Evli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Evli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Defne - Küçük Kaçamaklar

 Defne - Küçük Kaçamaklar


Bölüm 1


“Ben, Defne. Kocamla birlikte kendi ilişkimizi yeniden yaşamaya başladığımız bir yaz tatili hikayesidir. Önceki hikayenin devamıdır.”


Namık beni oldukça değiştirmişti. Artık eskisi gibi tutucu davranmanın ne kadar gereksiz göründüğünü fark etmiştim. Artık erkeklerin yanında kendimi rahat hissediyordum. Dekolteli giyinmek onlarla oynamaktan çok zevk almaya başlamıştım.


Önceki hikayemizin sonrasında, bazen Namık, bazen kocam ile birlikte olmaya devam etmiştim. Bundan oldukça zevk alıyordum. Namık ile bizim kaldığımız ev neredeyse bir olmuştu. 


O gün mutfakta bulaşıklarla uğraşırken pencereden yan evde Namık’ın yanında birisi olduğunu gördüm. Bahçede oturmuş konuşuyorlardı. Yaklaşık 1 haftadır Namık’ı taciz etmiş ama beni sikmesine izin vermemiştim. Her seferinde gözlerindeki o yalvaran bakışları onu bırakıp kendimi kocamın kucağına atıyordum. O gün Mehmet bitmek bilmeyen online toplantılarından birinde idi. Bulaşıkları bitirip yukarı yatak odasına çıktım. Brezilya kesim bikini altımı giyip üstüme kalın askılı kalçalarımın altına kadar inen tişört geçirdim. Tişört altına bikini üstümü giymemiştim. Zaten bir süredir bu üstler ve sütyenler çekmecelerden çıkmıyordu. Üzerimdeki askılı tişört yan ve üstten güzel dekolte veriyordu ama o kadar.


Kendimi aynada süzdükten sonra bahçeye çıktım. Havuza doğru yürürken Namık ile göz göze geldik. El sallayıp havuzun yanındaki şezlonglara yüzüm onlara dönük oturdum. Elime aldığım telefonla oynarken göz ucuyla ikisini izliyordum. Namık’ın yanında kendi yaşlarında hafif göbekli bir arkadaşı vardı. Arada Namık ona bir şeyler anlatırken ikiside dönüp bana bakıyordu. Acaba ne konuşuyorlardı. Namık onunla yaşadıklarımızı anlatıyor olabilir miydi? Aşırı merak ediyordum. Ama bilmeme imkan yoktu. Aramızda mesafe vardı ve sadece yüksek sesle attıkları kahkahaları duyabiliyordum.


Şezlong da gözlerimi kapatıp uzanmış durumda iken, güneşimi engelleyen bir gölge hissettim. Gözümü açtığımda Namık başımda dikiliyordu.


“Selam, Bize katılmak ister misin? Güzel kokteylimiz var.” dedi sırıtarak


“En son o kokteyllerin beni ne hale soktuğunu unuttun mu?” dedim gülerek.


“Umut benim her zaman en iyi arkadaşım olmuştur. ” dedi Namık.


“Sen bilirsin” dedim ve şezlongdan kalktım. Namık’ın bahçesine geçerek yanlarına gittim. Geleceğimden ne kadar emin imişler. Yanlarında bir adet benim için bir sandalye bile koymuşlar.

Namık arkadaşına dönerek;


“Defne benim yan evde oturan güzel komşum. Bu arkadaşımda Osman. Osman ile lise yıllarından beri arkadaşız. Arada bu bölgeye gelir. Geldiğinde de sağolsun hep bana uğrar. Benim aksime hala çalışmayı sever. Artık parayı nereye götürmeyi planlıyor bilmiyorum tabii” dedi.


“O zaman memnun oldum” dedim kadehimi kaldırırken. 


Kadehimi masaya bırakırken masada biraz ileride duran cipslere doğru eğildim. O anda Namık ve Osman’ın gözlerinin göğüs dekolteme kilitlendiğini fark ettim. Hoşuma gitmişti. Osman, Namık’ın dediği gibi çalışmayı seven ticaret ile uğraşan biriydi. Yakışıklı sayılmazdı. Vücudu Namık gibi fit de görünmüyordu. Ama aşırı dışa dönük, zeki, eğlenceli idi.

Kadehler birbirini izlerken herkes daha çok rahatlamıştı. Konuşup gülerken bazen Osman’ın ve Namık’ın gözlerini masanın üstünden görünen göğüslerime bakarken yakalıyordum. Onların bakışlarını hızlıca kaçırmaya çalışmalarından da zevk almaya başlamıştım. 

Konu konuyu açarken Osman’ın limanda bir yatı olduğunu öğrenmiştim.


“Ooo, Osman bey bayağı zenginsiniz galiba” dedim gülerek.


“Yok,çok büyük bir şey değil zaten bende bir heves alıp doğru düzgün kullanamadım” dedi mahçup bir ifadeyle. Zenginliği onu bir şekilde mahçup ediyordu.


“Kocam ile yelken eğitimine katılmıştık. Sonrasında da amatör denizci lisansımızı bile aldık. İsterseniz size kaptanlık yaparız. Merak etmeyin teknenizi batırmayız” dedim gülerek.


“Biliyormusun harika olur. Hatta bir arkadaşım var eşiyle o da burada, her seferinde onları gezdirmediğim için bana serzenişte bulunup duruyorlar. Onların gelmesinde sakınca olur mu? Sonuçta tekne de 3 kamaramız var.” dedi.


Namık’a baktım.

“Sen gelecek misin?” dedim


“Ben deniz olaylarına çok alışık değilim. Biraz deniz tutuyor beni. Ama sizin eğleneceğinize eminim.” dedi.


“Tamam. Ne zaman seyre çıkıyoruz o zaman. “ dedim neşeyle.


“İstediğin zaman, hatta 1-2 saate olabilir.” dedi. Sanırım kafası iyiydi. Gerçi benimde fena sayılmazdı.


“Mehmet’e sorayım. Sende arkadaşlarına bir sor bakalım 2 saat çok kolay hazırlanabilecek bir zaman değil. Tekne nerede?” dedim kalkarken.


“Marinada” dedi Osman masadan telefonuna uzanırken.


Eve geçtim. Mehmet salonda oturmuş bir e posta yazıyordu. Hafif çakır keyif olduğumu saklamadan.


“Namık’ın arkadaşı ile tanıştım. Marinada teknesi varmış. Koyları gezmeyi teklif etti. Bende kabul ettim” dedim. Mehmet şaşırmış şekilde yüzüme baktı


“Nasıl? Ne zaman?” şaşırmıştı.


“İşte şimdi. Merak etme bir arkadaşı daha eşiyle gelecek kalabalık olacağız. Ne dersin haber bekliyor”


“Tamam bana uyar ama hazırlanmamız zaman alır” dedi kafasında bir plan yapıyormuş gibi düşünceli idi.


“Ya ne hazılanması aşkım. 2-3 mayo, birkaç havlu, teknede varmış her şey” dedim neşeyle yukarı çıkarken.


Gerçekten ufak bir çantaya birkaç malzeme doldurdum. 2-3 mayo bile bence fazla idi. Belki de gerek bile olmayacaktı. Diş fırçalarımız, Mehmet’in traş takımları gibi kişisel hijyen malzemelerini alıp aşağıya indim. Çantayı bırakıp bahçeye çıktım.Osman’a doğru el sallayıp


“Eee son durum nedir?”


“Tamam arkadaşlar da geliyorlar. Ben marinayı aradım sizin isminizi verdim. Üç veya üç buçuk gibi orada buluşalım” dedi.


daha 2 saate yakın zaman vardı. İçeri geçtiğimde Mehmet hazırlanmıştı. 


“Üç buçukta marinada olacağız.” dedim. Başıyla onayladı. Bulunduğumuz köyden marinaya 30 dk lık bir yolumuz vardı. Daha alışveriş yapacağımız için hemen çıkmaya karar verdik.


Bölüm 2


Marinaya ulaştığımızda arabayı park edip Osman’ın teknesinin ismini söyleyip rıhtımdaki yerini öğrendik. Tekneye ulaştığımızda havuzlukta bir kadın gördüm.


“Merhaba, Ben Defne”


“Merhaba ben Mehmet”


“Merhaba Ben Ayça siz Osman’ın bahsettiği kişiler olmalısınız?” dedi.


“Evet. Bu seyahatin kaptanı ve miçosu” dedim hala hafif çakır keyif halim devam ediyordu. Tekneye geçtik. Mutfakta Ayça’nın eşi Emre ile tanıştık. 

Pruva daki kamarayı Osman’a bırakıp kıç taraftaki kamaralara yerleşmeye karar verdik.


Ayça ve Emre bizim yaşlarımızda, deli dolu görünen bir çift gibiydi. Ayça zayıf, açık kumral saçları boynunda onlarca kolye ve bileğinde benzer sayıda bileklik, ince şile bezi üst  ile kısa şortu ile yoga kıyafetlerine benzer şeyler giymişti. 


Eşi Emre ise, hemen hemen aynı yaşlarda yarısı dökülmüş kalanı da uzatılmış saçları ile farklı bir tipi vardı. İkisi de sanki bizi uzun süredir tanıyorlar gibi samimi konuşuyordu.


Hızlıca yatı kontrol ettik. Mutfak malzemelerini gözden geçirip eksikleri listeledik. Hep beraber yakındaki markete gittik. Dolaplarımızın alabileceği yiyecek ve içeceklerimizi yüklenip tekneye geri döndük. Saat yaklaşık 1600 olmuştu. Osman hala yoktu.


Emre Osmanı aradığında kötü haberi verdi. İşi uzamış, gelemeyecekti. Eğer ayarlayabilirse yarın bulunduğumuz koylardan birisine geleceğini söylemiş. Marinaya bizim sefere çıkabilmemiz için gerekli bilgilendirmeyi de yaptığını söylemiş.


Açıkçası benim için biraz hayal kırıklığı olmuştu. Mehmet ve Osman ile teknede eğlenmeyi hayal ederken, tanımadığım 2 kişi ile kalmıştım. Ayça ve Emre ne düşünüyordu bilmiyordum tabi.


Mehmet marinadan yakın koylar için tavsiyeleri alıp tekneye döndüğünde rıhtımdan ayrılmaya karar verdik. Tonozu çözmek için başa giderken Emre kıç halatlar ile ilgileniyordu. Mehmet dümende yola çıktık. 


Havuzluğa geldiğimde Ayça elindeki birayı sallayıp


“İçer misin?” dedi. Hava çok sıcaktı ve bira çok güzel görünüyordu.


“Evet harika olur” dedim.


2nci biralarımız bittiğinde sanırım artık önyargılarım yok olmuştu.


Akşam geceleyeceğimiz koya hızla gidebilmek için, yelken açmamıştık. Koylar oldukça dolu idi. 2-3 koy sonrasında kıçtan kara olabileceğimiz bir yer bulabildik. Demiri atıp halatlarımızı bağladık. 

Su çok güzel görünüyordu. Kıyafetlerimizi çıkarıp denize atladık. Suyun havaya kıyasla serinliği beni kendime getirmişti. Denizin içinde biraz vakit geçirip yata çıktım. Mayomu değiştirmem gerektiğini düşündüm. Puntellerde asılı havlulardan birini alıp sarındım. Havlu biraz kısaydı ama çok da takılmadım. Havlu göğüslerimden başlayıp kalçalarımın altında maksimum 10-15 cm lik alanı kapatabiliyordu. 

Denizden ikinci çıkan Emre idi. Emre havuzlukta iken ben birer bira almak için, içeri girdim. Kendime ve Emre’ye birer bira alıp havuzluğa geçtim. Ortam çok sessiz ve huzurlu idi. Emre de beline bir havlu sarmış mayosunu asmıştı. Birayı uzatıp göz ucuyla Mehmet ve Ayça’ya baktım. Oldukça samimi bir sohbetin içinde idiler. Bende geçip Emre’nin karşısına oturdum. Gözlerinin frikik verme ihtimaline karşı bacaklarımda idi. Fakat miniler ile oturup kalkma konusunda oldukça başarılıydım. Emre kasıklarıma kilitlenmiş gözlerini kaldırdığında göz göze geldik. Gülümsedim.


“Eee siz nasıl tanıştınız Osman bey ile” sordum soğuk biramdan bir yudum alırken.

“Aslında karışık hikaye. Ortak bir arkadaşımız vasıtasıyla bir kulüpte tanıştık. Sonra bir kaç defa birlikte buluştuk. Ortak noktalarımız olunca bayağı da eğlendik doğrusu.”


O sırada Ayça ve Mehmet denizden çıkmıştı. Ayça gülerek bir şeyler anlatıyordu. Hızla saçlarını yıkadı. Yakınındaki peştemallerden birini kapıp hala anlatırken kendine sardı. Gayet rahat hareketleri vardı. Sanki yıllardır tanıdığı bir arkadaş grubunda idi. Peştemal altından bikinilerini çıkardı. Peştemalinin boyu benimkinden çok da farklı değildi. Havuzluğa inip,


“Ooo biralara başlanmış bile” dedi gülerek. Emre’nin yanına gelip birasından bir yudum aldı. Birayı geri verirken Emre’yi öpmek için eğildiğinde peştemali tam gözümün önünde yukarı çıkmıştı. Ayça’nın vajinası tam gözümün önünde idi. Göz ucuyla Mehmet’e baktım. O da yandan da olsa görmüş olmalıydı. Mehmet’ bakıp gülümsedim.


Ayça doğrulup kendine bir şeyler almak için içeri geçtiğinde Mehmet yanıma oturmuş elini bacağımda iken, Emre ile muhabbet etmeye başlamıştı bile. Kısa bir süre sonra Ayça da aramıza katılmıştı.


Emre uluslararası bir firmada bölge direktörü olarak çalıştığını öğrendik. Oldukça uzun bir flört döneminden sonra Ayça ile evlenmişlerdi. Gençliklerinde interrail ile Avrupa’yı gezmişler. Sonrasında ise, uzak doğu seyahatleri yapmışlar. Ayça sanat tarihi üzerine yüksek lisans yaparak bir üniversite de çalışmaya başladığında da, yerleşik düzene geçmişler. Sohbet esnasında Ayça’nın resme olan ilgisini öğrenmiştik. Her ikiside üniversite dönemlerinde hippie lerle takılmış ve seyahatlerine de genelde bu gruplar ile çıkmışlar. Her ikisi de, bana göre oldukça renkli bir hayat yaşamışlar. Onların yaşadıklarını dinlerken, bazı anlarda kendi üniversite hayatımının ne kadar boş geçtiğini fark ediyordum. Sohbet ilerledikçe biralar birbiri ardına gidiyordu. Havada kararmış karnımız acıkmaya başlamıştı. 


“Bence yemek hazırlasak iyi olur” dedim. Ayrıca bira yüzünden tuvalete de gitmem gerekiyordu. Ayağa kalkar kalkmaz hafif bir dengesizlik yaşadım. Dengemi kurmaya çalıştığım o birkaç saniyede ne kadar firikik vermiştim bilmiyorum ama Emre ve Mehmet’in sırıtışlarından istemeden de olsa bir şeyler göstermiş olduğumu fark ettim. 

Yoksa istemiş miydim ondan da emin değilim ama olan olmuştu. Geri alınacak bir zaman dilimi de yoktu.


Ayça ile aşağı inip bir şeyler hazırlarken erkekler de yukarıda balıkları pişirmeye başlamıştı. İçeri de bir şeyler hazırlamak oldukça zor sayılırdı. Alanımız dardı ve bir şeyler alıp verirken, birbirimize çarpıp duruyorduk. Ayça dolaptan bir kap almak için dolaba uzandığında bende tezgahtan kesme tahtasını almaya çalışıyordum ki, Ayça’nın peştemali çözülüp düştü. Bir an ne yapacağımı bilemedim. Ayça bana bakıp kahkaha patlattı ve eğilip zemindeki peştemali üzerine çekti.


“Sanırım, üzerime bir şeyler giymeliyim” dedi kamarasına giderken. 


Bende bir şeyler giymem gerektiğini düşündüm. Kamarama gidip çantadan bir tişört bulup üstüme geçirdim. Sütyensiz göğüslerim oldukça dikkat çekiyordu. Yanıma da hiç sütyen almamıştım. Bir bikini takımı bulup önce bikinileri giydim. Sonra da tunik bulup onu giydim. 

Mutfağa geri döndüğümde Ayça kalın askılı bir penye ve altında da pembe bir şort giymişti. Sütyen konusunda sanırım çok tutucu davranmıştım. Çünkü Ayça’da giymemişti. Penye nin derin kol altı açıklığından göğüsleri nerede ise ortada görünüyordu.  Açık kumral saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Hayatımdaki çoğu kadına hep eleştirici gözlerle bakmıştım. Nedenini bilmediğim bir sebeple Ayça’ya daha farklı baktığımı hissediyordum. Bir Victoria Secret mankeni değildi. Ama özgüveni en az onların kadar vardı. Sözleri çok açık kimi zaman imalı idi. Gülüşünde ve konuşmalarındaki cilveleri duyabiliyor ama ispatlayamıyordunuz. Bana belki de bu teknede ki herkesten çok kültürel birikimi de vardı Belki de Ayça’yı bu kadar farklı yapan bu birikimdi. Belki de kendine olan özgüveni idi. Belkide vücudu idi. Gerçekten vücudu harika mıydı? Ben Ayça’nın bacakları, kalçaları, belini incelerken Ayça bir anda arkasını döndü. Bana bakıp gülümseyerek,


“Kimmiş bu rontgenci” dedi. 

Utanarak sırttım. 


“Balıklar hazır” seslenmeleri ile kendime geldim. Marketten aldığımız mezeler ile salataları alıp yukarı çıktık. Açık hava, tekne, yüzmek beni acıktırmıştı. 


yemeği bitirip rakı faslına geçince herkes çakır keyif olmaya başlamıştı. Bu sadece bizim için değil, çevre teknelerde de bizde olduğu gibi, rahatsız edici olmayan ve kimi zaman yükselen kahkahalar beni keyiflendiriyordu. 

Bir şişe rakımız bitmişti. İçeride bir şişemiz daha vardı ama hem dolaba koymamıştık hemde yarına kalmasını istiyorduk. Market teknelerinin bu koya gelip gelmediğini bilmiyorduk. Gece de yavaş yavaş ilerliyordu. Etrafta bazı tekneler, koyun sessizliğine kendilerini bırakmışlardı.

Ortam durgunlaşırken, Emre


“Kağıt mı oynasak?” dedi. ardından Ayça


“Harika fikir” diyerek katıldı. 


Sanıyorum herkes hemfikirdi. Problem benim kağıt oyunları hakkında herhangi bir tecrübemin olmaması idi. Okul-ev arasında geçen üniversite hayatım bana bu tecrübeyi kazandırmamıştı.


“Ben pek oyun bilmiyorum” dedim üzüntülü bir yüz ifadesi takınarak.


“Öğretiriz merak etme. Sen ne öğrenmek istediğine karar ver yeter” dedi Ayça.


“O zaman poker” dedim. Mehmet şaşırmış gibi yüzüme bakıyordu


“Ne bakıyorsun bence en kolay öğrenilecek oyun bu” dedim.


Emre bana oyunun temellerini anlattı. Basit gibiydi. Anlamıştım. 


Kartlar dağıtıldı.   


Bölüm 3


İlk bir kaç el deneme sonrasında, teknedeki kuruyemiş stoğumuzdan Antep fıstıklarını poker fişi niyetine kullanmaya başladık. Çok yeterli sayıda değildi, zaten oyunun amacı da eğlenmek idi. İlk bir kaç el kaybettim. Tam fıstıklarımın sayısı azalırken şansım dönmeye başladı. Kartların birbirine olan üstünlüklerinden çok şansıma güvenmeye başlamıştım. Ortada dönen oyun bir anda lehime gelişmeye başladı. Elindeki fıstıkları ilk kaybeden Emre olmuştu. Benden borç isteyince bir kaç el idare edecek kadar fişi borç olarak verdim. 

Fakat onu da kaybetti. Çok eğlenmeye başlamıştım aslında.


“Ee ne olacak şimdi” dedim. Ayça 


“Tişörtünü satın al” diye önerdi gülerek. Bu teklif benim için sürpriz oldu. Emre Ayça’ya bakarak


“Strip pokere mi çevirdin şimdide oyunu” 


“Biraz heyecan katıyorum aşkım. Belki konsantre olmana yardımcı olur”


“Ama kıyafet eşitsizliğimiz var. Benim bir tişörtüm bir şortum var. Defne’de bunlara ek bikiniler var. Bunu eşitleyelim o zaman”


“Kadınlara pozitif ayrımcılık yapın artık” dedim. Anlaşma sonunda erkekler T-shirt, şort, 2 adet terlik ile 4 parça da karar kıldık. Ayça’da penye bluz, şort, terliklere ilave olarak içine bikinisini giydi. Benim üzerimde de Ayça kadar kıyafet vardı.

Oyun başladı.


Ben Emre'nin tişörtünü aldım. Artık Emre’de sadece şort ve terlikler vardı. Devamında terliklerini Ayça’ya kaptırırken, Mehmet 1 tişört ve 1 terlik kaybetmişti. Ben iyi durumda idim. Tişörtüm gitmişti ama gerisi bende idi. Oyun ilerleyince Ayça giderek şansını yitirmeye başladı. Terliklerini kaybetti. Bu arada Mehmet ile Emre tek şort ile kalmıştı. 

İçkinin etkisi ile oldukça güzel vakit geçiriyorduk. Kahkahalarımızdan çevre tekneler rahatsız olmasın diye sessiz olmaya çalıştıkça daha fazla engellenemez gülme isteğimiz oluyordu.

As doperi masaya açtığımda Ayça’da fıstık kalmamıştı. 


“Eee.. ne istiyorsun bakalım” dedi şeytani gülümseme ile. Bende ilgisizce 

“bikini üstü güzel görünüyor” dedim. Göz ucuyla Mehmet ve Emre’ye baktığımda ikisinin de sessizliklerin ardında bir heyecan seziyordum. Ayça


“Tamam öyle olsun” dedi ayağa kalkması ile bikisinin üstünü çıkarması neredeyse bir oldu. Mehmet’in gözünün Ayça'nın göğüslerine odaklanmasını anlayabiliyordum ama Emre de binlerce defa gördüğü manzaraya heyecanla kilitlenmişti.


“Tamam beyler kartlara dönebilirsiniz. Hepimiz yetişkiniz” dedi Ayça alaycı tavırla.


Bir kaç el bu şekilde döndü. Ortada karşılıklı arttırmalar ile fıstıklar birikmişti ve Mehmet ile çekişiyordum. Elim iyiydi. Mehmet’in blöf yaptığını düşünüyordum. Acaba neden şortunu riske atıyordu. Sonuna kadar gitmeye karar verdim. Kartlar açıldığında ben fıstıkları kendime çekerken Mehmet'e dönüp


“Şortun lütfen” dedim. Kocam ayağa kalkıp şortunu indirdiğinde Ayça ve Emre alkışlıyordu. İlk kaybedenimiz kocam olmuştu. Masanın kazananı da bendim.


“O zaman benim biraz rahatlamam lazım” dedi Ayça. Ayağa kalkıp teknenin kenarına geldi. 


“Şimdi mayomu boş yere ıslatmayayım” dedi ve mayosunun altını çıkarıp Emre’ye fırlatarak suya atladı. Ayça'nın bu hareketini hiç birimiz beklemiyorduk. Cesaretine ve rahatlığına hayran olmuştum. Peşinden Mehmet


“Benim de ferahlamam lazım” dedi ve ayağa kalktı. Hafif sertleşen sikini görebilmiştim. Sanırım biraz yüzüp sakinleştirmesinin iyi fikir olacağını düşünmüştü. Suya atladığında teknede Emre ile ben kalmıştık.


“Sen atlamayacak mısın Defne?” dedi. 


“Neden olmasın” dedim. Ayağa kalktım. Bir an mayolarımdan kurtulup suya atlama ile mayo ile atlama arasında gidip geldim. Fakat içimdeki tutucu taraf baskın gelmişti. Sadece şortumu çıkarıp kendimi suya bıraktım. Su çok güzel gelmişti. Dönüp tekneye baktığımda Emre'nin şortunu çıkarıp balıklama suya daldığını gördüm. Ben hariç herkes suda çıplaktı. Mehmet yanıma gelip benimle şakalaşmaya başlamıştı. Grubu içinde herkes birbiri ile muhabbet ediyordu ve kimse diğerini zorlamıyor yargılamıyordu. Çaktırmadan bikini altımın iplerini çözüp çıkardım. Saçlarıma toka olarak kullandım. Canlı rengi sadece yattan yansıyan ışıkta Emre'nin dikkatini çekmişti. 


“Saçındaki tokaya dikkat etmemişim bayağı güzelmiş” dedi gülerek. Nedense utanmamıştım. 


“Birde bilekliğim olması gerek buralarda” dedim ve bikini üstünden de kurtuldum. Denizde etrafta başka tekneler varken çırılçıplak denizde yüzmek bana özgürlük hissi vermişti.


Biraz sonra üşümeye başlamıştık. Tekneye çıkmamız gerekiyordu. Tabi hepimiz önceliği diğerine veriyordu. Tabii ki aramızdaki en çılgın yine başı çekti. Ayça teknenin arkasından dolanıp merdiven punteline tutunduğunda, kocamın nereye baktığını tahmin edebiliyordum. Ayça merdiveni tırmanıp arkadaki platforma ulaştığında tatlı su ile yıkanmak için duşu açtı. Saçını yıkarken bize dönmüştü. Yemek hazırlarken dikkat etmediğim ayrıntılar artık açıkça ortada idi. Landing strip şekli ile tıraş edilmiş amı yatın çok zayıf olmayan platform ışıklarında görünüyordu. Bacakları oldukça şekilli ve ince baldırları ile loş ışıkta oldukça güzel görünüyordu.  Bizi hiç umursamadan duşunu tamamlayarak havlusuna aldı ve teknenin havuzluğuna geçti. Umursamaz ve doğal tavırlarından etkilenmiştim.

Bende peşinden çıktım. Ayça gibi umursamaz davranmaya çalışsam da Namık tarafından ilk kez çıplak göründüğüm an kadar heyecanlanmıştım. Peşimden Mehmet ve Emre çıktı. Gecenin devamında birkaç saat daha vakit geçirip kamaralarımıza çekildik. Tekne her ne kadar çok küçük olmasa da kamaralar arasındaki ses yalıtımı yok denecek azdı. Mehmet ile sessizce öpüşürken diğer kamaradan gelen inleme sesleri bizi daha çok azdırmıştı. Emre ve Ayça'nın inlemeleri çok kısa süre sonra ıslak şapırtılara ve kesik çığlıklara dönüştü. Çok azmıştım. Birkaç santimetre ötede olanları zihnimde canlandırabiliyordum. Mehmet de benden farklı değildi. Penisi taş gibi olmuştu. İçime girdiğinde, bizde sessiz olmayı bırakmıştık. İkimizde ıslaktık çıkan sesler yan kamara ile karışıyordu. Yan kamaradan inleme ve çığlıkların arasından gelen


“Daha sert sik, daha sert” 


bağırışını duymamız ile Mehmet kasılarak boşalmaya başladı. 



JuicyWetPeach

Xoxox

 

 





Defne - Kürt Komşumuz

Defne - Kürt Komşumuz

 

Bölüm 1

Verandada onun yanında uzanmış, elimdeki margaritayı yudumlarken onu izliyordum. Şortunu yavaşça çıkarması, o harika poposunun ortaya çıkışını. 

Üstündeki gömlek çoktan yanındaki giysi yığınının içinde idi. Üzerinde göğüslerini sıkı sıkıya tutan elastik bikini üstünden başka bir şey kalmamıştı. 

Herkes güzel bulduğu kadınla evlenir. Bende kendi karımı oldukça güzel buluyorum. Koyu renk dalgalı saçları, kadınsı yüzünde harika duran yeşil gözleri, yuvarlak hatları, geçen yıllardan ufak da olsa etkilenmiş yuvarlak göğüsleri ve hep beni azdıran kalçaları. Yürürken hareket eden poposu o kadar yıl sonra dahi hala beni azdırıyordu.

Bu kadar fiziksel avantaja sahip olmasına rağmen karım Defne oldukça utangaç idi. Bunun nedeni ortaokul ve lise yıllarındaki sivilceleri, geç olgunlaşan göğüsleri ve okulunun süper seksi grubu tarafından pek kabul görmemesi olabilir. Bana ilişkimiz süresince o yıllar ile ilgili birçok hikaye anlatmıştı. Kişiliği olgunlaştığı evrede yaşananların kalıcı izler bırakması oldukça doğaldı. Şu an ki haliyle anlatılanları kıyasladığımızda inanmasamda bir çirkin ördek yavrusu hikayesinin yaşayan haliydi. Bazen bu kadar güzel ve seksi olduğunu fark etmeyen bir kadınla evli olduğum için vicdan azabı çekiyordum. Gençlik yıllarındaki özgüven kaybı bir şekilde benim şansım olmuştu ve bu aslında çok adil değildi. 

Defne ile üniversitede tanışmış ve hemen çıkmaya başlamıştık. Mezuniyetimizi takiben çok beklemeden evlenmiştik. Defne ilkokul öğretmeni iken, ben büyük bir finans şirketinde çalışmaya başlamıştım. Finans sektörü gelirlerinin yüksek olması bizi belirli maddi sıkıntıları yaşamamızı engellemişti. Dezavantajı ise, genelde büyük şehirler de çalışmak, dolayısı ile yaşamak zorunda olmamızdı. İlişkimizin başlarında bunu yakın çevredeki sessiz sakin kamp alanları ile tatmin etmeye çalışsak da giderek bu kaçışlar bize yetmemeye başlamıştı. Artık daha uzun sürelere ihtiyacımız vardı. Uzaktan çalışma bize bazı avantajlar sağlaması ile tüm yaz tatilini kapsayacak şekilde bir ev tutmaya karar verdik. Güneyde sıcak bir tatil bölgesinde, denize biraz uzak olsa da oldukça sessiz ve ruhsal dinlenmemize olanak sağlayan bir yer bulduk. Resimlere göre kendimize ait havuzu olan evin oldukça mahremiyeti de vardı. Tabii bunu gidene kadar bilmemiz imkansızdı. 

Okullar kapandı ve Defne katılması gereken etüdleri online olarak yapabilecek idi. Bizim için tatil başlamıştı. Hiç vakit kaybetmeden yola çıktık. Evimiz her kadar adı köy olsa da, köy ile alakası kalmamış yüksek rakımlı bir yerde idi. Emlakçı ile buluşup eve geçtik. Evimiz birbirine benzeyen bir sıra evin içinde kendi özel alanları olan bir villa idi. Normalde ilanda belirtilen mahremiyeti sağlayan ağaçların bir kısmı o yıl kuruduğu için yan villa ile birbirimizi görebiliyorduk. Emlakçı binbir özür ile durumu açıklamaya çalışıyordu. Bu benim canımı biraz sıkmıştı. Evi kiralarken havuzda Defne ile sevişceğimizi olabildiğince özgür davranacağımızı hayal etmiştim. Fakat yapacak bir şey yoktu. Evin geri kısmı oldukça donanımlı ve temiz idi.

Defne’nin havuza atlaması ile sıçrayan sular beni düşüncelerden kurtardı. Defne havuza dalıp, bir uçtan diğerine suyun altından ilerlerken oldukça güzel görünüyordu. Elimdeki margarita bardağını bırakıp, tişörtümü çıkardım. Ben 178cm 77Kg oldukça sıradan biriydim. Havuza atladığımda deniz kızı gibi suya dalan Defne’den oldukça fazla su sıçramıştı. Havuzun dibinden Defne’ye kadar yüzdüm. Dibinden su yüzüne çıktığımda Defne yüzünü ekşitip 

“Yarın çalışmak istemiyorum” dedi. Dudakları ıslak ve çok baştan çıkarıcı görünüyordu. Günlerden pazar idi ve her hafta sonu gibi bu da çok hızla tükeniyordu.

“Bende canım” dedim dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak.

“Keşke 1-2 gün şu online seminerlerinden kaçabilsen” dedim.

“Öyle bir şey yapamayacağımı biliyorsun”

“Selam millet” dedi arkamızdan bir ses. 

 

Bu villamızın tek zaafiyeti olan evde yalnız yaşayan Namık beydi. 55 - 60’lı yaşlarında, 195 boyunda yaklaşık 100 Kg oldukça iri, kaslı olmayan fakat fit görünen bir komşumuzdu. Onun yaşındaki birisi için oldukça iyi kondisyonda, kürt kökenli ve oldukça arkadaş canlısıydı. İlk yerleştiğimiz gün bahçesini sularken tanışmıştık. Eşi 10 yıl kadar önce vefat etmiş, şirketini ve diğer yatırımlarını satıp gelmişti. Anladığımız kadarı ile, İstanbul’da bir kaç büyük gayrimenkulü de vardı. Kendince oluşturduğu bir dünyası vardı. Arkadaş canlısı olmasına rağmen, çözemediğim bir yanı olduğunu hissediyordum. Sonuçta şimdilik komşumuzdu ve açık görüşlü hoş sohbet idi. Konuşmalarımızda iki villayı ayıran leylandilerin ilaçlama sırasındaki yanlış dozajlama dan kuruduğunu da öğrenmiştik. Bize, 

“Eminim bu evde daha fazla mahremiyet isterdiniz” demişti.

Ne yapabilirdik ki olan olmuştu.

“Selam Namık, nasıl gidiyor?” dedim. Defne her zamanki gibi saklanmak için, suyun biraz daha içine girmişti. Namık elinde bahçe makası ile alnındaki teri silerek bizim bahçemize geçmişti. Havuzun yanında dururken, iriliği ile güneşi kapatmıştı. 

“Gördüğün gibi her zamanki bitmeyen bahçe işleri” dedi gülümseyerek. 

“Havuzun keyfini sürmeniz çok güzel sizden öncekiler neredeyse havuzu hiç kullanmıyordu. Haksız değildi. Her fırsatta havuza atlıyorduk.

“Sadece verdiğimiz parayı sonuna kadar kullanma amacı” dedim sırıtarak.

“Margaria istermisin? Sanıyorum biz oldukça fazla yapmışız” dedim dostça.

“Zaten bahçenize bu şekilde kabaca girerek tüm keyfinizi kaçırdığım için kötü hissediyorum” dedi nazikçe başını Hayır anlamında sallarken.

“Ayıp ediyorsun. Olur mu hiç öyle şey. Hayatım Namık’a da bir bardak getirir misin?” dedim Defne’ye dönerek.

“Tabi ki” dedi Defne gülümseyerek ve havuzun merdivenlerine yöneldi.

Defne’nin merdivenlerden yavaşça çıkarken ikimizde ona bakıyorduk. Üzerindeki bikini çok açık veya seksi değildi. Ama fosforlu koyu pembe vücudunda oldukça seksi görünüyordu. Gözümün ucuyla Namık’a baktım. Yaşlı komşumuzun Defne’yi izlemesinden galiba hoşlanmıştım. Namık kibarlığını bozmadan çaktırmadan bakmaya çalışması oldukça eğlenceli idi. Defne Namık’a margaritayı uzatırken hala çaktırmadan bakmaya devam ediyordu. 

“Buyrun Beyefendi” dedi Defne bardağı uzatırken.

“Çok teşekkür ederim hanımefendi” demişti Namık gülümseyerek.

Defne bardağı verdikten sonra havuza tekrar girip yanıma geldi. Namık ile biraz güncel konulardan, biraz siyasetten, biraz dedikodulardan konuşmuş oldukça vakit geçirmiştik. Namık bardağını bitirdiğinde bizi yeniden rahatsız ettiği için özür dileyerek kendi bahçesine geçti. Bizde ortalığı toplayıp eve girdik.

O gece Defne ile sevişirken bugün öğleden sonrası aklıma geldi. Doggy pozisyonunda yarrağımı Defne’nin ıslak kaygan amına yavaş tempo ile sokarken, Namık’ın bizi bu pozisyonda izlediğini hayal ettim. Hızlıca yatak odasının perdesine baktım. Kapalı olduğundan emin olmak istemiştim sanırım. Evlerimizin araziye yayılımı planlanırken sadece havuzları gözden uzakta tutmak için düşünülmüş gibiydi. Evler birbirlerine simetrik planlanmıştı. Bu nedenle de, üst kattaki yatak odamızın camları birbirlerine bakıyordu. Üstelik aralarındaki mesafe de fazla değildi. Defne’nin yüksek sesle inlemeleri, yazlık olarak düşünülen villanın kötü ses yalıtımı nedeniyle, kolaylıkla duyulabilirdi. Daha önce Namık ile yatak odası camından saçma el sallamalar ile sonuçlanan karşılaşmalarımız olmuştu. Namık’ın yatak odasındaki perdeler genelde açıktı ve bu durumun Namık’ın çok da umrunda değilmiş gibi görünüyordu. Bunlar beni nedensiz heyecanlandırmıştı. Bir anda gelen orgazmımı kontrol edemedim ve bir anda Defne’nin içine boşalmaya başladım. 

Genelde Defne’yi orgazma ulaştırmada sorunum yoktu. Fakat bu gece onlardan birisi değildi.

Duşumuzu alıp yatağa uzandığımızda hala aklımda bugün öğleden sonrası vardı. 

“Namık’ın bugün havuzdan çıkarken seni dikizlediğini fark ettin mi?” diye sordum Defne’ye tavana bakarken. 

“Sana göre herkes beni dikizliyor” 

“Çünkü bakıyorlar. Özellikle Namık”  Defne kızarmıştı.

“Zavallı adam muhtemelen çok uzun süredir yalnız. Yani onu suçlayamam” diye devam ettim.

“Sapık şey” dedi Defne, Şakayla omzuma tokat atarken.

 

Bölüm 2

Sonraki günlerde bu konu bir daha açılmadı. Bu sürede Namık ile bir çok defa karşılaşmış, çok yetenekli olmadığım bazı basit işlerde bana yardım da etmişti.

Olaylar bir sabah kahvaltısından sonra hızla erotik bir hal almaya başladı.

O gün sabah kahvaltımı yapıp, telefondan haberleri okurken, Defne kızarmış ve sinirli bir şekilde yukarıdan indi.

“Neden yatak odasının perdelerini kapatmadığını söyler misin?” dedi sinirli ve yüksek sesle.

“Duştan sonra kurulanmak için banyoda havlu olmadığını farkettim ve çırılçıplak şekilde yatak odasına girdim” 

“Eee” dedim merakla.

“Namık kendi odasında idi ve bizim eve bakıyordu. Beni gördü” dedi Defne

Lokmam boğazımda kalmıştı. Bugün havaya bakmak için sabahtan perdeleri açmıştım. Bu bölgede bulunan bir müşterim ile buluşmayı planlamıştık.

“Pardon hayatım” diyebildim içinde bulunduğum şokla.

Defne ikna olmamış hala bağırıyordu.

“Umarım artık mutlusundur. Çünkü komşumuz karını çırılçıplak gördü”

Buna dayanamadım ve gülümsedim. 

“Ne var bunda onun tüm yıl boyunca alamayacağı bir hediye vermiş oldun” dedim.Verdiğim cevaptan dolayı çok şaşırmış görünüyordu.

“Bunun senin için önemli olmamasına çok sevindim” dedi, hışımla geri dönüp yukarı çıkarken.

Sonrasında müşterimle buluşmak için arabama binerken Namık’ı gördüm. 

“Şey, Selam. Senden özür dilemek istiyorum. Çok üzgünüm, Planlı bir şey değildi. Sonrasında bağrışmaları duydum ve gerçekten kötü bir şeye sebep olduğumu düşündüm” dedi Namık yere bakarken.

“Boş ver. Tamamen plansız bir görsel kaza yaşadığını düşünüyorum. Bence büyütülecek bir şey değil.”Muhtemelen benden bu tepkiyi beklemiyordu. Rahat bir nefes aldığını farkettim. 

“Daha önce görmediğin bir şey değil sonuçta” dedim gülerek.

Utanmış bir şekilde başının arkasını kaşırken

“Bu şekilde değerlendirdiğin için teşekkür ederim. Umarım söylememde sakınca yoktur. Sen iyi bir insan olduğun için bence çok şanslısın.” Bunu söylerken kendini i̇yice batırdığını düşünüyor olabilirdi. 

Bununla beraber bunu söylediği için şaşırmış ve anlamsızca heyecanlanmıştım.Namık’ın karımı çırılçıplak gördükten sonra, Defne’yi çekici bulduğunu ima ediyor olması, belki açıkça itiraf etmesi beni heyecanlandırmıştı. Daha önce bunun olasılığından heyecanlanmıştım. fakat şimdi direk olarak bunu duymuştum.

“Ben teşekkür ederim. Evet şanslı olduğumu kabul ediyorum” dedim gülerek.

Belki başka birisi olsa kızabilirdi. Fakat Namık’ın bu yorumlarına nedense hiç kızmamıştım. O akşam işten döner dönmez barış göstergesi olarak yemeği hazırlamaya giriştim. Aslında gerçekte üzgün değildim. Üzgün olmaktan ziyade, hissettiklerim daha çok gurur ile karışık hoşlanma idi. Yemeği hazırlarken Defne içeri girdi. Yorgun fakat her zamanki gibi güzel görünüyordu. İlk başta bugün yaşananları konuşmaktan kaçınıyor gibiydi.


Bir süre sonra,

“Bugün sana öyle bağırdığım için üzgünüm. Sonuçta seninde planlamadığın bir kazaydı. Ama işte birden kendimi çıplak hissettim. Çok savunmasız olduğumu düşündüm.”

“Aslında oldukça çıplaktın” dedim gülümseyerek. Sonrasındaki bir kaç dakika sessizce yemeğe devam ettik.

“Sabah Namık ile karşılaştım.” dedim çok normal bir tavırla.

“Ciddi olamazsın. Ben bu saatten sonra onun yüzüne nasıl bakacağımı bile bilmiyorum” dedi gerin bir tonla.

“Çok büyük bir olay değil hayatım.” dedim olayı elimden geldiğince normalleştirmeye çalışarak.

“Bana çok şanslı birisi olduğumu söyledi” dedim ve göz ucuyla tepkisini görmek için baktım.

“Şaka yapıyorsun” dedi mırıldanarak.

“Şaka değil. Bana çok güzel olduğunu ve muhtemelen bununla inanılmaz gurur duyduğunu söyledi.” Tabi ki son kısmı beyaz yalan sayılırdı ama sonuçta bunu kastetmişti.

“Sen ne dedin?” dedi bağırmaya yaklaşan ses tonuyla.

“Tabi ki çok şanslı olduğumu biliyorum” dedim

Defne’nin yüzü kızarmıştı. Kızarmasının tüm nedeninin utanç olmadığı belliydi. Yıllar sonrasından benden başka birisi onu çıplak olarak görmüş olması ve beğenmesi onu aynı zaman da heyecanlandırmış olmalıydı. O kadar uzun süren çirkin ördek yavrusu sendromunun kalıntıları hala bir yerlerde vardı.

Dakikalar sonra yatağımızda çırılçıplak, hayvanlar gibi sikişiyorduk. Amcığı uzun zamandır hissettiğim kadar ıslaktı ve kaya gibi serttim. Nedenini sorgulamadan duramıyordum.Üzerime çıkmış zıplarken göğüslerini kavradım. 

"Aşkım çok ıslaksın." Dedim.

İnledi, başını arkaya yasladı ve omuzlarımdan tuttu. 

"Belki de Namık’ın seni her gün çıplak görmesini sağlamalısın”

"Şaka yapmayı kes" diyerek göğsüme vurdu. Sesi ciddiydi ama aynı zaman da ciddi değildi, dişleri gıcırdıyor ve sözlerinin arasında inliyordu. 

“Neden olmasın ki, eminin bu harika şeyleri görmek onu oldukça azdırmıştır.” dedim göğüs uçlarını sıkarken.

Defne yüksek sesle inledi, kendini yarrağım üzerine tamamen bıraktı. Amının yarrağımı sıktığı aynı zamanda taşaklarımın dahi ıslandığını hissediyordum. Boşalmıştı. Bu his artık benimde kendimi kontrolümü imkansız hale getirmişti. İnlemeleri mutlaka duyuluyor olmalıydı. Son düşüncelerim anında Defne’nin içine boşalmama neden olmuştu.

Birkaç dakika sonra, ikimizde yavaşça uykuya teslim olmuştuk.

Bölüm 3

Aradan birkaç gün geçmişti ve hafta sonu yaklaşıyordu. Cumartesi günü geç uyandım ve pencereden dışarı baktığımda bitkin bir şekilde kendime kahve koyuyordum. Şaşırtıcı bir şekilde Defne ve Namık’ın sohbet ettiğini gördüm. Karım bahçemize biraz bazı çiçekler ekiyor gibi görünüyordu ve Namık da ona yardım ediyor gibiydi. Muhafazakar giyinmişti, ama etkileşimlerini görünce içimde bir şeyler kıpırdandı. Namık birkaç gün önce onu çırılçıplak görmüştü ve şimdi gelişigüzel bir şekilde botanik hakkında tartışıyorlardı. 

Defne işini bitirip içeri girdi, hafifçe terlemişti.

"Onunla bir daha asla konuşmayacaksın sandım." Dedim hafif kinayeli 

Kızardı. 

"Eh? Garip miydi?" diye dürttüm.

"Evet! İlk başta." Bunu tartışıyormuş gibi gergin görünüyordu.

"Ne dedi?"

Konuşurken kıpırdandı, kızarması yüzünden gitmedi, 

"Hiçbir şey, bilmiyorum. Az önce geldi ve bana bitkilerle ilgili yardım teklif etti..."

Bir bardak ve su almak için dolaba gitti. 

“Açıkçası garip hissediyorum”. Diye devam etti.

"Özür diledi ama benim hatam olduğunu söyledim." Daha çok kızardı. 

“Şaka yollu bir şekilde bana her sabah buna uyanırsa sonunda kahve içmeyi bırakabileceğini söyledi.”

Gülmeden edemedim. 

"Bak! Endişelenecek bir şey yok. Sen ne dedin?"

"H-Hiçbir şey, sanırım sadece güldüm sanırım, bilmiyorum. Konuşmanın sonu buydu."

Bir an sessizce oturduk ve o devam etti, 

"Biliyor musun, bu konuda daha fazla kıskanmamana şaşırdım."

"Bebeğim, bu Namık. O bir pislik değil, belli bir amacı da yok. O bizim zararsız yaşlı komşumuz." Onu daha çok kızdırdım, 

"Ona teşhir etmeye karar vermen benim suçum değil."

Blöfüme anında karşılık verdi.

"Ne düşündüğümü biliyorsun!... Sanırım bundan hoşlanıyorsun. Sanırım onun beni görmesi ​​hoşuna gitti!"

Bu tepkiye hazırlıksız yakalanmıştım.

“Galiba seni bu konuda kızdırmayı seviyorum” dedim. Oldukça saçma bir tepki olmuştu. Bir sonraki cümlem daha mantıklı olmalıydı. Biraz düşündüm

“Bence senin bir yanın, karşıdakini tahrik etmekten hoşlanıyor” dedim.

“Saçmalama” dedi Defne

“Bence bu çok büyük bir şey değil Defne. Sana yıllardır ne kadar güzel bir vücudun olduğunu söylerken dalga geçmiyordum. Tabi sen bunu sadece benden duyduğun için taraflı yargıladığımı düşünmüş olabilirsin. Ama bunu şu an kendin de tecrübe ettin. Gördüğün gibi ben haklıyım. Vücudunun saklanacak hiçbir parçası yok. Artık bu konuda kendine olan güvenini geri kazanman çok önemli”

“İnanılmazsın.Nasıl bir sapıkla evlenmişim ben” dedi hınzırca gülümseyerek. Defne’yi belinden kavrayıp kendime çektim. Dudaklarını öperken aklımdan son söylediklerimi inkar etmediği düşüncesi dolaşıyordu.

Bir hafta daha olaysız geçtikten sonra, yeniden tembellik yapacağımız başka bir pazar gününe gelmiştik. Sabahtan bir kaç arkadaşımız ile geç brunch’a gittik, sonrasında başka bir mekanda içip biraz alkollü olarak evimize döndük. Kendimizi koltuklara atıp yayıldığımızda Defne

“Ben biraz havuza girip kendime geleyim” dedi.

“O zaman havuz zamanı” diye onayladım. Defne yukarıya bikinilerini giymeye çıktı. Döndüğünde üzerinde uzun zamandır giymediği bikinileri vardı.

“Bebeğim, bunları yurtdışı tatilimizden beri giymemiştin. Üstelik bence en seksi bikinilerinin arasında açık ara bir numara iken.”

Kızarmıştı. Fakat herhangi bir şey söylemedi. Bikini altı g-string idi kalçalarını çok güzel gösteriyordu. Üstü ise, boyundan dolanan ince iplerin tuttuğu siyah ince üçgenlere sahipti. Kumaşın inceliği göğüs uçlarının belirgin hale getiriyordu.

Eğer bir kaç kadeh içmemiş olsaydı acaba yine bu seçimi yapar mıydı. Ben Defne’yi izlerken, Defne sürgü kapıyı açıp koşarak verandaya çıkıp, havuza balıklama atladı. Koşarken arkasından kalçalarını izliyordum. Gerçekten çok seksi görünüyordu. Bende hemen yukarı çıkıp mayomu giydim. Aşağıya indiğimde Defne’yi Namık ile konuşurken buldum. Defne havuza idi ve suyun kırılıması nedeniyle vücudunun tamamı görünmüyordu. Yine de üzerinde çok fazla bir şeyin olmadığı belli idi. Namık geldiğimi görünce bana dönüp.

“Merhaba, Defne’ye Moskova’da öğrendiğim yeni kokteylimi tatmak isteyip istemediğini soruyordum ama sanırım siz çoktan günün ilk kadehlerini yuvarlamışsınız” dedi gülümseyerek.

“Galiba bugüne biraz erken başladık. Aslında çok fazla alkol tüketmiyoruz. Tabi bugün pazar ve başka hangi gün içebiliriz ki. Sanırım Pazar günleri biraz deliriyoruz” dedim yarı alkollü ses tonumla.

“Yeğenimin sıklıkla söylediği gibi Sunday is funday” dedi 

“Aslında ben yeni kokteylini deneyebilirim. Ya sen Defne?” dedim.

“Madem Sunday is Fun Day o zaman bende varım” dedi Defne.

“Harika. O zaman ben gidip kokteyli ve bardakları getireyim. Eğer zahmet olmazsa bardakları taşımamda bana yardımcı olabilir misin”? diye bana sormuştu Namık. O an hala neden öyle dediğimi bilmediğim bir şekilde duraksayarak, yüzüme verdiğim son dakika bir şey hatırlamış olduğum şekil ile

“Galiba ben bugün müşterime bugün göndermeye söz verdiğim raporu henüz göndermedim. Hemen raporu gönderip kısa bir özür konuşması yapmam gerekiyor. Aşkım sen Namık beye yardımcı olabilir misin? dedim. Göz ucumla Defne’ye baktığımda, bana çok sert baktığını fark ettim. Gözlerini beni çiğ çiğ yiyecekmiş gibi dikmişti. Yüzüme salak bir gülümseme yerleştirip hızla içeri girdim. Bir süre cep telefonumu arayıp veranda camının önüne geldim. Hiç kimseyi aramayacak ve rapor filan göndermeyecektim. Telefonun tuşlarına basar gibi yapıp, konuşuyormuş gibi yaparken, camdan havuzu izliyordum. Hala salakça gülümsemeye devam ediyordum.

 Defne sinirli veya heyecanlı şekilde havuzdan çıkıyordu. Havuz suyunun soğukluğundan mı yoksa heyecanlanmış olduğundan mı bilmiyorum göğüs uçlarının sertleştiği, ince bikini üstünden görünebiliyordu. Namık gözlerini Defne’nin göğüslerine dikmişti. Uzaktan belli belirsiz

“Bikinilerin çok güzelmiş, çok yakışmış...” dediğini duyar gibi oldum. Defne şezlongdaki havlu ile kurulanırken

“Teşekkür ederim. Çok naziksin. Kocamın hediyesi idi” demişti.Namık

“Gerçekten zevkli birisi...” dedi. Telefonda konuşur gibi yaparken, Defne’nin kalçalarının ritmik ahengini izliyordum. Derken Namık ile birlikte eve girip gözden kayboldular.Bende hemen mutfağa geçtim. Karşı tarafta Namık ve Defne’nin tezgahta bir şey yaptığını görüyordum. Ne konuştukları hakkında hiçbir fikrim yoktu ama arada her ikiside gülüyordu. Votka, bardak ve diğer kokteyl bileşenlerini alıp havuza yöneldiler. Bende hemen telefonu koltuğa fırlatıp dışarı çıktım.


“Çok özür dilerim. Tamamen unuttuğum önemli bir şeydi.” dedim daha çok Defne’yi ikna etmeye çalışarak. Gerçi Defne ne üzerindeki seksi bikinisinden ne de bu süpriz durumdan rahatsız olmuşa benzemiyordu.

"Merak etme." dedi Namık, sürahiyi masalarımızdan birinin üzerine bırakırken, 

"Bikinili güzel bir kadının bana yardım etmesinden asla şikayet etmem," dedi.

Defne’nin kızardığını gördüm. Namık’ın ona açıkça iltifat ettiğini duymak beni çok mutlu etti, ama görünüşe göre onun sözleri Defne de havuza kaçma isteği uyandırmıştı. Konuyu kapatmamak için,

"Onu giymesi için ikna etmem gerektiğine inanabiliyor musun?"

"Evet, bana söyledi, ama yaptığına sevindim. Şimdi herkes mutlu”

Defne’nin gözleri konuşmayla büyümüştü, kızarması kıpkırmızıydı ve sanırım konuşma ihtiyacı hissetti, 

"Merhaba! Tam buradayım beyler! Beni utandırıyorsunuz!"

Namık gülerken bana kokteylden bir bardak verdi, 

"Kesinlikle utanacak bir şeyiniz yok ve eminim ki herkes aynı fikirdedir." dedi Namık bana bilmiş bir gülümseme ile bakarken.

Kokteylden büyük bir yudum alırken başımı salladım, sabahki alkolün arka bahçemizdeki atmosfer üzerinde bir etkisi olduğu oldukça açıktı. 

"Bu çok iyi." dedim kokteyl bardağını kaldırırken.

“Teşekkür ederim. Benimde favorilerimden birisidir” dedi Namık. Defne’de kendi bardağından bir yudum almıştı.

“Harika imiş gerçekten.” Namık onaylarcasına başını sallayarak

“Yalnız dikkat edin, içimi güzeldir ama bir anda çarpabilir”

Üçümüzde alkolün verdiği rahatlama ile havuzun kenarına yayıldık. Namık havuz kenarında otururken Defne ile ben havuzun içinde idik. Spordan politikaya, güncel haberlerden biraz dedikoduya varan sohbet ediyorduk. Defne bikinisinden artık çekinmiyordu. Sanıyorum alkolün verdiği rahatlıktan dolayı idi. Defne birkaç atıştırmalık alıp döndüğünde Namık’la beraber ona baktığımızı farkettim. Üstelik kaçamak bakışlar değil doğrudan bakıyorduk. Defne yanıma gelip krakerleri uzattığında, gözlerimi göğüslerine dikip

“Bebeğim göğüslerine bayılıyorum” dedim. Bunu söyler söylemez Defne şeytani bir gülümseme ile,

“Aşkım yalnız olmadığımızın umarım farkındasın” Sonra Namık’a getirdiği tabağı vermek için yanına gitti. Namık ne konuştuğumuzu duymuştu. O da eğilip tabağı uzatırken direk gözlerini Defne’nin göğüslerine dikip,

“Eşin ile aynı fikirdeyim. Ne diyebilirim ki..” fakat hemen cümlesi sonunda yüzünde muzip bir utanma belirtisi yerleştirmeyi başarabilmişti. Defne 

“Anlaşılan herkes bugün ne dediğinin farkında olmayacak kadar sarhoş.” dedi. 

 Namık ve ben aynı anda sebepsizce kahkahaya boğulduk. Defne havuzda bana tekrar katılarak 

"Neden sende havuza girmiyorsun yoksa , sudan mı korkuyorsun?" dedi. Namık ağzının yarısı peynir ve krakerle dolu çiğnenerek cevap verdi, 

"Dürüst olmak gerekirse mayom yok” dedi ve geçmişi düşünüyormuş gibi ilerilere bakıp. 

“İşin aslı bir mayoya sahip olduğumu da hiç hatırlamıyorum." dedi. 

O esnada Defne’nin arkasına geçerek belinden tuttum. Birkaç saat geçmişti ve onun açıkta kalan vücuduyla sarhoş olmaya başlamıştım. Onu istiyordum ve nerede olduğumuz umrumda değildi. Ayrıca, sarhoş olmuş sağlıklı düşünemediğimin farkında idim. Acaba Namık’la biraz eğlenebilir miydik? Arkadan Defnenin kulağına 

"Üstünü çıkarsana..." fısıldadım. Aniden bana dönüp,

“Saçmalama Namık burada.” dedi ama gözlerindeki o seksi heyecan ve tutkuyu görebiliyordum. Yeniden sıkıca sarılıp

“Hadi aşkım, çıkar, sonra Namık’ı postalar havuzda biraz birlikte eğlenirdik” dedim. Defne muzipçe gülümsüyordu.

“Tamam ama... ayılıp kendine gelince bana kızmak yok, anlaştık mı?” dedi. Sözünü tamamlar tamamlamaz, elleri arkasına gitti. Biraz uğraşıp çözdüğü bikini üstü artık serbestçe boynuna doğru yükselmişti bile. Yarrağımın sertleşmesini hissediyordum. Defne’yi orada sikmek istiyordum. Defne gözlerimin içine bakarken elleri ile su altında birşeyler yapıyordu. Birden suyun üzerinde başka bir parçanın yüzdüğünü gördüm. Defne g-stringini de çıkarmıştı. İnanılmaz tahrik olmuştum. Defne alaycı bir gülümseme ile yüzen parçaları havuzdan toplayıp, Namık’a döndü

“Sana mayo buldum” dedi kıkırdayarak ve bikinilerini Namık’a fırlattı. İşte buna inanamıyordum. Üzerine ıslak bikiniler düştüğünde Namık hiç beklemiyordu. Çünkü Defne bikinileri çözerken bize değil yenilemeye uğraştı kokteyl ile uğraşıyordu. Oldukça şaşırmıştı. Defne’nin havuzda çırılçıplak olduğunu biliyordu. Göğsüne düşen bikinileri avuçlayıp çok kısa süre baktı. Sonra onları top haline getirip,

“Hediyelere bayılırım” dedi kahkahalarla ve şortunun cebine attı. Namık gerçekten zeki ve çabuk düşünen biriydi. Kurgusuz sürprizlerle baş edebiliyordu. Defne havuzun kenarındaki boşalmış bardağını kaldırıp salladı. Buzları şakırdatıp Namık’a

“Yeni karışım nasıl oldu?” diye seslendi. Gösterisinin ödülü servisi bekliyor olmalıydı.  Namık Defne’ye bakıp elindeki yeni doldurduğu bardağı kaldırdı.

“Şu anda o kadar rahat ve huzurluyum ki, hareket edip bu anı bozmak istemiyorum” dedi. 

Defne bana döndü, gözlerine alkolün uyarması ile şehvetli bakış hakim olmuştu.  Sen istedin der gibi omuz silkti. Yavaşça havuzdan çıkarken onu büyük bir heyecanla izledim. Göğüsleri şimdi serbest idi, sertleşmiş uçları ile güzel solgun meme uçları öğleden sonra güneşinde parlıyordu. Göz ucuyla Namık’a baktım Ağzı kelimenin tam anlamı ile açık kalmıştı. Defne’nin  muhteşem kıçı sudan çıkıp döndüğünde - ikimizinde gözleri amına kilitlenmişti. Defalarca gördüğüm bedeni, içindeki yeni ruhu ile ilk kez görüyordum. Defne’yi ilk kez görüyormuşçasına değil, ilk kez kadın görüyormuşcasına iştahla her parçasını beynime kazıyordum. Sadece haftalar önce hayal edilebilecek en çekingen ve koruyucu kadınlardan biriydi. Şimdi burada, verandamızda çırılçıplak dolaşıyor, komşumuz gözleriyle onun vücuduna ziyafet çekiyordu. Alkolün kısmen suçlu olduğunu biliyordum, ama benim sürekli dürtmem de öyleydi. 

Büyülenmiş bakışlarımıza aldırmadan Defne kokteyl masasına giderek, hazırlanmış sürahiyi almak için eğildiğinde göğüslerinin ahenkli sallanması ikimizi de hipnotize etmişti. Defne bardağının üstünden ufak bir yudum alıp,

“İşte budur” dedi. Namık istemsizce,

“Göğüsler çok seksi..” dedi bana göz ucuyla. Gururlanmıştım. Namık Defne’yi havuza girene kadar göz hapsine almıştı. Beyninin alabildiği kadar görsel bilgiyi depolamaya çalışıyor gibiydi. Bir ara göz göze geldik.

“Evet biliyorum. Ben çok şanslı biriyim” dedim. Defne yanıma gelip beni öptü. Dudaklarında kokteylin şekerli tadı ile alkolün kokusu vardı. 

“Aşkım çok azdım” dedi kulağıma fısıldayarak.Aynı anda elleri suyun altında şortumun içindeki sertleşmiş yarrağımı bulup çıkarmıştı. Benim için asıl şok, Defne’nin bacaklarını belime dolayarak yarrağımı içine sokması olmuştu. 

Herhangi bir geri çekilme girişiminde bulunmamıştım. Namık’ın orada olmasına aldırmadan Defne’yi havuzun kenarına taşıyıp,yavaşça kucağımda zıplatmaya başladım. Her yükselişinde memeleri suyun dışına çıkıyor ve her inişinde yeniden kayboluyordu. Defne etrafı umursamadan inlemeye başlamıştı. Daha önce birisi önünde veya açık alanda seks yapmadığımızdan anın büyüsüne kendimizi kaptırmıştık. İkimizde libidomuzun ele geçirdiği bedenlerimizdeki haz dalgalarında sevişiyorduk.

Defne’nin iniltileri bir anda daha yüksek perdeye taşınmıştı. İnlerken havuzun soluna, daha açık olmak gerekirse Namık’a bakıyordu. Namık ise direk Defne’ye bakıyordu. Beklemediğim ise kocaman kalın yarrağını çıkartıp 31 çekiyor olması idi. Namık’ın yarrağı 20cm civarında olmalıydı. Ayrıca oldukça da kalındı. İkimizinde ona baktığını fark ettiği anda bir şeyler söylemek zorunda hissetmiş olmalı ki;

“Siktir. Özür dilerim. Sizi izlerken biraz kendime hakim olamadım” dedi utançla toparlanmaya çalışırken.

“Toparlanmana gerek yok. Çok önemli değil” dedi Defne. Namık’ın yarrağından bir an olsun gözlerini ayırmadan. Sonrasında bir anda bana dönüp

“Sikmeye devam et bebeğim” dedi fısıldayarak aynı anda bacaklarını belimden ayırıp arkasını döndü. Şimdi göğüsleri havuzun kenarında ayakları ile beni kendine çekiyordu. Ellerimle belinden tutup amının içine girdim.

Kim olmuştu bu kadın. Nasıl inanılmaz birisi haline gelmişti. Yıllardır sakladığı öz güveninin ortaya çıkmasından oldukça memnundum. Defne yeniden Namık’ın yarrağına kilitlenmişti. Giderek artan bir tonda inliyordu. Namık da direk Defne’ye bakıyordu. 

“Gerçekten uzun süredir bu kadar sertleştiğimi hatırlamıyorum” dedi Namık, sikini sallayarak.

“Yarrağın bayağı büyükmüş” dedi Defne inleyerek. Defne’nin bugüne kadar yarrak kelimesini kullandığına şahit olmamıştım. Bunun ötesinde bunu tamamen yabancı bir adama kompliman yapmak için kullanıyordu. Artık kendimi tutamıyordum. Bu benim için çok fazla olmuştu. Kasılmalarımı hisseden Defne de inlemeye başlarken,

“Harika sikişiyorsunuz” diyen Namık’a baktık. Namık’ın yarrağında ilk spermler çıkarken ben de boşalmaya başlamıştım. O an herkes kendi bedenindeki orgazmı tabular ve duvarlar olmadan yaşıyordu. 

Orgazm kasılmalarımız bittiğinde, ortalık bir anda sessizleşmişti. Kimsenin konuşmadığı o şaçma ve komik anlar. Bir anda Defne kıkırdamaya başlayınca hepimiz anlamsız gülmeye başladık.

“Sanırım bu gecenin sonuna da geldik” dedim gülerek. Namık şortunu attığı yeri bulmaya çalışırken 

“Biraz önce ne oldu öyle” dedi Defne

“Hiç bir fikrim yok” dedi. Anlamsız gülmelerimiz devam ederken. Namık şortunu aramaktan vazgeçmişti. Etraftaki koktely bardak ve sürahisini gösterek

“Bunları yarın toplarım” dedi ayağa kalkarken. Evine doğru bir kaç adım atmıştı ki

“Gösterdiğiniz beş yıldızlı misafirperverliğiniz için teşekkür ederim” dedi bize dönerek. Sonra geri dönüp evine gitti.

Defne daha önce görmediğim cazibeli bakışları ile benim gözlerimin içine baktı. Tek yapabildiğim onu öpmekti. İçimdeki tüm aşkı, sevgiyi ve ihtirası gösterebilecek şekilde öpmek.

 

Bölüm 4

O hafta sonundan sonra bir süre Defne ile o günün bahsini açmamıştık Sanıyorum yaşadıklarımızı ikimizinde sindirmesi gerekiyordu. Havuzda yaşadıklarımız açık ara tüm sevişmelerimizden daha ateşliydi. 

Fakat Neden??

Defne bir akşam yemeğinde hafta sonu sessizliğimizi bozdu

“Geçen hafta sonu hakkında konuşmak istermisin?” 

Cahil numarası yaptım. 

"Konuşacak ne var? Biraz içki içtik ve inanılmaz güzel bir kadın iki erkeğin aptalca davranmasına neden oldu." Durdum, gülümseyerek, 

"Bu, dünyanın kendisi kadar eski bir hikaye." 

"Değil aşkım” Dedi Defne

“Biz evliyiz ve evli insanlar bu şekilde davranmazlar." 

"Saçmalama. Tonlarca evli çift böyle şeyler yapıyor. Olanlarda yanlış bir şey yok." Sesim düşündüğümden daha sertti ve bir sonraki sorumla yumuşattım, 

"Neden bunu söylüyorsun... Pişman mısın?" 

"Hayır, ben-bilmiyorum" derken tabağındaki bezelyelerle oynuyordu. 

"Seni hiç bu kadar cinsel açıdan özgür, bu kadar heyecanlı görmemiştim, tamamen farklı bir kadın gibiydin." Sözlerim Defne’nin kızarmasına neden olmuştu, 

"...Sanırım eğlendim." dedi, kıkırdayarak.

Cevabı ile rahatlamıştım. 

“Namık kadar eğlenmiş olamazsın” dedim. Sözlerim yüzündeki kızarıklığı arttırmıştı.

“Evet... çok sapıkça oldu” dedi

“Bence onu tahrik etmekten sende hoşlandın” dedim. Bir süre bana cevap vermedi.

"... Sadece şeyinin ne kadar büyük olduğuna şaşırdım." Cümle ağzından çıkınca tekrar kızardı. 

"Ben - özür dilerim... Ben" yorumuyla beni incittiğini düşünerek hemen özür dilemeye çalıştı. Aptal değildim, Namık’ın yarrağının ilgisini çektiğini biliyordum. 

"Bebeğim, lütfen. Azgın yaşlı keçinin eşek gibi siki olduğu kimin aklına gelirdi." Kızardı ve yavaş yavaş yemeğimizi bitirdik. O akşam yatakta, gerçeği kabul etmeden kaçmasına izin vermemeye karar verdim. Tekrar Namık’ın sikinden bahsetmeye başladım.

"Sikini gördüğün için kendini kötü hissetme tatlım, hoşuna gittiğini söyleyebilirim." Arkasından kaşık pozisyonunda içine girdiğimde, 

"N-Ne? Hayır-ben..." yorumum karşısında şaşırmıştı. Kıçını tokatladım, 

"Aaa beni kandırma bari, tüm seksimiz süresincee onun yarrağına bakıyordun."  ,

"Hayır- ben... Ben sadece hiç.. Oh!... Hiç bu kadar büyük birini görmemiştim." Eğildim ve sırtını öperken içine girebildiğim kadar girdim, çok ıslanmıştı. 

"Yapmadığını biliyorum ve bundan hoşlandığını sanıyorum." gözleri kapalı inliyordu. Israr ettim.

“İnkar etme bence kabul etmelisin”

“Ohh aşkım evet” dedi sonunda. “Evet, bayıldım aşkım.... Mmmm nasıl büyüktü, yarrağının altında sallanan taşakları beni çok azdırdı” diye ekledi inleyerek. Bu sözleri beni bir anda etkilemişti. O anda Defne’nin de orgazmını hissetmeye başladım. Dayanabilecek durumda değildim. İkimizde nefes nefese boşalmaya başladık.

Bölüm 5

 

Namık’ı o öğleden sonrasında bir kaç gün boyunca görmemiştik. Bir gün markete gitmek için arabama doğru yürürken yan taraftan Namık’ın çıktığını gördüm. Oldukça sıkıntılı görünüyordu. Bana yaklaşıp,

“Bunu devamlı yaptığım için utanıyorum, ama o gün yaptıklarım için sizden özür dilemek istiyorum” dedi. 

“Sıkılmana gerek yok. Bizim yaptıklarımızdan farklı bir şey yapmadın. Sorun yok. Sadece bir kaç kadeh içki içip içimizden geldiği gibi davrandık, o kadar. Ayrıca Defne’nin yıllarca kırmaya çalıştığım çekingenliğini de yok etmiş olduğumuz için oldukça da mutluyum.” dediğimde rahatlamış görünüyordu.

“Eşin,yani Defne,....” dedi biraz duraksadı ve ekledi.

“yani bunu söylemeliyim bilmiyorum ama oldukça güzel ve cilveli idi. O gün senin yerinde olsam bence mutlu bir adam olarak ölebilirdim”

“Sen mi ben mi” dedim.Arabanın kapısını açtım, 

"Bir dahaki sefere havuz günümüz olduğunda mutlaka seslenirim." Bu yorumum karşısında kendimi tuhaf bir şekilde özgür hissederek kıkırdadım. 

 

"Çok sevinirim." dedi Namık gülümseyerek. 

Markete giderken, işlerin ne kadar garip ve heyecan verici hale geldiğini düşünerek kafamı keyifle sallamadan edemiyordum. 

Ertesi sabah uyandığımda yatak odasının perdelerini açtığımda Namık’ı yine gömleksiz ve yatak odasında dolaşırken gördüm. Gövdesi kalın, kaslı ve biraz kıllıydı. Beni fark etti ve bana aptalca bir el salladı, ben de karşılık verdim.

Defne duştan çıkarken banyoya girdim. Güzel vücudu hemen beni heyecanlandırmaya başladı ve çabucak aklımdan geçenleri söyledim.

"Senin hayranın orada, seni bekliyor.".

Çok erkendi ve ne demek istediğimi hemen anlamadı, 

"Ha?" diye esneyerek cevap verdi.

"Namık.. seni bekliyor." Dedim bilmiş bir gülümsemeyle.

Kızardı, 

"Ne demek istiyorsun?" diye mırıldandı.

“Perdeyi açınca onu görüp el salladım. Bir nevi günaydınlaşma” dedim

"Sapık." diyerek sırıttı, ama yine de çıplak çıktı. Cama yaklaşıp el salladı

Yüzü kıpkırmızıydı, vücudunda ona cesaret verecek alkol yoktu ama yine de tahrik olmuş gibi görünüyordu. Elini salladığında, göğüslerinin zıpladığını gördüm. Gülümseyerek çapkın bir reverans yaptı.

"Tamam, bugünlük bu kadar yeter. Bunun için çok erken." dedi ve perdeyi kapatmak için hareket etti. Tam kapatmak üzereyken, 

"Oh," diye durdu. söylediğini duyduğum tek şey buydu. Yumuşak bir sesle, cinsel bir tonla söylenmişti.

Dişlerimi fırçalıyor, banyo kapısından onu izliyordum. Pencereyi ya da Namık'ı göremiyordum. Yavaşça yatağın kenarına oturup onu izlemeye başladı.

"Peki... Komşumuz yine koca aletini karına doğru sallıyor." Saçma bir şekilde güldü. Neredeyse fırçamı düşürüyordum ve ağzım diş macunuyla doluyken 

"Şaka yapıyorsun" dedim.

"Hayır... Kesinlikle yapmıyorum. O çıplak ve şu an  büyük sikini sallıyor." durdu, dudağını ısırdı. 

"Mmm... çok büyük." son sözler ağzından boğuk bir sesle çıktı. İçgüdüsel olarak bacaklarını açarken, amını ilk kez ona doğru açarken bende izliyordum.

Bir anda heyecanlandım, o an ona sahip olmam gerekiyordu. 

"Tamam Defne, bence perdeleri kapatmalıyız!" Dediğim gibi pantolonumu çıkarmaya başladım.

Alaycı, somurtkan bir ifadeyle bana baktı, 

"Hmmm, bence gerek yok ama..." Şaka olarak söylemiş olabilirdi ama beni çok heyecanlandırmıştı.

"Kapat onları!"

Gülümseyerek ayağa kalktı. İşe geç kaldığını belirtmek için bileğini işaret ederek Namık’a veda ettiğini gördüm.

Kapatır kapatmaz ona saldırdım.

O sabah üç kez seviştik ve ikimiz de işlerimizi yapamadık.

O günün üzerinden bir kaç hafta geçmişti. Artık birbirimize karşı daha rahat ve daha açık olmuştuk.  İlişkimizdeki değişim inanılmaz erotik, seksi ve ateşli olmuştu.

Defne ile ben, birkaç bardak Cabernet eşliğinde güzel bir akşam yemeği yemeyi yeni bitirmiştik. Telefonum çaldığında kanepemizde uzanıyorduk, arayan Namık’tı. Onun beni o saatte araması oldukça garipti.

"Selam komşu." Şaraptan bir yudum alırken cevap verdim.

"Selam." Şakayla cevap verdi.

"Size nasıl yardım edebilirim?" dedim.

Yüzeyde, sesi sakin gibiydi, ancak gizli bir gerginlik tonu sezilebiliyordu, 

"Dostum, sanırım yaptığım bu güveci biraz mahvediyorum. Yarın bbir partiye gideceğim  ve  yemek hazırlamaya söz verdim.Yemeği toparlaması için Defne birkaç saatliğine yardımcı olabilir mi?" Dedi. Oldukça şaşırmıştım. Aniden oturdum. İsteğe nasıl tepki vereceğimden emin değildim. Ayağa kalktım ve yavaşça diğer odaya yürüdüm, 

"Ben- Ah. Evet. Neden olmasın. Bakalım müsait mi?"

Durdum, sözlerime dikkat ederek devam ettim, 

"Yalnızca güveç için mi yardıma mı ihtiyacın var?" Aslında bana karşı açık olmasını istemiştim.

"Evet evet, aah. Bir de ona bikiniyi geri vermek gerekiyor."

Bikinin onda olduğunu bile unutmuştum. 

"Aa. Eee, bu onun utanmasına neden olacak. Sanırım sende olduğunu bile unuttu." Garip bir şekilde güldüm.

"Güzel! Yaşlı bir adamla böyle alay ettiği için biraz utanmayı hak ediyor.." gülüyordu.

Daha sonra düşündüğümde, neden söylediğimi bilmiyorum ama 

"Evet, bu kadınları bilirsin. Muhtemelen ona bir ders vermelisin" Bunu biraz şakayla söyledim ama kelimeler havada çoktan uçmuştu.

Namık fırsatı kaçırmamıştı, görünüşe göre bir şeyi ima ederek yanıtladı, 

"Biliyor musun? Haklısın. Bu harika bir fikir. Karına kendimi nasıl hissettiğimi göstermem şart gibi."  Yüzüm kızarmıştı tuhaf, kafam karışmış bir heyecan içimi doldurmuştu, 

"Tamam. Defne’ye bir sorayım. Sorun yoksa yardıma gelmesinde benim için bir sakınca yok." diye yanıtladım.

"Harika birisin. Teşekkür ederim." dedi telefonu kapatmadan.

Yüzümdeki uyarılmışlık ifadesini silmeye çalışarak yavaşça oturma odasına geri döndüm. Defne bana bakıyordu.

"O kimdi?"

Umursamaz davranmaya çalışarak, 

"Namık, güveç için yardımına ihtiyacı varmış."

Yüzü neredeyse anında kızardı. Onun da bir art niyetten şüphelendiğinden emindim. 

"Ne...Nasıl yani...şimdi mi?"

Başımı salladım, 

"Evet. Yarın gideceği bir parti için güveç hazırlıyormuş Ama batırmak üzere olduğunu söyledi. Sanırım bir kadının dokunuşuna ihtiyacı var." İstek tamamen normalmiş gibi soğukkanlı davranmaya çalıştım.

Aniden onun zaten yatak için giyinmiş olduğunu, göğüslerinin göründüğü şeffaf bir gecelik giydiğini fark ettim. Tam olarak erotik iç çamaşırı değildi, ama kendi evinden başka bir yerde giyeceğin bir şey değildi.

Yüzündeki ifade heyecan ve kafa karışıklığıydı. 

"Ben... sanırım yardım edebilirim. Üstüme bir şeyler giyeyim."dedi

"Gerek varmı? Sadece bir dakikalığına gideceksin" dedim bilmiş bir bakış attarak.

Ayağa kalktı, kızarmıştı. 

"Ben.. Emin misin? Bu çok uygun değil gibi" diyerek kıyafetini gösterdi.

"Gerçekten mi? Taşındığımızdan beri onun etrafında giydiğin en fazla kıyafet bu." Şakayla söylemiştim ama sikim onun ipeksi kumaşının içinde kaybolduğu düşüncesiyle kımıldandı.

Gülümsedi, 

"Tamam bebeğim. Öyle diyorsan." Yavaşça arkaya yürüdü ve alaycı bir tavırla kapıyı açtı, dışarı çıkarken bana son bir bakış attı - yüzünde yaramaz bir sırıtış. 

"Güveç kurtarmaya gidiyorum." Namık’ın evinde onu bekleyen tek şeyin bu olmadığını biliyormuş gibi söyledi.

Bu kadını seviyordum. Avluyu geçip evine yaklaşırken ağır çekimde onu izledim.

Bölüm 6

Namık kapıdan göründüğünde kalbim kulaklarımdan çıkacak gibiydi. Kapıda üzerinden şorttan başka bir şey olmadan duruyordu.

Birbirlerine gülümsediler, Defne’nin beline hafifçe dokunarak onu içeri buyur etti. Birden gözümün önünden kayboldular.

Mutfağına bakmak için çabaladım ama panjurlar kapalıydı. İçeriden gelen ışık, pencerenin kenarlarından zar zor sızıyordu.

Kalbim aniden daha hızlı atmaya başladı ama kendimi koltuğa oturup beklemeye zorladım. On dakika geçti, sonra yirmi. Dünyadaki tüm televizyonlar aklımı değiştiremezdi. Bir anda yatak odasına bakmak için yukarı koştum, karanlıktı, perdeler de açık. Sanırım mutfaktaydılar.

On dakika daha geçti ve oturma odasında volta atmaya başladım. Yaklaşık 45 dakika geçtikten sonra duygularım beni ele geçirmişti. Arka kapıdan çıktım, yavaşça bahçeden geçtim - mutfağına bir göz atmaya çalıştım. Işık yanıyordu ve ocağın üzerinde bazı tencereler varmış gibi görünüyordu ama Namık’dan ya da karımdan hiçbir iz yoktu.

Sonunda yan bahçeden aşağı süzülmeye karar verdim ve sonunda oturma odasının penceresine ulaştım. Perdede tesadüfi bir boşluk vardı - ya da ben öyle düşündüm. Şu anda bile bundan tam emin olamıyordum.

Gözümü açıklığa yaklaştırıp içeriye baktım. Gördüklerim beni bir anda şok etti. Namık ve Defne kanepede oturuyorlardı. Fark ettiğim ilk şey, karımın geceliğinin beline kadar çekilmiş olmasıydı - güzel göğüsleri olduğu gibi açıktaydı. Namık’ın büyük ellleri onları kavramıştı - masaj yapıyor - meme uçlarını sıkıştırıyordu. Karımın zevkle başını geriye atarken camdan hafif inlemelerini duyabiliyordum. Dehşet, içinde çok fazla uyarıldığımı hissettim. Yarrağıma hiç dokunmamıştım ama boşalmam an meselesi idi. Namık’ın şortu ayak bileklerinde olduğu devasa yarrağının açıkta ve yukarı doğru yükseldiğini, inanılmayacak kadar büyük olduğunu fark ettim. Defne'nin narin elinin onu sardığını gördüğümde neredeyse yere yığılacaktım. Parmakları yavaş yavaş o kocaman yarrağın üzerinde yukarı-aşağı hareket ederek masaj yapıyordu. Namık’ın iri taşakları elinin hareketi ile aşağı yukarı sallanıyordu. Küçük parmakları, onun kalın yarrağının etrafını saramıyordu bile..

Ağzım kurumuştu, gözlerim fal taşı gibi açılmıştı, dizlerim tam anlamıyla bağı çözülmüştü. Kalbim deli gibi çarparken en son ne zaman bu kadar tahrik olduğumu bile bilmediğimi farketmiştim. Boşalmam an meselesi iken Namık patlama noktasına gelmişti. 

Manzara inanılmazdı. O kocaman topları, içine hapsolan döllerin yarrağının ucundan püskürtme den önce yukarı çekilmişti. Yarrağın gövdesindeki kalın damar i̇yice kalınlaşmıştı. Bir anda kalın spermleri önce yarım metre kadar yukarı çıkıp her ikisininde üzerine yağmaya başlamıştı. Defne nin narin elleri her bir kasılmaya eşlik edecek şekilde yukarı aşağı hareket ediyordu. Defne elini yukarı kaydırdıkça yeni bir sperm şelalesi geliyordu. Bu adam ne zamandan beri boşalmamıştı acaba.

Namık ise, karımın dokunuşuyla inlerken zevkten çılgına dönmüş, başını arkaya eğmişti. Şaşırmış bir şekilde duvarın arkasına saklanarak dinledim. Karım boğuk bir sesle konuştu ve 

"Vay canına, ne kadar çok boşalıyorsun." dedi

"Teşekkür ederim hayatım. Bu benim büyük toplarımdan dolayı sanırım" diye yanıtladı. Durdu, devam etti. 

"Tanrım, bu harikaydı." güldü. 

"Böyle bir şey yapmamızı ne kadar çok istediğimi anlatamam. Sihirli bir dokunuşun var."

Defne’nin sesi gergin, kafası karışmış ve tahrik ediciydi, 

"Bunu yaptığımıza inanamıyorum! Kocam beni öldürecek!" dedi usulca.

Namık güven verici bir ses tonuyla 

“ Kocan senin böyle yaramazlık yapmandan zevk alıyor. Eminin ki öğrendiğinde bayılacak” dedi Defne’nin geceliğini omzuna çekerken.

Sonrasında ikisi de ayağa kalkıp görüş alanımdan çıktılar. Son anda Defne’nin oldukça gergin bir ses tonuyla

"Umarım haklısındır..."  dediğini duymuştum.

Hızla evimize geri döndüm, neredeyse oturma odamızdaki kanepeye uçarak oturup sakin görünmeye çalıştım. Çok geçmeden sürgülü kapının yavaşça açıldığını duydum ve dağılmış görüntüsüyle Defne’nin odaya girdiğini gördüm. Saçları dağınıktı ve derin nefesler alıyordu. Geceliği buruşmuştu. Onu çok arzuladığımı farketttim. Hiçbir şey söylemeden ayağa kalktım. Onu kolundan tuttum ve onu kanepeye fırlattım, 

"Ne yapıyorsun Aşkim bekle.... lütfen....” dedi korku ve yalvarma sesinden açıkça belli olurken

"Kapa çeneni." dedim, geceliğini kaldırdığım sırılsıklam ıslak bir amı ortaya çıkmıştı, onu ters çevirdim ve aceleyle sikimi amına gömdüm. Onu hiç bu kadar sırılsıklam hissetmemiştim, ıslanmanın ötesindeydi. 

"Sana ne desem bilmiyorum Defne. Sürtük gibi davranmana bayılıyorum." Kıçına daha önce hiç olmadığı kadar sert bir tokat attım. Yüksek sesle inledi, 

"Aah aşkım! Ah hayır! Üzgünüm!" 

"Onun büyük sikiyle oynamayı sevdin mi, seni küçük sürtük?" Kalçalarına öfkeyle vurdum. 

"Ohhh! Hayır! Nasıl?" Defne yüzünü yastıklara gömdü. Utançtan şaşkına dönmüştü, benim söylediklerim kafasını karıştırmıştı, ama amı ıslaklığıyla her şeyi anlatıyordu. Sert bir şekilde titremeye başladı, amının şiddetle kasıldığını hissedebiliyordum, daha önce tecrübe etmediğim şekilde boşalıyordu. Kafasını, kanepe yastığına gömüp çığlık atıyordu. Onun orgazmını görmek kendi patlamama neden oldu ve ben de spermlerimi onun içine ve sırtına boşaltıyordum. Bir süre üst üste kalıp nefesimizi düzenlemeye çalıştık. Yavaşça birbirimizden ayrılırken ona baktım, 

"Bana ne olduğunu anlat. Bana her şeyi anlat." Kendini toplayarak oturdu. Gergindi hâlâ derin derin nefes alıyordu. 

"Ben... İçeri girip mutfağa geçtim. İlk başta yemekle ilgileniyorduk." Konuşurken kekeledi, 

"Mmmm, mutfakta bana çok sürtünüyordu ve onun sertleştiğini hissedebiliyordum. Uyarılmıştı." utanarak yüzünü kapattı. 

"Sorun değil bebeğim, duymak istiyorum. Söyle bana." 

"Arkamdan geldi ve göğüslerimle oynamaya başladı... Bu... içimde kıpırdanmaya neden olsa da ve ona durmasını söyleyemeyecek kadar utandım."

"Bir şey söyledi mi?" 

"Mmmmm,  önce göğüslerimi sevdiğini ve onlara doyamadığını söyledi..." duraksadı, hatırladığı için açıkça heyecanlanmıştı. 

"Yemekleri hazırlamayı bitirdik. Güveç artık hazırdı. Eve gelmek için ayrılmadan önce beni oturma odasına çekti ve koltuğa oturttu." Kızarmıştı, bunları anlatırken koltuğunda kıpırdandı, 

"Sonra göğüslerimle oynamaya devam etti ve ben orada donup kaldım. Bir saniye durdu ve hızla şortunu indirdi ve penisini çıkardı" Açıklanamaz bir şekilde tekrar sertleşmeye başladım - onun her kelimesine takılıp kalıyordum. Defne gözleri benimkilerden kaçıyordu, 

"Bunu sevip sevmediğimi sordu." Boğazım aniden kurudu, 

"Devam et Aşkım. Ne dedin?" 

"...ben... ona bu kadar büyük olmasına şaşırdığımı söyledim." durakladı 

"Elimi tuttu ve yavaşça yarrağının üstüne getirdi, bana ne oldu bilmiyorum ama ben sadece... Bilmiyorum!" 

"Tamam bebeğim... başka ne oldu?" diye fısıldadım. Dudağını ısırdı, 

"Bana onunla oynamamı ve onu boşaltmamı söyledi..." Duraksadı ve derin bir nefes aldı, 

"Ben de öyle yaptım." 

"Vay anasına." Nefes nefese cevap verdim. 

"Ah bebeğim ne yapıyoruz!? Bu çılgınlık!" Yüzünü ellerinin arasına gömmüştü. Bacaklarını açarak karşılık verdim, ateşli amını açığa çıkardım. Onu nazikçe kanepeye geri ittim ve erkekliğimi kıvrımlarına hizaladım, 

"Nihayet yaramaz bir kız oluyorsun ve bu halinin her saniyesine bayılıyorum!" Dedim içine girerken

Bölüm 7

Birkaç gün daha geçti ve eve geç geldim. Eve girdim, ama Defne’nin, arabası ön girişte olmasına rağmen hiçbir yerde bulunamadı. Ona bir mesaj attım, 

"Neredesin?" Birkaç saniye geçti ve 

"Yaramazlık" diye bir yanıt aldım, mesaj gülen bir yüzle göz kırpan emoji ile bitiyordu. Kan basıncım bir anda yükseldi, Namık’ın evine bakmaya çalıştım ama pek bir şey seçemedim. 

"Ne yapıyorsun?" Yanıtladım. Odanın içinde volta attım, bir dakika geçti ve sonra bir mesaj aldım. Telefondan çekilen küçük bir videoydu, benim için herhangi bir pornodan daha tahrik ediciydi. Karım Namık’ın kocaman yarrağını aşağı yukarı öpüyordu, dudakları ile onun organına sarıyor ve elinden geldiğince ağzına içine almaya çalışıyordu. Küçük görünen elleri ile de ağır toplarına masaj yapıyordu. Emme sesleri beni zirveye taşımıştı Hemen kendimi kanepeye attım. Karım komşumuzun yarrağını ağzına alırken Namık’ın sesini duydum, 

"Mmm. Evet bebeğim. Em onu." Namım telefonunu önlerinde tutuyormuş gibi görünüyordu, ama sahip olduğum tek görüş onun büyük siki, karımın ona zevk veren yüzü, dudakları ve dili. Bir an durdu, kameraya baktı ve pis pis gülümsedi. Daha sonra onun kocaman aletine ıslak öpücükler kondurmaya başladı. 

" İşte bu... Ona bu koca yarrağı ne kadar sevdiğini göster." Bir kıkırdama duydum ve sonra video durdu. Hemen tekrar oynattım ve kucağıma boşalmadan önce ikinci izlemem sadece birkaç saniye sürdü. 

"Seni görmem gerek." Ona acilen mesaj attım. Birkaç dakika ve ardından bir cevap, 

"Bir dakika içinde evde olacağım, şu an boşalmak üzere." İnledim, kanepeye yaslandım, sanki anlık bir transa girmiş gibi tuhaf bir rahatlama dalgası beni ele geçirdi. Tam uykuya dalacakken sürgülü kapı açıldı. Defne yine dağılmış şekilde  içeri girdi, ama bu sefer yeterince giyinik değildi. Aslında hala sabah giydiği elbisenin içindeydi ama ruju dağılmıştı. Aşağı baktı ve açıktaki sikimi ve etrafa püskürttüğüm spermleri gördü. 

"Yani... Sanırım videoyu beğendin?" Ona baktım ama sadece başımla onaylayabildim. Gülümseyerek tekrar kıkırdadı, 

"Gidip dişlerimi fırçalamam lazım bebeğim, çok boşaldı." Onun güzel kıçına merdivenlerden yukarı çıkarken bakıyordum.

Bölüm 8

Bunun devamı olacağına dair içimde bir his vardı ve bir sonraki Pazar günü, kaçınılmaz olarak gerçekleşti. Pazar her zamanki gibi normal başlamıştı. Defne ile havuz başında güneşlenip tembellik yaparken öğleden sonra, Namık elinde içki şişeleri ile aramıza katıldı. O gün Defne havuza sadece bikini altı ile gelmişti. Namık geldiğinde toparlanmamıştı bile. İlk kadehlerimizi içerken sıradan olaylardan konuşmuştuk. Defne ikinci bardaktan sonra sıcakladığını söyleyip havuza atladı. Peşinden de Namık girdi. Havuzda yüzmekten çok birbirlerine su atarak şakalaşıyorlardı. Namık bir ara havuz kenarına gelip içkisini aldığında Defne suya dalıp Namık’ın şortunu aşağı çekmişti. Namık ise bu saldırıya aynı şekilde karşılık verip, Defne’nin yandan bağlamalı mayosunun ipleri çözmüş ve havuzun dışına atmıştı bile. Namık gibi karım da havuzumuzun etrafında çıplaktı. Suyun içinde ve dışında çırılçıplak şakalaşıyorlardı. Namık Defne’ye  bütün öğleden sonra şaka ile karışık iltifatlar yağdırıyordu. 

Defne arada sırada ben şezlongların birine uzanırken yanıma gelip benimle oturmuş, erotik rahatlama hali içinde benimle flört etmişti. Hepimiz içmiştik, Namık’ın ünlü kokteylleri su gibi akmıştı. İnanılmaz derecede tuhaf bir öğleden sonraydı, ama neredeyse tüm süre boyunca umursamaz davranmaya çalıştım, özellikle de ikisinin su yüzeyinin altında sessizce birbirleriyle oynadıklarını fark ettiğimde bile. En azından söylemek gerekirse gerçeküstü bir öğleden sonraydı. 

Bir ara alkol rehaveti ile gözlerimi kapadım. Sonra. Aniden uyandım, geceydi. Başımı salladım, verandaya baktım ve kimseyi göremedim. Yorgun bir şekilde ayağa kalktım, alkol hala vücudumdaydı. İlk başta tamamen sessizlik vardı, ama bu hemen uzaktan bir inilti tarafından kesildi. Boğuktu, ama onun karım olduğundan emindim. 

Panikledim, nereden geldiğini bilmiyordum. Eve koştum, onu aradım. Oturma odasında değildi. Merdivenlerden yukarı yatak odamıza çıktım. Orada değildi, neden olsun ki? Bir an karanlık odanın kapısında durdum ve tam gitmek üzere dönerken onları gördüm. 

Yatak odamız karanlıktı ama pencereden  baktığımda karşı evdeki aydıklıkta onları seçebildim. İkisi de çıplaktı, karım yatağında dört ayak üzerine yayılmıştı. Zevkle inlerken başı geriye dönüktü. Namık onun amını sikerken, göğüsleri ileri geri sallanıyordu. İtişleri sert ve güçlüydü. İri elleri karımın seksi, narin belini sıkıca kavramıştı. Her ikisi de, sanki saatlerce sikişmişler gibi, terli idi.

Yatağımızın kenarına çöktüm, sanki bir fırtına bir anda beni yere sermişti. Vücudumda dönen duyguların kokteyli bunaltıcıydı, ama hepsine hakim olan uyarılmaydı. Sikimi açığa çıkardım ama fiziksel dokunuş olmadan bile patlamaya yakın olduğum için dokunmaya cesaret edemedim.

Onu hiç böyle görmemiştim, hiç böyle duymamıştım, aradaki mesafeye rağmen iniltileri inanılmazdı. Defnenin parmaklarını onun amı kocaman yarrak tarafından sikilirken çarşaflarını tutuyordu, yarrağın her giriş çıkışında çığlık atıyordu. Kadınlığının içindekinin benim hiç olmadığım bölgelerine ulaştığını o anda anladım. 

Birden çenemin açık olduğunu fark ettim. Namık uzanıp onun göğüslerini tutarken, onu düzerken onu kendine çekerken onları izledim.

"Oo bebeğim beğendin mi?" dedi Namık. Onları zar zor duyabiliyordum, 

"Bayıldım." eşim cevap verdi.

Yavaşladı, sikini içinden çekip Defne’yi döndürerek, sırtüstü yatırdı. Amcığı şişmiş, sırılsıklam görünüyordu. Pırıldayan amın şeffaf ve beyazımsı kadınlık salgıları ile kaplıydı. Defne'nin kadınsı özünü daha önce bu kadar olduğunu hiç görmemiştim.

Namık eğildi ve onun göğüslerini öptü ve sonra da yarrağını Defne’nin amına hizalarken ağzını. Namık, yarrağı yavaşça karımın içinde kaybolmaya başlamıştı. Kalın şaftı onu açarken, sırılsıklam olan labia'nın etini gerip sararken,  büyülenmiş bir şekilde izledim. Defne’nin amı Namık’ın o kocaman yarrağını sanki içine çekmek istiyordu.

Defne daha derine girmesi için bacaklarını kaldırdı,  Namık yüklenirken yüksek sesle inliyor, güzel ayakları havada kıvranıyordu. Bir kez daha içine pompalamaya başladığında narin ayak parmaklarının kıvrılmasını izledim. Onu alırken onun büyük topları tombul kıçının arkasına tokat atmaya başladı. Defne Namık’a sarılmış, tırnaklarını da sırtına geçirmişti.

Birden odanın karanlığında yüksek sesle çalan telefonumla irkildim. Her nasılsa arayan Defne'ydi.

"Alo?" diye cevap verirken titredim. salak gibi. Telefon elinde bile değildi.

Çok geçmeden telefonun çarşaflarının altında bir yerde olduğunu ve aramanın tesadüfi olduğunu fark ettim.

Sikişmelerinin artık net olan sesleri dayanılacak gibi değildi. Zevk çığlıklarını duyduğumda telefonu hoparlöre yanıma koydum.

"Bana o koca yarrağını ver! Onu seviyorum!", inlemeleri sarhoş ediciydi, gerçek üstüydü.

"Bu sıkı amcığı becermeyi seviyorum bebeğim. Sen yaşayan en seksi şeysin." Homurdanarak demişti Namık.

Defne’nin iniltileri çığlıklara dönüşürken, amı içindeki yarrağın darbeleri ile bedenini orgazma taşıyordu.

"Oh! Oh! Oh! Ah! Sik...! Daha hızlı Evet! Geliyorum.......!!!!" İnlemesi, çığlıkları ortalığı yıkıyordu. Defne’nin bacaklarını Namık’ın beline dolanırken, ayak parmakları kıvrılıp aşağı doğru kilitlenmişti. Hayatının en güçlü orgazmı onu kasıp kavururken vücudu kasılmalar içinde patladı.

Namık da kükredi, cinsel doruğunda Defne’ye katılıyordu. 

"Bebeğim şu dar evli amına boşalacağım!" Büyük taşakları kasıldı, tüm spermlerini karımın  rahminin derinliklerine salıyordu.

Tutkuyla kucaklaşıp öpüştüler, sonunda yuvarlanıp yan yana yattılar. Namık’ın devasa organı şimdi bacağı boyunca gevşek ve geniş bir şekilde uzanıyor. Karım derin bir nefes alıyordu. Elini karnına koydu, kıkırdadı, genişçe gülümsedi.

"Sanırım o evli amcığı biraz genişlettim. Üzgünüm Beğendin mi?" dedi Namık

Seks sonrası rahatlamayla  güldü, Defne 

"Beğendim mi? Böyle boşalabileceğimi bile bilmiyordum... Bu büyük yarrakların asla böyle bir zevk vereceğini bilmezdim." Elini Namık’ın yarrağı üzerine koydu ve rahatlamış haldeyken nazikçe okşadı.

Namık gülümsedi, eğildi ve onu tekrar öptü, 

"Bu yüzden komşu komşunun külüne muhtaç derler bebeğim. Seni durmadan sikeceğim Defne hanım Şimdi..." durdu, kıçına tokat attı. 

"Muhtemelen kocana geri dönmelisin."

Birdenbire kendime geldim. Etrafıma baktığımda her tarafa boşaldığını fark ettim. Kasıklarıma bakarak fırladım.

 

Sonraki Bölüm.....