Aşağıdaki Hikaye daha önce yayımlanan hikayenin devamıdır.Önceki hikayelere aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz. xoxo
İlk bölüm Lisa'nın Borcu
İkinci Bölüm Lisanın Cezası
İkinci Bölüm Lisanın Cezası
Üçüncü Bölüm Lisa Kontrol Altında
Kocamın ofisi yemek yiyeceğimiz restorana
fazla uzak sayılmazdı, fakat Pazartesi trafiğinde neresi yakındı ki. Sanki bir
hafta süren bir öğlen öncesini geride bırakmaya çalışyordum. Arabamın camından
içeri giren serin hava üzerimdeki kombinezonun dantelli yakasını
dalgalandırıyordu. Evet bu kesinlikle
bir yatak odası kıyafeti idi, fakat şimdi arabamı kocamın giyip gelmemi
istediği kombinezonla kullanıyor ve kocam ve bir arkadaşı ile planlanan öğlen
yemeğine doğru yol alıyordum. Kocamın bu kıyafetteki ısrarını anlamamıştım.
Sadece bunu giymem gerekirken Ally sabah bana kendi külodunu ödünç vermişti.
Olabilecekler hakkında sıkışık trafikte ilerlemeye çalışırken düşünüyordum.
Eteğimi bacaklarımının arasına sıkıştırmıştım. Buna rağmen kesinlikle dikkat
çekici bir kıyafetti. Kafam gerçekten karışıktı. Marc’ı seviyordum. Onun için
herşeyi yapardım. Ama bu tüm yaptıklarım sadece onun için miydi? İçten içe
böyle olmadığını biliyordum. İçimdeki farklı bir Liza saklandığı yerden
çıkıyordu. Evet hoşuma gidiyordu. Tanımadığım iki yabancı karşısında geçirmiş
olduğum saatler hoşuma gitmişti. Ev sahibem tarafından aşağılanmakta hoşuma
gitmişti. Sonra Ally... Bana hiç aklıma gelmeyecek şekilde orgazm yaşatmıştı.
Marc’ın bana tarif ettiği yere gelmiştim
işte. Burası restorandan çok bara benziyordu. Arabadan inmeden önce kendime bir
kez daha baktım. Bu kıyafetle insan içine nasıl çıkacaktım acaba. Sonuçta ne
olabilirdi ki umarım Marc sadece bu kıyafetle gelmemi isterken şaka yapmamış
olsun. Barın kapısına olabildiğince yakın park ederek araçtan çıktım. Etrafta
şansıma fazla insan yoktu. Bardan içeri girdiğimde bir süre kapıda beklemek
zorunda kaldım. İçerisi çok karanlıktı. Gözlerim alışana kadar kapının hemen ilerisinde
dikiliyordum. Bu karanlıkta benim ne giydiğimi sanırım kimse görmez
“Hey sonunda geldin Liza” arkamdan gelen
Marc’ın sesiyle bir anda irkilmiştim.
“Harika görünüyorsun”
“Teşekürler canım. Biraz geç kaldım
sanırım”
“Önemli değil. Masamız hemen biraz ileride”
Gözlerim artık içerideki karanlığa alışmıştı. Sol tarafta duvar boyunca uzanan
bir bar, barın hemen önünden itibaren bir çok masa ve sandalye vardı. Diğer
tarafta ise yüksek sayılabilecek bir platform üzerinde yine yüksek bar taburesi
ve masaları vardı. İçeride öğle yemeğini burada değerlendiren takım elbiseli
resmi çalışanlar vardı. Fakat hiç kadın yoktu.
“Burası neden bu kadar karanlık? Aslında
ben biraz daha iyi bir yerde yiyeceğimizi düşünmüştüm”
“Evet burası bir bar gibi görünebilir ama
yemeklerini tatmadan karar verme. Bir çok restorandan daha iyi bir menüleri
var.Denemeden karar verme” dedi uğultuyu bastırarak Masaya geldiğimizde Marc
beni Steve ile tanıştırdı.
“Merhaba Liza ben Steve” Steve’in elini
sıkmak için kolumu kaldırmıştım. Çünkü masamız barın karşı cephesinde yer alan
yüksek platformdaki yüksek tabureli masalardandı. Henüz platforma bile
çıkmadığımdan Steve sanki balkonda oturuyor gibiydi. Bulunduğum konumdan masa
neredeyse göz hizamda idi.
“Başka bir masaya geçebilirmiyiz acaba? Burası
çok yüksek görünüyor da” Marc soruya cevap verme yerine beni belimden tutup
tabureye kadar kaldırmıştı. Tabureye otururken zaten kısa olan eteğim
havalanmıştı. Ben sadece elimle eteğimin önünü tutabilmiştim. Sanırım bu
yeterli olmamıştı, eteğim havalandığı anda Steve’in gözlerinin bacak arama
kaydığını loş ortamda bile farketmiştim.
“Burası gerçekten yüksek. Farklı bir
dekorasyon stili”dedim gülerek.
“Evet bu kısmı çok seviyoruz. Sanki dağdan
aşağıya bakmak gibi” dedi Steve kolunu kalabalığa doğru sallarken. Oturduğum
yerden bara doğru bakarken daha önce farkedemediğim bir ayrıntı dikkatimi
çekmişti. Bütün masalar camdı. Masanın altından kısa eteğimin saklayamadığı
bacaklarım olduğu gibi meydandaydı. İçimden Ally’e külodunu bana verdiği için
teşekkür ediyordum. En azından bar taburesi ile aramda bir parça kumaşın olması
iyi hissttirmişti.
“Umarım açsındır Liza” diye sordu Marc.
“Tüm gün hiç bir şey yemedim.”
Garson yanımıza geldiğinde en büyük menüyü
söylemeyi düşünüyordum. Bu sayede masa üzerindeki geniş tabaklar altının
görünmesini engelleyecekti. Marc garsona 3 bira sipariş edip sonra gelmesini
istedi. Böylece menüyü daha ayrıntılı inceleyebilecektik. Garson siparişi
alırken gözlerini bacaklarıma dikmişti.
“Galiba seni sevdi” dedi Marc şakayla
karışık.
“Burada yeteri kadar beğenenim var sanırım”
“Evet bunların arasına beni katabilirsin”
diye lafa girdi Steve. “Gerçekten güzel elbise”
“Hı Hı.. Teşekkürler Marc giymemde çok
ısrar etti” demiştim Marc’ı iğnelemek için
“Evet Marc’ın çok iyi zevkleri var. Reklam
işinde neden bu kadar başarılı olduğuna şaşmamak gerek” dedi Steve
“Aslında kıyafetin tüm parçaları benim
istediğim gibi değil Steve” demişti Marc sitemkar bir ses tonuyla.
“Ooo..” diye bağırdı Steve gülerek.
“Sabah bu elbiseyi ve ayakkabıları
giymesini istemiştim sadece.” Üzerimdekini nasıl elbise olarak niteliyordu
anlamamıştım.
“Ayakkabılar sence nasıl Steve?” Bu arada garson içkilerimizi getirmişti. Bardakları
masaya koyarken gözlerinin bacaklarımla göğüslerim arasında gidip geldiğini
görebiliyordum.
“Bence gerçekten güzeller”Garson hala
bardakları bırakamamıştı. Gözlerini bacaklarıma dikmiş bakıyordu. Marc’ın bu
iki yabancı karşısında bu şekilde konuşmasını anlamamıştım.
“Çorapsız bacakların daha güzel olduğunu
düşünmüşümdür. Bu nedenle sabah sadece bu elbise ve ayakkabıyı giymesini
istemiştim. Sadece bu ikisi...” dedi Marc bana imalı imalı bakarak.
“Sanırım ben bir salata ve orta pişmiş bir
biftek istiyorum” dedi Marc garsona dönerek. Konunun değiştiğine sevinmiştim.
Steve ve bende garsona siparişlerimizi verdik. Garson uzaklaştığında
“Bugünkü iş gününüz nasıl geçti bakalım?”
“Herzamanki gibi bir müşterimizin
isteklerini yerine getirmek için elimizden geleni yapmakla geçti. Dimi Steve?”
“Evet herzamanki gibi..” dedi omuzlarını
kaldırarak. Kesinlikle Marc’ın kafasından geçenleri ve konuşmanın nereye
gittiğinden hiç bir fikri olmadığı belliydi.
“Özel isteklerinin listesini tek tek
inceledik ve isteği dışında bir madde bile eklemedik. Değilmi?
“Doğru hiç ekstra yok.” Diye onaylamıştı
Steve
“Fakat bu tür isteklerin ekstraları
olmaması gerektiği konusunda sanırım sen tam olarak bizim gibi düşünmesin Liza”
dedi Marc bana sinsice bakarak. Bu arada çaktırmadan Steve’e göz kırptığını
farketmiştim
“Göz kırptığını gördüm Marc” dedim dürterek
“Neyse bu sizin işiniz sizin daha iyi bilmeniz bence çok normal”
“Oturuken külodunu gördüm” dedi Marc. Ne yani şimdi Steve’in önünde iç çamaşırım
hakkında mı konuşacaktık. Yüzümün kırmızının her tonuna döndüğünü
hissediyordum. Sıcak basmaya başlamıştı.
“Nereden buldun?” Ne diyecektim. Sadece göz ucuyla Steve’e
bakıp konuyla ne kadar ilgilendiğini anlamaya çalışıyordum ama anlayamamıştım
“Taşınırken iç çamaşırlarının olduğu kutu
kaybolmuştu diye hatırlıyorum. Sabah gidip alış veriş mi yaptın
yoksa?”
“Hayırr...” sesim benim bile beklemdiğim
şekilde tiz çıkmıştı.
“O zaman sanırım koliyi buldun?”
“Hayır..”
“İyi de nereden geldi bu o zaman?”
“Konunun Steve’i ilgilendirmediği belli
hepimizin ortak konusundan bahsedersek kimse de sıkılmayacaktır..”Bu arada
garson tabaklarımızla gelmişti. Masanın üzeri doldukça kendimi daha giyinik
hissetmeye başlamıştım.
“Daha genel şeylerden konuşabilirmiyiz?”
dedim sessizce yalvararak. Marc kolunu omzuma atıp kulağıma eğilip
“Seni seviyorum Liza” dedi.
“Sana bir itirafım olacak Liza. Bugün.....
işte dün evde yaşananları Steve ile paylaştım. Yani herşeyi... Tek bir noktayı
atlamadan.....”
“Nasıl yani...!!”
“Lütfen sinirlenip üzülme Liza” dedi Steve
hemen araya girip. “Gerçekten bu benim için çok normal”
“Senin için normal mi? İki genç erkek
karşında çırılçıplak duran benim ve bu senin için normal...” sesim sinirden
titrek ve çatlak çıkıyordu. Tamamen şok içinde kalmıştım.
“Sinirlenmene, utanmana veya başka bir şey
hissetmene gerek yok gerçekten. Marc ilk dakikalardan sonra senin için normal
bir hale geldiğini söyledi, ki bu gayet normal birşey, buna fazla anlam yükleme
lütfen...” dedi Steve araya yeniden girerek.
Tüm lafları ağzıma tıkmışlardı. Evet,
Marc’ın yaptığına ilk başta kızmıştım ama sonra Marc ve iki gencin ilgisinden
memnun olmuştum. Dürüst olmam gerekirse kendimi iyi ve özgür hissetmiştim. Sadece kekeliyordum sanırım..
Marc beni yeniden kucaklayarak öperek,
“Hadi birşeyler yiyelim.” Dedi hiç bir şey
olmamış gibi.
Yemek süresince kimsenin ağzını bıçak
açmamıştı. Yemeğimizi ve içkilerimizi bitirmiştik. İkinci kadehler geldiğinde
Marc sessizliği bozmuştu.
“Lütfen onu çıkarırmısın?”
“Neyi anlamadım?”
“İç çamaşırından bahsediyor sanırım Liza”
dedi Steve. Dilim tutulmuştu. “Zaten dün iki yabancı karşısında çıplak olarak
dolaştın.Marc’ın anlattığına göre çok da rahatsız olmamışsın. Sonuçta burada
biz bizeyiz. Marc ile aramda hiç bir şey saklı değildir Liza merak etme” diye
eklemişti.
“Ne istiyorsunuz?”
“Söylediğim gibi sadece iç çamaşırını
çıkarmanı ve olman gerektiği gibi olmanı istiyorum” dedi Marc sakince. Her
ikisininde gözlerine bakıyordum. Her ikiside geri adım atacak gibi durmuyordu.
Tartışmaya gerek yoktu.
“Tamam, istediğiniz gibi olsun, bayanlar
tuvaleti ne tarafta?”
“Burada yapabilirsin” dedi Marc kararlı bir
ses tonu ile
“Burada mı? Şaka yapıyor olmalısınız.”
Aslında hiç de şaka yapmıyordu Marc. Çok ciddi idi. Heyecanlanmıştım. Burada
barın ortasında cam bir masa altında iç çamaşırımı çıkartma düşüncesi beni
heyecanlandırmıştı.
Ayaklarımı bar taburesine indirdim.
Ellerimle eteğimin kenarlarından külodumun lastik kısımlarını kavramıştım.
Amımım görünmemesi için bacaklarımı olabildiğince birleşik tutarak külodumu
yanlarından aşağıya çekmeye başladım. Kalçamı hafifçe kaldırdığımda kolayca
popomdan inmesini sağlamıştı ve şu an dizlerimdeydi. Artık bundan sonrası çocuk
oyucağı gibiydi. Sırayla ayaklarımdan çıkararak tamamen kurtuldum
“Bana verirmisin?” diye sordu Marc. Aslında
sorudan çok emir gibiydi. Külodu Marc’ verdim. Marc külodu alarak Steve ile
arasına masanın üzerine koymuştu. Bilinçli veya değil külodun ağ kısmı üste
gelmişti. Biraz önceki yaşananlardan dolayı ıslanan saten loş ışıkta bile parıldıyordu.
“Bu senin için” dedi Marc Steve’e dönerek.
“İstersen giyebilirsin.” Dedi gülerek. Steve de teşekkür edip kahkaha ile
gülmeye başladı.
“Sana çok yakışırdı eminim” dedi Steve’e.
Sinirlerimin gerilmiş olmasından veya içkiden dolayı aşırı bir şekilde komik
gelmişti. Bu arada garson gelmiş boş tabaklarımızı alırken masada olmaması
gereken iççamaşırını farketmişti. Garip gözlerle bakarken
“Bu onun” diye Steve’i işaret etmiştim
gülerek. Masadaki tabaklar kalktığında yeniden bacaklarım meydana çıkmıştı.
Tabaklar nedeniyle görünmeyen alt kısmın görünür hale geldiğini anlar anlamaz
bacaklarımı kapadım. Biraz hızlı davranmış olmam Steve’in dikkatini çekmişti.
“Orada bir şey mi saklıyorsun Liza?” diye
sordu başıyla kasıklarımı işaret ederek.
“Hayır bilmediğin bir şey yok” dedim
gülümseyerek.
“O zaman görmemde bir sakınca yok sanırım”
Steve biraz önce tanıştığım kocamın arkadaşı amımı görmek istiyordu. Gözlerini
kasıklarımdan ayırmadan yaptığı konuşma ve Marc’ın tüm bu konuşmayı izlemesi
heyecanlanmama neden olmuştu. İçkilerin verdiği rahatlıkla hafifçe yana dönüp
ellerimi kucağımdan çektim. Bacaklarımı hafifçe aralamıştım. Kendimi teşhir
etmekten yeniden zevk almaya başlamıştım. Steve’in gözleri amıma kilitlenmişti
ve yutkunuyordu. Onun bu derece tahrik olması beni de tahrik etmiş ve göğüs
uçlarımı sertleştirmişti.
“Göğüslerini görebilirmiyim Liza?”
Bir anda bu soruyla irkilmiştim. Beynimin
her bir noktası tehlike çanları çalmaya başlamıştı bile. Bu ana kadar Steve’e
bacak aramı teşhir ederken tüm bar çıplak kalçalarımı görebiliyordu. Şimdi kendimi
tüm bara teşhir etmemden söz ediliyordu. Bir umutla Marc’a baktım. Marc bu
isteği gayet normal karşılamış görünüyordu.
“Biralarınız...” dedi garson bir anda çıkıp
gelerek.
Bacaklarımı hızla kapatarak eteğimi
refleksle amımı kapatacak şekilde çekiştirdim.
“Teşekkürler. Borcumuz nedir?” diye sordu
Garsonun faturayı bırakarak ayrılması
esnasında halen beynimde fırtınalar kopmaya devam ediyordu.
Marc içkisinden uzun bir yudum alarak
şişeyi masaya bıraktı. Uzun bir süre önce Steve’e sonra baktı. Garson yanımızdan
ayrılarak bardaki diğer müşteriler ile ilgilenmeye başlamıştı. Aslında barda
herkes kendi dünyasında konuşuyor, gülüyor ve içkilerini yudumluyordu.
Marc’ın bir süre durduktan sonra yavaşça
bana doğru uzandı. Baş ve işaret parmağı ile yavaşça kombinezonumun askılarını
tutarak, yine yavaşça aşağıya çekti. Artık göğüslerim Steve’in gözlerinin
önünde idi. Eteğimi çekerken kucağımda kalan ellerim ile tepki verememiştim.
Göğüslerim tamamen ortada ve ben onları örtmek için herhangi bir hareket
yapamaz durumdaydım. Gözlerimle tüm barı tarıyordum. Acaba herhangi birisi bu
masada olanlar ile ilgileniyormuydu? Kaç kişi beni izliyordu?
Hiç kimse… Bir kişinin bile bize doğru
baktığını görememiştim. Hayal kırıklığımı yoksa rahatlamamı veya her ikisi mi?
“Bacakların kapatmışsın Liza” dedi Steve.
Kombinezomun eteklerini yukarı çekerek
bacaklarımı yeniden Steve’in aç gözlerine açmıştım bile.
“Bu tür şeyler sahnemiz için” dedi garson
yeniden bir anda gelerek. Toplu alanda kendimi teşhir etmem beni sarhoş
ediyordu sanırım. Her defasında garsonun gelişi ile irkiliyordum.
Marc kombinezonumun askıları tekrar yukarı
çekerken aynı anda bende eteğimi indirdim
“Kusura bakmayın” dedi Marc gülümseyerek.
“Belki gelecek sefere bayan bizim için dans eder fakat şimdi ayrılmamız gerekiyor.”
Ve bardan ayrıldık. Arabama giderken halen
aklımda Marc’ın garsona söylediği gelecek sefere kelimesi aklımda dolanıyordu…
Teşhir, Bar, Kocamın arkadaşı, Aldatan
kadınlar, Fantazi, Evli, Seks Hikayeleri, Türkçe seks hikayeleri