Tehlikeli Tez 7

 

Tehlikeli Tez

Önceki bölümler;

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 3

Bölüm 4 

Bölüm 5

Bölüm 6 

 

Bölüm 7

 

Sonraki birkaç gün hızla geçti ve ne olduğunu anlamadan Perşembe günü gelip çattı. O günün erken saatlerinde bir anketi tamamlamıştım ve bir tane daha yapmayı umuyordum, ancak o kız işe gelmemişti. 


Ana salonda bir müşteriye içecek dağıtırken, bir adamın dizine oturan genç bir hafif zeytin tenli kadının bana baktığını fark ettim. Normalden daha fazla bir göz teması kurmuştuk. Başımı çevirsem bile, dönüp baktığımda hâlâ açık açık bana bakıyordu. Bu biraz rahatsız ediciydi, ama kulüpteki kızların çoğunun tuhaf olduğunu biliyordum, bu yüzden bunu görmezden geldim. 


Ne var ki, otuz dakika sonra, kısa bir mola vermek için soyunma odasına girdiğimde onunla karşılaştım.


Birkaç saniye boyunca birbirimize garip garip baktık. Bu süre içinde ona dikkatlice bakabilmiştim. Kendi boyumda ve yapımdaydı, omuzlarına dökülen dalgalı saçları ve dolgun dudakları vardı. Gözleri tehditkâr olmasa da, yine de bir miktar rahatsızlık yaratan sabit bir bakışla bana dikilmiş gibiydi.


"Merhaba, ben Defne ," dedi. Sesini etkileyici ve tatlı buldum.


Şaşırmıştım. 


“Defne mi?” dedim Türkçe


“Evet. Tek sen misin sanıyordun” derken gülüyordu.


“Ben Ebru,” diye karşılık verdim ve elimi uzattım. Elimi tutup hafifçe okşadı ve tutmaya devam etti. Yirmili yaşlarının başında olduğunu tahmin ediyordum, ama tavırları beni korkutuyordu.


"Çok güzelsin," dedi, üzerimdeki kıyafetin içine tıkıştırılmış vücuduma bakarken.


"'Hadi ama!" diye hemen karşılık verdim, ama bu genç kızda beni hem tedirgin eden hem de heyecanlandıran bir şeyler olduğunu fark etmiştim. 


Belki güzel, pürüzsüz karamel teni, sesi ya da delici bakışlarıydı. 

Belki de aynı ülkeden olmamızdı. Ne olduğunu tam olarak kestiremiyordum, ama göğüs uçlarımın sertleştiğini ve bacaklarımın arasında hafif bir karıncalanma hissettim.


"Seni tanımak isterim. Birlikte biraz zaman geçirelim," dedi tutkuyla. Bu beni daha da gerginleştirdi. Bu sözleri nasıl yorumlayacağımı bilemediğim için arkamı dönüp uzaklaştım. Her ne kadar kendimi çocukça hissettirdiyse de, bu mesafeye ihtiyacım vardı.


Defne benim gibi değildi. O burada doğmuştu. Annesi Türk babası ise, ispanyoldu. Bu ona sahip olduğu o benzersiz ten rengini vermişti. Ona hissettikleme anlam veremiyordum. Yine de kendime gelmeliydim.


Sonraki birkaç saat boyunca odada çalıştım. 


Arada sırada Defne'nin bir müşteriyle oturduğunu ya da bir şeyler almak için arka odaya gittiğini fark ettim. Bu zeytin renkli kızın aklıma girdiğine hiç şüphe olmamasına rağmen, mesafeli davranmaya çalışıyordum. Kısa bir molayı yeni bitirmiş, makyajımı tazeliyordum ki, uzun aynada Defne'nin arkamdan yaklaştığını gördüm.


"Sana bayılıyorum," dedi, ben tabureden kalkıp arkamı döndüğümde.


“Saçmalama,” diye cevap verdim. Kızın aniden tepeden, açıktan yaklaşması büyüyü bozmuştu.


“Özür dilerim. Belki pervasız davrandığımın farkındayım, ama ben biraz çılgınım. Seni çok çekici buluyorum,” dedi beni hazırlıksız yakalayan çok içten bir tavırla.


"İşe dönmem gerekiyor," diye cevap verdim ve hızla yanından geçip gittim.


“Lütfen. Bu gece gitmeden önce konuşalım," diye arkamdan seslendi, ama ben onun isteğini kabul etmeksizin yürümeye devam ettim.


Gecenin geri kalanını garsonluk yaparak ve bilerek Defne'yi görmemeye çalışarak geçirdim. Kızın çok güzel ve heyecan verici olduğunu kabul etmek zorunda kalsam da, aynı zamanda tuhaftı ve içimdeki profesör işime odaklanmak istiyordu.


Soyunma dolabının karşısında kıyafetimi değiştirirken arkamda bir hareket hissettim. Üzerimde sadece bir tanga varken dönüp baktığımda Defne karşımda hâlâ dans kıyafetiyle duruyordu. Hiç konuşmadan bir adım öne çıkıp beni omuzlarımdan yakaladı ve öptü. Yaşadığım şaşkınlık Defne'min dilini ağzıma sokmasına imkân vermişti ve sonraki birkaç saniye öpüşmüştük.


“Ne!?! Hayır!” diye haykırdım sonunda ayrıldığımda. Hızla etrafıma bakındım, kimsenin bakmadığını görünce rahatladım.


“Dudakların çok tatlı,” dedi bana, sözlerimi duymazdan gelerek.


"Lütfen beni yalnız bırak," diyebildim, olay çıkarmak istemiyordum ve gitmek için sabırsızlanıyordum.


Bu sözler Defne üzerinde etkili olmuşa benziyordu, çünkü geri çekildi. 


Ama ben hızla giyinip giderken bana bakmaya devam ediyordu. 


Eve dönerken takside, o tuhaf kızı ve vücudumda yarattığı şaşırtıcı etkiyi düşündüm. Daha önce hiç başka bir kızla bir deneyim yaşamamıştım, aslında bunu hiç düşünmemiştim bile, ancak son birkaç saat içinde kesinlikle zorlanmıştım.


Eve döndüğümde Alper beni bekliyordu. Ona kulüpte elle taciz edildiğime dair imalarda bulunarak bir kez daha tahrik etmeye başladım. Çabucak etkili oldu. Beni kucakladı ve yuvarlanıp uykuya dalmadan önce boşaldı. 


Uzun günün yorgunluğuna rağmen hâlâ azmış olan ben, akşamı ve Defne'yi düşünerek parmağımla klitorisimi yavaş yavaş okşamaya başladım.


********


“Ne durumdasın? Kaç tane daha var?” dedi patronum ertesi gün. 


Beni ofisine çağırmış ve veri toplama işinin son durumu hakkında bilgi istemişti.


“On üç kişiyle görüştüm ve daha on bir kişi var,” diye açıkladım. Patron benim kızlarla bu kadar hızlı çalışmama şaşırmıştı, çünkü benimle daha uzun süre birlikte olmayı umuyordu. Öncelikle, hem bir garson hem de özellikle bir dansçı olarak iş için iyiydim. Ayrıca, hâlâ benden hoşlanacağına dair umutları vardı ve bunun zaman alacağını biliyordu.


"Bu gece onları rahatsız etme. Çok yoğunuz ve dikkatlerinin dağılmasını istemiyorum," dedi.


“Ama sadece hafta sonları çalışan kızlara ihtiyacım var,” diye cevap verdim.


“Sadece bekle. Gelecek hafta sonu yaparsın,” dedi bana.


"Tamam," diye cevap verdim umutsuzca. Sürekli okul ve kulüp döngüsünden yorulmuştum ve bu işi bir an önce bitirmek istiyordum.


“Bu arada bu gece dans etmene ihtiyacım olacak, hazır ol,” dedi.


“Tamam,” diye cevap verdim, piste bakarak, onunla tartışmanın anlamsız olduğunu biliyordum.


“Al bakalım. Yorgun görünüyorsun,” dedi ve çekmeceden iki küçük hap çıkardı.


"İki mi?" diye sordum endişeyle.


"Bir şey olmaz. Eminim iyi gelecektir," diye cevap verdi. Rutin olarak, kendimi bitkin hissettiğimde Roland'dan hap almaya gidiyordum. Bu yüzden bunu neden verdiğinden emin değildim, ama hapları açık avucuma koymuştu bile...


Dışarıda su içmek için bara gittiğimde Roland elimdeki hapları gördü.


“İki tane mi?” diye sordu.


"Evet, sanırım. Sam sorun olmadığını söyledi," dedim ona.


“Bak, birini şimdi al, diğerini sonraya sakla,” diye öğüt verdi Roland.


Başımı sallayarak onun tavsiyesine uydum ve birini yutup diğerini ona uzattım. 


Saat tam dokuz buçukta patronu görmeye çağrıldım ve dans için hazırlanmamı söylediler. Aslında bu bir sürpriz değildi ve çıkarken durup Roland'a haber verdim.


“İşte. Şimdi tam zamanı,” dedim ve yardımcı olacağını bildiğim ikinci hapı aldım.


Hapı içtim ve üstümü değiştirmeye gittim. 


Yirmi dakika sonra geri döndüğümde hemen sahneye çağrıldım. Dans ederken Defne'ın iki iri yarı adamla oturduğunu fark ettim ve onlarla konuşurken sahneyi işaret ettiğini gördüm. Çıplak göğüslerimin sergilendiği ikinci şarkı sırasında, adamlardan biri ayağa kalkıp sahnenin önüne doğru ilerledi. Ben ona yaklaştığımda, geniş göğüslü ve büyük kolları olan birisi olduğunu açıkça anlayabiliyordum. İtaatkâr bir şekilde eğilerek adamın parayı g-string'imin içine koymasına izin verdim. Başımı kaldırdığımda adamın yüzünde ince bir tebessümle bana baktığını gördüm.


“İşin bittiğinde buraya gel” dedi.


“Tamam,” diye cevap verdim. Adamı muhtemelen Defne'nin kışkırttığını biliyordum, ama geçen sefer müşterilerden uzak durma konusunda aldığım ders hâlâ aklımdaydı.


Gruba katıldığımda Defne ile  göz göze gelmekten kaçınamadım. 

Çabucak içkiler ısmarlandı ve Defne sohbete katılırken, kendime yaklaşan adamın adının Mark, arkadaşının adının da Ed olduğunu öğrendim. Adamlar her ne kadar kabaysalar da yine de saygılıydılar ve Defne küçük masada güvenli bir şekilde karşımda oturduğu için rahatlayabildim.


Sonraki bir saat boyunca birkaç içki içtik ve Defne ile Ed iki kez arka odaya gittiler. Mark içmekten ve konuşmaktan memnun görünüyordu ve ben onun yerine, uyuşturucunun ve alkolün etkileri beni kendimden geçirirken, elinden geldiğince sohbeti sürdürmeye çalışıyordum.


En sonunda Mark vaktin geldiğine karar vererek beni ayağa kaldırdı. Kısa bir süre ana odada kalmaya ikna etmeyi düşündüm, ama arkadaşı ve Defne özel odayı kullandıkları için bu işin peşini bırakmaya karar verdim. Arka tarafta sadece bir çift daha vardı ve Mark onları odanın karşı tarafına yönlendirip karanlık bir köşeye yerleşti. İlk yeni şarkıda bana başıyla işaret edince dans etmeye başladım. Ana odada sohbet ettiğimiz süre boyunca adama karşı belli bir güven duygusu geliştirmiştim, bu yüzden dans ederken oldukça rahattım.


İlk iki şarkı boyunca Mark'ın elleri vücudumda hep emniyetli yerlerde durmuştu; kalçalarım, bacaklarımın ön kısmı ve omuzlarım. Mark'ın bacaklarının arasında hareket ederken ona baktığımda bana keyifli bir gülümsemeyle gülümsüyordu. İkinci şarkı bittikten sonra Mark bana biraz durmamı söyledi ve göğüslerim açıkta kalacak şekilde dizinin üzerine oturttu. Sırtım kapıya dönüktü, ancak Mark'ın gözlerinin arkamdan baktığını fark ettim ve hızla döndüğümde Defne ve Ed'in bize doğru geldiğini gördüm. Saniyeler içinde sandalyeler gevşek bir çember oluşturacak şekilde yerleşmiş  ve Defne dans etmeye başlamıştı.


Arkadaşının aksine Ed çok daha agresifti, ama Defne bu tavırdan rahatsız olmuş gibi görünmüyordu. Elleri kıçından göğüslerine doğru hareket etti ve öne doğru eğildiğinde göğüs uçlarını yalayıp emdi. 


Sonra, Defne sırtını Mark'ın göğsüne dayayıp kolunu boynuna doladığında, parmaklarının g-string'le kaplı amcığının üzerinde gezinmesine izin vermişti. Mark'a doğru baktığımda, onun beni dikkatle izlediğini gördüm ve arkadaşının onun kafasına başka şeyler soktuğundan endişelenmeye başlamıştım.



Endişelerimde haklıydım çünkü kısa bir süre sonra Mark bana dans etmemi söylediğinde, elleri çok daha cesurca hareket ediyordu. Defne de dans ediyordu ve bu durum benim için daha da zorlayıcı oluyordu. Elleri belimden başlayıp yavaşça yukarı doğru ilerledi, omuzlarımı hareket ettirerek kurtulmaya çalışsam da temasını sürdürdü. Neyse ki dokunuşları nazikti ve acı vermiyordu. 


Hatta ne yaptığını bildiğini kabul etmek zorunda kaldım.


Şimdiye kadar Ed, parmaklarını Defne’ın g-string’inin altına sokmuş, onu okşarken Defne zevkle inliyordu. Mark ise beni benzer bir pozisyona getirmeye çalışıyordu ama niyetini anlamıştım ve ayakta kalmaya çalışıyordum.


"Görünüşe göre vahşi olanı ben kaptım," dedi Ed şarkı bittiğinde.


Defne, "Ama güzel olan o," diye karşılık verdi.


Mark ise, "Harbiden iyi. Üstelik de çok güzel," dedi. Sesindeki içtenlik beni etkilemişti. Aslında, bu köhne kulübe yakışmayan bir gurur hissetmiştim.


Her ikimiz de erkeklerimizin dizlerine oturmuş, bir sonraki dansı bekliyorduk. Mark’ın elleri yavaşça bacaklarımın üst kısmına doğru ilerledi. Parmak uçlarıyla küçük daireler çizerek bacaklarımın birleştiği yere doğru yaklaşıyordu. Devam etmesine izin veriyordum ama çok yaklaştığında onu durdurmak zorunda kalacağımı biliyordum. Dokunuşunun yumuşaklığı ve beklenti, tüylerimin diken diken olmasına neden oluyordu.


Nihayet, g-string’in bacağımla buluştuğu noktaya geldi. Onu durdurmak için kendimi hazırlasam da parmak uçlarının hareketi aniden kesildi.


Yeni bir şarkı başladığında Defne, Ed’in bacakları arasında ayağa kalktı. Kısa süre sonra Ed’in elleri onun üzerindeydi ve bu bir danstan çok bir elleme seansına dönüşmüştü. Yanımda kıvranan Defne’ın görüntüsüne kayıtsız kalamıyordum. Göğüs uçlarımın sertleştiğini hissediyordum.


Çok geçmeden Defne, kalçasını Ed’in kasıklarına dayayıp ona sürtünmeye başladı. Her şey o kadar gerçek ve yakındı ki gözlerimi başka tarafa çeviremiyordum. Amımın ürperdiğini ve göğüs uçlarımın uyarıldığını hissediyordum.


Tam o anda Mark’ın parmakları g-string’imin üzerinde hareket etmeye başladı. Soluk soluğa ona bakarken elini tutmaya çalıştım ama güçlü ve ısrarcı bakışları karşısında tutuşumu gevşettim. 

Parmak uçlarıyla yavaş daireler çizerek kumaşın arasından amımı bulmuştu ve aşağı yukarı hareket ettirmeye başlamıştı. 


Klitorisimin yerini tam olarak bulmuştu ve her dokunuşunda daha da tahrik oluyordum. Defne’ı izlerken ses çıkarmamak için dudağımı ısırıyordum.


"Devam et, neredeyse boşalacağım," dedi Ed şarkı bitmek üzereyken.


Defne sorunsuzca bir sonrakine geçerken, Ed’in yüzünün buruştuğunu ve sonra aniden ağzının açılıp kalçalarını öne doğru ittiğini gördüm. Sadece birkaç saniye sonra sandalyesine yığıldı ve yüzünde hoş bir gülümseme belirdi.


Mark’ın pantolonunun içine boşaldığını fark ettmiştim. 


Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım ama bu durum beni heyecanlandırmıştı. Orgazma çok yakın olduğumu fark ettiğimde dehşete düştüm ama Mark konuştuğunda rahatladım.


"Ben de isterim," dedi ve elini kalçalarımı hafifçe okşamak için kullandı.


Adamın bacaklarının arasında vücudumu hareket ettirmesine izin verirken, birden kalçalarımı müziğin ritmine göre hareket ettirmeye başladım. Gözlerim kapalıyken yarrağını bulmaya çalıştım, ta ki amıma bastırdığını hissedene kadar.


"İşte bu," diye inledi Mark, iyi bir ritim yakalamıştık.


Parmakları g-string’imin kenarına doğru hareket ettikten birkaç saniye sonra kumaşın altına girdi. Nedense, onun istediği gibi davranmasına izin vermiştim. Parmaklarının uçları hızla ıslak amcığımı bularak, doğru basınçla klitorisime dokunmaya başladı. Her an orgazma ulaşabileceğimi biliyordum.


"Bu amcık ne hale gelmiş böyle?" diye sordu Mark.


“Hadi bebeğim,” diye fısıldadı Defne, bu beni daha da tahrik etti.


Sadece birkaç saniye sonra Mark kendini bana doğru itti ve tıpkı Ed gibi yüksek sesle homurdandı. Parmakları klitorisimin üzerinde hareket etmeyi sürdürdü ve diğer eliyle meme ucumu sıkıştırdığında orgazmım gerçekleşti.


"AHHHHHHH!.....OHHHHHHH... HAAAARRRIKAAAAAAaaaa.." diye haykırmaya başlamıştım zevk dalgası beni vurmuştu.


Mark orgazmımı uzattı, ta ki çok hassas hale gelene kadar. "Yeter artık, lütfen," diye yalvardım, vücudum onunkine yaslanmıştı.


Gözlerimi açtığımda diğerlerinin bana baktığını gördüm ve anında gerçeklik ve utanç yüzüme çarptı. 


Hızla doğrulup giysilerimi düzeltmeye başladım.


"Gitmeliyim," diye mırıldandım, gözyaşlarıma hâkim olamayarak soyunma odasına doğru koştum.


Defne birkaç dakika sonra yanıma geldiğinde dolabımın önünde oturmuş üstümü değiştiriyordum. İşlerin çok ileri gittiğini ve oradan uzaklaşmam gerektiğini biliyordum. Bu ben değildim ve hiçbir iş saygınlığımı tamamen yitirmeye değmezdi.


“Bebeğim, iyi misin?” diye sordu Defne tatlı sesiyle.


“Ben... kendimi iyi hissetmiyorum. Gitmem gerek,” diye cevap verdim, giysilerimi çekiştirirken.


Defne, "Al bakalım," dedi ve bir deste yirmiliği yanıma koydu. Endişesini ifade eden son bir bakış attıktan sonra yürüyüp gitti.


Taksiyle eve dönerken olanları düşünmek için zaman buldum. Bu geceki davranışımdan tiksinmiştim. Halka açık bir yerde bir yabancının beni orgazm olmam için manipüle etmesine izin vermiş, onu boşaltmak için para almıştım.


 Bu beni aslında alenen bir fahişe yapıyordu.


Orgazm olmak istemiştim. Mark’ı memnun etmek istemiştim ve bu beni aldatan bir eşten daha fazlası yapıyordu.


Taksi durduğunda, kot pantolonumdan çıkardığım parayla şoföre ödeme yaptım. Duygularım yeniden depreşti. Eve girmeden önce sakinleşmek için birkaç dakika dışarıda beklemek zorunda kaldım.


İçeri girdiğimde kocama kendimi iyi hissetmediğimi söyledim ve banyoya girerek uzun bir duş aldım.


“Bana neler oluyor böyle?” diye düşünürken gözyaşlarım suya karışıyordu.


Devam edecek...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumuz için teşekkürler. Yorumunuzu inceledikten sonra, ticari kaygı içermiyorsa yayımlayacağım.