Cenevre Hilton'daki Arap Sikleri


<Aşağıdaki hikaye internetten farklı kaynaktan alınmıştır. Hoşuma gittiği için paylaşmak istedim>

(En önce şunu söylemem lazım galiba. Okuyacağınız bu hikaye tümüyle doğrudur. Yaşadığım sıradışı şeylerin ilki de değildir. Ama bana göre en güzellerinden biri olduğu için, yazmaya bununla başlamaya karar verdim.)

Bundan yaklaşık 5 yıl öncesiydi. Sevgilimle İsviçre'ye, onun bir takım iş bağlantılarını halledeceği Cenevre'ye gitmiştik. O zamana kadar hiç Cenevre'ye gitmemiş olduğum için; Tolga, yani sevgilim teklifte bulununca hemen kabul etmiştim.

Tolga'yla dört aydır beraber yaşıyorduk. Genç ve yakışıklıydı. Bol parası vardı ve bir erkekten en çok bekleyeceğim şeyi bol bol veriyordu bana. Sikini.

Daha uçaktan iner inmez bir sürpriz yaşamıştım. Temmuz ayıydı ve hava inanılmaz sıcak ve nemliydi. Doğrusu böyle bir iklim beklemiyordum buralarda. Leman Gölü'nün kıyısındaki Noga Hilton otelinde yer ayırtmıştı Tolga. Hemen odamıza çıkıp birer duş aldık ve barda oturup birşeyler içmek için lobiye indik sonra da.

Günlerden Cumartesi'ydi. Aslında Tolga'nın Pazartesi sabahına kadar hiç bir işi de yoktu. Sırf beni eğlendirebilmek istediği için böyle biraz erken gelmiştik.

Lobideki barda ilk dikkatimi çeken, Arap kalabalığı oldu. Erkeklerin yüzde 90'ı Arap'tı. Sonra kadın bolluğu da dikkatimi çekti. Kendimize bir yer bulup oturduktan ve içkilerimizi yudumlamaya başladıktan sonra da, bu kadınların büyük bir çoğunluğunun profesyonel olduğunu kavrayıverdim. İkişer üçer oturuyorlardı. Gözleri sürekli Araplar'ın üstündeydi. Herkese, her fırsatta baygın baygın bakıyorlar, gözgöze geldikleri tüm Araplar'a gülümsemeler dağıtıyorlardı. Zaman zaman da, oturdukları yerden kalkıp onların yanına gelen Araplar'la hararetli hararetli birşeyler konuşuyor sonra da kalkıp birlikte gidiyorlardı. Tam bir et pazarıydı burası yani.

Tolga bana, bunların zengin Araplar olduğunu, bankalardaki hesapları için sık sık Cenevre'ye geldiklerini anlattı. Aralarında prensler bile olabilirdi. Doğal olarak da, fırsat bulduklarında Avrupalı kadınlara takılıyorlardı, Tolga'nın söylediğine göre.

O akşam yemek için dışarı çıktık ve bir İtalyan lokantasında mükemmel bir akşam yemeği yedik. Zaten yorgunduk biraz. O nedenle de otele dönüp yattık. Ertesi günü de, Leman Gölü üzerinde sefer yapan vapurlardan birine binip gezerek geçirdik. İstanbul'daki Boğaz vapurları gibi, bu vapurlar da, gölün bir İsviçde bir Fransa tarafına geçerek her iskeleye uğruyor ve sonunda gölün öteki ucundaki Montrö'ye gidiyordu. Gidiş-dönüş 7 saate yakın sürmüştü.

Bu arada vapurda da dikkati çeken bir Arap kalabalığı vardı. Ama bu sefer kadınlar ve çocuklar da vardı. Fakat nedense, erkekler onlardan ayrı oturuyordu. Hepsinin gözleri fıldır fıldırdı bu arada. Güvertediki her kadını süzüyorlardı ve ben de bundan bayağı nasibimi alıyordum tabii.

Aslında burada biraz kendimden bahsetmem gerekli galiba. Adım Nesligül. Bu hikayeye konu olan olaylar yaşandığı sırada 24 yaşındaydım. Kendimi bildim bileli, hep erkeklerin ilgi odağı oldum. Bunun da nedenleri var tabii. En başta gelen neden fiziğim. Siyah saçlarım var. Yüzüm çekici ve güzel. Vücudumu ise ben de dahil olmak üzere herkes beğeniyor. Memelerim büyük değiller ama dimdik ve yuvarlaklar. Belim ince. Kalçalarım geniş ve dolgun. Bacaklarım uzun ve güzel. Ve ben kendimi bildim bileli hep teşhirci oldum. Yani güzelliklerimi göstermekten, erkekleri tahrik etmekten zevk aldım her zaman. Tüm giysilerimi, bu merakıma uygun olarak seçerim. Biraz açık saçık, güzelliklerimi gizlemek yerine büsbütün belli eden şeyleri seviyorum. İç çamaşırlarından da pek hoşlanmam bu arada. Aslında sutyene hiç ihtiyaç duymuyorum. Ama zaman zaman külot giymek zorunda kalıyorum tabii. Malum kadınlık hali işte.

O gün rahat edebilmek için ince askılı bir beyaz bluzla sarı bir şort giymiştim, çok yürümeyi düşünmediğim için de, ayaklarıma yüksek topuklu dekolte şıpıdık terlikler geçirmiştim. Bluz kollarımı, omuzlarımı, sırtımın ve göğsümün önemli kısımlarını açıkta sırakıyordu tabii. Memelerim de, ince kumaşın altından tüm hatlarıyla belli oluyordu doğal olarak. Şortum ise minicik bir şeydi. Dar ve kısaydı. Esnek ve ince kumaşı, kalçalarımı ve karnımı sarıyordu. Kıçımın badöndürücü olduğunu defalarca söylemişlerdi bana ve o gün ben kıçımı iyice teşhir ediyordum yani. Olduğu gibi meydanda olan bacaklarımın da çok güzel olduklarını biliyordum tabii. Ah bir de ayaklarımı unutmamalıyım. Hep bakımlı ve yumuşacıktırlar. Ve o gün o terliklerin içinde çok çekici görünüyorlardı.

Şimdi böyle giyinmeme sevgilimin itiraz edip etmediği sorusu gelebilir aklınıza. Yalnızca şunu söyleyeyim ki; bir erkeğin, herhangi bir erkeğin, sevgilim olabilmesi için ilk olarak beni olduğum gibi kabullenmesi gerekir. Yani teşhirci ve fingirdek. Tolga bu şartları yerine rahatlıkla getirdiği için sevgilimdi zaten.

Neyse, şimdi hikayeye geri dönelim isterseniz.

Kısa bir süre sonra, vapurdaki Araplar'ın çoğunun ilgi odağı olmuştum ve bundan çok memnundum doğal olarak. Kimi batılı giysiler içinde, kimi entarileri bir yığın Arap, gözlerini benden, daha doğrusu bacaklarımdan, memelerimden alamıyordu ve ben de çok hoşlanıyordum bundan. Arada bir kaç kez yerimden kalkıp tuvalete gitmiş, böylece de onlara seyredebilecek daha fazla şeyler vermeye de çalışmıştım. Yürürken her attığım adımda kımıl kımıl oynayan kalçalarımın onların aklını başından aldığına emindim.

Gün, tüm bunların dışında olaysız bitti. Bu sefer otelin restoranında yemek yedik, geri döndüğümüzde. Yine yorulmuştuk ve odada biraz TV'den porno filmi seyrettik Tolga'yla. 4 paralı kanalda böyle filmler vardı ve içlerinden bir tanesi özellikle ilgimi çekmişti. New York'a gezmeye giden sarışın bir İsveçli kızın yanlışlıkla girdiği Harlem sokaklarında başına gelenleri anlatıyordu film. Kısacası tutan sikiyordu kızı. Hem de ikişer üçer sikiyorlardı. Olanları seyretmek beni iyice tahrik etti tabii. Saatlerce inmedim Tolga'nın sikinin üstünde. Sonunda da adeta suyunu çıkardım adamın. Ama ben de yoruldum tabii. Sonra uyumuşuz.

Ertesi sabah erken kalktık. Tolga o gün akşama kadar işleriyle uğraşacaktı. Bunun için otelin asma katında bir toplantı odası tutmuştu ve ilk görüşeceği kişi saat 11 gibi gelecekti. O gün akşama kadar yalnız olacaktım yani. Bu nedenle de, tam kafama göre giyinmiştim. Ayrıca çok da kolay olmuştu giyinmek. Tiril tiril kumaştan, eteği kısacık, omuzlarımdan geçen incecik askılarla üstümde duran siyah bir giysi ve arkası açık, iyice yüksek topuklu ve yalnızca bir kaç incecik deri bantdan oluşan bir çift ayakkabı. İşte hepsi buydu giydiklerimin. O tiril tiril kumaşın altında çırıl çıplaktım yani.

Önce kahvaltıya indik Tolga'yla ve daha orada herkesin gözü üstüme kitlendi sanki. Sonra saat 10 olduğunda da lobiye indik birlikte. Önünde küçük bir masası olan geniş divanlardan birine oturduk ve Tolga'nın iş randevusunun gelmesini beklemeye başladık. Tolga yanında getirdiği dosyaları masanın üstüne yaymış, inceliyordu. Ben de etrafa bakınmaya başladım tabii.

Gerçi akşamki kadar kalabalık değildi lobi ama, yine de Araplar çoğunluktaydı. Tam karşımıza düşen u biçimli kanapede 3 Arap oturuyordu. Biri entarili, ikisi batılı giysiler içindeydi. Ve daha oturduğum andan itibaren üçünün de gözleri bana dikilmişti tabii. Eh haksız da sayılmazdı adamlar. Giysimin kısacık eteği oturduğum zaman neredeyse kaybolmuştu. Masa benim önümde olmadığı için, görüşleri tümüyle açıktı Araplar'ın.

Daha ilk andan itibaren bu bakışlardan fena halde tahrik olmuştum. Kelimenin tam anlamıyla siker gibi bakıyordular. Arada da birbirleriyle konuşuyorlardı ve ben konuşma konusunun bacaklarım olduğundan emindim. Bu arada, batılı giysiler içindeki adamların entarili olana büyük bir saygı gösterdiklerini de farketmiştim. Sanki ötekilerin lideriymiş, efendisiymiş gibiydi entarili Arap.

Onlara biraz daha fazla seyrettirebilmek için bacak bacak üstüne attım. Bir taraftan da, olup biteni gözucuyla izlemeyi sürdürüyordum. Birden gözüm ertarili olana takıldı. Tanrım, küçük bir çadır oluşmuştu adamın kasık bölgesinde.

Bu beni kelimelerle anlatılamıyacak kadar tahrik etti. Beni seyrederek sikini kaldırmıştı herif. Offf sikini kaldırmıştım onun. Amımın vıcık vıcık sulandığını hissediyordum. Gözlerimi öteki Araplar'a çevirdim hemen ve onların da pantolanların önünde meydana gelen kabarıklıkları farkettim hemen.

Ahhh yalnızca birinin değil, üçünün de sikini kaldırmıştım işte.

Acaba olup bitenin farkında mı diye, dönüp Tolga'ya baktım sonra. Hala önündeki dosyaya gömülmüş durumdaydı. Bu iyiydi işte. Çünkü giderek daha çok tahrik oluyor ve kendimi daha çok seyrettirmek istiyordum bu Araplar'a.

Tolga'nın yaptığıyla ilgileniyormuşum gibi, kanapenin istünde ona doğru döndürdüm tüm vücudumu. Böylece beni yandan görmelerine olanak veriyordum adamların. Dönerken eteğim de iyice sıyrılmıştı artık. Çıplak kalçamın bir kısmını görebiliyor olmalıydılar artık. Offf gerçekten de çok heyecan verici bir durumdu bu.

Tekrar onlardan tarafa baktığımda, yanılmadığımı anladım. Kalkmış siklerin meydana getirdiği kabarıklıklar daha da büyümüştü şimdi. Bunu farketmek ise beni daha da azdırdı yalnızca. Amım vıcık vıcık olmuştu. Daha da çılgın bir şey yaptım o zaman. Öbür yanımda kanapenin üstünde duran çantama uzanabilmek için tekrar döndüm ve bu arada bacaklarımı da iyice araladım. Artık amımı bile görmüş olmaları gerekirdi.

Aslında giderek ipin ucunu kaçırmaya başlamış olduğumun da farkındaydım ama, umurumda bile değildi doğrusu. Şu anda her şey çok güzeldi çünkü. Sonra takrar Tolga'ya doğru döndüm. Bu sefer bacaklarımın daha da aralanmasına özen göstermiştim. Eteğim de biraz daha sıyrılmış, ve çıplak kalçam daha çok görünmeye başlamıştı artık.

Neden sonra yeniden Araplar'a doğru baktım gözucuyla. Daha da büyümüştü o aklımı başımdan alan kabarıklıklar. Gece odada seyrettiğimiz porno filmini hatırladım o anda. Özellikle de 3 çam yarması gibi zencinin o sarışın İsveçli kızı hep birlikte siktikleri sahne takıldı aklıma. Bu sefer doğrudan baktım Araplar'a doğru. "Elinize geçirseniz beni kimbilir nasıl sikersiniz?" diye geçirdim içimden. Ve bunu düşünmek beni daha da çok tahrik etti.

Artık neredeyse yerimde duramıyordum. Bacaklarım sürekli hareket halindeydiler. Kendimi seyrettirebilmek, bu Araplar'a amımı ve kıçımı gösterebilmek için her yolu deniyordum neredeyse. Giderek de daha çok tahrik oluyordum bu arada. Kelimenin tam anlamıyla sular akmaya başlamıştı amımdan. Ateş gibi yanıyordu.

Bundan sonra bir yarım saati böyle geçirdim işte. Her an daha çok tahrik oluyor, bu nedenle de, sürekli daha çok gösteriyordum Araplar'a. Sonunda Tolga'nın beklediği adam geldi ve ister istemez benim de şovum sona erdi. Kısa bir selamlaşmadan sonra, hep birlikte kalktık. Tolga'yla adam toplantı odasına gideceklerdi ben de odaya çıkıp biraz kendimi toplamak istiyordum. Böyle sokağa çıkamazdım zaten.

Ayağa kalkar kalkmaz, kanapenin kumaşı üstündeki büyük lekeyi farkettim. Tanrım, amımdan akan sular, kocaman ve ıslak bir leke oluşturmuştu kanape kumaşında. Bereket ki, ne Tolga ne de konuğu bu durumu farketmediler. Ama Araplar farketmişti bile. Onların birbirlerini dürtüp ıslaklığı gösterdiklerini farkettim. Offf çok acayip olmuştu her şey. Bir an önce odaya çıkıp bir şeyler yapmalı ve kendimi rahatlatmalıydım artık.

Ama yine de gözüm lobideki kuyumcu dükkanlarına takıldı. Bu nedenle de, doğrudan asansörlere doğru yürüyemedim işte. Her vitrinin önünde takılarak, yavaş yavaş gidiyordum. Sonunda kendimi asansörlerin önünde buldum. Ama burada ciddi bir sürpriz bekliyordu beni.

Araplar'ın üçü de oradaydılar.

Asansör geldiğinde hemen içeri attım kendimi. Araplar'da peşimden daldılar. Kendimi bir anda onların arasında buluverdim. Ortalarına almışlardı beni. Entarili olan sağ yanımdaydı, ötekilerin de biri önümde, biri arkamda mevzilenmişti. Havada binlerce voltluk bir elektirik akımı vardı sanki.

Bir adım geri attım ve bir anda alev alev yanan taş gibi bir sertlik kaçalarımın arasına giriverdi. Bu tüm vücudumun titreyip kıvranmasına neden oldu. Sonra önümdeki sokuldu bana doğru ve ikinci bir sertlik de karnıma dayandı bir anda. Daha asansörün kapısı bile kapanmamıştı halbuki. Ve ben buna hiç mi hiç aldırmıyordum.

Kanım tutuşmuştu.

Oturduğum yerde bu Araplar'ın beni ellerine geçiremeleri halinde acayip sikeceklerini düşünmüştüm. Şimdi gerçek olmak üzereydi bu.

Asansörün düğmesine kim bastı bilmiyorum ama, en üsk kata çıkmakta olduğumuzu görebiliyordum. Tanrım beni bir yere götürüyorlardı adamlar. Rahatça sikebilecekleri bir yere götürüyorlardı ve buna itiraz etmeyi aklımdan bile geçirmiyordum. İtiraz etmek ne kelime, bütün benliğimle bunun biran önce gerçekleşmesini istiyordum aslında.

Birden pence gibi bir elin sağ bileğimi kavradığını ve elimi çektiğini hissettim. Entarili Arap'tı bu. Elimi aşağı indirdi hızla ve artık entarisinin önünü tam bir çadır gibi kabartmış olan sikinin çevresine doladı parmaklarımı. Offf ne biçim bir sikti bu? Kocaman, kalın ve alev alev yanan bir şey vardı elimde. İp tümüyle kopmuştu artık. Araplar'ın arasında adeta eridiğimi hissediyordum. Sikilmeye gidiyordum ve bunun gerçekleşmesini tüm benliğimle istiyordum o anda.

Asansör durduğunda beni bir an bile bırakmadan dışarı çıkardılar Araplar. Bu arada ben de elimdeki siki bırakmamıştım ama. Tanrım ne kadar güzeldi. Beni ortalarına alıp koridorda yürümeye başladılar. Neredeyse aynı anda arkadan gelen bir elin eteğimin altına girdiğini, kalın bir parmağın önce amımın dudakları arasına kaydığını ve sonra da götümle oynama başladığını hissettim. Bacaklarım beni taşımayacaklardı neredeyse. Bereket ki beni götürmekte oldukları oda yakındı.

Batılı giysileri olanlardan biri elindeki anahtar kartıyla kapıyı açtı ve kendimi bir anda, bizimkinin en az 5-6 katı büyüklüğünde bir odada buldum. Aceleci eller, giysimin askılarını aşağı kaydırmıştı bile. Sonra biri onu tutup ayak bileklerime kadar indirdi. Tek yapam gereken, ayaklarımı yerde büzülüp kalmış kumaştan kurtarmaktı. Bunu yaparken ayyabılarımı da çıkardım. Şimdi çırıl çıplaktım. Beni sikmek için kuduran bu 3 Arap karşısında çırıl çıplaktım artık.

Hiç biri hiç bir şey söylemiyordu bu arada. Tüm asansör ve koridor mecaramız boyunca, kimsenin sesi bile çıkmamıştı. Acaba İngilizce, ya da Arapça dışında başka herhangi bir dil biliyorlar mıydı? Ama bunu onlara sormaya vakit bile bulamadım. Hepsi birden soyunmaya başlamıştılar. En çabuk soyunanı da, eteklerinden tuttuğu entarisini başından çekip çıkaran olmuştu. Adamın içinde hiç bir şey olmadığını anladım o zaman. Elime aldığımda bile başımı döndüren sikini çıplak görmek ise beni adeta çıldırttı. İnanılmaz uzun, inanılmaz kalın, inanılmaz kapkara ve kıllıydı bu sik.

Tanrım ağzım sulanıyordu.

Az sonra öbür ikisi de tamamen soyunmuştu. Ve her ikisinin de siki, aynı derecede güzel, aynı derecede büyük ve iştah açıcıydı. Artık üçünün beni birlikte sikeceğini, kısacası tam hayal ettiğim gibi sikileceğimi iyice anlamıştım. Ve bu da benim daha çok tahrik olmama neden oluyordu yalnızca.

Üçlünün lideri konumundaki Arap tam karşımda duruyordu şimdi. Siki en az 25 santim olmayıldı. Tepesindeki delikte beliren damlaları görüyor ve uçuyordum. Daha fazla bekleyemezdim. Hemen onun önünde diz çöktüm yere. Sikini dibinden kavrayıp, o aklımı başımdan alan damlaları yalamaya başdım. Offf çok güzeldi tadı. Sonra Arap, iki elini birden uzatıp başımı yakaladı ve o kocaman sikini ağzıma soktu birden. Kalçaları hareketlendiler. Sikini yavaş hareketlerle ağzıma sokup çıkarıyordu artık. Ahhh ağzımı sikiyordu düpedüz.

Sonra bacaklarımın arasında bir hareket hissettim. Ama aşağıya bakamıyor, ne olduğunu göremiyordum. Yalnızca bir süre sonra amımın dudaklarına yapışıp emmeye başlayan bir ağız, neler olup bittiğini anlamamı sağladı. Araplar'ın biri yere altıma yakmıştı. Sonra dili içime kaydı adamın. Beynim patlamıştı sanki. Boşalmaya başladım.

Ama tam kendime bile gelemeden ikinci darbeyi yedim bu arada. Üçüncü Arap'da arkadan gelmiş ve başını kalçalarımın arasına gömmüştü. Kımıl kımıl oynayan dilinin ateş gibi yakan temasını götümün deliğinde hissettiğim anda, tekrar gelmeye başladı belim.

Zaman kavramını kaybetmiş gibiydim artık. Bu müthiş zevkin ne kadar sürdüğünü bile bilmiyordum. Amım ve götümdeki diller beni çıldırtıyor, ağzıma girip çıkmakta olan o kocaman sik ise zevkten gözlerimi karartıyordu. Ohhh tanrım ne kadar kalın ne kadar büyük, ne kadar kıllıydı. Artık her sokuşunda gırtlağıma kadar geçirmeye başlamıştı.

Sonra müthiş bir şey oldu. Bir anda daha çok soktu ağzıma Arap. Vücudunun kasıldığını, ağzımın içindeki sikin bir nabız gibi attığını hissediyordum. Birden fışkırtmaya başladı. Doğrudan gırtlağıma fışkırtıyordu tohumlarını. Gözlerim karardı zevkten. Bir kez daha geliyordu belim.

Kendime geldiğimde, halının üstünde yatıyordum. Ağzıma fışkıran bellerin hepsini yutamamıştım anlaşılan ki, memelerime kadar akmıştılar. Araplar ise koltuklara oturmuş aralarınra konuşuyorlardı. İlk defa seslerini duyuyordum onların ama Arapça konuştukları için ne dediklerini anlamıyordum tabii. Sonra içlerinden biri benim kendime geldiğimi farketti. Bir anda ayağa fırlayıp başıma dikildiler üçü birden.

Ohhh hepsinin siki hala dimdikti.

Biri elimden tutup beni ayağa kaldırdı. Lider konumundaki ise kenardaki kocaman yatağa gidip ayakucuna oturmuş, sonra da kendini sırt üstü bırakmıştı yatağın üzerine. Ötekilerden biri beni oraya doğru itti. Titreyen bacaklarla yatağa, öyle direk gibi havaya dikilmiş beni bekleyen kocaman Arap sikine doğru yürüdüm. Tanrım, gerçekten de çok güzeldi adamın siki. Bir an önce içime istiyordum artık onu. Neredeyse üstüne atlayacaktım.

Arap ise öylece kımıldamadan yatıyordu. Sanki biraz önce ağzımı siken o değildi. Gerçekten de önemli biri olmalıydı bu. Önemli ve şımarık. Servis bekliyordu benden açıkça. Ve ben onun beklediği servisi vermeye hazırdım. Ata biner gibi çıktım üstüne. İlerleyip havaya dikili duran sikinin üstüne kadar geldim. Artık amıma değmeye başlamıştı bu müthiş sikin morarmış başı. Bu temas beni iyice uçurdu. Amımdan sular akıyordu. Bir anda oturuverdim üstüne. Tek bir hemlede dibine kadar aldım hepsini içime. Amım, kelimenin tam anlamıyle sikle doldu. Yine boşalmaya başladım. Bu kocaman Arap sikinin üstünde, titreye titreye zirveye çıkıyordum tekrar.

Daha tam kendime gelemeden, ötekilerden birinin arkamda yatağa çıktığını farkettim. Kısa bir süre sonra da, ikinci bir sikin alev alev yanan başı götüme değmeye başladı. Çıldırıyordum sanki. Tam istediğim şeydi bu. Aynı anda bir sik amıma, bir sik götüme.

Offf sabırsızlanıyordum.

Ama Arap bir şey yapmıyordu. Yalnızca öyle duruyor ve kocaman sikinin başını, hafifçe bastırıyordu götümün deliğine. Buna karşılık götüm canlanmıştı sanki. Açılıp kapanıyordu. O müthiş siki bir an önce içine alabilmek için deliriyordu adeta. Onu içime alabilmek için kalçalarımı geri bastırdım. Tam o anda Arap da bastırdı biraz ve başı içime kayıverdi bir anda.

Artık zevk çığlıkları atıyordum. Beni sikmeleri için yalvarıyordum Araplar'a. Kendimi tutamıyordum. Artık peşpeşe boşalıyordum.

Bir taraftan da arkamdaki götüme sokmaya devam ediyordu. Kasıkları kalçalarıma sımsıkı yapışana kadar soktu yavaş yavaş. Artık iki Arap siki birden vardı içimde. Dibine kadar girmişti ikisi de. Biri amıma, öbürü götüme. Sonra üçüncü adamı önümde buldum. O da çıkmıştı yatağın üstüne. Sırtüstü yatanın başucunda, dizlerini yatağa dayayıp sokulmuştu. Siki tüm güzelliğiyle karşımdaydı. Offf o da ağzıma verecekti. Üçüncü bir Arap siki daha alacaktım içime. Aynı anda üç yerimden birden sikilecektim.

Ağzımı açıp sokmasını bekledim yalnızca.

Ve bir andan hepsi birden hareketlendiler. Ahhh sikiyorlardı beni. Üçü birden sikiyordu beni. Amımı, götümü, ağzımı sikiyorlardı. Arap sikleri, o kocaman, kapkara, kıllı sikler, her yerime girip çıkıyordu. Beni hiç acımadan kullanıyordular hep birlikte. Hiç biri de benim zevk alıp almama aldırmıyordu bile. Yalnızca sikiyorlardı beni ve bundan büyük zevk alıyorlardı. Ama ben de böyle sikilmekten büyük zevk alıyordum. Tanrım zevk almak ne kelime, delirecek gibi oluyordum. Yalnızca siklerini sokacakları delikler haline dönüşmüştüm bu Araplar için ve bunu kavramak beynimin içinde patlamalar olmasına neden oluyordu.
Acımasızca sikiyorlardı beni. Aynı anda da bulutların üstüne çıkarıyorlardı ama. Hayatımda hiç zevk almadığım kadar çok zevk alıyordum o anda. Kelimenin tam anlamıyla uçuyordum. Tam düşlediğim gibi, beni ellerine geçirmişlerdi işte ve sikiyorlardı. Bitmek bilmeyen bir orgazmın pençesindeydim. Müthiş bir şeydi bu. Sikiliyor, sikiliyor, sikiliyordum.

Sonra ağzımdaki ve götümdeki sikler fışkırmaya başladı. Tohumlarını içime dolduruyorlardı ve aldığım zevkten adımı bile unutmuştum o anda. Amımını sikmekte olan liderleri ise daha önce ağzıma getirmiş olduğu için dayanıyordu hala. Ama onunki de çok sürmedi. Öteki iki sik deliklerimden kayarak çıkarken, o da amımın en dibine, rahminin ağzına fışkırtmaya başladı tohumlarını. Peşpeşe gelen salvoları hissetmek, beni kendimden geçirdi.

Yeniden dünyaya döndüğümde, hep birlikte yatağın üstündeydik hala. Araplar yine aralarında birşeyler konuşuyorlardı. Gözlerimi açtığımı farkedince ikisi beni tutup hala sırtüstü yatmakta olan liderin üstüne çıkardı yine. Ama bu sefer sırtım dönüktü ona. Şimdi de o sikecekti götümü. Doğrusu buna hiç itirazım olmazdı zaten. Hiç bir zaman doyamamıştım ki buna. Götüm öylesine açılmış, az önce içine fışkıran döllerle öyle kayganlaşmıştı ki, yağ gibi kaydı o kocaman sik içime. Kalçalarımın adamın kasıklarına yapıştığını hissettim. Peşinden de, az önce ağzımı siken gelip bacaklarımın arasına girdi ve diz altlarımdan tutup onları havaya kaldırdı. Sonra da tek bir harekette geçiriverdi amıma.

Ohhh yine iki sik birden girmişti içime.

Üçüncüsünü ise fazla beklememe zaman kalmadı bu arada. Biraz önce götümü siken Arap, şimdi de yandan sokulmuştu bana. Başımı tutup kendine çevirdi sikini soktu ağzıma. Yine hep birlikte sikmeye başladılar. Yine yalnızca kendi zevklerini düşünüyorlardı ve yine ben bundan inanılmaz büyük bir zevk alıyordum.

Üçü birden beni öylece siktiler uzun uzun. Artık kolay kolay gelmeyecek gibiydiler ama, ben kendimi tutamıyordum tabii. Yine peşpeşe orgazm fırtınaları yaşıyordum. Gözlerimde şimşekler çakıyordu. Zevkten yıldızları görüyordum. Artık zaman kavramını tümüyle kaybetmiştim. Ne kadardır sikildiğimi bile hatırlamıyordum.

Final müthiş oldu. İnanılmaz bir şekilde, neredeyse aynı anda üçü birden döllerini fışkırtmaya başladılar. Aynı anda amıma, götüme, ağzıma Arap dölleriyle doluyordu. Sanki bir roketin içindeymişim ve uzaya fırlatılmışım gibi hissediyordum kendimi.

Sonra yine her yer karardı.

Bilincimin geri gelişi de müthiş zevkli oldu bu sefer. Yine sikiliyordum. Kendime gelmemi bile beklememişlerdi bu sefer. Yan yatıyordum yatakta ve bir Arap siki amıma, bir Arap siki götüme girmişti yine. Büyük bir hız ve hırsla içime girip çıkıyorlardı. Gözlerimi açtığımda liderin koltuklardan birinde oturduğunu ve bizi seyrettiğini gördüm. O üç kere boşalmıştı öbürleri ise ikişer kere. Arayı kapatıyorlardı şimdi. Daha önce ağzımı ve amımı siken götüme sokmuştu şimdi. Ağzımı ve götümü sikenin siki ise hızla amıma girip çıkıyordu. Yani hepsi, her yerimi birer kere sikmiş oluyorlardı böylece.

Yorgundum gerçi ama, kendimi birden yeni bir zevk dalgasının içinde bulmuştum işte. Yeniden kaptırmam da, yalnızca saniyeler sürmüştü. İki Arap vücudunun arasında, zevkten kıvranmaya başlamıştım bile.

Offff çok güzel sikiyorlardı beni.

Ağzım boştu bu sefer. Yani zevk çığlıkları atmamı engelleyecek bir tıkaç yoktu. Bir süre sonra Arap siklerinin arasında çırpınmaya, inlemeye, gerçekten de zevk çığlıkları atmaya başladım. Uçuyordum tekrardan. Yine durmadan getiriyordum. Sonunda bu öyle bir hale geldi ki. Artık hiç durmuyordu belimin gelmesi. Ahhhh tanrım müthiş bir şeydi bu.

Sonra önce götümdeki, sonra da amımdaki sik fışkırmaya başladı. Bir kez daha Arap tohumları doldu içime. Adeta haykırarak son bir kez belimi getirdim ben de.

+++++

Yataktan kalkıp banyoya, biraz temizlenmeye gittiğimde saat 5'e geliyordu. Ve ben bu odada geçirdiğim toplam altı saatlık sürenin ne kadarında sikildiğimi, ne kadarında baygın yattığımı bile bilmiyordum. Üstelik bunun hiç bir önemi de yoktu zaten.

Sonunda giysimi yeniden sırtıma geçirip ayakkabılarımı giydim ve odadan çıktım. Beni kendi odamıza götürecek asansöre yürürken bacaklarım titriyordu.

Dinlenmem gerekiyordu iyice.

Gece Tolga da sikmek isteyecekti beni nasıl olsa.

Onun için gücümü toplamalıydım mutlaka.

Ebru ve Ben Bölüm 2


<Aşağıdaki Hikaye internetten farklı kaynaktan alınmıştır. Beğendiğim için paylaşmak istedim>

Tüm Bölümler: Bölüm 1, Bölüm 2, Bölüm 3

Bodrum'un anıları, döndükten sonra günlerce aklımdan çıkmadı tabii. Her gece, orada olup bitenleri tekrar aklıma getiriyor ve acayip tahrik olarak Ebru'ya saldırıyordum. Sonra, olanları tekrar yaşamak fikri kafama gelip yerleşti. Aynı şeylerin tekrar tekrar olmasını, dayanılmaz bir şekilde istiyordum. Sonunda Ebru'ya, "hafta sonu için Antalya'ya gitmeyi" önerdim.

Gözlerinin içi parladı karımın.

-"Ohhhh... Sen de istiyorsun değil mi sevgilim...?" dedi yalnızca.

Sesimi çıkarmadım. Üzerinde konuşmadan bu konuda anlaşıyor gibiydik karımla. İkimiz de, Antalya'ya gerçek gidiş nedenimizi biliyorduk.

Bu sefer, turistlerin de bol olduğu, şehir dışındaki bir tesiste yer ayırtmıştım. Cuma akşamı uçağa binmek için hazırlanırken, karım elinde orta boy valizle geldi. Keyfi yerindeydi. Uçaktan inip otele gider gitmez de, valizini alıp banyoya girdi.

Ben de üstümü değiştiriyordum bu arada. Hava gerçekten de çok sıcaktı. Terlemeden durabilmek için, mümkün olduğu kadar ince giysiler seçmem gerekiyordu. Kısa bir süre sonra, karımın sesiyle kendime geldim.

-"Nasıl olmuşum..?" diyordu.

Dönüp ona baktım. Banyonun kapısında, bacakları aralık duruyordu. Üstüne beyaz, incecik ve daracık bir giysi geçirmişti. Eteği ancak kalçalarının biraz altına kadar örtebiliyordu. Memelerinin de yarısı meydandaydı. Ama giysinin en müthiş tarafı, kumaşının inceliğiydi. Böyle dururken banyodan gelen ışık arkasında kalmıştı ve bacaklarının kasıklarıyla birleştiği yerin siluetini olduğu gibi görebiliyordum. Manzara, sikimin bir anda kalkıp taş gibi olmasına yetmiş de artmıştı tabii.

Ebru'nun yüzünde muzip bir ifade belirmişti. Üstümde yarattığı etkinin farkındaydı ve zaten amacının bu olduğunu ikimiz de biliyorduk. Heyecanım tepe noktaya çıkmıştı. Bodrum'dan döndüğümüzden beri aklımdan çıkmayan şeyleri yeniden yaşamaya hazırdık. Karımın elini tuttum ve birlikte odadan çıkıp aşağıya, otelin açık hava barına doğru yürümeye başladık.

Cuma akşamı ve gecesiyle tüm Cumartesi'yi müthiş geçirdik. Öyle ki, Pazar sabahı gidip rezervasyonumuzu bir gün daha uzattım ve dönüş biletlerimizi de Pazartesi sabahı için değiştirdim. Bir gece daha geçirmek istiyordum orada.

Doğruyu söylemek gerekirse, bu Antalya gezisi Bodrum'dan da güzel olmuştu. Bunun nedeni ise kaldığımız otelden neredeyse hiç ayrılmamış olmamızdı ilk başta. Otel doğal olarak turistlerle, yani yabancılarla doluydu. Bu da; Ebru'nun, sanki mümkünmüş gibi, daha da rahat hareket etmesine olanak vermişti. Her anı tepeden tırnağa sik kesilmiş bir halde yaşamıştım. Sonunda geceleri odamıza çıktığımızda da, neredeyse yatağa tutuşturacak bir hırsla sikişmiştik. Doymak bilmiyorduk ikimiz de.

Antalya'dan ayrılmadan önce, bir sonraki hafta sonu için yeni bir rezervasyon yaptırmayı da ihmal etmemiştim bu arada. Ama bu sefer başka bir yerde.

+++++++++++++

Bu seferki otel değil Belek'deki bir tatil köyüydü ve rezervasyon yaptırırken, orada geçireceğimiz bir kaç gecenin Ebru'yla benim açımdan bir devrim niteliğinde olacağını elbette ki bilmiyordum. Ama buranın ötekilerden farklı bir yer olduğunu daha check-in yaptırırken farkına varmıştım.

Çoğu İsrailli'lerden oluşan kalabalık bir turist topluluğu lobiyi doldurmuştu ve işin ilginç yanı bunların çok büyük bir bölümü genç erkeklerdi. Resepsiyon memurundan bunların izin yapan İsrailli askerler olduğunu öğrendim. Sonra da, hazırlanmak için odamıza çıktık Ebru'yla.

Yaklaşık bir saat sonra otelin bahçesindeki restorana girdiğimizde, tüm erkeklerin gözlerinin üzerimizde olduğunu farkettim. Tabii bunda şaşacak hiç bir taraf yoktu. Karım, yine kelimenin tam anlamıyla bir afet gibiydi. Üstelik bu sefer biraz daha da cüretliydi sanki. Siyah bir saten giysi seçmişti kendine. İncecik askıların tuttuğu giysi; kolları, omuzları ve sırtının önemli bir kısmıyla birlikte memelerinin yarısından fazlasını ortada bırakıyor, karnını ve kalçalarını sımsıkı sarıyor, eteği de yine kalçalarının hemen altında bitiyordu. Giysinin kumaşı o kadar inceydi ki; tüm hatlarıyla memeleri, birer düğme gibi kabarmış meme uçları ve hatta göbeğinin çukuru bile belli oluyordu. Ayaklarına geçirdiği yüksek topuklu, siyah dekolte ayakkabılar, bacaklarını daha da başdöndürücü bir hale getirmişti. Sadece bir kaç incecik banttan ibaret olan ayakkabılar, ayaklarını inanılmaz bir iç gıcıklıyıcılıkla sergiliyordu.

Tam ortalarda bir masaya oturduk ve tüm İsrailli askerlerin gözü üstümüzde yemeğimizi yedik. Askerler ise yemeklerine ek olarak gözleriyle karımı yemişlerdi bu arada.

Yemekten sonra, animasyonların yapıldığı cafe bara geçtik. Hemen yakınımızdaki masalar da, bir anda yalnızca gerç İsrailli askerlerden oluşan bir kalabalık tarafından dolduruldu tabii. Ebru öyle bir oturmuştu ki, neredeyse kıçı görünüyordu. Yaklaşık bir saat sonra da, yeni yeni dolmaya başlamış olan gece kulübüne geçtik.

Karım, ısrarla barda, yüksek taburelerde oturmayı seçmişti. Böylece bacaklarını daha çok gösterme fırsatını bulduğunu biliyordum. Üstelik şimdi peş peşe yuvarladığı içkiler nedeniyle kafası da epeyce iyi olmuş ve daha da çok göstermeye başlamıştı. Durmadan bacak değiştiriyor ve bunu her yaptığında da, eteğinin biraz daha sıyrılmasına neden oluyordu. Arada bir de, dizleri hafif aralık oturuyordu ve o zaman da, dikkatli bir göz pırıl pırıl kılsız amını bile görebiliyordu. Özellikle de, hemen yanımızdaki masada oturan 5 İsrailli asker avantajlı durumduydı. Hem çok yakınımızdaydılar, hem de Ebru'nun aralanıp duran dizleri, onların tam baş hizasındaydı. Böylece doğrudan hedefe bakabiliyorlardı.

Askerlerin aralarındaki hararetli konuşma konusunun da karım olduğuna emindim. Çünkü hem İbranice birşeyler konuşuyor, hem de gözlerini hemen önlerindeki acayip manzaradan ayırmıyordular.

Yaklaşık bir saat kadar oturmuştuk ki, birden müthiş bir şey oldu. Hemen yanımızdaki masada oturan İsrailli askerlerden biri yerinden kalkarak bize doğru geldi ve karıma onunla dans edip etmeyeceğini sordu. Doğrusu ben böyle bir şey beklemiyordum. Ama anlaşıldığı kadarıyla Ebru hazırdı buna. Bana sormaya, hatta bakmaya bile gerek görmeden tabureden aşağı kaydı. Bunu yaparken eteği neredeyse beline kadar sıyrılmıştı tabii. Sonra da askerin önüne düşüp, kalçalarını çalkalaya çalkalaya piste doğru yürümeye başladı.

O kadar heyecanlanmıştım ki, boğazım acıma derecesinde kurumuştu birden bire. Onların piste çıkıp karşılıklı dansetmeye başladıklarını gördükten sonra barmene seslenip, kendime yeni bir içki istedim. Sonra dönüp seyretmeye başladım. Müzik hızlıydı ve karşılıklı dansediyorlardı. Bu arada, pistin çevresinde oturan tüm erkekler de bayram ediyordu tabii. Tam bir afet gibiydi Ebru. Müziğin ritmiyle kıvrım kıvrım bükülüyordu vücudu. İnanılmaz sik kaldırıcıydı.

Sonra parça bitti ve birden inanılmaz yavaş bir müzik çalmaya başladı. İsrailli de, dünyanın en doğal işini yapıyormuşcasına, karımın beline sarılıp onu kendine doğru çekti ve hafif hafif sallanmaya başladılar. Vücutları birbirine iyice yapışmıştı. Gözlerimi onlardan ayırıp, başka bir tarafa bakamıyordum.

Ebru'nun kendini iyice bırakmış olduğunu görüyordum. Böylesine yakın bir temastan rahatsız olmuş gibi görünmüyordu doğrusu. Nedenini tam anlayamadığım bir biçimde heyecanlandığımı hissediyordum. Daha da açık söylemek gerekirse, sikim bir anda kazık gibi olmuştu.

Vücutları böyle aradan hava bile geçemeyecek biçimde yapıştığına göre, İsrailli Ebru'nun giysisinin altında hiç bir şey olmadığını çoktan anlamış olmalıydı. Onun da sikinin kalktığına ve karımın karnına dayandığına, adım gibi emindim. Ve bu beni çok heyecanlandırıyordu işte,

İkinci slow parça çalarken, işi biraz daha ilerletmişlerdi. Artık adeta birbirlerine kenetlenmiş gibiydiler. Karımın iki eli birden İsrailli'nin boynundaydı. O da iki koluyla Ebru'nun beline sarılıp, alabildiğine kendine çekmişti. Karım başını hafifçe arkaya atmış, adamın gözlerinin içine bakıyordu.

Ama dananın kuyruğu üçüncü parçada koptu. Çünkü artık yaptıkları dans olmaktan çıkmış gibiydi. Herif sanki karımı ayakta sikiyordu orada. Pistin ortasında ve herkesin gözünün önünde hem de. İşin ilginci, Ebru'nun halinden hiç şikayeti olmamasıydı bu arada. Şimdi daha da çok bırakmıştı kendini adamın kollarına. Yüzünü onun boynuna gömmüştü. Pist çok kalabalık olduğu için zorlukla görebiliyordum ama, kalçalarının hafif hafif büküldüğünü, hem sağa sola, hem öne arkaya kımıldadığın yine de farkedebiliyordum. İsrailli'nin elleri de hareketlenmişti artık. Sağ eli karımın vücudunun yan tarafında yukarı aşağı okşar gibi dolaşıyordu. Sol eli ise belinden aşağıya kaymış ve giysinin incecik kaygan kumaşı üstünden o başdundürücü kalçaları okşamaya başlamıştı.

Tanrım o kadar çok tahrik olmuştum ki, durumumu kendi kendime anlatabilecek sözcükler bile bulamıyordum. Tepeden tırnağa sik olmuştum. Gözlerimi bir saniye bile ayıramıyordum onlardan.

Bu arada üçürcü parçanın da sonu yaklaşıyordu. Acaba disk-jockey bir tane daha slow çalar mıydı? Bunu hem delice istiyordum, hem de istemiyordum. Kararsızdım yani.

Ve o sırada müthiş bir şey oldu. Gözlerim karımın vücudunun hafif hafif sarsılmakta olduğunu yakaladı. Belki başkaları anlamazdı ne olduğunu ama, ben çok iyi biliyordum bunun nedenini. Belini getiriyordu Ebru. İnanılmaz bir şeydi bu.

Hiç tanımadığı bir İsrailli ile dansederken belini getiriyordu.

Tam duruluyordu ki, parça da bitti ve disk-jockey yaniden hızlıya döndü. Adeta istemeyerek birbirlerinden ayrıldıklarını gördüm. Pistten çıkarlarken İsrailli Eburu'yu kendi masanına götürmek istedi. Bunu hareketlerinden anlayordum. Ama buna uymadı karım. Adamdan ayrılıp bana doğru yürümeye başladı. Tanrım müthiş bir ifade vardı yüzünde.

Gelip tam karşımda durdu. Gözlerimin içine bakıyordu. Uzanıp elimi tuttu.

"Hadi sevgilim..." dedi sonra da, "Hemen odamıza çıkalım... Canım çok sikilmek istiyor şu anda..."

Ben de ondan farklı bir durumda değildim Hemen hesabı ödedim ve kalktık. Elemi sıkı sıkı tutmuş neredeyse beni çekiyordu karım. Asansöre biner binmez sikime yapıştı.

"Ohhh ne güzel kalkmış sikin sevgilim..." dedi "Çok sikilmek istiyorum şu anda... Biliyorsun değil mi?"

Sesimi bile çıkarmadım. O anda benim en çok istediğim de karımı bir an önce sikmekti. Odaya zor attık kendimizi.

Ebru beni yatağın üstüne itti. İtiraz etmedim. O kadar azmıştı ki her şeyi ona bırakmak çok daha iyi olacak gibi görünüyordu. Ayaklarım yerde vücudumun geri kalan kısmı yatağın üstünde onu seyretmeye başladım. Giysisini bile çıkarmamıştı. Telaşlı parmaklarla pantolonumun fermuarını indirip sikimi dışarı çekti. Sonra da adeta bir kaplan gibi üstüme atlayıp ata biner gibi oturdu sikimin üstüne.

Öylesine vıcık vıcıktı ki amı, bir anda köküne kadar girdi sikim. Ebru başını arkaya attı ve sarsıla sarsıla belini getiirmeye başladı. Yalnızca sikimin içine girmesi bile yetmişti karıma. Sonra göğsüme devrildi. Derin derin soluklanıyordu.

Büyük bir güç harcayarak kendimi tutuyordum ben de bu arada. Karımın halinden sabaha kadar sürecek bir sikiş maratonu yaşıyacağımızı anlamıştım ve mümkün olduğu kadar geç getirmek istiyordum belimi. Nitekim biraz sonra doğruldu Ebru. Tekrar ata biner gibiydi şimdi üstümde. Gözlerimin tam içine bakıyordu.

"Dans pistinde olanları gördün değil mi sevgilim?" diye sordu birden.

Başımı sallayarak yanıtladım onu. Hala kendimi tutmaya uğraşıyordum çünkü. Her an fışkırtabilirdim karımın amına.

"Ohhhh gördün değil mi?" diye devam etti Ebru. "Gördün değil mi neler yaptı bana o İsrailli? Gördün değil mi karına neler yaptı?"

Daha fazla tutamadım kendimi. Bir top gibi patladım adeta. Gözlerim kararıyordu. Ve bu Ebru'nun da bir kez daha belini getirmesi için yeterli olmuştu bile. Yine göğsüme devrildi. Ama bu sefer ikimiz de soluklanıyorduk.

Ama çok sürmedi bu. Karım bir kere daha doğruldu. Sikim hiç inmemişti zaten. Tekrar dansetmeye başladı üstümde. Gözleri yarı kapayıldı. Kendini müthiş bir zevk seline kaptırmış olduğunu görebiliyordum.

"Anlatsana..." dedim alçak bir sesle.

"Neyi anlatmamı istiyorsun sevgilim?"

"Sana neler yaptığını anlat... Ben yalnızca uzaktan gördüm biliyorsun..."

"Ohhhhhhhhh..."

"Hadi anlat... Ne yaptı da seni böyle azdırdı..?"

"Ahhhh sevgilim..."

Hafif bir kararsızlık sezinliyordum Karımda. Sanki herşeyi anlatarak beni incitmekten korkuyor gibiydi.

"Bebeğim..." dedim, "Benim halimi görmüyor musun? Olanların beni ne hale getirdiğini görmüyor musun?"

"Ohhhh evet sevgilim..."

"O zaman anlat hadi...."

"Önce normal dansediyorduk, farkındasın değil mi sevgilim? Herkesin yaptığı gibi gözleriyle her yerimi didik didik ediyordu yalnızca..."

"Evet bebeğim... Ama sonra müzik yavaşladı..."

"Ohhh evet sevgilim... O zaman sarıldı bana... Sımsıkı... Sikini dayadı karnıma... Offffff öyle bir kalkmıştı ki sevgilim... Bir bilsen... Taş gibiydi... Kocamandı... Alev alev yanıyordu sanki... Bir anda koptum..."

Anlattıklarından çok etkileniyordum ama, kendi benden de çok etkileniyor gibiydi. Birden anlatmanın onu müthiş tahrik etmekte olduğunu anlayarak, mümkünmüş gibi daha da çok tahrik oldum ben de.

"Bıraktım kendimi sevgilim... İtiraf etmeliyim ki kanım tutuşmuştu sanki... Ben de ona sarıldım... Orada öylece sanki ayakta sikişiyormuşum gibiydi... Ahhhh sevgilim..."

Yine kıvranıyordu üstümde. Tanrım müthiş bir kadındı karım. Bir İsrailli'nin onu pistte nasıl kasnağa aldığını anlatmaktan acayip tahrik oluyordu. Boğuklaşmış bir sesle anlatmaya devam etti sonra.

"Giderek daha saldırgan oluyordu sevgilim... Belime yapışıp beni öyle bir çekmişti ki kendine, neredeyse siki karnıma girecekti... Arasıra sana bakıyordum bu arada... Öyle gözlerini dikmiştin üstümüze... Bu da bana çok zevk veriyordu biliyor musun sevgilim..? Bir İsrailli karını herkesin ortasında ayakta sikiyordu adeta ve sen hiç bir şeyi kaçırmamaya çalışarak izliyordun.... Yüzündeki ifade müthişti... Sonra tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de beni okşamaya başladı adam... Eleri her yerimde dolaşıyordu... Kalçalarımı avuçluyordu... O zaman başımı onun boynuna gömdüm... Beni istediği gibi ellemesine izin veriyordum artık.... Üstelik bir de konuşmaya başlamıştı, biliyor musun..? Offff neler söylüyordu bana bir bilsen sevgilim... Ne kadar sik kaldırıcı olduğumu söylüyordu... Beni nasıl sikmek istediğini söylüyordu..."

Hareketleri giderek hızlanıyordu karımın. Kalçaları yukarı aşağı, öne arkaya, sağa sola çalkalanıyordu. Sikim içinde mahvoluyordu tabii. Giderek o kritik noktaya bir kez daha yaklaştığımı hissediyordum.

"Çok kötü kaptırmıştım kendimi sevgilim... Ne olacağını bilmiyordum... Aldırmıyordum da buna... Çevremizdekilerin dikkati üstümüzdeydi... Nelere yaptığımızın farkındaydılar... Ohhhh bu da bana müthiş bir zevk veriyordu biliyor musun..? Öyle ayakta sikildiğimi seyretmelerinden inanılmaz büyük zevk alıyordum... Ohhhh çok güzeldi sevgilim..."

Birden doğruldu üstümde. Sikim çıkmıştı amından. Uzanıp sağ eliyle sikimi dibinden kavradı ve götüne dayayıp tekrar oturdu ondan sonra da. Hiç zorlanmadan, yağ gibi almıştı beni içine. Ve gözlerimin tam içine bakarak anlatmaya devam etti sonra da.

"Adam konuşmayı kesmemişti bu arada sevgilim... Konuştukça daha da azdırıyordu beni... Kıçımın ne kadar tahrik edici olduğunu anlatıyordu bana... Onu götümü verip vermeyeceğimi soruyordu bana... Ahhhh beynime giriyordu sanki sözleri... Sonra öyle bir şey yaptı ki, kopardı beni sevgilim... Kalçalarımı mıncıklayan ellerinden birini aşağı indirdi ve eteğimin altına soktu... Orta parmağı kalçalarımın arasına girmişti sevgilim... Uçuyordum... Ve birden götümü buldu parmağı... Hafif hafif bastırıyor, okşuyordu... İşte o zaman tam bittim.... Ohhhh belimi getirdim o zaman.... Tanrım herkesin içinde belimi getirdim... Gözlerim karardı sevgilim... Ahhhh belimi getirdim... Mmmmmnhhhhhh..."

Şimdi de geliyordu beli yire. Götü açılıp kapanıyor, sikimi adeta sağıyordu. Bir top gibi patladım yine. İkimiz de sarsılıyorduk. Bir zevk girdabının içinde kaybolmuş gibiydik.

Bir süre ne kımıldayabildik ne de konuşabildik. Ama ben kendimi karımdan önce toplamayı başardım.

"Sonra seni kendi masasına götürmek istedi ama sen gitmedin..." dedim Ebru'ya, "Neden..?"

"Gidemezdim sevgilim... Korktum açıkçası..."

"Neden korktun..?"

"Gidersem ne olacağını bilemiyordum..."

"Ne olabilirdi ki, orada herkesin içinde..?"

"Ohhhh sevgilim bilmiyorum... Pistte yaptıklarını da herkesin içinde yapmıştı, unutuyor musun..? Hem o masada başkaları da vardı... Arkadaşları..."

"Belki de hepsi mıncıklardı seni..."

Bu son söylediğim karımın vücudunun birden yeniden hareketlenmesine yolaçtı. Kalçaları hafif hafif kımıldanmaya, çalkalanmaya başladılar yine.

"Ohhhhhhhh..." diye inledi, "Mutlaka öyle olurdu sevgilim... Ohhhh mutlaka..."

"Görüyorum ki bunun fikri bile tahrik ediyor seni... O zaman neden korktuğunu anlayamıyorum sevgilim..."

Kendini yeniden sikişmeye kaptırmıştı karım. Gözleri yarı kapalı, sikimin üstünde yeni bir dansa girişmişti. Hala götündeydi sikim. O küçük delik kapanıp açılıyor, sikimi eziyordu. İki eliyle omuzlarımı tutmuş, ayak parmaklarının ucunda yükselmiş, yine dansediyordu üstümde.

"Neyse..." dedim soluk soluğa, "Bir şeyi kaçırmış sayılmayız hala... Yarın akşam var önümüzde..."

Sözlerim, Ebru'nun üstünde müthiş bir etki yarattı. Tüm vücudu sarsıla sarsıla beli gelmeye başladı yeniden. Götü sikimi öyle bir sıkmıştı ki, ben de tutamadım kendimi. Tohumlarım karımın karnının derinliklerine bir kere daha fışkırmaya başladı.

Öylece yığılıp kaldık.

(İkinci Bölümün Sonu)

Ebru ve Ben Bölüm 1


<Aşağıdaki hikaye internetten farklı kaynaktan alınmıştır. Hoşuma gittiği için paylaşmak istedim>

Tüm Bölümler: Bölüm 1, Bölüm 2, Bölüm 3

Bazen bir insanın kendini gerçekten tanıması, aslında ne olduğunu anlaması zaman alır. Ve birgün öyle bir şey olur ki, birden o ana kadar hiç bilmediğiniz yönlerinizi keşfedersiniz. Tabii bu iyi sonuçlar da getirebilir, kötü sonuçlar da. Bu biraz da sizin konuya nasıl baktığınıza bağlı olur. Bazı şeyler sizin hoşunuza gidebilir ama, başkalarının olası tepkilerini gözönüne alıp, o aslında olduğunuz insan olmaktan kaçınmaya çalışırsınız. Ya da, olaylar sizi başkalarının nasıl tepki göstereceklerine hiç aldırmamanıza neden olabilecek bir yönde gelişir. Ve ne olursa olsun, içinizden birdenbire çıkıveren insan olmayı kabullenirsiniz.

Benim aslında ne olduğumu anlamam için önce evlenmem gerekti, sonra da bu evlilikle aynı anda başlayan bir kendimi tanıma sürecinden geçerek bugün olduğum insan haline geldim. Evet, bunun için başkalarının ne tepki göstereceğiyle ilgili tüm endişelerden sıyrılmam da gerekti tabii ama, ben hem özgür irademle böyle olmasını seçip tüm riskleri aldım, hem de, elimden geldiği kadar dikkatli davranıp, bugüne kadar tepki almadan yaşamayı başardım.

Size herşeyi anlatabilmem için önce Ebru'dan, yani karımdan söz etmem gerekiyor. Çünkü, geçirdiğim değişimin temelinde karım var. Yani aslında ne olduğumu anlayıp bundan son derece hoşlanmama ve kendimi kaptırıp, tüm hızıyla bu yeni kişiliğimi yaşamama neden olan Ebru.

Aslında karımı anlatabilmek için tek bir kelime bile yeterli. Tam bir "am" Ebru. İlk başka onunla evlenmeye kalkışmamın ardında da onun bu "am" olma özelliği vardı, değişimimin temelinde de. Ama size onunla ilgili biraz daha bilgi vermem gerektiğini de biliyorum bu arada.

Açık kumral saçlar, bembeyaz ve pürüzsüz bir ten, kuğu kadar zarif bir boyun, küçük birer portakal iriliğinde, kütür kütür ve yusyuvarlak memeler, incecik bir bel, birden genişleyen baştan çıkarıcı dolgun kalçalar, uzun ve gerçekten kusursuz bir çift bacak, yumuşacık ve resim kadar güzel ayaklar. Bütün bunların üstüne de, insanın bakmaya doyamayacağı kadar güzel ve şehvetli bir yüzü ve insanın aklına yalnızca bir tek şeyi, onu biran önce sikmeyi getiren yemyeşil bakışları koymak gerekiyor tabii.

Onunla, yaklaşık 2 yıl önce; o 21, ben 36 yaşındayken tanıştık. Bir arkadaşımın karısının akrabasıydı. Beni akşam yemeğine davet etmişler ve oraya gittiğim andan itibaren kendimi tümüyle Ebru'ya kaptırmıştım. Tabii ilk isteğim, onu biran önce sikmekti. Aslında; sonrasıyla karşılaştırıldığında, öyle abartılı ve tahrik edici de giyinmemişti Ebru ama, söyledim ya, kelimenin tam anlamıyla bir "am" olarak görünmüştü gözüme.

Yemek bittiğinde onu evine bırakma işini ustaca üstlenmiş, sonra da kendi evime atmıştım tabii. O andan itibaren de Ebru'nun esiri olmuştum zaten. Doymak bilmez bir sikiş makinesi gibiydi. Elimi neresine değsem tepki veriyordu. O ilk gece; Ebru'nun sikişmekten ne kadar çok zevk aldığını ve karşısındakine de ne kadar çok zevk verdiğini keşfederek, resmen yamulmuştum. Sabaha kadar iliklerimi boşaltmıştı adeta.

İki ay içinde evlendik.

Çevremizdeki herkes birbirimize çok yakıştığımızı düşünüyordu. Laf aramızda hala da öyle düşündüklerini biliyorum. Bunun nedeni ise hiç bir şeyin farkında olmamaları. Neyse lafı uzatmıyayım. Haziran'ın son günlerindeydi. Nikah dairesinden çıkar çıkmaz kendimizi havaalanına atmış ve uçağa bindiğimiz gibi Bodrum'a gitmiştik. Ve değişim de orada başladı işte.

Bir hafta boyunca kalacağımız 5 yıldızlı otele vardığımızda akşam olmuştu. Dışarı çıkıp yemek yemeyi ve sonra da Bodrum'un barlarında eğlenmeyi kararlaştırmıştık. İlk şoku, karım giyinmesini tamamlayıp banyodan çıktığında yaşadım. Karşımda duran benim alaştığım Ebru'ya hiç benzemiyordu çünkü. Uçuk eflatun, incecik bir giysi geçirmişti üstüne. Sicim kadar ince iki askı omuzlarından geçerik giysiyi tutuyordu. Kolları, omuzları ve boynu, ortasına kadar sırtı ve memelerinin üstü meydandaydı. İncecik streç kumaş, memelerini, karnını ve kalçalarını sarıyordu. Eteği kasıklarının yarım karış kadar altındaydı. O güzelim, bembeyaz bacakları çıplaktı. Ayaklarına ise yalnızca bir kaç ince deri battan oluşan, iyice yüksek topuklu ve altları incecik kösele, siyah bir çift ayakkabı giymişti.

Sikim biranda kalkmıştı onu böyle görünce. İçimden geçen, dışarı çıkmak yerine onu yatağa atıp doyasıya sikmekti. Yürüyüp ona sarıldım. Aynı anda da, giysinin altına hiç bir şey giymemiş olduğunu anladım. Gerçi bu giysinin altına sutyen takması olanaksızdı zaten ama, kilotu da yoktu. Bunun farkına varmak ise sanki mümkünmüş gibi sikimin biraz kalkmasına neden olmuştu yalnızca.

Ebru niyetimi anlamıştı tabii. Bir adam geri çekilip gözlerimin içine bakarak;

-"Acele etme sevgilim..." dedi, "Nasıl olsa geri geleceğiz... Hem inan bana, o zaman daha güzel olacak..."

Sesimi çıkarmadım. Yalnızca bir kaç saat önce evlenmiştik ve bu akşamı eğlenerek geçirmek istemesini anlıyordum. Ondan uzaklaştım. Ama üstümdeki incecik patolonun önü çadır gibi olmuştu. Karımın gözleri bunu hemen yakaladı tabii:

-"Uffff çok güzel olmuş..." dedi kıkırdıyarak, "Ama bence eline bir şey al da, sokaklarda böyle dolaşmaK yerine önünde tutup durumu gizle istersen..."

Doğru söylüyordu. Dolaptan spor bir gömlek aldım elime. Sonra dışarı çıkmak için aşağıya indik. Lobiden geçerken Ebru önümde yürüyordu ve ben de gömleği almakla ne kadar isabetli bir iş yapmış olduğumu anlıyordum. O başdöndücü kalçaların incecik kumaşın altından olduğu gibi belli olmaları bile yeterdi aslında. Ama sanki inadına yapıyormuş gibi iyice de çalkalaya çalkalaya yürüyordu karım. Manzara, insanın aklını başından alacak gibiydi.

Takside ise oldukça ilginç bir durum çıktı ortaya. Ben şoförün arkasında oturmuştum, Ebru ise sağ taraftaydı. Önce şoförün ön camın sol tarafına taktığı panoramik aynayla oynadığını farkettim, sonra da Ebru'ya baktım. Öyle bir oturmuştu ki, neredeyse amı görünecekti. Şoförün, bu akıl almaz manzarayı seyredebilmek için aynasına ayar yapmaya çalıştığı belliydi. Sesimi çıkarmadan bekledim. Son derece heyecanlanmıştım ve ne olacağını merak ediyordum doğrusu. Karım ise kıpır kıpırdı. En çok hareket eden yeri ise bacaklarıydı bu arada. Birden onun da durumun farkında olduğunu kavradım. Şoförün bacaklarını seyrettiğini biliyordu ve sürekli hareket ederek ona daha da çok göstermeye çalışıyordu.

Bodrum'un içinde, Neyzen Tevfik heykelinin önünde taksiden inerken, dikkatimi şoförün yüzündeki üzüntülü ifade çekti. Yolculuğun çok kısa sürmüş olduğunu düşünüyordu herhalde. Ama Ebru inerken ona son bir iyilik daha yaptı. Bacakları öyle bir aralandılar ki, eminim adam bu sefer amını bile görmüştü.

Yanyana, sahil boyunca yürüyerek Karada Marina'ya kadar gittik. Yanımızdan geçen tüm erkeklerin gözü karımın üstündeydi ve ben gömleğimi yanıma aldığım için kendimi çok mutlu hissediyordum. Sikim, bir an için bile yumuşamıyordu.

Marina'da, bir restoranın terasına oturup yemeğimizi yedik. Başta; yemek boyunca biraz kendime geleceğimi sanmıştım ama, yanıldığımı hemen anladım. Gerçi ben oturduğum yerden göremiyordum ama, çevremizdekilerin gözleri önünde müthiş bir manzara olmalıydı. Karımın bacakları, örtüsü olmayan masanın altından olduğu gibi görünüyor olmalıydı. Tüm erkeklerin gözü onun üstündeydi. Şarap içiyorduk ve alkolün etkisiyle olmalı, Ebru iyice kıpır kıpır bir hale gelmişti artık. Bu yetmiyormuş gibi, yakın çevremizdeki tüm erkeklerin gözü de, giysinin altından bütün güzelliğiyle belli olan baştan çıkarıcı memelerindeydi. Bize servis yapan garsonun ikidebir yanımıza gelmesinin nedeninin de karımın memeleri olouğundan hiç kuşkum yoktu. Sikim pantolonumu yırtacak bir hale gelmiş, inmek bilmiyordu.

Yemekten sonra yine yürüyerek geriye, Barlar Sokağı'na döndük ve ilk bulduğumuz bara daldık. Ebru elimi tutup ısrarla beni bana doğru götürdü ve yüksek bar taburelerinden birine çıkıp oturdu. Yine müthiş bir manzara çıkmıştı ortaya. Bacakları, neredeyse kalçalarına kadar meydandaydılar. Orada ikişer viski içip bir kaç saat oturduk. Doğaldır ki, yakın çevremiz gözlerini karımdan ayırmayan sürüyle erkekle dolmuştu yine.

Bir taraftan da, Ebru'nun yüzünde meydana gelen ifade değişikliği dikkatimi çekiyordu. Gözleri hafifçe buğulanmış, dudakları ıslak ve aralıktı. Her halinden onun da çok tahrik olduğunu anlayabiliyordum. Anlamadığım tek şey, bu durumun beni neden bu kadar çok etkilediğiydi.

Sonra çıkıp yeniden bir taksiye bindik ve otele doğru yola çıktık. Ebru, tıpkı önceki takside yaptığı gibi, şoförü yol boyu deli etmeyi sürdürdü bu arada. Eteği artık neredeyse beline kadar sıyrılmıştı. Onun kendini gösterdikçe tahrik olduğunu, tahrik oldukça da kendini daha çok gösterdiğini farkedebiliyordum.

Otele girdiğimizde tek isteğim karımı biran önce odaya götürmek ve deli gibi sikmekti. Ama bunu başaramadım. Ebru, otelin havuz başı barında da biraz oturmak için ısrarlıydı. Çaresiz kabullendim ve bir saatten fazla bir süreyle, yeni bir teşhircilik örneğine tanıklık etmek ve daha da çok tahrik olmak durumunda kaldım. Sonra birden bana bakmaya başladı karım:

-"Ohhh sevgilim..."dedi, "Canınm sikilmek istiyor.... Ohhh sikilmek istiyorum sevgilim... Hadi beni odamıza götür..."

Asansörö bindiğimizde ikimizden başka kimse yoktu. Elimi eteğinin altına sokup amını avuçladım karımın. Tanrım, ateş gibi yanıyordu Ebru'nun amı ve akıl almayacak kadar ıslanmış, vıcık vıcık olmuştu. Birden beli gelmeye başladı. Başını omuzuma yaslamıştı ve tüm vücudu sarsılıyordu.

Odaya girer girmez, önce ayakkabılarını sonra da giysisini çıkarıp attı. İnanılmaz güzel, inanılmaz tahrik edici ve inanılmaz derecede tahrik olmuş görünüyordu. Ben hızla soyunmaya çalışırken gelip önümde çömeldi. Uzun parmakları çatlama noktasına gelmiş sikimi kavradılar. Sonra ağzının açılışını ve o güzelim dudaklarının sikimin mosmor olmuş başına kapanışını, zevkten kısılmış gözlerle izledim. Bir anda içimde bir top patlamış gibi oldu. Belim fışkırmaya, Ebru'nun ağzına dolmaya başladı. Bu onun da bir kez daha belinin gelmesi için yeterli olmuştu. Yine tüm vücudu sarsılıyordu. Gözleri kapalıydı. Ama inanılmaz bir hırsla emmeyi sürdüyordu. İçimi boşaltana kadar da emmeyi sürdürdü.

İşin ilginç tarafı, sikimin hiç bir inme belirtisi göstermemesiydi bu arada. Karım bütün tohumlarını, damla bile israf etmeden midesine indirdikten sonra da emmeyi bir süre sürdürdü. Sonra da sikimi ağzından çıkarıp yalamaya başladı. Bir eliyle taşaklarımı mıncıklıyordu. Birden ayağa kalkıp beni yatağa doğru itti. Sırtüstü uzandım yatağa, Ebru da hızla üstüme çıkıp sikimin üstüne çömeldi. Bir eliyle sikimi dibinden kavramıştı. Sonra birden oturdu sikimin üstüne. Bir anda, dibine kadar içine almıştı beni. Amı alev alev yanıyordu. İçinden sızan am sularının taşaklarıma aktığını hissediyordum. Müthiş bir sikişe başladık sonra da.

Neredeyse sabaha kadar sikiştik o gece. Karım çıldırmış gibiydi. Sikimin üstünde bir dansöz gibi dansediyordu sanki. Zaman zaman biraz doğrulup sikimi amından çıkarıyor, sonra da götüne dayayıp yeniden oturuyordu üstüne. Peşpeşe beli geliyordu. Benim belim geldikçe de büyük bir telaş içinde sikimi ağzına alıyor, emerek, yalayarak yeniden kaldırıyor ve tekrar o başdöndürücü deliklerinden birinin içine alıyordu.

Sonunda ikimiz de bitap düşüp kendimizden geçtik.

Sabah uyandığımda, Ebru yanımda uyuyordu. Hala çırılçıplaktı. Saçları karışmış bir halde darmadağındı. Bacaklarını dizlerinden kıvırıp karnına çekmiş, sağ yanına yatmıştı. Dirseğime dayanıp onu seyretmeşe başladım. Pırıl pırıl kılsız amı ve götünün pembe küçük deliği perişan bir halde görünüyordu. Her tarafta kurumuş bellerim vardı. Üstelik her iki deliğinden de hala bel sızdığını görebiliyordum. Gördüklerim, sikimin bir anda kalkıp kazık gibi olmasına neden olmuştu. Sabaha kadar sikiştikten sonra bunun nasıl olabildiğini anlamakta güçlük çekiyordum ama, gerçek buydu.

Ben de yan yatıp arkasına geçtim ve sikimi götünün hala biraz açık duran deliğine dayayıp bastırdım. İçi hala bellerimle o kadar kaygandı ki, bir anda dibine kadar girdi sikim. Bu da karımın uyanmasına neden oldu tabii.

-"Ohhhh sik beni sevgilim..."diye inledi sonra da, "Ohhhh sik hadi götümü..."

Zaten başka bir istediğim yoktu ki. Yavaş hereketlerle sikmeye başladım onu. Gerçekten de çok büyük zevk alıyordu Ebru. Vücudu dalga dalgaydı. Kısa bir süre sonra beli gelmeye başladı. Götü sikimi bir mengene gibi sıkmış, bir kasılıp bir gevşeyerek adeta beni sağıyordu. Belimin hemen gelmemesi için dişimi sıktım. Ebru durulduktan sonra da, sikmeye devam ettim. Ama karımın beli ikinci defa geldiğinde yapabileceğim bir şey yoktu. Beni sağmasına istemesem de izin vermek zorundaydım. Tohumlarım götünün dibine fışkırmaya başladı. Yeniden yarı baygın, uyuyup kaldık.

İlk uyanan yine ben oldum. Ama bu sefer yeniden başlamak istemiyordum. Aksi halde tüm gün boyunca yataktan çıkamayacağımızın farkındaydım. Zaten saat öğlenden sonra 2 olmuştu bile. Kalkıp duşa girdim.

Yine de, odadan çıkabilmemiz iki saati buldu. Ebru da duş yapmıştı kalkınca. Sonra da havuza gitmeye karar vermiştik. Gerçi otelin aşağıda, deniz kenarında bir plajı da vardı ama, biraz geç olmuştu oraya gitmek için. O hazırlanırken, ben de oturmuş kapıdan aldığım gazeteyi okuyordum.

-"Hadi sevgilim, gitmiyor muyuz...?" diye sordu birden Ebru.

Başımı kaldırıp ona baktığım anda, sikim bir anda kalktı yine. Siyah, çiçekli bir bikini vardı üzerinde. Tabii eğer buna bikini denilebilirse. O kadar küçüktü ki, adeta yok gibiydi. İki küçük üçgen kumaş memelerinin yarısını ancak örtüyordu. Alt kısmı da, önden yalnızca kasıklarını örten üçüncü bir üçgen kumaş parçasıydı. Yüzünde hırzırca bir gülümseme vardı. Ona nasıl baktığımı görünce, olduğu yerde dönüp, bana arkadan görünüşünü de gösterdi. Tanrım, o başdöndürücü yuvarlıklaktaki kalçaları, neredeyse olduğu gibi meydandaydı. İncecik bir bant halindeki kumaş, hiç bir şeyi örtmüyor, yalnızca bikininin ön kısmını tutmaya yarıyordu.

Yerimden kalkıp ikinci bir plaj havlusu daha aldım dolaptan. Buna gerçekten de ihtiyacım olacağını biliyordum. Mayomun önündeki çadırı, ancak onunla saklayabilecektim. Sonra odadan çıkıp havuza yöneldik. Ebru, yaklaşık 2 metre kadar önümden yürüyordu ve gözlerimi onun inanılmaz bir baştan çıkarıcılıkla çalkalanan çıplak kalçalarından alamıyordum. Bir taraftan da, kafamın içinden binbir düşünce geçiyordu. Artık karımın gerçek bir teşhirci olduğunu, güzelliklerini herkese gösterip onları tahrik etmekten son derece zevk aldığını kavramıştım. Şimdi de, onun özellikle kıçını göstermeye bayıldığını farkediyordum. Aslında bunun anlaşılır bir yanı da vardı elbette ki. Ebru götünden sikilmekten inanılmaz, hatta şaşılacak kadar büyük zevk alıyordu. Böyle olunca da kıçını göstermek onu gerçekten de tahrik ediyor olmalıydı.

Havuzun başı kalabalıktı ama, yine de kendimize iki şezlong bulmayı başardık. Tam Ebru'nun istediği gibi şemsiye altındaydı bunlar üstelik. Onun yanmayı pek istemediğini, vücudunun beyazlığını korumaya özen gösterdiğini biliyordum. Anladığım kadarıyla bunun nedeni de, yine onun teşhircilik tarafıyla bağlantılıydı.

Yaklaşık 4 saat kaldık havuz başında. Çevremizdeki tüm erkeklerin karımdan gözünü bir an için bile ayırmadığı 4 saat. Ya da, sikimin hiç inmediği, durumu meraklı gözlerden saklayabilmek için büyük plaj havlusunu kucağımdan kaldıramadığım 4 saat.

Doğruyu söylemek gerekirse; bu sürenin en ilginç tarafı, karımın da ilgi odağı olabilmek için elinden geleni yapmaktan kaçınmamış olmasıydı tabii. Sırtüstü yattığında bacaklarını dizlerinden bütüp ayaklarını sezlongun alt iki köşesine koyuyordu. Sırf merak ettiğim için bir kere yerimden kalkıp o böyle yatarken çevredekilerin neler görebildiğini anlamaya çalışmıştım. Görünmeyen tek yeri amıydı. Ama o da mayonun incecik kumaşı altından tüm hatlarıyla belli oluyordu. Yüzüstü döndüğünde ise, kıçının yuvarlakları ortaya bütün çıldırtıcılığıyla çıkıyordu tabii. Sonra bir ara kalkıp havuz girmişti. Geri döndüğünde ise ıslanan mayosu nedeniyle daha da müthiş bir manzara yaratmıştı doğal olarak. Amı artık daha da belirgindi, ıslanınca incelmiş gibi görünen kumaşın altından.

Sonunda kalkıp odaya gittiğimizde, tek isteğim onu biran önce sikmekti tabii. Ama bunu yapamadım.

-"Acele etme sevgilim..." dedi karım, ""Daha dışarı çıkıp yemek yiyeceğiz, sonra da biraz eğleneceğiz... İştahını geceye sakla..."

Daha da çok tahrik olmak ve bu arada beni de iyice çıldırtmak istediğini anladım. Sesimi çıkarmadım.

Bir gün öncesine oranla daha erken çıktık bu sefer otelden. Ve sanki mümkünmüş gibi, Ebru bu sefer daha da tahrik edici giyinmişti. Üstünde, eteği memelerinin hemen altından kesilmiş, biraz bolca ve ince askılı beyaz bir bluz vardı. Memelerinin alt kısımları neredeyse görülecek durumdaydılar. Yan taraflardan da, yarıyarıya görebiliyordum o yusyuvarlak, dim dik memeleri. Altına ise yine beyaz iyice düşük belli, pilili ve kısacık bir etek giymişti. Yürürken eteği savruluyor ve kalçalarının alt kısımları görünüyordu. Beline ince bir altın zincir bağlamış, sağ ayak bileğine de, aynı zincirin daha küçüğünü takmıştı. Özellikle belindeki zincir, çıplak karnını daha belirgin bir hale getiriyordu sanki. Tümyle meydanda olan göbek deliği, inanılmaz tahrik ediciydi. Ayaklarına ise, yine yalnızca bir kaç incecik banttan oluşan alabildiğini yüksek topuklu bir çift ayyakabı geçirmişti. Uzun, bembeyaz bacaklarının güzelliğini, aykkabıların içinden olduğu gibi görünen güzelim ayakları tamamlıyor ve Ebru'yu dayanılmaz sik kaldırıcı bir hale getiriyordu.

Bu sefer önce çarşı içinde dolaştık. Sonra yine bir restorana, peşinden bir bara ve en sonunda da otelin barına gittik. Bir öncekinden daha cüretliydi bu akşam Ebru. Daha çok gösteriyordu güzelliklerini.

-"Ahhhh canım sikilmek istiyor sevgilim... Hadi beni odamıza götür ve inlete inlete sik... Hadi n'olur..." dediğinde, bir saniye bile durmadım tabii.

Sikim çatlayacak bir haldeydi. Çevremizdeki tüm erkeklerin karımın üzerinde dolaşan aç bakışları, gözlerinden fışkıran sikme isteği beni delirtmişti adeta. Daha odaya girdiğimiz anda karımı yatağın üstüne devirdim ve bacaklarının arasına başımı gömdüm. Güzelim amı vıcık vıcık ıslaktı. Dudakları şişip, tıpkı susamış bir ağız gibi açılmıştı. Yine güneş doğana kadar sikiştik.

Ondan sonraki tüm günlerimiz de aynı geçti. Ebru sabahtan akşama kadar güzelliklerini teşhir ediyor, çevredeki tüm erkeklerin siklerini kaldırıyor ve bu arada da beni delirtiyordu. Ve sonunda da bana sikilmek istediğini söylemesiyle birlikte kendimizi odaya atıyorduk. Günden güne değişen tek şey, karımın giderek daha cüretleniyor olmasıydı.

Sonunda bir haftalık balayımız bitti.

İstanbul'a döneceğimiz günün sabahında karım giyindiğinde, ne yalan söyleyeyim biraz şaşırdım. Buraya geldiğimizde olduğu gibi, masum ve edepli bir şeyler geçirmişti üstüne. Şaşkınlığımı görünce hafifçe gülümsedi.

-"İstanbul'a dönüyoruz sevgilim..." dedi, "Orası başka..."

(Birinci Bölümün Sonu)


<ALINTIDIR>