Cuckold etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cuckold etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Karım Ebruyu Ne Kadar Tanıyorum 6

 

(Önceki Bölümler)

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 3 

Bölüm 4

Bölüm 5

 

Bölüm 6


EBRU YÖNETİM KURULU İLE TANIŞIYOR


Eşim Ebru'nun koleksiyonundaki bir sonraki kart 21/07/ tarihliydi.


Hemen açıp çalıştırdım.


Anında görüntü belirdi. Kamera bir konferans salonuna kurulmuştu. Konferans masasının başında Murat vardı. Yanında Murat'ın ikiz kardeşi olabilecek bir kişi vardı. Baktıkça masada altı kişi daha saydım. Hepsi iri yapılı, asık suratlı Kürt erkeklerine benziyordu.


Ebru odaya gireken kamera da onu takip etti. Anladığım kadarıyla kameramanla birlikte dokuz erkek karımı sikmek üzereydi. O sabah işe giderken üzerinde olmadığına emin olduğum bir kıyafet vardı, çünkü olsaydı evden çıkmasına asla izin veremezdim.


Üstü parlak, kırmızı, lateks tipi askısız bir üsttü. Göğüslerini neredeyse hiç örtmüyordu ve fazlasıyla tenini sergiliyordu. Belli ki sütyen giymemişti. Deri ya da lateks etek kalçalarını sıkıca sarıyordu. Kıçını neredeyse hiç örtmüyordu ve biraz eğildiğinde bile külotunu görebiliyordunuz. Jartiyer kemeriyle tutturulmuş kırmızı çorapları ve 10 santimlik topuklu deri ayakkabıları vardı. Ona bakarken neredeyse pantolonuma boşalıyordum ve o da odadaki erkekler üzerinde aynı etkiyi yaratıyordu.


Makyajı parlaktı ve dudakları kan kırmızısıydı, sanki sik emmeye hazır gibi görünüyorlardı. Gözleri koyu tonluydu ve saçları omuzlarına kadar dümdüzdü. Tek kelimeyle büyüleyici görünüyordu.


Ebru Murat'a doğru yürüdü, elini pantolonunun üzerinden sikinin üzerine koydu ve şöyle dedi


"Merhaba tatlım," dedi ve onu dudaklarından tutkuyla öptü. Elleri doğrudan Ebru'nun kıçına gitti, eteğini kaldırdı, ön tarafa doğru ilerledi ve amını okşamaya başladı. Ebru coşkuyla inlemeye başlamıştı.


"Ebru, seni şirketin yönetim kurulu üyeleriyle tanıştırmak istiyorum. Bu yanımdaki de benim ikiz kardeşim Hakkı. (Demek haklıymışım!) Onun yanında Osman, Tuncay, Kemal, Abdullah, Yusuf, Ali ve kameranın arkasında da küçük kardeşim Mehmet var. Beyler, bu benim yeni Kişisel Asistanım Ebru."


Onlar Ebru'ya merhaba derken Ebru da onları ıslak ıslak öpüyor ve pantolonlarındaki şişkinlikleri okşuyordu. Masanın etrafına geldiğinde göğüs uçları açıkça görülüyordu.


"Şimdi güzelim, arkadaşlarımıza biraz sunum yap!" dedi Murat.


Odanın köşesindeki müzik setine döndü ve bir dans müziği açtı. Hakkı, Ebru'nun masaya çıkmasına yardım etti ve Ebru dans etmeye başladı. Sanki yıllardır masalarda dans ediyormuş gibiydi. Sırayla her erkeğin önünde dans etti. Onu cesaretlendirmek için bağırıyorlardı. 

" Memeleri aç", " Amcığını göster orospu" gibi sözler salonda yankılanıyordu.


Ebru memeleriyle oynamaya başlayınca sessizleştiler. Edepsizce okşuyordu göğüslerini. Ardından üstünü çıkarmaya başladı. Yavaş yavaş, sonunda güzel göğüslerini gruba göstermek için üstünü tamamen açtı. Meme uçlarını parmaklarının arasından yakaladı ve büküp gerçekten sertçe çekiştirdi. Acı hissedip hissetmediğini anlayamıyordum. Hayatının en güzel anlarını yaşıyormuş gibi görünüyordu.


Birden ellerini indirdi ve eteğinin ve külotunun üzerinden amını okşadı. Sonra eteğinin düğmesini ve fermuarını açmak için arkasına uzandı. Bir anda eteği yere düştü.


Kendisiyle oynamaya devam ediyordu. Külotunun içine uzandı ve iki  parmağını ıslak amına soktu. Bu bir süre devam etti, sonra külotunu indirdi. Şu anda giydiği tek şey kırmızı çorapları ve jartiyeriydi.


Elleri doğrudan amına geri döndü. İnliyordu. Patronu Murat ona büyükçe bir dildo uzattı. Ebru aldığı dildoyu hemen yarısına kadar içine soktu. Çok geçmeden orgazm öncesinin hazzıyla inlemeye başlamıştı. Sonra ani ve keskin bir çığlıkla adeta bir buhar makinesi gibi boşalmaya başladı.


Sakinleştiğinde, yapay penisi amından çıkardı ve diliyle temizlemeye başladı. O yapay penisi bir profesyonel gibi boğazının derinliklerine kadar emiyordu. 

Seyircilerin karımın olağanüstü performansından etkilendiğini görebiliyordum. Bu arada hepsi çırılçıplak soyunmuştu. Kendi aralarında küfürle konuşurken gözleri ile biraz sonra yarraklarını sokacakları karımın deliklerine kilitlenmişti.


Karımın önünde bir dizi kocaman, neredeyse arap yarrağı gibi kara sikler sıralanmıştı. Görünüşe göre hepsi Murat kadar büyüktü, yaklaşık 20 santim. Ben hiç böyle bir grup aleti görmemiştim. Karımın da gördüğünü sanmıyorum ama kesinlikle onlarla eğlenmeye hazır görünüyordu.


Murat masanın üzerine çıktı, karımı dört ayak üzerine diz çöktürdü ve arkadan sikini karımın amına soktu. İkiz kardeşi Hakkı da sikini karımın kıpkırmızı dudaklarına sokmakta hiç gecikmedi. Her iki adam da ilk boşalacak kişi olmaya çalışıyor gibiydi. Hakkı kazandı çünkü karım hepsini yutmak için çabalarken döllerinin yüzüne fışkırdığını görüyordum. Patronu da çok gecikmemiş, Ebru'nun güzel amcığına büyük bir anırarak boşalmıştı.


Diğer erkekler ilk sıranın kendilerine gelmesini sabırla bekliyorlardı ama sıra onlara geldiğinde karımın dar amcığı yarraklarını sıkıca sarmasından dolayı, onlar da kısa sürede boşalmışlardı. Çok geçmeden Ebru'nun güzel yüzü dört erkeğin spermleriyle kaplanırken, diğer dördü de döllerini Ebru'nun amına boşaltmıştı.


Erkeklerin işi bittiğinde Ebru rahatlayıp kendini temizlemeye başladı. Amından büyük avuçlar dolusu döl alıp eliyle yaladı. Yeterince temizlendiğinde yüzünü de silmeye başladı.


Murat, "Artık bir aile sikişinin vakti geldi. Hakkı sen masaya sırt üstü yat, Ebru sen de onun sikinin üstüne otur. Mehmet, sen de buraya çık ve sakso çek. Ben de şimdi senin o taş gibi götünü sikeceğim."


Kardeşler de aynen öyle yaptılar. Murat sikini Ebru'nun götüne soktuğunda onu ikiye bölecek sandım ama Ebru aldırış etmiyor gibiydi. Sadece yavaş olmasını rica etmişti.


Murat yavaş yavaş ama emin adımlarla o güzelim götüne soktu. Ebru Mehmet'in sikini emerken inliyor ve ritimleri arttıkça Hakkı'nın sikinin üzerinde aşağı yukarı sallanıyordu. Bir süre böyle gidince izleyen erkeklerin sikleri de hareketlenmişti.


Sonunda Murat Ebru'nun götüne girdi ve hemen ardından kardeşleri geldi. Murat sikini Ebru'nun götünden çıkarır çıkarmaz, diğer direktörlerden biri onun yerini alıyordu. Kendisi de boşalana kadar Ebru'nun götünü sikti. Sonra diğerleri teker teker güzel karımın götünü siktiler.


Karım bu süreçte sürekli orgazm halindeydi. Seans onun için tek ve uzun bir orgazma dönüşmüştü. Adamlar sonunda onu sikmeyi bıraktıklarında ayağa kalkamıyordu. Murat kameraya doğru yürüyüp onu kapatırken karım orada öylece yatıyordu.

 

Karım Ebruyu Ne Kadar Tanıyorum 3

(Önceki Bölümler)

Bölüm 1

Bölüm 2 

Bölüm 3

Birkaç Hafta Sonra:


Evli bir çift olarak ilk birkaç haftamız boyunca hayat nispeten normal bir şekilde devam etmişti. Çok güzel bir balayı haftası geçirmiştik. Seks hayatımız muhteşem sayılmazsa da iyi gidiyordu. Evlendiğimiz gece olduğu gibi Ebru beni hiçbir zaman onunla sevişmem için zorlamıyordu. Hatta evlenmeden önceki gece onu 20 erkekle birlikte grup seks yaparken görmeden önceki beklentilerime tamamen uyuyordu. Tabii onun grup seksini izledikten sonra benim algılarım ve beklentilerim değişmişti. Ebru’nun mutlu olduğu bir tarz vardı. Belki mahalle baskısından belki de benden çekindiğinden arzularını bana göstermiyor olabilirdi. 


Benim işim, istersem ya da ihtiyaç duyarsam geç saatlere kadar çalışabileceğim bir işti. Evliliğimizin ilk birkaç haftasında iyi kocayı oynamaya çalışarak çalışmamayı tercih etmiştim. Sonra kendi kendime, geç saatlere kadar çalışıp Ebru'ya istediğim gibi bir şehveş olma şansı verebileceğimi düşünmeye başladım. 

Hayatımız güzeldi ama giderek sıradanlaşıyor, sıkıcı bir hal alıyordu. Haftada birkaç kez sevişiyorduk ve hepsi bu kadardı. Düğün gecemizdeki gibi ateşli bir şeyler olmuyordu. 


Sonunda bu konuda bir şeyler yapmaya karar verdim.


Düzenli olarak geç saatlere kadar çalışmaya başladım. Bu süreçte Ebru haftada üç kez geç saatlere kadar çalışmama alışmaya başlamıştı bile. 

Bir gün bir şehir dışında bir toplantıya katılmam gerektiğini söyledim. Aslında ümidim, ben yokken birkaç erkekle sikişme fırsatını yakalamasıydı. Onu gizlice izleyebilmek için iki gün boyunca işten uzak kalmak için plan yaptığımı bilmiyordu.


İşim Telekom endüstrisiyle ilgili, dolayısıyla en yeni teknolojik cihazları bizzat tanıma fırsatım oluyordu. Özellikle yeni çıkan küçük boyutlu dijital kameraları çok beğeniyordum. Bu kameralar düşündüğüm şey için biçilmiş kaftandı.


Evimize bu kameralardan üç tane kurdum: bir tanesi salonda, bir tanesi aile odasında ve bir tanesi de yatak odamızda. Olup biten her şeyi yakalayacaklardı. Böylece ben de güzel şehveş karımın, Ebru'nun kendi videosuna sahip olacaktım.


Gideceğim sabah karım Ebru bana karşı çok ilgiliydi, ben ayrılmadan önce öpüşüp koklaştık. Çok azgın olduğunu anlamıştım, yani bir şeyler çeviriyordu. Evin önüne kadar beni yolcu etti. İstanbul’un dışında kalan müstakil evlerin olduğu bir muhitte yaşıyorduk. Arabayla uzaklaşır uzaklaşmaz Ebru'nun tekrar eve girdiğini gördüm. Hızlıca evimizin yakınındaki otoparka gittim ve arka sokaktan evimize doğru yürüdüm.


Eve geldiğimde kapının önünde hiç araba yoktu, ben de gizlice kapının önünden geçip evin yanından aşağı indim. Penceremizden içeri baktığımda uzun süre unutamayacağım bir manzarayla karşılaştım.


Ebru siyah iç çamaşırlarını çoktan giymişti bile. Straplez siyah push up sütyenini, şeffaf siyah çoraplarını ve askılı kemerini giymişti. Bacaklarını açmış yatağımızda uzanıyordu ve seks oyuncağımız olan vibratör o sulu amcığına girip çıkıyordu. Diğer eliyle göğüslerini sıkıştıkları yerden çıkarttı ve vibratörü kullanarak kendini tatmin ederken diliyle göğüs uçlarını okşadı.


Her ne kadar ben bir şey duyamasam da, sokuşları gittikçe daha çılgınca bir hal alıyordu, ta ki tüm komşuların duymamasına şaşırdığım o müthiş çığlığı atana kadar. O esnada vibratörü tutan elinin üzerine boşalmıştı. Sonra bu eli ağzına götürüp kokladı ve yalayarak temizledi. Her zerresinden zevk almış gibi görünüyordu zira sonrasında üç parmağını amına soktu ve bir avuç dolusu kendi suyunu ağzına götürüp şehvetle yaladı.


Kaya gibi sertleşmiştim ve rahatlamaya ihtiyacım vardı. Sikimi çıkarıp kendimi okşamaya başladım. Neyse ki bulunduğum yer evin bahçesini saran ağaçlar nedeniyle komşularımızın meraklı bakışlarından uzakta kalıyordu. Ebru'yu orgazm sonrası mutluluk içinde rahatlarken izlemek, çabucak boşalmama yetmişti.


O günün böyle bir gün olacağını bildiğim için kameralarımın harekete duyarlı çalıştırma düğmesini 'açık' konuma getirmiştim. Çok geçmeden evimizin önüne bir arabanın geldiğini ve kapıların çarpıldığını işittim. Birden fazla kapanan kapı sesi duymam, karımın birden fazla erkek tarafından ziyaret edildiği anlamına geldiği için ürpermeme neden oldu.


Salonun penceresinden içeri baktım. Düğün gecemizde onu sikmiş olan dört adamdan üçünü ve sürpriz bir şekilde bir kadını gördüm. İnce topuklu, yüksek deri çizmeler, kısa deri mini etek, altında siyah çoraplar ve jartiyer kemeriyle ölümcül bir kıyafet giymişti. Göğüsleri, neredeyse sadece mendil büyüklüğünde, üst denebilecek bir kumaş parçasıyla kapatılmıştı. Bunun altında askısız bir push-up sütyen vardı.


Açıkçası ilgisini çekmesine rağmen karım şaşırmıştı. Ancak bu nefis sarışın yaratık doğrudan Ebru'ya doğru yürüyüp onu ateşli bir şekilde öptüğünde tüm inisiyatifi kaybetmişti. Ebru'nun önce gerildiğini sonra da aynı şekilde öpücüğe karşılık verdiğini görüyordum. Hemen hemen her erkek gibi, görmeyi en çok sevdiğim şey iki kadının tutkuyla öpüşmeleriydi.


Küçük siyah elbisesini giymiş olan Ebru, hepsi de kaslı atletler gibi yapılı olan üç adam onun muhteşem göğüsleri, güzel poposu ve sırılsıklam amcığıyla oynarken ellerin üzerinde dolaştığını hissetmişti. Elbisesini ve sütyenini çıkardıklarında zevk içinde kıvranıyordu. Adamlardan biri onları yakalayıp birer kurşun gibi olan meme uçlarını öpmeye ve emmeye başlayana kadar göğüsleri serbestçe sallanıyordu.


Gizemli kadın eğlenceyi seyretmek için geri çekilirken üç yarak birden hazır hale gelmişti.


Ebru halının üzerine sırt üstü uzandı ve dizlerini ayırarak şöyle dedi,


"MMmmm....Şimdi sik beni. Ahhhh.....Bu yarakların hepsini amımda..... götümde ve ağzımda istiyorum."


Yaklaşık 19 cm'lik yarağı olan ilk adam Ebru'nun üzerine uzandı ve tek hamlede yarağını Ebru'nun amcığına sokuverdi.


"OHHHHHHH.........Ahhhhhhhh......" diye bağırdı Ebru.


" Siz ikiniz hadi, ağzım biraz bomboş şu anda."


Diğer ikisi mesajı almış ve başının iki yanına diz çökmüşlerdi. Karım Ebru önce bir siki, sonra diğerini emmeye başladı. Bir ara ikisini de aynı anda ağzına aldı. Bir süre bu şekilde sakso çekerek sikildi.


Sonra da ağzındaki yarrağı çıkarıp ,


" Götümden sikilmem için birisine ihtiyacım var. Lütfen, ikinizden biri beni götümden siksin."


Ebru küçük bir düzenlemeyle siklerden birinin üzerine oturup kıçının yanaklarını ayırdı, bu sayede diğer yarağı götüne alabilecekti. Üçüncü yarak da tekrar ağzına girdi. Güzel bir ritimle sikilirken, gerçekten zevk almaya başlamıştı Ebru. Ancak kısa süre sonra orgazm anını hissetmeye başlamıştı. Ağzında bir sik varken tek duyduğum boğuk bir inlemesiydi. Sırtını kamburlaştırdı ve sonra adeta bir yağmur gibi boşalmaya başladı. Yatak çarşaflarımız ıslanmıştı bile. Orgazmı sona erdiğinde amını siken adamın da aynı anda boşaldığını fark ettim. Kısa bir süre sonra, ağzındaki adam da gerilip döllerini güzel karımın boğazından aşağı püskürtmeye başladı. Götündeki adamın hamleleri kısalıp hızlanınca onunkiler de Ebru'nun içine doldu. Üç adam karımın üzerinden yuvarlanırken, diğer kadın da gürültülü bir şekilde bağırarak orgazm oldu.


Ebru bacaklarını iki yana açmış sırtüstü yatıyordu. Amından ve götünden döller akıyordu. Döller çenesinden aşağıya ve göğüslerine de damlıyordu. Diğer kadın yüzünde arzulu bir ifadeyle ona bakıyordu.


" Temizlenmek istiyor gibi görünüyorsun," dedi karıma doğru yürürken.


Karımın yanına geldiğinde dört ayak üzerine çöktü ve yüzünü karımın amına doğru indirdi. Ebru haykırarak orgazma ulaşana kadar onu yalayarak emdi.


Kadın vücudunda gezinip ona tutkulu bir şekilde öpücük kondururken, "Bu harikaydı," diyordu.


Bir saat gibi gelen bir süre boyunca öpüştüler. Öpüşürken elleriyle birbirlerinin vücutlarını keşfediyorlardı. Ebru yeni kankasının arkasına uzandı ve sütyenini çözdü. Sütyen, üzerindeki kıyafetle birlikte çıkmıştı. Karımın (kendi göğüsleri dışında!) ilk kez dokunduğu göğüsleri okşamasını izledim. Sert meme uçlarıyla oynadı ve sonunda öpüşmelerini kesti. Daha sonra öpücüklerini arkadaşının omzundan ve göğsünden aşağı doğru takip etti, ta ki her gün yaptığı gibi o güzel meme uçlarını öpüp emene kadar.


Arkadaşı Ebru'nun omuzlarına nazikçe aşağı doğru baskı uyguladı, böylece karnından aşağı, göbek deliğinin etrafından ve tamamen traşlı bir amcığa ulaşana kadar öpücükler kondurdu. Durdu, arkasına yaslandı ve saldırmak üzere olduğu şeye iyice baktı, rüya gibi bir sesle şöyle dedi


"Bunu daha önce hiç yapmadım" diyerek sanki yıllardır yapıyormuş gibi hemen girişti.


Bir süre arkadaşının amcığı üzerinde kaldı, derken diğer kadından bir fısıltı yükseldi. Bunun üzerine Ebru durdu ve arkadaşının altına sırt üstü yatmasına izin verdi. İki kadın, karım ve arkadaşı, daha sonra birbirlerine 69 yapmaya başladılar. İnlemelerine ve çılgınca hareketlerine bakılırsa oldukça da iyiydiler!


Erkekler izlerken tekrar sertleşmişlerdi. Her iki kadın da orgazma doğru ilerliyordu ve yalama daha da hızlandı ve sertleşti. Ebru arkasını döndü ve tekrar boşalırken amını arkadaşının yüzüne gömdü. Aynı anda arkadaşı da orgazm olurken Ebru'nun başını amına dayamıştı.


Ebru yavaşça arkadaşının üzerinden kalkarken, erkekler tekrar işi devraldılar. Tekrar sikişmeye hazırdılar. (O ateşli lezbiyen 69'dan sonra ben de hazırdım!)


Bir kez daha karımın götüne, amına ve ağzına birer yarak girmişti. Bundan zevk alıyor gibi görünse de, hareketleri o kadar çılgınca değildi. O yaraklara bütün gücüyle gömüldü ve sakso çekti ve sonunda üç adam da teker teker boşaldı. Sanırım bu sefer Ebru boşalamamıştı.


Kısa bir süre sonra üç adam evden ayrılmaya hazırlandılar. Sonradan tekrar geleceklerini söylediler. Saatime baktım. Öğle yemeği vakti bile değildi.


Sadece iki kadın vardı. Ebru kadının gözlerinin içine bakarak onu duygulu bir şekilde öpüyordu, sertçe!


"Bu sefer tadına doğru düzgün bakmak istiyorum" dedi.


Ardından kız arkadaşını güzel yüzünün her yerinden yumuşakça öperek okşadı. Yavaşça omuzlarına ve göğüslerine doğru ilerledi.


"Göğüslerin çok güzel, Sema. Onları saatlerce öpebilirim."


(Demek adı buydu, Sema.)


"Peki neden yapmıyorsun fıstık? Benim gitmem gereken bir yer yok."


Zaten Ebru da aynen öyle yapıyordu. Bütün hüneriyle yalayıp öpüyor ve emiyordu. Ebru bir süre o tatlı göğüsleri emdikten sonra yavaşça aşağıya, Sema'nın kılsız amcığına doğru kaydı.


"Senin şu tüysüz amcığının görüntüsüne bayılıyorum Sema. Bunu yaptığımda bir şey fark ediyor mu?"


Ebru dilini Sema'nın içine sokabildiği kadar soktu. Sema'nın nefesi kesildi ve şöyle dedi,


"Oh, siktir, çok güzel bir his."


Ebru, Sema aniden kalçalarını sallayıp çığlık atana kadar oral saldırısına devam etti,


"Ohhhhh.....Boşalıyorum SİKTİR...... sakın durma...... boşalıyorum."


Çırpınması bittiğinde Ebru Sema'nın yüzünü ellerinin arasına alarak ona kocaman bir öpücük kondurdu.


Ben yine pantolonumun içine boşalmıştım ve kendimi çok zorlanmış gibi hissediyordum. Kendime gelmek için zamana ihtiyacım vardı. Güzel karım Ebru ve kız arkadaşı Sema'yı yavaşça öpüşürken ve birbirlerini okşarken bıraktım.


Tek düşünebildiğim "Umarım kamera devamını çeker" oldu.


Ama bu başka bir hikâye.....

 

 Sonraki Bölüm...

Karım Ebruyu Ne Kadar Tanıyorum 2

 
(Önceki Bölümler)

Bölüm 1


Bölüm 2


Düğün Günümüz


Düğün günümüzde, bugünün ilginç bir gün olacağına dair içimde tuhaf bir hisle uyanmıştım (ve sadece düğünden bahsetmediğimi anlamışsınızdır.). 

Hemen kalkıp giyindim.O gün yapacak çok işim vardı. 


İlk olarak düğünümüzün yapılacağı mekanı ziyaret etmeye karar verdim. Salona vardığımda görevliler oradaydı biraz dolaşıp organizasyon ile ilgili bilgi aldıktan sonra, o gece nerede üstümüzü değiştireceğimizi göstermelerinii rica ettim.


Bana şık bir şekilde dekore edilmiş geniş bir oda gösterildi. Odanın tahmin ettiğimden güzel olduğunu düşünüyordum. Ama benim orayı kullanmayacağımı söyleyerek, bana nerede üstümü değiştireceğim söylendi. 

Şaşırmıştım tabi. Tamamen farklı bir odaydı. 


Nedenini sorduğumda, müstakbel eşim Ebru'nun o sabah arayıp böyle bir şey talep ettiğini söylediler. O gece gideceğimiz yere vardığımızda bana sürpriz yapmak istediğini söylemiş.


Teşekkür ederek oradan ayrıldım. 


O odada neler olacağını üç aşağı beş yukarı tahmin ediyordum. Bunları düşünmem bile sikimi hareketlendirmişti. Şimdi ise ihtiyacım olan tek şey müstakbel karımın odasını görünmeden izleyebileceğim bir yer bulmaktı. Uygun yeri bulmak beklediğimden daha kolay oldu. Alandaki düğün salonunun yanından geçen yola açılan küçük bir pencere vardı. Ebru'nun üstünü değiştirdiği odaya geri geri girdim ve pencerenin odanın göze çarpmayan bir köşesinde olduğunu fark ettim. Perdeleri hafifçe araladım, tabii ki sadece içeriyi görebilecek kadar.


Akşam güzel bir düğün oldu. Herkes çok eğleniyordu. Alkol su gibi akarken insanlar etrafta gülümseyerek dolaşıyordu. 


Eşim Ebru ışıl ışıl görünüyordu. Ben ise ona bakarken, amının ve götünün önceki geceden kalan döllerle dolu olup olmadığını merak ediyordum. Bunu düşünmek bile sertleşmeme neden oluyordu!


Nikâh merasimi bittikten sonra düğün faslına geçtik. Ebru herkesin ilgi odağıydı (tıpkı dün gece olduğu gibi). Çok güzel görünüyordu ve ona bakarken bile dizlerimin bağı çözülüyordu.


Nihayet beklediğim ana yaklaşmıştık ve ayrılmanın vakti gelmişti. Misafirlerimiz ile vedalaşıp, üstümüzü değiştirmeye gittik. Ben odama geçip rekor sürede üstümü değiştirdim. Dışarı çıkıp Ebru'nun odasına doğru açılan pencereye yöneldim. 


Beni karşılayan manzara inanılmazdı. Çiçeği burnunda karım dün geceki partideki erkeklerden birinin önünde diz çökmüştü. Gelinliğini çıkarmış ve göğüslerini seksi şekilde yukarı kaldıran saten bir büstiyer giymişti. Bu giysiye jartiyerlerle tutturulmuş beyaz çoraplar kombinlenmişti. Ayağında ise yüksek topuklu beyaz ayakkabıları vardı. Külotu ise, hiçbir yerde görünmüyordu.


Karımın küçük ağzı adamın sikinin etrafına sarılmıştı ve var gücüyle emiyordu. Yanaklarının hareketinden ağzındaki yarrağı nasıl vakumladığı açıkça belli oluyordu. Karımın eli çılgınca kendi amcığıyla oynuyordu ve orgazm olmak üzereydi. Neler olduğunu duyamıyordum ama kasılmalarından boşalmak üzere olduğu çok belliydi, hem de oldukça şiddetli bir şekilde. Ben manzarayı izlerken kaya gibi sertleşmiştim, bu yüzden orta karar sikimi çıkarıp otuz bir çekmeye başladım.


Ebru titreyerek boşalınca sakso çekmeyi bıraktı. Ebru yaladığı adamın sikini eline alıp aşağı yukarı sallarken ona bir şeyler söyledi. Adam büstiyerini indirip meme uçlarıyla oynamaya başladı. 


Karım yeniden azmaya başlamıştı bile. 

Benim sevgili muhafazakar görünümlü karım nefromanyak olabilir miydi?


Adamı yalamaya ve vakumlamaya devam etti. Adam aniden ağzından çekilip göğüslerinin üzerine boşalmaya başladı. Ebru, adamın ilk boşalmaları bitttiğinde  sikinin ucundan sızan son spermi de emdi ve ardından adamın spermini memelerinin her yerine sürterek meme uçlarının tamamının dölle kaplanması için eliyle üzerine fışkıran dölleri yaymaya başlamıştı.


Bu arada adama bir şeyler söylüyordu. Ne yazık ki duyamıyordum..


Kapı bir anda açılınca diğer üç adam da geldi. Ebru onları gördüğünde biraz sonra 3 yarrak tarafından sikileceğinin mutluluğu ile gülümsediğini görmüştüm. Vakitleri yoktu karım Ebru gelen adamları yönlendirerek nasıl sikilmek istediğini organize ediyordu. Adamları birer oyuncak gibi kullanıyordu. Seks oyuncakları...

Dün gece yaptığı gibi, güzel Ebru'm bir yarrağın üzerine oturup diğerini ağzına, üçüncüsünü de götüne soktu. Kısa sürede ritmi tutturdular ve Ebru tüm gücüyle hem sikişti hem de oral seks yapıyordu. 


Çılgınca ve hırsla..... 


Bu tempoya partnerlerinin dayanması zordu. Karımın küçün amcığı zaten bir yarrağı sarabilirken götündeki yarrak ile dar olan delikleri i̇yice daralmış olmalıydı.

Amındaki ve götündeki adamlar da boşalmaya başlayınca Ebru orgazmdan inlemeye başladı. Sakso çektiği adam biraz daha uzun süre dayandı ama sonunda o da boşaldı ve Ebru adamın tüm döllerini emerek yuttu. Yutarken hızını alamamış ve döllerinin bir kısmı güzel yüzüne akmıştı. 


Bu sırada ben de boşalmıştım.


Odama dönüp temizlensem iyi olacak diye düşündüm. Pencereden arkamı döndüğümde üzerinde kameranın olduğu sehpayı gördüm.


Odamda hızlıca duş alıp çıktım. Ne göreceğimi merak ederek Ebru'nun odasına doğru yürüdüm. Kapıyı çaldım  "Bir dakika. Neredeyse hazırım." diye seslendi karım.


Kapı açıldığında karşımda dar, kısa siyah bir elbiseyle duruyordu. Göğüs dekoltesi çok açıktı ve elbise o kadar kısaydı ki altındaki siyah jartiyer çoraplarının dantellerini görebiliyordum.


" Muhteşem görünüyorsun sevgilim," dedim. "Hadi bir an önce gidelim."


Onu hemen orada sikmek istiyordum ama otelimize varana kadar beklemenin daha iyi olacağını düşündüm.


Odamıza vardığımızda kapıyı arkamızdan kapattım, onu kollarıma aldım ve tutkuyla öptüm.


"Seni seviyorum Ebru."


Gizliden gizliye biraz önce yüzünde birikenleri düşünüyordum. Aslında başka bir erkeğin dölünü tadıyordum ve bu hiç de umurumda değildi.


"Ben de seni seviyorum sevgilim," diye cevap verdi.


Biz öpüşürken, ben yavaşça elbisesinin fermuarını açtım. O da benim pantolonumu çıkardı. Kısa süre sonra gömleğim de onu takip etti. Öpüşmeyi kestik. Siyah, askısız, push-up sütyeni, çorapları, jartiyer kemeri ve o güne kadar gördüğüm en küçük siyah külotuyla karşımda duruyordu. Büyüleyici görünüyordu.


Tekrar öpüştük. Arkasına uzanıp sütyeninin kancasını açtım.


Sütyeni çıkarırken "Göğüslerine bayılıyorum" dedim.


Öne doğru eğildim ve meme uçlarını öpüp emmeye başladım. Hiç hatırlamadığım kadar serttiler. Sanırım tadına baktığım şeyi düşünüyordu. Evet, öyle olduğunu biliyorum.


Ona yaptığım şeyler hoşuna gidiyordu ve çok geçmeden onu zevkten kıvrandırdım. Birden beni omuzlarımdan aşağı itti. Benden ne yapmamı istediğinden hiç şüphem yoktu. Karnından aşağıya doğru öptüm. Külotuna ulaştığımda onu ağzıma aldım ve dişlerimle aşağı çekmeye başladım. Onun tatlı, güzel kokusuyla doluydum. Elimle külotunu sıyırdım ve döl dolu olduğunu bildiğim amına doğru ilerledim.


Daha önce bir ya da iki kez onu yalamıştım ama bunun tadı hatırladığımdan farklıydı. 


Tabii ki neden olduğunu biliyordum! Onun tatlı am suyu ile tadını net bir şekilde alabildiğim dölün karışımı beni kendimden geçiriyordu. Ebru üzerinde de aynı etkiyi yaratmıştı. Ebru'nun zonklayan klitorisine ulaşıp yaladığımda irkildi ve inlemeye başladı.


"Aaaaahhhhhh, Bebeğim....... Boşalıyorum................ durma.............Ohhhhhh, aaaahhhh, aaaahhh, uuummmmmmm, ooooohhhhhh."


Sonra yüzümde patladı. Ağız dolusu suyunu ve kısa süre önce içine bıraktığı dölleri yuttum.


Aniden ayağa kalkıp onun bedenine doğru ilerledim ve sikimi içine soktum. Tekrar inlemeye başlamıştı. Dilimi ağzına soktum ve onu çılgınca öpmeye başladım. Ağzımdaki suyunu ve spermleri delirmiş gibi emiyordu. Tekrar tekrar kökledim, sonra çağlayarak boşalmaya başladım. 


Ebru yatakta debelenmeye başlamış, inlemeleri şiddetini artırmıştı.


Derken yine orgazmın ve gece boyunca içtiği kokteylerin etkisi ile sızmış gibi yattı.

Kendine getirmeye çalıştım ama sadece yüzünde anlamsız bir sırıtışla orada yatıyordu. 

Bu fırsatı değerlendirerek parmağımla göt deliğini yokladım. Parmağımı götüne kolaylıkla soktuğumda bile hareket etmedi. Parmağımı çektiğimde neden bu kadar kolay içine sokabildiğimi anlamıştım.

Parmağımın üzerinde kocaman bir sperm parçası vardı. 


Ebru o anda uyandı ve "Siktir, bu harikaydı" dedi.


Nihayet uyumaya başladığımda tek düşünebildiğim, "Acaba videoları görebilecek miyim?" idi.

 

 Sonraki Bölüm...

Tek Yapmak Istediğim Izlemek 1

 

Tek Yapmak Istediğim Izlemek


Bölüm 1


Serhat sahil boyunca yürürken ayaklarına değen ince kumların tadını çıkarıyordu. Sahil çok uzundu ama karısı ona konum bildirimi yapmıştı, o yüzden buralarda bir yerde olduğunu biliyordu. Yine de onu bulabilmek için zaman harcamaktan mutluydu. Deniz kenarı, sadece saatler önce geride bıraktığı yoğun şehir hayatıyla çok hoş bir tezat oluşturuyordu. Tüm güzel kadınlara bakmaktan kendini alamıyordu. Genç bir sarışın, uyluklarına oturmuş bir adam tarafından sırtına yağ sürülüyordu. Erkek kesinlikle acele etmiyor, sırtının hiçbir bölgesini yağlıyordu.


Üstsüz olmak plajın normali değildi, ancak birkaç tane üstsüz kadın vardı. Bir grup erkek, üstsüz iki kıza yaklaşırken kızlardan biri örtünmek için hiçbir şey yapmamıştı. Tam tersine, içlerinden biri, onlu yaşlarının sonlarında ya da yirmili yaşlarının başlarında, göğüslerini açmış yatan bir kadındı - erkekler onlara katılınca yana döndü.


Diğeri de Serhat'ın ileride gördüğü bir havlunun üzerinde yüzüstü yatan kumraldı. Yanında iki genç adam vardı, ikisi de ona dönüktü ve yan yatmışlardı. Parlak mor bikini altı dikkatleri poposuna çekiyordu ve Serhat'ta olduğu kadar iki talibinde de işe yaramış görünüyordu. Yüzü kısmen büyük bir güneş gözlüğünün arkasına gizlenmişti ve belki de bu yüzden onu ilk başta tanıyamamıştı. Gördüğü kişinin kendi karısı olduğunu fark edince olduğu yerde kalakaldı.


O anda Serhat'ın kafasını karıştıran üç şey vardı. Öncelikle Betül'ün çalışanlarıyla birlikte plaja gelmeye karar vermesine şaşırmıştı. Elbette bu civarda çok sayıda güzel plaj vardı. Buranın beyaz kumları ve masmavi suları, Betül'ün konferansından sonra kendisiyle buluşmaya gelmesinin nedenlerinden biriydi. Ama Betül çalıştığı şirkette çalışanlarıyla ofis dışında nadiren bir araya gelirdi. Neden burada farklı davranıyordu ki?


Serhat'ın kafasını kurcalayan ikinci şey ise karısının ne giydiği, daha doğrusu ne giymediğiydi. Sık sık çalışanlarıyla profesyonel bir ilişki içinde olduğundan bahsediyordu ve o da karısını pareo ile görmeyi umuyordu. Ama burada bikinisinin üstünü çıkarmıştı. Daha önce gördüğü kızlardan farklı olarak, bikinisinin üstünü göğüs hizasında açmıştı ama yine de göğüslerinin kıvrımları seçilebiliyordu. İki erkek arkadaşının da bunu fark ettiğinden emindi.


Bunları Betül'ün genç satış asistanları Mehmet ve Halil diye hatırladı. Ofisten başka kimse görünmüyordu ama iki genç adamın müdürlerini eğlendirecek çok şey yaptıkları anlaşılıyordu. Önünde açık bir kitap vardı ama görebildiği kadarıyla Betül daha çok çalışanlarıyla ilgileniyordu. Ne konuştuklarını duyamasa da, yaptıkları esprilere güldüğünü defalarca görmüştü.


Serhat'ı şaşırtan üçüncü şey ise kendi tepkisiydi. Belki de ilk başta onu bir yabancı, biraz ilgi görmekten hoşlanan seksi bir kadın sandığı içindi. Ya da belki de üstsüz olduğu içindi. Her ne olursa olsun, bu olağandışı koşullar altında onu gizlice izlemenin garip bir şekilde erotizmle ilgili bir yanı vardı. Kendini bu sahnenin büyüsüne kapılmış bulmuştu. Karısına yaklaşmak yerine, sahilin ilerisindeki küçük bir kafeye doğru ilerledi.


Bir şemsiyenin altında gölgelenerek onu izlemeye devam etti. Onu gözetlemenin dürüst davranmamak olduğunu anlayınca tekrar tekrar yanına gitmeye karar veriyordu. Ancak her seferinde kendini durdurdu. Sadece bir dakika daha, diye kendisini avuttu. Belki de bunun iyi bir fırsat olduğunu düşünüyordu. Seyahatlerinde bazen erkeklerin ona asıldığından bahsetmişti. Bu da o durumlardan biri miydi? Belki de nasıl tepki verdiğini görmek iyi olacaktı. Serhat kendini kıskanç olarak görmüyor, hatta onu bu ilgiden hoşlanması için cesaretlendiriyordu. Muhtemelen bu karısna kendini çekici hissettiriyordu ve biraz masum flörtten zarar gelmezdi. Ama bu ne kadar masumdu? Aklı, Betül'ün böyle bir ilgiden daha önce fark ettiğinden daha fazla hoşlandığını düşündüren son zamanlarda yaptıkları bir konuşmaya sürüklendi.


* * *


Serhat onu bir iş gezisinden sonra havaalanından almıştı ve eve dönerken, uçuş sırasında birden fazla içki içerek zaman geçirdiği belliydi.


"Yolculuk nasıldı?" diye sordu.


"Aynı tas aynı hamam," dedi Betül. "Bir sürü toplantı. Uzun toplantılar."


" Dün akşam yemeğe çıktınız ama, değil mi?"


"Evet, CEO'ları daha sonra beni dışarı çıkarmak için ısrar etti. Başkalarının da geleceğini düşünmüştüm ama sonunda sadece ikimiz vardık."


"İyi vakit geçirdiniz mi?"


"Evet, iyi biri. Gerçi niyetinin tamamen profesyonel olduğundan emin değilim."


Serhat ona manidar bir bakış atmıştı.


"Kötü bir şey olmadı," diye ekledi Betül. "Sadece biraz çapkındı. Gözü başka yerlere kaydı sanırım. Toplantılardan sonra üzerime biraz dekolteli bir şeyler giymiştim, belki ben de yanlış sinyaller veriyordum. Yemekten sonra bir bara gittiğimizde iltifatları daha da arttı."


Onun kendisiyle flört eden başka erkeklerden rahatça bahsettiğini duymak tuhaftı. Serhat daha fazlasını duymak için garip bir istek duyuyordu.


"Oradan sonra bir yere gittiniz mi?" diye üsteledi.


"Birileri gecemle ilgili her şeyi duymaya çok meraklı," diye dalga geçti ve devam etmeden önce bir an durakladı. "Tabii ki onu otel odama geri götürdüm. Sonra da bütün gece seviştik."


Bir kahkaha patlattı.


"Böyle mi düşünüyorsun?" diye sordu.


"Aslında sıkıcı bir şekilde sadık olduğumu bilirsin. Her zaman yaptığım şeyi yaptım. Bay Mavi'yle hayal kurmak için otele tek başıma döndüm."


Bay Mavi vibratörüne taktığı isimdi. Başka biriyle seviştiğini hayal ederken kendini tatmin etmek elbette bunu gerçekten yapmaktan daha uysalcaydı ama fanteziyi kabul etmek bile cesurcaydı. Kelimeler ağzından çıktığı anda bunun farkına varmış gibiydi.


"Özür dilerim," dedi. "Sanırım biraz çakırkeyifim."


O gecenin ilerleyen saatlerine, yatakta uzanıp Betül başını onun göğsüne yaslayana kadar bu konuyu bir daha açmadı.


" Sanırım bunları söylememeliydim."


"Ne?" Serhat onun neyi kastettiğini çok iyi bildiği halde sordu.


"Arabadaki şey."


"Hani şu sevişme fantezileri kurduğun kısım mı?"


Betül ayılalı çok olmuştu ve şimdi çok daha utangaçtı. "Evet."


"Sorun değil," dedi Serhat, alnına bir öpücük kondurarak. "Dürüst olmak iyi bir şey sanırım."


Başını kaldırıp ona baktı. "Olabilir. Ama bilmeni isterim ki arkandan asla bir şey yapmam. Bunlar sadece fantezi."


"Sanırım herkesin böyle fantezileri vardır," dedi Serhat, kendisinin de bazen tanıştığı kadınlar hakkında fanteziler kurduğunu düşünerek. Büyütülecek bir şey değildi.


Betül başını salladı. "Bir şekilde senin için sorun olmasa bile ben asla yapmazdım. Hayal etmesi heyecan verici ama gerçekte... muhtemelen birtakım sıkıntılar çıkacaktır."


"Sıkıntılar mı?"


"Evet, bunun bir anlamı olmayacağını bilsem bile, yanlış anlaşılmalar olabilir. Aramızda, yani. Ya da adam bunun seksten daha öte bir şey olduğunu düşünebilir."


"Bunu çok düşünmüşe benziyorsun," dedi Serhat.


Betül omuz silkti. "Pek çok şey hakkında düşünüyorum."


Onun fantezileri hakkında bu kadar rahat konuştuğunu duymak tuhaftı. Serhat karısının fantezilerini öğrenmenin şaşırtıcı derecede tahrik edici olduğunu düşünüyordu. Karısının kendisine doğru bastırdığı göğüslerinin giderek daha fazla farkına varıyordu. Nefes nefese kalmamış mıydı? Yoksa o muydu? İradesi dışında aleti sertleşti ve bu Betül'ün gözünden kaçmamıştı. İçini çekti ve elini üzerine koyarak boxer'ının üzerinden sikinin dış hatlarının üzerinde gezdirdi.


Ona sırıtarak sikini serbest bıraktı. Karısı elini onun etrafına sardı ve hafifçe okşamaya başladı. Serhat karısıyla konuşurken bu kadar tahrik olmasına şaşırmıştı. Heyecanının bu kadar açık olmasından utansa da itiraz etmeyecekti. Onun dokunuşunu arzuluyordu.


Ama Betül aniden durdu ve onun üzerinden yuvarlandı. Geceliğini çıkardı ve sırt üstü uzandı. Serhat bir an onun çıplak vücuduna hayranlıkla baktı. Kıvrımlı kum saati figürüyle inkar edilemeyecek kadar seksi bir kadındı. Göğüsleri oldukça dolgun ve büyük meme uçlarıyla süslenmişti. Koyu renk kıllarını amının üzerinde dar bir şerit halinde düzgünce kesmiş, Serhat'ın gözlerinin onun zarif ayrıntılarında ziyafet çekmesine izin vermişti. Bacaklarını ayırdı ve Serhat karısının ıslak ve hazır olduğunu görebiliyordu. Tam üzerine çıkmak üzereydi ki karısı onu durdurdu.


"Bekle. Henüz değil."


Kafası karışan Serhat, karısının komodinindeki yuvasına çoktan dönmüş olan Bay Mavi'ye uzanışını izledi. Vibratörü açmadan önce ona göz kırptı. Gözleri kapalı, vibratörle kendini okşuyordu. Acelesi yoktu, boynundan başlayıp yavaş yavaş göğsüne doğru ilerliyordu. Serhat onun göğüslerini okşamasını hayranlıkla izledi. Vibratörü tekrar tekrar göğüslerinin üzerinde gezdiriyor, heyecanlı meme uçlarına doğru spiraller çiziyor ama asla hedefine tam olarak ulaşamıyordu.


Yavaş yavaş ilerlemeden önce vibratörün göbek deliğinin etrafında birkaç tur atarak vücudunda aşağı doğru titreşmesine izin verdi. Kendini tahrik etmeye devam ederek Bay Mavi'nin kıvrımlarına doğru zar zor ilerlemesine izin verdi. Serhat onun nefes alıp verişlerinin ve inlemelerinin büyük ölçüde kendini okşadığı yerle ilgisiz olduğunu fark etti. Belli ki kafasında heyecan verici bir senaryo oynuyordu.


Serhat kıskanmak için bir nedeni olduğunu hissetti. Fantezisinin başka biriyle ilgili olduğuna şüphe yoktu. Yine de onu izlemenin verdiği heyecan nefes kesiciydi. Heyecanlı yüzü baştan çıkarıcı bir zevkti ve inlemeleri kışkırtıcı bir melodi gibi şarkı söylüyordu. Boxerını çıkardı ve onun yanında diz çöktü. Sertleşmiş aleti ilgi bekliyordu ve izlemeye devam ederken kendini okşadı.


Bu karşılıklı mastürbasyon yaptıkları ilk sefer değildi ama önceki seferlerden farklı olarak bu birbirleri için bir performans değildi. Serhat'a onun en özel anlarına dair özel bir görüş sunuluyordu. Bu heyecan vericiydi ve her şeyden öte, aralarındaki samimi ilişkinin onun cinsel fantezilerine -tam da onun önünde- izin vermesinden gurur duyuyordu.


İnlemelerinin şiddetinden, Betül'ün hayalindeki senaryonun giderek şiddetlendiği anlaşılıyordu. Buna uygun olarak vibratörün klitorisine masaj yapmasına izin veriyordu. Diğer eli de ona katıldı ve kendi içine girmeye başladı. Serhat tüm dikkatiyle izliyor, karısını izlemenin bu kadar seksi olabileceğine hayret ediyordu. Uzun bir süre onu rahatsız etmekten çekindi. Fakat kadının inip kalkan göğsü onu çağırıyordu. Bir yandan avucunu sikinin üzerinde gezdirirken, bir yandan da boştaki eliyle göğüslerini okşuyor, uyarılmış meme uçlarını sıkıyordu. Betül'ün kafasında canlandırdığı senaryoya çok uygun görünüyordu. Karısı şehvetle inliyordu.


" Sik beni," dedi nefes nefese.


Serhat önce bunun fantezisinin ağzından kaçan bir parçası olduğunu düşünmüştü. Ama karısı bunu tekrarlayınca, onu harekete geçmeye çağırdığını anladı. Karısının üstüne çıkıp sikini onun amına doğru yönlendirdi. Islak amcığı hazır olmanın da çok ötesindeydi ve sikini içine iterken birlikte inlemeye başladılar.


Hâlâ gözlerini açmamıştı. Tutkulu anlarında gözlerini kapatması alışılmadık bir durum değildi elbette ama bu farklıydı. Serhat'ın aklında, onun şu anda kendisini siken başka birini hayal ettiğine dair hiçbir şüphe yoktu. Kıskanmakta sonuna kadar haklıydı. Rencide edilmiş. Öfke. Ama bunun yerine hızını ayarlamak için mücadele etmek zorunda kalıyordu.


"Ben evliyim," diye mırıldandı Betül.


Söylemesi garip bir ifadeydi ama tek gereken buydu. Birlikte patladılar, ortak doruk noktaları kontrolden çıkarken hırıltılar çıkararak inliyorlardı.


Sonrasında bunu hiç konuşmadılar. Büyülü bir yakınlık anını deşmeye gerek yoktu. Betül'ün evli bir kadının beklentileriyle çatışsa bile arzularını açığa vurabileceğini hissetmesi aralarındaki bağın bir göstergesiydi.


* * *


Betül'ün kıpırtısı Serhat'ın dikkatini tekrar sahile çekti. Sanki bir şey arıyormuş gibi etrafına bakınıyordu. Karısı yavaşça dönmeye başladığında Serhat nefesini tutmuştu. Acaba üzerinin açık olduğunu unutmuş ve arkasını mı dönmek üzereydi? Şaşırtıcı bir şekilde, büyük bir kısmı öyle olmasını umuyordu. Belki de bile bile kendini teşhir etmek üzereydi. Karısını herkesin içinde gizlice izlemenin tuhaf röntgenciliği onu garip bir büyüye kaptırmıştı. Üstsüz bir kadını gözetlemek daha da heyecan verici olmaz mıydı?


Göğüsleri havludan ayrılmadan önce, kolunu göğsünün altına yerleştirerek bikini üstlerindeki üçgenleri yerinde tutmuştu. İşte o zaman Serhat bunun daha iyi olduğuna kendini ikna etti. Bildiği kadarıyla Betül toplum içinde asla üstsüz gezmezdi. Zaten çalışanlarıyla takılırken böyle bir şey yapması da doğru olmazdı.


Elini çantasına attı ve telefonunu aldı. Serhat muhtemelen neden bu kadar geciktiğini merak etmeye başladığını fark etti. Sorusunu önceden tahmin ederek hızla ona mesaj attı.


Serhat: "Selam bebeğim, birazdan oradayım."


Teknik olarak yalan sayılmazdı. Yakında onunla olacaktı. Sadece bir dakika daha.


Onun cevabını yazmasını izledi.


Betül: "Tamam, süper. Ne kadar süre sonra? Sırtıma biraz güneş kremi sürebilirsin diye umuyordum."


Serhat: "Emin değilim. Başka birinden isteyebilir misin?"


Yanında sadece iki erkek çalışan olduğu düşünüldüğünde bunun tehlikeli bir öneri olduğunun farkındaydı. Ama başka ne diyebilirdi ki? Ona mesaj attıktan bir dakika sonra ortaya çıkması şüpheli görünüyordu. Belki de bu, çalışanlarına karşı gardını ne kadar düşürdüğünü görmek için bir başka fırsattı.


Betül cevap yazmak için acele etmedi. Serhat, Mehmet ve Halil'in onun yazdıklarıyla çok ilgili göründüklerini fark etti. Ancak daha yakından bakıldığında, odaklandıkları şeyin telefonu olmadığı anlaşılıyordu. Karnı üzerine yatmaya geri dönmüştü ama yazarken dirseklerinin üzerine dayanıyordu. Sırtını dikleştirerek göğüsleri büyük ölçüde ortaya çıkmıştı.


Betül: "Tamam, sorarım."


Tamamlaması için geçen süre göz önüne alındığında kısa bir mesajdı. Serhat, belki de ilk başta yol arkadaşlarının kim olduğunu açıklayan daha ayrıntılı bir cevap yazıp yazmadığını merak etti. Yoksa çalışanlarından kendisine güneş kremi sürmelerini istemenin uygun olup olmadığını mı düşünüyordu? Aslında uygunsuz bir istek değildi ama yine de aralarındaki profesyonel ilişkinin ihlali gibi görünüyordu. Ya da belki de yazı yazarken çalışanlarına verdiği cazip görüntünün farkındaydı.


Telefonu bıraktı. Serhat onun ne dediğini duyamıyordu ama çok geçmeden arkadaşları ayağa fırlayıp çantasını karıştırmaya başladılar. Serhat, Betül'ün yüz ifadesindeki bilmiş sırıtışı fark etmişti. Onların bu heyecanı onu eğlendiriyordu.


Çalışanlarının ne ölçüde patronlarını memnun etme isteğiyle ya da ona dokunma arzusuyla hareket ettiklerini söylemek zordu. Bir şişe güneş kremi çıkaran Mehmet şanslı olan taraftı. Betül'ün yanına diz çöktü ve losyonu ellerine sürdü. Ellerini Betül'ün üzerine koymadan önce bir an tereddüt etti. Çekici patronuna dokunacağı için gergin görünüyordu ama işe koyulduğunda utangaçlığı yok olmuştu. Elleri onun sırtında rahatça dolaşmaya başlamıştı.


Halil ilk başta üçüncü bir tekerlek gibi bakıyordu ama Betül onun sıçramasına neden olan bir şey söyledi. Bir dakika sonra da ayaklarının dibine oturdu. Betül çalışanlarına iltimas geçmemeye özen gösterirdi ama Halil bacaklarına güneş kremi sürmeye başlayınca Serhat yine de şaşırdı. İstese kendi kendine de sürebilirdi.


Betül kollarını iki yana açarak yüzükoyun yatıyordu. Omuzları ve sırtı iyice kremlendikten sonra, Mehmet daha çok beline ve kalçalarına odaklanınca, kitabına uzandı. Bu şekilde Mehmet, Betül'ün yan taraflarına rahatlıkla erişebilecekti. Aynı zamanda bu hareketleriyle acele etmemelerinin de işaretini veriyordu. Mehmet ve Halil avuç içlerini yavaşça Betül'ün teninde gezdirdiler. Serhat, Betül'ün kitabından çok onların dokunuşlarına odaklandığını söyleyebilirdi. Onun sayfayı çevirdiğini bir kez bile görmemişti.


Serhat uzakta olduğu için yanındaki arkadaşlarının ne kadar cesaretli olduğunu tam olarak göremiyordu ama Mehmet'in elleri karısının yanlarında geziniyordu. Acaba göğüslerine mi dokunuyordu? Değiyorsa bile Betül fark etmemiş gibi yapıyordu. Benzer şekilde Halil de onun kalçalarına doğru ilerlemişti ve Serhat genç adamın Betül'ün kalçalarına defalarca dokunduğundan emindi. Serhat ayrıca Betül'ün bacaklarını ayırarak Halil'in kalçalarının iç kısmını ovmasına izin verdiğini de fark etmişti. Her şeyden çok bir masaj gibi görünüyordu.


Betül nihayet yeterince kremlendiğini işaret ettiğinde Serhat ağır ağır nefes aldığını fark etti. Az önce neye tanık olmuştu? Eğer herkesin içinde olmasaydı, bunu hiç de masum olmayan bir şeyin başlangıcı olarak kabul edebilirdi.


Fakat herkesin içinde olduğunu biliyordu. Sadece ona güneş kremi sürmesinde yardım etmişlerdi.


Mehmet ve Halil'in sahilde onun bulunduğu yöne doğru yürümeye başladıklarını fark ettiğinde bu konu üzerinde duracak zamanı olmadı. Casusluk yaptığı için kendini suçlu hissederek saklanacak bir yer aradı ama bir palmiyenin arkasına saklanmak dikkat çekmekten başka bir işe yaramayacaktı. Göz önünde saklanmanın en iyi seçenek olduğuna karar vermişti Serhat. Mehmet ve Halil'le sadece bir kez bir yılbaşı partisinde karşılaşmışlardı ve düşününce, o zamandan beri sakal bırakmıştı. Güneş gözlüğü ve şapka takıyordu ve onu tanımama ihtimalleri yüksekti. Onlar yaklaşırken telefonunu eline aldı. Onu fark ederlerse, karısını arayıp nerede olduklarını sormak üzereymiş gibi davranabilirdi.


Ama onu rahatlatacak şekilde, yanından geçip gittiler ve kafenin tezgâhına yöneldiler. Konuşmalarını duyabileceği kadar yakındı.


"Betül hanım ne istiyormuş?" Halil sordu. "Sadece bir meşrubat mı?"


"Ne oldu Halil?" Mehmet cevap verdi. "Dikkatini dağıtan bir şey mi vardı?"


"Sen de bayağı dalgın görünüyordun. Az önce patronunun memelerini mi avuçladın?"


"Memelerini ellemedim."


Halil kıkırdadı. "Oralarda acele etmediğin kesin."


"Pek aldırmışa benzemiyordu. Sen de kesinlikle kıçını okşadın."


"Sadece yanmasını istemedim," dedi Halil masum bir tavırla. "O da buna aldırmıyor gibiydi. Ama itiraf etmeliyim ki harika bir götü var."


Serhat ne kadar cesur davrandıkları ve Betül'ün bunu ne kadar takdir ettiği hakkındaki konuşmalarını memnuniyetle dinlemeye devam edebilirdi. Ama telefonu elinde titreyince kulak kabartmaktan vazgeçti. Zil sesinin dikkat çekmesinden korkarak panik içinde cevap verdi.


"Evet!"


Betül diğer hattan kıkırdadı. "Evet mi?"


"Ah, merhaba tatlım," dedi Serhat, tedirgin olmamak için elinden geleni yaparak. "Plaj nasıl?"


"İyi. Yakınlarda mısın?"


"Henüz değil," dedi Serhat. Teknik olarak yalan sayılmazdı, 'orada' tanımına bağlı olarak değişirdi.


"Yakında gelecek misin?"


"Evet, fazla uzun sürmez," dedi. Bu da yalan sayılmazdı. Gerçekten de olmamalıydı. 

"Çalışanların seni sıkıyor mu?"


Kadın ona doğru dönünce Serhat bir an dondu kaldı. Ama gölge bir yerde oturuyordu ve gözleri muhtemelen Mehmet ve Halil'i arıyordu. İki genç adam tezgâhın yanında atıştırmalık ve içeceklerin parasını ödüyordu.


"Hayır, çok keyifli bir gün geçiriyoruz," dedi.


"Harika, en kısa zamanda geleceğim. Yanmamak için arkanı dönmeyi unutma."


Onun güneş kremiyle ne kadar iyice sıvanmış olduğunun farkında olmadığını anlatmak istiyordu. Ama sözcükler ağzından çıkarken, o tuhaf heyecan geri döndü. İçindeki röntgenci, onu daha da teşhir ederken görmek için can atıyordu.


Fakat karşısındaki karısıydı. Onun göğüslerini sayısız kez görmüştü. Yine de onları görmeyi hiçbir zaman şimdiki kadar arzulamamıştı.


"Tamam, olur tatlım," dedi kadın. " Görüşürüz."


Telefonu kapattılar ve Serhat'ın kalbi yerinden fırlayacakmış gibi bir hareket yaptı. Ama bu yanlış bir alarmdı. Son anda fikrini mi değiştirmişti, yoksa Serhat'ın aklı ona oyun mu oynuyordu?


Mehmet ve Halil tekrar dışarı çıkınca Serhat karısına bakıp durmaması gerektiğini fark etti. Dikkatleri üzerine çekebilirdi. Ama Mehmet ve Halil'in böyle bir dertleri yoktu. Serhat'a birkaç metre mesafede durdular ve patronlarını izlerken içeceklerini yudumladılar. Serhat kulak misafiri olmamış gibi davranarak telefonuyla oynuyordu.


" Bu iş biraz garip," dedi Halil.


"Neymiş o?" Mehmet sordu.


"İnsanlar garip galiba. Bu sabah onunla bikini alışverişine gelmemize izin vermekte tereddüt etti ve mağazada bize modellik yapmayacağını çok belli etti. Ama şimdi plajda olduğumuz için aynı bikiniyi giymesinde bir sakınca yok gibi görünüyor. Ya da en azından bir kısmını."


Mehmet kahkaha attı. "Ben şikayetçi değilim."


"Ben de değilim," dedi Halil.


"Ofiste bu konu hakkında konuşmayacağımıza söz verirsek bizi iyi yaptığımız bir iş için ödüllendireceğini söylerken kastettiği şey bu muydu sence?"


"Ben sadece oteldeki ekstra gecelerimizin parasını ödediğini kastettiğini düşündüm. Ama belki, ya da..." Mehmet sözünü kesti. "Ya da belki o."


Serhat genç adamın gözlerini tekrar karısına çevirdi. Karısı yapmıştı. Yuvarlanıp yatmış ve göğüsleri herkesin görebileceği şekilde açıkta kalmıştı. Genelde üstsüz güneşlenmezdi ve meme uçları açık teniyle çekici bir tezat oluşturuyordu.


"Vay be," dedi Halil. " Biz şimdi ne yapacağız?"


"Ne demek istiyorsun?" Mehmet sordu.


"Geri döneceğiz tabii ve dua edelim de üstünü örtmesin. Gün giderek güzelleşiyor!"


Betül'ün çalışanları ona doğru ilerlerken Serhat nefesini tuttu. Bir yanı, onlar yaklaşırken Betül'ün örtünmesinden korkarak onları durdurmak istiyordu. Diğer bir yanı ise kendini bu şekilde teşhir ederek neyin peşinde olduğunu merak ediyordu. Belki de oraya gidip buna bir son vermesinin zamanı gelmişti.


Ama henüz değil, dedi kendi kendine. Bunun nasıl sonuçlanacağını görmeliydi.


Mehmet ve Halil onun yanına geldiğinde kollarını iki yanında kavuşturmuştu. Ancak Serhat onun, örtünme dürtüsüne direnmek için kendini zorluyormuş gibi, üzerinde yattığı havluyu sıkıca tuttuğunu fark etti. Onun toplum içinde üstsüz dolaşmaktan çekinmediğini biliyordu. Bunu zevk için yapıyor olmalıydı.


Doğrulup pipetten içkisini yudumlarken çalışanının hayran bakışlarından habersiz görünüyordu. Serhat kendini sahiplenici olarak görmüyordu. Karısının üstsüz gezip gezmeyeceğine karar vermek ona düşmezdi. Yine de karısının bunu şimdi yapmaya karar verip de kendisi yanındayken asla yapmaması onu rahatsız ediyordu. Onlara katılırsa ne yapacaktı? Üstsüz kalmaya devam edip bunun önemli bir şey olmadığı rolünü mü oynayacaktı? Yoksa o gelmeden önce üstünü örtebileceğinden emin olmak için düzenli olarak onu kontrol mü ediyordu? Serhat'ın neler olup bittiğine dair hiçbir fikri yoktu ama onu en çok rahatsız eden şey karısının sırtı ona dönük oturuyor olmasıydı. Bu onun röntgenciliğini engelliyordu.


Fakat çok geçmeden ayağa kalkmıştı. Belki de gözleriyle onu aramak için kumsalın etrafına bakıyordu. Ya da belki de sahildeki herkese iyi bir manzara sunmak için yavaşça etrafında dönüyordu. Şehir dışı gezilerinde genellikle böyle cesaretli miydi?


Serhat kendini sakinleştirdi. Acayip bir şey yapmıyordu. Plajda başka üstsüz kadınlar da vardı ve belki de o sadece denemeye karar vermişti.


Yine de yanında birileri olduğu için garip bir durumdu. Ayrıca diğer üstsüz kadınların çoğu yüzmeye giderken üstlerini geri giyiyor gibiydi. Oysa Betül örtünmeden suya doğru yürüdü. Hiç acelesi yokmuş gibi görünüyordu ve suyun altına dalmadan önce uzun süre yüzdü. Su sığdı ve tekrar ayağa kalktığında sadece bel derinliğindeydi. Kendini bilerek mi teşhir ediyordu?


Suda fazla oyalanmaması, Serhat'ın suya dalışının büyük ölçüde bir teşhir fırsatı olduğuna dair şüphelerini artırdı. Kocası olarak karışık duygular içindeydi ama içindeki röntgenci bu durumdan son derece memnundu. Üstelik röntgenciliğinin son derece seçici olduğunu da fark etmişti. Plajda birçoğu üstsüz olan pek çok güzel kadın vardı. Yine de onlara kısa bir bakış atmaktan başka bir şey yapmıyor, sonra da odağını arzuladığı nesneye çeviriyordu. Cesur karısını görünce hipnotize olmuş gibi hissediyordu; karısının göğüsleri kıyıda yürürken titriyordu. Çalışanları da aynı şekilde büyülenmiş görünüyor, gözleri onun her adımını izliyordu.


Betül yanlarına geldiğinde yine de soğukkanlılıklarını korumuş görünüyorlardı. Ayaküstü sohbet ediyorlardı fakat Betül bir türlü yerine oturmuyordu. Serhat ne konuştuklarını duyamıyordu ama Mehmet ve Halil bir anda ayağa fırlayıp toparlanmaya başladılar.


Betül gitmeleri gerektiğini mi söylemişti? Serhat kendini daha da kötü hissediyordu.


Betül neden o gelmeden gitsin ki?


Orada buluşmalarını öneren kendisiydi. Elbette şimdiye kadar orada olacağını sanıyordu ama o kadar uzun süredir gözetlemiyordu ki.


Yoksa öyle miydi?


Süreyi pek kontrol etmemişti. Kendisine karşı dürüst olmak gerekirse, asıl endişesi röntgenciliğinin bitmesiydi. Heyecan son derece bağımlılık yapıcıydı.


Ama Betül giyinmiyordu. Üstünü bile giymemişti. Yürümeye başladıklarında da ters yöne, otoparktan uzağa doğru yöneldiler. Serhat onların her adımını takip ediyordu. Nereye gidiyorlar acaba?


Eşyalarını kendisinden en az on yaş küçük iki erkek arkadaşı taşırken onu etkileyebilmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Serhat defalarca, onların esprilerine gülerken elini üzerlerine koyduğunu fark etti.


Zihni çelişkili duygularla doluydu ve sağlıklı düşünmekte zorlanıyordu. İzlediği herhangi bir kadın, seksi bir kadın değildi. Bu onun karısıydı!


Kendisine ne kadar ilgi gösterilmesine izin veriyordu?


Niyetinin masum olduğundan giderek daha fazla kuşkulanıyordu. Dahası, öyle olmasını istediğinden de giderek daha emin oluyordu.


Plaj, kalker çıkıntılarıyla kesişen yumuşak kumlarıyla uzayıp gidiyordu. Karısının ve yanındaki genç adamların bir sonraki kayanın etrafında gözden kaybolana kadar giderek uzaklaşmalarını izledi. Aceleyle onları takip etti, ne görmeyi umduğundan emin değildi. Kayalığa ulaştığında köşeden dikkatlice baktı. Hâlâ daha da uzaklaşıyorlardı. Nereye gidiyorlardı?


Ya da belki de daha çok neyden uzaklaştıklarıyla ilgiliydi. Serhat peşlerinden giderken, kayalıkların arkasına çömelip takip etmeye devam ediyordu ki, onlar ilerledikçe sahilin daha az kalabalıklaştığını fark etti. Betül suya girdiğinde bunu fark etmiş olmalıydı. Onları daha az kalabalık bir yere götürüyordu.


Serhat bir sonraki kayanın üzerine çıktığında üçlüyü havlularını sererken buldu. Hemen geri çekildi. Biri onu arkadan fark ederse, birini gözetlediğinin belli olacağını fark etmişti. Başka hiçbir şey olmasa bile, karısının ne yaptığını gizlice gözlemleme şansını mahvedebilirdi. En iyi seçeneği kayalığa tırmanmak ve oradan izlemeye devam etmekti. Çizik ve morlukları Betül'e açıklamak istemediği için dikkatlice tırmanmaya başladı. Karısından ve yanındakilerden gizlenebileceği ama yaklaştığı taraftan açıkça görülebileceği küçük bir çalının arkasına oturdu. Eğer biri o yönden gelirse, denize daha iyi bakabilmek için yukarı tırmanmış gibi görünmesini umuyordu.


Betül havlusunun üzerine oturmuş, sırtını dikleştirdiği kollarına yaslamış ve göğsünü güneşe doğru çevirmişti. Arkadaşları onun önünde oturuyordu ve bakışlarını gizleme konusunda daha az dikkatli görünüyorlardı. Serhat bir kıskançlık dalgası hissediyordu ancak bunun nedeni Betül'ün diğer röntgencilerinin hâlâ daha iyi bir görüş açısına sahip olmalarıydı.


Serhat'ın kafası karışmıştı. Böyle davranmamalıydı, iş arkadaşlarıyla üstsüz takılmamalıydı. Ayrıca neden birdenbire ana sahilden uzaklaşmaya karar vermişti? Elbette mütevazılıktan değil, zaten plajdaki herkese iyice bakmıştı. Kendisini üstsüz görmelerinden en çok endişe duyması gereken kişiler de iki genç satış asistanıydı. Ama bir şey varsa, o da onların ilgisinden memnun görünmesiydi.


Serhat'ın aklına, en azından onunla buluşmak üzere plajdan ayrıldığını ona söylemesi gerektiği geldi. Sanki ihanete uğramış gibi hissetti. Ama telefonunu kontrol ettiğinde ona bir mesaj gönderdiğini fark etti. Mesajı, onları takip ederken ve dikkati dağınık olduğu için fark edemeden göndermiş olmalıydı.


Betül: "Sahil boyunca ilerliyoruz. Yaklaşınca beni ara."


Serhat başını kaldırıp güneşe baktı. Güneş, yürüdükleri yöne göre sağda kalan denizin üzerinden üzerlerine vuruyordu. En azından yalan söylemiyordu. Telefonunu düzenli olarak kontrol ediyor, belki de nerede olduğunu merak ediyordu.


Yoksa sadece o gelmeden önce üstünü tekrar giyebilmek için kendisini uyardığından emin olmak mı istiyordu?


Bunu öğrenmenin tek bir yolu olduğunu fark etti Serhat. Eğer onu arar ve birazdan geleceğini söylerse, örtünüp örtünmediğini görecekti. Hayal kırıklığı içinde kabarırken, bunun röntgenciliğini sona erdireceğini biliyordu. Ama hiç değilse, yakında aramazsa şüpheli görünecekti. Taşın sesini engellediğinden emin olmak için geri çekildi. Telefonu açmasını beklerken ağzı kurumuştu.


"Merhaba tatlım," dedi Betül.


"Merhaba bebeğim. Sahilin tadını çıkarıyor musun hâlâ?"


"Evet, hem de çok. Biraz daha bekleyecek miyim?"


Bu soru Serhat'ı şaşırtmıştı. Sesi heyecanlıydı, sanki Serhat'ın henüz ortaya çıkmayacağını umuyormuş gibiydi. Bu ona bir fikir verdi. Ona yakında orada olacağını söylemek yerine, bolca zamanı olduğunu söylese nasıl olurdu? Bu süre içinde ne yaptığını görmek ona neyin peşinde olduğu konusunda daha da iyi bir fikir verebilirdi.


"Evet, en az otuz dakika," dedi, şüphe uyandırmadan ona ne kadar uzun bir zaman dilimi verebileceğinden emin değildi. "Muhtemelen daha uzun."


Zihni, neden geç kaldığına dair bahaneler bulmaya çalışıyordu.


"Tamam, ne zaman geleceğini haber ver," dedi Betül, görünüşe göre daha fazla zamanı olduğunu kabul etmekten mutluydu.


"Olur," dedi Serhat. 

 

"Güneş kremi sürmeyi unutma."


Kendi sözlerini duyunca kendini aptal gibi hissetti. Konuşmayı neden henüz orada olmadığı konusundan uzaklaştırmak için çırpınıyordu ve aklına gelen ilk şey de bu olmuştu. Ama yine mi güneş kremi?


Betül kıkırdadı. "Benim için endişelenmen çok hoş tatlım. Tabii ki güneşten korunacağım."


"Harika, birazdan görüşürüz."


Vedalaştıktan sonra Serhat elinde telefon, denize bakarak oturmaya devam etti.


Bu işin nereye varacağını umuyordu?


Elbette bir yanı Betül'ün artık mantıklı davranmaya başlamasını diliyordu. Kendini çalışanlarına göstermeye devam ettikçe, sonrasında daha fazla pişmanlık duymak zorunda kalıyordu. Ama röntgenciliği tamamen farklı bir şey istiyordu. Kafasında, karısının kendini sergilemekten çok daha fazlasını yaptığı çeşitli senaryolar canlanırken nefesi kesildi.


Telefonundan gelen Betül'ün sesi onu iffetsiz hayallerinden uyandırdı.


""Beyler...""


Serhat, her ikisinin de telefonu kapatmayı unuttuğunu fark edince panikledi. Kızın onun ne düşündüğünü anlayabileceğini düşünerek kapatma düğmesine basmak için acele etti. Ama son milisaniyede kendini durdurdu. Bu kaybedemeyeceği bir fırsattı.


"Dün ne konuştuğumuzu hatırlıyor musun?" Betül devam etti. Sesi mesafeliydi, telefonunu bir kenara bıraktığını düşündürüyordu. Ama Serhat onun ne dediğini çok net anlayabiliyordu.


"Ofiste kimseye söylememekle ilgili olan şey mi?" diye sordu çalışanlarından biri.


"Aynen öyle," dedi Betül.


" Böyle bir sorun olmaz, değil mi?"


"Tabii ki hayır," dedi iş arkadaşları bir ağızdan.


"Bize güvenebilirsiniz," diye ekledi içlerinden biri.


"Biliyorum," dedi Betül. " Siz her zaman güvendiğim insanlarsınız."


Serhat'ın kalbi göğsünde çarpıyordu. Betül her ne planladıysa, belli ki daha sonra bu konuda boşboğazlık etmemenin önemini vurguluyordu. Serhat üçlüyü net bir şekilde görebileceği bir noktaya geri çekildi.


"Lütfen bana bir iyilik yapıp yeniden güneş kremi sürebilir misin?" diye sordu Betül.


"Geçen sefer çok iyi gelmişti."


Son sözünü eklememiş olsa bile, amacının bu olduğu belliydi. Arkasını dönüp ulaşamadığı noktalar için yardım istemek yerine sırt üstü yatmaya devam etti. Mehmet ve Halil ne kadar ileri gidebileceklerinden emin değil gibiydiler. Geçen sefer yardımlarını alttan ve üstten ayırdıklarının aksine, ikisi de ayaklarından başladı. Çifte ayak masajının keyfini çıkarmak için arkasına yaslanan Betül, çok istekli hizmetkârları olan bir kraliçe gibi görünüyordu.


"Bacaklarıma sür," dedi Betül.


Mehmet ve Halil ayaklarını yere indirdiler ve ellerini kaval kemiklerinde gezdirdiler. Daha iyi uzanabilmek için dizlerini sürüyerek ilerlediler ve çok geçmeden gezinen elleri uyluklarına kadar ulaşmıştı. Serhat, Mehmet'in görüşünü engelleyerek ellerinin ne kadar ileri gittiğini görmesini imkânsız hale getirmesine lanet etti. Yine de Betül'ün yüzünü seçebiliyordu, dudakları şehvetli bir zevkle ayrılmıştı.


Betül ellerini tuttu ve Serhat bir an için onların ilerleyişine son vermeye karar vermiş olabileceğini düşündü. Ama onun yerine hizmetkârlarının birer elini bikinisinin altından kalçalarına doğru çekti. Mehmet ve Halil onun belini ve karın kaslarını okşarken Serhat ikisinin de güneş kremini tekrar sürme konusunda çok dikkatli görünmediğini fark etti. Parmakları sanki birbirlerine daha cesaretli olmaları için meydan okurcasına onun göğsüne yaklaşırken Serhat nefesini tuttu.


"Korkmayın," dedi karısı, sesindeki titreyen heyecan uzaktan dinlenen bir telefondan bile anlaşılıyordu.


" Dokunabilirsiniz ."


Bir an sonra Serhat, Betül'ün derin bir iç çekme sesini duydu. Görüşü kısmen engellenmişti ama olanları yanlış yorumluyor olamazdı herhalde? İki adam karısının memelerini okşuyordu, hem de kumsalda. İşte bu, diye düşündü Serhat. Kimse olanları masum bir şeymiş gibi açıklayamazdı. İçinde bir yerlerde aldatılmışlık hissetmesi gerektiğini biliyordu ama bu his, manzaranın saf erotizmi tarafından gölgede bırakılmıştı. Karısı erkeklerin dokunuşları altında kıvranıyor, onların şehvet dolu ilgisinden zevk alıyordu.


" Ziyaretçilerimiz var!" dedi Halil ve başını kaldırıp baktı.


Serhat bir an için yakalandığını düşündü ama sonra Halil'in su boyunca koşan iki kadına baktığını fark etti. Karısının ellendiği sahneye dalmış olan Serhat, yanından koşarak geçenleri fark etmemişti. Gözetlediğini anlamış olmalarından endişeliydi ama telefonunu kulağına dayamış olmasının daha iyi çekmesi için kayaya tırmanmış gibi görünmesini umuyordu.


Yaptıklarının toplum içinde uygun olmadığının farkında oldukları belli olan Mehmet ve Halil ellerini çekmişlerdi. Betül bunu sakince karşılamış görünüyordu, yaklaşan kadınlara başıyla selam vermişti.


"İyi günler," dedi dostça.


Kadınlar kıkırdadı, sanki uygunsuz bir şeyi bozduklarını biliyorlardı. Tıpkı sahildeki üçlü gibi Serhat da kadınların bir sonraki kayanın etrafında gözden kaybolana kadar koşarak uzaklaşmalarını izledi. Serhat umutla dikkatini tekrar karısı ve çalışanlarına çevirdi. Yaptığı şeyin yanlış olduğunu biliyordu ama şehvetle dolup taşan beyni, olan olmuştu ve bu heyecanın tadını biraz daha çıkarabilirdi.


Öte yandan büyü bozulmuş gibi görünüyordu.


" Hadi, yüzmeye gidelim," dedi Betül ve ayağa kalktı. Üstsüz karısının aşağıya doğru koştuğunu görmek heyecan verici bir manzaraydı ama Serhat hayal kırıklığına uğramıştı. Karısını ellemelerini net bir şekilde göremeden gösteri sona ermişti. Mehmet ve Halil de hayal kırıklığına uğramış görünüyorlardı ama itiraz etmediler. Birbirlerine bakıp omuz silktikten sonra peşinden gittiler.


Kumsalın bu kısmı Betül'ün daha önce girdiği kalabalık kumsal kadar sığ değildi. Birkaç sıçrayıştan sonra suyun altına daldı. Birkaç kulaç sonra yeniden yüzeye çıktığında, göğsünü yüzeyin altına gizlemişti. Mehmet ve Halil sürünerek kendisine doğru gelirken bekledi.


Betül'den birkaç metre uzakta durdular ama Betül bir şeyler söyleyerek onları nektara giden arılar gibi yanına çekti. Çok geçmeden onların arasına sıkışmıştı ve çoğu suyun altında gerçekleşmiş olsa da Serhat yine onu ellediklerinden emindi.


Serhat kendini kandırılmış hissediyordu ama karısı iki adamı kendisini ellemeye teşvik ettiği için değil. Elbette, bunu yapmaması gerektiğine dair o rahatsız edici his aklının bir köşesinde duruyordu. Yaptıklarının masum bir flört olarak görülebileceği sınırı çoktan aşmıştı. Ama o anda Serhat esas olarak kandırıldığını hissediyordu çünkü yüzeyin altında neler olduğunu göremiyordu.


Derken öpüştüler. Mehmet'le hafif bir öpüşmeyle başladı. Tesadüfi gibi görünüyordu, sanki onu okşarken dudakları geçerken birleşmişti. Ama kısa süre sonra Halil'le tekrarladı ve bu kez dudakları oyalandı. Bu bir çığ gibi büyüdü. Çok geçmeden dudaklarını tutkuyla onların arasında gezdirmeye başladı, şüphesiz dillerinin onunkilerle dans etmesine izin veriyordu.


Bu sırada erkek arkadaşları da onun vücuduyla ilgileniyordu. Karısı ofiste hiçbir zaman açıkça kışkırtıcı kıyafetler giymezdi ama vücudunu da saklamazdı. Kıvrımları çok etkileyiciydi ve çalışanları patronlarının dolgun göğüsleri hakkında muhtemelen arada sırada müstehcen şeyler düşünmüşlerdi. Şimdi de Betül'ün davetini şevkle değerlendiriyorlardı. Elleri zaman zaman karısının göğsünün üzerinde geziniyordu. Serhat uzaktan Betül'ün yüz ifadesini ancak sezebiliyordu elbette onların iştahlı dokunuşlarından zevk aldığını anlayabiliyordu.


Peki onun elleri neredeydi? Ara sıra kollarını öpüştüğü kişinin boynuna doluyor ama çoğu zaman onları yüzeyin altında saklıyordu. Elleri, vücudunun genç hizmetkârlar üzerinde yarattığı etkiyi mi keşfediyordu?


Serhat aletini düzeltti. Arkadan görünmüyor olsaydı, muhtemelen kendini tatmin etme dürtüsüne karşı koyamazdı. Karısının yaptığının yanlış olduğunu biliyordu ama iki ateşli erkeğin arasına sıkışmış karısının ne kadar doğal göründüğünü de anlayamıyordu. Serhat, suyun onların ne kadar cüretkâr olduklarını görmesini engellemesine sövdü.


Sıkıntıyla, dakikalar önce gözden kayboldukları çıkıntının etrafından geri dönen koşucuları fark etti. Bunların ateşli üçlüyü tekrar korkutmasından korkuyordu. Ne var ki karısı yaklaşan kadınları fark edemeyecek kadar oynaşmakla meşgul görünüyordu. Ya da umursamayacak kadar eğleniyordu.


Halbuki Serhat'ın umursaması gerekiyordu. Koşucular, gözetlediği kayanın etrafından dolandıklarında onu fark edebilirlerdi. En kötü ihtimalle, Betül'e birinin onu ve arkadaşlarını gözetlediğini haber verebilirlerdi. Açıkta saklanmak, eğer iki kadın onun yanından son geçtiklerinde casusluk yaptığından şüphelenmişlerse çok riskliydi. Geri çekildi ve bitişikteki ormanın içinde gözden kayboldu.


Tedbirli olmak için bir ağacın arkasına saklandı. Kendini aptal gibi hissediyordu. Yakalanmak neden umurunda olsun ki? Çalışanlarla yiyişmekle meşgul olan karısıydı. Yakalanmaktan endişe etmesi gereken kişi oydu. Ama yine de umursuyor gibi görünmüyordu.


Belki de bu onun için önemli bir şey değildi. Belki de onsuz seyahat ettiğinde hep böyle davranıyordu. Aslında başka erkeklerle asla sevişmediğini söylemişti ama belki de bu, gerçek cinsel ilişki dışında her şeyi yapmaya düzenli olarak izin verdiği anlamına geliyordu.


Ya da sadece yalan söylüyordu. Belki de başka kimseyle yatmamak için düşündüğü gerekçe, izlerini örtmek için kullandığı bir numaraydı. Serhat hâlâ tahrik olsa da sahtekârlığı canını acıtmıştı. Ona anlatmalıydı. Ona izin verirdi. Hatta bunu teşvik bile edebilirdi.


Serhat kendi düşünceleri karşısında şaşkına dönmüştü. Bu da nereden çıkmıştı? Gerçekten de karısının başka biriyle yatmasını istiyor muydu? Elbette, kendisine asılan erkeklerle yatma fantezilerini itiraf ettiğini duymak heyecan vericiydi. Ama bunlar sadece fanteziydi. Gerçekte bunu yapmak tamamen farklıydı. Üstelik yanlış anlaşılmalar ya da komplikasyonlar olabileceğini söylerken haklıydı. Betül'ün şeytana uyduğu düşüncesi aklını şehvetle döndürüyordu ama bu cinsel çılgınlıktan ayıldığında kıskanacağı kesindi. Yine de bu düşüncenin ne kadar heyecan verici olduğunu inkâr edemiyordu.


Arkasına saklandığı ağacın etrafına göz attı. Dehşet içindeydi, iki koşucu onun hemen dibinde soluklanmak için durmuştu.


" Oha, çok eğleniyor olmalı," dedi içlerinden biri ve arkadaşının kıkırdamasına neden oldu.


Serhat da aynı fikirdeydi. Ve belki de sevdiği kişinin harika bir deneyim yaşamasını istemesi o kadar da garip değildi. Yine de çok daha bencilce sebepleri olduğunu biliyordu. Keşke şu koşucular yola çıksa da röntgenciliğine devam edebilse.


" Hadi toparlanalım."


Serhat'ın telefonundan gelen Betül'ün sesiydi. Karısıyla yaptığı görüşmenin hâlâ devam ettiğini fark edince aceleyle telefonu kapattı. Karısı sudan çıkmış ve sahildeki eşyalarına yaklaşıyor olmalıydı. Telefonu dinlediğini fark ederse muhtemelen şüphelenirdi.


Telefonundaki arama saatine baktığında, karısının çapkınlığını izlemenin ona zaman kavramını kaybettirdiğini fark etmişti. Serhat'ın Betül'e verdiği otuz dakika yakında dolacaktı ve ona daha uzun bir süre vermediği için kendine kızdı.


Toplandıklarına göre, Serhat büyük olasılıkla ana plaj bölgesine geri dönmek üzere olduklarını düşündü. Bu da kendi yoluna geri dönmek anlamına geliyordu. Koşucular yola çıkmıştı ama Serhat ağacının arkasında oyalandı. En son isteyeceği şey Betül'ün onu gözetlediğini fark etmesiydi - en azından ne haltlar karıştırdığını öğrenene kadar.


Bekledi.


Bekledi, bekledi.


Ama kimse gelmedi. Sonunda sabırsızlandı ve koruyucu barınağından gizlice çıktı. Kayanın etrafına baktı, belki de Betül sahilde sevişmeye devam etmeye karar vermiştir diye düşündü. En azından sonunda vücudunda dolaşan ellerini rahatça görebilirdi.


Ama ilerideki kumsal boştu. Betül, arkadaşları ve eşyalarıyla birlikte ortadan kaybolmuştu. Bu ne anlama geliyordu? Serhat'ın kalbi hızla çarpıyordu. Daha kalabalık olan bölgeye geri dönmüyordu, başka bir yöne gitmiş olmalıydı. Daha fazla mahremiyete ihtiyacı varsa aklında ne vardı? Belli ki Mehmet ve Halil'in başladıkları işi devam ettirmekten başka bir istekleri yoktu.


Serhat kumun üzerinde koşarak bir sonraki kayalığa doğru ilerledi. Kayanın etrafına göz attı. Ama ilerideki kumsal boştu. Bir sonraki çıkıntının etrafında onları görebileceğini umarak koşmaya devam etti. Betül neyin peşindeyse, bunu öğrenmesi gerekiyordu.


Ama sahilin bir sonraki bölümü de aynı şekilde boştu. 

 

Ne kadar beklemişti? 

 

Karısı ve arkadaşları ne kadar hızlı hareket etmişlerdi?


Serhat tam tekrar koşmaya başlayacaktı ki telefonu çaldı. Karısından bir mesaj vardı.


"Betül: Yanlış yöne gidiyorsun."