Zenci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zenci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Zenci


(Hikaye için Mofilius'a teşekkür ederiz)
  

Patron o iki Nijeryalı'nın ağırlanması işini bana yüklediğinde, doğrusu biraz canım sıkılmıştı ilk başta. Çünkü normalde tatilim başlamak üzereydi ve karımla birlikte iki haftalık bir süreyi, kafamıza göre eğlenerek geçirmek için, Mikonos'da yer ayırtmıştım. Ama yapabileceğim bir şey yoktu. Çaresiz havaalanına gidip onları karşılayarak başladım işe…
        
Zencilerin yaşını tahmin etmek her zaman zordur. Bu sefer de öyle oldu benim için. Uçaktan inen iki kişi, bizim firmaya mal satacak olan Nijerya firmasının üst düzey yöneticileriydiler. Çok şık giyinmişlerdi. İkisinin de tenleri neredeyse siyahtı tabii. İkisinin de kıvır kıvır ve kısa kesilmiş saçları vardı. İkisinin de vücutları sırım gibiydi. Hatta boyları bile, neredeyse aynıydı. İkisi de, dev gibiydiler. Birinin adının Diop, öbürününkinin ise Geile olduğunu orada öğrendim.
                 
Onları alıp, önceden yer ayırttığımız The Marmara Oteli'ne götürdüm. Akşam olmak üzereydi. Plana göre, otelin terasındaki restoranda, birlikte yemek yiyecektik o akşam. Ama aklım karımdaydı bu arada. Tatilin gecikmesi yüzünden zaten son derece bozuktu. Bu nedenle, o akşam onu da yemeğe getirmeyi kararlaştırmıştım. Yemekten sonra da, adamlardan kurtulup bir yerlere eğlenmeye gideriz diye düşünüyordum. Bir kaç saat sonra buluşmak üzere sözleşip arabaya atladım ve doğruca eve gittim.
        
Karım yatak odasında giyinmekle meşguldü içeri girdiğimde. Bara gidip, ona ve kendime birer viski hazırladım. Aynı anda da salona geldi karım. Onu gördüğüm anda, her zaman olduğu gibi sikim kalkmaya başladı yine. Başka türlü olmasına da imkân yoktu zaten.
        
Gümüş rengi parlak ve incecik kumaşı kaygan bir giysi geçirmişti sırtına. İncecik askılar tutuyordu giysiyi. Kolları, omuzları ve memelerinin üstüne kadar göğsü meydandaydı. İri birer portakal büyüklüğündeki memelerin tüm hatları belli oluyordu kumaşın altından. Meme uçlarını, ince kumaşı birer düğme gibi kabartmıştı.
        
Giysi, karnına ve kalçalarına sıkı sıkı yapışıyor, incecik belini ve sonra birden genişleyen kalçalarını, insanın gözüne sokuyordu sanki. Hafifçe bollaşan eteği dizlerinin biraz üstünde bitiyordu. O baş döndürücü güzellikteki çıplak bacakları, aklımı başımdan almıştı yine. Ayaklarındaki alabildiğine yüksek topuklu dekolte ayakkabıların bantları, giysisiyle aynı renkteydi. Onların ayağından çıkmasına engelleyen bir parmak kalınlığındaki bilek bağları yüzünden, bir kısrak gibi görünüyordu gözüme.
        
Yanıma gelip viski bardağını elimden aldı ve geri dönüp salonun ortasına yürüdü yine. Kalçalarının incecik kumaşın altında kımıl kımıl oynayarak çalkalanması, sikimin kazık gibi kesilmesine yetti de arttı bile. Külodu olmadığını biliyordum. Hiç bir zaman ne sütyen, ne de külot giymezdi zaten.

         - “Biraz aşırı olmamış mı kıyafetin…” diye sordum ona.

         - “Kusura bakma ama, senin misafirlerin yüzünden keyfimi daha fazla kaçırmak niyetinde değilim…”

         Sesimi çıkarmadım. Haklıydı. Bir yıldır bu tatili bekliyordu o da. Şimdi gidemediğimiz için kızgındı ve tepkisini, böyle aksilik yaparak gösteriyordu işte.

         Evden çıkıp arabaya bindik. Levent'ten Taksim'e gitmek yarım saatimizi aldı. Doğru terasa çıktık karımla. Telefon edip Nijeryalı misafirlerimizi de yukarı çağırdım. Beklemek için bara gidip, taburelere oturduk ve aperatif niyetine, birer viski söyledik kendimize.

         Yaklaşık beş dakika sonra, birlikte geldiler Nijeryalı'lar. Onlara el salladığımı görünce de, doğruca bara yöneldiler. İkisinin de gözü, daha ilk andan itibaren karıma dikilmişti. Haklıydılar tabii. Yüksek  bar taburesinin üstünde bacak bacak üstüne atıp otururken, eteği iyice sıyrılmıştı karımın.

         Bembeyaz bacakları, tüm baştan çıkarıcılığıyla meydandaydılar. Onları tanıştırdım. Sonra da, birer viski söyledim zencilere de. Sohbete koyulduk.

         Yaklaşık yarım saat sonra, karımın onlardan hoşlandığı yargısına varmaya başlamıştım. Nijeryalılar ise karımın içine düşmüşlerdi adeta. Oturduğumuz taburelerin önünde ayakta duruyorlardı ikisi de. Bu yüzden karımla ben de, yüzümüzü onlara doğru dönmüştük. Böylece karımın bacakları adamların gözüne girmiş oluyordu adeta.

          İkisinin de gözlerinin, karımın üstünde dolaştığını, saçının telinden ayak parmaklarının ucuna kadar, vücudunun her yerinde gezindiğini görebiliyordum. Birden bu durumun bana müthiş bir heyecan vermekte olduğunu fark ederek şaşırdım. Öyle ya, normalde bundan rahatsız olmam gerekirdi.

         Sonra bizim için hazırlanan masaya geçip yemek faslına başladık. En köşedeki masayı seçmiştim. Boğaz manzarasını engellememek için, cam tarafına iskemle konmamıştı. Dördümüz de, yarım daire biçimindeki büyük kanapede oturuyorduk. Bir uca Nijeryalı'lardan biri oturmuş, onun yanına karım geçmiş, sonra da öbür Nijeryalı oturmuştu. Ben de öbür uçtaydım.

         Yemek süresince, yine büyük ilgi gösterdiler karıma zenciler. Onlar akla gelebilecek her konuda konuşuyor, karım ise genelde Nijerya, Afrika ve oradaki yaşamla ilgili şeyler soruyordu. Beni biraz devre dışı bırakmış gibiydiler ama aldırmıyordum. Onun yerine, içimdeki heyecanı kontrol etmeye çalışıyordum sürekli.

         Nijeryalı'ların karıma bakışları ve davranışları, onların ne düşündükleri hakkında en ufak bir kuşkuya yer bırakmayacak kadar açıktı benim için. Acaba karım da farkında mıydı bunun? Kendini konuşmalara kaptırdığı ve mutlu olduğu açıkça belliydi.

         Yemek bittiğinde, üç şişe şarap tüketmiştik. Yaşadıklarım, sikimin alabildiğine kalkmasına neden olmuştu ve buna hala şaşıyordum. Ama kalktığımızda her şeyin biteceğini düşünerek üzülmeye de başlamıştım. Sonra birden çözüm yolunu buluverdim ve hepsine birden, terasın öbür tarafındaki gece kulübüne geçmeyi önerdim. İlk kabul eden karım oldu. Zenciler de, ona katıldılar hemen. Hesabı ödeyip masadan kalktık ve gece kulübüne doğru yürümeye başladık.

         Karım en önde yürüyordu ve onu arkadan seyretmek, benim için olduğu gibi, Nijeryalı'lar içinde de büyük bir zevk oluyordu tabii. Otururken hafifçe terlemiş olmalıydı ki, eteği şimdi kalçalarına yapışmış, hatta biraz aralarına girmişti. Kalçaları, attığı her adımda, müthiş bir baştan çıkarıcılıkla çalkalanmaktaydılar.

         Birden, onun durumun farkında olduğunu ve hatta gayet bilinçli hareket ettiğini anladım. Bu da, heyecanımın bir anda ona katlanmasına neden oldu yalnızca. Sikim zonklamaya başlamıştı artık. Elimi pantolon cebime sokup, durumu gizlemeye çalıştım.

         İçeri girdiğimizde boş masalar vardı ama, karım doğru bara yürüdü ve hepimiz onu izledik tabii. Sonra, yüksek bar taburelerinden birine çıkıp oturdu. Bacaklarını gözümüze sokmuştu yine. Viskilerimizi ısmarladım. Bu arada zencilerin kendi dillerinde konuşmaya başlamışlardı.

         Ne söylediklerini elbette ki anlamıyordum ama, nedense karım hakkında konuştuklarından emindim. Arasına ondan yana bakışlar atmalarıydı beni böyle düşündüren. Durumu fırsat bilip, ben de karımla konuşmaya başladım.

“İyi misin bebeğim..?”

“Evet çok iyiyim… Çok eğleniyorum…”

“İyi… Buna sevindim işte…”

“Ya sen..?”

“Ben de eğleniyorum… Daha doğrusu, eğlenmek değil tam da, değişik bir şey işte… Ama keyifli olduğunu itiraf etmem lazım…”

         Bir an öyle gözgöze bakıştık karımla. Acaba ne anlatmak istediğimi anlamış mıydı? Ama Nijeryalı'lar daha fazla konuşmamıza izin vermediler. İlgileri yeniden karıma yönelmişti. Tıpkı yemekten önce olduğu gibi, ikimiz oturuyorduk, zenciler ise önümüzde ayakta duruyorlardı. Konuşurken, viskileri peş peşe yuvarlamayı da sürdürdük tabii.

         Karımın sarhoş olmaya başladığını görebiliyordum. Fazla içki kaldırmazdı zaten. Ama beni bundan daha çok ilgilendiren, içkinin onun üstünde bir çeşit afrodizyak etkisini yaptığını bilmemdi. Şimdi de, çalan müziğin hızlı ritmine kendini kaptırmış, oturduğu taburenin üstünde sallanmaya başlamıştı.

         Geile, fırsatı hemen değerlendirdi ve onu dansa davet etti. Hemen kabul etti karım. Zencinin önünde piste doğru yürürken, kalçaları daha çok çalkalanmaya başlamıştı sanki.

         Sohbete, Diop'la devam ettim ben de. Ama göz ucuyla piste, daha doğrusu zenciyle dans etmekte olan karıma bakıyordum. Müzik hızlıydı. Karım güzel dans ederdi zaten. Geile ise, çok güzel dans ediyordu doğruyu söylemek gerekirse. Tüm zenciler gibi, vücudu, müzik ve ritimle yoğrulmuştu sanki. O böyle olunca, karım da iyice kaptırdı kendini tabii. Sonuçta ortaya, yalnız benim değil, hemen herkesin seyrettiği müthiş bir şov çıkıverdi.

         Uzun uzun dans ettiler. Sonra tuvalete gitme ihtiyacını hissettim birden. Yerimden kalkıp dışarı çıktım. Geri dönmem, yaklaşık beş dakikalık bir zaman aldı. Tekrar içeri girdiğimde ilk dikkatimi çeken, müziğin yavaşlamış olması oldu. Piste baktığımda, karımla Geile'nin hala orada olduklarını gördüm.

         Ama işler epey değişmişti şimdi. Nijeryalı iki koluyla karımın benine sarılıp onu iyice kendine çekmişti. Karım da, kendini onun kollarına tümüyle bırakmış görünüyordu. Tüm vücudu, zencinin dev gibi vücuduna yapışmıştı.

         Bir anda kalktı sikim. Sonra bara göz attım. Diop da, oturduğu yerden onları seyrediyordu. Beni görmemişti. Bir adım geri atıp, onunla aramıza bir sütun soktum. Sonra tüm dikkatimi karımla Geile'ye verdim.

         Tuvalete gitmek için salondan çıktığımda müthiş güzel dans ediyordular. Şimdi ise yaptıkları dans olmaktan çok uzaktı. Olup biteni tam anlamıyla kelimelere dökmek gerekirse, zencinin karımı ayakta siktiğini söyleyebilirdim yalnızca. Karımın bundan müthiş memnun olduğunu da görebiliyordum. Gözlerini kapamıştı. Başı, Geile'nin ancak boynunun hizasına geliyordu.

         Orada öyle durup, iki parça boyu hafif hafif salınışlarını izledim. Sikim zonklamaya başlamıştı yine. Tanrım ne oluyordu bana böyle. Ayı gibi bir zenci, gözlerimin önünde karıma sarılmış, büyük bir olasılıkla iyice kalkmış sikini onun vücuduna yaslamış, ayakta sikiyordu gözlerimin önünde. Ve ben buna kızacak yerde tahrik oluyordum.

         Sonra müzik yeniden hızlandı. O zaman ayrıldılar birbirlerinden. Bara doğru yürümeye başladıklarında, ben de yürüdüm. Yarı yolda karşılaştık. Geile'nin pantolonunun önündeki kabarıklık, gözden kaçacak gibi değildi. Tanrım, kocaman bir siki vardı herifin. Bu benim daha da çok heyecanlanmama neden oldu nedense.

         Bir taraftan da karımın yanaklarının kızarmış olduğunu görebiliyordum. O da heyecanlanmıştı. Ama bu normaldi. Dakikalardır bu dev gibi zencinin kollarında erimiş, görünüşü bile müthiş o kocaman sikin vücuduna yaslandığını hissetmişti.

         Birlikte bara döndüğümüzde, Diop hemen Geile'yle konuşmaya başladı yine. Karım da tekrar tırmandı yüksek bar taburesinin üstüne. Bunu yaparken, bacakları bir an için de olsa iyice aralandı ve gözlerim müthiş bir şeyi yakaladı. Bacaklarının iç tarafları ıslanmıştı. Bir zevk dalgasının karnımın içini sarmasına neden oldu bu durum. Tanrım, amının suları akmıştı bacaklarına.

         Geile'nin Diop'a neler anlattığını bilmiyordum tabii. Ama bir şeyler anlattığı kesindi. Çünkü müzik yeniden yavaşa döndüğü anda, karımı dansa kaldırıverdi. Ne olacağını merak ediyordum ama, yanıt almak için fazla beklemem gerekmedi.

         Daha ilk anda sarılıverdi Diop karıma. O da, hiç itiraz etmeden bıraktı kendini. Az önce, müthiş tahrik olarak seyrettiğim şeyler, bir kez daha tekrarlanmaya başladı.

         Gece kulübünün kapanma saati gelene kadar kaldık orada. Tüm bu süre zarfında, tek bir yavaş müzik seansını bile oturarak geçirmedi karım. Ya Geile, ya da Diop onu piste sürüklediler her seferinde. Karımın defalarca ayakta sikildiğine tanık oldum o gece.

         Üstelik her seferinde, bir öncekinden bir adım ileriye gidiyordu işler. Her seferinde biraz daha çok sikişe benziyordu yaptıkları. Sonlara doğru, Nijeryalı'ların elleri de devreye girmeye başladı. İri, kapkara eller, karımın vücudunda dolaşmaya başladı.

         Heyecanım her seferinde biraz daha artıyor, karım her geri döndüğünde onun yanaklarının biraz daha kızarmış olduğunu görmek ise bu tırmanışın on kez daha hızlanmasına neden oluyordu. Ama sonunda gece kulübün kapandı ve çaresiz kalktık. Nijeryalı'lar, bizimle birlikte aşağı, lobiye kadar indiler. Ama orada vedalaştık ve karımla garaja inip arabaya bindik. 

         Eve kadar konuşmadık ikimiz de. Düşüncelere boğulmuştum. Karımın da öyle olduğundan kuşkum yoktu. Hiç beklenmedik bir biçimde ve zamanda, müthiş şeyler yaşamıştık ikimiz de. Şimdiye kadar hiç olmamış şeyler… Hatta olabileceğini aklımızın köşesine bile getirmediğimiz şeyler…

         Şaşkındım doğrusu. Bütün bunlara kızmak yerine müthiş tahrik olmaktı beni şaşırtan. Karım da şaşkındı anladığım kadarıyla. Onun da, gece boyunca müthiş tahrik olduğu kesindi. Ve şimdi benimle baş başa kalınca, bu durumun şaşkınlığını yaşıyor olmalıydı. 

         İşin garibi, bunları düşünürken, sikimin biran için bile inmemiş olmasıydı. İnmek ne kelime, sanki giderek daha çok kalkıyordu. Eve ulaştığımızda, karım önde ben arkada, doğruca salona girdik. Karım barın önüne gitti. Arkadan ona sokulup sarıldım.

         Kazık gibi kesilmiş sikimin kalçalarına dayandığını hissettiği anda döndü karım. Kolları boynuma dolandı ve bir anda, müthiş bir hırsla öpüşmeye başladık. Karnını sikimin üstüne bastırmış, kalçalarını hafif hafif oynatmaya koyulmuştu. Onu belinden tutup kaldırdım ve barın önündeki yüksek tabureye oturttum. Birbirimizin gözlerinin içine baktık.

“Hoşuna gitti mi bu gece bebeğim…” diye sordum sonra da.

“Bence de öyle…”         
Elimi karımın bacaklarının arasına soktum. Bu temas, onun dizlerini iyice aralamasına neden oldu. Eteği kalçalarına kadar sıyrılmıştı şimdi. Bacaklarının arası, sırıl sıklam ıslak ve yapış yapıştı. Oraları okşamaya başladım.

“Hoşuna gittiğini görebiliyorum…” dedim.

“Zenciler acayip, değil mi..?” diye ekledim

“evet…”

“Neredeyse sikeceklerdi seni bebeğim…”

         Birden donup kaldı karım. Bu kadar açık konuşmayı beklemiyordu her halde. Elimi biraz daha yukarıya çıkardım bacaklarının arasında, Vücudu titredi.

 “Ohhh…” dedi sonra da.

“Acayip şeyler yaptılar sana…”

“Ohhh evet sevgilim… Evet… Neredeyse sikeceklerdi beni… İkisi de sikmek istiyordu beni…”

“Çok tahik oldum biliyor musun..?”

“Farkındayım sevgilim… farkındayım…”

“Bana hiç aldırmadılar bile…”

“Sikmek istiyorlardı beni sevgilim…  Sikleri kocamandı ikisinin de… Tanrım, ne kadar kocamandı hem de…”

         Parmaklarım amına ulaştığında şaşırdım. Kelimenin tam anlamıyla vıcık vıcıktı. Orta parmağımı, alabildiğine açılmış dudakların arasından içine kaydırdım. Tüm vücudu, daha da şiddetle titredi karımın. Bir eliyle omuzumu, öbürüyle kolumu tuttu. Şimdi tepeden tırnağa sarsılıyordu.

         Elimi çekip, biraz kendini toplamasına izin verdim onun. Bu arada titreyen parmaklarla pantolonumun önünü açıp sikimi çıkardım dışarı. Ateş gibi yanıyor, zonkluyordu sikim. Karımın gözleri bu durumu yakaladı sonra. Yavaşça aşağı kaydı tabureden. Elini uzatıp sikimi tuttu.
         
         Parmakları sikimin çevresine dolanmıştı. Eli hareketlendi. Sonra yavaşça önünde diz çöktü. Şimdi dibinden tutmuştu sikimi. Dilini uzatıp zonklamakta olan başını yaladı. Elektrik çarpmış gibi oldum. Ağzı açıldı ve o güzelim dudakları dilinin yerini aldı. Tanrım, fırın gibiydi ağzının içi. Başını ileri bastırdı ve sikim neredeyse gırtlağına kadar girdi.

         Artık kendimi tutamıyordum. Birden top gibi patladım. Tüm gece boyu taşaklarıma dolup onları şişiren döllerim, ağzının içine fışkırmaya başladı. Büyük bir hırsla emiyordu karım. O emdikçe de, ben daha çok fışkırtıyordum sanki.  Zevkten gözlerim kararıyordu. Düşmemek için tabureye tutunmak zorunda kaldım.

         İkimiz de kendimizi topladığımızda, yatak odasına gittik. Kısacık bir süre sonra, çırılçıplak, yatağın üstündeydik. Sikim yine kazık gibiydi. Daha yeni boşalmış olmam, hiç bir anlam taşımıyordu benim için.

         Birbirimizi okşuyor, ulaşabildiğimiz her yeri öpüyorduk. İkimiz de doymamıştık. Doyacak gibi de görünmüyorduk.


“Onların beni sikmek istemeleri çok mu hoşuna gitti..?” diye sordu birden karım.

“Çok…” dedim, “Acayip tahrik oldum biliyor musun..?"

“mmm anlat n'olur… Güzel mi görünüyordu..?”

“Müthişti… Öyle ayakta sikiyorlardı seni… Ama sen de ayakta veriyordun…”

“ evet sevgilim… Ayakta verdim onlara… İkisine de ayakta verdim…

“Hoşuna gitti mi bebeğim..?”

“Hemde nasıl sevgilim… ? O kocaman siklerini karnıma dayadıklarında öyle tahrik oldum ki, ”

         Artık dayanamıyordum. Dizlerimin üstünde doğrulup karımın bacaklarının arasına girdim. Biran önce sikmek istiyordum onu. Onun da benden aşağı kalır bir yanı yoktu bu arada. Bacakları bir anda belime dolandılar. Topuklarıyla kalçalarıma bastırıp beni kendine çekti.

“Sik beni…” diye inledi sonra da, “Sik beni sevgilim… "

         Bundan başka bir istediğim yoktu zaten. Sikimin başı amının dudaklarına değdiğinde, sanki ateşe değmiş gibi oldu. Tek bir hamlede, dibine kadar geçirdim.

         Müthiş bir hırsla karşılık veriyordu karım. Kolları ve bacaklarıyla, sımsıkı sarılmıştı bana. Vücutlarımız yapışıktı.  memeleri göğsümde ezilmişti. Ağızlarımız, birbirlerinden hiç ayrılmamak istiyormuş gibi kenetlenmişti. Kalçaları altımda, yukarı aşağı, sağa sola çalkalanıyor, amı sikimi sanki koparmak istermiş gibi sıkıyordu.

         Çılgın gibi sikişiyorduk. Öylesine müthişti ki, fazla dayanamadım. Amının en dibine fışkırtmaya başladığımı hissetiğinde o da kendini tutamadı daha fazla. Birlikte bulutların üstüne uçup gittik. Gözlerim kararmıştı.

         Tekrar kendime gelmeme, kasıklarımdan başlayıp vücuduma yayılan ateş neden oldu. Yatakta sırtüstü yatıyordum. Karım ise bacaklarımın arasında dizlerinin üstünde duruyordu. Sikim ağzındaydı. Gözleri kapalı, zevkle emiyordu sikimi.

          Manzara o kadar tahrik ediciydi ki, karımın ağzının o inanılmaz sıcaklığıyla birleştiğinde, sikimin bir anda çatlayacak kadar kalkmasına neden oluverdi.

         Karım, istediği sonucu elde etmenin mutluluğu yüzünden okunarak doğruldu sonra. Ağzının yerini şimdi eli almıştı. Gözgöze geldik tekrar. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki, seyretmeye doyamıyordum. Sonra ata biner gibi üstüme çıktı.

“Çok güzelsin bebeğim…” dedim ona.

“Evet sevgilim… Hep o zenciler yüzünden…”

“Ama sen de onları mahvettin bu arada bebeğim…”

“Siklerini kaldırdım…. Ah sevgilim bir bilsen ne kadar büyüktü ikisinin de siki…”

“Belli oluyordu bebeğim…”

“Şimdi ne yapıyorlardır acaba..?”

“Ben onların yerinde olsaydım, seni düşünüp otuzbir çekerdim…”

“Ahhh böyle şeyler söyleme sevgilim… Fena oluyorum…”

“Neden..? Hoşuna gitmiyor mu..? Düşünsene onların odalarında yatağa yatıp, o kocaman siklerini okşayarak otuzbir çektiklerini… Seni hayallerinde sikerek otuzbir çektiklerini düşün onların bebeğim…”

 “Ooouuuvvv…”

         Kalçaları üstümde delicesine hareketler yapıyor, vücudu sarsılıyordu. Durulması uzun zaman aldı. Başı önüne düşmüştü. Onu yeniden ateşlemek için kalçalarımı yukarı kaldırıp bastırmam yetti yine de. Yeniden hareketlendi.

         Şimdi bacaklarından güç alarak sikimin üstüne oturup kalkıyordu. Amı bir nehire dönmüştü sanki. Sonra birden doğruldu. Sikim çıktı amından. Elini getirip onu yeniden tuttu ve biraz geriye kaydırıp, götünün küçük deliğine dayadı. Tam gözlerimin içine bakarak, yavaş yavaş oturmaya başladı yine. Her yer am sularıyla o kadar kayganlaşmıştı ki, yağ gibi kayıyordu sikim götünün içine. Yüzü zevkle çarpılmış, dudakları aralanmıştı.

         Onun, götünden sikilmeyi ne kadar çok sevdiğini bildiğim için, hiç şaşmıyordum buna. Ama bu gece, her zamankinden daha değişikti nedense. Her zamankinden fazla zevk alıyordu karım. Dibine kadar aldı sikimi içine. Sonra yine hareketlendi kaçları. Sikim götüne girip çıkıyordu artık.

“O zenciler…” dedi sonra da, “O zenciler, acaba götümü de sikmek istemişler midir sence sevgilim…?”

“Bilmem…”

“Mutlaka istemişlerdir bence… "

         Şimdi hareketleri daha da hızlanmıştı. Hızla oturup kalkıyordu sikimin üstüne. Götü inanılmaz kasılmalarla açılıp kapanıyor. Sikilmeye hiç doymayacak gibiydi bu akşam. O iki Nijeryalı zenci, karımı bir sikiş makinesine çevirmiştiler. Ellerimi uzatıp, memelerini avuçlarıma aldım. Ne kadar zevk aldığı, yüzünden açıkça belli oluyordu.
        
         Yine tutamadım kendimi. Götünün derinliklerinde fışkırmaya başladı. Aynı anda karım da boşalıyordu. Ama hareketleri durmamıştı. Hala sikimin üstüne oturup kalkıyor, sikimi bir en ucuna kadar içinden çıkarıyor, bir en dibine kadar kaybediyordu.
        
Sonra göğsüme yığıldı. Sikim hala götünün içindeydi. Öylece uyuyakaldık.
        
 Acaba karımı o iki zenciyle buluşturmak için neler yapabilirdim diye düşündüm uykuya dalmadan önce…


Sabah gözlerimi açtığımda, hala uyuyordu karım. Onu uyandırmadan, sessizce kalktım yataktan. Duş yapıp giyindim ve yine sessizce çıktım evden. Son kez baktığımda, hala uyuyordu.

Gün işle dolu geçti. Ama zencileri otellerinden aldığım ilk andan itibaren, gece olanların dışında hiç bir şey kalmamıştı kafamda. Bereket ki, Nijeryalı'lar, neredeyse tüm gün boyunca patronla birlikteydiler. İş konuşacakları öğlen yemeğine de birlikte gitmişlerdi zaten. Akşam saatleri yaklaşırken, odamda yalnız başıma oturmuş, gece olanları düşünüyordum yine. Herşeyin özetini tek kelimeyle yapmak istediğimde, "müthiş" diyebiliyordum yalnızca. Aslında bir değil bir kaç müthiş birden vardı olayda. Karımın, tüm güzelliği ve çekiciliğiyle zencileri alabildiğine tahrik etmiş olması müthişti. Onların da karımı, gece kulübünün pistinde neredeyse sikmiş olmaları müthişti. Karımın bütün bu olanlardan inanılmaz biçimde tahrik olup, yorulmak bilmeyen bir sikiş makinesi haline dönüşmesi müthişti. Ama en müthiş olan benim duygularımdı. Olayın içindeki herkesten çok ben tahrik olmuştum. Nijernyalı'lar karımı sikebilmek için delirirlerken, ben onlardan da fazla delirmiştim neredeyse.

Sonra karımı alıp gitmiş ve iki Nijeryalı'yı, sikleri ellerinde, öylece bırakmıştım orada. İşin ilginci, şimdi bundan müthiş bir pişmanlık duymamdı. Eğer karımı gerçekten sikebilselerdi, daha da müthiş olacaktı her şey. Gözlerimi kapadığımda, onların simsiyah tenleriyle karımın beyazlığının neden olduğu kontrastı görebiliyordum neredeyse. Sikim yine kalkıp kazık gibi kesilmiş, neredeyse patlama noktasına gelmişti. Bir şeyler yapmak istiyordum. Zamanı geri getirmek, elbette ki mümkün değildi. Ama yeni bir şans yaratmak mümkündü elbette ki. Yalnız acele etmem gerekiyordu. Bir gün sonra gidiyordu zenciler.

Tam bunları düşünürken, sekreterim patronun telefonda olduğunu haber verdi. Yalnızca, Nijeryalı'larla bu akşam da ilgilenmem gerektiğini ve sabah da onları havaalanına götürmek zorunda olduğumu hatırlatmak için arıyordu. Telefonu kapattığım anda, kafamın içinde bir lamba yanıverdi birden. Yeni bir şans yaratmanın yolunu bulmuştum işte. Zencilere, karımı sikebilmeleri için, karıma, onlara verebilmesi için, bana da, bu işte nereye kadar gidebileceğimi ölçmek için bir şans yaratacaktım. Telefonu tekrar kaldırıp evi aradım.

- "Bebeğim..." dedim sonra da cevap veren karıma, "Divan'ı arayıp, dört kişilik yemek ısmarla eve... Geile ve Diop, bu akşam konuğumuz olacaklar..."

Birden bir sessizlik oldu telefonun öbür yanında. Karımın kafamdan geçenleri anladığına emin oldum bu nedenle. Ne söyleyeceğini bilemiyordu her halde.

"Duyuyor musun bebeğim..?" diye üsteledim.

"Duyuyorum da..."

"Eeee..."

"Emin misin..?"

"Onları alıp eve yemeğe getireceğime eminim tabii... Buna çok sevineceklerine de eminim ayrıca..."

"Ama..."

"Ondan sonrasını bilmiyorum bebeğim..."

"Peki..."

"Tamam... Güzel bir şeyler seç olur mu..?"

"Yemek için yani değil mi..?"

"Yemek için de..."

Yine bir sessizlik oldu telefonun diğer ucunda. Ne söylemek istediğimi anlamaya çalıyor gibiydi sanki. Ona biraz yardımcı olmam gerekiyordu galiba.

"Şimdi iyisi mi sen, bir kadeh bir şey içip biraz keyiflen önce..." dedim, "Böylece her şey daha iyi olur bana kalırsa... Hadi bebeğim..."

"Peki..." dedi yine karım, ama telefonu kapatmadan da ekledi, "Eminsin değil mi..?"

"Saat sekiz gibi görüşürüz..."

Telefonu kapadığımda, kalbim küt küt atıyordu. Şimdi önümde yaklaşık dört saatlik bir bekleme süresi vardı. Ama bu bana çok uzun görünüyordu nedense. Tanrım, nasıl vakit geçirecektim.

Saat yediye gelirken, Geile ve Diop'la birlikte ofisten çıktık. Onlara, akşam yemeğini evde yiyeceğimizi, arabada söyledim. Normalde, hiç bilmedikleri bir kente gelmiş iki insanın fazla hoşuna gitmemesi gereken bir durumdu bu. Ama önce yanımda oturan Diop'un gözlerinin parladığını farkettim, sonra da, dikiz aynasından Geile'nin ağzının kulaklarına vardığını. Herifler, karımla bir kez daha biraraya gelebileceklerini öğrenince, uçmuşlardı. Üstelik bu seferki buluşmanın kalabalık bir otelde değil, evimde gerçekleşecek olması da, onları memnun etmişti tabii. İşi saflığa vurup, hiç bir şey anlamamış gibi, arabayı kullanmayı sürdürdüm. Bir süre sonra, aralarında konuşmaya başladılar. Yine bir kelimesini bile anlamıyordum. Ama konunun karım olduğuna, adım gibi emindim nedense.

Önce otele gittik ve üstlerini değiştirdiler Nijeryalı'lar. Geri geldiklerinde, doğrusu şaşırdım biraz. İkisi de, memleketlerinde giyilen türden entariler giymişlerdi. Rengarenk, kumaşı incecik ve bol entariler. Tekrar arabaya binip eve yollandık. İki katlı villayı beğendiklerini söylediler. Aslında pek yeni değildi ama, böyle müstakil bir evde oturmak hoşuma gidiyordu. Arabayı garajın önüne çektim.

Karım kapıyı açtığında, küçük bir şok yaşadım. Ona telefonda "iyi bir şeyler seçmesini" söylerken, yemeğin yanısıra üstüne giyeceklerini ima etmiştim gerçi ama, bu kadarını da beklemiyordum doğrusu. Küçük beyaz benekleri olan incecik siyah krep jarseden yapılma bir giysi geçirmişti sırtına. Uzun bir atlet fanilasına benziyordu giysi. İçinde hiç bir şey olmadığını anlamamak için, eşek olmak lazımdı. Eteği, kalçalarını ancak örtüyor, bacaklarını olduğu gibi meydanda bırakıyordu. Ayakları da çıplaktı. Sikim bir anda kalktı yine.
Geile'yle Diop da tokat yemiş gibiydiler. Üçümüz birnden orada öylece durmuş, tam bir afet görünümündeki karımı seyrediyorduk yalnızca. İlk hareketlenen o oldu ve kenara çekilip bizi içeri davet etti. Sonra da önümüze düşüp, salona doğru yürüdü. Giysinin incecik kumaşı, o baştan çıkarıcı yusyuvarlak kalçalarının arasına girmişti. Onun kararını vermiş olduğunu anladım. Yarattığım bu şansı kullanmaya çalışacağı açıktı.
Hep birlikte bara gittik. Zenciler, barın önündeki koltuklara oturdular. karım da bar taburelerinden birine. Bense barın arkasına geçip, hepimize içki hazırlamaya koyuldum. Geile ile Diop, yine kendi dillerinde konuşmaya başlamışlardı.

"Müthişsin..." dedim karıma.

"İyi seçmişim değil mi..?"

"Hem de nasıl... Herifler yemek yerine seni yemeği tercih edebilirler..."

"Ben de yemek yerine başka şeyler yemeyi tercih edebilirim pekala..."

"Öyle mi..? Ne mesela..?"

"Sik sevgilim... Simsiyah, koskocaman zenci siki..."

"Eğer böyle konuşursan..."

"Ama ne yapabilirim ki..? İstiyorum işte..."

"Duyduğuma göre, yemek üstüne daha iyi gidiyormuş o dediğin..."

"Şaka yaptım zaten sevgilim... Önce yemek yiyeceğiz tabii... Ama sana son bir defa daha sormak istiyorum... Eminsin değil mi..?"

"Neden soruyorsun bunu sürekli olarak bebeğim..? Emin olduğumu söyledim ya sana..."

"Soruyorum... Çünkü şu anda bile öyle bir bakıyorlar ki bana, sanki her an sikebilirler beni... Çünkü sikecekler beni sevgilim... Çünkü onlara vereceğim... Çünkü kendimi onlara siktireceğim... Çünkü sen de seyredeceksin beni sikilirken... Çünkü kocaman, simsiyah zenci siklerini sokacaklar içime..."

"Sus n'olur bebeğim... Gerçekten pantolon değiştirmek istemiyorum..."

Bereket ki, Diop o anda girdi devreye ve karıma birşeyler sordu İngilizce. Böylece ben de biraz rahatladım. . Barın arkasında kalmayı yeğledim. Pantolonumun önü böyle çadır gibi kabarmışken, dışarı çıkmak istemiyordum. Benim yerime, karım verdi adamların viskilerini. Bunu yapabilmek için tabureden inmiş, sonra da geri dönüp tekrar oturmuştu. Bütün bunlar olurken nasıl bir manzara sergilediğini, onlara neler gösterdiğini görememiştim doğal olarak. Ama Geile'nin de, Diop'un da yüzleri, karımın onları iyice çarpmış olduğunu belli ediyordu.
Viskiler bittikten sonra, hep birlikte bahçedeki masaya geçtik. Zenciler, kare masada karşılıklı oturdular. Bu durumda, karımla ben de karşılıklı oturacaktık. Onlara rakı içmeyi önerdim. Türkiye'ye gelip de, rakı içmeden geri dönmek olmazdı yani. Ama asıl niyetim başkaydı tabii. Kafalar ne kadar iyi olursa, işler o kadar kolaylaşır diye düşünüyordum.

İki saate yakın sürdü yemek. Karım arada bir kalkıp mutfağa, bir şeyler getirmeye gidiyordu. Her gidişinde arkadan, her geri dönüşünde de önden görüntüsü, zencilerin de, benim de aklımıza başımızdan alıyordu. Masaya oturduğunda da, üçümüzde gözlerimizi giysisinin incecik kumaşın altından tüm hatlarıyla belli olan memelerinden alamıyorduk bir türlü.
Rakıyı zencilere idareli veriyordum. Onların zilzurna sarhoş olmalarını istemiyordum ne de olsa. Yalnızca biraz kafayı bulmalarını sağlamaktı niyetim. Bense, onlara göstere göstere, bol bol içiyordum. Elbette ki, benim içkiye ne kadar dayanıklı olduğumu bilmiyorlardı. İlerleyen saatlerde onları karımla başbaşa bırakmak gerekirse, bunun için en iyi yolun sarhoş olup bayılmış numarası yapmak olacağını düşünmüştüm.

Karım tekrar mutfağa gidip tatlı ve kahve getirmişti bu arada. Tatlı servisini yaptı. Sonra fincanlarımıza kahve doldurdu. Tam gözlerimin içine bakıyordu. Sanki bir şeyler anlatmak istiyordu ve ben anlamıyordum.

"Biliyor musun sevgilim..." dedi birden, yüzünde çok sıradan birşey söylediğini düşündürecek bir gülümsemeyle, 

"İkisi de, sana çaktırmadan bacaklarımı okşuyorlar şu anda... Biri bir bacağımı, öbürü de öbür bacağımı..."

Yine taş gibi kesildi sikim. Ağzım o kadar kurumuştu ki, bir şey söyleyemedim ona. Yalnızca başımı salladım aptal aptal. Kafamı, masadan kalkana kadar da toplayamadım.

Sonra yeniden salona, barın önüne döndük. Karım taburenin üstündeki yerini aldı hemen. Ben de, herkese birer bardak rakı daha dolurdum. Ama bu sefer barın arkasında kalmak istemiyordum. Oradan, karımın zencilere seyrettirdiklerini göremiyordum çünkü. Herkese içkisini verip zencilerin yanına, koltuklardan birine oturdum ben de.

Manzara müthişti. Bacak bacak üstüne atmıştı karım. Bir ayağının parmaklarını, taburenin ayak dayama demirine basmıştı. Öbür ayağı ise havadaydı. Bacakları, kalçalarına kadar meydandaydılar. Giysinin eteği iyice sıyrılmıştı oturduğunda. Yaklaşık iki metre ötemizde, inanılmaz bir baştan çıkarıcılıkla oturmuş konuşuyor, bir şeyler anlatıyordu sürekli. Çenemi tutup, seyretmeye başladım. Aradabir, çaktırmadan zencilere de bakıyordum tabii. İlk kez içtikleri rakı nedeniyle, ikisi de umursamaz bir havaya girmişlerdi şimdi. Beni neredeyse tümüyle devre dışı bırakmışlardı yine. Bir taraftan karımla konuşuyor, bir taraftan da, onu gözleriyle sikiyorlardı.

Karımın görüntüsü, gerçekten de tahrik edici idi. Çaktırmadan baktığımda, iki Nijeryalı'nın siklerinin de kalkmış olduğunu görebiliyordum. Giydikleri bol entariler nedeniyle pek o kadar göze batmıyordu bu ama, yine de belliydi. Benim durumum ise perişandı. Onların yarrakları, yalnızca karımı seyrederken kalkmıştı, benimki ise hem karımı, hem de onları seyretmekten.
Oturduğum yerden karıma bardağımla, bana bir rakı daha vermesini işaret ettim. Barın arkasına geçebilmek için tabureden öyle bir indi ki, soluk alamadım neredeyse. Eteğinin arkası, neredeyse beline kadar sıyıldı aşağı kayarken. Çıplak kaçı, olduğu gibi meydana çıktı, kısa bir an için de olsa. Sonra doldurduğu bardağı getirip bana verdi ve bize sırtını dönüp, kalçalarını çalkalayarak yeniden taburesine gitti. Şimdi babak bacak üstüne atmamış, iki ayağının parmak uçlarıyla, ayak dayşama yerine basmıştı. Dizleri birbirinden biraz aralık duruyordu. Nijeryalı'lar, şimdi onun bacaklarının arasında eriyip gitmiştiler sanki.

"Bacaklarını biraz daha aralarsan amın görünecek bebeğim..." dedim karıma, Türkçe konuşarak.

"Biliyorum sevgilim..."

"Ama benim yanımda sana bir şey yapabileceklerini sanmıyorum... Bir kadeh daha içip, sarhoş olmuş numarasıyla içeri gitmeyi planlıyorum... Tamam mı bebeğim..?"

"Sen gider gitmez bunların beni sikeceğini biliyorsun değil mi sevgilim..?"

"Hiç kuşkum yok..."

"Seyredecek misin..?"

"Seyredemezsem deliririm her halde..."

"Kızmıyorsun bana değil mi..?"

"Kızmak mı..? Neden..?"

"Kendimi bu zencilere siktirmek istediğim için işte..."

"Tabii ki kızmıyorum bebeğim... Seni çok seviyorum..."

"Ben de seni sevgilim..."

Geile ile Diop da, bizim konuşmamızı fırsat bilmiş, yine kendi aralarında bir konuşmaşa dalmışlardı. Tüm dikkatlerinin yeniden karıma yönelmesi için, onun bardağına uzanmak bahanesiyle biraz kımıldanması ve böylece bacaklarının daha da aralaması, yetti de arttı bile. Gerçekten de amı görünüyordu şimdi. İkisi de, huzursuz huzursuz kımıldandılar oturdukları koltuklarda. Rakımı kafaya diktim ve boş bardağımı havaya kaldırarak, bir tane daha istedim karımdan.

Bu sefer yerinden kalkıp barın arkasına geçmedi. Taburenin üstünde sırtını bize döndü ve iki ayağıyla taburenin ayak dayama yerine basıp ayağa kalktı. Sonra da, bar tezgahının üstünden arkaya doğru eğildi bardaklarla rakı şişesine uzanabilmek için. Bir an için heyecandan öleceğimi sandım. Böyle eğildiğinde, eteği kalçalarının üstüne kadar sıyrılmıştı ve çıplak kıçı, olduğu gibi meydandaydı. Sonra tepeleme doldurduğu bardağı bana getirmek için indi tabureden. Muzip gözlerle bakıyordu gözlerimin içine.

"Müthişsin..." dedim ona, "Bu son yaptığın gerçekten müthişti..."

Yalnızca gülümsedi bana. Yanaklarının kızarmıştı. Onun da gittikçe daha çok heyecanlandığını farkediyordum. Ama asıl heyecanlanan bendim tabii. Öyle ki, zencilere bakıp, nasıl tepki verdiklerini izlemeyi bile unutmuştum heyecandan. Ama, onların da beni tümüyle unuttukları açıktı. Diop'un entarisinin önünde, akıl almaz büyüklükte bir kabarıklık meydana gelmiş olduğunu görebiliyordum. Geile ise öne eğilip dirseklerini dizlerine dayamıştı. Bu tek nedeninin, kalkmış sikini gizlemek olduğuna emindim.

Karım taburesine dönmüştü bu arada. Yeniden bacak bacak üstüne atarak oturdu. Üçümüz birden, yine onu seyretmeye başladık. Salonun havası, binlerce voltluk bir elektrikle dolmuş gibiydi artık. Harekete geçmenin zamanı gelmişti galiba. Bardağımı zencilere doğru kaldırıp, yine kafaya diktim. Biraz hayretle seyrediyorlardı beni. Rakının gücünü hissetmişlerdi şimdiye kadar. İkisi de, tam istediğim gibi, hafifçe kafayı bulmuştular. Benim, onların üzerinde böylesine etki yapan bir içkiyi peşpeşe kafama dikmeme şaşmaları normaldi. Gözlerindeki ifadeden, ne zaman yığılıp kalacağımı merak ettiklerini anlayabiliyordum. Hatta bakışlarında, merakın da ötesinde bir şeyin varlığını farkediyordum. Bu da istekti. Bir an önce bayılıp, devreden çıkmamı istiyordu Nijeryalı'lar.

Onlara fazla eziyet etmezsem iyi olacaktı. Boş bardağı yanımdaki küçük sehpanın üzerine bıraktım ve ve koltukta geriye kaykıldım. Şu andan itibaren sarhoş rolündeydim artık. Bu arada karım da rahat durmuyordu. Biraz önce bana rakı doldurmak için yaptığı numarayı, bu sefer kendi bardağını doldurmak bahanesiyle yapıyordu yine. Çıplak kalçaları, yeniden gözümüzün önündeydiler. Tabure üstünde yüzünü tekrar bize döndüğünde ise, dizleri birbirinden alabildiğine aralıktı ve amının dudaklarının alabildiğine şişmiş ve açılmış olduğunu bile gördük.

Büyülü havayı ben bozdum. Önce koltuktan kalkmaya çalıştım, sonra da bunu becerememişim gibi, gerisin geriye oturdum. Zencilerin gözleri parlamıştı.

"Bir sarhoş oldum galiba..." dedim, kelimeleri yaya yaya, 

"Kusura bakmazsanız, gidip biraz uzanmak istiyorum..."

Kusura bakmayacakları kesindi. Bu arada karım da kalkıp yanıma gelmişti. Kolumdan tutup kalkmama yardımcı oldu. Birlikte üst kata, yatak odasına doğru yürüdük. Ama sarhoşluğum, salondan çıkar çıkmaz bitti tabii. Yatak odasının kapısında durup, birbirimizin gözlerine baktık karımla. İçerden, zencilerin sesleri geliyordu. Elimi uzatıp, karımın eteğinin altına soktum ve amını avuçladım. Tanrım, ateş gibi yanıyordu. Vıcık vıcık sulanmıştı.

"Çok istiyorsun değil mi bebeğim..?" dedim ona, "Çok istediğin belli oluyor..."

Parmaklarımın temasıyla, daha da sulanmıştı amı sanki. Kalçaları, elinde değilmişcesine, ileri geri oynuyordu.

"Evet sevgilim..." dedi, "Evet çok istiyorum..."

"O zaman hadi git içeri bebeğim... İçeri git ve o çok istediğin şeyi elde et..."

"Beni sikecekler sevgilim..."

"Biliyorum bebeğim... Seni sikecekler..."

"Senin de seyretmeni istiyorum sevilim... Hiç bir ayrıntısını kaçırmadan, nasıl sikildiğimi seyret istiyorum... O iki ayı gibi zenci beni sikerken seyret istiyorum..."

 "Söyledim ya, kaçırmaya asla niyetim yok bebeğim..."

"Tamam o zaman... Gidiyorum aşağıya..."

"Güle güle bebeğim..."

"Seni çok seviyorum..."

Sonra arkasını döndü ve merdivenlere yürüdü karım. Ayakkabılarımı çıkarıp, ben de arka merdivenden hızla indim aşağıya. Onları seyredebileceğim en iyi yerin mutfak olduğunu biliyordum. Kocaman bir servis penceresi vardı mutfağın ve tüm salonu görüyordu. O kadar acele etmiştim ki, karım salona gelemeden ben oraya ulaşmıştım bile. Sonra o da geldi. Zenciler hala koltuklarda oturuyorlardı. Onların önünden geçip, neredeyse tüm gece boyu üstüne oturup şov yaptığı tabureye gitti yine. Ve öyle bir oturdu ki, Diop'un ağzından inlemeyle karışık bir hırıltı çıkmasına neden oldu. Yine bir ayağının parmakları taburenin ayak dayama yerindeydi. Öbür ayağı ise aşağı sarkıyordu. Dizlerinin arasındaki açıklık, en az otuz santim kadar vardı. Böyle oturunca, eteği beline kadar sıyrılmıştı ve amı, en ince ayrıntısına kadar meydandaydı şimdi.

Acaba, iki Nijeryalı'dan hangisi sikecekti önce karımı. Büyük bir merakla bakliyordum. Sonra Diop'un yerinden kalktığını gördüm. Dev gibi vücuduyla ayakta duruyordu şimdi. Entarisinin önünde, büyük bir çadır oluşmuştu. Bir kaç adımda karıma ulaştı. Bir elini doğrudan, onun aralık bacaklarının arasına uzattı. Kapkara ve kocaman eli, karımın dizinin iç tarafını tuttu. İşte başlamıştı seyretmek için büyük istek duyduğum sikiş.

Zencinin elinin teması, karımın vücudunun sarsılmasına neden olmuştu. Ama asıl tepkisi dizlerini daha da aralamak, kendini Nijeryalı'nın önünde tümüyle açmak oldu. Gözgözeydiler Diop'la. Sonra zenci eğildi ve yüzünü karımınkine yaklaştırdı. İkisinin de ağızları açıldı. Öpüşmeye başladılar. Zencinin, eli hızla yukarı çıkıyordu. Karımın elektrik çarpmış gibi titremesinden, sonunda o kapkara uzun parmakların amına ulaştığını anladım.

Gördüklerim başımı döndürmüştü. Bir gece önceden beri içimde kabarmakta olan bir yasak istekti, karımın bu iki Nijeryalı zenci tarafından sikilmesi. İşte şimdi de gerçekleşmek üzereydi. Sikim, tüm yaşamım boyu setleşmediği kadar sertleşmiş, kelimenin tam anlamıyla kazık gibi olmuştu. Titreyen parmaklarımla pantolonumun önünü çözüp, sikimi dışarı çıkardım.

Bu arada Geile'yi unutmuş olduğumu, ancak onun da karımın yanına sokulduğunu gördüğümde farkettim. Onun da entarisinin önünde, akıl almaz büyüklükte bir kabarıklık oluşmuştu. Bir elini uzatıp karımın alabildiğine açık bacaklarının iç taraflarını okşamaya başladığını gördüğümde, birden gerçek kafama dank etti. Tanrım, benim sandığım gibi birer birer değil, ikisi birden sikeceklerdi karımı. O kadar çok heyecanlanmıştım ki,


Diop, arkadaşının geldiğini görünce, elini çekti karımın amından. Onun yerine, bir memesini avuçladı ve mıncıklamaya başladı. Geile de taburenin önünde eğildi ve elinin yerini, bir anda dudakları aldı. Simsiyah başı, karımın bembeyaz bacaklarının arasına girmiş, kasıklarına gömülmüştü. Gerçi göremiyordum ama, herifin kalın ve kara dudaklarının, karımın amının şişmiş ve açılmış dudaklarına yapıştığına emindim. İp kopmuştu artık. Bundan sonra olacakları kimse engelleyemezdi. Bulunduğum yerden ortaya çıkıp, onları vazgeçirmeye çalışsam bile, bunu başaramazdım. Doğruyu söylemek gerekirse, böyle bir niyetim de asla yoktu. Aksine, büyük bir heyecanla, olacakları bekliyordum.

Karım, iki kolunu da Diop'un boynuna dolamış, kendini tümüyle bırakmıştı. Kelimenin gerçek anlamıyla sevişiyorlardı. Sonra Diop biraz doğruldu. Şimdi ağızları birbirinden kopmuştu. Ellerini uzatıp, karımın giysisinin askılarını düşürdü zenci. Bir süredir okşamakta olduğu o güzelim memeler, şimdi çıplak kalmıştı. Gözleri kapalı başını arkaya attı karım. Ağzından küçük bir inleme kaçırdı. Sonra o kapkara eller, birer pençe gibi kavradı memelerini. Birden bütün vücudunun sarsılmaya başladığını gördüm. 

Geile doğruldu. Bulunduğum yerden onu yandan görüyordum. Üstündeki entarinin önü, akıl almaz bir biçimde çadırlaşmıştı. Sonra iki eliyle entarisinin eteklerini tuttu ve başından sıyırıp çıkardı. Tanrım, içine hiç bir şey giymemişti zenci. Ayaklarındaki sandaletler dışında, çırılçıplaktı şimdi. Tüm vücudu, sırım gibi adeleliydi. Teninin siyahlığı, ona daha da müthiş bir görüntü veriyordu sanki. Ama aslında, bunların hiç birinin önemi yoktu. Çünkü Nijeryalı'nın asıl göz alan, asıl şaşırtan özelliği, inanılmaz büyüklükteki yarrağı idi. En az yirmibeş santim uzunluğunda ve inanılmayacak kadar kalın bir şeydi bu. Sünnetliydi ve başı, kapkara bir mantar gibi kocamandı. Bir asi gibi baş kaldırmış, bir çelik yay gibi yukarı kıvrık duruyordu.

Manzarayı karım da görmüştü bu arada. Gözlerinin parladığını, yüzünde bir maske gibi duran sikilme isteğinin daha da arttığını farkediyordum. Acele hareketlerle tabureden indi ve Geile'nin önünde çömeldi. Sağ elini uzatıp o kapkara, koskocaman zenci yarrağını, dibinden tutmuştu. Sonra başı öne uzandı, ağzı açıldı ve dudakları, Nijeryalı'nın kapkara yarrağı o koskocaman başı üstüne kapandılar bir anda. Gözlerini kapayıp, ağzındaki yarrağıemmeye başladı karım.
Sikim öyle bir hale gelmişti ki, neredeyse pantolonumu yırtacaktı. Çaresiz fermuarımı indirip dışarı çıkardım. Ama elimi değmeye korkuyordum. Her an boşalabilirdim. Gözlerimi yeniden içeriye çevirdim.

Geile, iki eliyle karımı omuzlarından yakalamış, yarrağını ağzına sokup çıkarıyordu. Tanrım, ağzından sikiyordu karımı. Öylesine büyüktü ki siki, kalçaları her seferinde hırsla ileri gelmesine rağmen, yarısı bile girmiyordu karımın ağzına. Müthiş bir manzaraydı gözlerimin önündeki. Karımın beyazlığı ile Geile'nin siyahlığı arasındaki kontrast, inanılmaz derecede tahrik ediciydi. Ama bundan da tahrik edici olan, karımın yüzündeki ifadeyi seyretmekti. Onun kendinden geçmiş olduğunu görebiliyordum.

Sonra gözlerim, Diop'a takıldı. Bu arada o da entarisini çıkarmış ve tıpkı Geile gibi, ayaklarındaki sandaletler dışında çırıl çıplak kalmıştı. O da, arkadaşı gibi, kaslı ve kapkara bir vücuda sahipti. Onun da siki kocamandı. Hatta Geile'ninkinden bile daha kocaman. Gelip arkadaşının yanında durdu.
Karım gözlerini açtı o anda ve onu bekleyen ikinci yarrağıda gördü böylece. Gözlerinin bir kez daha parladığını farkettim. Elini uzatıp, Diop'un yarrağını tuttu sonra da. Parmakları, o akıl almaz büyüklükteki kapkara, kocaman sikin çevresine dolanmıştı. Başını Geile'nin sikinden uzaklaştırıp Diop'unkine yöneldi. Dudakları bu sefer, başka bir Nijeryalı yarrağının  üstüne kapandılar.

Artık sırayla, değiştire değiştire emiyordu zenci siklerini. Kelimenin tam anlamıyla uçtuğunu görebiliyordum. Ben de ondan farklı bir durumda değildim bu arada. Karım, gözlerimin önünde, birbirinden büyük, kapkara yarrakları emiyordu ve bunu, inanılmaz derecede tahrik edici buluyordum. Tüm yaşamım boyunca tahrik olmadığım kadar tahrik olmuştum. Bir taraftan da, Nijeryalı'ların ne kadar dayanabileceklerini merak etmeye başlamıştım. İki günden beri tahrik ediyordu karım onları. Bu süre içinde yarraklarını durmadan kaldırmıştı. Eğer onlardan birinin yerinde ben olsaydım, şimdiye kadar çoktan boşalmış  olurdum. Karımın ağzının ne kadar becerikli olduğunu çok iyi biliyordum.

Ama fazla beklememe gerek kalmadı. Birden Geile'nin homurdandığını duydum. Siki, neredeyse yarıya kadar karımın ağzındaydı. Sonra kalçaları titremeye başladı. Boşalıyordu. Döllerini, karımın ağzına fışkırtıyordu zenci. O koskocaman, kapkara sikinden fışkıran zenci spermlerionun ağzına dolduruyordu. Karımın vücudu da sarsılmaya başlamıştı. . Ama buna rağmen emmeyi bırakmıyordu. Yanakları içeri çökmüş, ağzındaki zenci sikini hırsla emiyor, içini boşaltıyordu.

Geri çekildiğinde, dudaklarının döllerle ıslanmış olduğunu farkederek, büsbütün heyecanlandım. Ama Diop, bu akıl almaz güzellikteki manzarayı fazla seyretmeme izin vermedi. Karımın boşalan ağzına, kendi sikini soktu bir anda. Kalçaları ileri geri hareketlendiler. Sikini, büyük bir hırsla o güzelim ağza sokup çıkarmaya başladı. Sonra tüm vücudunun kasıldığını gördüm. Şimdi de o boşalıyordu. Fışkırtıyordu spermlerini, karımın hırsla emen ağzına. Kendimi daha fazla tutamadım. Elimi değmeye kortuğum sikim, birden canlandı sanki. Boşalmaya başladım. Spermlerim, mutfağın duvarına çarpıyordu. Gözlerim karardı.

Tekrar içeri bakabildiğimde, daha da müthiş bir manzarayla karşılaştım. Karım, elleriyle dizlerinin üstünde duruyordu. Diop da, onun önünde diz çökmüş ve kocaman yarrağını tekrar ağzına sokmuştu. Geile ise karımın arkasına geçmişti. Kapkara elleriyle onun kalçalarını kavrayıp birbirinden ayırmış ve başını, o müthiş baştan çıkartıcı yuvarlakların arasına gömmüştü. Doğrusu, şu anda onun yerinde olmak isterdim. Ağzının altındaki hazinelerin ne kadar güzel, ne kadar çıldırtıcı olduğunu, benden iyi bilen kimse olamazdı bu dünyada. O, bir resim kadar güzel küçük amın dudakları şişip açılmış olmalıydı şimdi.  Geile'nin dilinin oralarda dolaştığını düşünmek bile, çıldırtıcı bir düşünceydi. Burnu da, karımın kalçalarının arasındaydı zencinin. Orada da, başka bir güzellik yatıyordu. Pembe, küçük ve inanılmayacak kadar duyarlı göt deliği.

Nijeryalı'nın karımı yalarken çıkardığı şapırtımlı sesleri duyabiliyor ve bundan son derece tahrik oluyordum. Karım ise zevkten mahvolmuş gibiydi. Giysisi şimdi belinde toplanmış, adeta bir kuşağa dönüşmüştü. Vücudu kıvrılıp bükülüyor, beli aşağı çöküyor, kalçaları iyice yükseliyordu. Ağzında da Diop'un kocaman, kapkara yarrağı vardı. Seyretmekte olduğum şey, itiraf etmeliyim ki, beklediğimden de müthişti.

Sonra Geile'nin başını karımın kalçaları arasından çekip doğrulduğunu gördüm. Şimdi onun arkasında, dizlerinin üstünde duruyordu. Siki, ilk gördüğüm andaki büyüklük ve sertliğindeydi yine. İyice sokuldu karıma. Elini getirip sikini biraz aşağı eğdi ve önündeki muhteşem yuvarlakların arasına soktu. Karımın tüm vücudunun titrediğini gördüm. Nijeryalı'nın o kocaman sikinin başı, amının dudaklarına değmiş olmalıydı. Bütün gün aklımı kurcalayan, delicesine istediğim şey gerçekleşiyordu artık. Kocaman sikli bir zenci, karımı sikmek üzereydi.

Geile, simsiyah elleriyle karımı belinden tutmuştu şimdi. Sonra kalçaları hareketlendiler. Küçük küçük hareketlerle, sikini, önünde açılmış bekleyen o güzelim ama bastırıyordu. Yine alabildiğine tahrik olmuştum. Sikim zonkluyordu. Karımın amına girmeye çalışan bu kapkara zenci siki öylesine büyüktü ki, o küçük deliğe sığabileceğini sanmıyordum. Ama yanıldığım kesindi. Çünkü Geile'nin kalçalarının her ileri hareketinde, sikinin bir bölümün daha giriyordu karımın içine. Sonunda Nijeryalı'nın karnı, karımın kıçının o baştan çıkartıcı yuvarlaklarına değmeye başladı. Tanrım, hepsini sokmuşu zenci. O kapkara, koskocaman sikinin tamamını, karımın küçük amına geçirmişti.

Sonra sikmeye başladı.

Kapkara elleriyle karımın incecik belini kavramıştı Nijeryalı. Bir taraftan kalçalarını ileri geri hareket ettirerek sikini sokup çıkarıyor, öbür taraftan da, güçlü elleriyle onun tüm vücudunu ileri geri oynatarak, hareketlerinin boyunu büyütüyordu. Müthiş bir manzara vardı gözlerimin önünde. Karım dizleriyle ellerinin üstünde durmayı sürdürüyordu. Başını biraz kaldırmış, dudaklarını, Diop'un o akıl almaz büyüklükteki kapkara yarrağının üstüne kapamıştı. Bir taraftan zenci, kapkara sikini onun ağzına sokup çıkarırken, bir taraftan da Geile, her dibine kadar geçirişinde karımın tüm vücudunu ileri itiyor ve arkadaşının sikinin de karımın ağzına daha çok girmesine neden olarak, ortaya, seyrine doyum olmayacak bir gösteri çıkarıyordu.
İnanılmaz derecede tahrik olmuş, gözlerimi ayıramadan seyrediyordum olup bitenleri. Karım sikilmek istemişti. Ben de onun sikilmesini ve bunu seyretmeyi istemiştim. Ama galiba ikimiz de, bu kadarını beklememiştik. İki simsiyah, dev gibi zenci, aynı anda sikiyorlardı işte karımı. Biri amından, öbürü ağzından. Onu ortalarına almışlar, biri sikini amına, öbürü de ağzına sokup çıkarıyordu. Koskocaman, kapkara zenci sikleri, aynı anda hem amına, hem ağzına girip çıkıyordu. Seyretmeye doyamıyordum. Bir taraftan da, karımın ne kadar büyük bir zevk almakta olduğunu görerek, büsbütün tahrik oluyordum. Kelimenin tam anlamıyla uçmuştu karım. Dün akşamdan beri tahrik oluyordu ve sonunda istediğini elde etmişti. Sikiliyordu.

Tanrım, hem de ne biçim sikiliyordu.

İki koskocaman, kapkara zenci siki, karımın vücuduna piston gibi girip çıkıyordu. Nijeryalı'lar, onu ortalarına almışlar, iki tarafından sikiyorlardı. Birden fazla müthiş şey, aynı anda gerçekleşiyordu. Karımın vücudunun beyazlığı ile zencilerin tenlerinin simsiyah rengi öylesine tahrik edici bir kontrast yaratıyordu ki, tek başına bu bile müthişti. Heriflerin siklerinin boyutları da müthişti. Ama en müthişi, karımı kullanış biçimleriydi. Durumu tanımlayabilecek başka bir kelime bulamıyordum doğrusu. Karımı kullanıyordu Nijeryalı'lar.
Bir taraftan da gözlerimi karımın dalga dalga bükülüp kıvranan vücudundan alamıyordum. İnanılmaz oranda zevk aldığı açıktı. Eğer ağzı da sikle dolu olmasa, zevk çığlıkları atacağı kesindi. Gözleri açıktı gerçi ama, iyice kaymıştılar. Amına girip çıkmakta olan kara sikin onu uçurduğunu görebiliyordum.. Diop, kelimenin gerçek anlamıyla ağzından sikiyordu onu. Seyretmeye doyamıyordum. Sikim, tekrar çatlayacak hale gelmişti. Vücudunun sarsılmalarından, karımın boşaldığını anlayarak, daha da heyecanlandım. Sonra bir daha 

Peşinden de bir daha.

Sonra Diop'un ağzından bir nara çıktığını duydum. Kıçının yanakları titriyordu. Tanrım, döllerini karımın ağzına fışkırtıyordu zenci. Spermlerini, ikinci kez kadınımın midesine akıtıyordu. Neredeyse aynı anda Geile'de homurdanmaya başladı. O da boşalıyordu. Zenci tohumları, karımın amının en dibinde fışkırıyordu. Dizlerim titremeye başlamıştı. Düşmemek için duvara tutundum. Gözlerim, karımın, iki zencinin arasında dalga dalga sarsılan vücudunun hareketlerine kilitlenmişti. boşalmıştım.

Kendimi alabildiğine yorgun hissediyordum. İçerdekilerin de, benden pek farkı yoktu galiba. Karım halının üstünde yatıyordu. Geile ve Diop da, yorgun yorgun oturuyorlardı. Sessizce yürüyüp, merdivenlerden tekrar üst kata çıktım. Yatak odasına gidip soyundum. Artık çırıl çıplaktım ve kendimi böyle daha rahat hissediyordum. Sikim, iki kez boşalmış  olmama rağmen hala inmemişti. Tuvalete girip, biraz da zorlukla işedim. Sonra da yine sessizce aşağı mutfağa indim tekrar. Salona baktığım anda gözüme çarpan manzara, sikimi tekrar zonklamaya başlattı. Diop, karımı altına almış sikiyordu.

- "Ohhh sik beni..." diye inledi karım İngilizce, "Sik beni hadi... Ohhhh sik..."

Zenci, o akıl almaz güzellikteki bacaklarını kollarıyla destekleyip, göğsüne bastırmış, onu neredeyse ikiye katlamıştı. Kocaman, kapkara siki, karımın alabildiğine açılmış amına, bir piston gibi girip çıkıyordu. Müthiş bir manzaraydı yine. Kanımın tekrar tutuştuğunu hissediyordum. Diop'un vücudundaki tüm kaslar gerilmiş, şişmişti. Hırsla sikiyordu karımı. Sanki, iki geceden beri durmadan tahrik etmiş olduğu için cezalandırıyordu onu. Karımsa, kelimenin tam anlamıyla zevkten mestolmuş bir haldeydi. O koskocaman, kapkara zenci siki amına girip çıktıkça, tüm vücudunu dalga dalga kıvranıyordu.

Yine büyülenmiş gibi seyrediyordum. Geile de, onların biraz ötesinde yere oturmuş, tıpkı benim gibi seyrediyordu. Siki tekrar kalkmış, kocaman olmuştu. Sonra doğrulup dizlerinin üstünde yürüyerek, karımın başına doğru sokuldu ve sikini, onun zevkten çarpılmış yüzüne sürmeye başladı. Şimdi daha da müthiş bir manzara çıkmıştı ortaya. Karımın dilini uzatıp, biraz önce amına girip çıkan, tohumlarını rahminin ağzına boşaltan o kapkara zenci sikini yalamaya başladığını gördüm. Bu, Geile'nin heveslenmesine neden oldu yalnızca. Bir eliyle sikini tutup, kocaman bir mantara benzeyen başını, karımın dudaklarına sürmeye başladı bu sefer de.

İki Nijeryalı, tekrar karımın başına çökmüşlerdi işte. Biri onu inanılmaz bir hırsla sikiyor, diğeri de, sikini ağzına sokmaya çalışıyordu. Ama karım kendini, amına girip çıkmakta olan zenci sikinin verdiği zevke öylesine kaptırmıştı ki, ağzına girmeye çalışanla fazla ilgilenemiyordu. Elini uzatıp Geile'nin sikini tuttu ve sıvazlamaya başladı.

"Sik beni..." diye inledi sonra da, "Ohhhh sik beni... Ohhhhh..."

Yine İngilizce konuşuyordu. Sonra birden tüm vücudunun kasıldığını gördüm. Yine boşalıyordu. Daha fazla tutamamıştı kendini. Geile de onun bu durumunu farketmişti tabii. Diop'a birşeyler söyleyip geri çekildi ve yine yere oturup seyretmeye başladı. Bir taraftan da, artık kazık gibi olmuş sikini sıvazlıyordu.

Her geçirişinde, sanki karımı yere çiviliyordu Diop. Hareketleri, daha da hızlanmıştı artık. Bu da, karımın peşpeşe boşalmasına neden oluyordu yalnızca. Vücudunun kasılmaları, artık hiç bitmiyordu. sanki ardarda boşalıyordu kadınım. Ağzından zevk çığlıkları kaçırmaya başlamıştı. Birden Diop'un narası karıştı onun çığlıklarına. Köküne kadar geçirmişti sikini karımın amına. Tohumlarını, kadınımın amının en dibine fışkırtıyordu Nijeryalı.

Bir süre öylece kaldılar. Sonra Diop yavaşça çıkardı sikini karımın amından. O kapkara, koskocaman zenci siki, şimdi üstüne bulaşan sıvılarla pırıl pırıl parlıyordu. Yere oturdu. Neredeyse aynı anda da, Geile'nin tekrar ayaklandığını gördüm. Karımın yanına sokulup, iri ve kapkara elleriyle onu kalçalarından tutup, yan çevirdi halının üstünde. Yorgun bir kediye benziyordu karım. Yalnızca mırıldandığını duydum. Geile, onun üstteki bacağını dizinden büküh, karnına bastırmıştı. Sonra parmaklarını önünde apaçık durmakta olan o güzelim ama götürüp oynumayu başladı. Vıcık vıcık olmalıydı kadınımın amı. İki Nijeryalı da döllerini fışkırtmışlardı içine. Geile'nin uzun orta parmağı, kayboldu. Sonra çıkarıp biraz geriye götürdü ve karımın götüyle oynamaya başladı. Tanrım, sikilme sırası, karımın küçük götüne gelmişti işte. Kocaman, kapkara bir zenci sikinin o küçücük deliğe gireceğini düşünmek bile, inanılmayacak kadar tahrik edici geliyordu bana.

Karım da, Geile'nin parmağının ilk temasıyla birlikte çıldıracak gibi olmuştu. Onun götünden sikilmeyi ne kadar sevdiğini, o küçük deliğinin ne kadar büyük bir zevk merkezi olduğunu, benim kadar iyi bilen kimse olamazdı bu dünyada. Üstelik, dün gece bana, "kendini götünden de siktirmek istediğini" açıkça belli etmişti.

Geile de durumu anlamıştı tabii. Sikini dibinden tutup karıma sokuldu. Tanrım, bu kadar büyük bir şey, nasıl girecekti o küçücük deliğe. Ama ne Geile'nin, ne de karımın buna aldırdığı bile yoktu. Nijeryalı, sikinin başını götüne dayadığında, karımın tüm vücudunu yeniden sarsılmaya başladı. Zenci daha sokmadan getiriyordu boşalıyor gibiydi.. Bundan daha açık bir davet olamazdı. Geile bastırmaya başladı. O koskocaman, kapkara Nijeryalı siki, yavaş yavaş giriyordu karımın götüne.

"Iıımmmnnnhhh..." diye inledi kadınım, "Ohhhhhhhh..."

Tüm gücümü kullanarak, kendime hakim olmaya çalışıyordum. Karım, gözlerimin önünde götünden sikilirken, bu çok zordu ama, elimden geleni yapıyordum. Gözlerim, karımın götüne girmekte olan simsiyah sike kilitlenmişti sanki. Yarısından çoğunu sokmuştu zenci.

"Ohhhh götüme sokuyor..." dedi birden karım,Kocaman sikini götüme sokuyor...

Bu sefer Türkçe konuşuyordu ve hitap ettiği bendim. Nijeryalılar, elbette ki onun söylediklerini anlamıyorlardı. Ama ben anlıyordum ve kadınımın ağzından çıkan her söz, sanki beynime işliyor, küçük patlamalara neden oluyordu. Bu arada Geile, yavaş yavaş pompalamaya, sikini karımın götüne sokup çıkarmaya başlamıştı bile. Her sokuşunda, o kocaman siki daha çok giriyordu. Sonunda, dibine kadar geçirdi.

Karımın vücudunu yine sarsılmaya başlamıştı. KıvranıyorduAma Geile buna aldırmıyordu bile. Sokup çıkarmayı, o güzelim götü sikmeyi sürdürüyordu. Bunu nasıl başardığına şaşırıyordum. Sikiyor, sikiyor, sikiyordu. Sonra halının üstüne yan yatıp, karımın arkasına geçti. Şimdi, adeta gaddarcasına sikiyordu. O koskocaman, kapkara sikinin, karımın götüne bir piston gibi girip çıktığını, tüm ayrıntılarıyla görebiliyordum. Müthiş tahrik edici bir manzaraydı bu. O küçücük göt deliği, içindeki zenci sikini sımsıkı sarmıştı. Kısa bir süre önce, iki zencinin de peşpeşe siktiği amı ise, susamış bir açılmıştı. her bir darbe ile içinden sızan döller, baş döndürücü bir manzara çıkarıyordu ortaya.

Diop'un siki de, yeniden kalkmıştı bu arada. Tıpkı benim gibi, o da gözlerini bu akıl almaz güzellikteki manzaraya dikmiş, hiç bir ayrıntıyı kaçırmadan seyrediyor ve bir taraftan da sikini sıvazlıyordu. Geile'nin hareketleri müthiş hızlanmıştı artık. Sikini karımın götüne sokuyor, çıkarıyor, sokuyordu.

Birden Diop'un ona, anlamadığım bir şeyler söylediğini duydum. Geile, karıma sımsıkı sarılıp, sırtüstü yuvarlandı. Şimdi onun üstündeydi karım. Bacakları, zencinin iki tarafındaydı. İki elini halıya dayamış ve vücudunun üst kısmını geriye vermişti. Manzara yine müthişti. O koskocaman, kapkara sik, dibine kadar girmişti götüne. Amı, daha da açılmıştı şimdi. Sonra Diop'un ayaklanıp, onlara sokulduğunu görerek iyice heyecanlandım. Karım, zevkten kısılmış gözlerle yaklaşan Nijeryalı'ya bakıyordu. O da, ben de, ne olacağını anlamıştık artık. Diop sikini, karımın amına sokacaktı. Öbür zencinin siki, dibine kadar götüne girmişken, o da amına sokacaktı. Tanrım, kulaklarım uğulduyordu. Heyecanımı tanımlayacak kelime bile bulamıyordum. Karımın, şimdiye kadar öyle bir şey yaşamadığını biliyordum. Ben de öyle.

Yapılabildiğini bildiğimiz, ama asla yaşamadığımız bir şeyi yaşamak üzereydik ikimiz de.
Diop dizlerinin üstünde iyice sokulmuştu şimdi karıma. Geile'nin bacakları, onunkilerin arasında kalmıştı. Artık karımın yüzünü göremiyordum. Zencinin simsiyah ve kaslı sırtı, görüşümü kapamıştı. Sonra iki eliyle karımın bacaklarını yakalayıp kaldırdı Diop. Kapkara sikinin, kadınımın vıcık vıcık amına değmeye başladığını gördüm. Tek bir hamlede, dibine kadar zoktu Nijeryalı. O kocaman sikini, köküne kadar geçirdi bir anda. Şimdi iki sik birden vardı karımın içinde. İki tane, koskocaman, kapkara zenci siki. Biri amında, öbürü götünde.

"Ahhhhhh çok güzellll..." diye inlediğini duydum kadınımın, Müthiş bir zevk sevgilim... "

Yine Türkçe konuşuyordu. Yine benim için çıkıyordu bu sözler ağzından. Kulaklarımdan başlayan bir ateş beynime yayılıyordu sanki. Ve bu ateş orada, gözlerimden gelen başka bir ateşle buluşup, dev bir orman yangınına dönüşüyordu. Manzara, tek kelimeyle müthişti. İki tane kocaman kapkara zenci, karımı aralarına sıkıştırmış sikiyorlardı. Biri amından, öbürü götünden. Koskocaman, kapkara zenci sikleri, amına ve götüne, birer piston gibi girip çıkıyordu.

Üçü de, uçup gitmiş gibiydiler. İnanılmaz bir tempo ve hırsla sikişiyorlardı halının üstünde. Karımın, kelimenin tam anlamıyla mahvolmuş, kendini inanılmaz bir zevkin pencesine kaptırmış olduğunu görebiliyordum. Ağızından küçük çığlıklar çıkıyordu. Vücudu dalga dalgaydı. Hayal bile etmediği bir biçimde sikiliyordu. İçine girip çıkmakta olan Nijeryalı sikleriyle, delirmişti sanki.  Altındaki Geile'nin üstüne iyice uzanıp kendini bırakmış, bacaklarını havaya kaldırıp dizlerinden bükerek yukarıya çekmiş, amını Diop için olabildiğince açmıştı. Zenciler onu sikerken, siklerini amına ve götüne sokup çıkarırken, taşakları birbirine çarpıyordu. Her ikisi de homurdanıyordu.

Üstelik bu sefer ikisi de uzun süre dayanacak gibi görünüyordu. Vücutlarının hareketlerinden, onların da müthiş bir zevk almakta olduklarını görebiliyordum. İki günden beri onları sürekli tahrik eden, durmadan siklerini kaldıran bu güzel ve baştan çıkarıcı kadını aralarına sıkıştırmış sikiyor ve bundan büyük bir zevk alıyorlardı.

Sikim sanki patlayacak gibi olmuştu. Bu gece başladığından beri, her an biraz daha tahrik olduğumu farkediyordum. İnanılmaz şeyler yaşıyordum ve bundan asla şikayetçi değildim. Karımın şikayetçi olmasının söz konusu bile olamayacağını ise açıkça görebiliyordum. Bu arada Nijeryalı'ların mutluluğu ise tartışılmazdı tabii. Karım onları iki gün boyunca alabildiğine tahrik etmişti ve şimdi ikisi birden sikiyorlardı onu.

Karım, her geçen an biraz daha uçuyordu almakta olduğu zevkten. Vücudu dalga dalgaydı. Biri amına, öbürü götüne girip çıkmakta olan kapkara kocaman zenci sikleriyle büyülenmiş gibiydi. Ağzından, kimi zaman çığlık, kimi zaman inleme biçiminde çıkan sesler bile. tek başına insanın aklını başından almaya yetecek kadar tahrik edici ve şehvet doluydu.

Boşalacağımı hissediyordum. Bütün gücümle kendimi tutmaya çalışıyor, onlarla birlikte getirebilmek için beklemeye çalışıyordum. Sanki bir rüya aleminde gibiydim.

Zenciler, sikiyor, sikiyor, sikiyorlardı. Zaman geçtikçe de, daha hırsla sokup çıkarmaya başlamışlardı karıma. Üstelik şimdi müthiş bir de uyum sağlamışlardı aralarında. Diop o kocaman sikini karımın amına dibine kadar sokarken, Geile, en ucuna kadar götünden çıkarıyor, sonra o geçirirken, Diop çıkarıyordu. .

İki Nijeryalı birden, aynı anda fışkırtmaya başladılar karımın içine. Ağızlarından, hayvansı homurdanmalar çıkıyordu. Diop'un kıçının kapkara yanakları açılıp kapanıyor titriyordu. İkisi de, o kapkara, kocaman siklerini olduğu gibi sokmuşlardı karıma. Biri götünün en dibine, öbürü rahminin ağzına tohumlarını fışkırtıyordu. Karım ise az önce bana söylediği gibi delirmişti adeta. İnanılmaz çığlıklar atıyor ve çırpınıyordu iki kapkara vücudun arasında. Kendimi bıraktım ben de. Spermlerim, kalın sütunlar halinde fışkırmaya başladı. Gözlerim kararıyordu.
Tekrar içeriyi seyredebilecek kadar kendimi topladığımda, karım da Nijeryalı'lar da halının üstünde yatıyorlardı. Galiba her şey bitmişti. Beklemeye başladım. Bir süre sonra karım ayaklandı ve doğruca bara gidip, herkese rakı doldurdu bir kez daha. Sonra gelip yine yere, iki zencinin arasına oturdu. Bardaklarını tokuşturup kafalarına diktiler. Karım bardağını yere koydu ve elini uzatıp Geile'nin sikini okşamaya başladı.

Yeni bir heyecan dalgası vücudumu sarmaya başlamıştı bile. Demek ki, bitmemişti daha. En azından karım bitmesini istemiyordu. İnce ve uzun, bembeyaz parmakları, Geile'nin kapkara sikinin çevresine dolanmış, yukarı aşağı oynuyordu. Böyle inik haliyle bile, muhteşemdi zencinin siki. Bir süre sonra da yavaş yavaş büyümeye başladı. Bu karımın ona daha fazla ilgi göstermesine neden oldu tabii. Nijeryalı'nın kasıklarına doğru eğildiğini gördüm. Ağzını açtı ve dudakları elinin yerini aldılar. Şimdi giderek büyümekte olan simsiyah zenci sikini, yumuşak hareketlerle ağzına sokup çıkarmaya başlamıştı.

Başının her aşağı yukarı hareketinde, ağzına girip çıkmakta olan o kapkara sikin biraz daha büyüdüğünü görebiliyordum. İlk başlarda, Nijeryalı'nın kasıklarına kadar inebiliyordu karımın dudakları. Ama şimdi buna yapamaz hale gelmişti. Yeniden kocaman olmuştu zencinin siki. Diop ise elinde rakı bardağıyla sırtını koltuklardarn birine yaslamış, olup biteni seyrediyordu. Onun siki de kalkıyordu tekrar. Şimdi iyice emin olmuştum. Bu iki dev zenci, karımı bir daha sikeceklerdi. Kalbim, tekrar boğazımda atmaya başlamıştı.

Bu arada karım, Geile'yi göğsünden itip, halıya sırtüstü yatırmıştı bile. Sonra ata biner gibi, üstüne çıktı onun. Bir elini bacaklarının arasından getirmiş ve zencinin o inanılmaz büyüklükteki sikini sımsıkı tutmuştu. Kalçalarını biraz indirip, sikin kocaman başını amının dudaklarına dayadı. Sonra da oturuverdi üstüne. İçim titreyerek, Nijeryalı'nın kapkara sikinin karımın amının derinliklerinde kayboluşunu seyrettim. Manzara müthişti.

Karım, başını arkaya atmış, tüm vücudu titreyerek oturuyordu, içindeki zenci sikinin üstünde.  Sonra kalçaları yavaş yavaş hareketlendiler. Oturup kalkmaya başladı. Artık, Nijeryalı'nın o kapkara, koskocaman sikinin, amına girip çıktığını görebiliyordum. Bu o kadar tahrik ediciydi ki, kafayı yiyebilirdim o anda. Öte yandan karımın da tıpkı benim gibi kafayı yemek üzere olduğunu görebiliyordum. Müthiş zevk aldığı açıkça belliydi. Kalçalarının hareketleri giderek hızlanıyordu. Sonra ayaklarını yere basıp, ellerini Geile'nin göğsüne dayadı. Şimdi daha da hızla oturup kalkıyordu zencinin sikinin üstüne. O koskocaman sik, amından en ucuna kadar çıkıyor, sonra taşaklarına kadar giriyordu tekrar. Ama fazla sürdüremedi bunu. İnliyordu. Dizlerini yere dayayıp, göğsüne uzandı Nijeryalı'nın. Vücudu hala sarsılıyor, titriyordu. Sonra başını çevirip Diop'a baktı. Tabii ben de.

Öbür Nijeryalı'nın siki de, şimdi alabildiğine kalkmıştı. Bunu görmek beni heyecanlandırdı gerçi ama, asıl karım heyecanlanmıştı.

"Gel..." dedi İngilizce, "Gel n'olur... Hadi gel sikini götüme sok... "

Diop'un davetiyeye ihtiyacı yoktu tabii. Bir anda ayaklanıverdi. sonra da arkadan sokuldu karıma. Gözleri, önündeki bembeyaz, yusyuvarlak kalçalara kilitlenmişti sanki. Dizlerini büküp eğildi. Sikini dibinden tutup aşağı bastırmıştı. O inanılmaz büyüklükteki kapkara sikin başı götüne değdiğinde delirecek gibi oldu karım. Kalçaları havalandı. Şimdi Geile'nin sikini, en ucuna kadar çıkarmıştı amından. Tüm benliğiyle, götüne girecek ikinci yarrağı beklediğini anlayabiliyordum.

Fazla beklemesi gerekmedi. Diop bastırmaya başladı. Yarrak, hiç zorlanmadan, yağ gibi kayıyordu karımın küçük götüne. Taşaklarına kadar sokmadan da durmadı Nijeryalı. Bunu yaparken karımın kalçalarını aşağı bastırmış ve Geile'nin sikinin de, dibine kadar amına girmesine neden olmuştu.

Karım konuşamıyordu bile. Yalnızca inliyordu. Tüm vücudu sasılmaya başlamıştı yine.  Aynı anda da, zenciler onu sikmeye başladılar. Biri alttan, biri üstten pompalıyordu yine. O koskocaman, kapkara zenci siklerinden biri amına, biri götüne girip çıkıyordu karımın. Seyrine doyum olmayacak bir manzaraydı bu. Kelimenin tam anlamıyla sikiliyordu karım.


Üçünün de hareketleri, giderek hızlanıyordu. Özellikle Diop, kedini iyice kaptırmıştı. Sikini karımın küçücük götüne öylesine büyük bir hırsla sokup çıkarıyordu ki, her geçirişinde hem onu, hem de en alttaki Geile'yi, yere yapıştırıyordu sanki. Ama Geile'de, hiç yılmadan aşağıdan bastırıyor ve o koskocaman sikini, karımın amına, akıl almaz bir hırsla sokup çıkarıyordu. Bunların doğal sonucu ise karımın, tıpkı söylediği gibi zevkten delirmesiydi. İki simsiyah, sırım gibi Nijeryalı'nın arasına sıkaşan belbeyaz ve başdöndürücü vücudunu, dalga dalga sarsılıyor, titriyor, çırpınıyordu.

Çığlık çığlığaydı.

Zenciler, inanılmayacak kadar uzun siktiler bu sefer karımı. Gerçi zaman kavramını yitirmiştim ama, en az yarım saat sürmüş olmalıydı bu müthiş sikiş. Üçü de ter içinde almışlardı. Nijeryalı'ların vücutları, pırıl pırıl parlıyordu. Karımın amından sürekli akan kaygan am suları da, alttaki Geile'nin taşaklarını sırıl sıklam ıslatmıştı. Siki girip çıkarken, şakırtılı sesler çıkarıyordu artık. Sanki her geçen an, biraz daha müthişleşiyordu her şey. İki kapkara zenci, kocaman sikleriyle, karımı sikiyor, sikiyor, sikiyorlardı.

Sonra, yine müthiş bir zamanlamayla, ikisi de boşalmya başladı. Koskocaman, kapkara bir zenci siki karımın amında, biri de küçücük götünde fışkırıyordu yine. Bu, karımın ağzından şimdiye kadarkilerin hepsinden daha yüksek bir çığlık çıkmasına neden oldu. Tüm vücudu önce kasıldı. Sonra da birden boşaldı. Njeryalı'ların arasında, bir torba gibi yığılıp kaldı. Ama onlar, bir süre daha siktiler karımı. O kocaman sikleri, içleri tümüyle boşalana kadar, karımın amıyla götüne girip çıkmayı sürdürdü. Sonunda, herkes hareketsiz kaldı.

Yaklaşık bir yarım saat boyunca, herkes hareketsiz kaldı. Ben de kımıldayamıyordum yerimden. Bir ara kolumdaki saate baktım. İkiyi geçiyordu. Nijeryalı'lar, sabah ülkelerine döneceklerdi. Bir süre sonra ikisi de ayaklandılar. Entarilerini giyip hazırlanmaları çok kısa sürdü. Sonra karım telefon edip, taksi çağırdı onlara.

"Müthiş bir kadınsın..." dedi Geile, 

"Keşke yarın gitmiyor olsaydık... Henüz doyamadım sana..."

"Ama önümüzdeki ay yine geleceğiz..." diye ekledi Diop, 

"Hem de bu defa üç kişi olacağız..."

Taksi gelmişti. Hep birlikte kapının önüne kadar gittiler. Orada, karımı aralarına sıkıştırıp uzun uzun öptüler ikisi de. Sonra da, çıkıp gittiler. Mutfaktan fırlayıp, bir anda karımın yanına gittim. Bir süre öyle karşılıklı durup, birbirimize baktık. Yüzünde müthiş yorgun ve müthiş tahrik edici bir ifade vardı.

"Sevgilim..." dedi.

Sesimi çıkarmadan elinden tuttum ve salona, az önce iki dev zenci tarafından sikildiği yere götürdüm onu. Yüzyüze durduk. memelerinde, oynunda ve hatta yüzünde kurumuş döller vardı. Sikim yine patlama noktasına gelmişti onu seyrederken. Elimi uzatıp, yanağını okşadım.

"Hoşuna gitti mi bebeğim..?" dedim.

"Çok güzeldi... Çok hoşuma gitti... Ya sen..? Senin de hoşuna gitti mi, beni sikilirken seyretmek..?"

"Çok..." dedim, "Hem de çok..."

"İki yarrağı birden yemek, aynı anda hem amımdan, hem de götümden sikilmek çok müthişti sevgilim... Şimdiye kadar hiç bu kadar büyük zevk almamıştım... çok güzeldi..."

Elimi uzatıp bacaklarının arasına soktum. Kasıkları vıcık vıcık döl içindeydi. Götünün normalde küçücük olan deliği, açılıp genişlemişti. Elinden çekip yere oturdum. İki Nijeryalı'nın, biraz önce, zevkten inlete inlete, bağırta bağırta, zevk çığlıkları attırarak siktikleri yerde, şimdi de ben sikecektim karımı.


http://juicywetpeach.blogspot.com.tr/

Dakar Senegal Maceramız

Karım, beni elindeki büyük ve keskin bıçakla kocaman bir ağaç kökünü yontmakta olan yaşlı zencinin başında bırakıp, içinde yüzlerce hediyelik ıvır zıvırın satıldığı yerli kulübelerinden birine doğru yürüdüğünde, çevredeki herkes gibi, ben de onu seyretmeye koyuldum elimde olmadan. Doğruyu söylemek gerekirse, hepimiz haklıydık. Gözlerimizin önündeki manzara, seyrine doyum olmayacak türdendi çünkü.

Yüksek topuklu, beyaz bilekten bantlı ayakkabısı, bembeyaz ve başdöndürücü güzellikteki bacaklarını, insana sanki hiç bitmeyecekmiş duygusu verecek kadar uzatmıştı. Tabii bunun bir nedeni de, üstündeki incecik beyaz pamuklu eteğin, akıl almayacak kadar kısa olmasıydı. Yumuşak kumaş, hafifçe aralarına girdiği yuvarlak kalçaların o güzelim bacaklarla birleştiği yerin yalnızca bir parmak altına kadar örtebiliyordu.

Gözlerimi biran ondan uzaklaştırıp, onu seyretmekte olan diğerlerine baktım. El sanatları pazarında, karımla benden başka beyaz yoktu. Çevrede ondan başka kadın da göremiyordum. Uzun lafın kısası, şimdi kulübeye doğru yürümekte olan karımı seyretmeye kendilerini kaptıranların hepsi zenci erkeklerdi. Her yaştan Senagalli zenci erkekler.

Karımın bu durumun farkında olduğu kesindi. Bu yürüyüşünden belliydi açıkça. Kalçaları, attığı her adımda, seksi bir şekilde çalkalanıyordu. Eteğinin altında külot olmadığını anlamak için, şöyle bir bakmak bile yetiyordu. Sıcaktan biraz da terlediği için, incecik kumaş, artık iyice girmişti kalçalarının arasına. Giysinin üst kısmı ise yine beyaz pamuklu ince askılı penye vardı. Ön kısmı kapalı olsada arkasında neredeyse tüm sırtını gösteren dekolte vardı. Attığı her adımda, kürek kemiklerinin arasından başlayıp belkemiği boyunca aşağıya kadar inen o baş döndürücü çukurluk da, kalçalarının sağa sola çalkalanmalarıyla birlikte hareket ediyordu.

Sonra gözüm, karımın hedefi olan kulübenin kapısına takıldı. İki zenci duruyordu orada. Neredeyse tüm Senegalliler gibi uzun boylu, sırım gibi vücutlu ve kuzguni siyah iki zenci. İkisinin de üstünde yerel giysileri, yani, uzun ve ana rengi beyaz, ama üzerinde rengarenk işlemeler olan entariler vardı. Yaşlarını tahmin edemiyordum ama, birinin diğerinden çok daha genç olduğunu anlayabiliyordum. İkisinin de gözleri karıma dikmişlerdi. Arkadan seyredenler göremiyordu gerçi ama, ben onların da gözlerinin önünde müthiş bir manzara olduğunu biliyordum. Sıcak olması ve karımın giymeyi sevmemesinden dolayı sütyen takmıyordu. Yumuşak ve incecik kumaşın altından, göğüs uçları  belli oluyordu.

Sonunda kulübeye ulaştı karım. Önce o girdi içeriye, peşinden de, kapının önünde dikilip onu gözleriyle didik didik eden iki zenci. Artık onları göremez olmuştum. Başımı çevirip, dikkatimi yeniden o kocaman ağaç kökünü elindeki keskin bıçakla yontarak, bir su aygırı yapmakta olan yaşlı zenciye verdim. Gerçekten de hünerli elleri vardı ihtiyarın. Bir hayli sert olduğu anlaşılan kökü yontarken zorlanıyor, ama her seferinde ne eksik ne de fazla kesmemeyi başarıyordu. Öyle ki, insan onu seyrederken, zamanın geçtiğini farkına varmıyordu neredeyse.

Karımın az önce girdiği kulübeden yana baktığımda, hiç bir hareket göremedim. Bulunduğum yerden içerisi de görünmüyordu zaten. Sonra çevredekilere baktım. Herkes kendi işiyle uğraşıyordu. karımın daha o kulübeden çıkmamış olduğunu anlatacak bundan daha iyi bir şey olamazdı. Eğer çıkmış olsaydı, çevredekilerin ilgisi, elbette ki, onun bulunduğu yere yönelik olacaktı. İster istemez meraklandım biraz. Bu kadar zamandır ne yapıyordu ki içerde. Yaşlı zenciye, "elindeki işi ne kadar zamanda bitirebileceğini" sordum. Yapımını izlediğim bu güzel sanat eserini satın almak istiyordum zira. Söylediği kadarıyla, daha bir saat beklemem gerekiyordu. Bunun üzerine, ben de karımın girdiği kulübeye doğru yürümeye başladım. Su aygırını, daha sonra gelip alabilirdim nasıl olsa.

Kulübenin içi, dışarıdaki parlak güneşle kamaşmış olan gözlerim için, neredeyse karanlıktı. Bu nedenle, olup bitenleri görebilmem biraz zaman aldı. İlk farkettiğim şey, kulübenin içindeki koku oldu. Marijuana'nın o tatlı ve bayıltıcı kokusu. Gözlerim biraz alıştığında ilk gördüğüm ise karımın yüzündeki o müthiş ifadeydi. Gözleri hafifçe kısılmıştı. Ağzı aralıktı. Yüzünün hatları, son derece tahrik olduğunu belli ediyordu. Sonra ayrıntıları da fark etmeye başladı gözlerim. Üstünde yığınla küçük, el yapımı ıvır zıvırın olduğu bir masanın önünde duruyordu karım. Zencilerden genç olanı hemen yanındaydı. Yaşlı olanı ise arkasında.

- "Çok güzel bir yere gelmişiz sevgilim..." dedi karım beni görünce.

- "Nasıl yani..?"

Yabancı dille konuştuğumuz için, zencilerin bizi anlamasına imkan yoktu. karım, elini kaldırıp sımsıkı tutmakta olduğu şeyi gösterdi bana. Siyah, abanoz ağacından yapılma kocaman bir sikti bu. Parmaklarını çevresine dolamıştı karım. Sanki gerçek bir siki tutuyormuş gibiydi.

- "Sevgilim, beni sikecekler bunlar..." dedi sonra da.

- "Nasıl yani..?" diye sordum yeniden.

- "Biraz daha geç gelmiş olsaydın, i görecektin sen de sevgilim..."

- "Burada mı..?"

- "Evet burada... Sen içeri girmeden önce, arkamdakinin eli bacaklarımın arasına girmişti bile... Neredeyse amıma değmek üzereydi biliyor musun..? Ama sen gelince ürktü biraz. Çekti elini üzerimden..."

Birden son derece heyecanlandığımı hissettim. Sikim kalkıp kazık gibi oluverdi yeniden. Karımın böyle bir yerde sikilmesi ihtimali çok baş döndürücüydü doğrusu. Zencilere baktım. Konuştuklarımızı anlamadıkları için, biraz şaşkındılar. İkisi de öylesine uzun boyluydular ki, karım onların yanında çocuk gibi kalıyordu. Ama asıl çarpıcı kontrastı, onların siyahlıklarıyla karımın beyazlığı yaratıyordu.

- "Galiba işi bozdum öyleyse..." dedim karıma, "İstersen ben gideyim yine..."

- "Hayır hayır sevgilim... Sikilirken seyretmeni istiyorum..."

- "Ama bende çekindiler sanırım..."

- "Biraz sonra anlarlar ürkmeye gerek olmadığını... Sakın gitme n'olur... Sikilirken seyret beni... O zaman çok daha fazla zevk alıyorum, biliyorsun..."

Elbette ki biliyordum bunu. Üstelik, benim tek istediğim de buydu. Onun sikildiğini seyretmek, mümkünse katılmak, ya da onu sonra sikmek. Bundan müthiş bir zevk alıyordum.

Bu arada karım zencilere, benden ürkmemeleri gerektiğini göstermek istercesine davranmaya başlamıştı bile. Öbür elini de getirmiş ve bir eliyle dibinden sımsıkı tuttuğu o kocaman tahta siki, tıpkı gerçek bir sikmiş gibi okşamaya başlamıştı. Bunu yaparken de, gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Ama ben, zaman zaman gözlerimi onunkilerden uzaklaştırıp, zencilerin ne yaptığını izlemeye gayret ediyordum. İkisi de, büyülenmiş gibi karımı seyrediyorlardı. Arkasında olan yaşlının durumunu göremiyordum ama, yan ıbaşında duran genç zencinin entarisinin önü, bir çadır gibi kabarmıştı. karım nereye baktığımı farkettiğinde, gözlerini benden ayırıp, zencinin önüne baktı.

- "Nasıl kaldırdım sikini görüyor musun..." diye fısıldadı sonra da, " Kocamanmış siki..."

Artık yalnızca oraya bakıyordu karım. Bu arada, bir elinde tuttuğu tahta siki, öbür eliyle sıvazlamayı da sürdürüyordu. Havada müthiş bir elektrik akımı oluşmuş gibiydi. En azından ben böyle hissediyordum. Birden, hala kulübenin kapısı önünde durmakta olduğumu farkettim. Sonra gözlerim, kenardaki beyaz perdeyi farketti. Kapının üstüne tutturulmuş bir perdeydi bu ve şimdi kenara toplanarak açılmıştı. Elimi uzatıp kapatıverdim perdeyi. Böylece, dış dünyadan biraz daha kopmuş oluyorduk. Aynı anda da, zencilerin iyice rahatladığını farkettim. Artık ikisi de benden ürkmemeleri gerektiğini ve karımı sikebileceklerini anlamış olmalıydılar.

Yaşlı zencinin yanındaki masanın üstünde küçük bir heykel duruyordu. İşaret edip onu istedim adamdan. Alıp bana uzattı. Ama bunu yaparken yerinden bile kımıldamamıştı. Hala karımın arkasındaydı yani. Üstelik aramızda bir de, karımın önünde durduğu ıvır zıvırla dolu büyük masa vardı. Ben de o da, kollarımızı iyice uzatmak zorunda kalmıştık. Bu arada zenci de, arkadan karıma yaslanmıştı tabii.

- "Aşkım..." diye fısıldadı karım, "Ne biçim bir siki var bu adamın... Sırtımı delecek neredeyse..."

Yüzünün hatları artık iyice gerilmişti karımın. Onu son derece iyi tanıdığım için, şu anda amınının dudaklarının alabildiğine şişip açılmış olduğunu, kaygan am sıvılarının tüm kasıklarını, hatta bacaklarını vıcık vıcık ıslak bir hale getirdiğini biliyordum. Sikilmek istiyordu. Benim önümde, bana seyrettirerek sikilmek istiyordu. Ve bunun gerçekleşmesine pek bir şey kalmamıştı. Gözleri yine yanında duran genç zencinin entarisinin önünde bir çadırı andıran kabarıklığa dikilmişti. Yaşlı zenciden aldığım heykelin üstündeki desenleri gösterdim karıma. Aramazındaki masa nedeniyle görebilmesi için masanın üstüne eğilmesi gerekiyordu. Bunu yapmak için de, iki eliyle birden tuttuğu tahta siki masanın ortasına dayayıp, ondan destek almıştı doğal olarak. Bu arada, özellikle arkasında durmakta olan zenci için öldürücü nitelikli bir şeyi de gerçekleştirmiş oluyordu. Böyle öne eğilince, kısacık eteği iyice sıyrılmış ve çıplak kalçaları, yarıya kadar meydana çıkmıştı.

Yine göz göze geldik karımla.  O arada gözüm onun arkasında durmakta olan zenciye. daha doğru onun yapmakta olduğu bir harekete takıldı. Eli hareketlenmiş ve karımın bacaklarının arasına doğru yönlenmişti. Yeniden karımın gözlerine bakmaya başladım. Birden tüm vücudu sarsıldı ve gözleri iyice kısıldı.

- "Ohhhhh..." diye inledi, "Amımı avuçladı sevgilim..."

Şimdi biraz daha eğilmişti masanın üstüne. Beli bükülmüş ve kalçaları sanki yukarı kalkmıştı. Böylece eteği de, neredeyse beline kadar sıyrılmıştı artık. Zencinin öbür elini de getirip karımın kalçasını mıncıklamaya başladığını gördüm. O uzun parmaklı, kocaman ve kapkara elin, karımın bembeyaz teni üstünde gezinmesi o kadar tahrik ediciydi ki, sikim çatlayacak gibi olmuştu. Sonra yine gözgöze geldik karımla.

Gerçekten de ip kopmuştu artık. Karımın arkasında hala ayakta duran ve şimdi bir eliyle onun kalçalarını okşarken öbür eliyle de amını avuçlamış olan zencinin gözleri, hemen önündeki şahane manzaraya kilitlenip kalmıştı. Genç zenci de, şimdi bir adım geri atmış ve arkadaşının yaptıklarını seyretmeye koyulmuştu. Entarisinin önündeki çadır gibi kabarıklık, şimdi daha da büyümüş gibiydi.

Sonra karımın arkasındaki zencinin yavaş hareketlerle çömelmeye başladığını farkettim. Şimdi gözleri karımın kıçıyla aynı hizaya gelmiş, yüzüyle avucunda mıncıklamakta olduğu o güzelim am arasında bir karışlık bir mesafe kalmıştı. Derin bir soluk aldı zenci. karımın amından gelen o başdöndürücü kokuyu içine çekiyordu.

Zencinin karımın amındaki elini de getirip iki kalçasını avuçladığını ve onları birbirinden ayırdığını gördüğümde, daha da müthiş şeylerin gelmekte olduğunu anladım. Sonra da adamın kapkara kalın dudaklı ağzının kocaman açılışını ve başının öne gelip karımın kalçalarının arasına gömülüşünü seyrettim.

Karımın tüm vücudu, elektrik çarpmış gibi titredi. Yine gözgöze geldik onunla.

Gözleri zevkten iyice kısılmış, neredeyse birer çizgi haline dönüşmüştü artık. Ağzından küçük inlemeler kaçıyordu sürekli olarak. Zenci gerçekten de yalamanın ötesinde bir şeyler yapıyor olmalıydı ona. O bembeyaz kalçaların arasına gömülmüş başı sürekli hareket halindeydi. Gözlerini kapamıştı. Homurtulu sesler çıkarıyor ve bu, karımın kasıklarından gelen ıslak, şapırtılı seslerle karışıyordu. Aslında zencinin bu kadar hırslı olmasına hak veriyordum. Şimdi kocaman ağzının kapandığı yerdeki hazineleri benden iyi kimse bilemezdi ki bu dünyada. Gerçeği söylemek gerekirse, karımınki kadar güzel bir amı bulmak, neredeyse olanaksızdı. Bir ağız kadar biçimliydi. İçine sik almak istediğinde, dudakları şişip yine bir ağız gibi açılıyor, derinliklerinden kopup gelen kaygan sıvılarla sulanıyor ve seyretmeye doyum olmaz bir manzara haline dönüşüyordu. Şimdi de öyle olmalıydı manzarası. Ama bununla da bitmiyordu iş. Onun biraz altında, daha doğrusu karım böyle öne eğilmiş olarak durduğuna göre biraz üstünde de, o inanılmaz güzellikteki göt deliği vardı. Normal halinde küçücük ve pembe bir noktaya benzeyen, ama dokunulduğunda, içine girecek siki alabilmek için neredeyse anında açılmaya başlayan, o başdöndürücü göt deliği.

Hala ayakta duran öteki zenci de, tıpkı benim gibi, sabitleşmiş bakışlarla izliyordu olup bitenleri. Bir taraftan da elini götürüp, artık kazık gibi kalkmış olan sikini, entarisinin üstünden sıvazlamaya başlamıştı. Artık karımın tüm söylediklerinin gerçekleşeceğinden ve bu iki dev gibi zencinin, onu benim önümde sikeceklerinden kuşkum kalmamış, duyduğum heyecan sanki yüz kere fazlalaşmıştı. Ayaktaki zencinin entarisi, altında saklanmakta olan sikin büyüklüğü hakkında fikir edinmemi pek engelleyemiyordu. Bu da, heyecanımın, mümkünmüş gibi, daha da artmasına neden oluyordu. Ama adam öbür eliyle entarisinin eteklerini yukarı çektiğinde, bu konuda biraz aceleci davrandığımı anladım. İçinde başka hiç bir giysi yoktu ve şimdi ortaya çıkan siki, doğruyu söylemek gerekirse, kelimenin tam anlamıyla korkutucu bir manzara sergiliyordu. Gözlerimin önündeki, kelimenin tam anlamıyla bir allameydi. Adamın tüm vücudu gibi o da kuzguni siyahtı. O kadar büyük ve kalındı ki, gözlerime inanmakta zorlanıyordum.

Karım ise henüz onu bekleyen siki görmemişti. Vücudu dalga dalga kıvrılıp bükülüyor, zencinin ağzından kasıklarına yayılan zevkin etkisiyle kendinden geçmiş, inliyordu. Başı öne düşmüştü. Hala iki eliyle masanın ortasına dayadığı tahta sike tutunuyordu ve şimdi bu kocaman sik, yanağına değmeye başlamıştı. Nereyi, neyi seyredeceğimi biraz şaşırmış durumdaydım. Gözlerimi karımın yüzünden koparabildiğimde yusyuvarlak, bembeyaz kalçalarının arasına gömülmüş kapkara zenci başının hareketlerini seyrediyor, sonra da hemen onların yanıbaşlarında dikilmekte olan zencinin, o akıl almaz büyüklükteki sikini yukarı aşağı sıvazlayışını izliyordum. Böyle bir sikin karımın içine girmesi ihtimali beni hem ürkütüyor, hem de zevkten ürpertiyordu.

Karımın inlemelerinin küçük çığlıklara dönüşmesi, dikkatimi yeniden onun üstüne çevirmeme neden oldu. Yüzü, inanılmaz derecede güzelleşmişti şimdi. Kalçaları, delice hareketlerle çalkalanmaya, tüm vücudu sarsılmaya başlamıştı. Boşalıyordu karım. Zencinin kocaman ağzı ve ne yaptığını göremediğim dili, işini bitirmişti onun. Arkasında diz çökmüş ve başını onun kalçaları arasına gömmüş olan zenci uzaklaşıp doğrulduğunda, orada öyle kaldı. Hala sarsılıyordu vücudu.

Bu arada arkasındaki zenci de entarisinin eteğini, beline kadar sıyırmış ve sikini meydana çıkarmıştı. Tanrım, bu sik de, gerçekten büyüktü. Simsiyah, koskocaman ve alabildiğine kalın. Arkadaşınınkiyle arasındaki tek fark, bunun çelik bir yay gibi yukarı kıvrık olmasıydı. Hangisinin daha büyük olduğunun ayırımını yapamıyordum. Tek yapabildiğim, büyük bir heyecanla, bu siklerden birinin karımın içine girmesini beklemekti o anda. Ama adam o kadar uzun boyluydu ki, karımın o andaki pozisyonunda ona yaklaşıp, sikini, artık susamış bir ağız gibi açılıp kapandığından emin olduğum amına sokabilmesine olanak yoktu. Çözümü yine kendi buldu zenci. Hızlı hareketlerle arkasına dönüp, şimdiye kadar farkına bile varmadığım alçak ve geniş bir masayı çekti. Sonra da üstüne oturup kollarını iki taraftan uzatarak karımı hala sağa sola çalkalanmakta olan kalçalarından yakalayarak yaklaştırdı kendine doğru.

Karım başını kaldırdığında, yine gözgöze geldik.

Kendini zencinin ellerine bırakmıştı. Adam onu kalçalarından tutarak kucağına doğru çekerken, gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Bu nedenle de, onu bekleyen sikleri hala görmemişti. Kulübeye girdiğimden beli elinde tuttuğu tahta siki de bırakmamıştı. Zenci öylesine güçlüydü ki, karımın kalçalarını, istediği gibi kucağına kadar çekmiş, bir direk gibi duran kocaman sikinin üstüne kadar getirmişti. karımın tahta siki hala sıkı sıkı tutmakta olan elleri, artık masanın en kenarına kadar gelmişti. Vücudu biraz garip bir biçim almış, dengesini yitirmiş durumdaydı. Onu böyle kıçı havada tutan zencinin güçlü elleriydi. Hala gözlerimin içine bakıyordu karım. İçine girmek üzere olan siki de, yanında ayakta duran zencinin sikini de görmemişti daha. Sonra zenci, yavaşça onu aşağı bırakmaya, o güzelim kalçalarını sikine doğru indirmeye başladı.

Sırf dikkat kesilmiş, karımın yüzünü seyrediyordum. Zencinin amacına ulaştığını ve az önce yalayıp iyice vıcık vıcık bir hale getirdiği o güzelim amın dudakları arasına o kocaman kapkara sikinin başını yerleştirdiğini, karımın yüzünde meydana gelen o müthiş ifade değişikliğinden anladım. Başı bir anda geri gitmiş, gözleri kapanmış ve ağzından derin bir inleme kaçmıştı. Sonra birden açıldı gözleri. Hem de kocaman açıldı.

- "Offff ne biçim bir sik bu sevgilim..?" dedi inleyerek, "Ohhhh çok büyük... Ohhhh sevgilim çok büyük siki..."

Şimdi alt dudağını dişlerinin arasına almış, kocaman açık gözleri hala gözlerime kilitli öylece duruyordu. Zenci yavaş yavaş aşağı indiriyordu karımın kalçalarını. Bunu yaptıkça da, o kocaman siki, daha çok giriyor olmalıydı karımın amına. Bulunduğum yerden olup biteni göremiyordum. Ama karımın amını çok iyi tanıyordum. Zencinin o akıl almaz büyüklükteki sikini de, az önce görmüştüm. Sonra zenci biraz durdu ve hafifçe yukarı kaldırdı karımın kalçaları. Hemen peşinden de yeniden indirmeye başladı. Ama o yusyuvarlak, güzelim kalçalar, hala zencinin kucağına yapışmamıştı. Buna en çok şaşıran da karım dı anladığım kadarıyla. Altındaki yarrak, üstüne oturdukça içine giriyor, giriyor, ama bir türlü bitmek bilmiyordu. Sonunda zenci beklenmedik bir şey yaptı, O ana kadar karımın hep havada tuttuğu kalçalarını, hızla sikinin üstüne bastırıverdi. Bir anda, dibine kadar geçirmişti şimdi.

Aynı anda karımın tüm vücudu sarsılmaya, kıvranıp bükülmeye, titremeye başladı. O kocaman zenci yarrağının hepsi birden içine girince, belini getirmeye başlamıştı. Adeta çırpınıyordu. Öyle ki, zenci onu iki eliyle belinden sımsıkı tutmak zorunda kalmıştı. Durulana kadar da öyle tutmayı sürdürdü. Sonra da ellerini ileri uzatıp memelerinden yakaladı ve vücudunun üst kısmını da kendine doğru çekti. Şimdi gerçekten zencinin kucağında oturuyordu karım. Ve o kocaman, kapkara zenci siki, rahmine kadar amına gömülmüştü. Yüzü zevkten çarpılmıştı. Sonra zenci bluzunun eteğini sıyırıverdi ve kocaman, kapkara ellerinin uzun parmakları, karımın memelerinin üstüne, birer pençe gibi kapandılar. Yine son derece tahrik edici bir manzara çıkmıştı ortaya. karımın teninin beyazlığı ile zencinin ellerinin siyahlığı, öylesine çarpıcı bir kontrast yaratıyordu ki, sikimin patlama noktasına geldiğini hissediyordum.
Sonra müthiş bir şey oldu. Karım gözlerini benden koparıp, yanında ayakta durmakta olan öbür zenciye çevirdi ve adamın o korkutucu büyüklükteki sikini görüverdi.

- "Şu yarrağa bak sevgilim..." dedi sonra da fısıldar gibi bir sesle, "Tanrım büyüklüğüne bak..."

- "İçine girenin daha küçük olduğunu mu sanıyorsun..?"

- "Sanmıyorum sevgilim... Nasıl küçük olabilir ki..? Başı mideme kadar dayanıyor böyle üstüne oturduğumda... "

Zenciler, bizi biraz şaşkın bir tavırla dinliyorlardı. Bunu normal karşılıyordum. Çünkü, açıklanabilecek bir yanı yoktu olayın. İçi el yapımı hediyelik eşyalarla olan bu yerli kulübesinde dört kişiydik. Zenciler gerçi bizim karı-koca olduğumuzu bilmiyorlardı, ya da bundan emin değillerdi en azından ama, birlikte olduğumuzun farkındaydılar. Buna rağmen, fıstık gibi bir beyaz kadını erkeğinin yanında sikebiliyorlardı. Üstelik bu yetmiyormuş gibi, kadın, anlamadıkları bir dilden erkeğine birşeyler anlatıp duruyordu. Gerçi kadının söylediklerini anlamıyorlardı ama, inlemelerinden ve kelimelerin ağzından çıkış biçiminden, bu sözlerin seksle ilgili şeyler olduğunu sezinliyorlardı elbette ki. Bu nedenle de, sanki yeniden biraz tutulmuş gibiydiler.

Onları yeniden hareketlendiren, karım oldu. Bunun için de, hala masaya yakın duran ayaklarını çekip, kucağında oturduğu zencinin iki yanında yere basması ve bacaklarından aldığı güçle adamın kucağındaki kalçalarını hafifçe kımıldatmaya başlaması yeterli olmuştu. Tahta sik, hala bir elindeydi. Öbür eliyle de artık iyice sıyrılmış olan eteğini yukarı çekti. öylece de, müthiş bir manzara çıkmış oluyordu gözlerimin önüne. Böyle oturduğunda karımın bacakları iyice aralanmıştı. Onların arasında zencinin simsiyah bacakları vardı. En önemlisi de, o küçücük amının dudakları arasına dibine kadar gömülmüş olan sikin ve aşağı sarkan akıl almayacak büyüklükteki taşakların da artık görüş alanımın içine girmiş olmasıydı. Sonra karımın kalçaları iyice hareketlendi. Artık bacaklarından aldığı güçle, zencinin kucağına oturup kalkıyordu. O kocaman sik, küçücük amına girip çıkmaya başlamıştı böylece. Aslında, zencinin sikinin bir görünüp bir kaybolan kısmı, yalnızca 4-5 santimlik bir bölümüydü ama bu manzara bile öylesine büyüleyiciydi ki, başka yere bakamaz olmuştum sanki.

Sonra karım, bir elini uzatıp, yanında ayakta durmakta olan zenciyi, o kocaman sikinden yakaladı. Doğruyu söylemek gerekirse, ben de bunu bekliyordum. Karımın tek bir tanesiyle yetinmeyeceğini, yetinemeyeceğini gayet iyi biliyordum. Aslında iki sik bile yeterli değildi onun için ama, şu anda yalnızca iki tane vardı elinin altında. Şimdi parmakları, zencinin kapkara yarrağına dolanmıştı. Sik öylesine kalın, öylesine büyüktü ki, karımın eli, bir çocuğunki kadar küçük görünüyordu gözüme. Bu da, müthiş tahrik edici bir manzara oluyordu tabii. Zenci de başını öne eğmiş, olup biteni seyrediyordu. Karım onu kendine doğru çekmeye başladığında şaşırdı biraz.

- "Hadi gel..." dedi karım İngilizce, "Gel o kocaman sikini ağzıma sok hadi... Ohhhh hadi sik ağzımı..."

Bu sözleri öyle bir şekilde söylüyordu ve yüzünde öyle bir ifade vardı ki, kimse itiraz edemezdi bu isteğe. Zencinin ise itiraz etmeyi asla düşünmediği belliydi. Hızla geçti karımın önüne. Bulunduğum yerden, yalnızca zencinin sırtını görebiliyordum. Hemen yerimi değiştirip yana geçtim. Zencinin kocaman siki, karımın yüzünden yalnızca bir kaç santim uzaktaydı şimdi. Tanrım, o kadar büyüktü ki.

Sonra karımın dilini çıkartıp, bir eliyle sıkı sıkı tutmakta olduğu kocaman zenci sikinin başına doğru uzattığını gördüm. Yaptığı işe o kadar konsantre olmuştu ki, altındaki sikin üstüne oturup kalkmayı bırakmıştı artık. Siyah-beyaz kontrastının tahrik ediciliği, bir kez daha gözlerimin önündeydi. Üstüne oturup, dibine kadar içine aldığı kocaman bir zenci sikinin verdiği müthiş zevkle çarpılmış bir beyaz kadının yüzü ve yine kocaman, kapkara ve taş gibi sertleşmiş başka bir zenci siki. Bu müthiş manzara, karımın dilinin o kocaman başını yalamaya başlamasıyla, daha da müthişleşti. Zencinin vücudunun sarsıldığını gördüm. Biraz daha sokuldu. Benim vücudum da zevkle titriyordu. Zencinin sikinin deliği de kocamandı. Zaman zaman o delikte iri, beyaz damlalar beliriyor ve karım, bunları büyük bir iştahla yalıyordu. Birden müthiş bir şey oldu. Zencinin ağzından derin bir homurtu çıktı ve dölleri, karımın yüzüne fışkırmaya başladı. Beyaz, kıvamlı tohumları, peşpeşe, bitmek bilmeyen salvolar halinde, karımın yanaklarına, burnuna, gözlerine, saçlarına yağıyordu. Bu onun da çıldırmasına neden olmuştu. Vücudu kıvrım kıvrım bükülüyor, sarsılıyor, titriyordu. Başı geriye devrilmişti artık. Zenci hala boşalıyordu, dölleri şimdi karımın boynuna isabet edip, aşağıya, memelerinin arasına doğru sızıyordu.

Karımın kendini toplaması çok çabuk oldu yine de. Başını doğrultup, vücudunun üst kısmını hafifçe öne eğdi. Ağzının alabildiğine açıldığını ve kıvrık, etli dudaklarının zencinin sikinin o kocaman başının üstüne kapandığını gördüm. Bu arada, iki elini birden zencinin beline götürmüş, onu kendine doğru çekmişti. O kocaman, kapkara sikin artık ağzına girmesini, zencinin onun ağzını sikmesini istiyordu açıkça. Ama bir elindeki kocaman tahta siki de bırakmamıştı hala. Zenci de kendisinden istenenin farkındaydı artık. Kalçaları hareketlendi ve sikini karımın ağzına hafif hafif sokup çıkarmaya başladı. Gerçi o kocaman sikinin ancak üçte biri girebiliyordu karımın ağzına ama, bu bile yarrağın kafasının boğazına kadar girmesi için yeterliydi.

Sonra karım da hareketlendi. Kalçaları sağa sola, öne arkaya oynuyordu. Amına gömülmüş öbür kocaman zenci sikini sanki kırmak, ya da bağlı olduğu yerden koparıp almak istiyormuş gibiydi. Bir süre sonra da, yukarı aşağı hareketlere başladı kalçaları. Ayaklarından güç alarak, altındaki zencinin kucağına oturup kalkmaya başlamıştı. Hareketleri giderek büyüyordu. Kalçaları her yükselişinde amından çıkan ve her oturuşunda yeniden dibine kadar giren o kocaman zenci sikini, artık rahatça görebiliyordum durduğum yerden. Büyülenmiş gibiydim. Karım gözlerimin önünde, sikleri birbirinden büyük, dev gibi iki zenci tarafından sikiliyordu. Hem amından, hem ağzından. Vücudunun hareketlerinden, onun kendini ne kadar büyük bir zevkin pençesine kaptırmış olduğunu farkediyordum. Uçmuştu adeta. Sikilmenin, hem de böylesine sikilmenin büyüsüne, iyice kapılmıştı.

Zenciler de uçmuşlardı tabi. Ayakta duran ve karımı ağzından sikmekte olanın hareketleri iyice sertleşmiş, hızlanmıştı. Artık sikini gaddarca sokuyordu onun küçük ağzına. karımın kucağında oturduğu zenci de duman olmuştu. Siki, içine girdiği küçük amda, tıpkı bir mengenedeki gibi sıkışmış olmalıydı. Kocaman elleriyle karımın iki memesini avuçlamış, mıncıklıyordu. Gözleri ise aşağıya, kucağına inip kalkmakta olan yuvarlak kalçalarına kitlenmişti. Sonra onun sağ elini karımın memesinden çektiğini ve gözlerini bir türlü koparamadığı kalçalara doğru götürdüğünü gördüm. Bütün parmaklarını kıvırmış, yalnızca orta parmağını ileri uzatmıştı. Ne yapmak istediğini anlamıştım hemen. O parmağın hedefi, az önce emip yaladığı, ya da karımın deyimiyle yediği, o baştan çıkarıcı, sikilesi göt deliği olmalıydı.

Yanılmadığımı karımın tüm vücudunun sarsılmasıyla anladım.

Kendini biraz topladığında gözlerini açıp, gözlerimin içine baktı. Ağzı kocaman bir sikle dolu olduğu için konuşamıyordu. Ama gözleriyle anlatıyordu bana duygularını. Zevkten mahvolmuştu.

Gözlerimin önündeki muhteşem sikiş, tüm hızıyla sürüyordu bu arada. Üstelik şimdi, karımın götüne giren bir şey de vardı. Bu onun daha da hareketlenmesine, kalçalarının her yukarı hareketinde biraz daha havaya kalkmasına, her aşağı inişinde ise zencinin kucağına adeta hırsla çarpmaya başlamasına neden olmuştu. Her aşağı inişinde o kocaman sik, dibine kadar amına, zencinin uzun parmağı da götüne gömülüyordu. Birden hayvani sesler çıkarmaya başladı zenci. Tanrım, herif tohumlarını karımın direk rahmine boşaltıyor, onun küçük amını zenci dölleri ile dolduruyordu. Neredeyse aynı anda, karımın ağzını sikmekte olan zenci de patlayıverdi. Karımın gırtlağı oynamaya başlamıştı. Ağzının içine fışkıran zenci döllerini yutmaya çalışıyordu. Ama fazla başarılı olamadı bu konuda. Vücudu dalga dalga sarsılmaya başlamıştı. Kendini olduğu gibi altındaki zencinin kucağına bırakmıştı ama kalçalarının sağa sola, ileri geri hareketleri tüm hızıyla sürüyor ve giderek bir spazma dönüşüyordu. Ağzındaki siki daha fazla tutamadı bu yüzden. O kocaman, kapkara, bir boru gibi kalın sik dudaklarından kurtulduğunda, hala fışkırıyordu. Artık tüm yüzü, vıcık vıcık döl olmuştu. Sonra hep birden duruldular ve deyim yerindeyse, yığılıp kaldılar öylece.

Ne kadar süre geçti bilemiyordum. Ama kendini ilk toplayan, karımın kucağında oturduğu zenci oldu. Bu da normaldi tabii. Arkadaşı iki defa o yalnız bir kez tepe noktaya ulaşmıştı. Taşakları hala dolu olmalıydı. Siki hala dibine kadar karımın amına parmağı da küçücük götüne gömülüydü. Önce kalçaları hareketlendi zencinin. Sikini, tüm ağarlığıyla üstüne oturmuş olan karımın karnının içine doğru bastırıyor, sanki mümkünmüş gibi, adeta biraz daha sokmak istiyordu. Sonra öbür eliyle de belinden tuttu karımı ve kalçalarını kucağından kaldırmaya başladı. Parmağı hala götündeydi. O kadar güçlüydü ki zenci, onu rahatlıkla kaldırabiliyordu. Sonunda o kocaman siki amından çıktı karımın. Hem am suları ve hem de kendi dölleri ıslanmış, pırıl pırıl parlayan bu kapkara allame, gerçekten de göz alıcıydı. Sonra biraz öne itti karımın kalçalarını ve götündeki parmağını yavaşça dışarı çekti. Uzun parmakları karımın bir kalçasını kavrayıp kenara çekti. Birden onun ne yapmak istediğini anlayarak müthiş heyecanlandım. Tanrım, işte bu gerçekten de korkutucu bir şeydi.

- "Sevgilim götümü sikecek..." diye inledi karım,

Başka bir şey yapamıyordum zaten. Büyülenmiş gibiydim. Zencinin az önce karımın götünden çıkardığı parmağı onun gevşemesine, o çıldırtıcı küçük deliğin iyice açılmasına neden olmuştu herhalde ama, bu kadar büyük bir siki nasıl alacaktı içine. Tüm dikkatimle zencinin karımın kalçalarını, yeniden kucağına indirişini seyrediyordum. Tabii her şeyi tam olarak göremiyordum. Ama o kapkara sikin kocaman başının hedefe değmeye başladığını, karımın tüm vücudunun titremesinden anladım. Zenci, biraz daha indirdi onun kalçalarını.

Kendini tümüyle zencinin ellerine bırakmıştı. Bacaklarından güç alarak, oturma hızını ayarlamayı bile düşünmüyordu anladığım kadarıyla. Zenci onu götünden sikmeye, o kocaman sikini küçücük götüne sokmaya kararlıydı ve karımın da bunu delicesine istediği apaçık ortadaydı. Vücudunun üst kısmını geri vermiş, zencinin göğsüne yaslanmıştı. Yine kapanmıştı gözleri. Zencinin hali de dumandı bu arada. İçine sikini sokmaya çalıştığı götün darlığı, onu mest etmişti. Üstelik bu baş öndürücü kadından bir itiraz da gelmediğini, hatta onun büyük bir zevk almakta olduğunu da fark ediyordu.

Karımın tüm vücudu titreyip sarsılmaya başladığında ise gözleri faltaşı gibi açıldı zencinin. Deneyimlerimle biliyordum ki, şimdi götü daha da sıkışmış, içindeki siki alabildiğine ezmiş olmalıydı. Gerçi zenci bilmiyordu ama, ben o küçük göt deliğinin bundan sonra birdenbire ve iyice açılacağını ve o kocaman zenci sikini, olduğu gibi içine almaya hazır hale geleceğini de biliyordum. Heyecanım, yine son kertesine ulaşmıştı. Karımın vücudunun sakinleştiğini görünce, tüm sinirlerim gerilmiş olarak beklemeye başladım. karım iyice yaslandı zencinin göğsüne. Hemen peşinden de, torba gibi bıraktı kendini. Zenci, anladığım kadarıyla fazla sıkı tutmuyordu onu. O başdöndürücü kalçalar, akıl almaz bir hızla iniverdiler zencinin kucağına. Kocaman, kapkara zenci siki, bir anda kayboluverdi. Tanrım, hepsini, dibine kadar almıştı içine karım. O akıl almaz büyüklükteki zenci siki, olduğu gibi küçük götünün içine girmişti. Aynı anda bir kez daha gelmeye başladı beli.

Tekrar kendine geldiğinde, karımın gözleri, az önce onu ağzından siken zenciye yöneldi yeniden. O da, tıpkı benim gibi, arkadaşıyla karımın yarattığı muhteşem manzarayı, büyülenmiş gibi seyretmekle meşguldü. Az önce, peşpeşe iki kez patlayan ve döllerini karımın saçlarından memelerine, dudaklarından gırtlağının dibine kadar, her yerine fışkırtan kocaman, kapkara siki, yine kazık gibiydi. Bu karımın gözlerinin parlamasına neden oldu. Başını döndürüp bana, doğrudan gözlerimin içine baktı bir kez daha.

Sonra onun sırtını kucağında oturduğu zencinin göğsüne iyice yasladığını gördüm. Aynı anda ayaklarını toplayıp, ayakkabılarının incecik topuklarını masanın kenarlarına taktı. Dizleri birbirinden, alabildiğine aralıktı. Böylece, akıl almaz güzellikte bir manzara daha çıkmış oluyordu ortaya. Ayaktaki zenci de, ben de, karımın altında oturmakta olan zencinin sikinin, onun küçük götüne dibine kadar gömülmüş olduğunu rahatlıkla görebiliyorduk artık. Herifin, yalnızca kocaman birer torbaya benzeyen taşakları kalmıştı dışarda. Teninin kuzguni siyah rengi, karımın bembeyaz teniyle öylesine uyumsuzdu ki, kanım kaynıyordu neredeyse. Ama iş bununla da bitmiyordu tabii. Karımın sınırlarının en ucuna kadar zorlandığı belli götünün yalnızca bir parmak üstünde de, az önce aynı siki içine aldığı için alabildiğine açılmış ve hala da kapanamamış küçük amı, bütün başdöndürücülüğü ve çekiciliğiyle, aklımı alıyordu. Dudakları alabildiğine açıktı. İçinden sızan peltelenmiş, bembeyaz döller, aşağıya akıyor ve altındaki zencinin taşaklarını ıslatıyordu.

Karımın ne yapmak istediğini biliyordum tabii. İkinci zencinin sikini de amına istiyordu karım. Kendini iki zenciye aynı anda siktirmek istiyordu. Bir zenci siki götündeyken, öbürünün de amına girmesini istiyordu.

Aynı anda hem amından, hem götünden sikilmeye bayılıyordu karım. Bunu çok iyi biliyordum. Şimdiye kadar onu böyle sikilirken kaç kez seyrettiğimi hatırlamıyordum bile. Arada, amına ya da götüne giren siklerden birinin benimki olduğu zamanlar da olmuştu tabii. Her seferinde, zevkten çıldırma noktasına gelmişti karım. Ama onun, bundan da çok sevdiği bir şey olduğunu biliyordum. Aynı anda üç sik birden yemekti o da. Birini amına, birini götüne, sonuncusunu da ağzına.

Gözleri karımın kasıklarına kitlenmiş, öylece ayakta duran zenci büyülenmiş gibiydi. Bu arada alttaki zenci de hareketlenmiş ve akıl almaz büyüklükteki sikini, karımın küçücük götüne sokup çıkarmaya başlamıştı bile. Bu ise gözlerimizin önündeki manzarayı, daha da büyüleyici bir hale getiriyordu. Götüne girip çıkan kocaman sik, karımın amının dudaklarının da açılıp kapanmasına neden oluyordu. Vücudunun üst kısmını, altındaki zencinin göğsüne yaslamıştı artık. Başı hafifçe arkaya devrilmişti. Sonra, hala elinde tutmakta olduğu tahta siki yüzüne yanaştırdı. Dilinin dışarı çıkıp, o kocaman şeyin baş kısmında dolaşmaya başladığını gördüm. Manzara dayanılır gibi değildi.

Ayaktaki zenci de, benim gibi düşünüyor, hissediyor olmalıydı ki, bir anda hareketlendi ve ellerini uzatıp, arkadaşının karımın bacaklarının arasında kalan dizlerini tutup birbirinden ayırdı. Sonra da yere dizlerinin üstüne çöküp, onların arasına girdi. Birden müthiş acele etmeye başlamıştı. Sağ eliyle o kocaman sikini tutup biraz daha sokuldu. Kalçaları sert bir hareketle öne gittiler. Bir anda, dibine kadar geçirmişti karıma.

İnliyor ve bağırıyordu karım

Yine İngilizce konuşuyordu. Ama anladığım kadarıyla, zencilerin ondan istek gelmesini bekleyecek bir durumları kalmamıştı zaten. İlk seferkinin aksine, bu sefer alabildiğine hırslıydılar ikisi de. Alttaki kalçalarını, pozisyonunun izin verdiği en sert şekliyle yukarı kaldırıp, o kocaman sikini hırsla karımın küçücük götüne sokarken, öbürü de, tüm gücüyle, sikini sımsıkı sarmış olan o güzelim amın içinde gidip geliyordu.

Sonra tüm vücudu sarsılmaya başladı. Bir kez daha boşalıyor gibiydi. İki zencinin arasına sıkışmış, çırpınıyordu adeta. Ama onların buna aldırdığı bile yoktu. Neredeyse gözleri dönmüş bir halde sikiyorlardı karımı. O kapkara, o kocaman, o akıl almaz büyüklükteki zenci sikleriyle, amından, götünden sikiyorlardı. Ona biraz soluklanma, kendini toplama fırsatı vermeyi bile getirmiyorlardı akıllarına. Bunun doğal sonucu olarak da, karım, durmadan, peşpeşe kasılıyordu. Öyle ki, upuzun, bitmek bilmeyen bir yolculuğa çıkmış gibi hep bulutların üstündeydi artık. Tüm vücudu dalga dalga sarsılıyordu sürekli. Bu nedenle ayaklarını kontrol edemez, artık ayakkabılarının topuklarını masanın kenarına takılı tutamaz hale gelmişti. Buna çözüm, bacaklarının arasına girip o kocaman sikini amının içinde pompalamakta olan zenciden geldi. Adamın kapkara, kocaman elleri karımın bacaklarının dizlerinin arka tarafından yakalayarak havada tutmaya başladılar. Böylece onu önünde bir tabak gibi açmış da oluyordu zenci. Şimdi daha hırsla pompalamaya, o akıl almaz büyüklükteki sikini, önünde iyice açılmış duran küçücük ama hızla sokup çıkarmaya koyulmuştu. Her dipleyişinde kocaman taşakları, arkadaşının taşaklarına yapışıyordu.

Karımın zevkten bayılmak üzere olduğunun farkındaydım. Ben de ondan aşağı kalır durumda değildim bu arada. Halbuki, sikime elimi sürmemiştim bile. Titreyen parmaklarla pantolonumun önünü çözdüm ve zonklamakta olan sikimi dışarı çıkardım. Yine de, elimi fazla sürmemeye özen gösteriyordum.

Birden müthiş bir şey oldu ve iki zenci birden, aynı anda homurdanarak boşalmaya başladılar. Tanrım, bu iki yamyam, erkeklik sıvılarını karımın içine boşaltıyorlardı. Zenciler, aynı anda, karımın amının ve götünün derinliklerinde fışkırıyordu. Artık kendimi tutamazdım ben de. Boşalmaya başladım bir anda. İlk salvo, havada geniş bir kavis çizerek, karımın karnına yapıştı. Ama o bunun farkında bile değildi. Çıldırmış gibi çırpınmayı sürdürüyordu hala.

Sonra hepimiz birden durulduk. Sikimi pantolonumun içine geri soktum. Gözlerimin önündeki üçlü içinde ilk toplanan ise karımın bacaklarının arasındaki zenci oldu. Sikini karımın amından çekerek yavaşça kalktı ayağa ve entarisinin eteklerini aşağı bıraktı. Ama bu arada, o kocaman sikinin yavaşça inerek bacaklarının arasında sallanmaya başladığı görebilmiştim. Am suları ve döllerle ıslanmış, pırıl pırıl parlıyordu. Karımın kendine gelebilmesi ise biraz daha zaman aldı tabii. Ama sonunda ayaklarını yere basıp, yavaşça kalktı altındaki zencinin kucağından. Küçük götünün içindeki sik dışarı çıkarken öyle bir plop sesi çıkardı ki, bir anda kanımın yeniden tutuştuğunu hissettim. En son olarak da, masanın üzerinde oturmakta olan zenci ayaklandı. Siki iyice inmişti artık ama, hala kocamandı.
Karımın hali perişandı tabi. Saçları, yüzü, boynu, memelerinin arası, karnı, bacakları, kısacası her yeri döl içindeydi. Saçları iyice dağılmıştı. Yüzündeki o yeni sikilmiş ifade müthişti. Dışarı böyle çıkamayacağımız belliydi. Gözlerim çevrede onu silip temizleyebilecek bir şeyler aramaya başladı. Tek bez, kulübenin kapısını kapayan perdeydi. karımı elinden tutup, kapının yanına getirdim. Sonra perdeyle, yüzünü, saçlarını, boynunu temizledim biraz. Penyesinii düzeltince memelerinin arasındaki döllerde gözden kayboldu ama, incecik kumaş, şimdi ıslanarak iyice yapışmıştı memelerine. O da parmaklarıyla, karnının çıplak yerlerindeki dölleri sıyırıyordu. Ben eğilip, perdenin beziyle bacaklarını mümkün olduğunca silmeye çalışırken, karım da, tek tek parmaklarını yalamaya başlamıştı.

- "Immm tadı çok güzel sevgilim..." dedi bana.

Tanrım doymak bilmeyen bir kadınım vardı işte. Sonra onun elindeki tahta siki hala bırakmamış olduğunu farkettim. Elimi cebime sokup biraz para çıkardım ve ortadaki masanın üstüne bıraktım. O siki satın alacağımız belliydi. Karımla elele tutuşup kulübeden dışarıya, güneşe çıktık. Gözüm, hemen karşımızdaki ihtiyar zenciye takıldı. Suaygırını tamamlamış, beni bekliyordu. Oraya doğru yürüdük. Ben de onu almak istiyordum.

Doğal olarak çevredeki tüm zenci erkeklerin, hatta beni bekleyen ihtiyarın da gözü, yine karımın üstüne dikilmişti. İnsanın onun yeni sikilmiş olduğunu anlamaması mümkün değildi zaten. Elinde sıkı sıkı tutmakta olduğu o kocaman, siyah tahta sik ise hala sikilmek istediğinin, hala zenci siki peşinde olduğunun kanıtı gibiydi.

Elini daha da sıkı tuttum. Biliyordum ki, bırakacak olsam, gidip kendini siktirecek başkalarını bulmaya kalkışacaktı. Halbuki ben, suaygırını alır almaz bir taksiye binip otelimize gitmekten başka bir şey düşünmüyordum. Çünkü evire çevire sikmek istiyordum onu.

Yol boyu durmadan konuştu karım. SOdamıza girdiğimizde, kapının önünde soydum onu. Elimden kurtulup kendini yatağa sırtüstü attı.

Tahta zenci sikini hala elinden bırakmamıştı.


http://juicywetpeach.blogspot.com/

2 sik, Aldatan kadınlar, Arap, Azgın, Erotik Hikaye, Evli, gangbang story, Gerçek Hikayeler, Grup seks, interracial, Porno hikaye, Seks Hikayeleri, Teşhir, Türkçe seks hikayeleri, Zenci,