Amsterdam’da Bir Haftasonu (1)

 

Akşam yemeğini hazırlamak üzereyken kocamın arabasının garaj yoluna girdiğini gördüm. Her zamanki gibi hızla mutfağa girdi ve bana sarılarak dudaklarımdan ıslak bir şekilde öptü.

 

"Nasılmış benim en güzel kadınım?" Bu onun her zamanki lafıydı, gülümsemiştim;

 

Ben yemeği masaya koyarken o da elini yüzünü yıkamaya gitti. Kendime evliliğimizdeki heyecanın nereye gittiğini soruyordum. Elbette kocamı hâlâ seviyordum ama eski, spontan halini daha çok seviyordum; nerede olursak olalım gelip ayaklarımı yerden kesen ve orada benimle sevişen kocamı.

 

Kocam günün haberlerini tararken biz sessizlik içinde yemeğimizi yiyorduk. Ana yemeği getirdikten sonra bana baktı.

 

"Sana hem iyi hem de kötü haberim var," dedi.

 

"Önce hangisini duymak istersin?"

 

Omuz silktim.

 

"Önce kötüyü duyalım, sonra en azından iyi beni neşelendirir."

 

"Peki," dedi,

 

"Kötü olan şu ki, önümüzdeki Perşembe günü bir toplantı için Amsterdam'a gitmem gerekiyor. Üzerinde çalıştığım yeni proje ile ilgili. Beni son bir toplantı için ve Cuma günü akşam yemeğinde onlara katılmam için davet ettiler."

 

Bir an şaşkınlıkla ona baktım. Cuma günü evlilik yıldönümümüzdü.

 

"Yapamazsın, Cuma günü olmaz!" Dedim.

 

" Evlilik yıldönümümüz, önümüzdeki Cuma günü!"

 

Bir an için ciddi görünüyordu, sonra gülümsemeye başladı.

 

" Güzel haber şu. Patronuma evlilik yıldönümümüz olduğu için gidemeyeceğimi söylediğimde, seni de yanımda götürebileceğimi ve masrafları şirket tarafından karşılanmak üzere hafta sonu kalabileceğimizi söyledi."

 

Masanın etrafından dolandım, kollarımı boynuna dolanıp, onu öptüm.

 

"Bu harika olur, aşkım. On yılı aşkın süredir Amsterdam'a gitmemiştim. Öğrencilik yıllarımda oraya gittiğimde çok sevmiştim."

 

Sonraki birkaç günü giysilerimi düzenlemek ve toparlanmakla geçirdi. Perşembe günü erkenden havalimanına doğru yola çıktık. Oradan Amsterdam'a sadece 4 saatlik bir uçuş vardı. Öğle yemeğinden çok önce Schiphol havaalanına inmiştik. Bagajlarımızı teslim aldıktan sonra gelen yolcu salonuna girdik ve hızlı bir şekilde şirketten gelen şoförümüzü bulduk.

 

Arabayla 20 km'lik kısa bir yolculuk bizi şehir merkezine getirdi. Araba Dam meydanında, Hotel Krasnapolsky'nin heybetli zarafetinin önünde durdu. Kapıyı açan kapıcı çantalarımızı şoförden aldı. İçeride bizi güler yüzlü bir resepsiyon görevlisi karşıladı ve hızlıca giriş işlemlerimizi yaptırıp odamıza doğru yola çıktık. Ben bir oda bekliyordum ama kendimizi lüks bir dairede bulduk. Buna inanamadım! kocamı odadan odaya sürükleyen küçük, heyecanlı bir çocuk gibiydim. Geniş salondaki bir masanın üzerinde bir düzine kırmızı gül, bir şişe şampanya ve büyük bir kutu Belçika çikolatası bulduk. Üzerindeki küçük notta "Amsterdam'a hoş geldiniz" yazıyordu.

 

Telefon çaldığında eşyalarımızı yerleştirmeyi henüz bitirmiştik. Kocam telefonu açtı. Şirketinden arıyorlardı. Yarınki büyük toplantıdan önce bir şeyleri halletmek için o öğleden sonra, bir toplantı yapmak istiyorlardı. Bu kadar erken tek başıma bırakıldığım için biraz hayal kırıklığına uğramıştım ama gitmesini söyledim. 

 

Yapacak çok işim vardı ve mağazalar da yakındaydı.

 

Kocam gittikten sonra jakuzili geniş banyoda duş aldım ve hafif bir elbise ile bağcıklı sandaletlerimi giydim. Dışarıda çok güzel bir gün vardı ve içeride tıkılıp kalmanın yazık olacağını düşündüm. Merdivenlerden parlak güneş ışığına doğru yürürken kapı görevlisi gülümseyerek beni selamladı. Dam Meydanı yıllardır aklımda kaldığı kadar kalabalıktı.

 

İnsanlar etrafta durmuş sokak göstericilerini izliyor ve seyyar satıcıların tezgahlarında pazarlık yapmaya çalışıyordu. Kaldırımdaki kafelerden birinde bir yer buldum ve büyük bir kapuçino sipariş ettim. Bir saat boyunca orada oturup gelip geçen insanları izledim. Harikaydı.

 

Sonraki birkaç saatimi Dam meydanından çıkan yol boyunca sıralanan büyük mağazalarda kredi kartıma ciddi zararlar vererek harcadım. Kocamın bayılacağını bildiğim en zarif gecelik ve heyecan verici iç çamaşırlarının yanı sıra gözüme çarpan birkaç ürün daha satın alarak çantalarımla otele geri döndüm. Resepsiyondaki bir not kocamın saat beş buçukta otele döneceğini söylüyordu. Saatimi kontrol ettim: yaklaşık bir buçuk saat sonra.

 

Daireye döndüğümde, satın aldıklarımı kontrol etmek ve aldığım yeni iç çamaşırlarını deneyerek biraz zaman geçirdim. Sonra i banyoyu hazırladım. Güzel dairemizde yeni iç çamaşırlarımla dolaşmak oldukça heyecan verici bir deneyimdi. Banyoda sütyenimi ve külotumu çıkardım ve ılık, köpüklü suya girdim. Suyu açıp arkama yaslandım. Yolculuğumuzdan ve erken saatlerde güne başlamamızdan dolayı çok yorgun olmalıydım çünkü çabucak uykuya daldım.

 

Ansızın birinin bana seslendiğini duyarak kalktım. Gözlerimi ovuşturdum. Su soğuduğu için üşümüştüm. Banyodan çıktım, bir bornoz aldım ve ıslak saçlarıma bir havlu sardım. Tam o sırada kocamın kafası banyo kapısında belirdi. Yüzünde bir gülümseme vardı.

 

"Nerelerde olduğunu merak ediyordum. Dışarıda şirketimden Carl var. Seninle tanışmak istiyor."

 

Üzerimdeki bornoza baktım.

 

"Böyle mi?"

 

" Böyle de olur," dedi kocaman bir sırıtışla. 

 

"Her tarafın kapalı."

 

Elimi tutup beni salona götürdü. Uzun boylu, yapılı bir adam ayakta durmuş pencereden dışarı bakıyordu. Biz içeri girerken döndü ve gülümsedi. Üzerimdeki şeyi görünce özür diledi.

 

"Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama kocanızın hakkınızda söylediklerinden sonra sizinle tanışmak zorundaydım." Elimi tutarak sıkıca kavradı.

 

Meğerse Carl İsveçliymiş. Baş mühendisti.

 

Hep birlikte oldukça doldurulmuş büyük mini bardan aldığı bir şişe şarap eşliğinde bir süre sohbet ettik. Carl'ın zaman zaman bana doğru baktığını fark ediyordum. Bornozumun altına bir şey giymediğim için bu beni biraz heyecanlandırmıştı ve sanırım o da bunun farkındaydı. 

 

Sonunda Carl biraz isteksizce gitmesi gerektiğini ve bizi gece şehir turuna çıkarmak için daha sonra gelip alacağını söyledi. 

 

Vedalaştık.

 

Akşamın ilerleyen saatlerinde otelin barına inip, Carl'ın gelişini beklemeye başladık. Carl aniden içeri dalıverdi, sert yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Hızlıca bir şeyler içtikten sonra şehre doğru yola çıkmıştık. 

 

Amsterdam gibi bir yer geceleri farklı bir görünüme bürünür. Şehrin sakinleri ve endişeli bakışlı ofis çalışanları gitmiş, yerlerine yüzlerce turist gelmiş, geceyi çok sayıdaki restoran, bar, kafe ve gece mekanının parlak ışıkları altında geçirmeye başlamışlardır.

 

Küçük bir İtalyan restoranında yemek yedik. Carl iyi bir eşlikçiydi ve etrafı iyi tanıyordu. Restoranda kahve içmememiz ve Amsterdam'ın meşhur küçük kahve dükkanlarından birini denememiz konusunda ısrar etmişti. Amsterdam'ın ilk ve muhtemelen en ünlü kafesi olan Bulldog'da yemeğimizi bitirdik. Mekânın içinde yürürken havanın tatlı aroması bizi sarmıştı. Müzik güzeldi ve sert, koyu kahve güler yüzlü bir garson tarafından servis ediliyordu.

 

"Burada bulunan özel ürünleri hiç denediniz mi?" diye sordu Carl.

 

"Öğrencilik günlerimden beri o şeylere hiç dokunmadım. Benim yaşadığım ülkede fazlasıyla riskli." dedi kocam

 

Carl gülümsedi.

 

"Burada yasal. Mutlaka denemelisin; çok sert bir şey değil, sadece ot."

 

Kocambiraz isteksizdi ama öğrencilik günlerimde buradayken bana neler yaptıklarını unutmamıştım ve o gün evlilik yıldönümümüzdü. Belki işleri ilginç hale getirebilirdi, bu yüzden biraz ikna ettikten sonra denemeyi kabul etti. Carl bizi alt kata, ürünlerini gösteren ve ne almamız gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunan dost canlısı satıcıyla buluşturdu. Arkama yaslanıp serin ve tatlı dumanı ciğerlerimin derinliklerine çektiğimde eski günlerdeki gibiydi.

 

Bir şişe şarap ve iki sarma daha içtikten sonra hepimiz çok rahat bir ruh hâlindeydik derken Carl'ın cep telefonu çaldı. Fabrikada bir sorun varmış.

 

"Siz ikiniz idare edebilecek misiniz? Gitmek zorundayım." Serin gece havasına doğru yürüdük ve onun için bir taksi çağırdık.

 

Bulldog'un dışında durduk, Carl gittikten sonra ne yapacağımızı bilmiyorduk. Kendimi oldukça iyi hissediyordum ve kocamın elimi tutuşundan anladığım kadarıyla o da aynı şeyi hissediyordu. Turist kalabalığını takip ederek kanal boyunca yavaşça yürüdük ve ne olduğunu anlamadan önce, çekici ve bazıları o kadar da çekici olmayan, açık saçık giyinmiş genç kadınlar tarafından işgal edilmiş parlak ışıklı kapıların önünden geçiyorduk. Biz durup izlerken, genç ve yaşlı erkekler kızlarla sohbet ediyor ve sonra içeride kayboluyorlardı. Gizlice çekilmiş perdeler cinsel ilişkilerini meraklı gözlerden saklıyorlardı.

 

Bu kadınlardan biri olmanın, yoldan geçenlere kendini alenen göstermenin ve yabancıları yatağına almanın nasıl bir şey olduğunu merak etmiştim. Bir gecede kaç kez bir yabancıyla beraber yattıklarını, acilen içlerine girdiklerini, ancak birkaç dakika sonra tekrar vitrinde durup gülümseyerek başka bir müşteriyi beklemenin nasıl olduğunu.

 

Birden kocamın kızlara sıradan bir ilgiden daha fazlasını gösterdiğini fark ettim. Kolunu hafif paltomun altından bana dolamıştı ve yürürken göğüslerimi nazikçe sıkıyordu.

 

" Beğendin mi?" diye sordum.

 

Başını salladı, yüzünde hafif bir hüzünlü gülümseme vardı.

 

"Çok güzel kadınlar var."

 

Bir an için ona baktım.

 

"Bir tane ister misin?" Bir an şaşkınlıkla bana baktı.

 

"Benden bir yıldönümü hediyesi olarak."

 

"Şaka yapıyorsun," dedi.

 

Başımı iki yana salladım.

 

"Ben sadece daha maceracı olmamız gerektiğini düşünüyordum. Aşk hayatımız giderek monotonlaşıyor."

 

Bir an için kırılmış gibi göründü ve sonra gülümsedi.

 

"Artık eskisi gibi değil. Bu konuda bir şeyler yapmamız gerekiyor."

 

Sadece iç çamaşırı giymiş üç çekici kadının camın arkasında bize gülümseyerek durduğu üç kapının önünde duruyorduk.

 

 "Birini seç." dedim. Kocam bana şaşırmış gibi bakıyordu

 

"Gerçekten ciddisin, değil mi?" Başımı salladım. 

 

"Yapamam, yapmamalıyım," diye kekeledi.

 

"Ortadaki sarışına ne dersin? Büyük göğüsleri var ve sen büyük göğüsleri seviyorsun, değil mi?" diye sordum. Omuz silkti. Yanına gittim ve cama vurdum. Kız kapıyı kaydırarak açtı. Gülümsedi ve beni şaşırtacak şekilde Amerikan aksanıyla konuştu,

 

"Senin için ne yapabilirim, tatlım?" dedi gülümseyerek.

 

"Bu senin paran hayatım ve burada ne istersen alabilirsin."

 

Kocam onu bıraktığım yerde duruyordu, yüzünde kuşkulu bir ifade vardı. Yanımıza çağırdım. Sarışın gülümsedi ve girmemiz için kapıyı açtı. Sonra perdeleri çekti. Arkasındaki oda küçüktü, sadece küçük bir yatak, üzerinde ışık olan bir komodin ve küçük bir lavabo vardı.

 

"Evet, tatlım," dedi kocama gülümseyerek,

 

"Zamanında bazı şeyler gördüm, ama ilk kez bir kadın tarafından kocasına sakso çektirmesi için para alıyorum." Kıza parasını ödeyip bir sandalyeye oturduğumda kocam hâlâ şaşkındı.

 

Kocamı yatağa doğru itti.

 

"Sanırım bunları görmek istiyorsun," dedi sırıtarak.

 

"Hanımefendinin dediğine göre koca meme hastası imişsin." Kadın sütyenini çıkardı ve benim tahminime göre E cup ve muhtemelen daha büyük olan muhteşem göğüslerini gösterdi. Kocam şaşkınlıkla bakıyordu. Hala ne olduğunu anladığını sanmıyorum. Ellerini kaldırdı ve göğüslerinin üzerine koydu. 

 

Onları nazikçe okşadı.

 

"Oldukça büyükler, değil mi tatlım ve doğallar."

 

Sonra onun önünde dizlerinin üzerine çöktü. Kocam itiraz etmedi, sadece pantolonunun fermuarını açarken bana baktı. Kadın hala yarı sert olan sikini çıkarıp uzman ellerini kullanmaya başladı. Sikinin tam potansiyeline ulaşmaya başladığını gördüğümde kocamın göğüslerini okşadığını gördüm. Kadın yatak sehpasının bir çekmecesine uzanarak bir prezervatif çıkardı, paketi dişleriyle yırttı ve kılıfı sikinin uzunluğu boyunca açtı.

 

Sonra, ağzının aletini sarmasını ve başının kocamın kucağında oynamasını izledim.

Müthiş bir sahneydi. İşte buradaydık, sevgili kocam Amsterdam'ın red light bölgesinin pis bir mahallesinde bir yatakta otururken, yarı çıplak bir sarışın, büyük göğüsleri sallanarak ona sakso çekiyordu. Parmaklarımı bacaklarımın arasına bastırmaktan kendimi alamıyordum, amımdaki karıncalanmayı hissediyordum. Kocam inlemeye başlayınca başımı kaldırdım. Artık sertleşen ve büyüyen göğüs uçlarını çekiştirmesini izledim. Sonra aniden, bir çığlıkla boşaldı. Kadın ağzını onun sikinden çekerken bir süre orada oturdu. Prezervatifi yumuşamakta olan erkekliğinden çekip aldı ve çöp kutusuna atmadan önce bir düğüm attı.

 

Kocam toparlanırken, o da ayağa kalktı ve sütyenini tekrar giydi. Bana döndü ve gülümsedi.

 

"Sizinle tanışmak güzeldi. Bir ara tekrar uğramalısınız." Sonra kapıyı açıp bizi dışarı çıkarttı.

 

Dışarıda serin gece havasında sevgili kocam bana baktı ve gülümsedi. Onu kollarıma çektim ve şefkatle öptüm.

 

"Mutlu yıldönümleri," diye usulca kulağına fısıldadım.

 

Kollarını bana doladı ve sıkıca sarıldı.

 

"Şimdi neye ihtiyacım var biliyor musun?" dei ona bakarken.

 

" Koca bir içki." Gülüşerek en yakın bara yöneldik.

 

Bir şişe şarabın üzerine biraz daha ot içtik. İki genç gibiydik. El ele tutuştuk, öpüştük ve sarıldık, uzun zamandır yapmadığımız bir şeydi bu, en azından toplum içinde. 

 

Otele dönerken beni karanlık kapı aralıklarına çekti ve öpüştük, onun ve benim ellerimiz aceleyle birbirimizin vücudunu yeniden keşfediyordu.

 

Otele döndüğümüzde, şaşkın gece görevlisi gözlerini darmadağınık kıyafetlerimizin üzerinde gezdirirken bize anahtarlarımızı uzattı. Asansörde birbirimize sarıldık. Elinin eteğimin altından yukarı kaydığını ve külotumu çekerek kalçalarımın üzerinden aşağı indirdiğini hissettim. Parmakları amımın ılık ıslaklığına kolayca kaymıştı..

 

Sonunda süitimize ulaşmayı başardık ama ancak bu kadar ilerleyebildik. Birbirimizin vücudundaki giysileri yırtarken düğmeler patladı ve kumaşlar yırtıldı. Sonunda çırılçıplak, geniş kanepenin üzerine düştük. Bu gece ön sevişme istemiyordum; sadece kocamı içimde hissetmek istiyordum. Bacaklarımı açtım, aralarına girerken bacaklarımı onun etrafında kenetledim. Şimdi içimdeydi, sert siki içimi dolduruyordu. Kendimi ona doğru iterken parmaklarım sırtını tırmıklıyor, vücudumun derinliklerindeki her santimi hissetmek istiyordum. Arkama yaslandığımda önce yavaşça, sonra da aceleyle beni sikmeye başlamıştı.

 

İnanılmazdı, harikaydı! Belki de ot yüzünden, ama aylardır, hatta yıllardır böyle hissetmiyordum.

 

Ne kadar devam ettiğimizi bilmiyorum ama bana asırlar gibi gelmişti. Bedenim orgazm üstüne orgazm yaşıyordu. Kocam boşaldıktan sonra sadece kısa bir süre nefesleniyor ama devam etmek istiyordu.. Sonunda yorgun ve bitkin bir halde birbirimize yardım ederek koltuktan kalkıp banyoya gittik. Sıcak duşun altında kendimizi yeniden canlandırdık ve sıcak havlulara sarılarak, çok ihtiyaç duyduğumuz bir içkiyi içmek için salona geri döndük.

 

Perdeleri çekmeye zahmet etmediğimizi ancak o zaman fark edebilmiştim. Dördüncü kattaydık ama meydanın etrafında Krasnapolsky'ye bakan başka binalar da vardı. Acaba sevişmemiz başka bir oteldeki gizli izleyiciler ya da belki de yakınlardaki karanlık bir ofis binasında gezinen bir gece bekçisi tarafından mı izleniyordu? Bu düşünceyle hafifçe ürperdim.

 

Ayakta durmuş geniş pencereden bakıyorduk, kocam benim arkamda duruyordu. Altımızdaki meydan, gececilerin sonuncusu da evlerine doğru yol aldıkça sessizleşiyordu. Kaldırım kafeleri kapanmaya hazırlanırken, sevdiklerine kavuşmak için sabırsızlanan garsonlar masaları temizleyip kaldırıyordu.

 

Orada durmuş dışarı bakarken havlumda hafif bir çekiştirme hissettim. Elim havluyu tutmak için uzandı ama kocam elimi tuttu ve havlu düştü. Pencerenin önünde çırılçıplak duruyordum. Odanın ışığı yanıyordu ve içeri bakan herkes beni net bir şekilde görebilirdi. Harekete geçmeye çalıştım ama kocamın elleri beni olduğum yerde tuttu. Korkmuş ama aynı zamanda heyecanlanmıştım.

 

"Biri beni görebilir aşkım," diye yalvardım.

 

"Ne yani, seni burada kim tanıyor?" Eli kolumun altına kaydı ve göğsümü okşamaya başladı. Meme ucumun çoktan sertleştiğini hissedebiliyordum.

 

Dışarıdaki karanlıkta yansımamı seyretmek için cama baktım. Nazik ve şefkatli bir şekilde göğüslerimden birini okşarken tamamen teşhir ediliyordum, herşeyim ortadaydı.

 

" Dokun kendine, aşkım," diye fısıldadı kulağıma. Benden istediğine inanamıyordum. Beni sadece teşhir etmek istemiyor, aynı zamanda dışarıda beni izleyenlerin önünde kendime dokunmamı da istiyordu. 

Onu red etmeyecektim. Elimi amıma götürdüm ve yavaşça ve ilk başta biraz tereddütle kendimi okşamaya başladım. Hızla, içimdeki arzu beni ele geçirdi ve parmaklarım hızla ıslak, sulanmış deliklerime girerken kısa sürede umursamaz bir hale geldim. Birkaç dakika içinde akıl almaz bir şekilde orgazma ulaştım.

 

Dönüp bir sandalye çekerken beni bir an için orada bıraktı. Bana eğilmemi ve ellerimi sandalyeye koymamı söyledi. Talimatlarına körü körüne uydum. Kalçalarımı kavrayıp birden içime girmeye başlamıştı. Tekrar pencereye baktım ve camdaki yansımayı gördüm.

 

Nasıl bir görüntü oluşturmuştuk!

 

İki çıplak figür, ben eğilmiştim, o içime girerken göğüslerim ileri geri sallanıyordu , kocamın siki amıma girip çıkıyordu. Hayatımda hiç bu kadar tahrik olmamıştım. İkimiz de pencerenin önünde kim bilir kimlerin karşısında boşalmıştık.

 

Bu şimdiye kadar yaşadığım en muhteşem seksti ve bir süre boyunca sevgiyle hatırlayacağım bir şey olacaktı. Nihayet yatağa girdiğimizde serin Mısır keteni çarşafların arasında tatmin edici bir uykuya dalmıştık ki sabah iştah açıcı bir kahvaltı tepsisiyle gülümseyen bir garson tarafından uyandırıldık.

 

Devamı…..

 

 

 

Plaza Kaşarı (2)

 PLAZA KAŞARI 02

----


Birinci bölüm Plaza Kaşarı 1


----

Leyla'nın arzuları ve Mahmut tarafından sikildiği fikri seks hayatımızı hareketlendirmişti. Ikimiz de inanılmaz tahrik oluyorduk. Her akşam bana nasıl sikilmek istediğini anlatıyordu. Sürekli Mahmut'un yerine geçiyor ve karımı sikiyordum.


"Ohhh Mahmut çok iyisin. Mmmmm sikmeyi çok iyi biliyorsun."


"Kocan iyi sikemiyor mu?"


"ohhh. Hayır. Kocam benim kıymetlim. Ahhhhh sen ise sikicim. Ohhhhh sikkk. Hadi sik fahişeni.""ahhh. Hadi durma lütfen daha da derine sok, orospun yap beni."


Bu tür sevişmeler sürdükçe sürüyordu.


Bir akşam iş dönüşü karımın Paris'e iş için gideceğini öğrendim. 4 gün boyunca bekar hayatım başlayacaktı. Leyla, Tuğba ve Metin Paris'e gideceklerdi. Şirketlerinin merkezi tüm dünyadaki temsilcileri ile bir toplantı yapacaktı. Metin şirketlerinin CEO'su, Tuğba da pazarlama müdürüydü. Tuğba'ya olan ilgimi ve fantezimi zaten biliyordu. Bu beni evde daha da azdıracaktı. İkisi de arzuladığım kadınlardı. Birini gerçekte, ötekini fantezilerde beceriyordum.


O akşam bir ilk yaşadık. Leyla'nın sikimi emdiği ve gözlerimin içine baktığı bir video çektik. Bunu aslında kendi istemişti. Başka kadınlara gitmemden korktuğundan bana fantezi için malzeme çıkarıyordu. Ben ayakta kendimden geçip telefonla karımı çekerken karım gözlerimin içine bakarak dilini aletimin başında gezdiriyordu. Ben de daha fazla dayamayarak onun yüzüne akıtmıştım. Duşunu almış seyahat için bavulunu hazırlamaya başlamıştı. Müthiş derin yırtmaçlı bir elbisesi vardı. Onu da yanına alıyordu. Öyle bir yırtmaç ki kasığına kadar uzanıyordu. Altına iç çamaşırı giymemesi gerekiyordu. Bu son derece tahrik edici bir elbiseydi. Kıpkırmızı ve ateş gibi yanan. Şaşırdığımı görünce beni yanıtladı.


"Hayatım Benard da orada olacak. Biraz ilgi çekmenin kimseye bir zararı yok."


"Bununla birazdan daha fazla ilgi çekebilirsin."


"Bebeğim benim Fransız kadınlarının ne kadar güzel ve bakımlı olduğunu unutuyorsun galiba."


"Senin onlardan hiçbir eksiğin yok."


"Onlar inanılmaz sevişiyorlar hayatım."


Götünü avuçladım ve kendisine haksızlık ettiğini söyledim. Az önce boşalmama rağmen yine beni erekte duruma getirmişti. Ama yarın sabah erken uyanacağı için devam edemedik. Birbirimize sarılıp uyuduk.


Sabah havalimanına bıraktım. O gün akşama kadar koşuşturmaca ile geçti. Leyla ile çok konuşamamıştık. Sadece otele yerleştiklerini haber vermişti. Akşama yemekleri vardı. Ben ise eve geçmiş tembellik yapıyordum. Telefonuma bir fotoğraf geldi. Leyla o güzel elbisesini giymiş ve ayna karşısında kalçalarını kaldırarak bana öpücük gönderiyordu. Tüm bacağı dekoltesinden görünüyordu. Çorap giymemişti. Tüm vücudunu yağlamıştı. Parıldıyordu. Topukluları kalçalarını öyle dik hale getirmişti ki istemsizce sertleşmiştim. Ben fotoğrafa o kadar dalmışım ki karıma cevap vermeyi unutmuşum. Birazdan ondan ses gelecekti.


"Heyyyy orada mısın?"


"Bebeğim sikimi indirmeye çalışıyordum."


"Ooo yaramaz hareketlendi mi hemen?"


"Böyle bir güzelliğe hareketlenmeyecek olan yarak var mıdır?"


"Ohhh. Öyle mi bebeğim?"


"Kesinlikle hayatım. Gece için biraz iddialı olmuş sanki."


"Hadi ama Fransız kadınlar varken beni mi sikecekler? "


"Ben her türlü seni sikerdim."


"Tabi tabi Tuğba verse becermezsin."


"Ohhh bebeğim ikinizi birden siksem."


"Çektiğimiz videoya bakacaksın tüm gece ve ellerinle sana mutluluklar aşkım. O fahişeyle fotoğramızı da atarım sana."


"Ahhhh bebeğim seni seviyorum."


Daha sonra hikaye sitelerinde dolaştım, twitterda azgın kadınlarla yazıştım. ilerleyen saatlerde Tuğba'nın muhteşem memelerini göndermişti Leyla. Tanrım inanılmazlardı. Ama ikisi öyle seksi geliyordu ki gözüme. Bir de öpücük göndermişlerdi. Karımın bana jestiydi bu. İşin ilginci Tuğba'nın da bana gönderdiğinden haberi vardı. Nasıl azmış olabilir diye düşündüm. Ne kadar içmişlerdi acaba?


"Bütün sikleri kaldırıyorsunuz."


Yazdığıma karım sadece öpücük gönderdi. Ben daha fazla dayanamayacaktım. Fotoğrafa baka baka tüm gecenin birikmişliği ile boşaldım. Sonrasında da yatakta sızmışım.


Uyandığımda saatin kaç olduğuna bakmak için telefonumu aradım. Yatakta nerede olduğunu bulmak epey zamanımı aldı. Saat öğlen 13:00'dı. Baş ağrımdan da anlamalıydım aslında. Çok uyumuştum. Daha sonra Leyla'nın whatsapp mesajını gördüm. Bir video göndermişti, indirmek için tıkladım. Boyutu epey yüksekti. Videoyu atalı 3 saat olmuştu. Başka da hiçbir şey yazmamış. Nihayet inmişti. 3 dakikalık bir videoydu.


Benard ve Leyla.


"Tanrım. Otel odasındalar."


Leyla'nın o yakıcı kırmızı elbisesi vardı. Teni inanılmaz parlaktı. Bernard'ın o kavruk siyahi teni ise enfesti. Nasıl bir kontrast! Benard tam bir profesyoneldi. Leyla'nın hangi noktalarına dokunacağını biliyordu. Dokunduğu her nokta onu uyarıyordu. Hafif hafif dans ediyorlardı. Leyla arada dönüyor ve kalçalarını bastırıyordu. Tanrım ayakta sevişiyorlardı. Ayakta sikişiyorlardı adeta.


"Bütün kadınları buraya mı davet ediyorsun?"


"Hayır. Yalnızca güzel ve seksi kadınları."


"Kendine çok güveniyorsun."


"Hayır. Kadınların arzularını biliyorum."


"Neymiş arzularımız?"


Bunları konuşurken hala ayaktaydılar ve sevişiyorlardı. Benard karımın bacaklarını ve kalçalarını okşuyor arada kendi aletine doğru onu çekip geri bırakıyordu.


"Arzularınız bu işte. Seks. Bastırdığınız, sakladığınız, içinizde tuttuğunuz."


"Ne yapabiliriz ki?"


Benard "Özgür bırakabilirsiniz kendinizi. Güzelliği zerafeti ortaya çıkarabilirsiniz. Mesela bu kalçalar ilgiyi sevgiyi fazlasıyla hak ediyorlar." Diyerek karımın kalçalarını avuçladı.


Elleri karımın yumuşacık ancak bir o kadar bakımlı kalçalarından bacaklarına gidip geliyordu.


"Ahhh. Bunu nasıl arzu ediyorum bilemezsin." Dedi Leyla zevkten kayan gözleri ile.


"Bunu çok iyi biliyorum merak etme. Sadece zihnindeki perdeleri indir."


"Nasıl indirilir inan bilmiyorum."


"Hayatına zevk katmak için sadece rahat bırak. Akışına bırak. İçinden ne geliyorsa onu yap."


"Hmm. Her şey mi?" Dedi karım yaramazlık yapmak istiyordu. Mimiklerini tanıyordum. Aklından geçenleri okuyamıyordum ancak tahmin ediyordum.


"Her şey. Mesela şu an ne geçiyor aklından?"


"O kocaman sikini ağzıma almak istiyorum. Ağzımı sikmeni istiyorum. Offf evet bunu çok istiyorum. Evet evet çok istiyorum."


Dedi. Tahmin ettiğim gibiydi. İçindeki şehveti ortaya çıkarmıştı. Kendini serbest bırakmıştı. Bunları bana sadece fantezi zamanları söylüyordu. Küfürlü ve sert dili seviyordu. Daha fazla uyarıldığını içinin kıpır kıpır olduğunu söylüyordu. Yine öyleydi. Bacaklarını birbirine sokuyordu. Bacak arasının yangın yeri olduğu her halinden belliydi.


Benard "O zaman başlayalım. O güzel ağzını sikmek için sabırsızlanıyorum." Diyerek Leyla'yı omuzlarından aşağıya doğru yavaşça bastırdı.


Nereye ulaşmak istediği çok belliydi. Göz gözelerdi. Leyla, Bernard'ın kemerini tüm acemiliği ile çözüyordu. Karşısında gördüğü muhteşem kapkara bir sik. Leyla o kocaman siki eline alıp oynamaya başladı. Dil darbeleri indiriyor ve Bernard'ı da gözleri ile tahrik ediyordu. Benard yumuşamaya başlamıştı. Dilini kocaman başında gezdiriyor ve torbalarını eliyle okşuyordu. Benard dayanamıyordu. Leyla'nın saçlarını başının arkasından eliyle toparladı ve dibine kadar alması için kendisine çekti. Leyla beklenmeyecek şekilde gırtlağına kadar almıştı. Bu durum kapkara siki sırılsıklam yapmıştı. Leyla'nın tükürükleri şelaleye döndürmüştü.


Benard git gele başladı ve Leyla'dan "gluk, gluk, gluk..." sesleri geliyordu.


Derken video bitti. Şok halindeydim. Karım. Fantezi olarak düşlediğimizi gerçeğe dökmüştü. Nasıl davranacağımı bilmiyordum. İşin garibi tahrik olmuştum. Şu an yanımda olsa o güzel götünü sikerdim. Hemen telefona sarıldım. Karımı aramak için vakit kaybedemezdim.


"Leyla!"


"Ah hayatım. Öncelikle beni anlayacağını düşünüyorum. Bunu başka türlü anlatamazdım." Dedi.


Yeni sikilmiş ve rahatlamış ses tonu ile konuşuyordu.


"Seni kaltak. Ben sana söylemedim mi. Seni sikerler diye!" Bağırdım. Kızıyor muydum yoksa tahrik mi olmuştum. Kararsızlık cümlelerime yansıyordu.


"Söyledin bebeğim. Haklısın. Ama Parisli kadınlar varken bana bakacaklarını düşünmemiştim."


"Lanet olsun. Götünün nasıl göründüğünün farkında değil misin? Onu sikmek için çıldıran ne kadar erkek var!"


"Ah hayatım. Gerçekten erkeklerin kalçalarıma bu kadar hayran olmaları inanılmaz. Ve Benard o kadar cesurdu ki. Mahmut'un yapamadığını yaptı." dedi ve bana yem attı. Sormamı bekliyordu. Nasıl diye sormamı arzuladığı ve anlatmak istediğini anlamıştım. Ben de çok merak ediyordum. Ve sordum.


"Nasıl yani?"


"Sikti bebeğim. Götümü acımadan sikti." dedi ve şehvet ses tonundan akıyordu adeta.


Benard o kadar iyi sikmiş olmalıydı ki sesinde pamuk gibi rahatlama ve bir o kadar yeniden yapma arzusu vardı.


"Anlat şunu en başından." derken sikimi pantolonundan çıkarmaya çalışıyordum. Sertleşmiştim. Tahrik olmuştum.


"Bebeğim iş toplantısı işte toplandık akşamına da yemeğe geçtik. Benard tüm gece üzerime pervane oldu. Ufak temaslarla başladı. Alkolün de etkisiyle o cesaretlendi ben de azdım.


Siki o kadar kabarıktı ki pantolonun bir aksesuarı gibiydi. Gözümü alamıyordum. O da bunu farketti. Dokunmak isteyip istemediğimi sordu. Güldüm geçiştirdim. Tabi ki peşini bırakmayacaktı. Gecenin sonuna doğru dansa kalktık. Deep house ayakta sallanıyorduk. Ben Benard'a dayandıkça aletini hissettim. Aşırı sertti. O da bana dayandıkça dayandı. Ne istediğimi bildiğini söyledi. Kalçalarımı tutup kendine çekmeye başladı. İki sevgili gibi sarmaş dolaştık. İp kopmuştu. Yırtmacımdan elini minik amıma götürdü. Tabi ki sırılsıklamdı. İçim çekildi ama ne yaptığını sorgular bakışlarımı üzerine çevirdim.


Sonra parmağını çıkarıp ağzına götürdü.


"Tadı çok güzel" dedi.


"Ve en sevdiğim şey de kadınların elbiselerinin altına iç çamaşırı giymemesidir." dedi.


Adam her hareketi ile beni tahrik ediyordu. Dizlerim titremeye başladı.


Herkesin içerisinde beni yatırıp sikmesini o kadar arzuladım ki bebeğim. İçimde volkanlar yanıyordu. Zevk sularım bacaklarımdan akıyordu. Artık kontrolü tamamen kaybetmiştim. Bunu farketmişti. Yüzümü ona dönmüştüm. Nefesini hissetmek istiyordum. Panter gibi elleri kalçalarımdaydı. Öpecek gibi yapıyor beni manipüle ediyor ve ruhumu çekiyordu. Nefesi boynumda, kulaklarımda, dudaklarımdaydı.


"Sen nasıl bir hazineye sahip olduğunun farkında değilsin." dedi.


Anlamadığımı söyledim.


"Bu kalçalar bu memeler hiç bir Parisli kadında yok. "dedi.


Ben onun abarttığını söyleyecekken bana söz hakkı tanımadı.


"Lütfen. Konuşmayalım. Onlara ait olduğu şeyi vermek istiyorum. Bu gece seni sikmek istiyorum."


"Ama nasıl olur ben evliyim" diyerek naz yaptım. Ama adam profesyoneldi.


"Şu an arkanda olanın kocan ya da bir başkası olması umrunda değil. Açıkçası benim de umrumda değil. Ben karşımdaki kadının zevk alması ile ilgileniyorum.Ayrıca evli kadınların sikildiğinde aldıkları zevk bekarlara göre çok daha fazla. Belki o güzel götünü siktiğimde aldığın zevki kocana anlatırsın. Böyle güzel bir vücudun zevklerden mahrum kalması düşünülemez."


Tanrım adam tam bir manipülatördü. En sonunda beni kolumdan tutup çekti. Açık açık sikilmeye götürülüyordum.


Yemeğin olduğu oteldeki odasına götürdü. Muhteşem bir odaydı. Eiffel manzaralı. Cam açıktı. Perdeleri çekmemişti. Ortam loştu.


Sonrasında videoya almamı söyledi. Neden diye sordum.


Sonrasında saçma pişmanlık duyacağımı "aldığın zevki görmeni ve bu saçmalığa düşmemeni istiyorum." dedi.


Ağzımı siktiğini gördün zaten. İlk olarak onu istedi bebeğim. Bütün deliklerimi sikmek istediğini açıkça söyledi.


İsteklerinde o kadar netti ki beni etkisi altına almıştı.


Büyülenmiş gibiydim. İtiraz edemiyordum. Vücudum karıncalanıyordu. Arzu, şehvet tüm bedenimi ele geçirmişti. Beynim uyuşmuştu.


Sanırım bunun adı orgazmdı. Bilmiyorum ama zihnim o kadar uyuşmuştu ki oradan çıkmak istemiyordum.


Kameranın çektiğini bilmek de tahrik ediyordu. Porno yıldızı gibi hissettim kendimi. İyice akışına kapılmıştım. Beni yavaşça yukarı kaldırdı. Onun komutlarını takip ediyordum.


Büyük elleri ile elbisemin askısını düşürdü. Mememin bir tanesi elbiseden taştı. Diğer eliyle onu avuçladı. İçimin çekildiğini hissettim. Meme başımla oynuyordu. Diğer elini de yırtmacımdan kadınlığıma soktu. Parmağı hedefini arıyordu. Avını arayan avcı gibiydi. Ve bulmuştu da. Okşuyordu. Dizlerimin titrediğini hissettim. Yüzümdeki ifadeden ne kadar zor durumda olduğumu görebiliyordu. Öpmüyordu. Öper gibi yapıp geri çekiliyordu. Ruhumu bedenimden çıkarmaya niyet etmişti. Yavaşça aşağı doğru iniyordu. Avuçladığı mememi emmeye başladı. Dili inanılmazdı. Etli dudakları ile vakumluyordu. Dili ise meme başımda dolanıyordu. İnanılmaz uyarıcıydı. Bütün tüylerimin kalktığını hissedebiliyordum. Dizleri üzerindeydi. Diğer askıyı da düşürmüştü. Büyük göğüslerim artık ortadaydı. Biri emiliyor diğeri ise yoğruluyordu. Saçlarını çekebildim. Aldığım haz inanılmazdı. Bacaklarımdan suların ılık ılık aktığını hissedebiliyordum. Yüzüme gülerek baktı.


"Daha yeni başlıyoruz." Dedi. Eliyle beni yatağa itti. Ayağa kalktı. Gömleğinin düğmelerini çözdü. Zincir kolyesi yanık teninde parlıyordu. Üzerime eğildi kollarının arasında kalmıştım. Zincir kolyesi memelerimin arasına düşmüştü. Soğuğu ile irkildim. Boynumu, kulak mememi öpüyordu. En sonunda dayanamadım ve dudaklarına yapıştım.


Tanrım öpüşmüyordu resmen beni yiyordu. Dilimi boğazına kadar itiyordum. Etli dili dilime karışıyordu. İfademi değiştirmemi istedi. Kulağıma eğilip fısıldadı. Tahrik olmuştum.


"Fuck me eyes" dedi. O şekilde bakmamı istiyordu. Kırmadım elbette.


"İşte bu" dedi.


"Şimdi tam bir fahişe oldun." Dedi. Teşekkür ettim. Beni bir orospu gibi görüyordu. Ama bunun şu anda hiç bir önemi yoktu. Kaliteli bir orospu gibi hissediyordum. Benard'ın altına yatmıştım. Sikilmek için kıvranıyordum. O ise tam bir ustaydı. Beni kıvama getirmişti.


"Göğüslerini sikmek istiyorum." Dedi.


"O kocaman göğüslerinin arasında gidip gelmek istiyorum."


Memelerimi iki elimle birleştirdim. Sıkılaştırdım. Gerçekten de kocaman olmuşlardı. Benard için iştah açıcı bir manzara vardı. Memelerimin arasına tükürdü ve o kara kocaman yarağını soktu. Gidip geliyordu. Yüzündeki zevki görebiliyordum. Parmağını dudaklarımda gezdiriyordu. O kara parmağını emmek için can atıyordum. Küçük bir sik gibiydi. Emiyordum.


"Bu kocaman memeleri hiç siktirdin mi? Hiç siktiler mi? Bu lanet olası kocaman memeler. Tanrım sen nasıl bir şeysin."


"Ahhh sikmez olurlar mı hiç? Sikmeden bıraktıklarını hiç düşünebilir misin?"


Bir eli ağzımın oradaydı ve parmağını emiyordum. Diğer eli ise kadınlığımı bulmuştu yine. Ve etli kocaman parmağı bızırımla oynuyordu. Kocaman kapkara bir sik de memelerimin arasında gidip geliyordu. Sikini memelerimin arasından çıkardı. Meme başlarıma vurmaya başladı. Sikinin kafasını sürüyordu. Beni çıldırtmayı kafaya koymuştu. Ayağa kalktı yatağın başında çırılçıplak vücudu terden parıldıyordu. Sırt üstü, dirseklerimi yatağa dayamış ve hafif doğrulmuş vaziyette onu izliyordum. Vücudumu saran elbisenin son parçalarını bir çırpıda çekip çıkardı. İstediği bakışı ona veriyordum. Tıpkı diğer verdiğim şeyler gibi.


"Bu hazineyi saklamamalısın."


"Saklıyor gibi miyim sence."


Elleriyle bacaklarımı tuttu ve eğildi. Ellerini kaydırdı. Kadınlığıma ulaştı.


"Burada sulu, tatlı bir şeftali var." Diyip kafasını daldırdı. Deli gibi yalıyordu. Dili ne yapacağını o kadar iyi biliyordu ki zevkten erimek üzereydim. Bir elimle kendi mememi okşuyor diğer elimle de Benard'ın başını iyice bastırıyordum. Gözümü ara ara açtığımda Eyfel'in ışıkları uçuşan perdeler beni emen bir adam. Tanrım rüya gibi bir ortam. İyice gevşemiştim. Şapırtı sesleri odada inliyordu. Bir süre sonra artık iki parmağını daldırmıştı. Gözlerim kaymış, zihnim bulanmıştı. Adam gerçekten de işinin ustasıydı.


Parmaklarını çıkardığında sırılsıklamdı. Ağzına götürdü ve o kocaman etli diliyle yaladı. Ayağa kalktı. O kocaman aleti bana girmeye hazırlanıyordu. Tanrım. Bunu bu kadar istediğime inanamıyordum. Sikini tükürükleyip olmasını istediğim yere nihayet sokuyordu. Onun sokuşu ile birlikte derin bir ahhhh çektim. Hem böylesine alışkın değildim hem de bu kadar yumuşadığımı hatırlamıyorum bebeğim.


Gözlerimin kaydığını hissettim.


"Söyle" dedi.


"Neyi?" Dedim.


"Söyle bana. İste. Seni sikmemi istiyor musun?"


Bu soru karşısında midemin biraz daha karıncalandığını hissettim. Orgazm seviyem düşmüştü. Bacak arama zevk suyunun aktığını hissettim.


"Şu an en çok istediğim şey bu. Ohhhh bu çok iyi hissettiriyor." Diyebildim.


Zevkten bacaklarım titremeye başladı. Adam durmuyordu. İyice kayganlaşan amımda gidip geliyordu. Gidip gelirken boş durmuyordu. Bir eliyle de bızırımı okşuyordu. Tanrım pelte gibi olmuştum. Şu an ne istese yapabilirdim.


"Sik beni n'olur. Sik. Ah evet evet." Diyebildim.


Gözlerim kayıyordu. Bacak aram şelale gibi akıyordu. Benard sularımın arasında daha da derinlerime ulaşıyordu. Sırılsıklam olmuştu. Yüzünde piç bir sırıtış vardı.


"Türk lokumu. Hmmm..." dedi bızırımdaki parmağını ağzına götürdü.


Etli dudaklarının arasında parmaklarını yaladı. Tahrik olmuştum. Onun dudaklarına yapışmak için davrandığımda beni yatağa iktirdi. Bacaklarımı bileklerimden tutup beni ters çevirdi. Kalçalarımdan tutup beni kendine çekti.


"Ufff bunlar hazine. Böyle bir eşleşme gerçekten yaşamamıştım."


Bunu söylediğinde kalçalarımı sikine iyice dayadım. O ise eliyle komut veriyordu. Sırtımdan bastırdı ve kalçalarımı havada bırakacak şekilde vücudumu yavaşça şekle soktu. Arkaya dönüp baktığımda tekrar girmeye hazırlanıyordu.


"Ne istiyorsun. Götümü mü? Arkadan mı seviyorsun?" Gülümsedi.


"Hmm kara kutu. Seviyorsun demek." Parmağını ıslatıp arka kapımda gezdiriyordu. İrkildim. Ama zevk denizinde boğulmuştum. Çok istiyordum. Dayanamadım.


"Ahhhh... Çok istiyorum. Evet evet bunu istiyorum."


O da bana "Ne istiyorsun? Açık açık söyle bana." Dedi.


"Lanet olsun. Götümü sik. Sik ne olur. O kocaman aletinle parçala beni. Onu arkamda görmek hissetmek istiyorum."


Kendime şaşırmayı artık bırakmıştım. Götümü sikmesi için adama yalvarıyordum. O ise dolaba gidip çekmecesini açtı ve bir şey aldı. Ağzına sokup yaladı ve bana gösterdi.


"Onu bu gece almayacağım bebeğim. Götünü yarına saklıyorum. Onu arkadaşlarımla beraber sikeceğiz. Anlıyor musun? Yarın arkadaşlarımla beraber seni önden de arkadan da sikeceğiz."


Kafa sallayabildim sadece. Onay vermiştim. Bu zevk sarmalında benim arkadaşları ile beraber sikmek için onayımı almıştı. Adam zihnimi ele geçirmişti. Yaladığı anal plugu yavaşça kalçalarımın arasında arkama tıkadı.


"Yarına kadar bunu ellemek yok. Senin yeni zevklere ihtiyacın var. Söylesene tost sever misin?


"Ahhhhh. Çok severim."


İçime girmeden yine orgazm olmuştum.


"Daha önce hiç yaptın mı?" Kafamı sallayabildim sadece. Hayır bile diyebilecek nefesim kalmamıştı. Yanıtımı duyduktan sonra kökledi. Çığlık atabilsem yıkabilirdim ortalığı ama zevkten vücudumu hareket ettiremiyordum. Ama tıkaç beni aşırı tahrik etmişti.


Yarına bırakmaya hiç niyetim yoktu. Onu içeriye davet edecektim. Arkamda gidip gelirken kalçalarımın dalga dalga halini gördüm. Bu Benard'ı da aşırı tahrik ediyordu. Kendini kaybedişinden belliydi. Elimle onu durdurdum. Şaşırdı. Ne oldu der gibi yüzüme baktı.


"Götümü becer. Hemen şimdi o koca götümü becer." Dedim ve tıkacı arkamdan çıkarmasıyla uyarıldım.


Sırılsıklam olmuş kapkara aleti arkamdan girdiğinde artık rahatlamıştım. Götümü becertiyordum. Onun da kayışı kopmuştu. Sonuna kadar sokuyordu. Ulaşabileceğinin en sonu ulaşmak isterken ben artık çarşafları sıkıyordum. Bir elime kendimi okşarken salyalarım çarşafı sırılsıklam etmişti. Bir an arkamda boşluk hissettim. Benard çıkmış ve kocaman aletini sıvazlıyordu. Beni kolumdan tutup önüne çekti.


"Ağzını aç." Dedi. Ağzıma boşalmak istediğini anlamıştım. Yüzündeki şehveti gördüm. Ağzımı açıp gelecek olan zevk yağmurunu bekliyordum. Saçlarıma geldi ilk önce sonra yüzüme ve nihayetinde ağzımı bulmuştu. Onu temizlemem için ağzıma yaklaştırdı. Tereddüt etmeden onu parlattım.




Ağzımı, yüzümü her yerimi sikti bebeğim. Tek kelime ile becerdi. Beni çok fena becerdi. Yatağa sırt üstü uzandı. Nabzı çok hızlı atıyordu. Ben ise banyoya gidip temizlenmeliydim."


Karımın anlattıkları beni dağıtmıştı. Kendini öyle bir siktirmişti ki zevkten benim bile gözlerim buğulanmıştı. Ve dahası Benard bir sonraki gece tüm arkadaşları ile becerecekti. Tost yapacaklardı. Tanrım bu çok uçuktu. Karım tam anlamıyla plaza kaşarına dönmüştü.