Defne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Defne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Defne - Küçük Kaçamaklar

 Defne - Küçük Kaçamaklar


Bölüm 1


“Ben, Defne. Kocamla birlikte kendi ilişkimizi yeniden yaşamaya başladığımız bir yaz tatili hikayesidir. Önceki hikayenin devamıdır.”


Namık beni oldukça değiştirmişti. Artık eskisi gibi tutucu davranmanın ne kadar gereksiz göründüğünü fark etmiştim. Artık erkeklerin yanında kendimi rahat hissediyordum. Dekolteli giyinmek onlarla oynamaktan çok zevk almaya başlamıştım.


Önceki hikayemizin sonrasında, bazen Namık, bazen kocam ile birlikte olmaya devam etmiştim. Bundan oldukça zevk alıyordum. Namık ile bizim kaldığımız ev neredeyse bir olmuştu. 


O gün mutfakta bulaşıklarla uğraşırken pencereden yan evde Namık’ın yanında birisi olduğunu gördüm. Bahçede oturmuş konuşuyorlardı. Yaklaşık 1 haftadır Namık’ı taciz etmiş ama beni sikmesine izin vermemiştim. Her seferinde gözlerindeki o yalvaran bakışları onu bırakıp kendimi kocamın kucağına atıyordum. O gün Mehmet bitmek bilmeyen online toplantılarından birinde idi. Bulaşıkları bitirip yukarı yatak odasına çıktım. Brezilya kesim bikini altımı giyip üstüme kalın askılı kalçalarımın altına kadar inen tişört geçirdim. Tişört altına bikini üstümü giymemiştim. Zaten bir süredir bu üstler ve sütyenler çekmecelerden çıkmıyordu. Üzerimdeki askılı tişört yan ve üstten güzel dekolte veriyordu ama o kadar.


Kendimi aynada süzdükten sonra bahçeye çıktım. Havuza doğru yürürken Namık ile göz göze geldik. El sallayıp havuzun yanındaki şezlonglara yüzüm onlara dönük oturdum. Elime aldığım telefonla oynarken göz ucuyla ikisini izliyordum. Namık’ın yanında kendi yaşlarında hafif göbekli bir arkadaşı vardı. Arada Namık ona bir şeyler anlatırken ikiside dönüp bana bakıyordu. Acaba ne konuşuyorlardı. Namık onunla yaşadıklarımızı anlatıyor olabilir miydi? Aşırı merak ediyordum. Ama bilmeme imkan yoktu. Aramızda mesafe vardı ve sadece yüksek sesle attıkları kahkahaları duyabiliyordum.


Şezlong da gözlerimi kapatıp uzanmış durumda iken, güneşimi engelleyen bir gölge hissettim. Gözümü açtığımda Namık başımda dikiliyordu.


“Selam, Bize katılmak ister misin? Güzel kokteylimiz var.” dedi sırıtarak


“En son o kokteyllerin beni ne hale soktuğunu unuttun mu?” dedim gülerek.


“Umut benim her zaman en iyi arkadaşım olmuştur. ” dedi Namık.


“Sen bilirsin” dedim ve şezlongdan kalktım. Namık’ın bahçesine geçerek yanlarına gittim. Geleceğimden ne kadar emin imişler. Yanlarında bir adet benim için bir sandalye bile koymuşlar.

Namık arkadaşına dönerek;


“Defne benim yan evde oturan güzel komşum. Bu arkadaşımda Osman. Osman ile lise yıllarından beri arkadaşız. Arada bu bölgeye gelir. Geldiğinde de sağolsun hep bana uğrar. Benim aksime hala çalışmayı sever. Artık parayı nereye götürmeyi planlıyor bilmiyorum tabii” dedi.


“O zaman memnun oldum” dedim kadehimi kaldırırken. 


Kadehimi masaya bırakırken masada biraz ileride duran cipslere doğru eğildim. O anda Namık ve Osman’ın gözlerinin göğüs dekolteme kilitlendiğini fark ettim. Hoşuma gitmişti. Osman, Namık’ın dediği gibi çalışmayı seven ticaret ile uğraşan biriydi. Yakışıklı sayılmazdı. Vücudu Namık gibi fit de görünmüyordu. Ama aşırı dışa dönük, zeki, eğlenceli idi.

Kadehler birbirini izlerken herkes daha çok rahatlamıştı. Konuşup gülerken bazen Osman’ın ve Namık’ın gözlerini masanın üstünden görünen göğüslerime bakarken yakalıyordum. Onların bakışlarını hızlıca kaçırmaya çalışmalarından da zevk almaya başlamıştım. 

Konu konuyu açarken Osman’ın limanda bir yatı olduğunu öğrenmiştim.


“Ooo, Osman bey bayağı zenginsiniz galiba” dedim gülerek.


“Yok,çok büyük bir şey değil zaten bende bir heves alıp doğru düzgün kullanamadım” dedi mahçup bir ifadeyle. Zenginliği onu bir şekilde mahçup ediyordu.


“Kocam ile yelken eğitimine katılmıştık. Sonrasında da amatör denizci lisansımızı bile aldık. İsterseniz size kaptanlık yaparız. Merak etmeyin teknenizi batırmayız” dedim gülerek.


“Biliyormusun harika olur. Hatta bir arkadaşım var eşiyle o da burada, her seferinde onları gezdirmediğim için bana serzenişte bulunup duruyorlar. Onların gelmesinde sakınca olur mu? Sonuçta tekne de 3 kamaramız var.” dedi.


Namık’a baktım.

“Sen gelecek misin?” dedim


“Ben deniz olaylarına çok alışık değilim. Biraz deniz tutuyor beni. Ama sizin eğleneceğinize eminim.” dedi.


“Tamam. Ne zaman seyre çıkıyoruz o zaman. “ dedim neşeyle.


“İstediğin zaman, hatta 1-2 saate olabilir.” dedi. Sanırım kafası iyiydi. Gerçi benimde fena sayılmazdı.


“Mehmet’e sorayım. Sende arkadaşlarına bir sor bakalım 2 saat çok kolay hazırlanabilecek bir zaman değil. Tekne nerede?” dedim kalkarken.


“Marinada” dedi Osman masadan telefonuna uzanırken.


Eve geçtim. Mehmet salonda oturmuş bir e posta yazıyordu. Hafif çakır keyif olduğumu saklamadan.


“Namık’ın arkadaşı ile tanıştım. Marinada teknesi varmış. Koyları gezmeyi teklif etti. Bende kabul ettim” dedim. Mehmet şaşırmış şekilde yüzüme baktı


“Nasıl? Ne zaman?” şaşırmıştı.


“İşte şimdi. Merak etme bir arkadaşı daha eşiyle gelecek kalabalık olacağız. Ne dersin haber bekliyor”


“Tamam bana uyar ama hazırlanmamız zaman alır” dedi kafasında bir plan yapıyormuş gibi düşünceli idi.


“Ya ne hazılanması aşkım. 2-3 mayo, birkaç havlu, teknede varmış her şey” dedim neşeyle yukarı çıkarken.


Gerçekten ufak bir çantaya birkaç malzeme doldurdum. 2-3 mayo bile bence fazla idi. Belki de gerek bile olmayacaktı. Diş fırçalarımız, Mehmet’in traş takımları gibi kişisel hijyen malzemelerini alıp aşağıya indim. Çantayı bırakıp bahçeye çıktım.Osman’a doğru el sallayıp


“Eee son durum nedir?”


“Tamam arkadaşlar da geliyorlar. Ben marinayı aradım sizin isminizi verdim. Üç veya üç buçuk gibi orada buluşalım” dedi.


daha 2 saate yakın zaman vardı. İçeri geçtiğimde Mehmet hazırlanmıştı. 


“Üç buçukta marinada olacağız.” dedim. Başıyla onayladı. Bulunduğumuz köyden marinaya 30 dk lık bir yolumuz vardı. Daha alışveriş yapacağımız için hemen çıkmaya karar verdik.


Bölüm 2


Marinaya ulaştığımızda arabayı park edip Osman’ın teknesinin ismini söyleyip rıhtımdaki yerini öğrendik. Tekneye ulaştığımızda havuzlukta bir kadın gördüm.


“Merhaba, Ben Defne”


“Merhaba ben Mehmet”


“Merhaba Ben Ayça siz Osman’ın bahsettiği kişiler olmalısınız?” dedi.


“Evet. Bu seyahatin kaptanı ve miçosu” dedim hala hafif çakır keyif halim devam ediyordu. Tekneye geçtik. Mutfakta Ayça’nın eşi Emre ile tanıştık. 

Pruva daki kamarayı Osman’a bırakıp kıç taraftaki kamaralara yerleşmeye karar verdik.


Ayça ve Emre bizim yaşlarımızda, deli dolu görünen bir çift gibiydi. Ayça zayıf, açık kumral saçları boynunda onlarca kolye ve bileğinde benzer sayıda bileklik, ince şile bezi üst  ile kısa şortu ile yoga kıyafetlerine benzer şeyler giymişti. 


Eşi Emre ise, hemen hemen aynı yaşlarda yarısı dökülmüş kalanı da uzatılmış saçları ile farklı bir tipi vardı. İkisi de sanki bizi uzun süredir tanıyorlar gibi samimi konuşuyordu.


Hızlıca yatı kontrol ettik. Mutfak malzemelerini gözden geçirip eksikleri listeledik. Hep beraber yakındaki markete gittik. Dolaplarımızın alabileceği yiyecek ve içeceklerimizi yüklenip tekneye geri döndük. Saat yaklaşık 1600 olmuştu. Osman hala yoktu.


Emre Osmanı aradığında kötü haberi verdi. İşi uzamış, gelemeyecekti. Eğer ayarlayabilirse yarın bulunduğumuz koylardan birisine geleceğini söylemiş. Marinaya bizim sefere çıkabilmemiz için gerekli bilgilendirmeyi de yaptığını söylemiş.


Açıkçası benim için biraz hayal kırıklığı olmuştu. Mehmet ve Osman ile teknede eğlenmeyi hayal ederken, tanımadığım 2 kişi ile kalmıştım. Ayça ve Emre ne düşünüyordu bilmiyordum tabi.


Mehmet marinadan yakın koylar için tavsiyeleri alıp tekneye döndüğünde rıhtımdan ayrılmaya karar verdik. Tonozu çözmek için başa giderken Emre kıç halatlar ile ilgileniyordu. Mehmet dümende yola çıktık. 


Havuzluğa geldiğimde Ayça elindeki birayı sallayıp


“İçer misin?” dedi. Hava çok sıcaktı ve bira çok güzel görünüyordu.


“Evet harika olur” dedim.


2nci biralarımız bittiğinde sanırım artık önyargılarım yok olmuştu.


Akşam geceleyeceğimiz koya hızla gidebilmek için, yelken açmamıştık. Koylar oldukça dolu idi. 2-3 koy sonrasında kıçtan kara olabileceğimiz bir yer bulabildik. Demiri atıp halatlarımızı bağladık. 

Su çok güzel görünüyordu. Kıyafetlerimizi çıkarıp denize atladık. Suyun havaya kıyasla serinliği beni kendime getirmişti. Denizin içinde biraz vakit geçirip yata çıktım. Mayomu değiştirmem gerektiğini düşündüm. Puntellerde asılı havlulardan birini alıp sarındım. Havlu biraz kısaydı ama çok da takılmadım. Havlu göğüslerimden başlayıp kalçalarımın altında maksimum 10-15 cm lik alanı kapatabiliyordu. 

Denizden ikinci çıkan Emre idi. Emre havuzlukta iken ben birer bira almak için, içeri girdim. Kendime ve Emre’ye birer bira alıp havuzluğa geçtim. Ortam çok sessiz ve huzurlu idi. Emre de beline bir havlu sarmış mayosunu asmıştı. Birayı uzatıp göz ucuyla Mehmet ve Ayça’ya baktım. Oldukça samimi bir sohbetin içinde idiler. Bende geçip Emre’nin karşısına oturdum. Gözlerinin frikik verme ihtimaline karşı bacaklarımda idi. Fakat miniler ile oturup kalkma konusunda oldukça başarılıydım. Emre kasıklarıma kilitlenmiş gözlerini kaldırdığında göz göze geldik. Gülümsedim.


“Eee siz nasıl tanıştınız Osman bey ile” sordum soğuk biramdan bir yudum alırken.

“Aslında karışık hikaye. Ortak bir arkadaşımız vasıtasıyla bir kulüpte tanıştık. Sonra bir kaç defa birlikte buluştuk. Ortak noktalarımız olunca bayağı da eğlendik doğrusu.”


O sırada Ayça ve Mehmet denizden çıkmıştı. Ayça gülerek bir şeyler anlatıyordu. Hızla saçlarını yıkadı. Yakınındaki peştemallerden birini kapıp hala anlatırken kendine sardı. Gayet rahat hareketleri vardı. Sanki yıllardır tanıdığı bir arkadaş grubunda idi. Peştemal altından bikinilerini çıkardı. Peştemalinin boyu benimkinden çok da farklı değildi. Havuzluğa inip,


“Ooo biralara başlanmış bile” dedi gülerek. Emre’nin yanına gelip birasından bir yudum aldı. Birayı geri verirken Emre’yi öpmek için eğildiğinde peştemali tam gözümün önünde yukarı çıkmıştı. Ayça’nın vajinası tam gözümün önünde idi. Göz ucuyla Mehmet’e baktım. O da yandan da olsa görmüş olmalıydı. Mehmet’ bakıp gülümsedim.


Ayça doğrulup kendine bir şeyler almak için içeri geçtiğinde Mehmet yanıma oturmuş elini bacağımda iken, Emre ile muhabbet etmeye başlamıştı bile. Kısa bir süre sonra Ayça da aramıza katılmıştı.


Emre uluslararası bir firmada bölge direktörü olarak çalıştığını öğrendik. Oldukça uzun bir flört döneminden sonra Ayça ile evlenmişlerdi. Gençliklerinde interrail ile Avrupa’yı gezmişler. Sonrasında ise, uzak doğu seyahatleri yapmışlar. Ayça sanat tarihi üzerine yüksek lisans yaparak bir üniversite de çalışmaya başladığında da, yerleşik düzene geçmişler. Sohbet esnasında Ayça’nın resme olan ilgisini öğrenmiştik. Her ikiside üniversite dönemlerinde hippie lerle takılmış ve seyahatlerine de genelde bu gruplar ile çıkmışlar. Her ikisi de, bana göre oldukça renkli bir hayat yaşamışlar. Onların yaşadıklarını dinlerken, bazı anlarda kendi üniversite hayatımının ne kadar boş geçtiğini fark ediyordum. Sohbet ilerledikçe biralar birbiri ardına gidiyordu. Havada kararmış karnımız acıkmaya başlamıştı. 


“Bence yemek hazırlasak iyi olur” dedim. Ayrıca bira yüzünden tuvalete de gitmem gerekiyordu. Ayağa kalkar kalkmaz hafif bir dengesizlik yaşadım. Dengemi kurmaya çalıştığım o birkaç saniyede ne kadar firikik vermiştim bilmiyorum ama Emre ve Mehmet’in sırıtışlarından istemeden de olsa bir şeyler göstermiş olduğumu fark ettim. 

Yoksa istemiş miydim ondan da emin değilim ama olan olmuştu. Geri alınacak bir zaman dilimi de yoktu.


Ayça ile aşağı inip bir şeyler hazırlarken erkekler de yukarıda balıkları pişirmeye başlamıştı. İçeri de bir şeyler hazırlamak oldukça zor sayılırdı. Alanımız dardı ve bir şeyler alıp verirken, birbirimize çarpıp duruyorduk. Ayça dolaptan bir kap almak için dolaba uzandığında bende tezgahtan kesme tahtasını almaya çalışıyordum ki, Ayça’nın peştemali çözülüp düştü. Bir an ne yapacağımı bilemedim. Ayça bana bakıp kahkaha patlattı ve eğilip zemindeki peştemali üzerine çekti.


“Sanırım, üzerime bir şeyler giymeliyim” dedi kamarasına giderken. 


Bende bir şeyler giymem gerektiğini düşündüm. Kamarama gidip çantadan bir tişört bulup üstüme geçirdim. Sütyensiz göğüslerim oldukça dikkat çekiyordu. Yanıma da hiç sütyen almamıştım. Bir bikini takımı bulup önce bikinileri giydim. Sonra da tunik bulup onu giydim. 

Mutfağa geri döndüğümde Ayça kalın askılı bir penye ve altında da pembe bir şort giymişti. Sütyen konusunda sanırım çok tutucu davranmıştım. Çünkü Ayça’da giymemişti. Penye nin derin kol altı açıklığından göğüsleri nerede ise ortada görünüyordu.  Açık kumral saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Hayatımdaki çoğu kadına hep eleştirici gözlerle bakmıştım. Nedenini bilmediğim bir sebeple Ayça’ya daha farklı baktığımı hissediyordum. Bir Victoria Secret mankeni değildi. Ama özgüveni en az onların kadar vardı. Sözleri çok açık kimi zaman imalı idi. Gülüşünde ve konuşmalarındaki cilveleri duyabiliyor ama ispatlayamıyordunuz. Bana belki de bu teknede ki herkesten çok kültürel birikimi de vardı Belki de Ayça’yı bu kadar farklı yapan bu birikimdi. Belki de kendine olan özgüveni idi. Belkide vücudu idi. Gerçekten vücudu harika mıydı? Ben Ayça’nın bacakları, kalçaları, belini incelerken Ayça bir anda arkasını döndü. Bana bakıp gülümseyerek,


“Kimmiş bu rontgenci” dedi. 

Utanarak sırttım. 


“Balıklar hazır” seslenmeleri ile kendime geldim. Marketten aldığımız mezeler ile salataları alıp yukarı çıktık. Açık hava, tekne, yüzmek beni acıktırmıştı. 


yemeği bitirip rakı faslına geçince herkes çakır keyif olmaya başlamıştı. Bu sadece bizim için değil, çevre teknelerde de bizde olduğu gibi, rahatsız edici olmayan ve kimi zaman yükselen kahkahalar beni keyiflendiriyordu. 

Bir şişe rakımız bitmişti. İçeride bir şişemiz daha vardı ama hem dolaba koymamıştık hemde yarına kalmasını istiyorduk. Market teknelerinin bu koya gelip gelmediğini bilmiyorduk. Gece de yavaş yavaş ilerliyordu. Etrafta bazı tekneler, koyun sessizliğine kendilerini bırakmışlardı.

Ortam durgunlaşırken, Emre


“Kağıt mı oynasak?” dedi. ardından Ayça


“Harika fikir” diyerek katıldı. 


Sanıyorum herkes hemfikirdi. Problem benim kağıt oyunları hakkında herhangi bir tecrübemin olmaması idi. Okul-ev arasında geçen üniversite hayatım bana bu tecrübeyi kazandırmamıştı.


“Ben pek oyun bilmiyorum” dedim üzüntülü bir yüz ifadesi takınarak.


“Öğretiriz merak etme. Sen ne öğrenmek istediğine karar ver yeter” dedi Ayça.


“O zaman poker” dedim. Mehmet şaşırmış gibi yüzüme bakıyordu


“Ne bakıyorsun bence en kolay öğrenilecek oyun bu” dedim.


Emre bana oyunun temellerini anlattı. Basit gibiydi. Anlamıştım. 


Kartlar dağıtıldı.   


Bölüm 3


İlk bir kaç el deneme sonrasında, teknedeki kuruyemiş stoğumuzdan Antep fıstıklarını poker fişi niyetine kullanmaya başladık. Çok yeterli sayıda değildi, zaten oyunun amacı da eğlenmek idi. İlk bir kaç el kaybettim. Tam fıstıklarımın sayısı azalırken şansım dönmeye başladı. Kartların birbirine olan üstünlüklerinden çok şansıma güvenmeye başlamıştım. Ortada dönen oyun bir anda lehime gelişmeye başladı. Elindeki fıstıkları ilk kaybeden Emre olmuştu. Benden borç isteyince bir kaç el idare edecek kadar fişi borç olarak verdim. 

Fakat onu da kaybetti. Çok eğlenmeye başlamıştım aslında.


“Ee ne olacak şimdi” dedim. Ayça 


“Tişörtünü satın al” diye önerdi gülerek. Bu teklif benim için sürpriz oldu. Emre Ayça’ya bakarak


“Strip pokere mi çevirdin şimdide oyunu” 


“Biraz heyecan katıyorum aşkım. Belki konsantre olmana yardımcı olur”


“Ama kıyafet eşitsizliğimiz var. Benim bir tişörtüm bir şortum var. Defne’de bunlara ek bikiniler var. Bunu eşitleyelim o zaman”


“Kadınlara pozitif ayrımcılık yapın artık” dedim. Anlaşma sonunda erkekler T-shirt, şort, 2 adet terlik ile 4 parça da karar kıldık. Ayça’da penye bluz, şort, terliklere ilave olarak içine bikinisini giydi. Benim üzerimde de Ayça kadar kıyafet vardı.

Oyun başladı.


Ben Emre'nin tişörtünü aldım. Artık Emre’de sadece şort ve terlikler vardı. Devamında terliklerini Ayça’ya kaptırırken, Mehmet 1 tişört ve 1 terlik kaybetmişti. Ben iyi durumda idim. Tişörtüm gitmişti ama gerisi bende idi. Oyun ilerleyince Ayça giderek şansını yitirmeye başladı. Terliklerini kaybetti. Bu arada Mehmet ile Emre tek şort ile kalmıştı. 

İçkinin etkisi ile oldukça güzel vakit geçiriyorduk. Kahkahalarımızdan çevre tekneler rahatsız olmasın diye sessiz olmaya çalıştıkça daha fazla engellenemez gülme isteğimiz oluyordu.

As doperi masaya açtığımda Ayça’da fıstık kalmamıştı. 


“Eee.. ne istiyorsun bakalım” dedi şeytani gülümseme ile. Bende ilgisizce 

“bikini üstü güzel görünüyor” dedim. Göz ucuyla Mehmet ve Emre’ye baktığımda ikisinin de sessizliklerin ardında bir heyecan seziyordum. Ayça


“Tamam öyle olsun” dedi ayağa kalkması ile bikisinin üstünü çıkarması neredeyse bir oldu. Mehmet’in gözünün Ayça'nın göğüslerine odaklanmasını anlayabiliyordum ama Emre de binlerce defa gördüğü manzaraya heyecanla kilitlenmişti.


“Tamam beyler kartlara dönebilirsiniz. Hepimiz yetişkiniz” dedi Ayça alaycı tavırla.


Bir kaç el bu şekilde döndü. Ortada karşılıklı arttırmalar ile fıstıklar birikmişti ve Mehmet ile çekişiyordum. Elim iyiydi. Mehmet’in blöf yaptığını düşünüyordum. Acaba neden şortunu riske atıyordu. Sonuna kadar gitmeye karar verdim. Kartlar açıldığında ben fıstıkları kendime çekerken Mehmet'e dönüp


“Şortun lütfen” dedim. Kocam ayağa kalkıp şortunu indirdiğinde Ayça ve Emre alkışlıyordu. İlk kaybedenimiz kocam olmuştu. Masanın kazananı da bendim.


“O zaman benim biraz rahatlamam lazım” dedi Ayça. Ayağa kalkıp teknenin kenarına geldi. 


“Şimdi mayomu boş yere ıslatmayayım” dedi ve mayosunun altını çıkarıp Emre’ye fırlatarak suya atladı. Ayça'nın bu hareketini hiç birimiz beklemiyorduk. Cesaretine ve rahatlığına hayran olmuştum. Peşinden Mehmet


“Benim de ferahlamam lazım” dedi ve ayağa kalktı. Hafif sertleşen sikini görebilmiştim. Sanırım biraz yüzüp sakinleştirmesinin iyi fikir olacağını düşünmüştü. Suya atladığında teknede Emre ile ben kalmıştık.


“Sen atlamayacak mısın Defne?” dedi. 


“Neden olmasın” dedim. Ayağa kalktım. Bir an mayolarımdan kurtulup suya atlama ile mayo ile atlama arasında gidip geldim. Fakat içimdeki tutucu taraf baskın gelmişti. Sadece şortumu çıkarıp kendimi suya bıraktım. Su çok güzel gelmişti. Dönüp tekneye baktığımda Emre'nin şortunu çıkarıp balıklama suya daldığını gördüm. Ben hariç herkes suda çıplaktı. Mehmet yanıma gelip benimle şakalaşmaya başlamıştı. Grubu içinde herkes birbiri ile muhabbet ediyordu ve kimse diğerini zorlamıyor yargılamıyordu. Çaktırmadan bikini altımın iplerini çözüp çıkardım. Saçlarıma toka olarak kullandım. Canlı rengi sadece yattan yansıyan ışıkta Emre'nin dikkatini çekmişti. 


“Saçındaki tokaya dikkat etmemişim bayağı güzelmiş” dedi gülerek. Nedense utanmamıştım. 


“Birde bilekliğim olması gerek buralarda” dedim ve bikini üstünden de kurtuldum. Denizde etrafta başka tekneler varken çırılçıplak denizde yüzmek bana özgürlük hissi vermişti.


Biraz sonra üşümeye başlamıştık. Tekneye çıkmamız gerekiyordu. Tabi hepimiz önceliği diğerine veriyordu. Tabii ki aramızdaki en çılgın yine başı çekti. Ayça teknenin arkasından dolanıp merdiven punteline tutunduğunda, kocamın nereye baktığını tahmin edebiliyordum. Ayça merdiveni tırmanıp arkadaki platforma ulaştığında tatlı su ile yıkanmak için duşu açtı. Saçını yıkarken bize dönmüştü. Yemek hazırlarken dikkat etmediğim ayrıntılar artık açıkça ortada idi. Landing strip şekli ile tıraş edilmiş amı yatın çok zayıf olmayan platform ışıklarında görünüyordu. Bacakları oldukça şekilli ve ince baldırları ile loş ışıkta oldukça güzel görünüyordu.  Bizi hiç umursamadan duşunu tamamlayarak havlusuna aldı ve teknenin havuzluğuna geçti. Umursamaz ve doğal tavırlarından etkilenmiştim.

Bende peşinden çıktım. Ayça gibi umursamaz davranmaya çalışsam da Namık tarafından ilk kez çıplak göründüğüm an kadar heyecanlanmıştım. Peşimden Mehmet ve Emre çıktı. Gecenin devamında birkaç saat daha vakit geçirip kamaralarımıza çekildik. Tekne her ne kadar çok küçük olmasa da kamaralar arasındaki ses yalıtımı yok denecek azdı. Mehmet ile sessizce öpüşürken diğer kamaradan gelen inleme sesleri bizi daha çok azdırmıştı. Emre ve Ayça'nın inlemeleri çok kısa süre sonra ıslak şapırtılara ve kesik çığlıklara dönüştü. Çok azmıştım. Birkaç santimetre ötede olanları zihnimde canlandırabiliyordum. Mehmet de benden farklı değildi. Penisi taş gibi olmuştu. İçime girdiğinde, bizde sessiz olmayı bırakmıştık. İkimizde ıslaktık çıkan sesler yan kamara ile karışıyordu. Yan kamaradan inleme ve çığlıkların arasından gelen


“Daha sert sik, daha sert” 


bağırışını duymamız ile Mehmet kasılarak boşalmaya başladı. 



JuicyWetPeach

Xoxox

 

 





Defne - Kürt Komşumuz 2 (Defne Anlatıyor)

 

Bölüm 1

 

Ben Defne. Kocam ve Namık ile yaşadıklarımızın hikayesini yazdığını gizlice paylaşmış. Aslında, paylaşması benim çok hoşuma gitti. Çünkü kafamdaki binlerce sorunun cevabını zaten düşüncelerinde buldum. Aşağıda,  sevgili kocamın yazdıklarını tekrar etmemeye çalışacağım. Şimdi yaşananları, birde benim bakış açımla öğreneceksiniz. 

 

İlk gördüğümde nasıl hissettiğimi tarif etmem zor.

 

Beynimin bir köşesinde beni her zaman bloklayan bir duvar vardı. O duvar ergenliğim ile oraya yerleşmiş, yıllar içinde sağlamlaşmıştı. Yaptığım veya yapmaya düşündüğüm tüm davranışlarımı bu duvar belirliyordu. Herhangi bir konuda herhangi bir zamanda yapılacaklar, yani tüm yaşantım. Aklımın bir köşesinde acaba bunu yaparsam ne derler? Acaba şu şekilde davranırsam daha az dikkat çekmeyebilir miyim?  

Artık anlıyorum ki, o duvarın mevcudiyeti bile kendimi olan güvenimi ne kadar da zedelemiş.

 

Sevgili kocam Mehmet, bu duvarları yıkmak için bu yıl ne kadar da uğraşmıştı. Tüm tatilimiz boyunca beni yaramaz, şehvetli davranmaya zorlamıştı. Bana hazırladığı o harika kokteyller bunu bir kademe daha kolaylaştırmıştı. 

Fakat , yaşadığımız çılgın öğleden sonrasında Namık'ın devasa penisinin görüntüsü içimde bir şeyi uyandırdı, bilinçaltımda hayatımın çoğunu bastırarak geçirdiğim bir şeyi. Belki de gerçekliğin kapısını kırdı.

 

Suçlamak' doğru kelime olmasa da, yeni keşfettiğim cinsel çılgınlığımdan kısmen kocam sorumlu. Belki buna başka bir şey demeliyim.

 

Mehmet, benimle her zaman gurur duymuş, birlikte geçirdiğimiz yıllar boyunca cinsel güvenimi sevgiyle yavaş yavaş inşa etmişti. Beni kışkırtıcı giyinmeye, kıvrımlarımı sergilemeye teşvik etmeyi severdi. Yavaş yavaş duvarlarım yıkıldı ve cinsel güvenim arttı. Bu adamı benimle gurur duyması, çarpık ve hoş sapkınlıkları için her zaman seveceğim. Yine de bazen suçlu hissetmemek zor. Karısı olarak belki de onu daha fazla uyarmalıydım, zaten yaptığımdan daha fazla ileri gitmemeliydim. Ne de olsa bu olaylar, herkesin kolaylıkla kabul edebileceği bir nokta da değildi. Güzel olan şey ise, birbirimize tüm yıllar boyunca olduğundan daha çok güveniyor olduğumuzu her nefes alışımda hissedebiliyorum.

 

Ben ne kadar mutlu olsam da Mehmet şimdi, karısının düzenli olarak başka bir erkeği, cinsel açıdan ondan çok daha donanımlı bir adamı yatağa götürdüğü bir gerçeklikte yaşıyordu. Kabul etmek ne kadar zalimce olursa olsun ve kocama olan muazzam sevgime rağmen, onun penisinin Namık’la rekabet etmesinin hiçbir yolu yoktu.

 

Mehmet ile ben nadiren birlikte porno izlerdik. Genelde sarhoşken izlediğimiz şeylerden bahsediyorum. O filmler bile oldukça tutucuydu ve fazla grafik detayı yoktu. Filmler de bazı kadınların bazen "büyük seven kraliçeler" olarak etiketlendiğini duymuştum, bu büyük penisli erkeklere şehvet duyan bir kadın için karikatürize bir açıklamaydı ve bunu hiçbir zaman tam olarak anlayamamıştım. Kuşkusuz naif davranarak her zaman çoğu erkeğin aşağı yukarı aynı boyda olduğunu varsayardım. 

 

Ancak çok geçmeden ne kadar yanıldığımı öğrenecektim.

 

Bölüm 2

 

O gün havuzda ilk gördüğümde gözlerime inanamadım.

 

Bakışlarımın değişmesi uzun sürmedi. Namık’ın penisini gördüğüm anda benim için her şey değişti. Kocamdan çok daha büyüktü. Erkekliğin zirvesini görüyor gibiydim, gözlerimi alamadığım güzellikteki aleti seks hakkında, erkekler hakkında bildiğim her şeyi bir anda sorgulamama neden olmuştu.

 

Hala nasıl tepki verdiğimi düşününce yüzüm kızarıyordu. Basitçe söylemek gerekirse, beni hayrete düşürdü. Şaşırtıcı derecede uzun ve inanılmaz derecede kalındı, kocamın penisine hiç benzemeyen bir şekilde görsel olarak muhteşemdi. Penisinin dibinde devasa bir çift testis vardı. 

Ufak çaplı bir şok gibiydi. Beni görünce tahrik olduğunu biliyordum. Bu yüzden bu adamla oynamaya karar vermiştim. Normalde ağırbaşlı bir ev kadını olan ben, bir şekilde o inanılmaz yarrağın (eskiden bu kelimeyi bile kullanırken utanırdım) heyecanlanmasına neden olmuştum. Bu belki de duvardaki ilk çatlaktı.

 

Haftalar geçti ve elimden geldiğince Namık’ın ve penisinin görüntüsünü aklımdan çıkarmayı denedim.

Kendime evli bir kadının böyle davranmaması gerektiğini söyleyerek kendimi suçlu hissetmeye başlamıştım. Düşüncelerimi yönetmeye ve uzun zamandır yaptığım gibi, bir ev hanımı ve öğretmen gibi davranmaya çalıştım. İşe yaramıyordu ve ne zaman gözlerimi kapatsam ağırlığını, büyüklüğünü hafızamda capcanlı görüyordum. Namık uzun, çok kaslı  ve yakışıklı bir adam olmasa da, tüm fantezilerim sadece onun erkekliği etrafında dönüyordu. Onu hiçbir zaman özellikle çekici bulmamıştım, ta ki onu çıplak olarak görene kadar. 

 

Ne de olsa Namık biraz neşeli, biraz aptaldı ama çok fazla dışa dönük birisiydi. Ben ise birlikte olduğum erkekleri her zaman biraz daha çekingen tercih etmiştim. Örneğin Mehmet çok daha sabırlıydı. Aslında, kocam o kadar sabırlıydı ki, komşumuzla flörtleşmemi teşvik etme konusunda tehlikeli bir şekilde kendinden emin görünüyordu. 

 

Yan komşumuzu tahrik edip, onunla dalga geçmem için beni cesaretlendirmeye devam etti. Bunun konuşulmasının bile kocamı tahrik ettiğini fark etmiştim, bir şekilde, içindeki dürtüleri benim kışkırtıcı davranışımlarımdan dolayı heyecanlanmasına neden oluyordu. 

 

Kabul etmek gerekirse, belki de yıllarca süren sözde normallikten sonra bu kadar özgürleştirici bir yolculuk benimde hoşuma gidiyordu. Yıllardır ister istemez sıradanlaşan seksimiz daha ateşli, ve heyecanlı hale gelmişti. Sevişirken bazen bunlar hakkında konuşmamı isterdi. Sonrasında da şiddetle boşalırdı.

 

Kendi iç savaşımla ve kocamın sonsuz teşvikiyle boğuşurken, Namık dışarıdan savunmamı zayıflatmıştı. Bana karşı giderek  daha cesur olmaya başlamıştı, birdenbire cinselliğimle oynama konusunda, beni tahrik konusunda kendine daha çok güvenmeye başlamıştı. Mehmet'in beni ifşa etme, benim gösteriş yapma konusundaki istekliliğini çabucak kavramıştı ve zamanla beni yavaşça baştan çıkararak bundan faydalanıyordu.

Kısa bir süre sonra kocam, sözde ona güveçte yardım etme niyetiyle safça beni Namık’ın evine gönderdiğinde, kocamın onunla yalnız olmam fikrinden çılgınca heyecanlanacağını biliyordum. Namık’ın yemekle hiçbir ilgisi olmadığı açıktı ve neredeyse beni hemen oturma odasına çekti. İlk kez orada bir kırılma noktasına geçmiştik.


Namık, beni koltuğuna oturttuğu an şortunu indirmişti. Kocaman siki yukarıya doğru sallanıyordu, iri, seksi ve tehlikeliydi.

"Görmek istediğini biliyorum." Dedi kendinden emin bir şekilde.

Elbette haklıydı. O gün havuzda gözlerimdeki bakıştan, onunki kadar büyük birini görmediğimi kesinlikle biliyordu. Kızardım, yüzüm kızardı ve güzel penisini görünce külodum ıslandı.

"Onunla oynamanı istiyorum." Sesi sakin, planlı ve kontrollüydü.

Kararlığımın son kalıntıları darmadağın olmuş, cinsel savunmam son birkaç haftadır düşmüştü. Yine de mantıklı zihnim duvarlarımı korumaya çalışmıştı, sesim yumuşak ve gergindi, 

"Kocam-"

"Kocan, evde seni bekliyor Defne. Sence neden seni buraya gönderdi?" dedi, sesi kendinden oldukça emin çıkmıştı. Normalde olmayan bu baskın bir ses tonu benimsemesini duymak biraz şaşırtıcıydı. Kafamı karıştırdı, 

"Mehmet akıllı bir adam, benim verebileceğimi sana veremeyeceğini bilecek kadar zeki" diye ekledi. Kıkırdayarak ekledi, 

"Bana nasıl baktığını havuzda gördüm"

Kızardım, bu da gülümsemesine neden oldu. Büyük penisini eliyle yakaladı, muazzam uzunluğuyla çekiştirdi ve dikkatimi ona daha da çekerek ekledi, 

"Sanırım üçümüz de senin bundan biraz daha fazlasını hak ettiğini biliyoruz."

Hem uyarılma hem de utanç yüzüme yayıldı, hissettiğim açıklanamaz heyecandan suçluluk duyuyordum. Kocam hakkında söyledikleri, kadınlığımı garip bir tabu gibi yumuşattı.

Namım nazikçe elimi tuttu. Saklayamayacağımdan daha büyük  heyecan içindeydim. Hemen ona dokunmak için kadınsı arzuma, onun fevkalade erkeksi sikini ellerimde hissetme ihtiyacıma teslim oldum.

Dokunulduğunda sıcaktı ve çelik kadar sertti, her santiminden güç fışkırıyordu. Elimi etkileyici çevresinin etrafına sarmaya çalıştım ama işaret parmağım baş parmağıma yakın bile değildi. Narin elimin, inanılmaz erkekliğiyle bu kadar keskin bir tezat oluşturduğunu görmek büyüleyiciydi. 

Onu keşfederken gerçeküstü görüntünün verdiği heyecanla, elimi aşağı yukarı hareket ettirmeye başladım. Koca topları bir aşağı bir yukarı sallanmaya başladı, testisleri koltuk minderinin deri koltuğuna çarpıyordu, onları hissetmem, okşamam gerekti ve boştaki elimle taşaklarını okşamaya, masaj yapmaya başladım. Sıcak bir torbanın içinde kayan büyük toplar.

Dudağımı ısırdım, iç güdülerim kontrolü ele geçirdi. 

"Sikin çok seksi." 

Söylediğime inanamamıştım, düşüncelerimi veya duygularımı tam olarak kontrol edemiyordum, vücudum şehvet tarafından yönlendiriliyordu. Bu duygular benim için tamamen yabancı bir bölgeydi ama her anını sevmiştim.

O zaman ilk kez öpüştük, tutkulu, tabu olan, evlilik dışı bir öpücük. Namık üzerimdeki zaten transparan olan kıyafetin iplerini çözdü. Artık göğüslerim serbest kalmıştı. Elimin aşağı yukarı hareketi ile hafif sallanan göğüslerimini avuçladı. Tam bir uyarılma içinde birbirimizi keşfediyorduk. 

Ben, evli bir kadın, bu iri adamın göğüslerimi avuçlamasına, göğüs uçlarımı sıkmasına izin veriyorum. Yine de, odadaki yoğun havaya rağmen, mantıklı zihnim beni yatak odasına gitmemiz için yaptığı hamlelerle zar zor mücadele ediyordu. 

O gece ilk defa elimle Namık’ı boşaltmıştım. Daha önce hiç bir erkek arkadaşımda veya kocamda görmediğim kadar boşalmıştı. Boşalmadan hemen önce testislerinin geri çekilmesini, penisinin hareketlenmesini, hatta spermlerinin penisi içinden geçerken yarattığı belli belirsiz genişlemesini hissetmiştim. Son anda kafasını geri eğip spermlerinin havaya püskürmesi ise benim için çok farklı idi. Elimin hareketi ile havaya püskürttüğü spermleri kollarıma, ellerime, Namık’ın bedeni üzerine yağmıştı.

Kocam daha sonra, gizlice yaklaştığını ve pencereden çoğunu izlediğini itiraf etti. Onun kabullenişi, beni daha fazlasına teşvik ediyor, arzumu gerçekleşmeye daha da yaklaştırıyordu.

Bölüm 3

Sonraki hafta boyunca Namık’ın sikini aklımdan çıkaramadım. Bütün gün bunu düşünüyordum, beynimi kontrol eden şehvetle dalgın bir şekilde katılmam zorunlu seminerlere katılıyordum. Onu tekrar görmek, onu keşfetmeye devam etmek, beni keşfetmeye devam etmesine izin vermek istiyordum. 

Seminer bittiğinde kendime şarap koyup havuzun kenarında uzandım. Namık’ı sabah evden çıkarken görmüştüm. Kocamda dışarı da idi. Ben ise artık kendi sarhoşluğumun tadını çıkarmayı öğrenmiştim. Şişenin yarısında Namık’ın eve girdiğini görmüştüm. Sanırım beni görmemişti. Bir süre kararsızca bekledikten sonra, şarap şişesini ve kadehimi alıp, evinin kapısını tıklattım. O an ne düşünüyordum, gerçekten bilmiyordum.

“Hey komşu, yorucu bir gün sonunda şarap içmek ister misin?” dedim

Gülümseyerek beni içeri davet etti. Duştan yeni çıkmıştı. Belinde bir havlu dışında bir şey yoktu. Doğruca kanepeye gidip oturdum. Getirdiğim şarabı kadehlere doldurdum. Kadehini alıp karşımdaki koltuğa oturduğunda, havlunun açıklığı kasıklarına kadar sıyrılmıştı. 

“Teşekkür ederim. Şarap çok iyi geldi. Aslında bugün benim için çok gergin geçti. Ciddi anlamda rahatlamaya ihtiyacım var” demişti.

Sözleri ile benimle oynuyor gibiydi. Oynaması hoşuma gitmişti. Konuşurken havlunun altında kıpırdayan penisini fark etmiştim.

“Gördüğün gibi tek gerginlik yaşayan beynim değil” dedi gülümseyerek. Sonra

“Şimdi gelip yardımcı olmanı istiyorum” diye ekledi. Yumuşak ama itaat etmemi isteyen bir tonda.

Yanına giderek kasıklarına eğildim ve şehvetle ağzımı penisinin etrafına sardım.Namık’ın erkekliğiyle hızla sarhoş oluyordum, inanılmaz varlığı beni ürkütücü bir şekilde uyandırıyor. Kalın organına öpücükler kondurdum, dilimi büyük toplarında gezdirdim, yarrağını elimden geldiğince ağzıma almaya çalıştım. Hareketlerim çabucak bozuluyordu, dudaklarımdaki ham, erkeksi, testosteron sütunu beni çok tahrik ediyordu.

"Em şu koca yarağı." dedi Namık elini çıplak kıçıma vururken alaycı şekilde.

Çeneme biraz dinlenme süresi sağlamak için ara sıra ara, ellerimi kullanıyordum. Ağzımdan çıkardığımda Namık sikini tutup yanaklarıma vurmaya başlamıştı.  Bir şekilde, onun sikini yüzüme tokatlamaktan bile zevk almıştım, yanaklarıma vuran penisi itaat etmemi istiyordu. O anda, nerede olduğumu merak eden kocamdan çok önemli bir mesaj aldım.

'Pandora'nın kutusunu açtığınızda alacağınız şey bu.' diye düşündüm mesajı görünce. Kocama, Namık ile yaptığımı gösteren bir video gönderdim. 

Sanırım küçük bir parçam Mehmet'in beni durdurmasını, transımdan çıkarmasını, karısının başka bir adama yenik düştüğünü fark etmesini, Namık’ın kocaman sikinin görüntüsünün korkutmasını ve kocamın beni kontrol altına almasını sağlamasını istemişti. Bilmiyorum ama belki de istememişti. 

İnanılmaz bir şekilde, hiçbir şey yapmadı. Videonun çekimi sonrasında Namık ağzımda patlamıştı. Hepsini yutmam imkansızdı. Yine de spermlerin bir kısmı ağzımın kenarlarından akarken olabildiğince yutmuştum.

 Sonunda eve döndüğümde gördüğümü asla unutmayacağım. Kocamın pantolonu ayak bileklerinin etrafındaydı ve gömleği kendi spermleri ile kaplıydı, Namık’ın büyük sikini emdiğim o videoya mastürbasyon yapmıştı. O sahne aklıma geldikçe ne kadar tahrik olduğumu hala anlatamam.

Bölüm 4

Namık'la ilişkimin ilerleyişi ve kocamın bunu kabul etmesi göz önüne alındığında, Namık'la kısa sürede kendimizi yatakta bulmamız şaşırtıcı değildi.

Sevgi dolu kocam, o günün çoğunu, ben Namık'la havuzumuzda çırılçıplak oynaşırken büyülenmiş, gözlerle beni izleyerek geçirdi. Tek aşkım sevgili kocam beni açmaya, içimdeki ham cinsellikle temasa geçirmeye zorlayan teşvikleri, kelimenin tam anlamıyla ve mecazi olarak içimdeki başka bir benle doruğa çıkmak üzereydi.

"Yarrağımla  oyna bebeğim." diye fısıldadı Namık, sikini suyun altında sallarken,

Sanıyorum hayatım boyunca, bu basit söz kadar beni bir anda azdıran cümle duymamıştım.. Kocamın önünde üstelik bize bakarken başka bir çıplak adamla oynamak bir tabuydu. Namık'ın istediğini yapmamıştım.

Kabul etmek ne kadar utanç verici olsa da, sonunda Mehmet'in verandada uyuduğunu fark ettiğimde büyük bir rahatlama hissettim. O gece Namık'ı yatağa götürmemi hiçbir şey engelleyemezdi ve kocamın uykusu benim bunun gerçekleşmesine izin vermişti.

Namık ve ben havuzdan çıkıp doğruca onun üst kattaki yatak odasına çıktık. Zaten çıplaktım ve çok geçmeden yatağında itaatkar bir şekilde yatıyordum. Bacaklarım onun için açılmıştı ve sırılsıklam olmuştum, bana vereceği her şey için arzuluydum. 

Bunun benim hayatında gerçekleşiyor olmasına saçma bir şekilde gülümsemiştim. Birkaç ay önce, tamamen içine kapanık bir ev hanımıydım, diğer erkeklerin önünde bikini giymek bile istemiyordum. Şimdi buradaydım, komşumun yatağında çırılçıplak, yatıyor ve azmış bir adamın benimle birlikte olmasına izin vereceğim için fena halde heyecanlıydım.

Garip gelebilir ama yanımda Namık varken bana bunu yaşamama izin veren kocama defalarca aşık oluyordum. 

Hayatlarının çoğu boyunca aynı erkekle birlikte olan kadınlar, asla başkaları ile birlikte olmanın başka tenleri deneyimleyemeyecek olmaları çok acıklıydı. Sonunda bir kaşıntı gibiydi. Derinden gelen cinsel bir kaşıntı, sahip olduğumu bile bilmediğim bir kaşıntı. Bu ilahi bir deneyimdi, neredeyse vücudumun dışındaydı.

Namık'ın kalın siki amımın duvarlarımı neredeyse tarif edilemez bir şekilde esnetiyordu. O güzel penisiyle beni sikerken öpüştük, çiftleşmemizin tabu gerçeğinden kıvılcımlar saçılırken dudaklar tutkuyla birbirine değiyordu. Nöronlarım beynimde ateşleniyordu, düşünceler vahşi ve ilkeldi. O an bir farkındalıkla geldi. Kocam bunu biliyordu. Benim kendimi keşfetmeme izin verdiği, teşvik ettiği gün bile biliyordu. Bana olan aşkı benim özgürlüğüme tasma olmasını istememişti.

Nefes nefese kaldım ve endorfinler beynime hücum ederken gözlerim fal taşı gibi açıldı. İçimdeki dolgunluk hissi kıyaslanamaz bir şeydi. Penisi bir şekilde beni bedenimi ayırırken aynı zamanda bir bütün haline getiriyordu. Bedenimden fışkıran zevk tüylerimin diken diken olmasına neden oldu, tenim şehvetle elektriklendi. Namık’ın  sırtını tutarak inliyordum.

"O koca yarağınla sik beni!" Çığlık attım, çılgınca. Hayatımda bağırmadığım kadar, hayatımda kullanmaya korktuğum kelimelerle. Her bir kelime, beynimde yıllardır kilitli duran başka bir kapının anahtarı oluyordu. 

Çığlıklarım Namık’ın ritminin hızlanmasına neden olmuştu.

Homurdandı. 

"İşte bu Defne. Benim için kır kendini. Evli amcığını nasıl sikildiğini söyle." dedi alaycı sesle Namık. Evli bir kadını fetheden adam rolünü açıkça sevmişti. Göğüslerimi ve boynumu öptü, beni kocamdan daha çok memnun etmeye çalışırken solgun meme uçlarım elmasa dönüştü.

Namık'ın içimde bu kadar derinlere girmesi, vajina duvarlarımı alışılmadık şekillerde germesi, daha büyük bir adam beni gererken sinir uçlarımın tabu hissi ile ateşlenmesine neden oldu. 

Bir anda boşalmaya başlamıştım. Aldığım zevk beni o kadar tüketiyordu ki dişlerim takırdamaya başladı, ayak parmaklarım orgazm salınımıyla öne doğru kıvrılırken bacaklarım titriyordu. Çığlık atıp spazm geçirirken, onun içimdeki sikini salgılarımla ıslatırken, Namık da şiddetli bir şekilde içimde patladı.

"Ohhh!!!Ahhhh! Oh!!! Beni bitirdin!!!!MMm "

O gece yaşayacağım birçok orgazmın ilkiydi. Gerçek, güçlü, vajinal orgazmlar, orgazmlar o kadar güçlüydü ki cinsel tatmin konusundaki tüm bakış açımı değiştirdiler.

Namık da o ilk akşam birkaç kez boşalmıştı. Seanslar arasında bir an için orada yatıp, tutkuyla, yaramazca öpüştük, her ikimiz de kocamı tamamen boynuzlamakta olduğumuzun tabunun tadını çıkarmıştık. 

Namık bir şekilde daha yaşlı bir adam olmasına rağmen kocamdan veya önceki sevgililerimden daha iyi dayanıklılığa sahipti. Onunla sikişmemizin her saniyesini sevmiştim, sikiyle beni asla mümkün olduğunu bilmediğim cinsel zirvelere götürüyordu. Bedenlerimiz terli, öpücüklerimiz tutkulu, şehvetimiz inkar edilemezdi. Namık, her hamlesiyle evliliğime bakışımı değiştirirken, amımın her gerilmesiyle ona cinsel olarak daha fazla boyun eğiyordum. Kabul etmesi ne kadar acımasız olsa da, iş başındaki doğaydı.

Daha sonra, Mehmet'in beni yatak odamızın penceresinden izlediğini, hatta boynuzladığımı söylediğim ahlaksız sözlerimi dinlediğini öğrenecektim. Başka bir adama bu şekilde tepki verdiğimi görmenin onun için gerçekten zor olduğunu kabul etmişti. Bununla birlikte, bunun uyandırmanın ötesinde olduğunu da kabul etmişti. Namık’ın beni sikmesini izlerken mastürbasyon yaptığını söylerken utanmış gözlerini asla unutmayacağım.

Bölüm 5

Saygı, herhangi bir evliliğin belki de en can alıcı unsurudur ve bir kez gittiğinde, geri dönüşü neredeyse imkansızdır. Aslında o gece ve sonraki birkaç gün boyunca Mehmet’e daha az farklı bakmaya başlayacağımdan endişelenmiştim. Ne de olsa, isteyerek geri adım atmış ve cinsel açıdan üstün bir adamın beni baştan çıkarmasına ve becermesine izin vermişti. 

Kocamı kesinlikle daha sapık, cinsel açıdan daha yetersiz bir rolde görmeye başlamadım. Aşkım, beni yatak odasında tatmin edemediğinden değil, birlikte geçirdiğimiz yıllarda bir koca olarak görevlerini ustalıkla yerine getirmişti ve teknik olarak ortalama bir donanıma da sahipti. Şu anda inkar edilemez bir şey yaşadığım basit bir gerçekti ve Namık’ın bana yaşattığı cinsel deneyim, kocamın tek başına bana sağlayacağından farklı idi. Bu birbirimize olan güvenin en uç noktalarından birisi idi.

Çabucak, yatak odasına saygıyı genel saygıdan ayırmayı öğrenmiştim. Mehmet'in penis büyüklüğü onun kontrolünde değildi, ancak iddialı doğası, kendine güveni ve diğer olumlu özellikleri vardı. Kocama tamamen aşıktım. Arzularını ona karşı tutamazdım, özellikle de onları isteyerek kucakladığım ve onlardan isteyerek yararlandığım için. 

Sonunda, kocamın toplumsal yapıları kırarak, maço saçmalıklarına kapılmaması,  karısının başka bir adam tarafından tatmin edildiğini görmek gibi tarif edilemez bir fantazinin peşinden gidebilmesi konusunda, gerçekten cesur olduğunu fark etmeye başladım.

Ayrıca, biraz araştırmadan sonra, şu anda uğraştığımız şeyin birçok evli çift için popüler bir fantezi olduğunu fark ettim. Zamanla, üçümüz de yeni dinamiğimizde daha rahat olduk, kocam yatak odasındaki ihtiyaçlarıma daha istekli bir şekilde karşılıyordu. Namık her zaman olabilirdi. Belki de onun yerine başkası olurdu. Kalıcı olan kişi benliğim de benimle yolculuk yapan kişi idi.


Namık ile sikiştiğimiz günlerde olmasa da, kocamla seks hayatımız inanılmayacak oranda değişmişti. Her istediğinizi söyleyebileceğiniz, her istediğinizi yapabileceğiniz, bazen sizin yönettiğiniz, bazen yönetilmeye izin verdiğiniz o şehvetli saatler. Önceden sevişmelerimizin tamamı kocamın ve benim boşalmam ile biterken, artık sevişmemize ara vererek yeniden tekrar tekrar başlamayı öğrenmiştik.

Bölüm 6

Mehmet’in bizi izlemesi hoşuma giden alışkanlığına dönüşmüştü. Bazı günler Namık beni havuz kenarında sikerken, evli bir kadını, kocasının hemen önünde sikmek, onun için ilkel düzeyde tatmin edici olmalıydı. Kocamın şehvet dolu gözlerinin içine boş boş bakarken, boşalmak, benim için de tahrik ediciydi. Bazı günler, Namık ile onun yatak odasında sikiştiğimizde kocam bizi kendi evimizden de izlerdi.

Namık ile sikişirken yaşadığımız o samimi anlarda dürüstlüğümüzü ifade etmekte özgürdük. Sikişirken tavrını seviyordum, aksi halde aptal kişiliği, içimdeyken doğal olarak baskın hale geliyordu. Bu, bizim de evliliğimizde öğrenip hemen uygulamaya koyduğumuz bir davranış modeli oldu. Eskiden birbirimize ne kadar açık olsak da, söylemekten çekindiğimiz sözlerimiz, atmaktan imtina ettiğimiz çığlıklarımız vardı.

yatak odasında altında kıvranırken;

"Bu büyük yarrak seviyorsun, değil mi Defne?" Dedi Namık dalga geçer gibi.

"Evet, canım, o koca yarrağın ile içimi tamamen doldur.. daha hızlı..." diye çığlık atmıştım eskiden yapmaktan ürktüğüm şekilde

"Bana ne duymak istediğimi söyle bebeğim." dedi. Ben bacaklarını sırtına dolayarak, büyük erkeksi taşakları kıçımın yanağına çarpması ile çıkan şaplamalara karışan sesimle

"Mmm...! Harika sikiyorsun." diye cevap verdim. Amım onun büyük sikini sağarken sözlerimle büyümüş egosunu okşuyordum.

Gözlerimin içine baktı, benimki de onunkilere, ikimiz de şehvetimize kapılmıştık.

"Mmmm. Senin sikin kadar, büyüğünü içime hiç almamıştım.." diye fısıldayarak devam ettim.

Homurdandı, ağır taşaklar kıçıma daha hızlı çarptı, terli derimiz sıcaktan birbirine yapıştı.

Onu öptüm,

Belki de korkunç bir kadındım, kötü bir kadın. Kocamı gerçekten seviyordum ama yatağımdaki bu Alfa'yı da inkar edemezdim ve ona hizmet eden bir yanım onun egosuna hizmet etmekti. Daha da kötüsü, ben de onların zıtlığına dikkat çekmeyi seviyordum. Bu, temel insan biyolojisiydi. Bu bizm için erotik, yaramaz, rol yapma oyunuydu, ama o anda başka hiçbir şeyin önemi yokmuş gibi geliyordu.

"Bu kimin amı?"  diye sordu Namık.

"O senin amın." diye tısladım. Tekrar öpüştük, diller ateşli bir tutkuyla birbirine girdi.

"Sen benim küçük evli seksi ateşli kadınsı, biliyorsun değil mi bebeğim?"

Başımı salladım, 

"Mmm Ahhh Evet....."

Hızını artırmaya devam etti, boşalmak üzereydim.

"Ohh Namık Senin için boşalıyorum! Hepsi senin için bebeğim!!!" Amım kasılırken şiddetle inleyerek, içimdeki yarrağı daha sıkı sarmaya çalıştım.

Namık da dayanamadı. Güçlü orgazmını , genişleyen yarrağın inanılmaz hissi, içimde derinlerde patlayan kendi spermlerinin boşalması ile desteklendi. Çok fazla boşalıyordu. Ardı ardına içimde patlaması ile spermleri yumurtalıklarımı kaplıyordu. Doğum kontrolüm istenmeyeni engellemek için çok fazla mesai yapıyor.

Namık üstüme yığıldı, sonunda nefesi yavaşladı, 

"Ooh Defne. O evli amcığı doldurmayı seviyorum."

Gülümsedim, onu öptüm, 

"İçime boşalman harika hissettiriyor." 

"Bu gece gitmene izin vereceğimi sanmıyorum. Kocan, bütün gece inlemeni dinleyecek."

Gülümseyerek, 

"İşkence olacak." dedim. Durdum ve ekledim, 

"Belki de sevecek."

 

JuicyWetPeach

Xoxox

 

“Bu tür hikayeleri birkaç bölüme yayabilirdim. Fakat ben tamamladıkça yayınlamayı tercih ediyorum. Kimlerin okuduğunu veya kimlerin sevdiğini bilmiyorum. Ülkemizde birşeyler okumayı sevmeyen insanları elemek için güzel bir fırsat. Kısa hikayelerim oldukça fazla ama yayınlamayacağım. Bazen hikayeler birbirine benzese de aslında farklılıkları var. Yine de fırsat buldukça devam edeceğim. Bir sonraki fantazi belki Defne’nin, belki de kendi özgürlüğüne yolculuk yapan başka birisi olacak. Sanırım kararsız kaldım.”