Arabamız Arızalandı

 

 

 <ALINTIDIR>


Arabamız Arızalandı

Kocam geçen sene yıllardır hayal ettiği 4x4 bir cip aldı. Bahar mevsimine girmiştik. Havalar sıcaklamış, kışın kapalı havalarda evde, alışveriş merkezlerinde kapalı kalmanın verdiği karamsarlık yerini bir coşkuya bırakmıştı.

Yeni arabanın hevesiyle bir hafta izin aldı, beni de başımın etini yiye yiye ikna etti. Arabaya atlayıp dağ bayır geze geze, plansız, programsız, kestirmelerden, dağ yollarından güneye kadar inecektik.

Yeni evliydik, ateşimiz başımızda, bahar havasının kışkırtan sıcaklığı da eklenince, dağ bayır geziyor, her fırsatta, her tenhada mola verdiğimizde yemekten önce birbirimizi yiyor, karnımızı sonra doyuruyorduk.

Üzerimde sütyensiz askılı tişört, minicik bir etek, bacaklarımda siyah, ince jartiyer çorabı… Yollarda hem tuvalet zorluğu olmasın, hem kocamla sevişeceğimiz zaman hazır olayım diye altımda külot yok…

Yol ne kadar tenhalaşsa ben o kadar muzurlaşıyorum. Zaten mini olan eteğimi kaldırıp jartiyer çorabımın dantellerini, külotsuz amımı ona gösterip kızıştırıyorum, azdırıyorum kocamı…

Arabayı kullanırken kucağına kaydırdığım elimle pantolonun fermuarını indirip sertleşmiş sikini iyice kaldırıyorum okşaya okşaya… Sonra eğilip başımı kasıklarına gömüyorum, yalaya yalaya mahvediyorum.

Kamyonların yanından geçerken iyice yavaşlıyor kocam… Bir eli direksiyonda, bir eli eteğimi sıyırmış, çıplak kalçalarımı okşar vaziyette, ben sikini yalarken kamyonun şoförüne bir an seyrettiriyor, adam gözlerini faltaşı gibi açınca gaza basıp uzaklaşıyor. Şoförün tepkisini, neler yaptığını kahkahalarla anlatıyor bana…

Sonunda dayanamaz hale gelince, bir ara yola, ağaç altına çekip başını eteğimin altına gömüyor, çoraplı bacaklarımı okşaya okşaya amımı dillemeye başlıyor… Sonra da ya kucağına oturtturuyor, ya da dışarıda kaputun üstünde acımasızca içime girip işimi bitiriyor…

Sevişirken kameraya çekiyor bizi… Ya da ben ona seksi pozlar veriyorum. Dans ederken, kendimi okşarken, yolun kenarında yanımızdan arabalar geçerken tişörtü bir anlığına indirip çıplak memelerimi kameraya gösterirken…

Bir köy restoranında yemek yerken, etrafta insanlar varken ben eteğimi kaldırıp çıplak amımı parmaklarımla ayırırken… Öyle çılgınlıklar yapıyorduk, birbirimizi öyle tahrik ediyorduk ki…

İlk günün sonunda bir pansiyonda kaldık. Gece şömine ateşinin karşısında şarap içtik, seviştik, yatıp uyuduk. Sabah kalkıp kahvaltıdan sonra yolumuza devam ettik.

Kocam cipi denemenin, öğrenmenin hevesiyle sürekli haritadan bakarak ara yollardan, arabanın gücünü sınayacak bozuk dağ yollarından seçiyordu rotamızı… Bir önceki gün yaptığımız şekilde güle eğlene yol alıyorduk.

Akşama doğru her iki tarafı yaşlı çam ağaçlarıyla kaplı, yüksek bir dağın tepesine doğru kıvrıla kıvrıla yükselen daracık toprak yolu aşmaya çalışıyorduk.

Dağın zirvesini aştıktan sonra beş on kilometre ileride dağ eteğinde yer alan turistik bir kasabada kalacaktık. Fakat yol hem bozuk, hem de aşırı dikti. Cipin güçlü motorunun bile zorlandığını sesinden anlayabiliyordum.

Virajlı dağ yolunda fazla hız yapamadığımızdan vakit iyice ilerlemiş, akşam olmaya başlamıştı bile… Biz hala dağın tepesine çıkmaya çalışıyorduk.

Sonunda olan oldu. Motordan sesler gelmeye, araba teklemeye başladı. Biraz sonra da tamamen sustu. Tık yoktu. Akşamın karanlığı inmeye başlamış, etrafta in cin top oynuyor… Arabada yiyecek var, ama dağın tepesinde hava iyice soğuk, titremeye başladım. Motor çalışmadığından kalorifer de yok.

Tabi ilk aklımıza gelen telefonla yardım istemek oldu, fakat maalesef… Sinyal yok, ikimizin de cep telefonları çekmiyor dağ başında… Yardım isteyemiyoruz. Rüzgar kuvvetlenmeye başladı, ağaçların arasında uğultular çıkararak estikçe ben kocamın koluna sarılıyorum korkuyla… Birkaç saat önce neşeyle birbirimize saldıran, oynaşan biz değiliz sanki…

Haritaya baktık, köye varmamıza daha nerden baksan otuz kilometre var. Dağın başında kalakalmış durumdayız. Uzun örgü ceketimi giydim biraz sıcak tutar belki diye…

Biraz ileride ağaçların arasında aşağıya doğru inen bir patika yola ilişti gözüm, kocama gösterdim. Traktör tekerlek izleri sanırım, toprak yolun iki yanında devam edip giden çukur açmış. Daracık patika yoldan biraz aşağı indiğimizde ağaçların üzerinden yükselen bir duman gördük.

Bir baca… Bir ev… Bir soba…

Mutlaka birileri olmalı diye düşündük. Heyecanla, ayaklarımız çamurlu yoldaki traktör tekerleğinin çukurlarına gire çıka, tökezleye koştura yoldan aşağıya indik.

Biraz sonra taş duvar üzerinde yükselen, ağaçtan yapılmış, güzel görünümlü orman evi tipinde bir ev çıktı karşımıza… Biraz sevinç, biraz merakla kapıyı çalıp seslendik. Kapı gıcırtıyla açıldı…

Hani orman ayısı derler ya, o türden bir herif duruyordu karşımızda… Öyle uzun boylu ki, kapıya vurmamak için başını öne eğmiş, kapının genişliğinde bir şey… Kalın bir sesle,

- Buyur beyim.. diye bizi bir süzdü önce… Durumu anlattı kocam, arabamızın bozulduğunu, yolda kaldığımızı…

- Bu saatte nerden bulucanız? Sabah yiğenim kasabaya incek, yardım getirir. Telefon falan çekmez burlarda… Gelin içeriye… deyip içeri buyur etti.

Gözlerini kaçırarak da olsa bana bakıyordu ayıcık… Örgü ceketimin düğmeleri açık duruyordu, askılı bluzumun meydanda bıraktığı sütyensiz memelerim ilgisini çekmişti anlaşılan…

Of, erkeklerin her zamanki yılışık ilgisi… Bu dağ başında da aynı şey… Ceketin önünü örtüp manzarasını kapattım hıyarın… İçeriye girdik.

Dağ eviydi girdiğimiz ev… Televizyon, çanak anten, her yer halılarla kaplı, her yer ahşaptan… İçkinin türlü çeşidi olan tıka basa dolu bir dolap… Yigenim dediği yakışıklıca bir genç geldi, çekinerek hoş geldiniz dedi, adamla bir şeyler konuştular,

- Benim gitmem lazım… diyerek çıktı. Kocam arkasından bakarak adama,

- Köyde tamirci varsa bir haber etseydik… dedi.

- Beyim, onun işi köyde değil. Ben size çay koyam, içiniz ısınır önce… dedi.

Çayı demledi şöminedeki odun ateşinin üstünde… Çayı beklerken sohbet etmeye başladılar. Üstü kapalı anlattı ama, anladığım kadarıyla içki imalatı, içki sigara kaçakçılığı falan bir şeyler karıştırıyorlarmış dağ başında… Adı da Kazım’mış.

- Bizim işimiz içki sigara beyim… Başka pislikler yoktur bizde… diye anlattı kocama.

Bir yandan da kaçamak bakışlarla bana bakıyordu. Uzun örgü ceketimle oturuyordum ama oturduğum yerde önü açılmış, yine askılı tişörtün dekoltesinden memelerim meydana çıkmıştı. Bacak bacak üstüne atınca da bacaklarım dizlerime kadar açılmıştı. Şöminenin sıcaklığından gevşemiştim.

İstifimi bozmadım, varsın bakıversin, bu dağ başında evine aldı ya bizi… Çay demlenince birer bardak doldurdu, sıcak sıcak… Birkaç odun daha attı şömineye, dışarıya çıktı. Kocama,

- Herif ayı gibi ha… diyerek gülümsedim çayımı yudumlarken… O da güldü,

- Çayları verirken gözleri patlayacaktı memelerine, bacaklarına bakarken… Sen de az değilsin ha… Memelerini, bacaklarını yaydın kaldın adamın önünde… Böyle giderse sana kaymak ister bu herif… Azmıştır bu dağ başında buralarda…


- Ayyy hemen yazdın senaryoyu… Sıcaktan mayıştım kaldım ne yapayım… dedim gülerek, sonra ciddileştim. Kocacım, istersen hemen çıkıp kaçalım, başımıza bir şey gelmeden… Uzanıp bacaklarımı okşadı, eli eteğimin altına kayarken,

- Saçmalama Gül… Bu gece karanlığında nereye gideceksin? Aslında tabi fena fikir değil. Aynı beraber izlediğimiz seks filmleri gibi… Adam ayı gibi, seni altına alsa, şurda bir güzel becerse… Offf… Ne güzel olurdu…

- Asıl sen saçmalama… O ayı karını sikecek, sen de izleyecek misin yani? Dedim eline vurarak… Amım ıslanmıştı okşayan elinden, hem muhabbetin konusundan…

- O filmleri izlerken böyle konuşmuyordun ama… Filmi seyrederken o zenciler gelip beni sikse diye kıvranıyordun altımda… Al sana zenci işte… Hem boyu iki metre nerdeyse, hem esmer tenli… Ağzı, elleri kocaman, pala bıyıkları da var üstüne üstlük… Şalvarını indirse görürsün, kesin kol gibi yarağı da vardır bunun…

- Hadi, saçmalama aşkım… Beni dinle… Adamın bakışları kötü, beğenmedim. Kalkalım, arabada yatalım bu gece…

- Emin misin? Soğuktan donarız bak…

- Sikilmekten iyidir hiç olmazsa… Kalk hadi…

Kocam kalktı istemeye istemeye… İçeriye, mutfakta uğraşıp bir şeyler yapan adamın yanına gitti,

- Kazım biz kalktık. Çaya teşekkürler… diye seslendi.

-Aaa noldu beyim bi kusur mu ettik? Beraber yemek yiyelim. Hem bu soğukta gece boyunca napcanız, nerde bekliceniz ?

-Arabada kalırız. Ne yapalım, senin düzenin kendine göre, bizi yatıracak yerin yoktur falan…

- Beyim, kalın burada kıvrılır yatarız. İçeride bi oda daha var yani…

- Yok yaa.. Sağolasın, biz dediğim gibi gidelim, seni rahatsız etmeyelim… diyen kocam içeri geldi, elimi tutup kaldırdı. Kapıya döndüğümüzde ayı mutfağın kapısında elinde koca bir tüfekle dikiliyordu,

- Beyim, gusura galma… Heç sizi salmam bu gece… Oturup yemek yir, iki muhabbet eder, yatarız.

Yatarız derken gözleri döne döne benim üstümde dolaşıyordu. Adamın niyeti belli olmuştu. Bu koca adam beni sikmeden bırakmayacaktı bu gece…

Yıldırım gibi gözümün önünden şimdiye kadar geçtiğimiz ve önümüzde geçeceğimiz kilometrelerce patika yollar, ıssız, insansız dağ manzarası, çekmeyen telefonlar, çalışmayan arabamız geçti. Sonra da kocama doğru sallayıp durduğu tüfeğin namlusu…

Kocam da durumu anlamış olmalı ki, çaresiz gözlerle bana baktı bir an… Gözlerimizle anlaştık. Yapacak hiçbir şeyimiz yoktu. Bu çam yarmasına boyun eğmek ve bu geceyi hasarsız atlatmak için ne istiyorsa yerine getirmemiz gerekiyordu.

Yine de yiğitliğe bok sürmemek için sanırım, önüme atılıverdi. Aslında hiç de öyle ölürüm de namusumu vermem diyecek tiplerden değildi kocam… Ödü patlardı böyle şeylerden…

- Ne demek Kazım? Bizi tehdit mi ediyorsun sen? Kazımın fincan gözleri parladı, elini şalvarının önüne götürdü, çadır gibi olmuş şalvarın içindeki şeyi avuçladı bize göstere göstere… Tüfeğin namlusunu kocamın göğsüne tuttu,

- Yok beyim… Vaziyeti anlatıyom. Aslında anladınız da… Hadi, pabuçlarınızı çıkarın, üstünüzü de… Yalınayak kaçmaya kalkmazsınız dağın başında… Çıplak ayacıklarınızla taşların kayaların üstünde on metre gidemezsiniz. Beni de üzmemiş olursunuz. Hava da buz gibi… Kaçayım deseniz donar kalırsınız… Zeten yigen dışarıda, elinde keleşle nöbette duruyor. İki adım gidemezsiniz.

Eğilip ayakkabılarımızı çıkardık uslu uslu…

- Üstünüzü de… diyerek hatırlattı.

Kocam ceketini, gömleğini çıkardı. Ayağında bir pantolonu kalmış, kılsız tüysüz üst kısmı meydana çıkmıştı. Ben de uzun örgü ceketimi çıkardım korka korka… İncecik, askılı tişörtüm ve mini eteğimle kaldım ben de…

Korku ve heyecandan, yaşayacağımız gecenin belirsizliğinden titriyordum, meme uçlarım kabarmış, parmak gibi tişörtün kumaşının altından görünüyorlardı. Adeta çıplakmışım gibi, ellerimle memelerimi örtmeye çalıştım. İki adımda yanıma geldi çam yarması,


- Gorkma yavru guşum… diyerek memelerimi örten elimi aşağıya indirdi kocaman kıllı eliyle tutarak… Tişörtün dekoltesinden zaten ucuna kadar görünen gerdanıma, kumaşı zorlayan iri memelerime, uçlarına baktı yalanarak…

-Benden zarar gelmez… Dediğimi yaparsanız yani… Hadi sofrayı kurun bakalım bize, mutfakta her şey hazır… Ben de ocağı harlayayım da, bu incecik şeyle üşümeyesin cıblak cıbıldak…

Kocaman, kürek gibi elinin içinde çocuk eli gibi kalmıştı elim… Ateş gibi yanıyordu eli, içim ürperdi. Başımı yukarıya kaldırıp simsiyah pala bıyıklarına, altındaki etli dudaklarına baktım.

O pala bıyıkların bedenimde dolaşmasını istedim bir anda… Kasıklarımdan yukarı doğru bir alev dalgası yalayıp geçti bedenimi… Gözlerimi kaçırdım, kocama baktım. Gülümseyerek, anlayışla bakıyordu sanki bana… Ne düşündüğümü, içimden ne geçtiğini anlamış gibiydi.

Kazım masanın başına geçti oturdu, bize baktı görevimizi hatırlatırcasına… Mutfağa yöneldim, kocam arkamdan geldi. Sessizce adamın hazırladığı yiyecekleri, tabakları içeriye taşımaya başladık. Üstümdeki korku gitmiş, alışmaya başlamıştım. Sanki tatile gelmişiz gibi davranıyordum.

Güzelce hazırladım sofrayı… İçeriye gidip gelirken evdeki gibi kalçalarımı sallaya sallaya, mini eteğimi savurta savurta yürüyordum. Kazım’ın sikici bakışları üstümde dolaştıkça hoşuma gidiyordu.

Kocam da yardım ediyordu bana… İçkileri de getirmemizi istedi Kazım. Kocama seslenip yukarıdaki raftan almasını söyledim. Uzanıp rakı ve kırmızı şarap şişesi aldı iki tane, elime tutuşturdu…

Alıp gidemedim, şişeleri bırakmamıştı elinden… Yüzüne baktım… Hınzır bir gülümseme vardı yüzünde… Fısıldayarak,

- Bakıyorum dünden hazırsın karıcım… Ceylan gibi sekip duruyorsun adamın önünde… Pek korkmuş gibi bir halin yok… Ben de gülerek gözlerine baktım,

- Ne yapalım, başka çare var mı aşkım? Adam ne istiyorsa yapmak zorundayız. Dağın başındayız geceyarısında… Adamın elinde tüfek…

Önümü kocamın kasıklarına bastırdım. Mutfak bankosuna dayanmıştı, pantolonun önündeki kabarıklığı kasıklarımda hissedebiliyordum. Üstü çıplaktı. Soğuk içki şişelerini iki göğsünde gezdirince ürperdi, minik meme uçları kabarıverdi soğuk temasla… Dudaklarından öperek,

- Adamın biri beni sikmeyi çok istiyor diye canımdan olamam… Sen de istemezsin bunu değil mi? Karşı çıksak bile önce seni halleder, sonra beni istediği gibi siker bu adam… Belki ikimizi de…

Elini eteğimin altına daldırıp jartiyer çorabımın açıkta bıraktığı ve ıslanmaya başlayan kadınlığımı avuçladı. İnledim. Parmaklarını am dudaklarımın arasından geçirip ıslaklığını aldı, çıkarıp burnuna götürüp derin bir nefesle kokusunu içine çekti…

- Mmm… Anlaşılan bu gece çok sıcak olacak… Benim dişi ceylanım iyice kızışmış… Güldüm, arkamı dönüp elinden kurtuldum, içeriye giderken omzumun üzerinden,

- Aptal şey… diye cilvelendim kocama…

Oturup yemeğimizi yedik. Güzel bir et yemeği, yanına pilav hazırlamıştı Kazım, iyi bir aşçıydı adam… Erkekler rakı içti, ben şarap… Kocamın gözleri kızarmıştı iki kadeh sonra… Adamsa iyi içiyordu. Gözleri sürekli üstümdeydi.

İçkilerin verdiği hararetle ortamdaki gerginlik kaybolmuştu şimdi… Gülüp konuşmaya başlamıştık. Tüfek duvara dayandığı yerde duruyordu, kimsenin baktığı yoktu. Sanki ahbabımızın evine yemeğe gelmiştik kocamla…

Rakı şişesini bitirdiler, Kazım içeriye bir şişe daha getirmek için gitti. Kocam elini masanın altından bacaklarıma attı. Okşaya okşaya yukarılara çıktı, amımı avuçlayıp sıktı. İnledim dudaklarımı ısırarak… Bacaklarımı kapatıp elini hapsettim o amımı kurcalarken…

Kazım gelirken çekti elini… Gözüme baka baka parmaklarını kokladı tekrar… Yemek bittiğinden sofrayı toplamaya karar verdik. Eğiliyor, kalkıyor, arı gibi mutfakla oda arasında gidip geliyordum.

Sonunda bitirdim, odaya geldim. Odanın bir köşesindeki şark köşesine kurulduk. Alçak bir divan, yastıklar, yerde uzun tüylü beyaz bir post… Duvarda gaz lambası yanıyor titrek, loş ışığıyla…

Biz kocamla divanda oturuyoruz, Kazım da önümüzde yerdeki postekinin üstünde… Onlar rakı içiyorlar, ben votka limon… İçkilerimizi içerken sohbet ediyoruz. Kazım’ın gözleri otururken iyice açılan mini eteğimde, durmadan anlatıyor. İçinde silah, dövüş, jandarma, hapis olan korkunç hikayeler…

Ben ürperiyorum bu vahşi adamı dinlerken… Beni anlıyor gözlerime bakınca, rakısından koca bir yudum çekiyor, elinin tersiyle pala bıyıklarını silerken,

- Gorkma gulüm… Benden zarar gelmez. Napcan, burada hayat böyle işte… Dağın başında, kadınsız… Çok zor bizim hayatımız…

Gözleri bacaklarımda dolaşıyor yine… Ayaklarımı oynatıyorum. Büyülenmiş gibi ince siyah külotlu çorabın altından parlayan kırmızı ojelerimden gözünü ayıramıyor mıknatıs varmış gibi… Hoşuma gidiyor ayaklarıma sikici bakışlarla bakması… İçim kabarıyor…

Rakı kadehleri boşalınca ağır hareketlerle kalkıp içki getiriyorum, kadehlerini dolduruyorum. Kazım’ın kadehini doldururken iyice eğiliyorum, memelerimi gözünün içine dayarcasına… O da gözünü ayıramıyor zaten…

Kocamın kadehini doldururken arkamı dönüyorum, domalır vaziyette yavaşça içkiyi kadehe akıtıyorum. Mini eteğimden jartiyer çorabımın bittiği yeri, hatta şeftalimi gördüğüne emin olana kadar oyalanıyorum. Sonra tekrar ayaklarımı ona doğru uzatıp kocamın yanına uzanırcasına oturuyorum divana…

İçkinin yanına meze diye mutfaktan meyve getirip oturduğum yerde bağdaş kurarak soyuyorum, dilimliyorum, erkeklere veriyorum meyve tabaklarını… Kazım iyice terlemeye başladı, bağdaş kurmuş bacaklarımın arasına uzanacak nerdeyse… Bardağını bir dikişte kafasına dikiyor hırsla… Gülüyorum,

- Aaa, Kazım biraz yavaş… Biraz soluk alayım, sigaramı içeyim ben de… diyerek masanın yanına gidip aldığım içkiyle kadehini tekrar dolduruyorum. Dans edercesine hareketlerle gelip tekrar yerime oturuyorum.

- Gusura bakma yenge… diyerek kalktı, duvara dayalı dolabın kapağını açtı.

Dolabın içi tıka basa kaçak sigara dolu. Her çeşit var. Bir tane light sigara alıp yanıma geldi. Paketi açıp bir tane uzattı bana, çakmağıyla yaktı. Bir nefes çekip O şeklinde yuvarladığım kırmızı rujlu dudaklarımın arasından ona doğru savurdum dumanını…

Ciğerlerine kadar çekti dumanı… Başımı kocamın kucağına koyup bacaklarımı karnıma çektim. Oturduğu yerden bacaklarımı kalçalarıma kadar, olduğu gibi görebiliyordu. Farkında değilmiş gibi yapıp eteğimi çekiştirip kutumu örtmeye çalıştım.

- Ah, beyim dedi iç geçirerek… İyi ki arabanız bozulmuş. İyi ki buraya geldiniz. Sayenizde insan gördüm. Kadın gördüm. Öyle zor ki bu dağ başında kadınsızlık… Kimse bana böyle hizmet etmemişti bugüne kadar… Çok zor… Çookk… Off… Bilemezsiniz… diyerek tekrar kadehi kafasına dikti.

Kocamın sikinin sertliğini yanağımda duyabiliyordum. Çaktırmadan elimi uzatıp sertliğini sıktım avucumda… Saçıma asıldı. Odada üç tane gaz lambası vardı. Televizyon buzdolabı için jeneratör kullanıyordu. Duvardaki televizyonu görünce,

- Kazımcım, televizyonu açsana biraz, ses olsun, müzik falan vardır, dedim.

Kalkıp açtı televizyonu… Bu dağ başında, bu abaza heriften ne beklenir ki… Tahmin etmeliydim. Daha önce kaldığı yerden açıldı televizyon. ekranda porno film oynuyordu resmen…

İki adam kadının birini beceriyorlar. Biri sikerken, diğeri kocaman sikini ağzına vermiş, kadın yediği kalın yarakla ciyak ciyak yeeesss… yeesss… fuck me… diye bağırıyor. Kazım gözlerini benden ayırmadan, sanki çok normal bir şeymiş gibi,

- İşte beyim, bizim dostumuz bunlar… Geceleri yalnız hep, bunları seyredip dururuz…

Gözümüz ekrana kilitlenmiş, iki erkeğin arasında sikilip duran kadının feryatları kulaklarımızda, soluksuz izliyoruz. Kazım ayaklarımın dibinde oturuyordu. Gözümün ucuyla onun filmle değil, benim bacaklarımla ilgilendiğini görebiliyordum.

Ayaklarımı oynattım. Kırmızı ojeli tırnaklarım parladı televizyonun ışığında. Birden kocaman elleriyle ayağımı kuş gibi arasına alıp avuçladı, öpmeye başladı.

- Heyy… Ne yapıyorsun Kazım? diye çektim ayağımı…

- Gusura bakma yenge, dayanamadım… diyerek tekrar eline aldı, öpmeye devam etti. Kocam zevahiri kurtarmak istercesine sert bir sesle,

- Kazım, ayıp oluyor ama… Ben buradayken… Kocasının yanında karısına sulanıyorsun. Ayıp değil mi yaptığın? diye diklendi. Sanki ekranda seks filmi seyreden biz değilmişiz gibi, biraz komik bir durumdu tabi… Kazım inlercesine kocama yalvardı,

- Beyim nolur gusuruma bakma… Yalnızlık zor… Kadınsızlık çok zor burada…

Yerinden hızla kalktı. Telaşlandım, eyvah, tüfeği almaya mı gidiyor acaba diye korktum. Ama yandaki odaya gitti. Geri geldiğinde elinde bir tomar para tutuyordu. Kocama uzattı,

- Beyim, nolur izin ver… Biraz kadın kokusu duyam… Öpem, koklayam… dedi.

Eşimle şaşırıp kalmıştık. Birbirimize baktık, kaldık. Tamam, bunu konuşmuştuk, anlaşmıştık, adam ne isterse yapacaktık. Tüfek hala kenarda dayalı duruyordu. İstese zorla yapabilirdi, daha kötü şeyler başımıza gelebilirdi.

Bunun yerine adam bize, kocama daha doğrusu, para uzatıyordu. Tüfeğe baktığımızı görmüştü,

- Ben zorla istemiyom beyim… dedi. Gozellikle olsun. İsteye isteye olsun. Filimdeki gibi olsun… Filimdeki kadın gibi olsun…

Kocam cevap verirken az önceki sertlikten eser kalmamıştı sesinde…

- Yani Kazım… Yine de ayıp oluyor. Sen aynı durumda olsan karını başkasına para için verir miydin? diye yol yapıyordu.

- Beyim inan verirdim. Sen bilemezsin kadınsızlık nedir… Hem kötülük yok ki bunda… Biraz sevecem, okşayıp öpecem sadece… Zorlamam beyim.. deyip paraları kocamın eline tutuşturdu. Kocam bana baktı, para tomarını pantolon cebine tıkıştırırken Kazım’a,

- Sen mutfağa kadar git, ben karımla konuşayım, ikna edeyim… dedi. Kazım mutlu bir şekilde odadan çıktı. Eşimle şaşkınca bakıştık.

- Az orospu değilsin. Delirttin herifi…

- Ayy ne yapayım aşkım… Adam o kadar iyi niyetli ki… Aslında hiç tipim değil ama hem hoşsohbet, hem biraz oynaşırız, fena mı olur?

- Zaten tüfek kurşunu yemekten iyidir. Ben tecavüz beklerken olanlara bak… Üstüne bir de dünyanın parasını verecek saf… Sadece öpüp koklayacakmış… diyerek güldü sessizce… Gerinerek,

- Eh, öpüp koklasın o zaman kocacım, iznin olursa… dedim. Ama işi öpüp koklamakta bırakırsa, sen işimi bitirirsin tamam mı? Bir güzel sikersin beni… Akşamdan beri azdım, kudurdum…

Biz konuşurken içeriden su sesleri geliyordu. Yıkanıyordu sanırım… On dakika sonra içeriye girdiğinde, üstünde sadece bir peştamal vardı. Önündeki kabarıklık acaip duruyor, heyecan verici görünüyordu. Yanımıza geldi, önümde diz çöktü, ayaklarımı okşayıp öpmeye başladı. Cilveli bir sesle,

- Sadece öpücen, okşayacan, kokumu çekeceksin, di mi Kazımcım? Fazla ileri gitmek yok değil mi? diye sordum işveli işveli… Kazımcık ağzı kulaklarında, zevkten dört köşe olmuş vaziyette,

- He yenge… He… Aynen dediğin gibi… Hele biraz izin ver de öpem, koklayam seni… diyerek bacaklarımı ayırdı.

Kazım koca ağzıyla bacaklarımı yalıyor, emiyor, pala bıyıkları firça gibi sürtüyor… İlk defa bıyıklı birisi ile sevişiyordum… Hem de böyle uzun, sert, pala gibi bir bıyıklıyla… Bir eli memelerime geldi, üstten okşamaya başladı. Koca avucu içinde sütyensiz memem kayboluyordu.

Doğrulup dudaklarıma yaklaştı. Aç kalmış ayılar gibi dudaklarımı emip koca diliyle ağzımda dolaşıyordu. Ağzım ağzında kayboluyor, bıyıkları hoş bir gıdıklamayla boynumda dolaşıyordu… Beni zevkten ürperten bıyıklar memelerime indi…

- Kurban hele çıkar elbiseyi, rahat edek… Kokunu duyam… Tadını alam…

- Bak Kazım, sadece öpmek koklamak var tamam mı? Daha ileri gitmeyeceksin. Söz verdin… diyerek ayağa kalktım.

Tişörtün askılarını indirdim. Belime kadar sıyırdığım tişört memelerimi meydana çıkarmıştı. Onu belimde bırakıp eteğimin kopçasını açtım. Kalçalarımı oynata oynata eteğimi sıyırdım, aşağıya indirdim.

Üstümde sadece bir çift jartiyer çorabı kalmıştı. Kazım önümde diz çökmüş bacaklarıma sarılıyor, elleyip öpüyordu durmadan… Artık olduğu gibi görünen, açıkta kalmış ağdalı amcığıma bakıp,

- Ohhh… Gurban… Bu ne böyle? Şekerpare gibi duruyor… deyip başladı oramı öpmeye…

Kocam divana uzanmış, uzandığı yerden sikini okşayarak bizi izliyordu. Amımın yalanmasından çok hoşlanırım. Kazım'ın kara kıvırcık saçlarına asılıp bir süre ayakta amımı öpüp yalamasına izin verdim. Sonra divana oturdum. O da peşimden geldi azmış erkek köpek gibi…

Dudaklarımdan başlayıp göğüslerime geldi. Öpüp emiyor, uçlarını kalın dudaklarının arasına alıp çekiştiriyordu. Elleri vücudumun her noktasında dolaşıyordu. Memelerimi okşayan bıyıklar aşağıya indi, göbeğimden kasıklarıma geldi. Amımı öpüp yalıyor, dili kürek gibi içime giriyor, dudaklarını çekiyor, klitorisimi emiyordu.

Bacaklarım titremeye başladı. Tatlı tatlı geliyordum. İçimden zevk sularımın aktığını hissediyordum. O da bütün akan suyumu yalıyor, içiyordu adeta… Bacaklarımla kafasını kıstırıp kasıldım, inledim zevkle, orgazmın zevkini çıkarmaya başladım. Dakikalarca… Ayımın kürek gibi dili beni uçurmaya yetmişti.

Kendime gelince ayaklarımı gevşettim. Kölemi serbest bıraktım. Ayaklarımı önüne götürdüm tekrar… Parmak uçlarımla peştemalın düğümünü çözüp sıyırdım. Kapkara, kocaman başlı, filmlerdeki zencilerin siki gibi bir azman çıktı ortaya…

O koca şeyi kaygan çoraplı iki ayağımın tabanıyla kavradım, üstünden gidip gelmeye başladım. Kazım zevkle kendini arkaya atmış, inleyip duruyordu. Ayak tabanlarımda kocaman kafasını hissediyordum.

Kocam da yan tarafta bizi izlemeye devam ediyordu. Bir baktım, elindeki kamerayı işaret ediyor. Gizlice çekim yapıyordu. Kazım’ın sikini işaret edip kendi kolunu gösterdi. Kol gibiydi evet… Daha da heyecanlandım.

Kazım belimden tutup divanın kenarına çekti beni… Bacaklarında duran peştemalı yere fırlatıp üstüme geldi. Dudaklarımı memelerimi öpüp yalıyor, bir eliyle de o koca sikini tutup ıslak am dudaklarımda sürtüp duruyordu.

Alev alev yanıyordu amcığım… Kıvranarak bacaklarımı kapatmaya çalışıyordum ama ne mümkün… Koca yarak sürtündükçe bacak aramda, sanki ateş değmiş gibi tenim yanıyordu.

- Kurban… İzin ver girem içine… Nolur kurban… diye diye inliyor, üstümde gidip geliyordu.

Ben kendimi kastıkça içime girmekte zorlanıyordu. Koç başı gibi kale kapımı zorlayan koca siki boylu boyunca amımın dudakları arasında gidip geliyor, bu bile bana yetiyor, zevkten çılgına çeviriyordu. İnleyip duruyordum ayımın altında…

- Kazımmm… Ohhhh… Ohhhh… Hani sadece öpüp koklayacaktın… Tadımı alacaktın? Kokumu alacaktın? Ohhh… Sokmak yoktu… Öyle anlaşmadık mı seninle? Ohhhh… Şimdi amıma girmek istiyorsun Kazımmm… Ohhh…. diye dudaklarım kulak memelerinde inleyip dururken, sıcak nefesimi boynunda alıp verirken biliyordum ki ben böyle davrandıkça daha da coşacak, saldıracaktı üstüme…

- Kurban biliyom, öyle dedim… Ama azıcık gireyim amına… Nolur? Bak fena oluyom… Ucundan azcık sokayım… İzin ver gadınım… diye sallanıyor, titriyordu üstümde debelenirken…

- Dur bi nefes alayım, kurban olduğum… diye ittim üstümden kaldırdım. Dibimde diz çökmüş, oturuyordu.

- Kalk ayağa.. dedim. Oturduğum yerde, burnumun dibinde koca yarak taş gibi kalkmış, ucunda zevk suları parlıyor.

- Ohaaaa.. Kazım, bu ne böyle…? At yarağı kadar… Yuhhh… Nasıl büyüttün bunu böyle? Bu beni parçalar beeee… diyerek aldım elime…

Parmaklarım zor birleşiyordu çevresinde… Başı bir mantar şeklinde sapka gibi… Parmak gibi kabarmış kan damarları tüm çevresinde dolanıyor… Altta koç yumurtası gibi kocaman taşakları sarkıyor…

- Bunlar padişah taşağı herhalde… Altı okka taşak dedikleri bu mu oluyor Kazım?

Elimle avuçladım bir, üstüne öbür elim iki , alttaki elimi tekrar üstüne koydum üç, başının bir kısmı hala dışarda duruyordu muhteşem aletin ! Dibinden başına doğru sıvazladım. Zevk suları çoğaldı ucundaki delikte… Dilimle alıp çevresine yaydım suları…. Sonra ağzımı kocaman açıp başını emmeye başladım koca aletin…

Muhteşemdi… Adam esmerdi, aleti de daha koyu bir renk, zenci yarağı gibi değil ama oldukça koyu bir rengi vardı. Başladım komple, boylu boyunca dilimi gezdirmeye, yalamaya… Aletin açıkta kalan yerlerini de elimle idare ediyorum.

- Ohhhh be… Bu nasıl bir şey Kazım? Kocaman, muhteşem bir aletin var… Yedikçe yiyesi geliyor insanın… dedikçe zevkten dört köşe oluyordu ağzı kulaklarında…

Kocam da gizlemeyi bıraktığı kamerayı alıp yanımıza yaklaşıyor, Kazım’ın koca sikini yalarken çekim yapıyordu.

- Ohhhh… Ye kurban ye… Nasıl istiyorsan ye… Bak beyin de hoşuna gitti… Kocam gaz lambasına bakıp,

- Işık az yaa… Görüntü iyi değil. Kazım başka ışık, lamba var mı evde?

Bu arada Kazım titremeye başlayınca ağzımı çektim koca sikinden… Hemen boşalmasını istemiyordum. Serbest kalan Kazım da kalktı, kalkık ıslak sikini sallaya sallaya gidip içerden bir seyyar lamba getirip yaktı, divana oturdu. Bana da,

- Gel gurban, biz işimize bakalım. dedi.

Önüne oturdum, kasıklarına eğilip muhteşemini tekrar ağzıma aldım. Az önceki gibi yalayıp yutuyor, ellerimle gövdesinin kalan yerlerini, taşaklarını okşayıp duruyordum. Koltuk altlarımdan tutup beni yukarıya çekti, kucağına oturttu. İçime girmek istiyordu.

Ben de artık girsin istiyordum ama ağırdan alıyor, kendimi ağırdan satmaya çalışıyordum. İçime almadan ıslak aletini am dudaklarımın arasına boylu boyunca alıp ağır hareketlerle yaylanmaya, öne arkaya gidip gelmeye başladım.

Kazım'ın o uzun aleti, gövdesi boyunca klitorisimi okşuyor, zevkten delirtiyordu beni… Benimle beraber Kazım da inliyordu zevkten…

- Ohhh kurban… Eritiyon beni… Sal kendini sokam biraz kurban… Yalvarırım koyver kendini… Otur şunun üstüne… diye elleri kalçalarımda yoğuruyor, memelerimi sırayla emiyor yutuyor, pala bıyıklarını gerdanımın her yerinde, boyunlarımda dolaştırıyordu.

-Ooohhhh… Kazımmm… Sadece elleyip öpecem dedin… Şimdi amıma sokmak istiyorsun yaramaz… Böyle anlaşmadık ki seninle… Olmaz ki böyle… Ohhh… Mımmmm… diye inleyip dururken kalçalarımı kazığının üstünde sallayıp duruyordum.

- Kurban bak, birazcık sokayım. Ucu giriversin amcığına… Hadi üzme beni… Dayanamıyom… Hadi…

- Bak, ucundan azcık sokacan, tamam mı? diye kalkıp sırılsıklam, alev alev yanan amcığımı kocaman olmuş aletin mantar şeklindeki kafasına dayadım.

Başı kapımı zorlaya zorlaya girdi. Kıllı ayımın boynuna sımsıkı sarılmış, titreyen dizlerimin üstünde zorlukla durabiliyordum. Zevkten geberiyordum. Kalçalarımı kavrayan kürek gibi eller sımsıkı tuttu, yavaş yavaş aşağıya indirmeye başladı beni…

Daha fazla tutamadım kendimi… Öyle tatlı bir geriyordu ki am dudaklarımı, içimi öylesine tatlı tatlı, kalın kalın dolduruyordu ki… Kendimi geriye çektim. Araya eğilip baktım, amımın suları kara yarağın etrafından süzülüyordu beyaz beyaz, parlıyordu ışıkta…

Biraz inip kalktım kalın sik içimi kütür kütür yararken bacak aramda duyduğum basınçtan gelmeye başladım. Daha yarağın hepsini içime alamadan, yarısında boşalıyordum. O da

- Ohhhh… Ohhh… diye homurdanmaya başlayınca onun da boşalacağını anladım. İçimden çıkarıp önünde diz çöktüm, ağzıma aldım.

Amımın suları yarağı boylu boyunca kaplamıştı, ellerimin arasında yapış yapıştı koca siki… Fışkırmaya başladı. Ağzımın içinde fişek gibi döllerini hissediyordum.

Öyle çok geldi ki, nerdeyse boğulacaktım, ağzımın kenarından süzülmeye başladı fazlaları… Emmeye, elimle sıvazlamaya devam ettim. Birkaç kere daha fışkırdı, ağzım yüzüm dölleriyle doldu. Homurtularla inliyordu başını arkaya atmıştı. İnleyerek gözlerini açtı sonunda,

- Kusura kalma, çabuk geldim, seni mutlu edemedim… diyerek kalktı içeriye gitti.

Su sesi gelmeye başladı. Kendini yıkıyordu. Ben şaşırmıştım bu duruma… Erken boşaldığı için özür diliyordu. Halbuki ben de boşalmıştım onunla beraber…

Ben de kalkıp banyoya gittim, elimi yüzümü yıkadım, döllerini temizledim. O da kendini kuruluyordu. Bana da havlu verdi, kurulandım. Sonra beni kucaklayıp içeriye götürdü. Divana yatırdı boylu boyunca,

- Kurban kusura bakma… Temin kaza oldu, çabuk geldim. Şimdi seni iyi ederim… diyerek yine amcığımı yalamaya başladı. Parmakları, dili yine delirtiyor, zevkten kudurtuyordu. İnliyordum altında,

- Hani sadece öpüp koklayıp bırakacaktın Kazımm? Yedin yedin bitirdin beni… Erittin… Napıyorsun böyle bana? Oramda bir şey kalmadı, yedin yuttun bitirdin erkeğim… deyince koptu gitti gene… Dizlerinin üstünde yaklaşıp bacaklarımı araladı, arama girdi. Koca sikini eliyle tutup amıma sürtmeye başladığında yine uçuyordum zevkten…

- Ahh…Ahhh.. Nasıl yemem yutmam gadınım… Öyle tatlısın ki… Fırın gibi yanıyo amcığın… deyip sokuverdi muhteşem aletini amcığıma…

Bir anda başı giren alet amcığıma girip çıkıyor, tatlı tatlı, alıştıra alıştıra yol açıyordu kendine… Amım zonklamaya başlamıştı kalınlığı içine aldıkça… Ömrümde duymadığım kadar zevk duyuyordum yarağı kalın kalın içime girip çıktıkça… Deliriyordum.

- Oohhhh… Ahhhhh… Bitirdin beni Kazım… Koca sikin öldürdü beni… Oohhh… Bu ne güzel sikiş böyle erkeğim… Öldürdün beni yarağınla… Ohhhh… diye diye inliyordum altında…

Tüm ağırlığıyla üstüme abandıkça, o yüz kilonun üstündeki gövdesiyle altında nefessiz kalıyor, eziliyordum. Geri çekildikçe üstümdeki ağırlık kalkıyor, ben nefes alabilmek için çırpınıyordum.

Kocam kamerayı hala bırakmamıştı elinden… Yanımızda, yöremizde dolanıp duruyor, o koca yarağın amıma girip çıkışını en iyi açıdan çekmeye çalışıyordu. Belki yarım saat boyunca altında inlete inlete sikti beni… Kaç defa boşaldım, bacaklarımı kaç defa beline sarıp kendime çektim bilmiyorum.

Sonunda son darbeyi vurdu, belimden tutup kendine çekti beni… Yarıya kadar girip çıkan yarağı köküne kadar amıma girdi. Ben kendimi kaybettim o anda… Koca yarak boğazıma kadar dayandı zannettim, bir an öyle hareketsiz kaldı.

Yarı baygın halimde aletinin içimde zonkladığını, damarlarının attığını hissediyordum. Gerilen vajina duvarlarımın verdiği zevkle, rahmime dayanan iri başının verdiği acı birbirine karışmıştı. Ölüyorum zannettim. Gözlerimden yaş akıyordu.

-Ayy… Durrr… Hayvannn… Deldin… Yardın beni… Offff… Acıyoo… Hareket etme sakın… Yandımm… Durrr… Ohhh… diye feryat ettim.

İçim patlamıştı sanki yeni gerdeğe girmiş gibiydim. Tüm amım zonkluyordu duvarlarıyla, tüm hücrelerimle… Koca alet, balta sapı gibi içimde… Tümüyle sarmıştım koca aleti… Bir zaman öyle kaldık. Sonra alıştı amım…

Kaslarımı oynatmaya çalıştım yavaş yavaş… İçimdeki muhteşem aleti hissetmeye çalıştım. Acım da hafifledi. Zevk duygusu yayılmaya başladı tüm vücuduma… Şöminenin ateşi bir yandan, içimdeki şehvet yangını bir yandan, amımdaki aletin fırın gibi sıcaklığı diğer yandan… Terlemeye başladım.

Kollarımla boynuna sarıldım. Kalçalarımı oynattım yavaşça… Gidip gelmeye başladım aletin üstünde… Kazım da alttan girip çıkıyordu bir yandan… Girişi ayrı, çıkışı ayrı zevk veriyordu… Yara yara amımı, her zevkten uçuyordum.

Tekrar tekrar orgazm yaşıyordum çılgın bir tempoyla… Biri duyacak korkusu yoktu bu dağ başında… İçimden geldiği gibi davranıyor, bağırıyor, feryat ediyor, inliyor, kahkahalar atıyordum çılgın gibi…

İçimden çıkardı sikini… Divana oturdu. Ne istediğini anlayıp hemen tepesine tırmandım. Kucağına çıkıp bacaklarımı iyice açtım… İyice açılmış, genişlemiş amcığımı koca sikin kafasına nişanlayıp yavaşça oturmaya başladım. İçi yanıyordu, sırılsıklam olmuş, sular akıyordu amımdan… Zevkten gözlerim kaydı, feryadı kopardım,

- Ohhhh… Sok len koca ayım… Sokk… Deldin beni, parçaladın amcığımı… diye salıverdim kendimi…

Kazık gibi girdi alet içime, dibime kadar… Titreye titreye, inleye inleye zıplıyordum üstünde… Memelerimi ağzına dayadım, pala bıyıklarına sürttüm. Uçları parmak gibi kabarmış memelerimi hırsla, dişleye dişleye emiyor, beni acıdan ve zevkten bağırtıyordu hayvan… Kalçalarım kürek gibi ellerinin arasında yoğruluyordu.

Birden onca zevkin arasında, göt deliğimde bir ıslaklık hissedip ürperdim. Kocam arkamdan yanaşmış götümün deliğini yalıyordu ıslak ıslak… Bir an hareketsiz durup dilini hissetmeye çalıştım. Boylu boyunca yalıyordu deliğimi… Anlaşılan Kazım’ın koca yarağı da nasibini alıyordu dilinden, onu da yalıyordu.

Konuşmuyorduk hiç… Kazım uzandığı yerden hareketsiz, bizi izliyordu. Kocam iyice yaladı deliğimi… Sonra ensemden tutup Kazım’a doğru eğdi beni, domaldım. Kayganlaşan arka deliğime dimdik olmuş yarağını kaydırıverdi, ileri geri yapıp alıştırdı götümü…. Kökleyip duruyordu.

İçimde bir milim boşluk kalmamıştı. İki yarak tarafından sikilip duruyordum. Bağırmaktan sesim kısılmıştı artık… Acaip zevk alıyordum. Delirecek gibiydim artık zevkten… Amımda kocaman, hayvan gibi yarak, götümde kocamın yarağı durmaksızın pompalıyorlardı beni aralarında…

Boşalmam uzun sürmedi… İki erkek beni aralarına almışlar, acımaksızın düzüp duruyorlardı. Bayılmak üzereydim, dayanacak halim kalmamıştı. Kocam arkamdan sikini çıkarttı ben boşaldıktan sonra, getirip ağzıma verdi. Buz gibi olmuş yarağı yalamaya başladım. Kazım da iyice hızlanmıştı amımda… Ben kocamın sikini yalarken, o alttan pompalıyordu beni…

Kazım’ın aksine kocam tümüyle kılsız bir vücuda sahipti. Ne kasıklarında, ne bacaklarında, kalçalarında hiç kıl yok, yumurta gibiydi. Kazım kocamı böyle görünce

- Beyim, sende de hiç kıl yokmuş, dedi hayretle… Kocam siki benim ağzımda emilirken cevap yetiştirdi,

- Ne yapayım, sen neden kıllıysan, ben de ondan kılsızım… dedi. Kazım düşünceli düşünceli,

- Haklısın beyim… dedi.

Sonra kocamın kılsız kalçalarını okşamaya başladı. Ben kocamın sikini yalarken o da altımda doğrulup başını yaklaştırdı, kocamın sikini benimle beraber yalamaya başladı. Şaşkınlıkla bakakaldık kocamla…

Fakat hemen ardından olayı devam ettirdik. Kocam Kazım’ın kafasını eliyle tutup ağzına sikini sokuyor, Kazım da bir yandan sikini yaladığı adamın karısının amına, yani bana alttan koca yarağını sokup çıkarıyordu.

Kocam divana uzandı. Elimden tutup kendine, üstüne çekti beni… 69 yapmaya başladık. Ben kocamın sikini yalarken o da amımı yalıyordu. Kazım arkamdan yaklaştı. Kocam amımı yalarken Kazım’ın sikini tutup bir güzel yaladı, ıslattı, içime soktu aleti…

Kazım amıma girip çıkmaya başlamıştı yine… Bu kez kocam alttan klitorisimi, geri çektikçe amımdan dışarı çıkan Kazım’ın koca yarağını yalayıp duruyordu.

Yine zevk feryatları koparmaya başlamıştım. Kocam elini uzatıp bacaklarımdan süzülen am sularımda parmaklarını ıslatıp arka deliğime sürdü iyice… İçimde boşluk hissedince başımı çevirip baktım, Kazım’ın sikini tutmuş, arka deliğimde başını gezdiriyordu.

- Oha… O hayvanı götüme sokmayacaksınız di mi? İstemiyorum, sakın ha… diye hafiften naz yaptım.

Oysa kocamla evde bu pozisyon için vibratör bulunduruyorduk, alışıktım yani… Başını sokunca Kazım belimden tutup yüklenmeye başladı. Kütür kütür götüme giriyordu koca yarak… Eşim altımdan kalkmış kalçalarımı ayırıyor, kol gibi aletin içime girmesine yardım ediyordu.

- Hayvansınız siz… Hayvanlar… Götümden ne istiyorsunuz? Ohhhh… Acıyo… Sokma Kazım… Kazımım… Sokma aşkım… Götümün deliği acıyoo… Ahhhh… diye inliyordum durmadan…


Oysa alışıktım buna… Coşturmak için yapıyordum bunu… Yine de kıçıma giren devasa alet acıtıyordu gerçekten… Zevk almaya başlamıştım. Fakat hayvan gerçekten köklemeye başlayınca canım yanmaya başladı iyice…

Kocam alttan klitorisimi okşamasına rağmen acı zevki bastırıyordu… Kendimi öne atıp kurtulmaya çalıştım, içimden çıkardım kocamanı, amıma dayadım.

- Yeter artık aşkım… Canım çok yandı. Hadi biraz amımı sik… Amımı yar benim… Ohhhh… diye elimle tutup amıma soktum yine…

Bu kez üçümüz beraber boşaldık. Olduğumuz yerde serilip yattık. Amım götüm sızlıyordu. Sikilmekten yorgun düşmüştüm. Başımı kaldırıp baktım, amımın dudakları kabarmış, dışarı taşmıştı. Kolumu kaldıracak halim yoktu, ayı pestilimi çıkarmıştı benim… Birer sigara yaktık.

- Offf… Kazım, öldürdün beni… dedim. En son ne zaman kadın siktin sen?

- İki sene oldu heralde gurban…

- Peki, yeğenin?

- Yeğen dediğime bakma işte, beraber kaçak işi yapıyoruz. Bu dağ başında karı koca gibi, o bana, ben ona… Ama kadının yeri başka oluyo, amı da götü de başka tad veriyo gurban… Oy amına götüne gurban olduğum… diyerek okşamaya başladı beni…

Koca sikinin inmiş hali bile kocamın kalkmışından daha iri duruyordu bacaklarının arasında… Kalktık, banyoya gittik hep beraber… Ağzımızı yüzümüzü temizledik. Amıma soğuk suyu çarpınca ferahladım.

Odaya geçip oturduk. Yarım saatten fazla böyle kaldık. Bir ara içimiz geçmiş. Vücudumun okşanmasıyla uyandım. Kazım çıplak vücudumu okşayıp yalıyor, kocam kenarda horlayarak uyuyordu. Baktım, karşımızda yeğen… Üstünü soyunmuş, çıplak vaziyette, bize bakarak sikini okşayıp duruyor,

- Kurban, bi he desen, şu çocuğun gönlünü yapsan ha? Hadi kurban…

Çocuğa baktım. Konuşmamıza aldırmadan sikini sıvazlıyor, 31 çekiyordu bana baka baka… Acıdım. Ha bir eksik, ha bir fazla, ne zararı vardı ki…Gülerek bacaklarımı aralayıp oğlana seslendim,

- Gel bakalım çömez… Senin de gönlünü yapayım bari…

Sevinerek geldi yanıma… Siki kocamınki kadar vardı. Başını apış arama daldırdı, acemice amımı yaladı bir süre… Acemi de olsa ıslak dil işte, yine azdırmayı başardı beni…

Amım iyice sulanıp ıslanınca saçından tutup kendime çektim, bacaklarımın arasına yerleşti, sikini gömdü amıma… Birkaç kez gidip gelmesi yetti,

- Geliyom… diye inledi…

- Sakın içime boşalma… diyerek kendimi çektim, sikini çıkarıp ağzıma verdi, püskürtmeye başladı.

Ben yarım kalmıştım. Kazım’a baktım, anında anladı… Oğlanın boşalttığı boşluğu o doldurdu hemen, koca sikini tekrar gömdü içime, gidip gelmeye başladı… Amımın duvarlarını çatlatarak, narin gövdemi altında eze eze tekrar sikti beni… Zevkten uçurdu… Artık bitmiştim. Sıcak ve seks kokan odada hepimiz uyuyup kaldık.

Sabah neşeyle uyandık. Güzel bir kahvaltı yaptık. Kocam ben gidip arabaya bakayım diyerek yeğeni de yanına aldı, çıktı. Kazım’la yalnız kalmıştık. Bunu fırsat bilen koca ayı tekrar daldı bana…

Geceden hala bütün deliklerim sızlıyordu ama hayır diyemedim. Bir süre sonra sevişmenin ortasında arabanın sesini duyduk, korna çaldı. Kocam arkasında yeğenle beraber içeriye girdiğinde Kazım beni altına almış, zevk çığlıkları attıra attıra amıma koyuyordu.

- Bakıyorum hiç vakit kaybetmiyorsunuz… diyerek bir çırpıda soyunup yanımıza geldi kocam da... Sikini ağzıma verdi.

Oğlan da çırılçıplak soyunup yanımızda bitmişti. Kazım içimden çıkıp yerini ona verdi. Oğlan genişlemiş amıma girdi, beş on dakika girip çıktıktan sonra göbeğime fışkırttı.

O çıkınca Kazım tekrar gömdü koca sikini… Kocam ağzımda emdirdiği sikini gırtlağıma kadar soktu, bağıra bağıra döllerini boşalttı biraz sonra… O da çekildi.

Kazım’la ikimiz kalmıştık. Boşalmamız uzun sürdü. İkimiz de bağıra bağıra orgazm olduk. Kazım boşalırken gerçekten bir ayı gibi böğürüyordu üstümde…

Ne kollarımda, ne bacaklarımda derman kalmıştı. Sikini ağzıma sokup döllerini yalattı, temizletti bana… Sonra da bir kukla gibi kucaklayıp banyoya götürdü. Güzelce yıkadı ılık suyun altında, temizledi her tarafımı…

Üstümüzü başımızı toplayıp giyindik, kendimize çeki düzen verdik. Bacaklarım titriyordu hala… Evden çıktık. Kazım arabanın bagajını bir sürü içki şişesi, sigaralar, çay paketleriyle doldurdu.

Kocam direksiyona geçti, ben de yanına oturdum. Kazım açık camdan uzanıp dudaklarıma son bir kez yumuldu, memelerimi avuçladı. Pala bıyıklarını yine yanaklarıma, boynuma, gerdanıma sürttü. Eteğimin altından amımı avuçlayıp sıkarken kocama,

- Beyim yine gelin… Her zaman başımın üstünde yeriniz var, bilesiniz ha… diyerek uğurladı bizi…

Yola çıktığımızda kocam anlattı ne olduğunu… Aslında çok basit bir şeymiş. Sigorta kutusuna bakmış, marşa giden sigorta atmış. İki dakikada halledilebilecek bir arıza için yolda kalmışız.

Tesadüf işte… O gün orada kalmak, o yaraklarla sikişmek varmış kaderde…

Güzel bir geceydi. Hayatımda böyle zevk yaşamamıştım hiç… Kimbilir, belki bir gün yolumuz yine buralara düşer.

Ayça ve Arkadaşları 5

Önceki Bölümler

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 3

Bölüm 4


Bölüm 5


Ayça onlarla konuşması gerektiğini biliyordu. Erkek arkadaşlarıyla yaptığı grup seksi bastıklarından beri Leyla ve Sema'dan saklanıyordu. Bu deneyim cinsel arzularının yeni bir parçasını ortaya çıkarmış ve yeni bir dürtüyle dolup taşmıştı - onların önünde dizlerinin üzerine çökmek ve dilinin en mahrem yerlerini yalayıp yutmasına izin vermek. Bu yalın bir gerçekti. Arkadaşlarının amlarını yalama fikri zihnini tamamen meşgul etmeye başlamıştı ve artık bu fikrin aklından çıkmayacağını biliyordu. Artık kız arkadaşlarına açılmak ve keşfetmekte olduğu bu şuh yönü hakkında konuşmak istiyordu. Yine de bu hiç kolay değildi.

Bu konuda pek rahat değildi ama bunu görmezden gelmenin de bir seçenek olmadığını biliyordu. Bu durum onu arkadaşlarından daha da uzaklaştırmıştı. Durumu tartarak, en iyi yolun onlarla gördükleri hakkında konuşmak ve sonra umarım şimdi ne istediğini onlara bildirmenin bir yolunu bulmak olduğunu düşünüyordu.

Ayrıca, olabilecek en kötü şey neydi ki?

Yıllar önce Leyla ona asılmıştı ve Ayça onu geri çevirdiğinde pek de büyük bir yıkım olmamıştı. Onlar onun iyi arkadaşlarıydı. Eğer teklifini geri çevirirlerse, bu şüphesiz garip ve hatta acı verici olacaktı, ama kısa sürede hepsi bunu atlatacaktı. Sema'nın uzun süre onunla bu konuda dalga geçeceği kesindi ama Ayça bunu kaldırabilirdi.

Leyla'yı aramaya karar verdi.

"Alo?" Leyla cevap verdi ve Ayça arka plandaki trafik sesini duyabiliyordu.

"Merhaba Leyla, benim."

" Selam Ayça. Ben de yakında beni ararsın diye tahmin ediyordum."

Ayça arkadaşının sesini duyduğuna sevinmişti. Leyla her zaman çok iyi bir arkadaş olmuştu ve ne olursa olsun bunun böyle kalacağını biliyordu.

"Evet, kusura bakma," dedi Ayça, aslında iyi bir mazereti olmadığını düşünerek ve gerçeği biraz eğip bükmeye karar vererek. "Sadece biraz meşgulüm. Malum, iş güç falan."

Leyla'nın tümüyle dürüst olmadığını bildiğinden emindi ve arkadaşının onu bu konuda aramamasına seviniyordu.

"Ee," diye devam etti Leyla. "Her şey yolunda mı?"

"Evet, iyiyim," dedi Ayça, elinden geldiğince güvenceli görünmeye çalışarak. "Sadece seni ve Sema'yı görebileceğimi umuyordum ve..."

Ayça bir an durakladı ve sonra gergin bir şekilde gülmeye başladı.

" Yani, geçen gece hakkında konuşuruz," diye devam etti.

Ayça'yı rahatlatacak şekilde arkadaşı da hafifçe kıkırdadı. Ayça, Leyla'nın erkeklerle olan ilişkisini yargılayacağından endişeliydi ve bu açıkça kibar bir gülüş olsa da, Ayça arkadaşının en azından tüm bu olanları komik bir olay olarak görebileceği konusunda biraz umutlu hissetti. Bu iyi bir başlangıçtı.

"Evet, çok isterim Ayça," diye yanıtladı Leyla. "Ben de tam havaalanına gidiyordum."

Ayça şimdi Leyla'nın bir iş seyahatine çıkacağından bahsettiğini hatırladı.

Leyla endişeli bir ses tonuyla, "Ama konuşmaya ihtiyacın olursa seyahati iptal edebilirim," diye devam etti.

Ayça bunun Leyla için tipik bir durum olduğunu düşünerek kendi kendine gülümsedi. Her zaman onun yanındaydı.

"Hayır, merak etme," dedi Ayça. " Gayet iyiyim aslında. Ne zaman döneceksin?"

Leyla ona birkaç gün içinde döneceğini söyledi ve Ayça ona gerçekten iyi olduğuna ve acil bir durum olmadığına dair güvence verdikten sonra hafta sonu görüşmek üzere plan yaptılar. Ayça daha sonra Sema'ya mesaj atarak onun da müsait olduğundan emin oldu. Arkadaşlarıyla konuşmak için sabırsızlanan Ayça, Sema'yla daha erken buluşmayı kısa bir süre düşündü ama en iyisinin ikisiyle aynı anda konuşmak olduğuna karar vermişti. Bir ilişki yaşıyor olabileceklerine dair bir işaret almıştı ve sadece birine açılarak işleri karmaşıklaştırmak istemiyordu. Son zamanlarda işleri çok fazla karmaşıklaştırıyordu.

Sema hemen cevap yazdı.

Lan azgın kız! ;-)

Arayı kapatmayı çok isterim, dedikodulara ihtiyacım var!

En azından Sema şimdiden her şeyin çoğunlukla komik olduğunu düşünüyor gibiydi. Ayça, Sema'nın haklı olduğunu düşünerek kendi kendine kıkırdadı. O gerçekten de azgin bir kızdı ve bununla gurur duyuyordu.

Acaba arkadaşları da onlar için edepsiz bir kız olmasına izin verirler miydi?

Yine de onlarla hemen konuşamadığı için üzgündü. Bunun bir hafta boyunca zihnini meşgul edeceğini biliyordu ve az önce yaşadığı gibi bir iş felaketini daha kaldıramazdı. Ayrıca, metrodak bölümü ne kadar sevmiş olsa da, bir daha böyle bunalma riskine girmemesi gerektiğini biliyordu. Bu yüzden aklı başında kalabilmek için haftanın geri kalanında günde birkaç kez kendini tatmin etmiş, çoğunlukla Leyla ve Sema ile ilgili fanteziler kurmuştu. İşteyken kafasını toparlayabilmek için, erotik düşünceler dikkatini dağıtmaya başladığında mola verip gizlice tuvalete girerek mastürbasyon yapıyordu. İş yerinde tam olarak eskisi gibi çalıştığından emin değildi ama en azından patronu ve akıl hocası Nehir başka bir sorun olduğundan bahsetmiyordu.

Ne zaman kız arkadaşlarıyla birlikte olma düşüncesine kendini kaptırsa, sanki düşünceler daha da açığa çıkıyordu. Günün birinde bir aynanın önünde çırılçıplak durup kendi görüntüsüne bakarak mastürbasyon yaparken, arkadaşlarının onu bu pozisyonda görmesi halinde gözlerinde nasıl görüneceğini hayal etmişti. Aynada kendi amına bakarken, arkadaşlarınınkinin nasıl görünebileceğini merak ediyordu. Onları çıplak olarak hayal ederek, tatlı vücutlarının tadına bakmasına izin verilmesinin hayalini kuruyordu. Kendisini dizlerinin üzerinde, suratı arkadaşlarından birinin bacaklarının arasında hayal ediyordu.

Haftanın sonunda onları görmek için çok hevesliydi, artan bir şekilde hem gergin hem de heyecanlı hissediyordu. Cumartesi nihayet geldiğinde, buluşmak için plan yapmışlardı. Ayça onlarla tarafsız bir yerde buluşmanın iyi bir fikir olduğunu düşünüyordu. Ayrıca dışarıda çok güzel bir gün olduğunu fark etmiş ve duşa girmeden önce bir kot şort ve bir kolsuz tişört hazırlamıştı. Sütyene gerek olmadığına karar vermişti, yarı bilinçaltında arkadaşlarına biraz hava atabileceğini umuyordu. Aynı nedenle, duş sırasında kasıklarını normalden daha dar bir şerit halinde kesmişti. Üzerine siyah bir külot geçirdi ve çıplak dudaklarına değen çamaşırın verdiği his vücudunu ürpertmişti. Giyinmeye devam ederken kendini çok azmış hissediyordu.

Arkadaşlarını parktaki bir bankın gölgesinde buldu. Ayça kendi kendine Sema'nın kızıl saçlarının onu kolayca bulmasını sağladığını düşünmüştü. Her zaman mükemmel bir şekilde uçuşan bukleleri, giydiği beyaz bluzla güzel bir tezat oluşturuyordu ; kısa, parlak yeşil eteği ise onu fark etmeyi daha da kolaylaştırıyordu. Leyla'nın üzerinde kırmızı ve sarı çiçek desenleri olan bir yazlık elbise vardı ve ikisi parlak ve renkli bir karmanın parçaları gibi görünüyordu.

Arkadaşları sohbete dalmış gibiydiler ama onu fark ettiklerinde bakışlarını ona çevirip sessizce yaklaşmasını izlediler. Ayça'nın midesinde kelebekler uçuşuyor, arkadaşlarının ona karşı nasıl davranacakları konusunda giderek daha gergin hissediyordu. Sema ona el sallarken ve onu gördüğü için eğleniyor gibi görünürken, Leyla onu endişeli, neredeyse acıyan bir ifadeyle süzüyordu.

"Merhaba Ayça," dedi Sema sırıtarak. "Doğum günü partinde eğlendin mi?"

Ayça bu açık ima karşısında hafifçe kızardı ama bu tür şakaların Sema için tipik olduğunu biliyordu.

"Evet, eğlendik sanırım," diye cevap verdi Ayça, önlerindeki çimlere otururken gergin bir şekilde gülerek.

Leyla da Sema'nın imasına gülümsedi ama bu çok daha çekingen bir gülümsemeydi.

"Yani..." Ayça daha çok Leyla'ya bakarak konuştu. Ne söyleyeceğinden emin değildi ve rahat davranmaya çalışsa da kalbinin hızla çarptığını hissedebiliyordu.

"Yani..." diye tekrarladı Leyla, belli ki doğru kelimeleri bulmakta da zorlanıyordu.

Sema sessizliği bozmadan önce biraz garip bir sessizlik oldu.

"Allah aşkına. Bak Leyla," dedi elini uzatarak yanındaki kumral arkadaşını işaret ederek, "gerçekten istemediğin ve şimdi pişmanlık duyduğun bir şeyi yapmak için kandırılmış olabileceğinden endişeleniyor. Ona durumun kesinlikle böyle olamayacağını söylemiştim, ama lütfen ona endişelenmesine gerek olmadığını söyleyebilir misin, böylece yolumuza devam edebiliriz? Ben kendi adıma tüm açık saçık detayları duymak istiyorum."

Sema böyle durumlarda çok açık sözlü olabiliyordu. Bazen Ayça onun sınırda duyarsız ve kaba olduğunu düşünüyordu ama şimdi kızıl saçlı arkadaşının kontrolü ele alıp işleri ilerletmesine çok müteşekkirdi. En azından Sema'nın gördüklerinden dolayı onu yargılamıyor gibi görünmesinden de memnundu. Yine de Leyla için daha çok endişeleniyordu.

"Tabii ki kandırılmadım," dedi Ayça kendini şaşırtan bir güvenle. Leyla'nın sadece onu kolladığını biliyordu ama kendisinden faydalanıldığı düşüncesine biraz kızmaktan da kendini alamıyordu. Erkekler asla böyle bir şey yapmazdı ve Ayça onların onurunu korumak zorunda olduğunu hissetti.

"Hakan, Emre ya da Serdal'ın böyle bir şey yapacağını gerçekten düşünüyor musun?" diye söze başladı ve giderek daha da sinirlenerek kendi sorusuna cevap vermeye devam etti. "Tabii ki yapmazlar. Aksine ben onlardan faydalandım. Beni sikmelerini sağladım çünkü gerçekten istedim ve harika hissettirdi. Bunu daha önce de yapmıştım ve kesinlikle tekrar yapacağımı ümit ediyorum! Bu beni harika hissettiriyor ve bundan utanacak değilim, tamam mı?!"


Ayça sadece erkekleri değil, kendisini de savunduğunu fark etti. Sema onun söylediklerine çılgınca gülmeye başlayınca Leyla vazgeçtiğini göstermek için ellerini havaya kaldırdı.

"TAMAM, TAMAM! Ben sana inanıyorum."

Sema gülmeye devam ederken Leyla ve Ayça önce sessiz kaldılar ama kısa süre sonra onlar da kahkahayı patlattılar. Gerginlik azalmıştı ve Ayça yeniden Leyla'nın kendi istediği gibi düşünmesini sağlayabileceği konusunda umutlanmaya başlamıştı.

"Evet, ona senin gerçekten eğleniyor gibi göründüğünü söylüyordum," dedi Sema, gülmekten gözleri dolmuştu. "Hatta tam önümüzde geldiğini gördüğümüze bile eminim, değil mi?"

Ayça direkt sorulan bu soruya hazırlıksız olduğu için kızarmıştı.

"Evet, gerçekten yaptım," dedi Ayça ve arkadaşlarının kendisini o savunmasız pozisyonda gördüğünü hatırlayınca vücudunda ani bir heyecan dalgası hissetti. Onları gittikçe daha ateşli gözlerle izliyor, içinde büyüyen heyecanı görebileceklerini hem umuyor hem de korkuyordu.

"Onlardan faydalandım da ne demek?" Leyla artık endişeden çok merakla bakarak sormuştu.

Ayça aslında bunu neden söylediğinden tam olarak emin değildi - sadece konuşması sırasında doğru gelmişti. Bunu biraz çapkınlık yapmak için bir araç olarak kullanabileceğini düşündü.

" Eee, işte. Tüm bunlara kim karşı koyabilir ki?" dedi kendinden emin bir şekilde ve vücudunun üst kısmını oynatarak dikkatleri küçük, diri göğüslerine çekti. Aşağıya baktığında, dikleşmiş meme uçlarının bluzunun kumaşından oldukça belirgin olduğunu görebiliyordu. Sema gülümseyerek ve kafasıyla onaylayarak bakışlarını Ayça'nın göğüslerine çevirdi.

"Yürü be kızım!" dedi alaycı ve dürüst bir cesaretlendirme karışımı gibi görünen bir sesle.

Ayça, Leyla'nın da göğüslerine baktığını görebiliyordu ama Ayça ona bakınca kumral gözlerini hızla başka yöne çevirdi. Ayça, Leyla'nın hafifçe kızardığını gördüğünden emindi ve bunu arkadaşının hâlâ gizliden gizliye kendi vücudunu arzuladığının bir işareti olarak yorumluyordu. Bunun sadece zihninin ona oynadığı bir oyun olmadığından emin olamıyordu ama Leyla'nın kendisini bir zamanlar cinsel olarak arzuladığını biliyordu ve bu geminin henüz kalkmamış olduğu düşüncesi içini sıcak, erotik bir beklenti duygusuyla doldurmuştu. Belki de istediğini elde edebilirdi.

"Demek ilk kez grup seks yapmıyordun, ha?" diye sormuştu Sema, açıkçası biraz detay almak istiyor gibiydi.

Ayça arkadaşının sorusu karşısında vücudunda bir heyecan ürpertisi hissetmişti. Gerçekten de grup seks yapmıştı ve Sema'nın bundan bu şekilde bahsettiğini duymak Ayça'ya kendisini şehvetli yönleri hakkında açmaya başlayabileceğini hissettirdi. Hafifçe kızarmıştı ama aynı zamanda içinde bir güven oluştuğunu da hissediyordu. Sema'nın doğrudan gözlerinin içine baktı.

"Hayır, hiç de ilk kez olmadı. Son zamanlarda ben..." Ayça kısa bir süre durakladı ve nasıl söyleyeceğini düşündü. Yüzsüz olmaya karar verdi. "Yaklaşık ayda bir kez kendimi siktiriyordum."

Ayça kendi kurduğu cümle karşısında bile hafifçe yutkundu. Yaşadıkları hakkında açıkça konuşmaya başlayabilmek heyecan vericiydi. Sema ona sırıtarak baktı, arkadaşının da kendisi gibi doğrudan konuştuğunu duymak onu eğlendirmişti. Leyla ise inanmayarak başını sallarken, Ayça en azından arkadaşının olumsuz bir tepki vermemesinden memnundu.

"Peki içlerinden biriyle çıkmaktan hoşlanmaya başladın mı?" Sema sorgulamasına devam etti.

"Evet," diye ekledi Leyla.
"Bu erkek arkadaşın için bir fantezi falan mı? Bazı erkeklerin bu tür şeylerden hoşlandığını duydum."

Ayça Leyla'nın sözleri karşısında iç geçirdi. Belli ki Leyla hâlâ her şeyin Ayça'nın kendi şartlarıyla gerçekleştiğini kavramakta zorlanıyordu.

"Eh Leyla, sanırım hepsi bu işin içindeler," dedi Ayça, küçümser görünmemek için elinden geleni yaparak. "Yoksa yapmazlardı değil mi? Ama bilginiz olsun, başlatan hep ben oluyorum. Onlara beni sikmelerini istediğimi söylüyorum ve şimdiye kadar hepsi her seferinde bunu kabul ettiler. Bunları kendi isteğim dışında başka bir nedenle yapacağım fikrini kafanızdan atmalısınız, tamam mı?"

Ayça durakladı, tekrar heyecanlanmamak için çaba sarf ediyordu.

"Ama hayır, hiçbiriyle çıkmıyorum. Aslında şu anda tek başıma olmaktan çok mutluyum. Kimin ciddi bir ilişkiye ayıracak vakti var ki?"

Ayça arkadaşlarının bakışlarını görebildiğini düşündü. Yine de bundan ne anlam çıkaracağından emin değildi.

"Sonra yine," diye devam etti yüzünde bir sırıtışla.
"Sanırım hepsiyle çıktığımı söyleyebiliriz. Sadece tüm randevuları bir geceye sıkıştırıyorum. Oldukça ateşli bir geceye."

Leyla bile buna kıkırdadı.

"Yani onlara sadece gelip seni sikmelerini istediğini mi söylüyorsun?" Sema sordu.

"Bazen, ama değişiyor. Bazen gelmeleri için plan yapıyorum. Randevu gecesi gibi bir şey oluyor sanırım. Diğer zamanlarda bir gece dışarı çıktıktan sonra beni evime bırakmalarını istiyorum. Bazen de diğer misafir gidene kadar beklemek zorunda kalabiliyoruz ama bu da oldukça güvenli olabiliyor, ne demek istediğimi anladınız sanırım."

Kızların hepsi güldü.

"Belki bir dahaki sefere kapıyı kilitlersiniz?" Leyla dedi ki.

"Yakalanmak istemiyorsan tabii," diye ekledi Sema.

Ayça'nın kendisini görmelerinden aldığı hazzın Sema'nın gözünden kaçmadığı belliydi. Ayça, arkadaşının onu bu konuda uyarmasıyla biraz aşağılandığını hissetse de aynı zamanda heyecanlanmıştı. Belki de Sema sonunda kendini daha da teşhir etmesine izin verecekti. Kızıl saçlı kız Ayça'nın anlattıklarından heyecanlanıyor gibiydi, bu yüzden en iyisinin deneyimlerini erkeklerle paylaşmaya devam etmek olduğunu düşündü.

"Sanırım tek kural üçünün de olması gerektiği. Dediğim gibi, sanırım hepsiyle çıkıyorum. Bir kadın aynı anda üç erkeğin ilgisine birden alışabiliyor."

"Eminim alışırsın," diye karşılık verdi Sema ve Ayça onun yeşil gözlerindeki heyecanı görebildiğinden emindi.
" Peki öyleyse nasıl yapıyorsun?"

"Bazen onların önünde soyunuyorum, bazen de onlar beni soyuyor. Hepsinin önünde çıplak olmayı çok sevdiğimi söylemeliyim. Sanırım biraz teşhirci oldum ve beni arzulamaları çok hoşuma gidiyor."

Ayça tüm bunları itiraf etmekten gurur duyuyordu ve her iki arkadaşının da şimdi onu aşağı yukarı süzüyor olmasından memnundu. Bunu, erkeklerin önünde çırılçıplak kaldığında nasıl görünebileceğini hayal ettikleri şeklinde yorumluyordu. Kendini biraz cesur hisseden Ayça, bakmaya devam etmeleri için göğsünü hafifçe dışarı doğru itti. Sema ona bilmiş bilmiş sırıttı ve Ayça bir kez daha onun peşinde olduğu hissine vardı. Ayça ona dönüp gözlerini kaçırdığında Leyla yine kızardı. Ayça için Leyla'nın onu arzuladığı çok açıktı ve arkadaşının bu konuda ketum davranmaya çalışmasını da sevimli buluyordu. Minyon bedenine duyduğu bu şehvetin, erkeklere olduğu gibi kendisine de bir güç verdiğini hissediyordu.

Leyla dikkatleri başka yöne çekmek istercesine boğazını temizleyerek Ayça'yı sorgulamaya devam etti.

"Yani bütün bunları kendi şartlarınla yaptığını söylüyorsun, öyle mi?"

"Evet, kesinlikle öyle," diye sabırla yanıtladı Ayça.

"Ama tesadüfen seni yakaladığımızda kendine sürtük dediğini duydum," diye devam etti Leyla. " Peki sen kendini sürtük olarak mı görüyorsun?"

"Evet, aslında öyle düşünüyorum," dedi Ayça ve kendinden emin bir şekilde Leyla'nın sorgulayan gözlerinin içine baktı.
"Kesinlikle olduğum tek şey bu değil, ama bazen gerçekten bir kaşar oluyorum Leyla - ve bunu sevdim. Bu yanımı yansıtabilmek harika bir duygu. Bunu anlamanın senin için zor olduğunu biliyorum ama bunu kabul etmeni gerçekten çok isterdim, tamam mı?"

Kızlarla bu konuyu konuşmak çok güzeldi ve Ayça devam ettikçe daha da heyecanlanıyordu.

"Onlarla birlikteyken kendimi onların küçük fahişesiymişim gibi hissettiriyorlar ama sadece ben istediğim zaman. Bu konuda gerçekten saygılılar ve bu beni heyecanlandırıyor. Tıpkı onların sürtük kraliçesiymişim gibi!"

Leyla ve Sema ağızları açık bir şekilde ona bakıyorlardı, küçük arkadaşlarının kendisi hakkında bu şekilde konuştuğunu duyunca biraz şok oldukları belliydi. Yine de Ayça onların gözlerinde de şehvet gördüğünden emindi. Devam edip onlara her şeyin en güzel yanını anlatmak istiyordu; Ayça'ya göre bu, yüzünü spermle kapladıkları zamandı. Ancak bu kısmı anlatmamaya karar vermişti. Belki de Leyla'nın her şeyi kendi istediği gibi görmesini sağladığını hissediyordu ve ona her şeyi anlatarak onu korkutmak istemiyordu. Ayrıca, nihayet kızlarla yaptığı sürtükçe faaliyetler hakkında konuşabilmek için çok acele ediyordu ve bu duygunun tadını çıkarmak istiyordu. Onlara her seferinde biraz vererek, bundan daha fazla zevk alabileceğini düşündü. Eninde sonunda onlara anlatmak zorunda kalacağını biliyordu ama henüz değil.

"Endişelendiğini biliyorum Leyla, ama erkekler hem seks sırasında hem de sonrasında bana çok iyi davranıyorlar. Bu işi güvenebileceğin arkadaşlarla yapmanın en güzel yanı da bu. İstediğim zaman yakın arkadaşlarımın bana küçük bir sürtük gibi davranmasına izin verebiliyorum ve sonrasında da bana saygılı davranacaklarını biliyorum."

Ayça kızların bunu bir davet olarak algılamalarını ümit ediyordu. Eğer isterlerse, kendisine bir sürtük gibi davranmalarına da kesinlikle izin verecekti. Sema'nın bir kaşını kaldırdığını görmüştü, bu da kızıl saçlı kızın Ayça'nın ipuçlarını anladığını gösteriyordu ama Leyla her şeyden habersiz görünüyordu.

"Sanırım ne yaptığınızı biliyorsunuz," dedi Leyla. "Ama en azından bunun biraz tuhaf olduğunu düşünmüyor musun? Hani sen bir kadın olarak bir grup erkek için kaşarlık yapmak istiyorsun ya?"

"Ama ben erkekler için bir sürtük değilim Leyla. Seçtiğim kişiler için sürtük oluyorum. Onların erkek olmasının bununla hiçbir ilgisi yok."

Bu tamamen doğru değildi. Erkeklerin ilgisini seviyordu ve özellikle de arzularını göstererek küçük suratına boşaldıklarında hissettiği o özel duyguyu seviyordu. Ama şimdi o orospuluğu kız arkadaşlarının önünde de ortaya çıkarmayı çok istiyordu ve Leyla'nın bu davete icabet edeceğini umuyordu. Leyla ona merakla baktı ama daha fazla zorlamadı.

Ayça, belki de Leyla'nın Sema'yla birlikte olduğu için kendisine yaklaşmadığını düşünmeye başlamıştı. İşaretleri yanlış okumuş olması da mümkündü ve Sema kadınlarla seks fikrinden hoşlanmıyor bile olabilirdi. Eğer istediğini elde etme şansı varsa, önce bunu öğrenmesi gerektiğini düşündü.

"Size bir soru sorabilir miyim?" diye başladı Ayça ve cevap alamadan devam etti. "Geçen hafta sonu siz ayrılırken, ikinizin kendi partinizi vereceğinize dair bir şeyler söylemiştiniz. Neydi o?"

" Eee Ayça," diye başladı Sema, "madem bize karşı bu kadar açık oldun, biz de sana karşı dürüst olalım bence. Değil mi Leyla?"

"Doğru," diye cevap verdi Leyla, konunun değişmesinden pek de heyecanlanmışa benzemiyordu.

"Çılgınca seks yapan bir tek sen değilsin," dedi Sema ve Ayça'ya oldukça çapkınca baktı. "Leyla ve ben ara sıra bir araya geliyoruz..."

Kızıl saçlı kadın sanki devam edip etmemeyi düşünüyormuş gibi bir an durakladı. Sonra Ayça'nın gözlerinin içine baktı, tepkisini kaçırmamak istercesine devam etti.

"Bir araya geliyoruz ve birbirimizin amını yalıyoruz."

Ayça duyduğu şeyler karşısında nefesi kesildi. Vücudunda bir şehvet dalgası hissetti ve Sema'nın bunu anlayabileceğinden emindi.

"Tanrım Sema," dedi Leyla. "Bu kadar zarif ifade ettiğin için teşekkürler."

Ama Ayça için bundan daha doğru bir ifade olamazdı. Yine de daha fazla detaya ihtiyacı vardı.

"Ne zamandır yapıyorsunuz peki?"

"Şey, ilk kez yaklaşık iki yıl önce yaptık," diye yanıtladı Sema.

Ayça ona bundan bahsetmedikleri için biraz kırılmıştı.

"Yani iki yıldır bir ilişkiniz var ve hiçbir şey söylemediniz mi?" diye sordu.

"İlişkimiz yok Ayça," dedi Leyla.
"Sadece arada sırada biraz eğleniyoruz sanırım."

Ayça, Leyla'nın bu konuda konuşmaktan biraz rahatsız olduğunu anlayabiliyordu.

"Evet, senin de dediğin gibi Ayça," diye ekledi Sema.
"Kimin ilişki için vakti var ki? Leyla beni bir gece denemeye ikna etti ve ilk seferde bunu yaptıktan sonra... Tekrar istediğimi biliyordum."

Sema daha sonra eğildi ve devam etmeden önce Leyla'nın yanağına bir öpücük kondurdu.

"Bu kız oldukça bağımlılık yapıcı olabiliyor, biliyorsun. Kendini beğenmiş olabilir ama yatakta çok vahşi."

Leyla'nın yüzünde şok, şehvet ve gurur karışımı bir ifade vardı. Yüzünde bir sırıtışla Sema'ya hafifçe dirsek atarak devam etmemesi için şakacı bir şekilde uyardı. Sonra Ayça'ya baktı.

"Bu konuda açık olmadığımız için özür dilerim. Dediğim gibi, sadece biraz eğlendik, o yüzden kimsenin bilmesine gerek olmadığını düşündük."

"Sanırım arkadaşlarla eğlenmek kavramına aşinasındır, değil mi?" Sema alay etti. "Kıskanmıyorsun, değil mi?"

Ayça, Sema'nın bunu muhtemelen şaka olarak söylediğini biliyordu yine de sessiz kaldı ve tekrar kızarmaya başladığından emindi. Kıskanmaya hakkı olmadığını düşünüyordu. Onlara erkeklerle geçirdiği gecelerden bahsetmemişti, ta ki onlar onu yakalayana kadar. Yine de şimdi biraz kıskandığını hissediyordu. İki arkadaşı da birbirlerinin amlarını yalama zevkini tatmışlardı, Ayça'nın her ikisine de yapmak istediği bir şeydi bu.

"Hey, bir keresinde sana asıldığımı ve teklifimi geri çevirdiğini hatırlıyorum," dedi Leyla, şimdi endişeli olmaktan çok şakacıydı. Bütün bu seks muhabbetinin onu da etkilediği belliydi.

"Sanırım o zaman ilgilenmemiştim," dedi Ayça ve bunun neredeyse açık bir davet olduğunu düşündü.

Yine de sadece Sema onun sinyallerini alıyor gibiydi. Kızıl saçlı kadın, Ayça'nın bakışları aşağıya indiğinde bilerek gülümsedi. Önlerinde, yerde durduğu yerden belki de bacaklarının arasına bakabiliyordu. Özellikle Sema'nın eteği oldukça kısaydı. Çok arzuladığı şeyi görme fikrini giderek daha fazla saplantı haline getirdiğini hissederek hafifçe kaydı. Yeterince gizli değildi ve Sema'nın bunu fark ettiğinden emindi. Kızıl saçlı sinsice gülümsedi ve bacaklarını hafifçe ayırarak Ayça'nın külotunun üzerinden amını net bir şekilde görmesini sağladı. Ayça nefes alışının ağırlaştığını hissedebiliyordu.

"Sanırım bu kadar konuşmadan sonra serinlemek için bir dondurmaya ihtiyacım var," dedi Leyla sessizliği bozarak.

Ayça trans halinden çıktı ve üçü birlikte yakındaki bir dondurma dükkanına doğru yürüdüler. Konuyu daha normal konulara kaydırarak etrafta dolaşmaya başladılar. Ayça bu durumdan biraz hayal kırıklığına uğramıştı, çünkü ortamın neredeyse ne istediğini açıklayabileceği kadar ateşli olduğunu hissediyordu. Ama normal şeylerden konuşmak da güzeldi ve bu sohbetten sonra arkadaşlarıyla arasında oluşan mesafenin ortadan kalktığını hissetti.

Biraz parkta yürüdüler ve girişe geldiklerinde Sema birden uzanıp Leyla'nın boynunu usulca gıdıklamaya başladı.

"Az önceki seks muhabbetinin beni çok etkilediğini söylemeliyim," dedi. "Artık Ayça küçük seanslarımızdan haberdar olduğuna göre, belki de bu konuda bu kadar ketum davranmama gerek yoktur. Leyla, biraz eğlenmek için kendimi senin evine davet etme şansım var mı?"

Leyla önce biraz rahatsız görünüyordu ama sonra hevesle başını salladı, belli ki o da biraz rahatlamaya hevesliydi. Bir şey söyleyecekmiş gibi Ayça'ya baktı ama sonra ona sarılmakla yetindi. Ayça arkadaşının sıcak kucaklamasını hissederek onları daha çok arzuladı. Sema da ona sarıldı ve Ayça kızıl saçlı kızın vücudundan sızan erotik kokuyu duyumsadı.

"Yarın akşam yemeğine ne dersin?" dedi Leyla. Ayça'nın asıl istediği davet bu değildi elbette. Yine de şimdi onlara katılıp katılamayacağını sormayı kendine yakıştıramamıştı. Onun yerine yemeği kabul ederek arkadaşlarıyla plan yaptıktan sonra yürümeye başladılar. Ayça şimdi en azından biraz kıskanç hissediyordu çünkü onlara katılmayı gerçekten istiyordu. Ayrıca arkadaşlarının birazdan ne yapacaklarını hayal etmeye başladığında bir ürperme hissetmişti.

Ayça onların uzaklaşmasını izlerken Sema başını çevirdi ve muzipçe kendisine doğru bakarak göz kırptı. Ayça vücudunda bir heyecan titremesi hissetmişti. Kızıl saçlı kadın "hamle senin" der gibi bir kaşını kaldırdı. Ayça aslında istese muhtemelen seve seve aralarına katılmasına izin vereceklerini hissediyordu ama yine de istemeye cesaret edemiyordu. Her ne kadar onlarla birlikte olmayı arzulasa da, bunu onların önünde dile getirmesi imkânsız görünüyordu. Sema'nın onun da aralarına katılmasını istediği belli oluyordu ama Leyla da istiyorsa bunu o kadar belli etmiyordu.

Ayça duygu karmaşası içinde arkasını dönerek ters yöne doğru yürümeye başladı. Evine vardığında dışardaki banka oturup durumu değerlendirmeye başladı. Arkadaşlarıyla buluşmasının genel olarak oldukça iyi geçtiğini düşündü. Kendisinin hafifmeşrep yanını açtığında bu konuda pek de yargılayıcı olmadıklarını hissetmişti. Leyla biraz aşırı korumacı davranmış olsa da Ayça arkadaşına bunu kabul ettirmeyi başardığını hissetti.

Ayça daha sonra Sema'dan aldığı sinyalleri düşünmeye koyuldu.

Bu işaretleri yanlış yorumlamasına neden olan sadece kendi seks odaklı zihni olamazdı herhalde?

Aslında Leyla'nın da ona arzulu gözlerle baktığından oldukça emindi. Peki neden onu da yanlarında götürmüyorlardı?

Neden onu bu akşam için küçük sürtükleri yapmamışlardı?

Ama işlerin gerçekten de böyle yürümediğini fark etmişti. Erkeklerle birlikteyken her zaman öncü olmak, onlara neyin peşinde olduğunu açıkça söylemek zorundaydı.

Neden kızlar için başka bir şey beklesin ki?

Hatta erkeklerin ona sadece istediğini belli ettiğinde ona orospu bir cinsel obje gibi davranmalarını sevdiğini açıkça söylemişti. Elbette, kızlara açık sinyaller vermişti, ama onlardan bunları oldukları gibi yorumlamalarını bekleyemezdi. Ayrıca yıllar önce aptalca bir şekilde kendisine yaklaşan Leyla'yı geri çevirdiğini düşündü, o halde neden arkadaşının tekrar bir şey başlatmasını beklesin ki? Eğer Leyla ve Sema'dan istediğini almak istiyorsa, açık olmak zorundaydı. Elbette, yine de onu geri çevirebilirler, ama bu aslında neleri kaçırmış olabileceğini düşünmekten daha iyiydi.

Leyla çok uzakta oturmuyordu. Ayça'nın evinden yürümek genelde on beş dakika kadar sürüyordu ama bugün o kadar acelesi vardı ki on dakikaya yakın bir süre olmuştu. Kendisine geri adım atma şansı vermek istemedi ve hızla merdivenlerden Leyla'nın evine koştu. Kalbi hızla çarparken kapının zilini çaldı.

Ayça içeriden gelen seslere kulak kabarttı ve bir süre sonra Leyla kapıyı açtı.

"Merhaba Ayça, istediğin bir şey var mı?"

Ayça arkadaşının saçlarının biraz dağınık olduğunu görünce bir şeyleri bölmüş olabileceğini düşündü. Sonra fark etti ki oraya gelmek için o kadar acele etmişti ki ne diyeceğini bilememişti. Şimdi Leyla'nın karşısında yine ne diyeceğini şaşırmıştı.

"Ayça mı o?" Sema içeriden bağırdı.

"Evet," diye cevap verdi Leyla. " İçeri geç artık ."

"Hah! Sana söylemiştim!" Sema yüzünde memnun bir sırıtışla "Söylemiştim!" dedi.

"Neyi söylemiştim?" Ayça salona girerken "Neyi?" dedi.

"Ayça, neden buradasın?" Sema devam etti. Koltukta oturuyordu, kendinden emin ve çok seksi görünüyordu. Pembeleşmiş yanakları Ayça'ya yine arkadaşlarının işini böldüğünü düşündürdü.

Ayça hâlâ doğru kelimeleri bulamıyordu.

"Neden burada olduğunu düşündüğümü söylememi ister misin?"

Ayça başını salladı, arkadaşının açık sözlü tavrına bir kez daha minnettar olmuştu.

"Sanırım seni basmamız hoşuna gitti."

Ayça başını salladı.

"Sanırım kendini bize ifşa etmekten gerçekten zevk aldın."

Ayça tekrar başını salladı, şimdi daha ağır nefes alıyordu.

"Seni küçük bir orospu gibi davranırken bastık..." dedi Sema ve devam etmeden önce bir an durakladı. "Ve bu senin hoşuna gitti."

Ayça'nın başını sallaması o kadar yumuşaktı ki zorlukla fark edildi ama nefesi Sema'nın iddiasını açıkça destekliyordu. Heyecandan nefes nefese kalmaya başlamıştı. Leyla, Sema'nın yanına oturmuştu ve Ayça hâlâ tamamen giyinik olmasına rağmen, onların önünde dururken kendini çok savunmasız hissediyordu. Dikleşmiş meme uçlarının göründüğünü biliyordu ama açığa çıkan öncelikle vücudu değil, en derin arzusuydu.

"Sanırım sen de bize orospuluk yapmanın nasıl bir şey olacağını merak ediyordun," diye devam etti Sema. Leyla sessiz kaldı ama gözleri Ayça'nın her tepkisini inceliyordu.

"Evet," diye nefes nefese kaldı Ayça.

"Ve," diye devam etti Sema, koltukta hafifçe öne doğru hareket etmeye başlayıp kısa eteğini yavaşça kaldırırken. "Sanırım bunu arzuluyorsun."

Ayça'nın karşısındaki manzara karşısında ağzı açık kalmıştı. Sema külotunu çıkarmış olmalıydı ve şimdi bacaklarını açmış, çıplak amını açıkça gösterecek şekilde oturuyordu. Ayça o anda bunun hayatında gördüğü en güzel şey olduğunu düşünüyordu. Düzgünce kesilmiş kırmızı tüylerin arasında parlayan nemli damlacıklar, Ayça'ya heyecanlanan tek kişinin kendisi olmadığı konusunda rahatlattı. Dilinin içgüdüsel olarak ağzının içinde hareket etmeye başladığını hissedebiliyordu. Dizlerinin üzerine çöküp arkadaşının amını yalamaya başlamaktan başka bir şey istemiyordu ve Sema onu durdurmadan önce yavaşça dizlerini bükmeye başladı.

"O kadar hızlı değil," dedi Sema ve ona yine o seksi göz kırpışını verdi.
"Sanırım önce senin bizim için soyunman gerekiyor, değil mi Leyla?"

Ayça Leyla'ya baktı ama kumral kadın hâlâ bir şey söylemiyordu. Sadece Ayça'yı dikkatle izliyordu.

Ayça titreyen parmaklarıyla şortunun düğmelerini açmaya başladı. Sema neşeli davranıyor olsa da, durumu kontrol altına almaya çalıştığı belliydi. Ayça'nın şortu yere düşerken, kendisine söyleneni yapmanın heyecanını hissediyordu. Şortunun içinden çıktı ve üzerindeki kolsuz bluzun alt kısmını kavradı. Yavaşça ve baştan çıkarıcı bir şekilde başının üzerine çekip diri küçük göğüslerini meydana çıkardı. Arkadaşlarının onu görmesini istiyordu, bu yüzden ellerini başının arkasına koyarak gözlerini kapattı ve onlara poz verdi. Sadece siyah iç çamaşırıyla orada durmak ve arkadaşlarının onu izlediğini bilmek harika bir duyguydu.

" Aferin Ayça," dediğini duydu Sema'nın. "Şimdi külotunu da çıkar. Eminim içindeki o küçük teşhirci yanımızda çırılçıplak kalmak için can atıyordur."

Ayça biraz muziplik yapmaya karar verip arkasını döndü. Belinden eğilerek külotunu indirmeye başladı. Bu bir striptizci hareketiydi ve onun - bir kızın - kadın arkadaşlarının önünde bu şekilde performans göstermesi, olabildiğince ateşli hissettiriyordu. Külotu küçük kıçının yarısına kadar indiğinde omzunun üzerinden koltukta oturan arkadaşlarına bakmıştı. İzlediklerinden hoşlandıklarını anlayabiliyordu ve onlara muzip bir şekilde göz kırptı. Biraz da sezgisel olarak, hareketlerini Sema'nın kontrol etmesine izin verme deneyimiyle Ayça kendini daha güvende hissediyordu. Külotunu sonuna kadar indirip öne doğru eğilerek açıkta kalan kıçını rahatça görmelerini sağladı.

"Arkanı dön ve bize amını göster," diye talimatlarına devam etti Sema.

Ayça yavaşça izleyicilerine doğru dönerken kalçalarını hafifçe sallamaya devam ediyordu. En iyi iki arkadaşının önünde çırılçıplak durmak utanç vermekle birlikte inanılmaz derecede de şehvet uyandırıyordu. Ellerini başının arkasında birleştirerek hafifçe geriye doğru eğildi ve gözlerinin en mahrem yerlerine rahatça erişebilmesi için amını onlara doğru dışarı çıkarttı. Sarı kılları düzgünce kesilmişti ve amının tüm detaylarının sergilendiğini biliyordu. Dikkatle onu izliyorlardı ve bakışlarındaki beğeniyle Ayça'nın içini erotik bir zevkle dolduruyorlardı. Artık bir sonraki talimatını bekliyordu.

Leyla'nın tanık olduğu eylemden heyecanlandığı açık olsa da, hiçbir şey söylemiyor ya da yapmıyordu. Ayça'nın Sema'nın talimatlarını yerine getirmesini sessizce izlemekle yetiniyordu. Gözlerindeki şehvetin yanı sıra Leyla'nın ne düşündüğünü okumak zordu. Öte yandan kızıl saçlı kız açıkça bu fırsatın tadını çıkarıyordu ve orada gururla otururken yüzünde şeytani bir sırıtış belirmişti, haliyle güzel vajinasını değerli bir cazibe kaynağı olarak gösteriyordu. Ayça'nın gözleri sürekli amına kayıyordu ve arkadaşının şimdi daha da ıslak olduğunu görmekten keyif duyuyordu.


"Çok güzel bir amın var Ayça," diye iltifat etti Sema.

Ayça sevinçle gülümserken yüzünün kızardığını hissederek şaşırmıştı.

"Oh, sen de öyle Sema," dedi Ayça ve ikisi birbirlerinin amcıklarına hayranlıkla bakarak bir an paylaştılar - iki uzun süreli arkadaş, birbirlerine kendilerini gösterme hissinin tadını çıkarıyorlardı.

"Tadına bakmak ister misin?" diye sordu Sema ve o anda bu dünyanın en açık sorusu gibi geldi.

"Evet, çok isterim," diye cevap verdi Ayça, arkadaşının tadına bakma ihtimalinin heyecanıyla nefes nefese kalarak.

"Tamam, gel o zaman."

Ayça diz çökerek arkadaşına doğru dizlerinin üzerinde ilerledi. Yaptığı hem itaatkârca yapılabilecek en doğru şey gibi geldiği için yapmıştı. Yaklaştığında Sema ona ayağını uzatıverdi ve Ayça nazikçe öptü. Ardından işareti alarak baldırından yukarı doğru öpmeye devam etti. Sema'nın gerçekten de büyüleyici bacakları vardı. Uzun, ince ve çok atletiklerdi Ayça şimdi onlara dokunmasına izin verildiği için kendini ayrıcalıklı hissediyordu. Kalçalarına ulaştığında, arkadaşının kısa soluklar aldığını duyabiliyordu.

Şimdi erkeklere davrandığından daha itaatkâr davrandığını fark etmişti. Erkekler ona her zaman sürtük bir kraliçe olduğunu hissettirirdi, bu da çok hoşuna giderdi. Onlarla her zaman işleri kendisinin istediği yöne doğru yönlendiren kişi olmuştu. Kızlarla birlikte itaatkâr bir rol üstlenmek daha doğal geliyordu ve bunu daha fazla keşfetmesine izin vereceklerini umuyordu.

Dudakları Sema'nın amına yaklaşırken, erotik kokuyu hissedebiliyordu. Kesinlikle heyecan vericiydi ve onu dilinin altında hissetmeyi o kadar çok istiyordu ki. Yine de, hemen balıklama dalmamıştı. Bunun yerine uysal rolüne daha da kayarak yalvaran gözlerle Sema'ya baktı.

"Sema, şimdi senin tadına bakabilir miyim?"

" Oo, beni yalamak için can atıyormuş," dedi Sema, hala bir şey söylemeyen Leyla'ya bakarak. "Öyle değil mi Ayça?" diye devam etti, dönüp bacaklarının arasına oturan sarışın kıza bakarken.

"Evet, lütfen?" Ayça, bu kadar açık bir şekilde itaat etmeye izin verdiği için gurur duyduğunu göstererek cevap vermişti.

Sema seksi şeytani gülümsemesiyle Ayça'ya baktı. Yeşil gözleri alev alev yanarken uzandı ve elini nazik bir şekilde fakat güçlü bir şekilde Ayça'nın başının arkasına koydu. İkisi de bu erotik anı sarmalayarak karşılıklı gülümsediler. Sema Ayça'nın yüzünü amına doğru itmeye başlamıştı. Ayça'nın dili Sema'nın amıyla temas ettiğinde, her iki kadın da zevkle yüksek sesle inledi. Muhtemelen kimin daha çok zevk aldığı konusunda eşitlik vardı.

Ayça ilk kez başka bir kadını yalıyordu. Yıllar boyunca ara sıra merak etmişti ama son zamanlarda bunu gerçekten yapma arzusuyla dolup taşmıştı. Bunu takıntı haline getirmişti ve şimdi bu gerçekleştiğinde, hayal ettiğinden bile daha harikaydı. Dilinin Sema'nın amcığını nazikçe dolaşmasına izin vererek başlamıştı bu tatlı tadın erotik bir lezzetle karışması onu hemen çılgına çevirmişti. Düzgünce kesilmiş kılların tenini gıdıklama hissi bile inanılmaz bir duyguydu.

" Aferin Ayça. İyi bir kaşar gibi amcığımı yala," dedi Sema sarışın kadının başını kendisine doğru bastırırken. Arkadaşının sözlerini duymak Ayça'nın daha da yüksek sesle inlemesine neden olurken, Sema da onun tahrik oluşuna gülüyordu. Ayça diliyle bastırdıkça Sema'nın kahkahası kısa sürede iniltiye dönüşmüştü. Ayça Sema'nın klitorisine daha fazla odaklanmaya başlamış, dilinin klitorisin çevresinde daireler çizerek hareket ettirmişti.

"Doğuştan yetenekli," diye soludu Sema ve yanındaki Leyla'ya döndü. " Seni de yalamasını istemelisin. Eminim buna bayılacaksın, değil mi Ayça?"

Ayça "evet" diye cevap vermeye çalıştı ama dilini Sema'nın amından çekemeyecek kadar yaptığı şeye kendini kaptırmıştı ve tek yapabildiği çok tahrik olmuş bir inlemeydi. Dilini Sema'nın içine sokarken Ayça, Leyla'yla göz göze geldi ve Ayça'nın hoşuna gidecek şekilde Leyla ona belli belirsiz ama kıvrık gülümsedi.

Ayça çılgınca Sema'nın amcığını yalamaya devam ettikçe kızıl saçlı kıza elinden geldiğince zevk vermeye devam ediyordu. Bunun Sema'yı uçurumun kenarına sürüklemesi uzun sürmemişti.

"Siktir! Boşalıyorum, boşalıyorum!" diye bağırdı ve vücudu titremeye başladığında Ayça'nın yüzünü amına doğru sertçe bastırdı.

Sema boşalmaya başladığında Ayça hâlâ ağzını kızıl saçlı kızın amından çekmemişti. Sema hala Ayça'nın saçlarını tutuyordu, ancak kısa süre sonra tutuşunu gevşetti ve sarışın arkadaşının başını yumuşakça okşamaya başladı. Ayça da arkadaşının amının etrafına küçük öpücükler kondurarak ve arada sırada Sema'nın dudaklarını hafifçe yalayarak bu yumuşaklığa karşılık vermişti.

"Seni küçük orospu," dedi Sema ve bacaklarının arasındaki sarışına gülümseyerek baktığında.

Ayça, arkadaşının ağzından çıkan kelimeleri keyifle onaylayarak başını sallamıştı.

" Bana böyle davranmama izin verdiğin için teşekkür ederim," dedi. Sonra yalvaran gözlerle Leyla'ya bakıp alt dudağını baştan çıkarıcı bir şekilde ısırdı.

"Sanırım daha fazlasını arzuluyor," dedi Sema ve Leyla'ya döndü. "Ne diyorsun? Ona bu zevki tattırmak istemez misin? O gerçekten doğuştan yetenekli."

"Bilmiyorum," dedi Leyla sırıtarak. "Oldukça zevkli göründüğünü inkâr edemem. Ama yine de... Ona bu fırsatı uzun zaman önce vermiştim ama o zaman geri çevirmişti."

"Doğru, belki de şansını kaybetti," dedi Sema, Leyla'nın zor elde edilen oyununu hemen anlamıştı.

Ayça istediği şey için uğraşması gerektiğini anlayabiliyordu. Sema onu amından uzaklaştırdı ve Leyla'ya doğru kaydı. Dizlerinin üzerinde hâlâ çıplak olan Ayça, kızıl saçlı kızın esmere sarılıp onu okşamaya başlamasını izliyordu.

"Belki de en azından ona açıkça istediği şeyi göstermelisin?" Sema, Ayça'nın duyacağı kadar yüksek bir sesle Leyla'nın kulağına fısıldadı. Ayça, Sema'nın Leyla'yı doğru yöne itmesine sevindi.

Leyla başını sallayarak ayağa kalktı ve sarışının önüne geçti. Sema da ayağa kalkmış ve Leyla'nın elbisesinin arkasındaki fermuarı yavaşça indirmeye başlamıştı. Bekleyiş Ayça'yı soluksuz bırakıyordu. Elbise yere düşerken gözleri Leyla'nın artık sadece siyah bir sutyen ve ona uygun bir külotla kaplı kıvrımlarında geziniyordu.

"Ona göğüslerini göstermek ister misin?" Sema baştan çıkarıcı bir şekilde Leyla'nın kulağına eğildi.

Leyla pek konuşmasa da, kendinden emin gülümsemesinden Ayça'nın vücudunu arzulamasından hoşlandığı açıkça anlaşılıyordu. Ayça, Leyla'nın gözlerine baktığında içinde şehvetle büyüyen bir güç olduğunu görebiliyordu. Diz çökmüş sarışın kıza kendini giderek daha küçük hissettiren bir bakışla Ayça'ya baktı. Leyla sutyen askılarını omuzlarından indirdikten sonra ellerini kalçalarına koyarak Sema'nın işi bitirmesini bekledi. Sema hiç vakit kaybetmeden sütyenin kancasını açtı ve yere düşmesini engellemek için sütyeni tutmaya devam etti.

"Ta-da!" diye bağırarak sütyeni çekip çıkardığında Leyla'nın göğüsleri baştan çıkarıcı bir şekilde sallanmıştı.



Sema Leyla'nın arkasından boynunu öpmeye başlamıştı. Hassas bölgesindeki dudakların tadını çıkaran Leyla, başını arkaya yatırarak karşılık verirken aynı zamanda göğüslerini de dışarı çıkarıyordu. Sema bunu bir davet olarak algılayarak ellerini üzerlerinde gezdirmeye başladı.

"Gerçekten harika göğüsleri var, sence de öyle değil mi?" Sema, Leyla'nın omzunun üzerinden Ayça'ya bakarak dedi. Esmer kız şimdi gözlerini kapatmış, Sema'nın dokunuşuyla hafifçe inliyordu.

"Evet, kesinlikle çok güzeller," diye karşılık verdi Ayça. Ağzı kurumuştu ama Leyla'nın onu duyduğundan emin olabilmek için başını sallamak yerine sözcüklerle ifade etmek istiyordu. Yıllar boyunca Leyla'nın çıplak göğüslerini birkaç kez görmüştü, soyunma odasında birlikte üstlerini değiştirirken masumca küçük bakışlar atmıştı ama daha önce hiç bu kadar arzuyla bakmamıştı ve Leyla'nın bunu bilmesini istiyordu. Leyla'nın göğüslerini kıskanmasıyla ilgili yaptıkları şakaları ve onların her zaman nasıl bu kadar dikkat çektiğini düşünmeye başladı. Önlerinde çırılçıplak diz çökmüş, onlara kendi elleriyle dokunmak için can atarken, tüm dikkati onların üzerindeydi.

Sema Leyla'nın kulağına bir şeyler fısıldadı ama bu kez Ayça ne dediğini anlayamamıştı. Her ne ise, Leyla bu fikri beğenmiş görünüyordu. Gülümseyerek Ayça'ya tepeden baktıktan sonra koltuğa oturdu. Bacaklarını aralayınca Ayça'nın gözleri hâlâ külotunun gizlediği amına kaymıştı.

" Aa, o kadar hızlı değil," dedi Leyla parmağını sallayarak. Sonra parmağını amına dokundurdu. " Ağzınla bunu yalamayı çok istediğini hissedebiliyorum ama önce bunlarla ilgilenmeni istiyorum."

Daha sonra kendi göğüslerini okşadı.

" A, teşekkür ederim Leyla!" Ayça, az önce kendisine çok leziz bir şeker ikram edilmiş küçük bir kız çocuğu gibi konuşmuştu. Leyla'nın açık bacaklarının arasına girdi, yüzü çok arzuladığı göğüslerden birkaç santim uzaktaydı. Baştan çıkarıcı bir şekilde alt dudağını ısırarak Leyla'ya baktı. Leyla ona bakıp sarı saçlarını okşadı. Birbirlerine sevgiyle gülümsediler, ilk cinsel temaslarından önceki bu beklenti anının tadını çıkarıyorlardı. Leyla tekrar daha otoriter bir görünüme dönerek Ayça'ya başıyla onay verdi.

Ayça tereddüt etmeden hemen ellerini ve ağzını kullanarak Leyla'nın göğüslerini avuçlamaya başlamıştı. Onları okşadı ve öptü, yumuşak tenlerini yüzüne doğru bastırdı. Şehvetine yenik düşmüş bir halde inliyor ve nefes nefese kalıyordu. Sema'nın onun bu davranışına güldüğünü duyabiliyordu ama umurunda değildi. İlk başta Leyla'nın meme uçlarından uzak durdu, çünkü Ayça'nın kendisi de birinin doğrudan meme uçlarına yönelmek yerine, meme uçlarına doğru ilerlemesinden hoşlanıyordu. Ancak Leyla'nın pembemsi kahverengi meme uçları uzun süre uzak duramayacağı kadar cezbediciydi ve kısa süre içinde onları ağzında hissetmek istediğini anlamıştı.

Sert meme ucu Ayça'nın dudakları arasından kayarken, Leyla zevkle başını geriye attı, inlemeleri Ayça'nın ağzından çıkan emme seslerine karışıyordu. Ayça, Leyla'nın bu deneyimi uzun zamandır istediğini tahmin ediyordu ve arkadaşına verebileceği tüm zevki vermeye kararlı bir şekilde Leyla'nın meme uçları arasında hevesle hareket etti. Leyla, Ayça'nın başının arkasına tutunarak ve Ayça'nın yüzünü şefkatle ama sıkıca kendisine doğru bastırarak, meme uçlarını sarışın kızın aç ağzına sokarak karşılık veriyordu.

" Of, bu çok güzel," dedi Sema ve eğilip Leyla'nın boynunu öptü. Leyla'nın göğüslerine tapan Ayça'ya baktı. "Gerçekten susamış, değil mi?"

"Gerçekten çok susamış," diye cevap verdi Leyla nefes nefese. Biraz isteksizce Ayça'yı memelerinden çekti ve bacaklarının arasında diz çökmüş çıplak kıza bakarak devam etti.

" Demek sana amımı göstermemi istiyorsun?"

"Evet, hem de çok?" Ayça beklentiyle cevap verdi.

"O tatlı yüzüne nasıl hayır diyebilirdim ki?" diye güldü Leyla ve ayağa kalkarak Ayça'nın arkasına oturmasını sağladı. "Tamam, çıkartabilirsin."

Ayça'nın elleri titreyerek uzanıp parmaklarını arkadaşının külotunun kenarına doladı ve gözleri Leyla'nın amına odaklanmış bir şekilde yavaşça aşağı çekmeye başladı. Çok arzuladığı nesne göründüğünde küçük bir nefes çekti. Sema'nınki gibi düzgünce kesilmiş olan koyu renkli kıllar, Ayça'nın arkadaşının amının güzel ayrıntılarını görmesini sağlıyordu. Eğilip dilini üzerinde gezdirmeyi o kadar çok istiyordu ki, ama giderek daha derinlere indiği itaatkâr karakterini bozmaması gerektiğini biliyordu.

Leyla tekrar oturarak bacaklarını ayırdı ve Ayça'nın amını iyice görmesini sağlamıştı.

"Çok güzel, değil mi?" dedi Sema ve tekrar kanepede Leyla'ya sarıldı. "Eminim dilini üzerinde gezdirmek hoşuna gidecektir," diye devam ederken ellerini Leyla'nın vücudunda gezdirmeye başladı. Sol eli çok geçmeden Leyla'nın amına uzandı ve Ayça aç gözlerle Sema'nın orta parmağını Leyla'nın ıslak yarığının üzerinde gezdirmeye başlamasını izledi.

Sema sarışın arkadaşına daha fazla eziyet etmeye niyetliydi bu yüzden Leyla'nın vücudunu öpmeye başladı. Leyla'nın amının hemen üzerinde durdu ve Ayça'ya döndü.

"Biraz tadına bakacağım, bakalım tadı hatırladığım kadar güzel mi?"

Ayça'nın iyice görebilmesi için saçlarını yolundan çekerek dilini Leyla'nın şişkin klitorisinin üzerinde gezdirmeye başlamıştı.

"Mmm... Bu çok iyi," dedi

Bu zevk Leyla'nın başını geriye doğru eğmesine neden olurken, Sema dilini esmerin klitorisinin etrafında yumuşak bir şekilde döndürmeye başladığında Leyla inliyordu. Ayça sadece içine dalmak ve tadı bizzat yaşamak istiyordu ama sabırla beklemesi gerektiğini biliyordu. Bunun yerine, can attığı şekerden mahrum bırakılan bir çocuk gibi hissederek kıskanç gözlerle izledi.

"Ne diyorsun Leyla?" Sema arkadaşının amından uzaklaşırken konuştu. "Küçük yaramaz arkadaşımızı ödüllendirmek istemiyor musun?"

Ayça, Sema'nın sözleriyle daha da ıslandığını hissediyordu.

"Belki... Bu kadar istekli bir hatunu reddetmek zor" dedi Leyla ve sonra biraz duraksadıktan sonra yaramaz bir sırıtışla devam etti. "Ama kibarca sorması gerekiyor."

Dalga geçiyordu ama isteğinde ciddi olduğuna da şüphe yoktu. Ayça tereddüt etmedi ve hemen arkadaşının gözlerinin içine bakarak yalvarmaya başladı.

"Leyla, lütfen seni yalayabilir miyim? Senin o güzel amının tadına bakabilir miyim?"

"Peki," dedi Leyla ve yine diz çökmüş sarışının önünde ayağa kalktı, kendinden emin bir gülümsemeyle ona baktı. "Bu kadar kibarca sormuşken nasıl hayır diyebilirim ki?"

Çömeldi ve Ayça'nın gözlerinin içine baktı. Elini uzatıp parmağıyla sarışın arkadaşının yüzünün hatlarını çizdikten sonra yuvarlak yanaklarını usulca çimdikledi.

"Ne kadar güzel bir yüz," dedi ve sözlerini düşünüyormuş gibi biraz durakladı. "Ne kadar güzel bir kaşar yüzü."

Bu sözler Ayça'nın hafif bir inleme çıkarmasına neden oldu. Leyla -tatlı, şefkatli Leyla- ondan sürtük diye bahsediyordu. Onun böyle konuştuğunu duymak harikaydı ve Ayça başıyla onaylıyordu.

Leyla Ayça'yı başının arkasından yakaladı ve öpmek için kendine çekti. Leyla'nın yumuşak dudaklarının hissi Ayça'nın küçük bir inleme sesi çıkarmasına neden olurken, Leyla uzaklaştığında Ayça dudaklarını büzerek öne doğru eğildi ve daha fazlası için yalvarmaya başladı. Ama Leyla'nın başka planları vardı ve Ayça'nın saçlarından tutarak ayağa kalktı, sarışını da kendisiyle birlikte yukarı çekti. Ayça'nın itiraz etmeye hiç niyeti yoktu ve Leyla çıplak arkadaşını da peşinden sürükleyerek yatak odasına doğru ilerlerken, Ayça vücudunda oluşan beklentiyi hissedebiliyordu. Leyla'nın Ayça'ya, olmak için can attığı kaşar gibi davranma konusunda sahip olabileceği tüm isteksizlik açıkça ortadan kalkmıştı. Leyla'nın yatağına ulaştıklarında Ayça, Leyla'nın saçlarını sıkıca kavrayan elini bıraktığını hissetti.

"Sırt üstü uzan," dedi Leyla.

Ayça tereddüt etmeden itaat etti. Uzandığında Sema'nın da onları takip ettiğini ve sırıtarak kendisine baktığını gördü. Normalde çok alıngan olan arkadaşının bu itaatkâr rolü isteyerek kabul ettiğini görmek onu açıkça eğlendiriyordu. Her ne kadar kendisine emir verilmesinden hoşlansa da, Ayça yine de utandığını hissetti. Alaycı bir tavırla dilini kızıl saçlı arkadaşına doğru uzattı.

"Sakın onu ezme." Sema kıkırdadı. "İçimden bir ses senin o sürtük dilinin yakında iyi bir şekilde kullanılacağını söylüyor."

Ayça haklı olduğunu umuyordu.

Leyla da yatağa girdi ama uzanmadı. Onun yerine ayağa kalktı ve bir ayağını Ayça'nın vücudunun her iki yanına koydu. Ayça çıplak arkadaşının bu çarpıcı görüntüsüne bakarken kendini çok küçük hissediyordu. Leyla daha sonra bacaklarını Ayça'nın başının iki yanına koyarak diz çöktü. Ayça'nın gözleri Leyla'nın amına kaydığında, arkadaşının sırılsıklam olduğunu görebiliyordu.

"Çok güzel bir yüzün var ve ben yıllardır yapmak istediğim bir şeyi yapacağım," dedi Leyla.

Ayça, Leyla'nın amını Ayça'nın yüzüne doğru indirmesini ve sarışın kızın kendisini tatması için amını Ayça'nın açık ağzına doğru usulca bastırmasını büyümüş gözlerle seyrediyordu. Ayça iştahla dilini uzatarak Leyla'nın amcığıyla temas ettiğinde inledi. Arkadaşının amının tadına bakıyordu, o günkü ikinci, kendi amı hariç hayatındaki ikinci amın tadına bakıyordu. Tadı çok tatlı, çok harikaydı. Sema'nın ve kendisininkinden farklıydı ama aynı derecede mükemmeldi. Leyla'nın yumuşak kıvrımlarının ağzında yarattığı hissi severek dilini gezdirdi.

Ama Leyla daha fazlasını istiyordu.

"Şimdi yüzüne oturacağım" dedi.

Sonra ıslak amını Ayça'nın yüzüne sürtmeye başladı, ileri geri hareket ederken saçlarını tutuyordu. Ayça arkasına yaslanıp pasif bir şekilde yüzüne arkadaşının heyecan verici ıslaklığının bulaşmasının keyfini çıkarırken boğuk ama kendinden geçmiş bir "oh mmmmm" sesi çıkarıyordu. Leyla'nın yüzünde hareket eden amcığının yakın plan görüntüsüne tanık olurken tatlılığını tatmak olağanüstü bir deneyimdi. Kimse konuşmuyordu ama kaygan, ıslak bir yarığın yüzünde kayarken çıkardığı ses Ayça'yı o anda büyülemişti.

Leyla, Ayça'nın tüm yüzünü işaretlediğine tatmin olmuş gibi, yeniden Ayça'nın ağzına odaklanmaya başladı.

" Dilini uzat " diye emretti ve Ayça hızla dilini uzattı.

Leyla üzerine bastırdı ve Ayça arkadaşının amının derinliklerine kaydığını hissedebiliyordu. Leyla, Ayça'nın dilinin üzerinde aşağı yukarı gitmeye başladı, onu içine doğru zorlarken yüzüne karşı sert bir şekilde itiyordu. Ayça'nın yüzünü sikmeye devam ederken, Ayça'nın dilini içine gömmesi ve klitorisinin etrafında döndürmesi arasında geçiş yapıyordu.

Ayça bacaklarının arasında kendi ıslaklığını hissedebiliyor ve uzanıp amını okşamak için bir dürtü duyuyordu. Ancak bunun kendi zevkiyle değil Leyla'nın zevkiyle ilgili olmasını istiyordu. Bunun yerine her iki elini de arkadaşını sabitlemek için kullandı ve yüzünü sikmesine yardım etmeye başladı.

Ayça, Leyla'nın kalçaları arasındaki pozisyonundan Sema'yı göremiyordu ama onun cesaretlendirmelerini duyabiliyordu.

"Oh, siktir bu çok güzel. Yalat ona kendini Leyla. Amcığını yalat ona. Şimdi küçük bir sürtük gibi mi hissediyorsun, Ayça?"

Ayça sadece yüzündeki amcığın boğuklaştırdığı gırtlaktan gelen bir iniltiyle cevap verebildi. Sonra Leyla'nın vücudunun gerildiğini hissetti.

" Ah, siktir! Boşalacağım! Yüzüne boşalıyorum! Senin sürtük yüzüne! Seni küçük sürtük..."

Ayça, arkadaşının saçlarını tutuşunun daha da sertleştiğini hissettiğinde ve Leyla zevkle bağırmaya başladı, Ayça çılgınca dilini klitorisinin üzerinde gezdirirken, aklı arkadaşına hayatının orgazmını yaşatmaya odaklanmıştı. Sanki arkadaşının zevki kendisine yansıyormuş gibi hissediyordu, her yalayışı kendi amına titreme gönderiyordu. Çok geçmeden, yüzünün Leyla'nın orgazm sularıyla dolması ile ödüllendirildi.

Leyla, vücudu gevşemeye başladıktan sonra bile Ayça'nın saçlarına sıkıca tutundu. Kontrolünü yeniden kazandığında, trans halinden uyanmış gibi göründü ve şehvetinin kendisini ele geçirmesine nasıl izin verdiğinden açıkça utanarak hızla bıraktı. Hem hareketleri hem de sözleri Ayça'nın daha önce gördüğü hiçbir tarafına benzemiyordu. Leyla biraz geri çekilse de Ayça'nın üzerinde kalmaya devam edince tuhaf bir sessizlik olmuştu. Arkadaşınızın hala damlayan amına bakarken ne söylersiniz? Ve arkadaşınıza "küçük orospu" dedikten sonra söylenecek en kibar şey nedir?

Neyse ki Sema'nın söyleyecek sözü yoktu. Leyla'nın yanında belirdi, yatağa tırmandı ve Leyla'nın yanağına bir öpücük kondurdu.

"Siz ikiniz bir kızın isteyebileceği en sapkın arkadaşlar değil misiniz?" diyerek diğer ikisini güldürdü. "Cidden, izlemek harikaydı."

Leyla Ayça'nın üzerinden kalktı ve yanına uzandı. Şimdi normal şefkatli kişiliğine geri dönerek Ayça'ya doğru eğildi ve Leyla'nın kendi izleriyle hâlâ nemli olan dudaklarına yumuşak, duygulu bir öpücük kondurdu. Sema Ayça'nın diğer tarafına uzandı ve ona da aynı şekilde nazik bir öpücük kondurdu. Ayça, çıplak Leyla ile hâlâ giyinik olan Sema'nın arasına sıkışmış, ilgi odağı olma hissini seviyordu. Kendisini onlara her zamankinden daha yakın hissediyordu.

"Görünüşe göre çok hoşuna gitmiş," dedi Sema ve parmaklarını Ayça'nın çıplak vücudunda gezdirmeye başladı.

"Evet, çok," diye yanıtladı Ayça.

"Sen de öyle," dedi Sema ve elini Leyla'nın vücudunda gezdirdi. "Ayça senin küçük fahişen olunca daha rahat olduğunu görebiliyorum," diye arsızca devam etti.

"Sanırım öyleyim," diye itiraf etti Leyla. "Bunu yıllardır yapmak istediğimi söylemeliyim."

"Seni beklettiğim için özür dilerim," dedi Ayça yarı şakayla.

" Açıkçası," diye devam etti Leyla, "pek çok kızla ilgili fanteziler kuruyorum ama bir tek seninle... yani..."

"Ne?" "Ne?" dedi Ayça.

"Şey, sana küçük fahişem gibi davranmak sanırım."

Leyla kendi itirafından biraz utanmış görünüyordu ama sözleri Ayça'yı tam da doğru yerden gıdıklıyordu.

Sema kıkırdayarak, "Sanırım sende insanların ilgisini çeken bir şey var," dedi ve Ayça'nın yanağına bir öpücük kondurdu. "Erkekler ve kızlar," diye ekledi.

"Sanırım öyle..." dedi Ayça ve bunun doğru olduğunu umdu. Arzuları hakkında bu kadar açık konuşmak özgürleştiriciydi. "Ama bu erkeklerle olduğundan çok farklıydı." Detaylandırmadan önce biraz durakladı. "Onlarla kendimi tapılacak bir kadın olarak hissediyorum, ama siz ikinizle..." Tekrar durakladı, kelime seçimini düşündü. "Sanırım size tapan bir kadın gibiyim."

Ayça'nın sözleri aklına kazınırken hem Leyla hem de Sema onu okşamaya devam ediyor, parmakları şefkatle çıplak teninde geziniyordu. Sessizce bu mahrem anı paylaşıyorlardı. İlişkilerinde yeni sınırlar aşılmış, şehvet dolu arzular açıkça ortaya dökülmüştü ve şimdi bu deneyimin ardından gelen duygusal ışıltının tadını çıkarıyorlardı. Yüzü hâlâ Leyla'nın ıslaklığıyla parlayan Ayça, onun bu sürtük yanını kabul ettiklerini, hatta bu yüzden onu sevdiklerini hissediyordu. Sema sonunda sessizliği bozdu.

"Ne zaman istersen seksi," dedi ve Ayça'yı dudaklarından usulca öptü, Leyla'nın ıslaklığını dudaklarında paylaştı.

Ayça'nın gözleri parladı. O da bunun tek seferlik bir şey olmamasını umuyordu.

"Peki ya şimdi?" diye sordu alt dudağını baştan çıkarıcı bir şekilde ısırarak. Bir düğmeyi çevirir gibi, grubun itaatkâr sürtüğü rolüne geri dönmüştü.

"Şu haline bak, bir türlü doyamıyorsun, ha?" Sema kıkırdadı ve Leyla'ya dönerek devam etti. "Bu doymak bilmeyen küçük kızla ne yapacağız?"

" Ah, benim bazı fikirlerim var..." Leyla sırıtarak söyledi.

"Eminim vardır," diye alay etti Sema.

"Seni soyarak başlamasına ne dersin? Biraz fazla giyinik görünüyorsun, değil mi?"

"Sen sadece beni çıplak görmek istiyorsun."

"Tabii ki istiyorum. Eminim Ayça da istiyordur. Değil mi Ayça?"

"Evet, hem de çok," diye itiraf etti Ayça. "Lütfen seni soyabilir miyim?"

Yataktan birkaç adım uzakta duran Sema, elleri kalçalarında ve Ayça'nın dizlerinin bağını çözen o seksi gülümsemesiyle Ayça'ya baktı.

"Tamam, buraya gel benim güzel küçük sürtüğüm," dedi ve Ayça hemen itaat ederek arkadaşının önüne geçti ve bir sonraki talimatını beklemeye başladı. Sema uzandı ve Ayça'nın yüzünü okşadı. "Her zaman çok sevimli bir yüzü olduğunu düşünmüşümdür," dedi Leyla'ya bakarak, "ama bence yüzünde senin döllerin varken daha da sevimli. Beni soyduğunda, ben de onun yüzünü okşayacağım."

"Bence buna bayılır," dedi Leyla.

"Tamam, şimdi beni soyabilirsin," dedi Sema, doğrudan Ayça'nın gözlerinin içine bakarak.

Ayça Sema'nın bluzundan başladı ve her düğme açıldığında Sema'nın çilli teni biraz daha ortaya çıkıyordu. Düğmeleri açmayı bitirdiğinde Sema'nın arkasına geçti ve bluzunu omuzlarından indirmesine yardım etti. Kendini bir oda hizmetçisi gibi hissediyordu, bu itaatkârlık hali o ana çok uygundu. Sema'nın ince omuzlarını okşadı ve ellerinin beyaz dantel sütyenin kopçasına kadar inmesine izin verdi. Kopçayı açtıktan sonra sütyenin askılarını arkadaşının omuzlarından kaydırdı.

"Buraya gel," diye emretti Sema, düşmesini engellemek için sütyeni tutarken.

Ayça, Sema'nın önüne doğru ilerlerken, Leyla'nın amını okşadığını ve gösteriyi izlemek için yatağa uzandığını fark etmek hoşuna gitmişti. Ayça Sema'nın önüne geçmeden önce birbirlerine şefkatle baktılar. Ayça'nın gözleri Sema'nın sutyenine takılmış, hevesle Sema'nın sutyenini indirmesini bekliyordu. Sema sutyeni indirdiğinde, Ayça arkadaşının soluk göğüslerinin güzel görüntüsüyle karşılaştı; üst kısımları pembe, çok diri meme uçlarına çok uyumlu çillerle süslenmişti. Ayça isteksizce gözlerini onlardan çekip yalvarırcasına Sema'nın gözlerinin içine baktı. Tek ihtiyacı olan basit bir baş sallamaydı. Nefes nefese ve inleyerek Sema'nın göğsünü öpmeye başladı, dilini dikleşmiş meme uçlarının üzerinde gezdirdi. Sema elleri kalçalarında dimdik durarak keyifle sırıtıyor ve sarışın arkadaşının göğüslerine yapışmasını izliyordu.

Sema'dan çok daha kısa boylu olduğu için Ayça'nın ağzını Sema'nın memeleriyle aynı hizaya getirebilmesi için hafifçe eğilmesi gerekiyordu. Ancak bu pozu abartarak yataktaki Leyla'ya kıçını uzattı, bunun onu memnun edeceğini biliyordu.

Sonunda Ayça, Sema'nın saçlarından tutup kendisini çektiğini hissetti. Daha fazlasına aç olan Ayça, Sema'nın göğüslerine tekrar ulaşmak için dilini uzattı ama kızıl saçlı kadının onun için başka planları vardı ve onu dizlerinin üzerine çöktürdü.

"Eteğimi çıkar," dedi.

Etek elastikti ve Ayça ellerini yanlardaki bel bandından geçirip aşağı doğru çekmeye başladı. Ast rolünü vurgulamak için bunu tüm üst bedenini indirerek yaptı, böylece bir yay gibi oldu. Bu aynı zamanda Leyla'ya açıkta kalan kalçalarının manzarasını da sunuyordu.

Sema'nın etekten çıkmasına yardım ettikten sonra ayaklarını öpmeye başladı. Tapınma kısmını vurgulamak istiyordu ve her dört ayak üzerinde sürünerek Sema'nın ince bacaklarının her yerini öpmeye ve yalamaya devam etti. Daha yükseğe çıktıkça, pürüzsüz tenlerini okşamak için ellerini kullanmaya başlamıştı. Sonunda kendini doğrudan Sema'nın güzel amına bakarken bulmuştu. Ayça'nın saçlarına yapışan Sema, Ayça'nın yüzünü pırıl pırıl amına sokarak ıslaklığını Leyla'nınkine kattı.

Ayça, Leyla'nın ağzından gelen yüksek sesli bir inilti duyduğunda, göz ucuyla esmerin yan yattığını, bacaklarını ayırdığını ve bükülmüş dizlerinden birinin yukarıya doğru baktığını gördü. Klitorisini çılgınca okşuyordu, arkadaşlarının ona yaptığı şovdan zevk aldığı belliydi.

"Yatağa uzan," dedi Sema, Ayça'nın yüzünü amından uzaklaştırırken.

Leyla, yatağın ortasına sırt üstü uzanan Ayça'ya yer açtı. Amını okşamaya devam eden Leyla eğildi ve Ayça'yı tutkuyla dudaklarından öptü. Sema, Ayça'nın vücudunu sararken Leyla da yukarı doğru hareket etti ve Sema'yı öptü. Ayça, üzerinde öpüşen arkadaşlarına bakarken kendini yine çok küçük hissediyordu ama buna bayılıyordu - ve erotik arzularının bu yeni yönünü yaşamasına izin verdikleri için onları seviyordu. Leyla'nın Sema'yı öne doğru yönlendirmesini ve amını Ayça'nın yüzüyle aynı hizaya getirmesini geniş gözlerle ve dilini uzatarak izledi.

" Ah, siktir..." Sema amını Ayça'nın ağzına yerleştirirken bitkin düşmüştü. Hala Leyla ile öpüşürken, amını sarışın kızın yüzüne sürtmeye başlıyordu.

Ayça için yüzüne tekrar binilmesi hissi inanılmazdı, saf şehvetin özü burun deliklerini dolduruyordu. Tadı çok lezzetliydi ve Sema'nın ıslaklığının zaten ıslak olan yüzünü kapladığı hissi ona erotik bir teslimiyet hissi veriyordu. Arkadaşlarının onun yüzünü kendi zevkleri için kullandıkları düşüncesi ona büyük bir şehvet yaşatıyordu. Bilinçsizce, kalçalarını yukarı doğru iterek bükmeye başlamıştı.

"Görünüşe göre biraz ilgiye ihtiyacı var," diye alay etti Leyla ve Sema omzunun üzerinden geriye bakarken kıkırdadı.

Bu doğruydu. Fantezisi arkadaşlarını memnun etmesine izin verilmesiydi ama şu anda o kadar şehvetliydi ki kendini biraz rahatlatmak istiyordu. Arkadaşlarının bunu bir davet olarak göreceğini umarak dizlerini büktü ve bacaklarını açarak kendisine gösterebilecekleri her türlü ilgiye davetkâr bir şekilde açık hale getirdi.

Ve isteği karşılık buldu. Amını Ayça'nın yüzüne sürtmeye devam eden Sema geriye doğru eğildi ve orta parmağını Ayça'nın ıslak amının içine sokarak sarışın kızın yüzündeki amın içine daha da yüksek sesle inlemesini sağladı. Kısa süre sonra Leyla'nın da bir parmağını içine soktuğunu hissetti ve ikisi aynı anda amını parmaklamaya başladığında, parmakların içine girip çıkma hissiyle zevkle çığlık atıyordu. Daha da fazlasını istiyordu ve kendi parmaklarından birini de dahil etmeye karar verdi. İçinde üç tane parmak varken ve Sema onun yüzüne oturmuşken kendini cennette gibi hissediyordu.

Leyla parmağını Ayça'nın ıslak amının derinliklerine doğru kaydırmaya devam ederken, " Oo, doymak bilmiyor," dedi.

"Evet, kesinlikle öyle," diye nefes nefese kaldı Sema. "Belki parmaklardan daha fazlasını istiyordur?"

"Bence çok iyi iş çıkarıyor..."

Ayça'nın hayal kırıklığına uğramasına rağmen Leyla parmağını çekti. Sema da aynısını yapıp yüzünden uzaklaşınca daha da büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. Bunun üzerine Ayça hayal kırıklığına uğradığını belli eden bir ses çıkardı. Kendini durduramayacak kadar heyecanlanan Ayça, arkadaşlarının yerine iki parmağını daha sokarak kendini sikmeye devam etti.

"Hâlâ burada mı?" Sema komodine doğru eğilip çekmeceyi açarken "Hâlâ burada mı?" diye sordu. "Ah, işte burada," diye kendi sorusuna cevap verdi ve parlak kırmızı bir oyuncak çıkardı. "Seni bastığımız gece neden geri dönüp Leyla'nın çantasını almak zorunda kaldığımızı merak ediyorsan diye söylüyorum, çünkü içinde küçük bir bebek vardı."

"Evet, Sema da o gece ona gerçekten ihtiyacımız olacağında ısrar etti," dedi Leyla sırıtarak.

"Çünkü bu konuda çok yeteneklisin," dedi Sema.

Ayça, Sema'nın Leyla'ya uzattığı çift taraflı dildoya gözlerini dikmiş bakıyordu. Daha önce hiç görmemişti ama ne işe yaradığını anlayabiliyordu. Leyla yine de onun için açıkladı.

Oyuncağı Sema'dan alırken "Ah, bir şey yok," dedi. "Bu uç buraya giriyor," diye devam etti ve yatakta dizlerinin üzerinde durarak, ucu tekrar tekrar sokup çıkararak kendini tıkaç şeklindeki tarafla tatmin etmeye başladı. Sonunda gözlerini kapattı ve tamamen içine doğru kaydırırken derinden bir "mmm..." sesi çıkarmıştı.

"Ve onun tarafı..." diye devam etti, yapay penisin şaftını sıkıca kavradı ve Ayça'nın doğrudan gözlerinin içine baktı. "Seni bu tarafla sikeceğim."

Ayça'nın parmakları hâlâ amının içindeydi ve olacakları kavradıkça parmaklarını yavaşça içine sokup çıkarıyordu. Arzusu arkadaşlarını yalamaktı ve bunu mutlu bir şekilde bırakabilirdi. Yine de, bu deneyim onu o kadar tahrik etmişti ki, amcığı daha fazla ilgi için çığlık atıyordu. İçeri girmek için bundan daha iyi bir yol düşünemiyordu.

"Oh....., evet... lütfen beni sik, Leyla," diyebildiği tek şey buydu.

"Arkanı dön," diye emretti Leyla. "Seni bir sürtük gibi sikeceğim."

Ayça kendisine söyleneni yaptı. Dört ayak üzerinde, kıçı yatağın ayak ucundaki Leyla'ya dönük, açık amının içine girilmesini bekledi. Leyla ona yaklaşırken Ayça beklentiyle omzunun üzerinden baktı. Oyuncağı içine itmeden önce ıslak yarığı boyunca kaydırdığını hissetti. Leyla önce Ayça'nın azgın amını yoklamak için sadece başını kullanarak onunla oynadı. Sonra Ayça'nın kalçalarını kavradı ve yavaş ama kararlı bir şekilde her şeyin içeri girmesine izin verdi.

"Oh evet!" Leyla yavaşça içinde ileri geri kaydırmaya başladığında Ayça çığlık attı.

"Bunu seveceğini düşünmüştüm," dedi Sema ve Ayça'nın önüne oturdu. Ayça'nın yüzünü kendi yüzüne doğru iterek, sarışın kızı zorla öptü, dilini tutkuyla Ayça'nın ağzının derinliklerine soktu ve dans etmesine izin verdi. Sema geri çekilirken, tükürük telleri aralarında asılı kalıyordu. Ateş saçan gözlerle Ayça'nın yüzünü kavradı ve iki eliyle ona tutundu.

"Şimdi beni yalayacaksın," dedi ve sonra arkasına yaslandı. Ayça'nın yüzünü uzun bacaklarının arasından ıslak yarığına doğru yönlendirdi.

Yüzü Sema'nın amına dönük olan Ayça'nın kıçı havaya kalkmıştı. Bu savunmasız bir pozdu ve kıçını tokatlamaya başlayan Leyla için çok fazla davetkâr bir görüntü olduğunu tahmin ediyordu. Ayça'nın yüzünü Sema'nın amcığına doğru iterek itişlerinin şiddetini de giderek artırıyordu. Ayça onlara kendini sürtük gibi hissetmek istediğini söylemişti ve onlar da bu noktada geri adım atacak gibi görünmüyorlardı. Şimdi kesinlikle onların küçük fahişesi gibi hissediyordu, diğer arkadaşı onu arkadan sikerken ve ara sıra kıçına şaplak atarken önünde arkadaşının amını yalıyordu. Yanaklarına inen her şaplakta Ayça küçük bir inilti çıkarıyordu. Ayça onların da bundan zevk aldığını ve kendisini bu pozisyonda görmekten özellikle hoşlandıklarını biliyordu.

"Oh Ayça, seni seksi küçük orospu. Burası senin ait olduğun yer" Sema Ayça'nın yüzünü amına bastırırken nefes nefese kaldı, iki arkadaşı da onu cesaretlendirmeye başladı.

"Sen çok aç küçük bir kaşarsın, Ayça."

"Onun amına hizmet ederken çok seksi görünüyorsun."

"Arkadaşlarının seni bu şekilde paylaşmasına izin verdiğin için çok güzel bir fahişesin."

"Seni bu şekilde kullanmamıza izin verdiğine inanamıyorum - seni küçük, zarif fahişemiz gibi kullanmamıza!"

Kız arkadaşlarının ona bu şekilde davranmasına izin vermek, ona aşağılama ve sevginin mükemmel kombinasyonunu yaşatmak inanılmaz bir deneyimdi. Sözlerinden ne kadar tahrik olduğunu açıkça biliyorlardı, ama cümleleri şehvetli çığlıklara dönüşürken, onların da kendilerini heyecanlandırdıklarını söyleyebilirdi.

Hepsi şehvetten sarhoş olmuş, birbirlerinin cinsel arzularını besliyorlardı. Cinsel zevk ve cinsel isteklerini açıkça keşfetme duygusunun birleşimi, onları daha yüksek ve daha yüksek erotik ekstazi seviyelerine sarmal hale getiriyordu.

"Oooooo, Siktir! Geliyorum!" Sema çığlık attı ve çığ gibi büyüdü. Arkadaşının yüzüne doğru boşalmak üzere olduğunu bilen Ayça da uçurumun kenarına savruldu ve her iki arkadaşının da önünde orgazm olduğunu gören Leyla da kısa süre sonra onu takip etti. Hepsi zevkle çığlık atarak kulakları yırtan bir dişil haz çığlığına katıldılar. Bu deneyimi paylaşmanın verdiği şehvetli his onları dalga dalga orgazmik yükselişlere sürüklüyordu.

Dalgalar yatıştığında, Ayça Sema'nın damlayan ıslak amcığı ile Leyla'nın onun içindeki hissi arasına yerleştirilmiş olarak pozisyonlarında kaldılar. Hâlâ ağır ağır sevişiyorlardı ve artık akılları başlarına geldiğine göre kimse nasıl tepki vereceğini bilemiyor gibiydi. Sonunda hepsi birden kahkahayı patlattı.

"Allah kahretsin!" Sema Ayça'nın yanına uzanırken "Allah kahretsin!" dedi. Leyla yavaşça Ayça'dan ayrılıp Ayça'nın diğer yanına uzandı ve üçü birbirlerini okşamaya başladı. Şimdi bir kez daha en iyi arkadaşlarının arasına sıkışmış olan Ayça, onların yumuşak bedenlerini kendi bedeninde hissetmeyi seviyordu. Uzun süre konuşmadılar ama Ayça, Leyla'nın oyuncağı hâlâ içinde tuttuğunu fark edince ona tutundu.

"Gerçekten de çok yetenekli," dedi ve Leyla oyuncağı çıkarıp komodinin üzerine koyarken hepsi kıkırdamaya başladı.

"Peki, şimdi ne olacak?" Leyla dedi ki.

"Evet, bu grup seks seanslarında tecrübeli olan sensin," diye ekledi Sema. "Şimdi ne yapacağız?"

"Şimdi..." "Şimdi..." dedi Ayça. "Şimdi bir süre burada uzanacağız. Ben kendi adıma en sevdiğim iki arkadaşım tarafından suratıma bir şeylerin kaplandığını hissetmenin tadını çıkarmak istiyorum."

Sözleri artık arkadaşları için şok edici değildi ve onun yerine Sema eğilip onu yanağından öptü.

"Sürtük," dedi ve Ayça'ya sevgiyle gülümsedi. Leyla da diğer yanından eğilip onu diğer yanağından öptü. Bu çok samimi bir andı - üçü de muazzam bir yakınlık anını paylaşıyordu.

"Ama uzun vadede..." "Ama uzun vadede..." dedi Ayça. "Bunun beni başka durumlarda nasıl gördüğüne engel olmayacağına söz vermeni umuyordum."

"Elbette," dedi Leyla ve Sema da onayladı.

"Güzel, çünkü senden söz vermeni istediğim başka bir şey daha var," diye devam etti Ayça.

"Ne?" "Ne?" dedi Sema.

"Lütfen bunun beni küçük fahişen gibi yapacağın son sefer olmayacağına söz verir misin?"

"Anlaştık!" diye bağırdı ikisi de.