemenin ne kadar güzel olduğunu... inanılmaz güzel sevgilim... " diyordu inlemelerinin arasında

Gerçekten de dayanılır gibi değildi bu. Sikimi en dibinden sımsıkı tutmuş, boşalmamı engellemeye çalışıyordum. Sonra karımın gözü bir anda bu manzaraya takıldı. Yüzüne o anda gelen ifadeyi anlatmak imkansızdı. Öylesine büyük bir açlıkla bakıyordu ki sikime, beni zevkten kudurtabilirdi.

- " Hadi gel sen de ağzıma ver... Hadi gel sen de ağzımdan sik beni sevgilim... Aynı anda üç sik birden yemek istiyorum n'olur... Gel hadi... Ağzımı sik..."

Gerçi karşı koymayı aklımdan bile geçirmiyordum ama, öyle bile olsaydı, karımın ses tonu ve yüzündeki ifade, bütün direncimi yok ederdi her halde. Yürüyüp, Şule'nin önüne geçtim ve dizlerimi yerde yatan oğlanın başının iki yanında kartonların üstüne dayayıp, sikimi karımın ağzıyla aynı hizaya getirdim. Ağzını açmış, sikimi sokmamı bekliyordu Şule. Bunu yaptığımda da, dudakları hırsla kapandılar sikimin üstüne. Yapılabilecek tek şey vardı ve ben de onu yaptım. Sikimi sokup çıkarmaya, iki Kürt tarafından aynı anda hem amından hem götünden sikilmekte olan karımı, ben de ağzından sikmeye başladım.

Artık dünyadan kopmuş gibiydik dördümüz de. Yerde yatan oğlan, karımın, sikini bir zarf gibi saran amının yaptıkları nedeniyle kendinden geçmiş gibiydi. O devasa sikini karımın götüne büyük bir hırsla sokup çıkarmakta olan Kürt sürücü ise uçmuş, gitmişti. Tam karşımda olduğu için gözlerini görebiliyordum ve herifin gözbebekleri arkaya devrilmiş, geride yalnızca beyazlar kalmıştı. Şule'nin ağzının sıcaklığı, seyrettiklerimden ötürü zaten patlama noktasına gelmiş olan sikime yayıldıkça, ben de mest olmuştum. Dizlerim titriyordu. Ama içimizde en uçmuş olan, en çok zevk alan, en kendinden geçip bulutlardın üstüne çıkan ise kuşkusuz ki karımdı. Üç sik birden, vücudunun sik girebilecek tüm deliklerinden içine girip çıkıyordu. Kendini kaptırması öylesine büyümüştü ki, artık hiç bir şey yapamaz hale gelmişti. Öylece yatıyor ve kıvranarak, üç siki birden içine alıyor, kendini üç kişiye birden siktiriyordu.

Birden Kürtler'in ikisi de inlemeye, hatta bağırmaya başladılar. Karımın götünü sikmekte olan devasa sikli sürücü dibine kadar köklemiş, başını geriye atmış, vücudu sarsılarak, tohumlarını, sikini daracık bir eldiven gibi saran o küçük götün içine fışkırtmaya başlamıştı. Yerde yatan oğlan da kalçalarını kaldırmış ve karımın amına dibine kadar geçirmişti şimdi. O da sarsılıyor, o da tohumlarını fışkırtıyordu. Tanrım, hem de tam rahminin ağzına fışkırtıyordu. Aynı anda ben de boşalmaya başladım. Tohumlarım, beni bile şaşkınlığa düşüren bir hızla sikimin başındaki küçük delikten fışkırıyor, karımın ağzına doluyordu. Şule ise kendini kaybetmiş gibiydi. Yalnızca çırpınıyordu artık.

Sonra hep birden yığılıp kaldık.

Yeniden kendime geldiğimde, Kürtler'in ikisi de, en dip tarafta yanyana oturuyorlardı. Karım ise yerde, kartonların üstünde yatıyordu. Hali, kelimenin tam anlamıyla perişandı. Her tarafı sperm içindeydi.

Artık her şey bitmişti anladığım kadarıyla. En azından bu gecelik. Dışarda hava iyice aydınlanmış olmalıydı. Otelimize dönmenin zamanı gelmişti bana göre. Ama karıma biraz çekidüzen vermek gerekiyordu elbette ki. Vücudunu silebileceği hiç bir şey yoktu ortalıkta. Şoför mahallinde de görmemiştim. Aklıma gelen ilk şeyi yaptım ben de. Önce pantolonumu çıkardım, sonra da donumu. Ve pantolonumu tekrar giydim. Donumu da elime alıp, Şule'nin vücudunu silmeye başladım. Tanrım; memeleri, omuzları, boynu, saçları, yüzü, kolları, bacakları, karnı, kalçaları, kısacası hemen yer yeri vıcık vıcıktı. Küçük memnuniyet mırıltılarıyla, onu temizlememi seyrediyordu yalnızca.

- "Sakın atma onu e mi sevgilim..?" dedi fısıldayarak, "Hatıra diye saklayalım onu... Olur mu...?"

Yine şaşırtmıştı beni işte. Çaresiz, donumu buruşturup, cebime soktum. Sonra hepimiz toparlanmaya koyulduk. Bir süre sonra da dördümüz birden öne geçtik. Sürücü arabayı çalıştırdı ve geldiğimiz yöne doğru gitmeye başladık tekrar. Bu arada Kürtler'in yüzlerini incelemeye başladım ben de. İkisi de alabildiğine memnun, alabildiğine mutluydular tabii. Haklıydılar doğrusu. Akıllarının köşesinden bile geçmeyecek bir şey yaşamışlardı. Tüm abazanlıkları gitmişti. Bilmedikleri tek şey, bundan sonraki hayatlarının asla eskisi gibi olmayacağıydı. Ama bu bizim için de geçerliydi elbette ki. Ben de, karım da, gece başlamadan önceki noktaya bir daha asla dönemeyecektik.

Ana caddeye çıktığımızda, trafik başlamıştı. Köşede taksiler duruyordu. Sürücüye arabayı durdurmasını söyledim. Sonra karımla birlikte aşağı inip taksilere doğru yürümeye başladık.

- "Biran önce otele dönelim sevgilim..." dedi Şule "Çok yorgunum üzerimden kamyon geçmiş gibi hissediyorum" dedi gülümseyerek.