Ayla (Tatil) Bölüm 1

Ayla, kontrolü kaybetmek üzere olduğunun bilincindeydi. Ateş, tüm vücuduna yayılmıştı artık. Gözlerini kaldırıp kocasına baktı. Yuvarlak masanın tam öbür tarafında, dirseklerini masaya dayamış, yanındaki Yunanlı'yla, koyu bir konuşmaya dalmıştı Burhan. Ayla'nın bakışlarını farkedince, gözlerini ona çevirdi. Bir an bakıştılar.



Aslında gözlerinden yalvarma fışkırdığının farkındaydı Ayla. Kurtarılmayı bekliyordu. Ama umduğunu bulamadı kocasının gözlerinde. Sarhoş olduğu belliydi Burhan'ın. Yalnızca gülümsedi. Sonra yine yanındakiyle konuşmayı sürdürdü. Ya olup bitenin farkında değildi, ya da aldırmıyordu.


Ayla'nın bacakları titriyordu artık. Götü, elinde olmadan giderek açılıyor, yavaş hareketlerle içine girip çıkmakta olan parmağa, adeta kendiliğinden izin veriyordu. Başını çevirip, aklını başından alan parmağın, sol yanında ayakta durmakta olan sahibine baktı. Yüzü şehvetle kasılmıştı Yunanlı'nın. Gözleriyle sikiyordu onu. Sonra sağına, yandan vücudunu onunkine iyice yaslamış olan öbür Yunanlı'ya döndü. Adamın kazık gibi olmuş siki, beline dayanmıştı. Yüzündeki ifade ise arkadaşınınkinin, neredeyse aynıydı.


"Tanrım, beni sikecekler..." diye düşündü Ayla, "Burada, herkesin içinde, ikisi birden sikecekler..."


Adamın eli, aynı anda önden gelip eteğinin altına girdi. Bilinçsizce bacaklarını araladı Ayla. Sert, kalın ve kıllı parmaklar, bir anda amına ulaştılar. Sonra içlerinden biri, vıcık vıcık sulanmış amının dudakları arasından içine kayıverdi. İki parmak birden vardı şimdi içinde. Biri amında, öbürü götünde. Birden beli gelmeye başladı. Vücudu sarsılıyordu. Düşmemek için, masaya sıkı sıkı tutundu.


Kendini biraz topladığında, yeniden Burhan'a baktı. Hiç bir şeyin farkında değildi kocası. Sonra bütün bunların nasıl olduğunu düşünmeye çalıştı.


Bu Yunan adasına, daha bu sabah gelmişlerdi. İşin hoş yanı da, o gün evliliklerinin birinci yıldönümü olmasıydı. Erken saatlerde İzmir'den yola çıkarlarken hava sıcaktı. Ama burası çok daha sıcaktı tabii. Bu da hoşlarına gitmişti tabii. Bir yıllık çalışmanın yorgunluğunu atmaktan başka düşündükleri yoktu ikisinin de. Öğlenden sonra, kaldıkları otelin plajından denize girmişler, sonra odalarına çıkıp biraz dinlenmişlerdi. Gece de, evlilik yıldönümlerini eğlenerek kutlamaya karar vermişlerdi. Önce restoranda yemek yemişler, sonra da otelin gece kulübüne gitmişlerdi. Kısacık bir süre sonra da, şimdi onlarla birlikte masanın çevresinde durmakta olan üç Yunanlı yanlarına sokulmuştu. Ayla, onların kafalarından geçeni, daha ilk anda anlamıştı tabii. Bakışlarından belliydi bu. Üstelik, bütün bunların suçu, büyük ölçüde kendisindeydi.


Aslında amacı, yalnızca Burhan'ı memnun etmekti. Kocası, onun tahrik edici olmasından hoşlanıyordu. Evlenme yıldönümlerinde onu iyice tahrik etmek istemiş ve bu amaçla giyinmişti o akşam. Aslında çok basitti giysisi. Uçuk mor, incecik jarse krepten yapılma bir şeydi. Üst kısmını, omuzlarından geçen ince askılar tutuyordu. Dekoltesi fazla değildi ama, göğüsleri ince kumaşın altından tüm hatlarıyla belli oluyordu. Ayla her zaman gurur duymuştu memeleriyle. Pek büyük değillerdi gerçi ama, sert ve yusyuvarlaktılar. Giysinin kumaşı, karnını ve ince belinden sonra birden genişleyen yuvarlak kalçalarını iyice sarıyordu. Güzel görünmeyeceğini bildiği için, külot giymemişti. Göbeğinin çukurluğu belli oluyordu. İncecik kumaş, arkadan da, kalçalarının arasına hafifçe giriyor ve vücudunun en güzel yerlerinden biri olan yuvarlak kalçalarını, baş döndürücü bir biçimde sergiliyordu. Eteği ise o kadar kısaydı ki, kalçalarının hemen altında bitiyordu. Kıyafetini, ayaklarına geçirdiği, alabildiğine yüksek topuklu, arkaları açık, ön tarafları ise tümüyle transparan bir plastikten yapılmış ayakkabılarla tamamlamıştı. Sanki çıplak gibi görünüyordu ayakları. Beyaz, pürüzsüz ve inanılmaz güzellikteki bacakları, ayakkabılarının yüksek topukları ve eteğinin kısalığı nedeniyle, daha da uzun görünüyordu. Kocası onu gördüğünde, gözleri parlamıştı.


Ayla, restoranda da epey ilgi çekmişti görüntüsüyle ama, gece kulübüne gittiklerinde her şey başkalaşmıştı. Restoranda, otelin, büyük tamamı çeşitli ülkelerden yabancılardan oluşan müşterileri vardı yalnızca. Gece kulübü ise yarı yarıya Yunanlı'larla doluydu. Esmer ve aç bakışlı Yunanlı erkeklerle. Plaja oldukça yakındı, açık hava gece kulübü. İyice de kalabalıktı. Ama daha kapıdan girdikleri anda farkedilmişti Ayla. Kendilerine en dip tarafta, çevresinde ayakta durulan bu masayı bulana kadar dolaşmak zorunda kalmışlardı. Tüm bu süre zarfında da, onlarca Yunanlı, gözleriyle sikmişti Ayla'yı.


Sonunda, garsona içkileri ısmarladıklarında, Burhan'ın ağzı kulaklarındaydı.Hep böyle olurdu zaten. Ayla başka erkeklerin ilgisini çektikçe mutlu oluyordu.


"Çok güzelsin..." dedi karısına, "İnsanın aklını başından alıyorsun... Üstelik yalnızca benim de değil..."


Ayla gülümsedi ona. Doğrusu şikayeti yoktu. Deneyimleriyle, kocasının tahrik olmaya başladığını, gece ilerledikçe daha da çok tahrik olacağını biliyordu. Sonunda odalarına çekilip yalnız kaldıklarında, geceyi, müthiş bir sikişle noktalayacaklarına emindi. Çevreyi seyretmeye başladı.


Hemen yanlarındaki masanın çevresinde, üç Yunanlı erkek vardı. Üçü de yakışıklıydı doğrusu. Üstelik, yalnız görüntüleriyle değil, giyinişleriyle de, turistlerden çok değişiktiler. Dar pantolonlar ve tiril tiril gömlekler giymişlerdi. Üçünün de yakaları iyice açıktı. Göğüslerindeki siyah kıvırcık kıllar, çok hoşuna gitmişti Ayla'nın. Anladığı kadarıyla, o da Yunanlı'ların hoşuna gitmişti. Kapkara gözleriyle, sürekli onu seyrediyorlardı. Bu da, içinin tatlı tatlı ürpermesine neden oluyordu tabii.


Burhan biraz hızlı içiyor, Ayla'yı da peşinden sürüklüyordu bu akşam. Kısa sürede, ikisinin de kafaları iyi olmuştu. Ayla, kendini müziğin ritmine kaptırmış, olduğu yerde hafif hafif oynuyordu ki, yan masadaki Yunanlı'lardan biri yanlarında bitip onu dansa kaldırmıştı. İlk başlarda, birbirlerini seyretmişlerdi yalnızca. Ayla, Yunanlı'nın hoş bir erkeksilikteki vücudunu seyrediyordu. O da, Ayla'nın inanılmaz baştan çıkarıcılıktaki güzelliklerini. Böyle seyredilmek çok hoşuna gitmişti Ayla'nın. Biraz da bu nedenle olmalı, giderek daha cüretlenmeye başlamıştı o da. Bir dansözün kıvraklığıyla dansediyordu.


Ama asıl dananın kuyruğu, müzik birden yavaşa döndüğünde kopmuştu. Yunanlı onu bir anda kollarının arasına almış ve sert vücudunu onunkine yaslamıştı. Ayla'nın ilk hissettiği, karnına dayanan o müthiş sertlik olmuştu tabii. Yunanlı'nın kalkıp kazık gibi kesilmiş siki, sanki alev alev yanıyordu. Bu da, başının daha da fazla dönmeye başlamasına neden olmuştu yalnızca. Üstelik artık yalnızca içkinin etkisiyle değil, içinde birden tutuşuveren ateş nedeniyleydi bu.


Yunanlı Ayla'nın direnmediğini farkeder etmez, biraz daha cesaretlenmiş ve daha sıkı sarılmıştı. Adeta ayakta sikiyordu onu. Bunun doğal sonucu da, Ayla'nın içindeki ateşin büyümesi olmuştu yalnızca. Kendini iyice bırakmıştı bu tanımadığı Yunanlı'nın kollarına. Amının, inanılmayacak kadar sulandığını hissediyordu. Başını onun boynuna gömmüş, değişik erkek kokusunu içine çekerek, kalçalarını hafif hafif hareket ettiriyordu. Hayatından son derece memnundu.


Müzik yeniden hızlandığında dansı bırakıp masaya geri dönmüşler ve Ayla bir sürprizle karşılaşmıştı. Öteki Yunanlı'lar, şimdi onların masasında, kocasının yanındaydılar ve üçü, koyu bir sohbete dalmışlardı. Kısa bir süre sonra da, ikinci Yunanlı dans pistine götürmüştü Ayla'yı. Bu küçük macera da, kısa sürede birincisine dönünce, iyice kendini bırakmıştı Ayla. Artık Yunanlı'ların hepsi, sırayla ona dansa kaldırıyor ve pistin ortasında, adeta ayakta sikiyordu. Vücuduna dayanan kalkmış sikler, inanılmaz büyük bir zevk vermeye başlamıştı Ayla'ya. Tabii bu arada adamların elleri de vücudunda dolaşıyor, ellenmedik yerini bırakmıyorlardı. İşin ilginç yanı ise kocasının tepkisizliğiydi.


Sonra Yunanlı'lar, işi giderek büyütmüş, adeta azmışlardı. Masanın çevresinde hep birlikte ayakta durup içmeye devam ederlerken, içlerinden biri her zaman kocasının yanında durup onu lafa tutuyordu. Öbürleri ise Ayla'yı aralarında makasa almaya başlamışlardı. Elleri sürekli orasında burasında dolaşıyordu. Sonunda biri, arkadan getirdiği elini eteğinin altından bacaklarının arasına sokmuş ve amını avuçlayıvermişti. Ayla o kadar heyecanlamıştı ki, itiraz bile edememişti. Bir süre sonra da adamın parmağı, amının açılmış dudakları arasından içeri kaymış ve aklını başından almıştı. Ama bununla da yetinmemişti Yunanlı ve vıcık vıcık ıslanıp kayganlaşmış parmağını, amından çıkarıp götüne sokuvermişti. Bu yetmiyormuş gibi öbür Yunanlı'da parmağını amına sokmuştu.


Şimdi soluklanmaya çalışıyordu. Dizleri hala titriyordu. Bu arada, Yunanlı'lardan biri garsona işaret edip, hepsi için birer içki daha ısmarlamıştı. Kocasıyla yeniden gözgöze geldiler. Tanrım ne yapıyordu bu adam. Gerçekten de hiç bir şeyin farkında değildi galiba. Bardağını eline alıp, büyük bir yudum içti. Aynı anda da, solundaki Yunanlı'nın elini uzatıp, sol elini bileğinden tuttuğunu hissetti. Elini çekiyordu adam. Direnemedi bile. Parmakları, taş gibi sert bir sikin ateş gibi yanan tenine değdiğinde, yeni bir titreme dalgası sardı vücudunu. Beyninin, kontrol edemediği bir yerinden gelen emre uyup, sıkı sıkı tuttu onu. Tanrım, ne kadar da büyüktü.


Yunanlı'yla gözgöze geldiler. Kapkara gözleriyle sikiyordu adam onu. Yavaş hareketlerle, elindeki siki okşamaya başladı. Az önce parmağını önce amına, sonra da götüne sokup, zevk dalgasına neden olmuştu Yunanlı. Şimdi de ondan karşılığını bekliyordu. Bereket çevredekilerden durumun farkında olan yoktu. Ama Ayla, birileri onu görse bile umursamayacağının farkındaydı. Elindeki sik, aklını başından almıştı sanki. Üstelik sağ tarafındaki Yunanlı da, şimdi elini eteğinin altına sokup kalçasını okşamaya başlamıştı. Bu arada, aralarında Yunanca da konuşuyorlardı adamlar. Kısacası, olup bitenleri, kocasından başka bilmeyen yoktu. Eh, bu da onun kaybıydı doğrusu.


Yunanlı'nın kalçaları da hafif hafif hareket ediyordu artık. Ayla, onun boşalacağını anlamış ve daha hızlı bir tempoyla, sikini sıvazlamaya başlamıştı. Birden adamın kasıldığını hisetti. Elindeki sikin altında damarlar şişmişti. Sonra fışkırtmaya başladı Yunanlı. Ayla, onun peşpeşe salvolar halinde gelen döllerinin nereye gittiğini göremiyordu. Masanın altında bir yerlere fışkırtıyordu. Ama yine de, bir kısmı parmaklarına bulaşmış, başının biraz daha dönmesine neden olmuştu.


Adam durulunca, elini çekti. Parmakları, biraz önceki spermlerle pırıl pırıl parlıyordu. Biran için ne yapacağını bilemedi. Ama kalçasını okşamakta olan öbür Yunanlı, bir parmağını kalçalarının arasına sokup götüyle oynamaya başladığında, birden verdi kararını. Elini ağzına götürüp, birer birer emmeye başladı parmaklarını. Tanrım, ne kadar güzeldi tadı. Döl kokusu burnuna doluyordu. Tam o anda Yunanlı'nın parmağı götüne giriverdi. İçinde bir top patlamış gibi oldu Ayla'nın. Öbür eliyle masaya tutundu. Bacakları, bir kez daha taşımaz olmuşlardı onu.


Kendini biraz toparladığında, götü hala, Yunanlı'nın parmağıyla doluydu. Tanrım, neler yapıyordu bu adamlar böyle. Üçü de sikmek istiyordu onu. Bu kalabalık yerde bunu yapamayacakları için de, her yerini elliyorlar, amına, götüne parmaklarını sokuyorlardı. Kafası bu kadar iyi olmazsa, böyle ileri gitmelerine izin vermezdi her halde. Ama şu anda itiraz etmeyi aklına bile getirmiyordu. İtiraz etmek ne demek, üstelik bundan son derece memnundu da. Götü iyice açılmıştı şimdi. Rahatlıkla parmağını sokup çıkarıyordu Yunanlı. Onu parmağıyla sikiyordu sanki. Hem de götünden.


Göz ucuyla, az önce sikini eline alıp boşalttığı Yunanlı'nın masanın öbür tarafına, kocasının yanına gittiğini gördü. Hemen peşinden de, şimdiye kadar o tarafta durmakta olan Yunanlı Ayla'nın yanına geldi. İkili kıskaç sürüyordu yani. Birden kararını verdi Ayla ve adamdan önce davranıp elini aşağı indirdi ve onun kalkıp kocaman olmuş sikini pantolonunun üstünden avuçlayıverdi. Tanrım, bu da kocamandı. Sonra öbür elini de indirdi aşağı ve sağındaki Yunanlı'nın sikine uzandı. Göz ucuyla, ikisinin de sırıttıklarını görebiliyordu.


Kısacık bir sürede, ikisi de pantolonlarının önünü açmış ve siklerini dışarı çıkarmıştı adamların. Şimdi iki elinde de, birbirinden büyük, birbirinden sert, ateş gibi yanan Yunanlı sikleri vardı. Azdıkça, daha çok azdığını hissediyordu Ayla. Solundaki Yunanlı'nın eli önden gelip eteğinin altına daldığında, daha da heyecanlandı. Vıcık vıcık amının dudakları arasından kayıp içine giren ikinci Yunanlı parmağı ise onu yeniden patlama noktasına getirmişti. İşte bu inanılmaz güzeldi. Bir parmak götüne, bir diğeri de amına girip çıkıyordu ve iki eli de sikle doluydu. İki yabancı parmak ve iki yabancı sik. Üstelik bu kalabalık bir gece kulübünde, herkesin içinde oluyordu. Hem de kocasının burnunun dibinde.


Her an boşalacağını hissediyordu. İnanılmaz bir şeydi bu. Burhan, gerçekten de olup bitenleri farketmiyor muydu? Üçü de sürekli hareket halindeydiler en azından. Yunanlı'ların birer kolları, Ayla'nın ise iki kolu birden oynuyordu. Kocası ise yanındaki Yunanlı ile konuşmayı sürdürüyordu.


Ayla, iki Yunanlı'nın vücutlarının da gerildiğini farkediyordu. Ah ikisi de boşalmak üzere idi. Bunu düşündükçe, içinden çılgın bir isteğin yükselmekte olduğunu da farkediyordu. O anda, iki erkeğin arasına çömelip siklerini yalamak, emmek istiyordu. Sonra da fışkıran dölleri içmek. Ama bunu yapamayacağını da biliyordu. O kadar sarhoş değildi.


İlk önce, sağ elindeki sik patladı. Hemen peşinden de sol elindeki. Elleri, yine döl içinde kalmıştı. Sonra, tüm vücudu titreye titreye, boşalmaya başladı. Gözleri kararıyordu.


Şimdi hepsi biraz durulmuşlardı. Bardağında kalan içkiyi başına dikti Ayla. Bunu gören Yunanlı'lardan biri de, hemen bir tur daha içki ısmarladı. Acaba ne olacaktı bu işin sonu. Ayla, bunu ciddi biçimde merak ediyordu. Yunanlı'ların üçü de, sikmek istiyorlardı onu. Bundan hiç kuşkusu yoktu. Eğer bulundukları yer uygun olsaydı, bunu şimdiye kadar yaparlardı bile. Onlara direnemeyeceğini de biliyordu. Şu ana kadar, ne isterlerse yapmışlardı zaten. Kendini, daha pistte, dansla karışık ayakta sikişler sırasında bırakıp koyvermişti. İşin en ilginci de, kocasının tutumuydu tabii. Büyük bir aldırmazlık içindeydi Burhan. Karısını hemen yanıbaşında sikilmişten beter etmişlerdi ve haberi bile olmamıştı. Doğrusu bunu aklı almıyordu Ayla'nın. Gerçi, bir yıllık evlilikleri süresince, bir kaç kez aldatmıştı kocasını ve anladığı kadarıyla Burhan da bilmesine rağmen ses çıkarmamıştı ama, bu seferki bambaşkaydı.


Tam bunları düşünürken kocasının kelimeleri yaya yaya İngilizce konuştuğunu duydu.


"Burası kapanacak galiba..." diyordu Yunanlı'lara, "Hadi bizim odaya gidelim... İçmeye ve konuşmaya, orada devam ederiz..." Ayla kulaklarına inanamıyordu. Yunanlı'ların gözlerinin parladığını görebiliyordu bu arada. Deli miydi bu adam?


"Sen ne yaptığını sanıyorsun..?" dedi Türkçe konuşarak.


"Ne yapıyor muşum..?"


"Bu adamları odamıza davet ettin..."


"Eeee, ne olmuş yani..?"


"Burhan, olup biteni farkında değil misin sen..?" "Ne gibi yani..?"


"Bunların hepsi, beni sikmeye çalışıyor..."


"Hadi canım sen de... Seni seyrediyorlar biraz işte... Eminim bu da senin hoşuna gidiyordur..."


"Odaya gidersek, sikerler beni..."


"Yok canım... Benim yanımda yapacak değiller ya..."


Sustu Ayla. Laf anlamak istemiyordu kocası. Bu arada hesap ödenmişti bile. Hep birlikte gece kulübünden çıkıp, otelin ana binasına doğru yürümeye başladılar. Yine iki Yunanlı'nın arasında kalmıştı Ayla. Biri beline sarılmıştı. Ama bununla da yetinmiyordu. Eli gelip, bir pençe gibi bir memesini avuçlamıştı. Öbürü de kalçalarını okşayıp duruyordu. Kocası ise, üçüncü Yunanlı'yla konuşarak yürüyordu bir adım önlerinde.


Ayla kendini bir hayal aleminde gibi hissediyordu. Onu neyin beklediğini biliyordu. Bu Yunanlı'ların, onu sikeceklerinden hiç kuşkusu yoktu. Bunu şiddetle istediğinin de farkındaydı. Tek aksayan taraf, kocasının varlığıydı. Bu da, zaten yasak olan bir şeyi, çok yasak hale getiriyordu sanki. Ama direnemiyordu da. Ne Yunanlı'lara, ne de kendi isteklerine karşı direnemiyordu.


Lobiye girerken, onu bıraktılar adamlar. İçerisi hem aydınlıktı, hem de kalabalık. Burhan gidip resepsiyondan anahtarı alırken, gözleri bankonun arkasındaki genç oğlana takıldı Ayla'nın. Onu ve yanındaki üç Yunanlı'yı, bilmiş bilmiş süzüyordu. Ne olduğunu anlamıştı oğlan. Bu gayet açıktı. Anahtarı Burhan'a verirken ki gülümsemesinden de belliydi zaten. Sonra kocası, resepsiyonun yanındaki bara uğrayıp, bir kova dolusu buz aldı ve asansöre binip yukarı çıktılar.


Oda aslında oldukça büyüktü ama, yine de beş kişi için küçük sayılırdı. İki geniş koltuktan başka oturulabilecek tek yer, alabildiğine geniş yataktı. Biran öylece durdular ayakta. İçerdeki tek ışık, çıkarken açık bıraktıkları, aynanın önündeki abajurlu küçük masa lambasından geldiği için, içerisi iyice loştu. Ayla, yatağa oturmaya cesaret edememişti doğrusu. Gidip koltuklardan birine oturdu. Öteki koltuğu da Yunanlı'lardan biri oturmuş, kocası ve iki Yunanlı ayakta kalmışlardı. Sonra Burhan bavulu karıştırıp, İzmir'de havaalanından aldığı viski şişesini çıkardı ortaya. mini bardaki bardaklar da yeterli değildi tabii. İki viski, iki de şarap bardağı vardı. Yunanlı'lardan biri gidip, banyodan bir bardak daha getirdi. Kocası içkileri doldurunca da, bardağını eline alıp balkona çıktı adam. Öbür Yunanlı da, Burhan'ı kolundan tutup arkadaşının peşinden yürüdü.


Dolunay vardı ve manzaranın müthiş olduğuna emindi Ayla. Şimdi üçü de balkondaydılar ve o, karşısındaki koltukta oturan Yunanlı'yla yalnız kalmıştı odada.


Otururken, kısacık eteği iyice sıyrılmıştı Ayla'nın. Ama toparlanmayı, aklının ucundan bile geçirmiyordu. Karşısındaki Yunanlı'nın gözleri, büyük bir açlıkla bacaklarını didik didik ediyordu ve bundan hiç bir şikayeti yoktu. Bacak bacak üstüne atmaktan vazgeçip, dizleri biraz aralık oturmaya başladı. Adamın amını en azından üstünde bıraktığı ince kıl çizgisini görebildiğine emindi. Gözlerini çevirip balkona baktı. Kocasıyla iki Yunanlı'yı görebiliyordu. Burhan ve Yunanlı'lardan biri, oradaki iki plastik iskemleye oturmuşlardı ve sırtları odaya dönüktü. Öteki Yunanlı ise, balkon parmaklığına yaslanmıştı ve yüzü pencereye dönüktü.


Dizlerini biraz daha araladı. Şimdi karşısındaki Yunanlı'ya, gece kulübünde parmağını soktuğu yeri iyice gösteriyordu. Sikileceğini bilmenin verdiği heyecanı, vücudunun tüm hücrelerinde hissediyordu neredeyse. Amla bunun nasıl ve ne zaman olacağını bilemiyordu. Bu da, nedense heyecanını, kat kat arttırıyordu.


Sonra Yunanlı'nın birden yerinden kalktığını gördü. Aradaki mesafeyi iki adımda alıp önüne geldi adam. Bir süre öyle gözgöze bakıştılar. Ayla, onun pantolonun önündeki müthiş kabarıklığı görebiliyordu. Elini uzatıp, saçlarını okşadı Yunanlı. Peşinden de üstüne eğildi.


"Çok güzelsin..." diye fısıldadı Ayla'ya, "Seni sikmek istiyorum..."


"Ohhhh..." diye inleyebildi yalnızca Ayla.


Yunanlı'nın ağzı açıldı ve kalın, etli dudakları, Ayla'nınkilerin üstüne kapandılar. İnleyerek, dilini adamın ağzına verdi o zaman. Başı, artık fırıldak gibi dönüyordu. Adamın ellerinden biri, memelerinde dolaşmaya başlamıştı. Kendini bıraktı. Gözlerini kapamıştı. Sonra adamın uzaklaştığını hissederek, yeniden açtı gözlerini. Yavaşça, hemen önünde yere oturdu Yunanlı. Bacaklarının, ayak bilekleri ile dizleri arasındaki kısmını okşamaya başlamıştı şimdi. Bir süre sonra ayakkabılarını çıkardı ve çıplak ayaklarını okşamaya koyuldu.


Şimdi bir ayağını eline almıştı. Biraz kaldırıp öpmeye başladı sonra da. Ayla, tüm vücudunun alabildiğine gerildiğini hissediyordu. Tanrım, alev alev yanıyordu amı. Yunanlı'nın dilinin ayak parmaklarında dolaşmaya başladığını hissettiğinde ise çıldıracak gibi oldu.
Immmmnnnnhhhhh..." diye inledi, "Ohhhhh çok güzel... Ohhhhhh..."


Tek tek parmaklarını ağzına alıyor, emiyordu adam. Tanrım, böyle bir şeyi hiç yaşamamıştı şimdiye kadar. Sıra öbür ayağına geldiğinde, gözlerini çevirip balkona baktı tekrar. Değişen hiç bir şey yoktu neredeyse. Kocasıyla bir Yunanlı'nın sırtları, odaya dönüktü hala. Ama öbür Yunanlı, olup bitenleri görüyordu. Ayla, onun kapkara gözlerinin alevler saçtığını görerek ürperdi.


Bu arada adam da, ayak bileklerinden başlayarak, yavaş yavaş yukarılara çıkmaya koyulmuştu. Dudakları ve dili, bacaklarının iç taraflarında dolaştıkça, zevkten mest olduğunu hissediyordu Ayla. Dizleri kendiliğinden, alabildiğine açıldılar. Şimdi tam amının içine bakıyordu Yunanlı. Kendini, tamamen açmıştı onun önünde. Adam iki elini kalçalarının altına sokup onu tuttu ve biraz öne çekti.


"Amın da çok güzel..." dedi sonra da, "Resim gibi... Sikimi içine alabilmek için açılmış bekliyor..."


Yunanlı'nın sözleri, ateşten birer ok gibi beynine saplanıyordu Ayla'nın. Alev alev yanan eller, hala kalçalarının altındaydı. Sonra adamın başparmağını, götünün deliğinde hissederek, çıldıracak gibi oldu Ayla. Vücudunun en duyarlı yerlerinden biriydi götü. En az amı kadar, hatta belki de daha fazla duyarlıydı o küçük delik. Amından akan sularla, şimdi vıcık vıcık ıslak ve kaygandı. Hafifçe bastırdı Yunanlı ve birden içine kayıverdi başparmak.


"Götünü sikmek istiyorum, biliyorsun değil mi..?" diye sordu adam, "Çok güzel götün... Tam sikilecek göt..."


Ayla, onun kapkara başının, bir anda kasıklarına gömüldüğünü gördü. Dudakları, amının susamış bir ağız gibi açık duran dudaklarına yapıştılar ve aynı anda da, dili içeri kayıverdi. Hiç durmuyordu Yunanlı'nın dili. Küçük bir sik gibi içine girip çıkıyor, zaman zaman yukarıya klitorisine gelip, aklını başından alıyordu. Gözlerinin önünde şimşekler çakıyordu sanki. Birden boşalmaya başladı. Götü, içindeki parmağı, koparacak gibi sıkıştırmıştı. Vücudu sarsılıyor, kıvranıp, bükülüyordu.


Kendini tekrar toplamasına, Yunanlı'nın ondan uzaklaşması neden oldu. Hala yerde oturuyordu adam. Ama biraz uzağına gitmişti şimdi. Sonra balkon kapısındaki hareketi farketti Ayla. Kocası içeri girmişti. Elindeki bardak boştu ve içkisini tazelemeye gidiyordu. Bir an gözgöze geldiler. Ayla, müthiş bir biçimde oturduğunun farkındaydı. Kalçaları koltuğun kenarında, yarı yatar gibi oturuyordu. Eteği beline kadar sıyrılmıştı. Bacakları alabildiğine açıktı.


"Eğleniyor musun..?" diye sordu Burhan, "Görüyorum ki, kendini seyrettirmeyi, bayağı ileri boyutlara götürmüş durumdasın..."


Ayla o kadar şaşırdı ki, konuşamadı bile. Acaba salak mıydı kocası? Hangi kendini seyrettirmekten söz ediyordu bu adam? O balkonda oturup, aptal aptal sohbet ederken, bu Yunanlı amını yalamış, parmağını götüne sokmuş, boşalmasına neden olmuştu. Olduğu gibi meydandaki amının halinden de mi hiç bir şey anlamıyordu acaba? Bu durumu, hem şaşırtıcı, hem de garip bir biçimde tahrik edici buluyordu Ayla. Bardağına viski doldurmakta olan Burhan'ı seyrederken, Yunanlı'nın da yerden kalkıp, yeniden koltuğuna oturduğunu farketti. Onun gülümsemeden, onun da kocasının tepkilerine biraz şaşırdığını anlamıştı. Gerçi Türkçe konuşmaları anlamamıştı Yunanlı ama, kocasının hiç de kızgın bir hali olmadığını görebiliyordu. Sonra Burhan, elinde bardağı, yeniden balkona çıkıp, onları yalnız bıraktı.


Gözlerini yeniden Yunanlı'ya çevirdiğinde, Ayla kocasını tümüyle unutuverdi. Pantolonunun önü, bir çadır gibi kabarmıştı adamın. Gece kulübünde, eline almıştı onu Ayla. Okşayıp, boşalmasını sağlamıştı Bunu hatırlamak, içinde müthiş bir ateşin yanmaya başlamasına neden oldu yalnızca. Çok istemesine rağmen orada yapamamıştı gerçi ama, şimdi burada, ağzına alabilirdi onu. Yerinden kalkıp, adamın bacaklarının arasına diz çöktü. Elini uzatıp, gözlerini bir türlü ayıramadığı kalkmış sikini okşamaya başladı.


Adamın buna yanıtı çok basit oldu. Fermuarını indirip, dışarı çıkardı sikini. Tanrım, ne kadar da büyüktü. Esmer, kıllı ve kocamandı. Morarmış başı bir mantar gibi şişmişti. Ayla elini yeniden götürüp, parmaklarını onun çevresine sımsıkı doladı. Böyle tuttuğunda, Burhan'ın siki kadar bir bölüm, yine de açıkta kalmıştı. Gözlerini kaldırıp balkona baktı. kocasının yine sırtı dönüktü içeriye. Ayaktaki Yunanlı ise onları seyrediyordu. Bu içindeki ateşin daha da büyümesine neden oldu yalnızca. Dizlerinin üstünde doğrulup, elindeki sikin üstüne eğildi. Dudakları, onun ateş gibi yanan başının üstüne kapandılar. Gözlerinin karardığını hissetti Ayla. Alabildiği kadarını ağzının içine alıp, emmeye başladı.


İlk defa bu kadar büyük bir siki ağzına alıyordu. Bu da, zevkten başının dönmesine neden oluyordu. Gece boyu içtiği içkilerin de etkisiyle, iyice umursamazlaşmıştı artık. Burhan şu anda odaya girecek olsa bile aldırmayacak gibi hissediyordu kendini. Yunanlı'nın tadı çok hoşuna gitmişti. Tüm kocamanlığı ve sertliğine rağmen, teni, inanılmaz bir kadife yumuşaklığındaydı ağzındaki sikin. Burnuna, adamın kasıklarından gelen koku doluyor ve bu başının dönmesini daha da arttırıyordu. Ama en müthişi, ağzının içini dolduran o mantar gibi başın tepesindeki delikte zaman zaman beliren damlaların tadıydı. Neredeyse tüm benliğiyle Yunanlı'nın fışkırtmasını, tohumlarını ağzına doldurmasını istiyordu Ayla. Adamın erkeklik sıvısını içmek için duyduğu istek, giderek büyüyor, dev boyutlara ulaşıyordu.


Sonra birden, iki ateş gibi yanan elin kalçalarında dolaşmaya başladığını hissederek titredi. Gözlerini açı baktığında, Yunanlı'lardan birinin gelip arkasında diz çökmüş olduğunu görerek, iyice heyecanlandı. Böyle dizlerinin üstünde öne eğildiğinde, eteği beline kadar sıyrılmıştı. Yeniden balkona baktı. Şimdi Burhan ve yanında oturan Yunanlı, yalnız kalmışlardı balkonda.


Ayla, kocasının salaklığına iyice inanmaya başlamıştı artık. Tanrım, sikilmek üzereydi ve Burhan bunun farkında bile değildi. Bir taraftan da, kocasının bu kadar yakında olması, içindeki sikilme isteğini daha da büyütüyordu sanki. İhanet yasak bir şeydi. Kocasının bu kadar yakınında ihanet ise daha da yasak ve bu nedenle daha da çekici, daha da güzel geliyordu ona.


Kalçalarını okşayan Yunanlı, kanının kaynama noktasına gelmesine neden oluyordu. Gerçekten ustaydı elleri. Kıçının yuvarlaklarını mıncık mıncık ediyordu. Sonra öpmeye başladı kalçalarını. Sonunda da dudakları, yuvarlakların arasına girip, amının dudaklarına yapıştılar. Tüm vücudu, elektrik çarpmış gibi titredi Ayla'nın. Belini büküp, kıçını yükseltti ve adamın yüzüne bastırdı. Dili her yerde dolaşıyordu. Ama asıl darbeyi, götünü yalamaya başladığında indirdi Yunanlı. Sıcacık, ıslak ve kaygan bir dilin götünün alabildiğine duyarlı deliğinin üstünde dolaşmaya başlamasıyla, delirecek gibi oldu Ayla. Sikle dolu ağzından derin bir inleme çıktı. Tüm yaşamı boyunca, ilk defa götü yalanıyordu ve bundan duyduğu zevk o kadar büyüktü ki, şimdiye kadar boşa geçen zamana acımaya başlamıştı.


Dudakları, emmekte olduğu sikin çevresine daha da hırsla yapıştılar. Aynı anda, arkasındaki Yunanlı'nın dudakları da götünün deliğine yapışmıştı. Sanki içini boşaltmak istiyormuş gibi emiyordu adam. Gözlerinde şimşekler çakmaya başlamıştı Ayla'nın. O da aynısını, ağzındaki sike yapmaya, tüm gücüyle emmeye başladı. Kocası, tümüyle çıkmıştı aklından.


Bir taraftan da, götünün her geçen an biraz daha açıldığını ve içine girecek bir sik için hazır hale geldiğini hissediyordu. Tek başına bu bile, inanılmaz bir heyecan veriyordu Ayla'ya. Götünden sikilmek istiyordu. Sik istiyordu götü. Kocaman bir Yunanlı siki hem de. Arkasındaki adam biraz uzaklaştığında, bu nedenle daha da heyecanlanarak beklemeye başladı. Hareketlerinden, onun pantolonunun önünü çözüp, sikini dışarı çıkarmakla uğraştığını anlıyordu.


Az kalmıştı.


Sonra dizlerinin üstünde, ona iyice sokuldu Yunanlı. Ne var ki, onun kocaman sikinin ateş gibi yanan başını, götünde değil de amında hissetti Ayla. Öylesine sulanmış, öylesine açılmıştı ki amı, tek bir harekette, dibine kadar sokuverdi adam. Yağ gibi içine kaymıştı o kocaman sik. Yunanlı'nın iri ve kıllı taşaklarının, amının dudaklarında ezildiğini hissetmek, onu deli ediyordu. Ama adam hareketlenip, sikini sokup çıkarmaya başladığında, zevkten bayılacak gibi oldu Ayla.


Sonunda sikiliyordu.


O akşama kadar hiç tanımadığı, yakışıklı ve kocaman sikli bir Yunanlı, balkonda oturmakta olan salak kocasından yalnızca bir kaç metre uzaklıkta, sikiyordu onu. Üstelik ağzında da, en az onun kadar kocaman, en az onun kadar yabancı ve yakışıklı başka bir Yunanlı'nın siki vardı. Kafasının içi, zevkten uğuldamaya başlamıştı. Bu nedenle, amının içinde ileri geri hareket etmekte olan sikin tümüyle dışarı çıktığını hissettiğinde, panikledi Ayla. büyük bir boşluk olmuştu içinde. Ama hemen peşinden, adam, sikini getirip götüne dayadı. Şimdi am sularıyla iyice ıslanmış, vıcık vıcık kaygan hali gelmişti siki. Hafifçe bastırıyordu. Bu temas, götünün de birden açılmaya başlamasına neden olmuştu. Tanrım, içine girmeye çalışan siki kolaylıkla alabilmek için açılıyordu götü. Biraz daha bastırdı Yunanlı ve o mantar gibi baş, yavaşça kaydı içine.


Vücudu titremeye başlamıştı artık. Boşalmak üzereydi. Tam o sırada da, müthiş bir şey oldu ve ağzındaki sik, birden fışkırmaya başladı. İnanılmaz bir hız ve bollukla fışkırtıyordu koltuktaki Yunanlı. Dölleri, Ayla'nın ağzının tavanına çarpıyor, oradan da gırtlağından aşağıya midesine akıyordu. Müthiş bir şiddetle, onun da boşalmaya başladı. Vücudu, dalga dalga sarsılıyordu. Gözleri karardı yine.


Kendini yeniden topladığında, başı, koltukta oturan Yunanlı'nun kucağındaydı. Adamın şimdi yarıyarıya inmiş olan siki yanağına değiyordu ve vücudu, arkadan sikini götüne sokup çıkarmakta olan öteki Yunanlı'nın hareketleriyle, ileri geri gidip geliyordu. Bir anda kanının yeniden tutuştuğunu hissetti. Başını çevirip dudaklarını araladı, ve yanağını sürtünmekte olan, yapış yapış, döl içindeki yarı inik siki, yeniden ağzına alıp emmeye koyuldu.


Şimdi, tadını çıkara çıkara, yavaş yavaş sikişiyordu Ayla. Götünü sikmekte olan Yunanlı da acele etmiyordu hiç. Uzun ve yumuşak hareketlerle sikini götüne sokuyor, çıkarıyor, sokuyordu. Ayla, Yunanlı'nın sikini bir eldiven gibi saran götündeki binlerce sinir ucundan gelen zevk dalgalarının beynine gittiğini hissederek, mest oluyordu. İnanılmaz zevk alıyordu. Her zaman çok sevmişti götünden sikilmeyi. Ama bu seferki bambaşkaydı. Zevkten çıldıracak gibiydi.


Bu arada hırsla emmekte olduğu sik de, yeniden kalkmaya başlamıştı. Giderek büyüyüp kalınlaşıyor, ağzına zor sığar hale geliyordu. Ayla, bunu da inanılmaz tahrik edici buluyordu. Sonunda, Yunanlı'nın sikinin o kocaman başı gırtlağına dayanmaya başladığında, iyice kaptırdı kendini sik emmeye. Arkasındaki Yunanlı, götüne her geçirişinde onu ileri, arkadaşının üstüne doğru itiyordu. O zaman da, ağzının içindeki sik, gırtlağının en dibine kadar dayanıyor, gözlerinde şimşekler çakmasına neden oluyordu.


Götünün içindeki sik birden kasılıp, tohumlarını fışkırtmaya başladığında ise sanki içinde bir top patlamış gibi oldu Ayla'nın. Götü, inanılmaz bir biçimde açılıp kapanıyor, içindeki siki sanki sağıyor, tüm döllerini, tek bir damla bile kalmamacasına emip boşaltmaya çalışıyordu. Bu sefer, kendinden geçmemeyi başardı. Ama, Yunanlı'nın artık inen siki götünden çıkarken, bayılacak gibi oldu.


Sonra gözlerini kaldırıp, sikini emmekte olduğu Yunanlı'ya baktı. Biraz önce koltukta amını yalarken, "götünü sikmek istediğini" söylemişti ona adam. Bunu o da istiyordu. Götü sikilmeye doymamıştı daha. Yavaşça ayağa kalktı. Kocasıyla üçüncü Yunanlı, hala sırtları odaya dönük, oturuyorlardı balkonda. Ama Ayla, eğer kocası yanıbaşında bile olsa, bunu umursamayacağını, yine de kendini bu Yunanlı'ya götünden siktireceğini biliyordu.


Adam götünü istemişti, o da verecekti.


Sırtını oturan Yunanlı'ya dönüp, elini bacaklarının arasından uzatarak sikini kavradı onun. Emerek, ilk baştaki sertliğine ulaştırmıştı bu kocaman siki. Sonra dizlerini büküp, kalçaları adamın kucağına indirmeye başladı. Sikin başı götüne değer değmez de, bırakıverdi kendini. Götü bir anda açıldı ve o kocaman sik, dibine kadar girdi içine. Zevkten bağırmamak için, alt dudağını ısırdı Ayla. Tanrım, sikildikçe, daha çok sikilmek istiyordu. Sonra gözleri, şimdi ayağa kalkmış, önünde durmakta olan ikinci Yunanlı'ya takıldı. Yarı inmiş siki, hala pantolonunun dışındaydı ve bu manzara, Ayla'nın ağzının sulanmasına neden oluyordu. Elini uzatıp, yakaladı adamın sikini ve onu kendine doğru çekti. Sonra da ağzını açıp, üstüne eğildi. Az önce götünden çıkan, tohumlarını götünün en dibine fışkırtan sik, şimdi ağzındaydı.


Şimdiye kadar amından yeni çıkmış sikleri ağzına aldığı çok olmuştu Ayla'nın. Ama ilk kez götünden yeni çıkmış bir siki alıyordu ağzına. Tadı da kokusu da çok değişikti. O kadar çok heyecanlandı ki, yine gözleri kararmaya başladı. Büyük bir hırsla emmeye başladı. Bir taraftan da, koltuktaki Yunanlı'nın sikinin üstüne oturup kalkıyor, onu götünün içine alıyordu. Bir taraftan da, Yunanlı'ları iyice heyecanlandırdığını farkedebiliyordu.


Sikildikçe daha çok sikilmek istiyor, sikildikçe, daha güzel, daha istekli sikişiyordu. Adamlar etkilenmişlerdi. Ağzının içindeki sik, yine alabildiğine kalkmış, kocaman olmuştu. Geri çekilip onu ağzından çıkardı ve hayranlıkla seyretti Ayla. Tanrım, ne kadar da büyüktü. Dibinden sıkı sıkı tutup, kocaman başını yalamaya başladı. Sonra adamın, arkadaşına Yunanca birşeyler söylediğini duydu. Ne dediğini anlamamıştı tabii. Kucağında oturduğu Yunanlı, iki eliyle giysisinin askılarını düşürdü önce. Şimdi memeleri çıplak kalmıştı. Sonra adamın kıllı elleri, birer pençe gibi avuçladılar memelerini. İçi çekiliyordu Ayla'nın. Adam onu iyice kendine çekip, sırtını göğsüne yasladı. Öteki Yunanlı da birden eğilip iki bacağını, dizlerinin arka taraflarından tutup havaya kaldırdı. Dengesini iyice yitirmiş, altındaki adamın kucağında hareketsiz kalmıştı Ayla. Zevkten kısılmış gözlerle, adamın bacaklarını biraz daha kaldırıp, iyice birbirinden ayırdığını gördü. Böyle oturunca, altındaki Yunan'lının siki, tümüyle girmişti götüne. Sonra ayaktaki biraz daha sokuldu. İki bacağı, koltukta oturan arkadaşının bacaklarının iki yanındaydılar.


Ayla, onun müthiş bir istekle amına bakmakta olduğunu gördü. Gözlerini indirip, o da baktı oraya. Susamış bir ağız gibi dudaklarını açmıştı amı. Birden ne olacağını anladı ve inanılmayacak kadar heyecanlandı. Tanrım, o da sikini amına sokacaktı. Arkadaşının siki dibine kadar götüne gömülüyken, o da amına sokacaktı sikini. Yalnızca inleyebildi.


Gittikçe daha çok sokuluyordu Yunanlı. Sikinin başı amının dudaklarına değdiğinde, zevk ve heyecandan titriyordu Ayla. Sonra sokmaya başladı adam. Tanrım, zevkten uçmak üzere olduğunu hissediyordu Ayla. Götü, kocaman bir sikle doluydu ve ikinci bir kocaman sik, amına giriyordu. Karnının içini sik doluyordu. Bu kadar büyük bir zevki hiç yaşamamıştı. Bulutların üstüne çıkmıştı sanki. Yunanlı, biraz da zorlanarak bastırıyor ve siki, amına giriyordu. Sonunda, köküne kadar geçirdi. Bu da, Ayla'nın bir kez daha boşalmasına yetmişti. Kelimenin tam anlamıyla yıldızları görüyordu.


Sonra onu sikmeye başladılar adamlar. Biri amını, öbürü götünü sikiyordu. Kocaman Yunanlı sikleri, birer piston gibi içine giriyor, çıkıyor, giriyor, çıkıyordu. Sonra da bir daha ve bir daha. Kendini bir sik kölesi gibi hissediyordu. Tüm benliğini, müthiş bir zevk girdabına kaptırmıştı. Çevresindeki her şey, sanki silinip gitmişti ve tüm evren, yalnızca amıyla götü ve oralara girip çıkmakta olan siklerden ibaret bir hale gelmişti. İki sik içini tamamen doldurmuş tüm sinirleri yarrakların damarlarını dahi hissedecek şekilde hassaslaşmıştı.


Böylesine büyük bir zevkin olabileceğini bile, şimdiye kadar hiç düşünmemişti Ayla. Gerçek anlamda sikilmekti bu. Sikilmekti. Bir taraftan da, amını sikmekte olan Yunanlı'nın yüzünü seyrediyordu Ayla. Zevkle çarpılmıştı bu esmer ve yakışıklı erkek yüzü. Gözleri kısıktı. Derin derin soluyordu. Onun da, müthiş zevk aldığını görebiliyordu. Bu da, kendi zevkini kat kat arttırıyordu nedense. Altındaki adamın da yüzünü görebilmek için başını yana çevirdi ve bir anda kocasıyla gözgöze geliverdi.


Hiç de öyle sarhoş görünmüyordu Burhan. Sonra birden, müthiş bir ayrıntıyı farkediverdi Ayla. Kocasının pantolonunun önü açıktı ve sikini dışarı çıkarıp eline almıştı. Yine gözgöze geldiler.


"Müthiş..." dedi Burhan, "İkisi birden sikiyorlar seni..."


Yalnızca inleyebildi Ayla. Kendini bir hayal aleminde hissediyordu. Olup bitenlere aklı ermiyordu bir türlü. Bu odaya geldiklerinden beni balkonda aptal aptal oturup içmekte olan kocası, şimdi yanıbaşında duruyor ve onun sikilişini seyrediyordu. Üstelik kalkmış siki de elindeydi. Yeniden inledi.


"Seni sandviç yapmışlar..." diye soludu kocası, "İnanılmaz güzel görünüyor, biliyor musun..?"


Sonra gözleri, üçüncü Yunanlı'yı da yakaladı. Kocasının biraz arkasında duruyordu adam. O da sikini dışarı çıkarmıştı. Ohhh tanrım, kocaman bir Yunanlı siki daha vardı şimdi.


Birden müthiş bir şey oldu. Yunanlı'ların ikisinin birden boşalmaya başladı. Biri amına, öbürü götüne fışkırtıyordu tohumlarını. Erkeklik sıvılarının yakıcı sıcaklığı, aklına başından aldı Ayla'nın. Dev bir elin onun tutup gökyüzüne fırlattığını hissetti.


Kendine geldiğinde, yatağın üstünde yatıyordu. Çırılçıplak soymuşlardı onu. Tüm vücudu sızlıyordu. Dirseğini yatağa dayayıp doğruldu ve kocaman, kıllı bir sikle burun buruna geldi o anda. Üçüncü Yunanlı yatakta, yanıbaşındaydı. Dizlerinin üstünde duruyordu adam ve o da çırılçıplaktı. Ayla'yı saçlarından yakalayıp, yüzünü sikine doğru çekti. Yalnızca ağzını açabildi. Sonra adam, sikini ağzına soktu. Peşinden de kalçaları hareketlendi ve ağzına sokup çıkarmaya başladı. Daha tam kendine gelemeden, yeniden zevkten uçma noktasına gelmişti Ayla. Tanrım bu sefer de ağzından sikiliyordu. Yunanlı, düpedüz ağzından sikiyordu onu.


Sonra, Burhan'ın koltuklardan birinde oturmakta olduğu gördü. Pantolonunu çıkarmıştı kocası. Sikini sıvazlıyor ve onu, daha doğrusu, ağzından nasıl sikildiğini seyrediyordu. Bu inanılmayacak kadar heyecanlandırdı Ayla'yı. Yunanlı'nın yaptığı çok büyük zevk veriyordu gerçi ama, kocasının seyretmesi, bu zevki bir anda yüze katlamıştı sanki.


Birden ağzındaki sikin kasıldığını hissetti. Aynı anda fışkırtmaya başladı adam. Döllerini ağzına dolduruyor, gırtlağından aşağıya, midesine akıtıyordu. Öyle de çok fışkırtıyordu ki, hepsini yutamıyordu Ayla. Bir kısmı dışarı taşıp, dudaklarından çenesine, oradan da boynuna doğru sızıyordu. Boşalırken, içinde bir top patlamış gibi oldu. Yeniden kendinden geçti.


Bilincini yeniden toplayabildiğinde, Yunanlı'nın altındaydı Ayla. Memelerini yalıyordu adam. Kendini, yeni bir zevkin pençesinde buluvermişti yine. Başını çevirip kocasına baktı. Büyülenmiş gibi seyrediyordu Burhan. Öbür koltuğa da öteki Yunanlı'lardan biri oturmuştu. Tıpkı ayaktaki arkadaşı gibi, o da çırılçıplak soyunmuştu şimdi. İkisinin de sikleri, yarı kalkmış bir haldeydi.


Üstündeki Yunanlı, şimdi bacaklarının arasına girmişti. Sonra dizlerinin üstünde doğrulup, Ayla'nın bacaklarını iki eliyle tutup havaya kaldırdı adam. Sikecekti onu. Tanrım, bir kez daha, kocasının hemen önünde sikilecekti. Dizlerini karnına doğru çekti Ayla. Kendini Yunanlı'nın önünde, açmıştı şimdi. Yunanlı'nın kocaman sikinin başı, amının dudaklarına değiyordu. Birden ve tek hamlede, dibine kadar geçirdi adam.


"Ahhhhh..." diye inledi Ayla, "Sik beni... Ohhh hadi sik beni..."


İngilizce konuşuyordu onun anlayabilmesi için. Ama adamın, böyle bir istek gelmesini bekleyecek hali olmadığını da görebiliyordu. o kocaman sikini, amına sokup çıkarmaya başlamıştı bile. Arkadaşlarınınkilerden de büyüktü bunun siki. Alabildiğine açılmıştı Ayla'nın amı. Başını kaldırıp aşağıya baktı. Her çıkarışında, amının dudakları o kocaman sikin çevresine sımsıkı yapışıp çekiliyor, her geçirişinde ise içeri bükülüp gözden kayboluyordu. İnanılmaz zevk alıyordu Ayla. İnlemeye başlamıştı.
"Çok güzel sikiyor seni..." dedi Burhan birden, "Acayip sikiyor seni... Hoşuna gidiyor değil mi..?"


"Evet sevgilim... Çok hoşuma gidiyor... " diyebilmişti inildiyerek


Bunları söylemek, üstelik kocasına söylemek, çok uçurucu geliyordu Ayla'ya. Aldığı inanılmaz zevki, kocasıyla paylaşmaktı bu. İp, kelimenin tam anlamıyla kopmuştu artık. Herşey olabilirdi bundan sonra, Herşey.


"Ohhhhh..." diye inledi yeniden, "Ahhh sevgilim... Deli oluyorum zevkten... Doyamıyorum sikilmeye... Ahhhh doyamıyorum... Ohhhh çok güzel... Ahhh tanrım çok güzel... Beni sikiyor... Sikiyor... Ohhhh sikiyor beni..."


Gerçekten de sikiyordu onu Yunanlı. Siki artık bir piston gibi girip çıkıyordu amına. Her sokuşunda o kadar şiddetle geçiriyordu ki, adeta onu yatağa çiviliyordu. Kasıkları Ayla'nın kasıklarına şaplayarak çarpıyor, kocaman taşakları, kıçının yanaklarında eziliyordu. Yine gözünde şimşekler çakmaya başlamıştı.


Sonra birden durdu Yunanlı. Geri çekilip sikini amından çıkardı ve bir eliyle tutup, o kocaman başını, götünün küçük deliğine dayayarak bastırdı. Ayla'nın götü öylesine açık, öylesine vıcık vıcık döl içindeydi ki, bir anda, yağ gibi kaydı o kocaman sik içine.


"Ahhhh götüme soktu sevgilim..." diye inledi Ayla, "Ohhhh şimdi de götüme soktu... Ohhhh o kocaman sikini götüme soktu sevgilim... Ohhhhh... Ohhhhh... Götümü sikiyor şimdi de... Ahhhh götümü sikiyor... Ahhhhh... Immmnnnhhhh..."


Biraz önce amına girip çıkan o kocaman Yunanlı siki, şimdi de götüne giriyor, çıkıyor, giriyordu. Tanrım, iyice gevşemiş, am gibi olmuştu götü. Zevkten kafayı yemek üzereydi. Sikiliyordu. Hem de müthiş güzel sikiliyordu. Birden götünden çıkarıp, tekrar amına soktu Yunanlı. Bir kaç kere sokup çıkardıktan sonra da, tekrar götüne geçirdi. Artık, bir amını, bir götünü sikiyordu. Yine peşpeşe istemsizce kasılmaya başlamıştı Ayla. Yatakta kıvır kıvır kıvranıyordu. Sanki dansediyor gibiydi. Müziği, inanılmaz büyüklükte bir zevk olan, benzersiz bir danstı bu.


"Sik beni..." diye bağırdı Yunanlı'ya, "Ohhhh sik beni... Sik, sik sik... Her yerimi sik hadi... Ohhhhh deli oluyorum..."


Sonra müthiş bir şey oldu. Yunanlı birden sikini çekip çıkardı içinden. Aynı anda da fışkırtmaya başladı. Sikinin tepesindeki o küçük delikten çıkan uzun döl sütunları, karnına, memelerine, boynuna ve hatta yüzüne gelmeye başladılar. Tanrım, döl banyosu yaptırıyordu ona adam. büyük bir patlama oldu beyninin içinde. Bir kere daha karardı gözleri.


Bu sefer kendine gelmesine, vücudunun her yerinde dolaşan eller neden oldu. Az önce onu, koltuğun üstünde, aynı anda hem amından, hem götünden siken iki Yunanlı, şimdi yatakta, yanındaydılar. İki taraftan kıskaca almışlardı onu yine. Vıcık vıcık döl içindeki karnını, memelerini, bacaklarını okşuyorlardı. Bir anda yeni bir ateş dalgası sardı vücudunu. Yine birlikte sikeceklerdi onu. Bunu anlamak bile çıldırtıcıydı doğrusu. Ellerini uzatıp, siklerini yakaladı adamların. İkisi de, yeniden kazık gibi sert ve inanılmayacak kadar kocaman olmuştu. Aslında hiç hali yoktu ama, tüm gücünü toplayıp doğruldu Ayla. Adamları göğüslerinden itip yatağa yatırdı sonra. İkisinin arasında diz çöktü ve hayran hayran onu bekleyen sikleri seyretti.


Ağzı sulanıyordu.


Eğilip, Yunanlı'ların siklerini, sırayla, değiştire değiştire yalamaya, emmeye başladı. Tanrım, sike doyamıyordu. Sonra adamlardan biri, pençe gibi elleriyle onu yakalayıp üstüne çekti. O kocaman siklerden birinin üstüne, ata biner gibi oturdu Ayla. İşte yine dolmuştu içi. Öteki Yunanlı ise onu omuzlarından iterek, arkadaşının üstüne eğilmeye zorluyordu. Arkasına geçmişti adam. İkinci sikin, götünün artık alabildiğine açık duran deliğine değmeye başlamısıyla, titremişti Ayla. Yunanlı sikini sokarken de bir daha. Tanrım, müthiş bir zevkti bu. Yalnızca amından, ya da götünden sikilirken bile zevkten çıldırıyordu zaten. Ama iki deliğinin birden sikilmesi, kelimelerle anlatılamayacak kadar büyük bir zevk veriyordu ona.


Adamlar hareket etmiyor, onun sakinleşmesini bekliyorlardı. Vücudu sarsılıyordu Ayla'nın. Tam bitti derken, bir daha sarsılıyordu.


"Müthiş..." diye fısıldadığını duydu Burhan'ın.


Başını çevirip ona baktı. Aslında kocasının yüzündeki ifade de müthişti doğrusu. Onu hiç böyle görmemişti Ayla. İnanılmaz boyutta tahrik olmuştu Burhan.


"Ahhh sevgilim..." diye inledi.


"Yine ikisi birden sikiyorlar seni..."


"Ohhhh çok güzel bu sevgilim... Ohhhhh çok güzel... Bundan daha güzel hiç bir şey olamaz dünyada..."


Öbür koltukta oturan ve az önce onu, amından ve götünden değiştire değiştire siken Yunanlı da, alev alev yanan gözlerle olup biteni seyrediyordu. Bu da, Ayla'nın daha da çok tahrik olmasına, aldığı zevkin katlanmasına neden oluyordu. Sonra adamlar onu sikmeye başladılar. Sikler, amına ve götüne girip çıkıyordu artık. Müthiş bir tempo yakalamıştı Yunanlı'lar. Birinin siki içine girerken, öbürününki çıkıyor, sonra o sokarken, arkadaşı çıkarıyordu. Yine aralıksız titriyordu, karnının içinde tarif edilemez bir duygu vardı, kalbi zevk dalgalarıyla inanılmaz hızla çarpıyor, kasılıyor, hassaslaşıyor, gözleri kararıyor, ateş basıyordu. Ama adamlar artık durup, onun sakinleşmesini beklemiyorlardı bile. Acımasızca sikiyor, sikiyor, sikiyorlardı onu.


Zevkten kısılmış gözlerle, üçüncü Yunanlı'nın da oturduğu koltuktan kalkıp yatağa doğru geldiğini gördüğünde, kalbi duracak gibi oldu Ayla'nın. Tanrım, o kocaman siki yine alabildiğine kalkmıştı adamın. Gelip yatağın üstüne çıktı. Sonra da dizlerinin üstünde yürüyerek, altta yatan arkadaşının başının hizasına kadar geldi. Şimdi kocaman siki, neredeyse yüzüne değiyordu Ayla'nın.


Üçüncü bir sikin varlığıyla yeni ve daha da büyük bir sikilme isteğinin tüm benliğini kapladığını hissetti Ayla. Adamın ne istediği açıktı. Ağzını, vücudunda sik girebilecek üçüncü deliğini istiyordu Yunanlı. Yalnızca dudaklarını aralayıp bekledi. Biraz daha sokuldu adam. Sonra da, sikini, Ayla'nın ağzına sokuverdi. Tıpkı daha önce yaptığı gibi. Onun ağzına almasını beklemeden, tıpkı bir ama, ya da göte sokar gibi, sokuverdi ağzına. Kalçaları hemen hareketlendiler. Şimdi üçüncü bir Yunanlı, ağzını sikiyordu Ayla'nın.


Tanrım, aynı anda hem amından, hem götünden, hem de ağzından sikiliyordu. Üç tane kocaman, birbirinden büyük Yunanlı siki birden girip çıkıyordu vücuduna. Kaçacak hiç bir yeri kalmamıştı. Götündeki yarrak onu ileri ittirken ağzındaki daha derine, gırtlağına kadar giriyordu. Elleri arkadaki yunanlı tarafından sırtında birleştirilmişti ve hareket edemiyordu


Tüm delikleriyle sikiliyordu Ayla.


Sikler, götüne, amına, ağzına girip çıkıyordu. Sikiyorlardı onu. Her yerinden sikiyorlardı. Kelimenin tam anlamıyla bulutların üstüne çıkmış, hatta uzaya gitmiş gibiydi. Zevkten ölebileceğinin farkındaydı. Sürekli zirvede kalmanın inanılmaz boyutunu yaşıyordu. Amı, durmadan akan bir çeşmeye dönmüştü artık. Vücudundaki tüm su, boşaldıkça boşalan am sıvıları olarak dışarı akıyordu sanki. Bilinci, sürekli gidip geliyordu. O kadar çok zevk alıyordu ki, bu, bayılmasını engelliyordu.


Yunanlı'ların üçü de, bir kaç kez boşalmış olmanın verdiği dayanıklılıkla, acımasızca sikiyorlardı onu. Siklerini, sanki vücudunun derinliklerinde buluşturmak istermiş gibi, hırsla sokuyorlardı tüm deliklerine. Üç esmer, sırım gibi ve kıllı Yunanlı vücudunun arasına sıkışmış vücudu, dalgalanıyor, kıvrılıp bükülüyor, adeta çırpınıyordu.


Sonra, zevkten bulanmış gözleri, yatağın yanındaki bir hareketi yakaladı. Kocası, şimdi yatağın yanında ayakta duruyor ve seyrediyordu. Sikini sıkı sıkı tutan eli, sürekli hareket halindeydi. Tanrım, kocası onun sikilişini seyrediyor ve otuzbir çekiyordu.


İlk olarak götündeki sik fışkırmaya başladı. Neredeyse kaynama sıcaklığındaki erkeklik sıvılarını karnının içinde rahminin duvarlarına çarpmasını hissetmek, aklını başından aldı Ayla'nın. Sonra amındaki ve ağzındaki sikler de girdiler devreye. Aynı anda da, kocasının sikinden fışkıran döller koluna ve omuzuna gelmeye başladı. Bu sefer, içinde patlayan sanki bir atom bombasıydı. Son hatırladığı, gözlerinin önünde çakan rengarenk ışıklar oldu.


Gözlerini açtığında, yatakta kocasıyla yalnızdılar. Kendini, başı onun göğsünde yatıyor buldu Ayla. Tüm vücudu sızlıyordu. Başını kaldırıp, Burhan'ın gözlerine baktı. Alev alev yanan bakışlarla bakıyordu ona kocası.


"Evliliğimizin birinci yıldönümü kutlu olsun bebeğim..." dedi ona.


"Sana da sevgilim..." diye fısıldadı Ayla da, "Mmmn sana da..."


Sonra elini uzatıp, kocasının biraz küçük ama taş gibi sert sikini okşamaya başladı.


"Neler yaptılar sana öyle..." dedi Burhan.


"Siktiler beni sevgilim... Acımasızca durmadan siktiler"


"Hiç böyle bir şey görmemiştim... Seyrederken uçtum ben... Kimbilir sen neler hissettin..."


"Çok güzeldi sevgilim... Üç siki birden yemek, müthişti... Çıldıracağımı sandım bir ara... " dedi gülümseyerek


"Göstersene baba... Hadi görmek istiyorum..."


Kocasının sözleri, Ayla'nın içinde yeni bir ateşin başlamasına neden oluyordu. Önce doğruldu yatakta. Sonra da ters olarak Burhan'ın üstüne çıktı. Dizlerini yatağa dayayıp öne eğildi. Yüzü, kocasının sikinin hizasındaydı, Kasıkları ise onun başının hizasında havada.


"Müthiş..." dedi Burhan, "Amın da götün de, hala açık duruyor... İçin döl dolu..."


Ayla, onun iki eliyle kalçalarını okşamaya başlamasıyla ürperdi. İçinden sızan döllerin, kocasının yüzüne damladığını hissediyordu. Başı dönmeye başlamıştı yine. Sonra Burhan, iki eliyle kalçalarını kavrayıp, onu yüzünün üstüne çekti. Amının dudaklarının, kocasının ağzına yapıştığını hissettiği anda, Burhan'ın dilinin amının içine kaydığını hissettiğinde ise çıldıracak gibi oldu. Tanrım, defalarca sikilmiş amını yalıyordu. Karın kasları kasıldıkça içinden taşan döller, kocasının ağzına akıyordu.


Sonra götünü de yalamaya başladı erkeği.

Öne eğilip, dudaklarını, Burhan'ın sikinin çevresine yapıştırdı ve emmeye başladı. O biraz küçük ama taş gibi sert sik dölleri gırtlağına fışkırtmaya başlayana kadar da emdi, emdi, emdi.


http://juicywetpeach.blogspot.com/

Döl,3 Sik Birden, 2 sik, Aldatan kadınlar, Azgın, Erotik Hikaye, Evli, gangbang story, Gerçek Hikayeler, Grup seks, Porno hikaye, Seks Hikayeleri, siki, Swinger, Teşhir, Türkçe seks hikayeleri, 

Bulutlar Içinde

Hava İstanbul'da da son derece sıcaktı zaten. Suna'yı Uzak Doğu'ya götürecek olan Singapur Havayolları uçağı Suudi Arabistan'nda Dahran'a indiği zaman ise artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Gerçi ortalık kararmak üzereydi ama, yine de ısı 40 derecenin üzerinde olmalıydı. İsteyen yolcuların uçaktan inip transit salonuna geçebilecekleri duyurulunca sevindi. Uçağın kapıları açıktı ve bu nedenle havalandırmanın pek bir faydası olmuyordu.


Suna uçağın kapısından merdivene çıktığı anda, aslında hiç de yabancısı olmadığı ama o an için aklına gelmeyen bir durumla karşılaştı. Merdivenlerin altında ve uçağın çevresinde kümelenmiş havaalanı görevlisi Araplar neredeyse donmuş, bir yığın kapkara ve alev alev yanan göz üstünde kitlenivermişti. Bu ülkede kadınlara nasıl bakıldığını, kendi kadınlarını çarşaf ve peçelerle dolaştırdıklarını düşününce, durumda bir gariplik yoktu tabii.

Merdivenin başında, bütün kuralları hiçe sayar bir halde duruyordu. Sabah kalktığında havanın çok sıcak olduğunun farkına varmıştı ve üstelik tropik bir ülkeye gitmek üzere yola çıkıyordu. Bu nedenle de, mümkün olduğu kadar az giyinmişti. Tüm giysisi tiril tiril bir beyaz t-shirt ile incecik pamuklu kumaştan yapılma, bol ve kısacık, uçuk mavi bir etekti. Ne sütyeni vardı, ne de kilotu. Zaten iç çamaşırlarından hiç hoşlanmazdı. Çölden gelen hafif ama alabildiğine sıcak rüzgar, eteğini hafifçe savuruyordu. Yalnızca, yüksek topuklu ve dekolte ayakkabılarının büsbütün güzelleştirdiği uzun bacakları bile, seyredenlerin başını döndürmeye yeter de artardı.

Durumu bir anda kavramıştı tabii. Gerçi böyle bir şey beklemiyordu ama, ayağına kadar gelmiş bir fırsattan yararlanmamak da aptallık olurdu doğrusu. Bir an aşağıdaki Araplar'ı süzdü. Sonra ağır adımlarla merdivenlerden inmeye başladı.

Attığı her adımda, aşağıdaki Araplar'ı biraz daha esir alıyordu. T-shirt kumaşının örtmekten çok meydana çıkardığı memelerinin titremesine dayanmak olanaksızdı. Seyredilmekten o kadar çok hoşlanıyordu ki, meme başları birer düğme gibi şişip kabarmıştı. Amı da sulanmıştı iyice. Merdivenlerden 10 metre kadar uzakta park etmiş otobüse yürürken, pek kolay göremeyecekleri bu manzarayı kaçırmamak için, uzakta olan Araplar bile sokulmuş ve Suna'yı, iki tarafı insanlarla dolmuş bir yolda yürümek zorunda bırakmışlardı. Otobüse binip, arkalarda bir yere oturduğunda yanaklarının hafifçe kızarmış olduğunu hissetti. "Gözle sikilmek buna denir işte..." diye düşünüyordu.

Transit salonuna girdiğinde, klimaların yarattığı yapay serin hava ilaç gibi geldi ona. Ama yine de pek serinlemesine olanak olmadığını anlıyordu. Doğaldır ki, burası da Araplar'la doluydu. Kısa bir süre sonra da, çevresinde, en ufak bir çekinme ya da gizleme belirtisi bile göstermeden onu seyretmekte olan olan küçük bir kalabalık oluşmuştu. Neler satıldığına bakmak için dükkanların bulunduğu bölümle giderken bu kalabalığı da peşinden sürükledik tabii.

Hayatından çok memnundu Suna. Bunu, yürürken kalçalarının her zamankinden daha çok çalkalanmaya başlamasından da anlamak mümkündü. Yanaklarının kızarıklığı daha da arttığının farkındaydı. İçindeki düzülme isteğini açıkça belli eden o baştan çıkarıcı ifade yüzüne yerleştiğini de biliyordu. Hep böyle olurdu zaten. Seyredilmeye, şimdi Arapların yapmakta olduğu gibi, böyle bakışlarla sikilmeye doyamazdı. Bir süre sonra da, içini o önüne geçilemez sikilme isteği kaplardı. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Bu nedenle, hoparlörlerden yolcuları uçağa geri çağıran anons duyulduğunda canı sıkıldı. Ama yapılacak bir şey yoktu bu konuda. Uçağa döndü.

Zenginliğinin getirdiği avantajları iyi kullandığı için, her zaman olduğu gibi, bu seferde "First Class" uçuyordu. Uçağın arka bölümündekilerle karşılaştırılamayacak kadar geniş ve rahat koltuğu, sigara içtiği için First Class bölümünün en arkasında, sağ taraftaydı. Yolculuğun İstanbul'dan Tahran'a kadar olan bölümünde, yanındaki koltuk boştu. Ön kapıdan girip arka tarafa geçmeye çalışan kalabalık biraz hafiflediğinde, onu bekleyen bir sürprizin farkına vardı Suna. Yanındaki koltuk artık boş değildi. Eğer bu sıradan biri olsaydı, hiç önemi yoktu tabii. Ama Singapur'a kadar yanyana oturacağı kişi, entarili bir Arap'tı. Birden içini yeni bir heyecanın kapladığını hissetti.

Yaklaşık bir saatten beri sürekli tahrik oluyordu ve bunun sonunda bir patlamaya dönüşeceğini biliyordu zaten. O ana kadar tek bilmediği, bunun nasıl bir patlama olacağıydı yalnızca. Şimdi ise bu sorunun cevabı belli olmuş gibiydi. Arap, cam tarafındaki koltuğa oturmuştu. Bu daha da işine geldi Suna'nın. Herifin, onu daha ilk gördüğü andan itibaren üzerine kitlenip kalmış gözlerinin içine bakarak, dıştaki koltuğa yerleşti. Otururken eteğinin alabildiğine sıyrılmasına özen göstermişti tabii. O güzelim bacakları, olduğu gibi meydandaydı. Kısacık etek, yalnızca kasıklarını örtebiliyordu. Singapur'a kadar 7 saatlik bir yolculuk vardı önünde. Bunun çok güzel bir uçuş olacağından emindi artık.

Arap, 29-30 yaşlarında olmalıydı. Oldukça iri yarı biriydi. Başındaki kefiyye nedeniyle saçlarını göremiyordu. Sakalları hafif uzamıştı. Ellerinin üstü ve parmakları kapkara kıllarla kaplıydı. Simsiyah gözleri büyük bir rahatlıkla Suna'nın bacaklarında, memelerinde dolaşıp duruyor ve bu arada alev alev yanıyordu. Suna ise koltukta kıpır kıpırdı. Bacakları sürekli hareket halindeydiler. Böylece firikik üstüne firikik veriyor; Arap bunlardan etkilenip, bakışları daha cüretlendikçe, kendi de daha çok tahrik olup, daha çok gösteriyordu.

Gözleri adamın entarisinin önünde oluşan kabarıklığa takıldığında içi tutuşur gibi oldu. Kalkmış siklere, hele onun için kalkmış siklere hiç dayanamazdı Suna. En sevdiği şey onları indirmekti. Üstelik bu herifinki gibi kocaman sikleri indirmeyi daha da çok severdi. Kelimenin tam anlamıyla, eşek siki gibi kocaman bir şey yatıyordu entarinin altında. Amı akıl almaz bir biçimde sulanmış, kasıklarını sanki sel basmıştı.

Uçağın içi ışıl ışıldı ve ayakta olanlar boldu. Biraz sonra da yemek servisi başladı. Bütün bunlar, Suna'nın daha ileri gitmesini engelliyordu tabii. Ama servis tamamlanıp, film göstermek için ışıklar azaltılana kadar geçen yaklaşık bir buçuk saatlik süre boyunca şovunu sürdürmekten, gösterebileceği kadar çok şeyi göstermekten de kalmamıştı. Arap mahvolmuştu.

Artık yolcuların çoğu oturmuş, kulaklarında kulaklıklar film seyrediyordu. Hostesler de ortada dolaşmaktan vazgeçmiş gibiydiler. Bir şeyler yapmanın zamanı gelmişe benziyordu. Suna önce eğilip ayakkabılarının bağlarını çözdü. Sonra koltuğunu geriye yatırdı. Sırtı adama dönük olarak, bir bacağını büküp ayağını altına aldı. Öbür ayağı ise hala yerdeydi. Kulağına kulaklıkları taktı ve filmi seyretmeye başladı.

Arap şoka girmiş gibiydi. Önündeki manzara müthişti. Suna'nın eteği öyle bir sıyrılmıştı ki, baktığında, çıplak kalçasını kendi bile görebiliyordu. Herif ise o güzelim kıçını, tüm çıplaklığıyla ve olduğu gibi seyrediyordu. Yüzüne hayvansı bir ifade yerleşmişti. Bakalım şimdi ne yapacaktı.

Suna bir taraftan filmi seyrediyormuş gibi yapıyordu ama aslında tüm dikkatini adama vermişti. Son derece heyecanlıydı. Tüm vücudu yay gibi gerilmiş, Arap'tan gelecek ilk hareketi bekliyordu. Adam ilk şoku atlatmış, son derece umursamaz bir havayla gözlerini Suna'nın çıplak kıçına dikmişti artık. Artık an meselesiydi her şey. Kıllı eli kalçasına dokunduğunda, tüm vücudu titredi Suna'nın.

Arap çevresine bakınmıyor, hatta yaptığını çaktırmamaya bile çalışmıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, bundan başka ne isteyebilirdi ki Suna. Lüzumsuz korkaklıklardan nefret ederdi. Ama bu sefer işler hızlı gelişeceğe benziyordu. O kıllı el dokunmaktan vazgeçip kalçasını avuçladığında, daha da şiddetle titredi vücudu. Ateş gibi yanıyordu el.

Arap tepki görmeyeceğini anlamış olmalıydı artık. Suna, kalın ve kaba parmakların önce kalçalarının arasına girdiğini, sonra da amının iyice şişip açılmış dudaklarının arasına kaydığını hissetti. Bu, beynine kadar ulaşan bir temas olmuştu. Tahran'da uçağın merdivenlerine çıktığı o ilk andan beri durmadan tahrik olmuş, içindeki sikilme isteği sürekli tırmanarak dayanılmaz bir hal almıştı. Adamın parmakları klitorisini bulduğu anda heyecandan boşalmaya başladı. Tüm vücudu, depreme tutulmuş gibi titriyordu. Aslında zevk çığlıkları atmak istiyordu ama durumu etrafa çaktırmamak için alt dudağını dişlerinin arasına alıp sıkıştırmıştı. Amından boşalan sular, aklını başından alan Arap elini sırıl sıklam ıslatmıştı.

Aslında bu şekilde boşalmaktan ilk ergenlik dönemlerinde hep utanırdı. Fakat sonradan bu boşalmanın herkes tarafından yaşanmadığını, hatta bazı kızların yaşamamak için kendini tutmasını daha sonralarında hiç anlayamıyordu. Ben seksi olduğu gibi yaşamayı seçmişti.

Karnının derinliklerindeki sarsıntı durulduğunda, kendini iyice yorgun hissetti Suna. Ama Arap bunun farkına varacak halde değildi. Şimdi bir parmağını Suna'nın içine sokmuştu. Kalabalık bir uçağın içinde ve henüz herkes uyanıkken, parmağıyla sikiyordu onu. Her şey çok güzeldi aslında. Yolculuğa başlarken, böyle bir şey olabileceğini aklına bile getirmemişti. Gerçi bu Uzakdoğu gezisinin amaçlarından biri de hoşuna giden birilerini bulup kendini siktirmekti her zaman olduğu gibi ama, en azından Singapur'a varana kadar sakin bir yolculuk yapmayı beklemişti. Şimdi ise içine girip çıkan bir Arap parmağının verdiği zevkle kendinden geçmiş gibiydi.

Adamın parmağı, tıpkı küçük bir sik gibiydi. Amının artık iyice şişip açılmış dudaklarının onu bir zarf gibi sardığını hissediyordu. Her şey, inanılmaz bir haz veriyordu ona. Sonra bir parmağın da götüyle oynamaya başladığını hissederek, çıldıracak gibi oldu. Tekrar getirmek üzereydi. Kendi sularıyla ıslanıp iyice kayganlaşmış Arap parmağının o küçük deliğini hafifçe zorlayarak içine kaydığını hissetti.

Yeniden kendine geldiğinde başını çevirip adama baktı Suna. Arap, entari giymiş bir hayvan gibi gözüküyordu gözüne. Yüzü şehvetle gerilmişti. En baştan beri alev alev olan gözlerindeki kıvılcımlar, şimdi daha da artmış gibiydi. Suna, onun ellerinin becerikliliğiyle ne kadar övünse az olacağını düşünüyordu. Sonra aklına, entarinin altında yatmakta olan o kocaman sik geldi. Kim bilir o ne kadar becerikli, ne kadar zevk vericiydi. İçini kaplayan o dev boyutlu sikilme isteğini kontrol etmeye çalışıyordu. Film sürüyordu ve yolcuların çoğu hala uyanıktı. Yoksa o anda tek istediği, o kocaman Arap sikinin içine girmesiydi. Ama bunun için beklemesi gerekiyordu. En azından ortalık sakinleşene kadar.

Gözlerini adamın yüzünden koparıp aşağıya indirdiğinde, içinin titrediğini hissetti Suna. Gerçekten çadır gibi olmuştu entarinin önü. Belki onun için bir şeyler yapabilirdi. Ayağını indirip, düz oturdu koltuğunda. Çevresine şöyle bir bakındı. Onlarla ilgilenen yoktu. Sonra sağ elini götürüp, adamın sikine dokundu. Tanrım, külot giymemişti Arap. Parmak uçları kor halindeki bir kömüre değmiş gibi yandı. Artık kendini tutamazdı. Parmakları, neredeyse bilek kalınlığındaki Arap sikinin çevresine dolanıverdiler. Adamın vücudu hafifçe titredi. Elindeki sikin bir nabız gibi attığını hissediyordu. Entarinin ön tarafında gerçi düğmeler vardı ama yakadan bel hizasına kadar geliyordu. Arap elini getirip en alttaki iki düğmeyi açarken, sabırsızlıkla bekledi. Sonra da elini aradan içeri kaydırıp aşağıya götürdü ve saatlerdir aklını başından olan siki avuçlayıverdi.

Asıl şimdi ateş vardı elinde. Öyle büyük ve öyle sıcaktı ki. O akıl almaz sertliği saran cilt ise belki de bir kadifeden daha yumuşaktı. Tam aşık olunup, uğruna çılgınlıklar yapılacak bir sikti bu. İçinden gelen, adamın üstündeki entariyi sıyırmak ve daha yalnızca dokunurken aklını başından alan bu aşk sütununu doya doya seyretmekti ama, bunu yapamayacağını biliyordu. En azından şimdilik. Onun yerine, parmaklarını elindeki Arap sikinin çevresine sımsıkı doladı ve okşamaya başladı.

Arap küçük bir inilti kaçırdı ağzında. Suna onun çok dayanamayacağını biliyordu. Yanına oturduğundan beri kendini ona öyle bir seyrettirmişti ki, adam çılgına dönmüş olmalıydı. Önce bacaklarıyla memeleri, sonra da çıplak kıçı, aklını başından almış olmalıydı. Neredeyse getirmek üzereydi. Suna, onun için fışkıracak Arap tohumlarının boşa gideceğini düşünerek üzülüyordu. Aslında içinde fışkırtabilseydi keşke. Amına ya da ağzına girip orada fışkırtabilseydi, ne kadar güzel olurdu. Rahminin ağzında ya da gırtlağında fışkıran Arap tohumlarını düşünmek öyle baş döndürücüydü ki. Suna, Arap'la birlikte kendisinin de boşalabileceğii anlamıştı artık. Tüm vücudunu dayanılmaz bir ateşin bastığını, amının suları devamlı akan bir çeşmeye dönüştüğünü hissediyordu.

Birden patladı Arap. Pek de sessiz sayılmayacak bir homurtu çıkarttı. Tohumları dinmek bilmeyen salvolar halinde fışkırıp Suna'nın eline, kendi karnına ve entarinin kumaşına akıyordu. Bu Suna için de bir tetik işlevi yapmıştı. Bacaklarını sımsıkı bitiştirip amını sıkıştırdı. Vücudu dalga dalga sarsılıyordu, o da. Sonra, Singapur Havayolları uçağının First Class koltuklarında yan yana ve halsiz kaldılar ikisi de.

Film bittiğinde, ikisi de hala soluklanmakla meşguldüler. First Class bölümü, artık neredeyse tümüyle karanlıktı. Yolcuların bir kısmı göz maskelerini takmış, bir kısmı da buna gerek bile görmeden uyumaya başlamıştı. Suna, kısacık bir zaman dilimi içinde boşalmanın verdiği tatlı gevşemeyi tüm vücudunda hissediyordu. Ama Arap elini uzatıp, ondan taraftaki bacağının içini okşamaya başladığında, yeniden kanının tutuşuverdiğini farketti. Tanrım, herifin küçücük bir teması bile yetmişti, içinin yeni bir sikilme isteğiyle dolmasına. Gözlerini çevirip, ara koridorun öbür tarafında, orta bölümdeki koltuklardan dıştakinde oturmakta olan Japon'a baktı. En yakınındaki oydu ve adam koltuğunu iyice geriye yatırıp gözlerini kapatmış, uyuyordu. Bacaklarını aralayıp, içini tutuşturan Arap eline yer açtı. Sonra kendini iyice bırakıp, okşamaların zevkini çıkarmaya koyuldu.

Kıllı parmaklar amının dudaklarına dokunmaya başladığında, artık durmasına olanak vermeyecek biçimde ve tüm tahrik olmuşluğuyla kendini kaptırıp gitmişti bile. Artık rahatsız edecek kadar şişip iyice aralanmış dudakların arasına kayan iki parmak, tüm vücudunun elektrik çarpmışcasına sarsılmasına neden oldu. Sonra elini götürüp, adamın hala açık duran düğmelerinden, yeniden entarinin altına soktu. Parmakları, tekrar şişip sertleşmiş o koskocaman Arap sikinin çevresine, eskisinden de büyük bir iştahla dolandılar. Hayatında bu kadar büyük bir sik almamıştı eline. Akıl alır gibi değildi doğrusu. Artık onu içinde istiyordu. Bir yolunu bulup kendini bu herife siktirmeli, elindeki baş döndürücü siki amına almayı denemeliydi. O kadar büyüktü ki, içine sığıp sığmayacağını bile bilemiyordu.

Arap da onu sikmeyi kafaya koymuştu anlaşıldığı kadarıyla. Suna, yarı kapalı gözlerle adamın önce elini çektiğini, sonra da onun elini sikinden uzaklaştırıp, iki koltuğu birbirinden ayıran kol dayama yerini kaldırdığını gördü. Yapabileceği tek şey vardı şimdi. Koltukta yan dönüp, bacaklarını yukarı aldı. Kıçı adama dönüktü. Eteği iyice sıyrılmış, çıplak kalçaları olduğu gibi meydana çıkmıştı. Arap, entarisinin eteğini yukarı sıvadı. Aklını başından alan o muhteşem siki artık görebiliyordu. Sonra Arap da hafifçe yan döndü koltukta. Kalçalarının yarığına değen o taş gibi sertliği hissettiğinde, bayılacak gibi oldu Suna. Delicesine istediği şeyi elde etmesine çok az kalmıştı artık. Ateş gibi yanan bir el, üstte kalan kalçasını kavrayıp çekti. O koskocaman sik, şimdi kalçalarının arasından kayarak amının dudaklarına değmeye başlamıştı. Zevkten bağırmamak için alt dudağını dişlerinin arasına alıp bekledi.

Sonra yavaş yavaş bastırmaya başladı Arap. Saatlerden beri aklını başından almakta olan o muhteşem sikin kocaman başının içine girmeye başladığını hissettiği anda da getirmeye başladı. Vücudu dalga dalga sarsılıyor, koltuğun üstünde ileri geri hareket ediyordu. Zevkten uçmuştu sanki. Ama aynı anda daha da büyük bir zevkin pençesine düşmek üzere olduğunun farkındaydı. O kocaman sik, yavaş yavaş giriyordu içine. Amının yırtılacakmışcasına açıldığını hissediyordu. Sanki bütün duyuları, amının şişmiş dudaklarında toplanmış gibiydi. İçine giren o dev Arap sikinin üstündeki tüm damarları, hatta kıl diplerini bile hissedebiliyordu.

Aldığı zevk, artık giderek şiddetli bir baş dönmesine dönüşmüştü. Arap içine soktukça, tüm uçak dönüyordu sanki. Sonra adamın sert karnının yumuşacık kalçalarına yapıştığını farketti. Hepsini almıştı işte içine. Bu ona müthiş bir zafer duygusu verdi. O bakarken bile içini titreten kocaman Arap sikini, sonuna kadar almıştı içine.

Sonra Arap onu sikmeye başladı.

Hareketleri son derece yumuşaktı şimdi. Kalçalarını geriye çekerken sikini neredeyse en ucuna kadar çıkarıyordu Suna'nın amından. Sonra da tekrar ve en dibine kadar sokuyordu. Bu öylesine müthiş bir duyguydu ki, üçüncü sokuşunda boşalıyordu Suna. Böyle giderse ipin ucunu kaçıracağından emindi. Artık hareketlerini ve çıkardığı sesleri de kontrol edemediğinin farkındaydı. Sikildiğini çevresindeki diğer yolcuların anlamaması için dikkat etmeye bile boşvermişti.

Ağzından kaçan derin ve oldukça sesli inlemeyi farkedip gözlerini açtığında, yan koltuktaki Japon'la gözgöze geldi. Çarpılmış bir yüzle onları seyrediyordu Japon. Çekik gözleri alev alev yanıyordu. Suna, büyülenmiş gibi, öyle kalmıştı. Gözlerini Japon'nunkilerden ayıramıyordu. Sanki ikisinin gözleri arasında binlerce voltluk bir elektirik akımı varmış gibiydi. İçine girip çıkan o kocaman Arap sikinin verdiği zevk, Japon'un içini yakan gözleriyle birleşip, yüzlerce kez büyümüştü.

Arap bir anda içinde fışkırtmaya başladı. Sanki bir yanardağın patlaması gibi bir şeydi bu. Amının en dibinde, rahminin ağzında fışkıran bir erkeğin tohumları değil de, sıvı ateşti sanki. Karnının içinde bir top mermisi patlamış gibi oldu. Gözleri hala Japon'un gözlerinde, kendinden geçti.

Kendine geldiğinde ilk gördüğü şey, yine Japon'un gözleri olmuştu. Hala alev alevdiler o çekik gözler. Sonra başını çevirip Arap'a baktı. Gevşemiş, kaykılmış oturuyordu adam. Gözleri açıktı. Entarisinin eteğini hala indirmemişti. O saatlerdir aklını başından alan ve sonunda içine girip tohumlarını rahminin ağzına püskürten kocaman Arap siki, yarı inmiş, ama hala kocaman, tüm heybetiyle meydandaydı.

Sonra tekrar Japon'a baktı Suna ve onun pantolonunun önünü açarak sikini dışarı çıkarmış olduğunu farketti birden. Arap'la karşılaştırıldığında küçücük kalıyordu siki. Ama dimdikti ve taş gibi sert olduğu belliydi.

Hafifçe eğilip uçağın içini kontrol etti. First Class'ı arkadan ayıran perde kapalıydı. Bölümdeki herkes de uyuyordu. Aklına geleni yapmaya karar verdi o anda. Gerçi biraz riskli olacaktı ama öylesine büyük bir istek duyuyordu ki, hiç bir şey umurunda değildi. Elini uzatıp Arap'ın sikini okşamaya başladı. Am suları ve döllerle sırıl sıklam ıslak ve alabildiğine kaygandı sik. Hemen de sertleşmeye başlamıştı. Elini çekip ayağa kalktı. Yüzü Arap'a dönüktü. Sonra dizlerini dayayıp koltuğun üstüne çıktı ve az önce içinde fışkırıp onu deli eden kocaman Arap sikine doğru eğildi. Dudakları bir eliyle dibinden kavradığı sikin kocaman başına yapışıverdiler. Kendi am sularıyla adamın döllerinin birbirine karışmış tadını dilinde hissediyor, burnuna dolan kokular, başını döndürüyordu. Kalçalarını elinden geldiğince havaya dikmişti.

Tam koltuğun kenarındaydı kalçaları. Eteği beline kadar sıyrılmıştı. Yeni sikilmiş amıyla küçük pembe göt deliğini, Japon'un neredeyse gözüne soktuğunu biliyordu. Bilmek ne kelime, buna uğraşıyordu.

Başı hareketlendi ve o koca Arap sikini, ağzına sokup çıkarmaya başladı. Yarısına kadar bile alamıyordu ağzının içine o koca allameyi. Akıl almaz bir hızla büyüyüp, az önce amına girdiği zamanki boyuna ulaşmıştı sik. Bundan aldığı zevk, kendini Japon'a göstermenin verdiği zevkle birleşiyor ve başının dönmesine neden oluyordu.

Birden kalçalarında dolaşan elleri hissetti. Başını hafifçe çevirip baktı. Ayağa kalkmış, ara koridorda arkasına geçmişti Japon. Çekik gözleri kalçalarına kitlenmiş gibiydi. Sonra Arap'ın da olup biteni seyretmekte olduğunun farkına vardı. Bu daha da heyecanlanmasına neden olmuştu.
Japon birden parmağını amına sokunca, tüm vücudu titredi. Vıcık vıcıktı amı. Az önce yediği Arap siki nedeniyle iyice gevşemişti. Sonra parmağını oradan çıkarıp götüyle oynamaya başladı Japon. Birden kendini şiddetli bir elektrik akımına tutulmuş gibi hissetti Suna. Sonra yeniden amına döndü parmak. Oradan da tekrar götüne. Artık niyeti belli olmuştu Japon'un, Götünden sikecekti onu. Amından aldığı kaygan sıvıları sürerek, o küçük pembe deliği buna hazırlıyordu şimdi. Suna, heyecandan ölecek gibiydi.

Japon'un parmağı götüne girdiğinde bayılacak gibi oldu. Dudakları o kocaman Arap sikinin çevresine vantuz gibi yapıştılar.

Götünün, içindeki parmağı bir mengene gibi sıkıştırdığını hissediyordu.

Vücudu gevşediğinde, parmak kayarak çıktı içinden. Bir kaç saniye sonra da, Japon'un sikini hissetti orada. Götü bir çiçek gibi açılıyor, o küçük ama çelik gibi sert sikin biran önce içine girmesi için yalvarıyordu sanki. Sonra bastırmaya başladı Japon. Yağ gibi kayıyordu götüne. İki elini uzatıp Suna'yı belinden tutmuştu. Sonunda Japon'un taşakları, amının şişmiş dudaklarına yapıştılar. Dibine kadar geçirmişti.

Japon, yumuşak hareketlerle götünü sikmeye başladığında, Suna zevkten çıldıracağını sandı. Japon her dibine kadar geçirişinde onu ileri itiyor ve ağzındaki Arap sikinin biraz daha girmesine, gırtlağına dayanmasına neden oluyordu.

Şimdi üçü de, yakalanma korkusunu tümüyle unutmuş gibiydiler. Japon durmadan pompalıyor, sikini götüne sokup çıkarıyordu. Arap da iki eliyle başını tutmuş, ağzını sikiyordu. Hem de hırsla sikiyordu. Gerçekten ve kelimenin tam anlamıyla, bulutların üstündeyken, daha da bulutların üstüne çıkmış gibiydi Suna. Onbin metre yükseklikte, tıkabasa dolu bir uçağın içinde, hiç tanımadığı, ismini bilmediği, hatta tek kelime bile konuşmadığı bir Arap'la bir Japon tarafından, aynı anda, götünden ve ağzından sikiliyordu. Öyle büyük bir zevkti ki bu.

Ağzının içindeki Arap siki birden patladığında uçtuğunu sandı. O kocaman sik kasılıyor, üstündeki küçük delikten fışkıran döller, sanki onu boğmak istermiş gibi gırtlağına doluyordu. Hırsla emmeye başladı. Bir damla bile kalmasını istemiyordu Arap'ın içinde. Sonra vücudu kasılıverdi. İçinde bir top patlamış gibi oldu. Götü, içindeki Japon sikini koparacak gibi sıkıştırıverdi. Ve bu da, Japon'a yetti. Küçük bir hırıltı çıktı çekik gözlü adamın ağzından. Götünün içindeki sikin de fışkırmaya başladığı hissetmek ise Suna'ya yetti. Müthiş bir gücün onun tutup havalandırdığı duygusuna kapılarak, bilincini yitirdi.

Tekrar kendine geldiğinde, pencereden güneşin parlak ışıkları doluyordu uçağın içine. Arap da Japon da buna rağmen uyuyorlardı. Hostesler ayaklanmışlar ve kahvaltı servisine başlamışlardı. Birazdan Singapur'a ineceklerdi. Koltuğunda kımıldadığında, kasıklarındaki yapışkanlığı hissetti. Yerinden kalkıp tuvalete yöneldi. İnmeden önce biraz temizlenmesi, kendine çekidüzen vermesi gerekiyordu.

Böylesine güzel bir uçak yolculuğundan sonra, yeni maceralar için, güzel ve taze olmak istiyordu.

http://juicywetpeach.blogspot.com

2 sik,Azgın, Erotik Hikaye, Gerçek Hikayeler, Grup seks, Ucakta, Arap, siki,Türkçe seks hikayeleri, Teşhir, Porno hikaye,