İş Bağlantısı

İş Bağlantısı

Hiç hesapta olmayan bir halde yakalanmama, kocam neden olmuştu. Kapı açıldığında, salondaki divanın üstüne uzanmış, kitap okuyordum. 

Eteğim belime kadar sıyrılmıştı. Kocam içeri yanında üç kişiyle girince gerçi yerimden fırlamıştım hemen ama, bunu yapana kadar her yerimi görmüş olduklarından da emindim.

Aslında üzerimdeki giysi de, ayakta dururken bile, vücudumun gereğinden çok daha fazla bölümünü adamların gözleri önüne seriyordu. Bu da hazırlıksız yakalanmamın sonucuydu tabii. 

Kimseyi beklemediğim için, her zaman yaptığım gibi, kocamın t-shirtlerinden birini geçirmiştim çıplak vücuduma.

İnce ve beyaz pamuklu kumaşın, tüm bolluğuna rağmen, vücudumun olmadık yerlerine yapıştığının ve ona son derece seksi bir görünüm verdiğinin farkındaydım. Eteği, ancak kalçalarımı kapatabiliyordu. 

Ayaklarım da çıplaktı.

İşte bunun yüzünden, kocamın yanındaki üç adam şimdi gözlerini bana dikmiş, tepeden tırnağa inceliyorlardı. Öyle konuşmadan geçen birkaç saniyelik süre içinde, bende adamları inceleyecek zaman bulmuştum. 

Zaten daha ilk anda, üçünün de Türk olmadığını anlamıştım. İkisi genç, biri orta yaşlıydı. Ortak yanları, hepsinin tenlerinin iyice esmer, saçlarının siyah ve kıvırcık oluşuydu. Orta yaşlı olanın, şakakları hafifçe kırlaşmıştı yalnızca. 

Buna karşılık, üçünün de vücutları sırım gibi adaleliydi. Tek kelimeyle özetlemek gerekirse, hepsi yakışıklıydılar.

Birden oluşan elektrik dolu havayı, kocam bozdu ve adamları benimle tanıştırmaya başladı. İki gencin adı Hasan ve Abdul, orta yaşlınınki ise Ben'di. 

Üçü de Faslıydılar ve anladığım kadarıyla, kocam onlarla ortak bir iş çevirmeye girişmişti.

Faslıların üçü yan yana, kanepenin üstüne oturmuşlardı. Kocam da, yandaki tek koltukta oturmuş, daha ilk andan itibaren telefonu eline almıştı. 

Durmadan telefon ediyor, birilerini arıyor, bir şeyler konuşuyordu. Kanepenin karşısına denk gelen tek koltuğa oturmuş, biraz da olup bitenlerden kopuk kalmış bir halde onları izliyordum. Bu arada, kocam da beni biraz aydınlatmak gereğini duymuş olmalıydı:

"Adamlar çok büyük miktarda havlu ve bornoz almak istiyorlar." dedi. 

 "Kimseye kaptırmadan bu işi ben bitirmek istiyorum. Bu yüzden de acele ediyorum."

 

Faslıların kendi dilleriyle biraz Fransızcadan başka dil bilmedikleri de, bu arada ortaya çıkmıştı. Kocamın telefondaki konuşmalarını anlamadıkları için ilgilenmiyorlardı bile. 

 Bunun yerine, tüm dikkatlerini bana vermişlerdi. Pek de haksız sayılmazlardı hani. 

Tam karşılarında oturuyordum. Üst üste attığım bacaklarım olduğu gibi meydandaydı. Adamların gözlerinin, çıplak ayak parmaklarımdan saçlarıma kadar her yerimde gezindiğini fark ediyordum.

 Giderek, bundan hoşlanmaya başlamıştım.

Sonra kalkıp mutfağa gittim ve kahve yapmaya başladım. Elimde tepsi geri döndüğümde, içeride hiçbir değişiklik olmamıştı. Kocam hala telefonla konuşuyordu. Çömelip, elimdekini sehpaya bıraktım. Doldurduğum ilk fincanı, kanepenin sağ başında oturan Hasan'a uzattım.

Birden, adamların üçünün de gözlerinin alev alev yanmakta olduğunu fark ettim.

Altı göz birden, kasıklarımda kitlenmişti.

Hafifçe gözlerimi indirip nereye kilitlendiklerini takip ettim. Eteğim iyice sıyrılmıştı, bacaklarım aralıktı ve amım görünüyordu.

Aslında hemen toplanıp kalkmam gerekiyordu ama, sanki çivilenip kalmıştım.

Faslıların bakışlarının amımı yaktığını hissediyordum.

Elimde olmadan bacaklarımı biraz daha araladım. Sonra, pozisyonumu değiştirmeden, diğer fincanlara da kahve doldurmaya başladım.

İnadına ağırdan alıyordum. 

Adamların her şeyi görmelerini istiyormuş gibiydim sanki. Sonunda, fincanları onlara uzatmaya başladığımda, birden daha da heyecanlandım. Üçünün de pantolonlarının önünde, kolaylıkla fark edilebilecek kabarıklıklar meydana gelmişti. 

Kalkıp yine koltuğa oturdum.

Kahvemi içerken, vücudumun ateş gibi yanmaya başladığını fark ettim. Önce karnımın içinde başlamıştı yanma. Sonra biraz aşağıya, kasıklarıma inmiş, sonunda da, tüm vücuduma yayılmıştı. 

Son derece tahrik olduğumu, içimi güçlü bir sikilme isteğinin kapladığını hissediyordum.

Göz ucuyla kocama baktım. 

Hala telefonla konuşuyordu ve olup bitenlerin farkında olmadığı belliydi. Kahvemi bitirip, fincanı yerdeki tepsinin içine koyup, yeniden arkama yaslandım.

Artık bacak bacak üstüne atmaktan vazgeçmiştim. 

Onun yerine, bacaklarımı hafifçe aralık oturuyordum Faslılar'ın karşısında. Yine üçünün de gözleri üzerimdeydi ve artık, bundan tanımlanamaz bir haz almaya başlamıştım. Sanki kontrolü elimden kaçırmış gibiydim. Bakışlardan tahrik oldukça, bacaklarımı biraz daha aralanıyordum.

Sonunda, yine amını göstermeye başladım adamlara. Üstelik şimdi, şişmiş ve sulanmıştı da amcığım.

Acaba bunu fark edebiliyorlar mıydı?

Faslıların aralarında bir şeyler konuştuğunu duyuyordum ama, konunun benim hakkımda olabileceğinden başka bir tahmin yürütemiyordum. 

 Artık yalnızca ayak parmaklarımın uçları değiyordu yere. 

Dizlerimi, sanki elimde değilmiş gibi hareket ettirmeye, ritmik hareketlerle hafif hafif açılıp kapamaya başlamıştım. İşin sonunun nereye varacağını bilmiyordum, hatta düşünmek de istemiyordum. 

O andaki durumdan zevk alıyordum ve bundan şikayetçi değildim.

Adamları da mahvetmiştim.

İçlerinde en kötü durumda olan, sol başta oturan Abdul'dü. Kalkıp pantolonun önünü çadır gibi kabartmış olan sikini saklayabilmek için sürekli çaba harcıyor, öne doğru eğilip, dirseklerini dizlerine dayıyordu.

Diğerlerinin durumu da pek farklı değildi.

Bütün bunları görmek de, ayrıca tahrik edici geliyordu bana. Memelerimin uçları sertleşmiş, ince kumaşın altından birer düğme gibi görünmeye başlamışlardı.

Kendimi olup bitenlere öylesine kaptırmıştım ki, kocamın yerinden kalkıp içeriye giderken, bana gelmemi işaret ettiğinde canım sıkılmıştı. Ama herhalde söyleyeceği şeyler vardı. Yerimden kalkarken eteğimi biraz daha açmaya dikkat etmiştim.
Yavaşça salınarak içeriye, kocamın yanına gittim.

"Benim Bursa'ya gitmem lazım." Dedi.

"Orada birini buldum ve eğer anlaşabilirsek, bu iş tamam demektir. Ama önce tek başıma konuşmam lazım onlarla. beğenirse, birkaç kilo bir şeyler verebileceğim. Yol gidiş-geliş 4 saat sürer. En az 3 saat de orada kalırım. Şimdi saat 5. Yani gece 12'de filan dönmüş olurum. Şimdi sen bu adamları oyalamaya bak biraz. Sakın bir yere kaçmasınlar e mi?"

İşte bunu hiç beklemiyordum.

Baştan beri adamların çekip gideceğini ve kocamla yalnız kalacağımı varsaymıştım. Şimdi ise ortaya tam tersi bir durum çıkıyordu. Bu kadar zamandır tahrik olup durmuştum. Adamlar gidince kocamla sikişmek istiyordum. Şimdi ise, hem bunu yapamayacaktım, hem de adamlarla yalnız kalacaktım.

İşte bunu yemiyordu gözüm. Onları baştan çıkarmak için elimden gelen her çılgınlığı yapmıştım.

"Yani beni bunlarla yalnız mı bırakacaksın?" dedim.

"Ne var ki bunda?"

"Sikerler diye korkmuyor musun? Nasıl baktıklarını görmedin mi?"

"Eee, ne olmuş? Biraz baktılar işte. Biraz daha bakarlar, işte o kadar. Ayrıca işime de gelir yani. Böylece kaçmaları söz konusu olmaz."

Bunu der demez sanki umursamaz bir edayla tekrar salona döndü. Peşinden gittiğimde onu, Ben'le konuşurken buldum. Faslılar, kocasının anlattıklarını dinleyip, bir süre kendi aralarında konuştular, sonunda Ben başını sallayarak onay verdi.

Yanımdan geçerken, kıçıma hafif bir şaplak atıp kapıya yürüdü gitti. Dışarı çıkmadan da dönüp;

"Hadi ben gidiyorum." dedi.

"Bırak biraz daha seyretsinler seni. Böylece zaman daha çabuk geçer. Ayrıca eminim ki, senin de hoşuna gidiyordur."

Kocam dışarı çıkıp, kapıyı arkasından kapadı. Bir anda, Faslılar'la baş başa kalıvermiştim. Ne olup biteceğini bilememenin getirdiği huzursuzluk ve hafif bir korku kaplamıştı içimi. 

Faslılar'a dönüp bakınca, üzerimde sabitleşmiş üç çift gözle tekrar karşılaşınca, işler değişti. Gerçekten de "siker gibi" bakıyordu adamlar. Biraz zaman kazanabilmek için, yeniden mutfağa gittim.Viski bardaklarıyla buz kovasını hazırlamaya koyuldum. Biraz alkolün hiç de fena olmayacağını düşünüyordum.

Tekrar salona döndüğümde, Faslılar'ın üçüne de viskilerini vererek, elimde iyice doldurduğum viski bardağı ile geçip tekrar koltuğa oturmuştum.

Şimdi, ortaya oldukça ilginç bir durum çıkmıştı. 

Bir tarafta ben, diğer tarafta yan yana sıralanmış üç Faslı, karşılıklı oturuyorduk. Aramızda dil zorluğu vardı ve bu nedenle aramızda bir diyalog da yoktu. Bunun yerine, havada elektrik ve seks yüklü yıldırımlar uçuşuyordu. Bu yıldırımlar sanki kocam gittiğinden beri, daha da belirginleşmişti.

Kendimi, bir seks kulübünün sahnesinde, müşterilerin aç bakışları önünde oturuyormuş gibi hissetmeye başlamıştım. 

İşin garibi, bu son derece hoşuma gidiyordu. Kocam gittiğinde duyduğum huzursuzluk artık iyice kaybolmuş, yerini, yeni bir iç gıcıklanması almıştı.

Elimdeki viski bardağının neredeyse yarısını, bir dikişte içiverdim. Alkolün beni azgınlaştıracağını biliyordum. 

Belki de bunu istiyordum. Madem ki bu adamlarla başbaşa 7 saat geçirecektim, o zaman keyfini çıkarmalıydım. Yeniden koltuğun arkasına yaslandım. 

Faslıların değdiği yeri sanki yakan bakışları, ayak parmaklarımdan kasıklarıma kadar her yerimde gezinirken, düşünmeye başlamıştım.

Ne olabilirdi ki? 

Faslılar dayanamayıp, sonunda beni sikmeye kalkarlar mıydı acaba? 

Acaba tek tek mi gelirlerdi, yoksa hepsi birden mi? 

Hepsi birden nasıl olacaktı ki? 

Şimdiye kadar hiç üç erkekle birden sikişmemiştim. Olabilecekleri gözümün önünden geçirmeyi denedim. 

Düşüncesi bile tahrik ediciydi doğrusu.

Kimbilir nasıl sikerlerdi beni.

İçimi,o bildik, tanımlanamaz bir sikilme isteğinin kapladığını hissediyordum.

Viskimin geri kalanını da kafama dikip, bardağımı yere koydum. Uzanıp orta sehpanın üzerinde duran viski şişesini aldım. 

Bu arada bacaklarım iyice aralanmıştı. Adamların yine amımı görebildiklerini farkediyor ve bundan giderek artan bir zevk alıyordum. 

Abdül'ün de viskisini bitirmiş olduğunu görüp onun bardağını almak üzere uzandım. Parmaklarımız bir an için birbirine dokununca, elektrik çarpmasına benzer bir etki yaratmıştı. Kendi viski bardağımı yere, ayaklarının dibine, koyup Abdül'ün bardağını da doldurup tekrar ona uzattım. 

Dizlerim iyice aralanmış, acığımı ortaya çıkmıştı. 

Gözlerimi, Faslı'nın gözlerine diktim. Ama o, aşağıya, doğrudan amıma bakıyordu.

Büyülenmiş gibiydi. Aynı anda ayağım çarpıp, viskimi deviriverdi.

Mutfağa, halıyı silebileceğim bir bez almaya giderken "bu aptal kazanın işi böldüğünü" düşünüp kendime kızıyordum.

Geri dönerken aklıma bir şeytanlık gelmişti. Faslılarda nedense bir tutukluk vardı. Onları anlaşılan bundan kurtarmam gerekiyordu. Sikişmek dururken, karşılıklı aptal aptal oturup, her an daha çok tahrik olmanın ne gereği vardı ki. 

Artık öldürücü darbeyi vurmanın zamanıydı galiba. Adamlara öyle bir şey göstermeliydim ki, ne istediğimi açıkça anlasınlar.

Elimdeki bezle, Faslıların tam önünde ve arkası onlara dönük olarak, halıya diz çöktüm. 

Sonra öne eğilip, halıyı silmeye başladım. Arkaya bakmıyordum. Fakat sessizlikten, onların canına okuduğumun da farkındaydım. Koltukta otururken hep amımı göstermiştim. Şimdi ise, vücudumun en güzel yerlerinden birini, götümü seyrettiriyordum. Eteğimin, neredeyse beline kadar sıyrıldığının farkındaydı. Tabii ki farkında değilmişim gibi davranıyordum

Kalçalarım, olduğu gibi meydandaydılar.

Faslıların gözlerinin, artık iyice sulanıp şişmiş olan amımda, hemen onun üzerinde duran götümün deliğinde çılgın gibi dolaştığını neredeyse hissediyordum. Aralarında hızlı hızlı bir şeyler konuştuklarını duyuyor, hiç acele etmeden halıyı silmeye devam ederken bekliyordum.

Belki de, ben adamlardan daha çok heyecanlanıp, tahrik olmuştum. Kendimi teşhir ederken, boşalabilirdim.

Arkamdaki hareketlenmeyi fark ettiğimde, her ne kadar bunu belli etmesem de, heyecanım da son haddeye çıkmıştı. Artık isteğimin gerçekleşmek üzere olduğunun farkındaydım.

Birden iki pençe gibi el, kıçımın yuvarlaklarını avuçlayıp birbirinden ayırıverdi. Aynı anda da, alev alev yanan bir sikin amımın dudaklarına değdiğini hissedince titredim. Kıçımı biraz daha havaya kaldırıp, iyice öne eğilerek, beklemeye başladım.

Arkamdaki Faslı tek bir hareketle, dibine kadar sokmuştu. Neredeyse çığlığa benzeyen bir inlemenin ağzımdan kaçmasına engel olamamıştım.

Amcığım bir anda dolmuştu. 

Faslının siki kocaman bir şey olmalıydı. 

Tüm sırtımın ürperdiğini hissediyordum. 

Gözlerimi kapayıp, kendimi artık amıma girip çıkmaya başlayan sike bıraktım.

Arkamdakinin kim olduğunun, beni kimin siktiğinin bile farkında değildim. Üç Faslıdan biriydi işte. 

O anda benim için önemi olan tek şey sikilmekti ve adam gerçekten güzel sikiyordu. Az önce kalçalarımı avuçlayan eller şimdi belime kaymış, iki yanımdan sımsıkı tutmuştu. Sik içimden çıkarken, sanki tüm iç organlarımı da dışarı çekiyormuş gibi bir duyguya kapılıyordum. Ardından  yeniden, dibine kadar girerken, beynimde şimşekler çakmasına neden oluyordu.

Adam sikmeyi sürdürüyordu. 

Gözlerimi aralayıp, aşağıdan kasıklarıma doğru baktım. 

Görebildiklerim, koyu renkli bir çift kıllı bacak ve Faslının torba gibi sarkan, hareket ettikçe sallanan ve her darbesinde, amımın kıllarına yapışan kocaman taşakları olmuştu. 

Yalnızca taşakları seyretmek bile, son derece tahrik ediciydi. 

Her an yeniden boşalabilirdim. 

Elimi uzatıp, adamın taşaklarını avuçladım. 

Faslının vücudu birden kasıldı.
Aynı anda da, amımda yangın çıkmış gibi hissettim. 

Birbiri ardına içime fışkıran yakıcı sperm dalgalarını hissetttiğim o anda, bende boşalıyordum.

Küçük titremelerle, halının üstüne yığıldım.

Vücudumda çeşitli eller dolaşmaya başlamıştı. 

Memelerim, bacaklarım, kalçalarım okşanıyordu. 

Hafifçe dönüp gözlerini açtığımda kendimi Ben'le Hasan'ın arasında yatıyor bulmuştum. 

İkisi de çıplaktı. 

Biraz daha gözlerimi araladığımda, tıpkı onlar gibi çıplak olan Abdul'ün kanepenin üstünde oturduğunu ve viskisini yudumladığını farketmiştim. Sikinden hala döller damlıyordu. 

Demek ki beni bu kadar güzel siken Abdul idi. Bu arada Ben, tuttuğu gibi üzerimdekilerini çıkartmıştı. Artık dördümüz de çırılçıplaktık.

Kendimi dört elin her yerini mıncıklamasına bırakmıştım. Bu arada iki yanımdaki Faslılar'ı inceliyordum. 

Ben, Hasan'dan en az yirmi yaş büyük olmalıydı ama, vücudunda hiç bir sarkma belirtisi görünmüyordu. Aksine, sırım gibi adeleliydi. Siki de uzun ve tüm vücudu gibi, zeytin rengiydi. Bir yay gibi, göbeğine doğru kıvrılmış duruyordu. Başı kocamandı. Hasan'ın siki de en az Ben'inki kadar uzundu, üstelik çok daha kalındı.

Ellerimi iki yanıma uzanıp, sikleri sımsıkı kavradım. 

MMM....İkisi de ateş gibi yanıyordu...

Bu arada Hasan göğüslerimi yalamaya başlamış, Ben de kocaman açtığı ağzını dudaklarıma yapıştırıp emmeye girişmişti. 

Aralarında eridiğimi hissediyordum. 

Aynı anda Ben’in elini amımın üzerinde hissettim. Okşamaya başlamıştı. 

Amcığım alabildiğine açık, alabildiğine sırılsıklamdı. Faslının parmağı, bir anda içime kaydığında, beynime küçük elektrik dalgaları göndermeye başlamıştı. 

Kalçalarımı oynatırken, belim kıvrılıp, bükülüyordu. 

Sağ göğsüm, Hasan'ın bir vantuz gibi emen ağzının içinde neredeyse kaybolmuştu. Dudaklarımla, Ben'in ağzının içinde dolaşan dilini sımsıkı sararak, deli gibi emmeye başladım. Adamın dilini tıpkı bir siki emer gibi emiyordum. 

O kadar güzeldi ki. Bir taraftan da iki elimdeki sikleri okşuyordum.

Bir anda kendimi Ben'in önünde domalmış halde bulmuştum. 

Bunu fark etmem ile Faslının dibine kadar geçirmesi aynı anda olmuştu sanki. Kalçalarım, artık bir dansöz gibi dalgalanmaya başlamıştı. 

Sanki adamın sikini içinde kırmak, dibinden koparıp almak istiyormuş gibiydi. Hasan da dizlerinin üzerinde önüme gelmişti. Koca sikini dibinden tutmuş, yüzümün önünde sallıyor, zaman zaman gözlerime, burnuma, yanaklarıma hafif hafif vuruyordu. 

Ağzımı açıp bekledim. 

Genç Faslı sikinin başını dudaklarımın arasına soktuğunda da, hırsla emmeye başladım.

Gerçek bir siki emmek, çok daha güzeldi.

Ben, artık sikini sokup çıkarmaya başlamıştı. Hareketleri önceleri yavaştı ama, giderek hızlanmış, sonunda tıpkı bir piston gibi amcığımı sikmeye başlamıştı. Hasan da, sikini ağzıma sokup çıkarıyor, neredeyse aynı hırsla beni ağzımdan sikiyordu. İki sikin arasında mahvolmuştum. Tüm benliğimle sikilmenin zevkine varıyordum.

Kendimden geçtiğim anda Ben’in götümle oynamaya başladığını duyumsadım. Daha parmağın ilk dokunuşunu hissettiğim anda, bir kez neredeyse boşalıyordum. Faslı, yavaş ama kesintisiz şekilde kalın parmağını götüme sokmuştu bile.

Neredeyse çıldıracaktım..

Kalçalarımı amımdaki sikle, götümdeki parmağın üstüne deli gibi bastırıyordum. Bu arada Hasan, ağzımı sikmeyi sürdürüyordu.

Hareketleri de daha da hızlanmıştı şimdi. Çok geçmeden boşalacaklar belliydi. Bir taraftan kendimi buna hazırlamaya çalışıyordum. 

Genç Faslı'nın spermlerini, ağzımın en dibine, gırtlağıma fışkırtmasını bekliyor, bir damlasını bile kaçırmadan hepsini yalayıp yutmak istiyordum. Neredeyse aynı anlarda, Ben'in hareketleri de iyice hızlanmıştı. Onun da boşalmak üzere olduğunu anlayabiliyordum, fakat dikkatimi ne tarafa vereceğimi bilemiyordum.

Rus ruletinde ilk patlayan Ben oldu. Rahminin ağzında fışkıran ilk salvoyu hissetiğim zaman, bütün vücudum titremeye, dalgalanmaya başlamıştı. Sanki karnımın derinliklerinde bir dinamit patlamış gibiydi. Çok geçmeden Hasan giriverdi devreye ve döllerini ağzıma boşaltmaya başladı. O boşaldıkça ben daha da hırsla emmeye başlamıştım..

Yarı baygın yığılıp kalana kadar da emdim.....emdim..... emdim.

Şimdi hepimiz halının üstünde, daire şeklinde oturmuştuk. 

Herkes çıplaktı. 

Faslılar yeniden doldurdukları bardaklardan viskilerini yudumluyorlardı.

Halimden memnundum. Ardı ardına yaşadığım orgazmlardan mı yoksa içkiden mi kendimden geçmiş gibiydim. Kocam gideli daha 2 saat olmuştu ve bu hesaba göre, önümde daha 5 saat zaman vardı.
Gerçi hala aramızda tam bir diyalog yoktu. Ama, yaşadıklarımızdan sonra, odaya bambaşka bir hava gelmişti. İlk baştaki o "ne olacağını bilememenin getirdiği" gerilim de, tümüyle eriyip gitmişti.

Amcığım etrafındaki bu yaraklar tarafından yeniden sikilmek istiyordu. Tabi ki artık bunun için numara yapmama, Faslıları baştan çıkaracak yeni şeyler bulmama gerek kalmamıştı. 

Elimi kasıklarıma indirip, amımı okşamaya başladım. Amcığım kelimenin tam anlamıyla vıcık vıcıktı. Faslıların dölleri benim am sularımla karışarak, sadece amımı değil, tüm kasıklarımı sırılsıklam ve kaygan bir hale getirmişti.

Birden yeni bir sessizlik oluşmuştu ortamda.

Elimi uzatıp, yanımda oturan Ben'in sikini tuttuğumda, yeniden taş gibi sertleşmiş olduğunu gördüm. Yüzümde mutluluktan oluşan bir tebessüm belirmişti. Parmaklarımı çevresine dolayıp, bir kaç kez sıvazladım. Ben ise boş durmamış elini getirip, kıçının altına sokmuştu. Kıpır kıpır parmakları bir anda amıma ulaşıp, benim parmaklarımın yerini aldılar. Tabii ki orada kalmamış orta parmağı biraz daha aşağıya inip, bir anda götümün deliğine sokmuştu.

Yeniden aklım başımdan gitmişti. Götümle oynanmasından, içime böyle parmak sokulmasından her zaman zevk almıştım. Vücudumu hafifçe yana eğip, Ben'in eline daha büyük bir özgürlük vermiş, Faslı'nın götüne girip çıkan parmağının tadını çıkarmaya başlamıştım. Diğer ikisiyle ilgilenmiyordum bile. O anda, benim için, bir götündeki parmak vardı, bir de elimde sımsıkı tutup sıvazlamayı sürdürdüğüm Faslı siki. 

Artık biliyordum ki, bir süre sonra götümdeki parmak çıkacak, onun yerini elimdeki sik alacaktı.

Bunun düşüncesi bile çıldırtıcıydı doğrusu.

Faslılar'ın arasında götümü korkmadan sikmesine izin verebileceğim de Ben'di zaten. Gerçi onun da siki çok uzundu ama, hiç değilse öbür ikisininkine oranla inceydi.. Küçük götüm onu bile almakta zorlanabilirdi. 

Herhalde bunu Ben de farkındaydı. Hiç acele etmiyor, yalnızca parmağını içeri sokup çıkararak, kanımın iyice kaynamasına, götümü siktirmek için duyduğum isteğin büyümesine neden oluyordu. Her geçen an götüm biraz daha açılıyor, biraz daha gevşiyor, içine girecek koca Faslı sikine biraz daha hazır hale geliyordu.

Gözlerimi kaldırıp Abdul'le Hasan'a baktım. 

İkisinin de gözleri ateş gibi yanıyordu. Kıpırdamadan bizi seyrediyorlardı. İkisinin de siki kazık gibi olmuştu. 

Kocaman, kapkara ve alabildiğine kalın iki sik olarak göründüler gözüme. Benim için başka bir şey değildiler. Kullanabileceğim 2 kalın yarrak. O kadar..

Ben'in parmağı da o kadar güzeldi ki. Biraz daha devam ederse, boşalacağımın farkındaydım. Zevkten çıldırabilirdim. Elim, Faslı'nın sikini, daha da sıkı kavramıştı şimdi. Parmaklarım durmadan hareket ediyor, bir taş kadar sert ama aynı zamanda da bir kadife gibi yumuşak yarrağın en dibinden şişmiş başına kadar, her yerinde geziniyordu.
Birden vücudum sarsılmaya başlarken götüm, Ben'in içimdeki parmağını iyice sıkıştırdı.

Faslı beni kalçalarımdan tutup kucağına çektiği zaman, henüz kendimi toplayamamıştım bile. Faslı'nın sikinin götümün deliğine dayandığını hissediyor, içim gidiyordu. Ayaklarımı onun bacaklarının iki yanında yere dayayıp kendimi dengelemeye çalıştım. 

O upuzun sikin başı, yarı yarıya içime kaymıştı bile. Gözlerimi kapayıp başımı öne eğdim, ellerimi Ben'in dizlerine dayadım ve oturmaya devam ettim.

Faslı'nın siki yavaş yavaş ama dayanılmaz bir zevk vererek içime giriyordu artık. Götüm gittikçe açılıyor, şimdiye kadar içine giren bu en büyük siki sonuna kadar alabilmek için acele ediyordu. Sonunda kalçalarım Ben'in kasıklarına yapışmıştı. İçimin, neredeyse göbeğime kadar sikle dolduğunu hissediyordum.

Vücudumun titremeleri biter bitmez, kalçalarımda hareketlendi. Şimdi, ellerimle ayak parmaklarımın üzerinde dengelenmiş, götümdeki sikin üstünde çılgın bir dansa başlamıştım.

Kalçalarım yukarı aşağı..... sağa sola.... ileri geri.... her yöne hareket ediyordu. Götüm Faslı'nın sikini sımsıkı kavramış, adeta sağıyordu. 

Gözlerim hala kapalıydı. 

Zevkten kendimi kaybetmiştim. Kalçalarımı her yukarı kaldırdığımda, o upuzun sik neredeyse ucuna kadar çıkıyordu. 

Sonra hırsla geri oturarak, yeniden köküne kadar içime alıyordum.

Dudaklarıma alev gibi yakan bir şeylerin dokunduğu hissedince, gözlerimi açtım. 

Abdul ve Hasan, iki yandan gelip önümde ayakta durmuşlardı. Kapkara, koskocaman sikleri neredeyse birbirine değiyor, hemen gözlerimin önünde baş döndürücü bir manzara yaratıyordu. Ağzım aralanıp dilim istemsizce dışarıya fırlayarak siklerin, o mantar gibi şişip morarmış başlarını yalamaya başladım. Faslıların yaraklarını değiştire değiştire emmeye, somurmaya başladım.

Artık uçmuş gibiydim. Biraz sonra olabileceklerin de farkındaydım ve bunu düşünmek bile çıldırtıcıydı.

Hasan beni hafifçe geriye doğru itti. Ellerim şimdi arkamda, Ben'in omuzları hizasında yere dayanmıştı. Bacaklarım alabildiğine açıktı ve Faslı'nın siki dibine kadar götümdeydi. Amcığım, açık bir ağız gibi duruyordu. Zevkten buğulanmış gözlerle, Hasan'ın bacaklarımın arasına girdiğini gördüm. O kocaman yarrağı minik amcığımın dudaklarına arasına girdiğinde, vücudum elektrik çarpmış gibi titremeye başlamıştı.

Faslı ek bir harekette, dibine kadar sokmuştu..

Beynimde şimşekler çakıyordu. 

Neredeyse aynı anda Abdul de girdi devreye. 

Yandan sokulup başımı çevirmiş ve bir anda sikini ağzına sokuvermişti.

Artık Faslılar'ın üçü birden hareket halindeydiler. 

Üçü birden sikiyorlardı beni. 

Aynı anda amımdan, götümden, ağzımdan sikiliyordum. 

Çılgın bir şeydi bu. 

Kendimi tutamıyor, her girişlerinde kasılıyordu. Çığlıklar içinde bağırıyordum. Bulutların üstüne çıkmış gibiydim.
İstedikleri gibi, hırsla sikiyorlardı beni. Amımla götümdeki sikler, sanki birbirine karışmış gibiydi. Piston gibi girip çıkıyorlardı. Karnımın içinde sanki bir alev yumağı oluşmuştu.

Üçüncü Faslı da, aynı hırsla ağzımı sikiyordu.

Çevre ve zaman  algım artık tümüyle anlamlarını yitirmişlerdi.

Tüm evrenin merkezi benim ve çevremdeki üç Faslı'nın bulunduğu minik bir noktaya dönüşmüştü. 

Üç ayrı yerinden vücuduma girip çıkan üç sik de, bu evrenin enerjisini oluşturuyordu.

Yarı yarıya kendimden geçmiştim. Sürekli o tepe noktadaydım. Ardından  Faslılar da, birer birer oraya ulaşmaya başladılar.

Götüme, amıma, ağzıma fışkıran spermler, sel dalgaları gibi beni önlerine katıp, tatlı bir baygınlığa sürüklediler.

http://juicywetpeach.blogspot.com/

3 Sik Birden
, Aldatan kadınlar, Amca, Azgın, Ensest, Erotik Hikaye, Evli, gangbang story, Gerçek Hikayeler, Grup seks, Paralı seks, Porno hikaye, Seks Hikayeleri, Swinger, Teşhir, Yeğen