Kocamı Aldatmak Aklımın Ucundan Geçmezdi! (Bölüm 10)

(Bu bölüm daha önce yayımlanan bölümlerin devamıdır. Tüm bölümlere aşağıdaki linklere tıklayarak ulaşabilirsiniz)

Bölüm 1, Bölüm 2, Bölüm 3, Bölüm 4, Bölüm 5, Bölüm 6, Bölüm 7, Bölüm 8, Bölüm 9

 
 
Günlerden Cumartesiydi. O gün öğleden sonra Nazmi'yle telefonla görüştüm. Telefonda bana,

"Nasılsın canım, napıyorsun? Seni çok özledim kız!" dedi.
Ben de kendisini çok özlediğimi söyleyerek teşekkür ettim. Son buluşmamızın arasından 15 gün geçmişti. Onunla konuşmak bana büyük heyecan veriyordu. Hal hatır sorduktan sonra Nazmi asıl konuya geldi,


"Aşkım, bu Salı Bahar'la seni bekliyoruz!" dedi. Olacaklar aklıma geldikçe beni heyecanlı bir titreme aldı.
"Gelmez olurmuyuz aşkım, elbette geleceğiz!" dedim. Kesin konuşmuştum, aslında net birşey yoktu, ama yine de Bahar'ın geleceğinden ümitliydim. Bir aksilik olurda Bahar gelmezse, yalnız gitmeyi aklımdan geçirmiştim. Böyle bir günü Bahar yüzünden kaybetmek istemiyordum.


Konuşmaya devam ettik. Nazmi'nin konuyu devamlı Bahar'a getirmesi canımı sıkmıştı, ama belli etmemeye çalışıyordum. Bahar'dan bahsederken aldığı zevki ballandıra ballandıra anlatıyordu, "Aşkım, Bahar'ın küçücük götü vardı, onu sikmek gerçekten harikaydı! Umarım bana kızmamıştır?" dedi. Bozulmuştum,
"Ne yani, beni sikerken zevk almıyormusun?" dedim. Nazmi'nin,
"Aaa! Aşkıma bak ya! Zevk almasam seninle olurmuydum Nesrin! Şunu bil ki canım, senin yerini hiç kimse dolduramaz. Bunu sakın unutma! Sen benim için tüm kadınlardan daha değerlisin!" diyerek iltifat etmeye başlaması benim de çok hoşuma gitmişti. Ama yinede,
"Hımm, demek öyle?" dedim. Nazmi,
"Yemin ederim ki doğru söylüyorum!" dedi.


Doğrusunu ben onunla var olmuştum. Kendimi onunla tanıdım. Zevkin ne olduğunu onunla tattım. Üstelik o benim ayda bir de olsa gizli sikicimdi. Onu asla kaybetmek istemiyordum. Onun o kocaman ve güçlü yarrağını içimde hissetmek istiyordum. Nazmi'yi başkalarıyla paylaşsam da bu bana yeterdi. Daha sonra Nazmi,
"Aşkım, Salı günü ikinizi de bekliyoruz, ona göre haa!" dediğinde,
"Başkaları da mı olacak?" diye sordum. Nazmi,
"Sürpriz! Söylemem!" deyip gülmeye başladı. Belli ki söylemek istemiyordu. Önce,
"Öyle olsun!" dedim, sonra da,
"Tamam aşkım, Salıya görüşürüz!" dedim. Nazmi,
"Öptüm canım, Salıya görüşmek üzere!" dedikten sonra telefonu kapadı.


Ben de telefonu kapadığımda, bir elimin bacaklarımın arasında olduğunu farkettim. Nazmi'yle buluşmamıza 3 gün vardı, ama amım öyle sulanmıştı ki, külotum sırılsıklamdı. Elimi külotumun içine soktum. Kendimi rahatlatmak istiyordum. Rahatlamam için de boşalmam lazımdı. Sonra koltuğa uzandım, amımın hassas bölgelerini parmaklamaya başladım. Diğer elimle de göğüslerimi okşuyordum. Hassas bölgelerimi parmaklarken küçük küçük dairecikler çiziyordum. O sırada şişmiş olan klitorisimi ve amımın küçük dudaklarını okşayıp sıkıştırıyordum. Uzun süre derin hayaller içinde tatmin olmaya çalışırken bedenimi ısısı artmaya başlamıştı...


Birkaç dakika içinde boşalmak üzere olduğumu hissettim. Bunu üzerine parmak hareketlerimi dahada hızlandırdım. Birkaç saniye içinde beynim uyuşmaya, bedenim kasılmaya başladı. Memelerimi okşayan elimi arka deliğime yönlendirdim. Arka deliğimle oynamaya başladım. Hoşuma gidiyordu. Böyle devam etmek bana zevk veriyordu ve boşalmamı hızlandıracaktı. Bir müddet devam ettim.
Ohhhh, Tanrım! Sonuna gelmiştim, aniden boşalmaya başladım. Tüm bedenim kasılıyordu. Arka deliğim açılıp kapanırken, parmaklarımla git gel yapıyordum. Am suyumun verdiği kayganlık harikaydı. Parmaklarımı rahat bir şekilde sokuyordum. Uzun bir müddet devam eden bu boşalma anı inanılmaz zevkliydi. Dakikalar sonra kasılmalarımın yavaşlamasıyla kendime geldim...


O gün kocamla güzel bir gece geçirdik. Bunda, Salı günü olacakların etkisi büyüktü. Kocamla olan ilişkimiz artık düzene girmişti. Benimle daha fazla ilgileniyor, ben de onun bir dediğini iki etmiyordum. Kocamdaki değişiklik bana da rihayet ediyordu. Muhafazakar kocam fantaziyi ön plana çıkarmaya başlamıştı. Ağzımı arar gibi değişik konulara giriyordu. O gece ilk kez değişik bir soru sordu bana. Bunu daha önce hiç yapmamıştı.
"Karıcığım sana bir şey sormak istiyorum, ama lütfen bana doğru söyle!" dedi. Ben de,
"Sor?" dedim.
"Hiç benden başka biriyle birlikte oldun mu?" diye sorunca, bir an tedirgin oldum. Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Bu konuda bir şey söylesem vereceği tepkiyi kestirmek zordu. Kendimi riske atamazdım.


"Bu nasıl soru kocacığım! Ben seni çok seviyorum!" dedim. Kocam ise,
"Ya yanlış anlama karıcığım, sadece merak ediyorum. Sen güzel bir kadınsın, mahallede seni arzulayan kimbilir kaç erkek vardır!" dediğinde,
"Töbe, töbee!" diyerek saf ayaklarına yattım. Daha sonra kocam, kendi yarrağından başka yarrak görüp görmediğimi sordu. Buna verdiğim cevap yine,
"Töbe, töbee!" olmuştu. Ama kocam konuyu bitirmek istemiyor gibiydi,
"Biliyormusun karıcığım, öyle yarraklar var ki, benimkinin iki misli uzun! Üstelik kolum kadar kalın olanları bile var!" dedi. Ben yine saf ayaklarına yatıp,
"Ciddimisin? Gerçekten o kadar büyükleri var mı?" dedim.


Ben merak eder gibi karşılık verince, kocam dahada heyecanlanmıştı. Bana,
"Biz evlenmeden önce başından geçen her hangi bir şey de mi olmadı yani? Hadi karıcığım, lütfen anlat!" diyerek, ısrarla anlatmamı istiyordu. Ben de,
"Ne anlatmamı istiyorsun kocacığım? Hem olsa bile, sana anlatıp başıma iş mi alacağım?" dedim. Kocam ısrarla,
"Hadi amaaa, anlat bir şeyler, yemin ederim hiç bir şekilde sana kızmayacağım. Bir şeyler illa ki olmuştur!" deyip, anlatmamı istiyordu. Ben de,
"Küçükken olmuştu, ama bunu anlatamam ki!" dedim. Kocam heyecanlanmıştı, büyük bir istekle anlatmamı istiyordu. Ben de küçükken başımdan geçen bir olayı anlatmaya başladım...


"Köyde olduğumuz yıllarda, kışlar çok soğuk olduğundan, geceleri sıcak sobanın yanında yatardık. Annemle babam bizle aynı odada yatardı. Biz yerdeki yatakta, annemle babam ise divanda. Bazı geceler divanın gıcırdamasından uyanırdım. Annem,
(Yavaş ol herif, çocuklar uyanacak!) diye ikaz etmesine rağmen, babam bizleri umursamazdı bile. Daha sonraki geceler bütün bu olanlar bende merak uyandırmaya başlamıştı. Uyur numarası yapar, neler olduğunu anlamaya çalışırdım. Babam annemi sikerken, annemin inlemeleri ve (Ohhh, çok güzel! Çok güzel! Devam et, devam et aşkım! Sok! Sok! Dibine kadar sok!) gibi sözleri duyulmayacak gibi değildi...
Yine böyle bir gecede Nuray ablamın da onları izlediğini farkettim. Ablam benden yaşça büyük olduğu için, annemle babamın ne yaptıklarını benden çok daha iyi biliyordu. O da benim gibi çaktırmadan izliyor, kendi kendini tatmin ediyordu..." dediğimde, kocam lafımı kesti...


"Ablanın kendini tatmin ettiğini de nerden çıkardın?" dedi. Ben de,
"O an için ne yaptığını bilmiyordum, ama birkaç yıl sonra ozgazmın ne olduğunu öğrendiğimde, ablamın ne yaptığını tahmin etmek hiçte zor değildi. Odada yalnız olduğumuz bazı günler ablam beni kaale bile almazdı. Benim yanımda, elini eteğin altına sokar, amını okşamaya çalışır, sonrada inleyerek boşalırdı..." diye ben bunları anlatırken, kocam sikini okşayarak,
"Bütün bunları Nuray mı yapardı?" dedi. Ben de,
"Evet!" dedim ve tekrar konumuza dönmek için,
"Bir dur da anlatayım!" dedim. Kocam,
"Tamam tamam!" dedi, ben de anlatmaya devam ettim...


"Komşumuzun Nuri adında bir oğlu vardı. Benden büyüktü, ama onunla oyun oynamak hoşuma giderdi. Oynadığımız oyunlar, ya 5 taş olurdu, yada 6 taş. O daha iyi oynardı, ama yinede onu yeniyordum. Ya bilerek yeniliyordu, yada yenmek istemiyordu. Birgün Nuri ile evin arkasında 6 taş oynarken, kardeşlerim de etraftaydı. Hava sıcak olduğu için etek giymiştim. Bacak aramın açıldığından habersiz tüm dikkatimi oyuna vermiştim. Ben kazanmak için hırs yaparken, o ise bacaklarımın arasını inceliyormuş. Bir ara yüzüne baktım, yüzündeki ifade bir şey ister gibiydi. Yüzü pembeleşmiş, aval aval bana bakıyordu.
(Ne oldu Nuri? Neden oynamıyorsun?) diye sordum. Ama Nuri hiç konuşmuyordu, gözleri bacaklarımın arasındaydı...


Ne olduğunu anladım ve hemen toparlandım. Uzun süre konuşmadan kaçamak bakışlarla birbirimizi izledik. İçimdeki bir his olayın komikliğini ön plana çıkarır gibiydi. Daha fazla dayanamadım ve elimde olmadan gülmeye başladım. Nuri de biraz şaşkınlık yaşadıktan sonra bana katılmıştı. Sürekli gülüyorduk, ama ne için güldüğümüzü biz de bilmiyorduk. Aradan bir müddet geçtikten sonra ilk konuşan Nuri olmuştu. (Bacakların çok güzel!) dedi. Ne demek istediğini anlamasam da, gülümseyerek ona bakıyordum. Böyle bir laf hoşuma gitmişti. Utanıyordum, ama yine de, (Gerçekten mi?) diye sordum. Nuri, (Gördüğüm en güzel bacaklar senin bacakların. Hem güzel, hemde çok beyazlar!) dedi. İçim kıpır kıpır olmuştu. Devam etmesi için gözlerinin içine bakıyordum. O sırada bacaklarımı toplamış iki büklüm olmuştum...


Nuri, (Senden bir şey istesem yaparmısın? Yalnız kızmak yok!) dedi. Ne isteyecekti bilmediğim halde, (Ne istiyorsun?) dedim. Nuri ısrarla, (Kızmak yok! Tamam mı?) dedi. (Tamam, kızmayacağım!) dedim. Biraz sustuktan sonra bana, (Bacaklarını görebilirmiyim?) dedi. O an ne diyeceğimi bilemedim. Ne istediğinin farkında bile değildim. Az önce bacaklarımın arasını görmüştü, ama o istedi diye göstermekten utanıyordum. O kadar utanıyordum ki, dilim tutulmuştu...


Nuri elini bacaklarıma attı, açmam için. (Hadi Nesrin! Görmek istiyorum!) dedi. O an kaçmak istedim, ama bir şey beni engelliyordu. (Tamam!) diye mırıldandım. Bacaklarımı iki yana açtığımda, eteğim geriye doğru sıyrılmıştı. Nuri fısıldayarak, (Ohh, çok güzel!) dedi. Bacaklarımın arasına bakarken onu izliyordum. O zamanlar şimdiki gibi külotlar yoktu. Altımda annemin diktiği çiçekli külotlardan vardı. Lastiği öyle sıkıydı ki, külodu çıkarmak bile zordu. Giydiğim külot en az bir yıllık vardı. İyice aşınmış, ağ kısmıda azda olsa sökülmüştü. Eski olduğu için de utanıyordum. Bacaklarımı tekrar kapadım...


Nuri yalvarır gibi, (Lütfen, bakmak istiyorum!) dedi. Etrafa bakındım, kimsecikler yoktu. Yinede, (Ya bir gören olursa?) dedim. Nuri de, (Gel! Kimsenin görmeyeceği bir yere gidelim!) dedi. Nuri önde ben arkada mısır tarlasına girdik. İtiraz etmeden peşinden gittim. Kendimize uygun bir yer bulduktan sonra, etraftaki otları düzelttik ve oturduk. Nuri gözlerimin içine bakıp, (Eteğini çıkarırmısın?) dedi. Ayağa kalktım. Çiçekli eteğimi lastiklerinden tutup, ayaklarımın dibine indirdim. Altımda sadece donum kalmıştı. Eskiydi, ama temizdi. Donumu da çıkartmamı isteyince, çekindim. Korktuğumu görünce, (Korkma kız, sadece bakacağım!) dedi. Yine de çekiniyordum, (Hayır, çıkarmam!) dedim. Nuri de, (Böyle yaparsan seninle bir daha konuşmam!) dedi...


Sanki damarıma basmıştı. Böyle bir şeyin olmasını asla istemiyordum. Bu beni çok üzerdi. Onu çok seviyordum. Ama yine de utanıyordum. (Ama çok utanıyorum!) dedim. Nuri gülümseyerek, (Sana inanmıyorum Nesrin! Benden mi utanıyorsun?) deyip elini donuma attı. Aslında ben de çıkarmak istiyordum. Ama ona karşı naz yapmak hoşuma gidiyordu. Onun o hali karşısında gülmeye başladım. Çıkarması için izin vermiştim. Lastiklerin çok sıkı olduğunu görünce, (Kız bunu nasıl çıkartıyorsun? ) dedi. Bu banada çok komik gelmişti, bunun üzerine ikimiz de gülmeye başladık...


Zorda olsa, donumu lastiklerden tutup indirdi ve topuklarımdan çıkardı. Belimdeki izler lastiğin sıkılığını anlatıyordu. Şimdi üzerimde sadece kazak kalmıştı, alttan çırılçıplaktım. İçgüdüsel olarak ellerimle amımı örtmüştüm. Nuri kızarcasına, (Hadi amaaa, böyle yapma!) diyerek ellerimi kenara çekti. Sonra, (Ohh! Çok tatlı, çok güzel!) dedi. Nuri Benden 3-4 yaş büyüktü. Bazi şeyleri benden daha iyi bildiğinden emindim. Büyük bir arzu ve istekle bakmaya devam ediyordu...


Daha önce aynanın karşısında amımı incelemiştim, nasıl olduğunu çok iyi biliyordum. Amım yeni yeni kıllanmaya başlamıştı ozamanlar ve bu kıllar amımı süslüyordu. Amım patates gibi tombuldu. Ortadan ikiye bölen bir çukur vardı. Bu çukur, bir çizgi gibi kıçıma doğru gidiyordu...


Nuri eteğimi silkeledikten sonra yere serdi. Ardından oturmamı söyledi. Bacaklarımı büzerek oturdum. İki eliyle dizlerimden tutup bacaklarımı ayırdı. Amım tamamen gözlerinin önündeydi. Artık gizli saklı hiç bir şeyim kalmamıştı. Beyaz düzgün bacaklarım yanlara doğru yatmıştı. Nurinin ise heyecanlandığı her halinden anlaşılıyordu. Ben de heyecanlıydım, amımı ilkkez birine gösteriyordum. Sanki ben de bu durumu istemiştim. Aklıma annemle babam gelmişti, annemin zevkten inleyişleri kulaklarımda çınlıyordu. Sikişmenin zevkli bir şey olduğunu tahmin edebiliyordum. Bu beni dahada cesaretlendirmişti...


Kendimi bırakıp sırtüstü uzandım. Bacaklarımın arası iyice açılmıştı. Kafamı kaldırıp Nuri'yi izliyordum. Heyecanlanmış titriyordu, (Biliyormusun, ilk kez am görüyorum... Ben amları daha farklı sanırdım. Anlatılanlara hiç benzemiyor...) dedi. Amıma dokunurken diğer taraftan da sikini okşuyordu..." diye, o günleri hatırlamanın heyecanıyla anlatmaya devam ederken, kocam yine lafımı bölüp,
"Sen neymişsin be karıcığım. Başından neler geçmiş te haberimiz yok. Zevk alıyormuydun?" diye sorunca sinirlenmiştim.
"Öyle zırt pırt araya gireceksen anlatmıyorum!" dedim.


Kocam, "Tamam, tamam! Özür dilerim. Lütfen anlatmaya devam et hadi!" dedi.
Duyduğu şeyler kocamı heyecanlandırmıştı ve devamını merak ettiği her halinden belliydi. Beni saf köylü sanıyordu. Nazmi'yle Kemal'ın beni tost yapmalarını anlatacak olsam, küçük dilini yutardı. Ama bunu anlatmam için kocamın daha çok yol alması lazımdı.


Ben yarım kalan yerden anlatmaya devam ettim,
"Nuri amıma dokunmaya başlayınca, içimi harika bir sıcaklık kapladı. Amımı incelemekten başka bir şey yapmıyordu. Aklıma annemin amını yalatışı geldi, amını yalaması için babama yalvarırdı. Ben de Nuri'ye, (Amımı yalasana!) dedim. Nuri şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Tekrar söyleyince, dilini dokundurmaya başladı. Dilinin sıcaklığı hoşuma gitmişti. Başını, saçlarından tutup amıma bastırıyordum. Sanki o da böyle birşey istiyordu. İyice kayganlaşan amım dilinin sürtmesiyle sabun gibi olmuştu. İnanılmaz zevk alıyordum. İçimden bir şeyler kasıklarıma doğru akıyordu. Ne olduğunu bilmiyordum ama çok zevkliydi. Nuri yalamaya uzun süre devam etti. Sonra, (Yoruldum kız!) diyerek doğruldu. Ağzı burnu ıpıslak olmuştu. Aslında yalamaya devam etmesini istiyordum, ama yorulduğunu söyleyince bir şey diyemedim. Her şeye rağmen hoşuma gitmişti...


Nuri ayağa kalkıp kemerini çözdü ve pantolonunu indirdi. Külotun içindeki şişlik dikkatimi çekmişti ki, külotunu da indiri verdi. Heyecandan dilim tutulmuştu. Daha önce hiç görmediğim şey bana bakıyordu. Kocaman başı olan, uzunca bir şeydi. O an siki bana çok büyük gelmişti. Nuri dizlerinin üzerine çömeldi. Ne yapmak istediğini anlamıyordum. (Ne yapıyorsun?) diye sordum. O da, (Korkma! Sadece sürteceğim!) dedi. Ama ben yinede tedirgindim. (Yalvarırım sikme beni!) dedim. Nuri, (Sikmeyecem kız, sadece sürteceğim!) diye tekrar etti. Sikini tükürükleyip, amımın yarığına boylu boyunca uzattı. Üzerime uzandı ve ileri geri hareket edip, sürtünmeye başladı. Amımın üzeri sabun gibi kayıyordu. O kadar sıcaktı ki, sanki amım yanıyordu...


Tüm ağırlığı bacaklarımın arasındaydı. Hareketleri hızlandıkça hızlandı. İçimden bir şeylerin aktığını hissediyordum. Öyle hoşuma gidiyordu ki, zevkten inliyordum. Nuri de acaip sesler çıkarmaya başlamıştı. Gövdesinin baskısı amımı yakıyordu. Sonra birden bağırarak doğruldu. Sikini eline almasıyla bir şeylerin fışkırdığını gördüm. O an çok korktum. Ne olduğunu bilmediğim için endişeyle Nuri'ye bakıyordum. Öyle şiddetli fışkırmıştı ki, ağzım burnum berbat olmuştu...


Birkaç saniye sonra, ne olduğunu sordum. Nuri gayet mutlu bir şekilde, (Boşaldım!) dedi. Ben boşalamamıştım, ama en azından boşalan birini görmüştüm. Hemen toparlanmaya başladık. Üzerime fışkıran dölleri silip, önce külotumu giydim, ardından da eteğimi. Nuri de donunu ve pantolonunu giydi. Hiç bir şey konuşmadan, önce Nuri çıktı mısır tarlasından, ardından da ben çıkıp, eve gittim. Ablam kapıdaydı, (Nerdesin kız?) dedi. Ben de, (Zeliha'ların ordaydım...) dedim. (Üstünü başını berbat etmişsin, çabuk çıkar şunları!) dedi. Ben de, (Tamam abla.) dedim. O günü kazasız belasız atlatmıştım!" deyip anlatmayı bitirdim.


Anlattığım şeyler kocamı müthiş azdırmıştı. Yarrağı öyle bir sertleşmişti ki, daha önce hiç böyle görmemiştim. Yarağını gövdesinden tutup,sonra da,
"Hadi kocacığım, çok istediğin götümü sik bakalım!" dedim ve domaldım. Birkaç dakika da olsa harika bir sikiş yaşamıştım. Aynı zevki kocam da almıştı. Aslında Nazmi'deki yarrağın büyüklüğü karşısında kocamın yarrağı fena değildi. Kocamınki acıtmıyordu, ama zevk almam konusunda yeterliydi. Sadece kocamın erken boşalması canımı sıkıyordu. Fakat o gece kocam beni şaşırtmış ve 20 dakika dinlendikten sonra, götümü ikinci kez sikmişti. Kocamdaki bu pozitif değişiklik beni de rahatlatıyordu.


Kocam yorulmuş hemen uykuya dalmıştı. Ben kalkıp güzel bir duş aldım. Kurulandıktan sonra, mutlu bir şekilde kocamın yanına uzandım ve uykuya daldım...


Sonraki Bölüm...

Kocamı Aldatmak Aklımın Ucundan Geçmezdi! (Bölüm 9)


(Bu bölüm daha önce yayımlanan bölümlerin devamıdır. Tüm bölümlere aşağıdaki linklere tıklayarak ulaşabilirsiniz)

Bölüm 1, Bölüm 2, Bölüm 3, Bölüm 4, Bölüm 5, Bölüm 6, Bölüm 7, Bölüm 8


O günden sonra Bahar'la birkaç gün görüşmemiştik. Yaşadıkları nedeniyle ne tepki vereceğini çok merak ediyordum. Bir gün kapı zili çaldığında, gelenin Bahar olmasını arzu ediyordum. Nitekim tam da düşündüğüm kişi zile basmıştı. Evet evet, bu Bahar'dı. Tebessüm ediyordu. Onun o hali beni rahatlatmıştı. Kucaklaşıp sıkı sıkı sarıldıktan sonra,
"Hoş geldin Bahar!" dedim.
"Hoş bulduk abla!" dedi.
"Gel gel, içeri gel!" dedim. İçeri buyur ettikten sonra,
"Nasılsın? Durumun nasıl?" diye sorduğumda, Bahar sırıtarak,
"Abla yaa, olanlara inanamıyorum, halen aklımdan çıkmıyor, adamlarda sanki eşek yarağı vardı!" dedi. Bu sözle, ikimiz de kahkahayı bastık.
Bir süre birbirimizin gözlerine baktık. Bahar'a,
"Bu arada kocanla aran nasıl kız? Aranızda her hangi bir şey oldu mu? Yani işler yolunda mı?" diye sordum. Bahar,
"Yolunda yolunda abla! Sen merak etme, farketmedi bile!" dedi. Bu gerçekten iyi bir haberdi,
"Çok iyi, bunu duyduğuma gerçekten çok sevindim!" dedim. Daha sonra kendisine arka deliğinin durumunu sordum. Bahar, ilk bir iki gün boyunca kıçının üzerine oturamadığından falan bahsetti.
"Ya şimdi?" diye sorduğumda, sürekli kaşındığını, kocasıyla halen yatmadığını söyledi. Ben de,
"İlk kez götten yaptığın için yırtılmış olabilir. Kaşınması ise iyileşmekte olduğunu gösteriyor. Ama birkaç kez daha siksinler, sen de alışırsın!" dedim. Bu laf üzerine Bahar yüzünü buruşturup,
"İstemem kalsın, çok acı veriyor, arkadan bir daha asla yapmam!" dedi. Bunu söylerken oldukça kararlı görünüyordu. Ben de üzerine gitmedim. Ama içimden (Sen öyle zannet kızım, o küçük götün daha ne sikler yiyecek haberin bile yok!) diye geçirirken gülmek istiyordum.


Bu buluşma ikimize de iyi gelmişti. Daha sonra çay demlemek için ocağın üzerine su koydum. Saat öğlen iki cıvarlarıydı. Sohbete devam etmek istiyorduk, ikimizin de işi yoktu. Çay demlenirken, Bahar'a,
"Kız arka deliğini merak ediyorum, kimbilir ne durumda, yine öyle küçücük mü?" diye sordum. Bahar,
"Abla yaa, senin de merak ettiğin şeye bak!" dedi. Bunun üzerine ben,
"Göstersene" dedim. Bahar,
"Şimdi mi?" dedi.
"Evet ! Göstersene!" dedim. Bahar,
"Boş ver abla, temiz olmayabilir..." dedi. Ben de,
"Olsun olsun, önemli değil. Görmek istiyorum!" dedim.


Bahar'ın üzerinde gri bir eşofman vardı. Ayağa kalkıp yanıma geldi. Arkasını dönüp öne doğru eğildi. Eşofmanı lastiklerinden tutup dizlerine kadar sıyırım. Altında siyah bir külot vardı. Onu da indirdiğimde küçük kalçaları tüm güzelliğiyle karşımdaydı. Küçük, ama gerçekten biçimliydiler. İnce beli, kalçalarını çok güzel gösteriyordu. Bacaklarını biraz daha aralayınca, kılsız amı kabak gibi ortaya çıkmıştı.
"Kız bu nee? Sen sulanmışsın!" dedim. Gerçekten de küçük am dudakların arası ısırılsıklamdı. Bahar,
"O günden beri bakireyim abla, istediğim halde kocamla ilişkiye giremedim!" dedi.
"İyi ama neden?" dedim.
"Abla, yarrakları çok büyüktü, amımın deliği iyice gevşemişti!" dedi.


Belli ki kocasından çekiniyordu. Gerçekten de ona hak vermemek elde değildi. Nazmi ile arkadaşının, o kocaman yarraklarını yemek her kadını etkilerdi. Amının genişlediğini düşünerek kocasının anlayacağında çekinmişti Bahar. Doğrusu aptal bir düşünceydi bu. Kendisine böyle bir düşüncenin yanlış olduğunu detaylı olarak anlattım. Küçük kalçalarını iki elimle gererek araladığımda, farklı bir manzara görmemiştim. Göt deliğinin ağız kısmı belirginleşmiş, etrafındaki morlukta biraz daha büyümüştü, hepsi o kadar. Büzüğü halen sıkı ve küçücüktü.


"Kız, gerçekten iyi durumdasın, korkmanı gerektirecek her hangi bir durum yok!" dedim.
"Gerçekten mi abla?" dedi.
"Evet Bahar, yemin ederim kız gibisin!" dedim. Bu sözlerim hoşuna gitmiş olacak ki, rahatladığını hissettim. Erkek olsam onu heme oracıkta domaltıp bir güzel sikerdim. Ama ben bir kadındım ve bu mümkün değildi. Bir müddet daha göt deliğini incelerken kalçalarını okşamayı da ihmal etmedim. Bahar tekrar toparlanıp eşofmanını yukarı çekti. Sonra da karşıma geçip oturdu ve aklımdan geçenleri okumuş gibi,
"Abla, sen erkek olsan butün kadınları sikerdin öyle değil mi?" dedi. Ben de,
"Hemde nasıl sikerdim!" dedim. Bahar,
"Abla yaa, sen içine kapanık biriydin, sokakta yürürken başını yerden kaldırmazdın, cinsel konulara girdiğimiz zaman yüzün kıpkırmızı olurdu, nasıl oldu da bu kadar azgınlaştın?" dedi.


"Kızım, biz erkek mi gördük, varsa yoksa kocamız. Her şeyi biz onlardan gördük ve öğrendik. İşlerini bitirdiler mi arkalarını dönüp yatarlar. Bizi boşaltıp rahatlatmak akıllarına bile gelmez ki, hani sik'te sik olsa, küçük bir şey. Üstelik 3-5 dakika bile dayanamayıp boşalıyorlar. Nazmi'yle tanıştıktan sonra sikilmenin zevkine vardım. Hele o kocaman yarrağı varya! İşte o kocaman yarrağı içimi doldurduğunda amımın içi bayram ediyor. Zaman zaman canımı yakmadı değil, ama gülü seven dikenine katlanır diye bir söz vardır. Ben o gülü seviyorum. Ya sen Bahar, memnun kalmadın mı?" diye sordum.


Bahar, "Doğrusu abla, bir erkeğin boşalmadan yarım saat sikişebileceği aklımdan bile geçmezdi. Kocamla yaptığımızda genellikle sevişmeyi uzatırız. İçime girdiğinde birkaç dakika kendini tutabiliyor. Kocamın sikinin uzunluğu var, ama Kemal ve Nazmi'ninkine göre oldukça ince sayılır. Çocuk olduktan sonra girip çıkmasını bile daha az hisseder olmuştum. Nazmi yarrağını amıma soktuğunda, kocaman bir ateşin içime girdiğini hissettim. Üstelik bu ateş okadar yakıcıydı ki, amımın dudakları tamamen geriliyordu. Hele alışınca, inanılmaz bir zevk deryasına girmiştim. Biliyormusun abla, daha önce ancak bir kez boşalırken, o gün kaç kez boşaldığımı bile hatırlamıyorum. Bu senin sayende oldu!" dedi.


Bu teşekkür kokan sözlerinden sonra kendisine,
"Tekrar denemek istermisin?" dedim. Gözlerindeki ışıltı ister gibiydi, ama yine de temkinli olarak,
"Şeeyy, bilmem ki, ne desem abla, yakalanmaktan çok korkuyorum!" derken endişesini dile getiriyordu. Ama bir gerçek vardı, bir kez yapmıştı ve tadını da almıştı, bundan da vaz geçeceğini düşünmüyordum.
"Korkmana gerek olmadığını sen de biliyorsun Bahar. İkimizin arasında kaldıkça, dikkat ettikçe kimsenin ruhu bile duymaz. Seni bilmem, ama ben devam edeceğim!" dedim. Bahar,
"O günden sonra Nazmi ile hiç konuştun mu abla?" diye sordu.
"Konuştum!" dedim. Birkaç kez o beni aramıştı, ben de onu aramıştım. Konuşmalarımız Bahar üzerineydi.


Bahar, "Ne konuştunuz? Söylesene abla!" dedi. Konuşmalarımızın özetini kısaca anlattığımda, Bahar,
"Ciddi misin abla?" derken, hayretini dile getiriyordu.
"Evet Bahar, seni çok beğenmişler, birçok kadında olmayan küçük bir amın varmış, çok zevk almışlar!" dediğimde, Bahar'ın yüzündeki gurur ve mutluluk gözlerinden okunuyordu. Bahar parmaklarını çıtlatıp, ellerini ovuştururken, başka şeyler duymak ister gibi aval aval bakıyordu. Belli ki bu ilişkilerin devamını da yaşayacaktık. O an (Bu iş tamam! Endişe duymama gerek yok!) diye düşünüyordum.


Daha sonra su kaynayınca çayı demlemeye bıraktık. Çay demlenince, yanında biraz da kuruyemiş ve pasta koydum. Konuşmadan birbirimize bakarken gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk. Bu sessizliği ilk bozan Bahar oldu, daha fazla dayanamadı ve kahkaha atmaya başladı. Ben de kendimi tutamayıp onunla birlikte kahkaha tufanına katılmıştım. Mutfaktaki bu neşe uzun süre devam edince, gözlerimizden yaşlar gelmişti. Neşemize diyecek yoktu, ikimiz de çok mutluyduk, umarım bu böyle uzun süre devam ederdi. Artık hiç konuşmuyorduk ama devamlı birbirimizi süzüyorduk.


Bahar bir şeyler sormak ister gibiydi sanki, cesaret edip te soramıyordu. Kelimeler boğazında düğümlenir gibiydi. Bahar'a,
"Bir şey mi söylemek istiyorsun Bahar?" diye sordum.
"Yooo!" dedi. "Hadi, hadiii, utanma !" dedim. Bahar,
"Abla amım öyle sulandı ki, külotumun ağı sırılsıklam oldu!" dedi. Ben kahkaha atarak,
"Ne tesadüf kız, benimki de!" dedim, sonra da,
"Şimdi Nazmi burda olsa... Offf! Ne sikerdi bizi! Öyle değil mi?" dedim. Bahar,
"Yapma abla yaa, aklıma getirme lütfen! Şimdi şuracıkta boşalacağım!" dedi.
"Madem ki boşalmak istiyorsun, ben yardımcı olayım kız!" dedim.
"Nasıl olacak bu?" dediğinde, ayağa kalktım ve yanına gittim. Kolundan tutup, "Gel!" dedim. Ben önde, o arkamda, yatak odasına götürdüm.


Daha önce onunla sevişmiştik. İtiraz edeceğini sanmıyordum. Başını tutup kendime çektim ve dudaklarına yapıştım. Aynı şekilde Bahar da karşılık verdi. Çılgınca öpüşmeye başladık. Bir müddet sonra ikimiz de nefes nefese kalmıştık. Bahar'ın ağzından,
"Ohh abla!" diye bir cümle dökülmüştü. Bahar 25, bense 30 küsür yaşındaydım. Bana göre daha tazeydi ve bu benim çok hoşuma gidiyordu. Ayakta olduğumuz halde kalçalarından tutup yerden kesmiştim. Bacaklarını belime dolamış öpüşmeye devam ediyorduk. Amının sıcaklığını göbeğimde hissediyordum.


Bir müddet öpüştükten sonra,
"Hadi soyun!" dedim. Birkaç saniye içinde ikimiz de çırılçıplak olmuştuk. Bahar'ı sırtüstü yatağa uzattım. Ben de bacaklarının arasına girip üzerine yerleştim. Önce dudaklarını, ardından küçük memelerini dakikalar boyunca yaladım, emdim. Bahar'ın inlemeleri iyice artmıştı. O sırada göbeğimi de amına sürtüyordum. Öyle sulanmıştı ki amı, göbeğimin etrafı sabun gibi kayıyordu. Artık zamanı gelmişti. Yavaş yavaş geriye doğru kayarak, önce göbeğini sonra da amını yalamaya başladığım da, Bahar,
"Oooohhh!" diye inledi. Bu inleme içten gelen bir inlemeydi.


Amının sularını yalarken, ben de müthiş bir zevk alıyordum. Dilimin ucuyla en hassas yerini dillerken, klitorisi iyice şişmişti. Baharın inlemeleri artmaya başlamıştı. Birden başımı yakaladı, yüzümü amına bastırmaya başladı. Bahar,
"Devam et abla! Devam et! Ablaa! Ohhh çok güzel! Çok güzel!" diye inlemeye başlayınca, am suyuyla parmağımı kayganlaştırıp arka deliğine soktum. Tam o sırada boşalmaya başladı. Kasılmalarını hissedebiliyordum. Öyle kasılıyordu ki, sanki parmağımı kesiyordu. Önce sert sert kasılırken, yavaş yavaş gevşemeye başlamıştı. O sırada parmağımı arka deliğine sokmaya devam ediyordum. Parmağım oldukça rahat hareket ediyordu götünde.


Bahar'ın boşalması bitince parmağımı götünün deliğinden çektim, sonra yan tarafına uzandım ve gülümseyerek,
"Rahatladın mı?" dedim. Bahar gülmeye başladı.
"Hahahaha,  bir alemsin yaa, çok güzel yalıyorsun!" dedi. Dudaklarımda ve yüzümde Bahar'ın am suyu kokusu vardı.
Seni mutlu ettiysem ne mutlu bana, umarım sen de beni ayni şekilde mutlu edersin. Şimdi sıra sende!" dedim ve bacaklarımı açıp, "
Göster hünerini!" dedim. İki elimle amımın dudaklarını gererek içini gösteriyordum. Bahar,
"O ne abla, içi görünüyor. Sanki içine biri döllerini boşaltmış gibi sulanmışsın!" dedi.
"Sev, okşa, yala beni!" diye yalvarır gibi fısıldadım.


Parmaklarıyla amımı okşamaya başladı. Bir müddet okşadıktan sonra göğüslerimi yalamasını istedim. Dediğimi hemen yapıp küçük elleriyle memelerimi sıkarken, dudaklarının arasına sıkıştırdığı uçlarını emmeye başladı.
"Ohhhh!" diye mırıldandım. Doğrusu hoşuma gitmişti. O an, üzerimde Nazmi'nin olması için neler vermezdim. Bunları düşünürken daha çok tahrik oluyordum. Uçlarını yalaması artık beni kesmiyordu. Amımı yalamasını söyledim. Biraz duraksasa da, küçük küçük öpüşlerle dudaklarını amıma değdiriyordu. Sonra da dillemeye başladı.
"Em! Yala! Dişle amımı!" diye yalvarmaya başladım. Kendimden geçmeye başlamıştım.
"Amıma sokacak bir şey yokmu? " diye yalvarırken,
"Ohhhh!" diye inledim.


Tam o esnada yapacağını yapmıştı Bahar, kolunu bileğine kadar amıma geçirdi. İnce bileği kayganlığın etkisiyle kolayca girmişti. Bir yandan ileri geri sokup çıkarırken, diğer yandanda klitorisimi emiyordu. Dakikalarca devam etti. Daha fazla dayanamadım ve boşalmaya başladım. İnanılmaz bir zevk yaşıyordum. Kasılmalarım bittiğinde, Bahar'ın hareketleri de yavaşladı. Daha sonra kolunu amımın içinden çekti. İçimden sanki çocuk çıkmıştı. Rahatladığımı hissettim. Bahar,


"Arka deliğine de sokmamı istermisin abla?" dedi. Ben de,
"Bugünlük bu kadar yeter, başka zaman, üstelik geç oldu!" dedim. Bahar,
"Tamam abla!" dedi.


Banyo yapması için şohbeni yakmasını söylediğimde,
"Olmaz abla, kaynanam farkedebilir!" dedi. Doğru söylüyordu, kendisine hak verdim. Şohbeni yakıp banyoya girdim. Bahar da üzerini giyindikten sonra yanıma geldi. O izlerken ben de duşumu alıp banyodan çıktım. İyice kurulanıp üzerimi giydikten sonra,
"İçeri geçelim!" dedim. Alttan külot giymediğimi görünce,
Külot giymeycekmisin?" dedi. Ben de,
"Akşam kocam gelince onu azdıracağım, sonra da kendisine götten vereceğim!" dedim. Bahar gülmeye başladı.
"Ne gülüyorsun kız, üstelik hiç yoktan iyidir, siki küçükte olsa, hoşuma gidiyor yani!" dedim, daha sonra,
"Bahar, yerinde olsam sikmesi için kocanı azdırırdım. Yarın ne olur bilinmez, ama o küçük götünü, birileri tekrar arzu edebilir!" dedim.


Ne demek istediğimi anlamış olacak ki,
"Yaa abla, çok acıyor!" dedi.
"Bak kızım ilkkez olduğu için acımıştır, hem biliyorsun ki Nazmi'nin yarrağı çok büyük, üstelik yinede sikti seni. Arka deliğin kocanın dikkatini çekmemesi için ona vermeye bak!" dedim. Bahar,
"İyi ama nasıl olacak bu abla? Gel beni götten sik mi diyeceğim?" dediğinde, ona hak verdim. Nasıl olacak diye düşünürken aklıma bir fikir geldi.
"Mesela şöyle birşey deneyebilirsin... beraber internetten porno seyrediyorsunuz değil mi?" dedim. Bahar,
"Evet!" dedi.
"Tamam işte, anal pornoları seyretmeye, yada seyrettirmeye çalış, inan bana, eninde sonunda o da denemek isteyecektir!" dedim.
Bu fikir Bahar'ın aklına yatmıştı.
"Umarım dediğin gibi olur abla!" dedi.


Daha sonra kendisine,
"Haa unutmadan... Sana söylemedim ama, iki gün önce Nazmi beni aradı. İkimizi istiyorlar, anlarsın ya, eğer sen de istersen bu Salı bizi bekliyorlar, ne dersin kız?" dedim. Bahar bir müddet düşündükten sonra,
"Şey bilmem ki abla, kocama kaynanama ne diyeceğim ki?" dedi.
"Merak etme kız! Ben birşeyler ayarlarım. Sen götünü kocana siktirmeye bak! Bak benim kocam benden şüpheleniyor mu? Büzüğüm iyice açıldığı halde kendisinin yaptığını sanıyor! Sen de kocanı alıştırırsan, inan bana hiçbir sorun yaşamazsın, deliği kendisinin genişlettiğini sanacak!" dedim. İkna olmuştu Bahar.


Son kez kendisine,
"Kocan daha önce götten sikilmediğini biliyor, şayet sikmek isterse kremlemesini söyle, sokarkende büzüğünü sık ki, rahat sokmasın. Bir müddet uğraştır, sonra gerisi gelir!" dedim.
Bahar derin bir nefes alıp,
"Tamam abla, umarım dediğin gibi olur!" dedi.
"Unutma, Salı!" dedim. Bahar tebessüm ederek başını salladı ve evine gitmek için benden izin istedi. Yolcu etmeden önce dudaklarından öptüm. Bahar,
"Yeter abla, dudaklarımı morartacaksın. Kocam ne der sonra!" dediğinde gülmeye başladık.


Görüşmek dileğiyle dairesine gitti.

Sonraki Bölüm...

Dakar Senegal Maceramız

Karım, beni elindeki büyük ve keskin bıçakla kocaman bir ağaç kökünü yontmakta olan yaşlı zencinin başında bırakıp, içinde yüzlerce hediyelik ıvır zıvırın satıldığı yerli kulübelerinden birine doğru yürüdüğünde, çevredeki herkes gibi, ben de onu seyretmeye koyuldum elimde olmadan. Doğruyu söylemek gerekirse, hepimiz haklıydık. Gözlerimizin önündeki manzara, seyrine doyum olmayacak türdendi çünkü.

Yüksek topuklu, beyaz bilekten bantlı ayakkabısı, bembeyaz ve başdöndürücü güzellikteki bacaklarını, insana sanki hiç bitmeyecekmiş duygusu verecek kadar uzatmıştı. Tabii bunun bir nedeni de, üstündeki incecik beyaz pamuklu eteğin, akıl almayacak kadar kısa olmasıydı. Yumuşak kumaş, hafifçe aralarına girdiği yuvarlak kalçaların o güzelim bacaklarla birleştiği yerin yalnızca bir parmak altına kadar örtebiliyordu.

Gözlerimi biran ondan uzaklaştırıp, onu seyretmekte olan diğerlerine baktım. El sanatları pazarında, karımla benden başka beyaz yoktu. Çevrede ondan başka kadın da göremiyordum. Uzun lafın kısası, şimdi kulübeye doğru yürümekte olan karımı seyretmeye kendilerini kaptıranların hepsi zenci erkeklerdi. Her yaştan Senagalli zenci erkekler.

Karımın bu durumun farkında olduğu kesindi. Bu yürüyüşünden belliydi açıkça. Kalçaları, attığı her adımda, seksi bir şekilde çalkalanıyordu. Eteğinin altında külot olmadığını anlamak için, şöyle bir bakmak bile yetiyordu. Sıcaktan biraz da terlediği için, incecik kumaş, artık iyice girmişti kalçalarının arasına. Giysinin üst kısmı ise yine beyaz pamuklu ince askılı penye vardı. Ön kısmı kapalı olsada arkasında neredeyse tüm sırtını gösteren dekolte vardı. Attığı her adımda, kürek kemiklerinin arasından başlayıp belkemiği boyunca aşağıya kadar inen o baş döndürücü çukurluk da, kalçalarının sağa sola çalkalanmalarıyla birlikte hareket ediyordu.

Sonra gözüm, karımın hedefi olan kulübenin kapısına takıldı. İki zenci duruyordu orada. Neredeyse tüm Senegalliler gibi uzun boylu, sırım gibi vücutlu ve kuzguni siyah iki zenci. İkisinin de üstünde yerel giysileri, yani, uzun ve ana rengi beyaz, ama üzerinde rengarenk işlemeler olan entariler vardı. Yaşlarını tahmin edemiyordum ama, birinin diğerinden çok daha genç olduğunu anlayabiliyordum. İkisinin de gözleri karıma dikmişlerdi. Arkadan seyredenler göremiyordu gerçi ama, ben onların da gözlerinin önünde müthiş bir manzara olduğunu biliyordum. Sıcak olması ve karımın giymeyi sevmemesinden dolayı sütyen takmıyordu. Yumuşak ve incecik kumaşın altından, göğüs uçları  belli oluyordu.

Sonunda kulübeye ulaştı karım. Önce o girdi içeriye, peşinden de, kapının önünde dikilip onu gözleriyle didik didik eden iki zenci. Artık onları göremez olmuştum. Başımı çevirip, dikkatimi yeniden o kocaman ağaç kökünü elindeki keskin bıçakla yontarak, bir su aygırı yapmakta olan yaşlı zenciye verdim. Gerçekten de hünerli elleri vardı ihtiyarın. Bir hayli sert olduğu anlaşılan kökü yontarken zorlanıyor, ama her seferinde ne eksik ne de fazla kesmemeyi başarıyordu. Öyle ki, insan onu seyrederken, zamanın geçtiğini farkına varmıyordu neredeyse.

Karımın az önce girdiği kulübeden yana baktığımda, hiç bir hareket göremedim. Bulunduğum yerden içerisi de görünmüyordu zaten. Sonra çevredekilere baktım. Herkes kendi işiyle uğraşıyordu. karımın daha o kulübeden çıkmamış olduğunu anlatacak bundan daha iyi bir şey olamazdı. Eğer çıkmış olsaydı, çevredekilerin ilgisi, elbette ki, onun bulunduğu yere yönelik olacaktı. İster istemez meraklandım biraz. Bu kadar zamandır ne yapıyordu ki içerde. Yaşlı zenciye, "elindeki işi ne kadar zamanda bitirebileceğini" sordum. Yapımını izlediğim bu güzel sanat eserini satın almak istiyordum zira. Söylediği kadarıyla, daha bir saat beklemem gerekiyordu. Bunun üzerine, ben de karımın girdiği kulübeye doğru yürümeye başladım. Su aygırını, daha sonra gelip alabilirdim nasıl olsa.

Kulübenin içi, dışarıdaki parlak güneşle kamaşmış olan gözlerim için, neredeyse karanlıktı. Bu nedenle, olup bitenleri görebilmem biraz zaman aldı. İlk farkettiğim şey, kulübenin içindeki koku oldu. Marijuana'nın o tatlı ve bayıltıcı kokusu. Gözlerim biraz alıştığında ilk gördüğüm ise karımın yüzündeki o müthiş ifadeydi. Gözleri hafifçe kısılmıştı. Ağzı aralıktı. Yüzünün hatları, son derece tahrik olduğunu belli ediyordu. Sonra ayrıntıları da fark etmeye başladı gözlerim. Üstünde yığınla küçük, el yapımı ıvır zıvırın olduğu bir masanın önünde duruyordu karım. Zencilerden genç olanı hemen yanındaydı. Yaşlı olanı ise arkasında.

- "Çok güzel bir yere gelmişiz sevgilim..." dedi karım beni görünce.

- "Nasıl yani..?"

Yabancı dille konuştuğumuz için, zencilerin bizi anlamasına imkan yoktu. karım, elini kaldırıp sımsıkı tutmakta olduğu şeyi gösterdi bana. Siyah, abanoz ağacından yapılma kocaman bir sikti bu. Parmaklarını çevresine dolamıştı karım. Sanki gerçek bir siki tutuyormuş gibiydi.

- "Sevgilim, beni sikecekler bunlar..." dedi sonra da.

- "Nasıl yani..?" diye sordum yeniden.

- "Biraz daha geç gelmiş olsaydın, i görecektin sen de sevgilim..."

- "Burada mı..?"

- "Evet burada... Sen içeri girmeden önce, arkamdakinin eli bacaklarımın arasına girmişti bile... Neredeyse amıma değmek üzereydi biliyor musun..? Ama sen gelince ürktü biraz. Çekti elini üzerimden..."

Birden son derece heyecanlandığımı hissettim. Sikim kalkıp kazık gibi oluverdi yeniden. Karımın böyle bir yerde sikilmesi ihtimali çok baş döndürücüydü doğrusu. Zencilere baktım. Konuştuklarımızı anlamadıkları için, biraz şaşkındılar. İkisi de öylesine uzun boyluydular ki, karım onların yanında çocuk gibi kalıyordu. Ama asıl çarpıcı kontrastı, onların siyahlıklarıyla karımın beyazlığı yaratıyordu.

- "Galiba işi bozdum öyleyse..." dedim karıma, "İstersen ben gideyim yine..."

- "Hayır hayır sevgilim... Sikilirken seyretmeni istiyorum..."

- "Ama bende çekindiler sanırım..."

- "Biraz sonra anlarlar ürkmeye gerek olmadığını... Sakın gitme n'olur... Sikilirken seyret beni... O zaman çok daha fazla zevk alıyorum, biliyorsun..."

Elbette ki biliyordum bunu. Üstelik, benim tek istediğim de buydu. Onun sikildiğini seyretmek, mümkünse katılmak, ya da onu sonra sikmek. Bundan müthiş bir zevk alıyordum.

Bu arada karım zencilere, benden ürkmemeleri gerektiğini göstermek istercesine davranmaya başlamıştı bile. Öbür elini de getirmiş ve bir eliyle dibinden sımsıkı tuttuğu o kocaman tahta siki, tıpkı gerçek bir sikmiş gibi okşamaya başlamıştı. Bunu yaparken de, gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Ama ben, zaman zaman gözlerimi onunkilerden uzaklaştırıp, zencilerin ne yaptığını izlemeye gayret ediyordum. İkisi de, büyülenmiş gibi karımı seyrediyorlardı. Arkasında olan yaşlının durumunu göremiyordum ama, yan ıbaşında duran genç zencinin entarisinin önü, bir çadır gibi kabarmıştı. karım nereye baktığımı farkettiğinde, gözlerini benden ayırıp, zencinin önüne baktı.

- "Nasıl kaldırdım sikini görüyor musun..." diye fısıldadı sonra da, " Kocamanmış siki..."

Artık yalnızca oraya bakıyordu karım. Bu arada, bir elinde tuttuğu tahta siki, öbür eliyle sıvazlamayı da sürdürüyordu. Havada müthiş bir elektrik akımı oluşmuş gibiydi. En azından ben böyle hissediyordum. Birden, hala kulübenin kapısı önünde durmakta olduğumu farkettim. Sonra gözlerim, kenardaki beyaz perdeyi farketti. Kapının üstüne tutturulmuş bir perdeydi bu ve şimdi kenara toplanarak açılmıştı. Elimi uzatıp kapatıverdim perdeyi. Böylece, dış dünyadan biraz daha kopmuş oluyorduk. Aynı anda da, zencilerin iyice rahatladığını farkettim. Artık ikisi de benden ürkmemeleri gerektiğini ve karımı sikebileceklerini anlamış olmalıydılar.

Yaşlı zencinin yanındaki masanın üstünde küçük bir heykel duruyordu. İşaret edip onu istedim adamdan. Alıp bana uzattı. Ama bunu yaparken yerinden bile kımıldamamıştı. Hala karımın arkasındaydı yani. Üstelik aramızda bir de, karımın önünde durduğu ıvır zıvırla dolu büyük masa vardı. Ben de o da, kollarımızı iyice uzatmak zorunda kalmıştık. Bu arada zenci de, arkadan karıma yaslanmıştı tabii.

- "Aşkım..." diye fısıldadı karım, "Ne biçim bir siki var bu adamın... Sırtımı delecek neredeyse..."

Yüzünün hatları artık iyice gerilmişti karımın. Onu son derece iyi tanıdığım için, şu anda amınının dudaklarının alabildiğine şişip açılmış olduğunu, kaygan am sıvılarının tüm kasıklarını, hatta bacaklarını vıcık vıcık ıslak bir hale getirdiğini biliyordum. Sikilmek istiyordu. Benim önümde, bana seyrettirerek sikilmek istiyordu. Ve bunun gerçekleşmesine pek bir şey kalmamıştı. Gözleri yine yanında duran genç zencinin entarisinin önünde bir çadırı andıran kabarıklığa dikilmişti. Yaşlı zenciden aldığım heykelin üstündeki desenleri gösterdim karıma. Aramazındaki masa nedeniyle görebilmesi için masanın üstüne eğilmesi gerekiyordu. Bunu yapmak için de, iki eliyle birden tuttuğu tahta siki masanın ortasına dayayıp, ondan destek almıştı doğal olarak. Bu arada, özellikle arkasında durmakta olan zenci için öldürücü nitelikli bir şeyi de gerçekleştirmiş oluyordu. Böyle öne eğilince, kısacık eteği iyice sıyrılmış ve çıplak kalçaları, yarıya kadar meydana çıkmıştı.

Yine göz göze geldik karımla.  O arada gözüm onun arkasında durmakta olan zenciye. daha doğru onun yapmakta olduğu bir harekete takıldı. Eli hareketlenmiş ve karımın bacaklarının arasına doğru yönlenmişti. Yeniden karımın gözlerine bakmaya başladım. Birden tüm vücudu sarsıldı ve gözleri iyice kısıldı.

- "Ohhhhh..." diye inledi, "Amımı avuçladı sevgilim..."

Şimdi biraz daha eğilmişti masanın üstüne. Beli bükülmüş ve kalçaları sanki yukarı kalkmıştı. Böylece eteği de, neredeyse beline kadar sıyrılmıştı artık. Zencinin öbür elini de getirip karımın kalçasını mıncıklamaya başladığını gördüm. O uzun parmaklı, kocaman ve kapkara elin, karımın bembeyaz teni üstünde gezinmesi o kadar tahrik ediciydi ki, sikim çatlayacak gibi olmuştu. Sonra yine gözgöze geldik karımla.

Gerçekten de ip kopmuştu artık. Karımın arkasında hala ayakta duran ve şimdi bir eliyle onun kalçalarını okşarken öbür eliyle de amını avuçlamış olan zencinin gözleri, hemen önündeki şahane manzaraya kilitlenip kalmıştı. Genç zenci de, şimdi bir adım geri atmış ve arkadaşının yaptıklarını seyretmeye koyulmuştu. Entarisinin önündeki çadır gibi kabarıklık, şimdi daha da büyümüş gibiydi.

Sonra karımın arkasındaki zencinin yavaş hareketlerle çömelmeye başladığını farkettim. Şimdi gözleri karımın kıçıyla aynı hizaya gelmiş, yüzüyle avucunda mıncıklamakta olduğu o güzelim am arasında bir karışlık bir mesafe kalmıştı. Derin bir soluk aldı zenci. karımın amından gelen o başdöndürücü kokuyu içine çekiyordu.

Zencinin karımın amındaki elini de getirip iki kalçasını avuçladığını ve onları birbirinden ayırdığını gördüğümde, daha da müthiş şeylerin gelmekte olduğunu anladım. Sonra da adamın kapkara kalın dudaklı ağzının kocaman açılışını ve başının öne gelip karımın kalçalarının arasına gömülüşünü seyrettim.

Karımın tüm vücudu, elektrik çarpmış gibi titredi. Yine gözgöze geldik onunla.

Gözleri zevkten iyice kısılmış, neredeyse birer çizgi haline dönüşmüştü artık. Ağzından küçük inlemeler kaçıyordu sürekli olarak. Zenci gerçekten de yalamanın ötesinde bir şeyler yapıyor olmalıydı ona. O bembeyaz kalçaların arasına gömülmüş başı sürekli hareket halindeydi. Gözlerini kapamıştı. Homurtulu sesler çıkarıyor ve bu, karımın kasıklarından gelen ıslak, şapırtılı seslerle karışıyordu. Aslında zencinin bu kadar hırslı olmasına hak veriyordum. Şimdi kocaman ağzının kapandığı yerdeki hazineleri benden iyi kimse bilemezdi ki bu dünyada. Gerçeği söylemek gerekirse, karımınki kadar güzel bir amı bulmak, neredeyse olanaksızdı. Bir ağız kadar biçimliydi. İçine sik almak istediğinde, dudakları şişip yine bir ağız gibi açılıyor, derinliklerinden kopup gelen kaygan sıvılarla sulanıyor ve seyretmeye doyum olmaz bir manzara haline dönüşüyordu. Şimdi de öyle olmalıydı manzarası. Ama bununla da bitmiyordu iş. Onun biraz altında, daha doğrusu karım böyle öne eğilmiş olarak durduğuna göre biraz üstünde de, o inanılmaz güzellikteki göt deliği vardı. Normal halinde küçücük ve pembe bir noktaya benzeyen, ama dokunulduğunda, içine girecek siki alabilmek için neredeyse anında açılmaya başlayan, o başdöndürücü göt deliği.

Hala ayakta duran öteki zenci de, tıpkı benim gibi, sabitleşmiş bakışlarla izliyordu olup bitenleri. Bir taraftan da elini götürüp, artık kazık gibi kalkmış olan sikini, entarisinin üstünden sıvazlamaya başlamıştı. Artık karımın tüm söylediklerinin gerçekleşeceğinden ve bu iki dev gibi zencinin, onu benim önümde sikeceklerinden kuşkum kalmamış, duyduğum heyecan sanki yüz kere fazlalaşmıştı. Ayaktaki zencinin entarisi, altında saklanmakta olan sikin büyüklüğü hakkında fikir edinmemi pek engelleyemiyordu. Bu da, heyecanımın, mümkünmüş gibi, daha da artmasına neden oluyordu. Ama adam öbür eliyle entarisinin eteklerini yukarı çektiğinde, bu konuda biraz aceleci davrandığımı anladım. İçinde başka hiç bir giysi yoktu ve şimdi ortaya çıkan siki, doğruyu söylemek gerekirse, kelimenin tam anlamıyla korkutucu bir manzara sergiliyordu. Gözlerimin önündeki, kelimenin tam anlamıyla bir allameydi. Adamın tüm vücudu gibi o da kuzguni siyahtı. O kadar büyük ve kalındı ki, gözlerime inanmakta zorlanıyordum.

Karım ise henüz onu bekleyen siki görmemişti. Vücudu dalga dalga kıvrılıp bükülüyor, zencinin ağzından kasıklarına yayılan zevkin etkisiyle kendinden geçmiş, inliyordu. Başı öne düşmüştü. Hala iki eliyle masanın ortasına dayadığı tahta sike tutunuyordu ve şimdi bu kocaman sik, yanağına değmeye başlamıştı. Nereyi, neyi seyredeceğimi biraz şaşırmış durumdaydım. Gözlerimi karımın yüzünden koparabildiğimde yusyuvarlak, bembeyaz kalçalarının arasına gömülmüş kapkara zenci başının hareketlerini seyrediyor, sonra da hemen onların yanıbaşlarında dikilmekte olan zencinin, o akıl almaz büyüklükteki sikini yukarı aşağı sıvazlayışını izliyordum. Böyle bir sikin karımın içine girmesi ihtimali beni hem ürkütüyor, hem de zevkten ürpertiyordu.

Karımın inlemelerinin küçük çığlıklara dönüşmesi, dikkatimi yeniden onun üstüne çevirmeme neden oldu. Yüzü, inanılmaz derecede güzelleşmişti şimdi. Kalçaları, delice hareketlerle çalkalanmaya, tüm vücudu sarsılmaya başlamıştı. Boşalıyordu karım. Zencinin kocaman ağzı ve ne yaptığını göremediğim dili, işini bitirmişti onun. Arkasında diz çökmüş ve başını onun kalçaları arasına gömmüş olan zenci uzaklaşıp doğrulduğunda, orada öyle kaldı. Hala sarsılıyordu vücudu.

Bu arada arkasındaki zenci de entarisinin eteğini, beline kadar sıyırmış ve sikini meydana çıkarmıştı. Tanrım, bu sik de, gerçekten büyüktü. Simsiyah, koskocaman ve alabildiğine kalın. Arkadaşınınkiyle arasındaki tek fark, bunun çelik bir yay gibi yukarı kıvrık olmasıydı. Hangisinin daha büyük olduğunun ayırımını yapamıyordum. Tek yapabildiğim, büyük bir heyecanla, bu siklerden birinin karımın içine girmesini beklemekti o anda. Ama adam o kadar uzun boyluydu ki, karımın o andaki pozisyonunda ona yaklaşıp, sikini, artık susamış bir ağız gibi açılıp kapandığından emin olduğum amına sokabilmesine olanak yoktu. Çözümü yine kendi buldu zenci. Hızlı hareketlerle arkasına dönüp, şimdiye kadar farkına bile varmadığım alçak ve geniş bir masayı çekti. Sonra da üstüne oturup kollarını iki taraftan uzatarak karımı hala sağa sola çalkalanmakta olan kalçalarından yakalayarak yaklaştırdı kendine doğru.

Karım başını kaldırdığında, yine gözgöze geldik.

Kendini zencinin ellerine bırakmıştı. Adam onu kalçalarından tutarak kucağına doğru çekerken, gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Bu nedenle de, onu bekleyen sikleri hala görmemişti. Kulübeye girdiğimden beli elinde tuttuğu tahta siki de bırakmamıştı. Zenci öylesine güçlüydü ki, karımın kalçalarını, istediği gibi kucağına kadar çekmiş, bir direk gibi duran kocaman sikinin üstüne kadar getirmişti. karımın tahta siki hala sıkı sıkı tutmakta olan elleri, artık masanın en kenarına kadar gelmişti. Vücudu biraz garip bir biçim almış, dengesini yitirmiş durumdaydı. Onu böyle kıçı havada tutan zencinin güçlü elleriydi. Hala gözlerimin içine bakıyordu karım. İçine girmek üzere olan siki de, yanında ayakta duran zencinin sikini de görmemişti daha. Sonra zenci, yavaşça onu aşağı bırakmaya, o güzelim kalçalarını sikine doğru indirmeye başladı.

Sırf dikkat kesilmiş, karımın yüzünü seyrediyordum. Zencinin amacına ulaştığını ve az önce yalayıp iyice vıcık vıcık bir hale getirdiği o güzelim amın dudakları arasına o kocaman kapkara sikinin başını yerleştirdiğini, karımın yüzünde meydana gelen o müthiş ifade değişikliğinden anladım. Başı bir anda geri gitmiş, gözleri kapanmış ve ağzından derin bir inleme kaçmıştı. Sonra birden açıldı gözleri. Hem de kocaman açıldı.

- "Offff ne biçim bir sik bu sevgilim..?" dedi inleyerek, "Ohhhh çok büyük... Ohhhh sevgilim çok büyük siki..."

Şimdi alt dudağını dişlerinin arasına almış, kocaman açık gözleri hala gözlerime kilitli öylece duruyordu. Zenci yavaş yavaş aşağı indiriyordu karımın kalçalarını. Bunu yaptıkça da, o kocaman siki, daha çok giriyor olmalıydı karımın amına. Bulunduğum yerden olup biteni göremiyordum. Ama karımın amını çok iyi tanıyordum. Zencinin o akıl almaz büyüklükteki sikini de, az önce görmüştüm. Sonra zenci biraz durdu ve hafifçe yukarı kaldırdı karımın kalçaları. Hemen peşinden de yeniden indirmeye başladı. Ama o yusyuvarlak, güzelim kalçalar, hala zencinin kucağına yapışmamıştı. Buna en çok şaşıran da karım dı anladığım kadarıyla. Altındaki yarrak, üstüne oturdukça içine giriyor, giriyor, ama bir türlü bitmek bilmiyordu. Sonunda zenci beklenmedik bir şey yaptı, O ana kadar karımın hep havada tuttuğu kalçalarını, hızla sikinin üstüne bastırıverdi. Bir anda, dibine kadar geçirmişti şimdi.

Aynı anda karımın tüm vücudu sarsılmaya, kıvranıp bükülmeye, titremeye başladı. O kocaman zenci yarrağının hepsi birden içine girince, belini getirmeye başlamıştı. Adeta çırpınıyordu. Öyle ki, zenci onu iki eliyle belinden sımsıkı tutmak zorunda kalmıştı. Durulana kadar da öyle tutmayı sürdürdü. Sonra da ellerini ileri uzatıp memelerinden yakaladı ve vücudunun üst kısmını da kendine doğru çekti. Şimdi gerçekten zencinin kucağında oturuyordu karım. Ve o kocaman, kapkara zenci siki, rahmine kadar amına gömülmüştü. Yüzü zevkten çarpılmıştı. Sonra zenci bluzunun eteğini sıyırıverdi ve kocaman, kapkara ellerinin uzun parmakları, karımın memelerinin üstüne, birer pençe gibi kapandılar. Yine son derece tahrik edici bir manzara çıkmıştı ortaya. karımın teninin beyazlığı ile zencinin ellerinin siyahlığı, öylesine çarpıcı bir kontrast yaratıyordu ki, sikimin patlama noktasına geldiğini hissediyordum.
Sonra müthiş bir şey oldu. Karım gözlerini benden koparıp, yanında ayakta durmakta olan öbür zenciye çevirdi ve adamın o korkutucu büyüklükteki sikini görüverdi.

- "Şu yarrağa bak sevgilim..." dedi sonra da fısıldar gibi bir sesle, "Tanrım büyüklüğüne bak..."

- "İçine girenin daha küçük olduğunu mu sanıyorsun..?"

- "Sanmıyorum sevgilim... Nasıl küçük olabilir ki..? Başı mideme kadar dayanıyor böyle üstüne oturduğumda... "

Zenciler, bizi biraz şaşkın bir tavırla dinliyorlardı. Bunu normal karşılıyordum. Çünkü, açıklanabilecek bir yanı yoktu olayın. İçi el yapımı hediyelik eşyalarla olan bu yerli kulübesinde dört kişiydik. Zenciler gerçi bizim karı-koca olduğumuzu bilmiyorlardı, ya da bundan emin değillerdi en azından ama, birlikte olduğumuzun farkındaydılar. Buna rağmen, fıstık gibi bir beyaz kadını erkeğinin yanında sikebiliyorlardı. Üstelik bu yetmiyormuş gibi, kadın, anlamadıkları bir dilden erkeğine birşeyler anlatıp duruyordu. Gerçi kadının söylediklerini anlamıyorlardı ama, inlemelerinden ve kelimelerin ağzından çıkış biçiminden, bu sözlerin seksle ilgili şeyler olduğunu sezinliyorlardı elbette ki. Bu nedenle de, sanki yeniden biraz tutulmuş gibiydiler.

Onları yeniden hareketlendiren, karım oldu. Bunun için de, hala masaya yakın duran ayaklarını çekip, kucağında oturduğu zencinin iki yanında yere basması ve bacaklarından aldığı güçle adamın kucağındaki kalçalarını hafifçe kımıldatmaya başlaması yeterli olmuştu. Tahta sik, hala bir elindeydi. Öbür eliyle de artık iyice sıyrılmış olan eteğini yukarı çekti. öylece de, müthiş bir manzara çıkmış oluyordu gözlerimin önüne. Böyle oturduğunda karımın bacakları iyice aralanmıştı. Onların arasında zencinin simsiyah bacakları vardı. En önemlisi de, o küçücük amının dudakları arasına dibine kadar gömülmüş olan sikin ve aşağı sarkan akıl almayacak büyüklükteki taşakların da artık görüş alanımın içine girmiş olmasıydı. Sonra karımın kalçaları iyice hareketlendi. Artık bacaklarından aldığı güçle, zencinin kucağına oturup kalkıyordu. O kocaman sik, küçücük amına girip çıkmaya başlamıştı böylece. Aslında, zencinin sikinin bir görünüp bir kaybolan kısmı, yalnızca 4-5 santimlik bir bölümüydü ama bu manzara bile öylesine büyüleyiciydi ki, başka yere bakamaz olmuştum sanki.

Sonra karım, bir elini uzatıp, yanında ayakta durmakta olan zenciyi, o kocaman sikinden yakaladı. Doğruyu söylemek gerekirse, ben de bunu bekliyordum. Karımın tek bir tanesiyle yetinmeyeceğini, yetinemeyeceğini gayet iyi biliyordum. Aslında iki sik bile yeterli değildi onun için ama, şu anda yalnızca iki tane vardı elinin altında. Şimdi parmakları, zencinin kapkara yarrağına dolanmıştı. Sik öylesine kalın, öylesine büyüktü ki, karımın eli, bir çocuğunki kadar küçük görünüyordu gözüme. Bu da, müthiş tahrik edici bir manzara oluyordu tabii. Zenci de başını öne eğmiş, olup biteni seyrediyordu. Karım onu kendine doğru çekmeye başladığında şaşırdı biraz.

- "Hadi gel..." dedi karım İngilizce, "Gel o kocaman sikini ağzıma sok hadi... Ohhhh hadi sik ağzımı..."

Bu sözleri öyle bir şekilde söylüyordu ve yüzünde öyle bir ifade vardı ki, kimse itiraz edemezdi bu isteğe. Zencinin ise itiraz etmeyi asla düşünmediği belliydi. Hızla geçti karımın önüne. Bulunduğum yerden, yalnızca zencinin sırtını görebiliyordum. Hemen yerimi değiştirip yana geçtim. Zencinin kocaman siki, karımın yüzünden yalnızca bir kaç santim uzaktaydı şimdi. Tanrım, o kadar büyüktü ki.

Sonra karımın dilini çıkartıp, bir eliyle sıkı sıkı tutmakta olduğu kocaman zenci sikinin başına doğru uzattığını gördüm. Yaptığı işe o kadar konsantre olmuştu ki, altındaki sikin üstüne oturup kalkmayı bırakmıştı artık. Siyah-beyaz kontrastının tahrik ediciliği, bir kez daha gözlerimin önündeydi. Üstüne oturup, dibine kadar içine aldığı kocaman bir zenci sikinin verdiği müthiş zevkle çarpılmış bir beyaz kadının yüzü ve yine kocaman, kapkara ve taş gibi sertleşmiş başka bir zenci siki. Bu müthiş manzara, karımın dilinin o kocaman başını yalamaya başlamasıyla, daha da müthişleşti. Zencinin vücudunun sarsıldığını gördüm. Biraz daha sokuldu. Benim vücudum da zevkle titriyordu. Zencinin sikinin deliği de kocamandı. Zaman zaman o delikte iri, beyaz damlalar beliriyor ve karım, bunları büyük bir iştahla yalıyordu. Birden müthiş bir şey oldu. Zencinin ağzından derin bir homurtu çıktı ve dölleri, karımın yüzüne fışkırmaya başladı. Beyaz, kıvamlı tohumları, peşpeşe, bitmek bilmeyen salvolar halinde, karımın yanaklarına, burnuna, gözlerine, saçlarına yağıyordu. Bu onun da çıldırmasına neden olmuştu. Vücudu kıvrım kıvrım bükülüyor, sarsılıyor, titriyordu. Başı geriye devrilmişti artık. Zenci hala boşalıyordu, dölleri şimdi karımın boynuna isabet edip, aşağıya, memelerinin arasına doğru sızıyordu.

Karımın kendini toplaması çok çabuk oldu yine de. Başını doğrultup, vücudunun üst kısmını hafifçe öne eğdi. Ağzının alabildiğine açıldığını ve kıvrık, etli dudaklarının zencinin sikinin o kocaman başının üstüne kapandığını gördüm. Bu arada, iki elini birden zencinin beline götürmüş, onu kendine doğru çekmişti. O kocaman, kapkara sikin artık ağzına girmesini, zencinin onun ağzını sikmesini istiyordu açıkça. Ama bir elindeki kocaman tahta siki de bırakmamıştı hala. Zenci de kendisinden istenenin farkındaydı artık. Kalçaları hareketlendi ve sikini karımın ağzına hafif hafif sokup çıkarmaya başladı. Gerçi o kocaman sikinin ancak üçte biri girebiliyordu karımın ağzına ama, bu bile yarrağın kafasının boğazına kadar girmesi için yeterliydi.

Sonra karım da hareketlendi. Kalçaları sağa sola, öne arkaya oynuyordu. Amına gömülmüş öbür kocaman zenci sikini sanki kırmak, ya da bağlı olduğu yerden koparıp almak istiyormuş gibiydi. Bir süre sonra da, yukarı aşağı hareketlere başladı kalçaları. Ayaklarından güç alarak, altındaki zencinin kucağına oturup kalkmaya başlamıştı. Hareketleri giderek büyüyordu. Kalçaları her yükselişinde amından çıkan ve her oturuşunda yeniden dibine kadar giren o kocaman zenci sikini, artık rahatça görebiliyordum durduğum yerden. Büyülenmiş gibiydim. Karım gözlerimin önünde, sikleri birbirinden büyük, dev gibi iki zenci tarafından sikiliyordu. Hem amından, hem ağzından. Vücudunun hareketlerinden, onun kendini ne kadar büyük bir zevkin pençesine kaptırmış olduğunu farkediyordum. Uçmuştu adeta. Sikilmenin, hem de böylesine sikilmenin büyüsüne, iyice kapılmıştı.

Zenciler de uçmuşlardı tabi. Ayakta duran ve karımı ağzından sikmekte olanın hareketleri iyice sertleşmiş, hızlanmıştı. Artık sikini gaddarca sokuyordu onun küçük ağzına. karımın kucağında oturduğu zenci de duman olmuştu. Siki, içine girdiği küçük amda, tıpkı bir mengenedeki gibi sıkışmış olmalıydı. Kocaman elleriyle karımın iki memesini avuçlamış, mıncıklıyordu. Gözleri ise aşağıya, kucağına inip kalkmakta olan yuvarlak kalçalarına kitlenmişti. Sonra onun sağ elini karımın memesinden çektiğini ve gözlerini bir türlü koparamadığı kalçalara doğru götürdüğünü gördüm. Bütün parmaklarını kıvırmış, yalnızca orta parmağını ileri uzatmıştı. Ne yapmak istediğini anlamıştım hemen. O parmağın hedefi, az önce emip yaladığı, ya da karımın deyimiyle yediği, o baştan çıkarıcı, sikilesi göt deliği olmalıydı.

Yanılmadığımı karımın tüm vücudunun sarsılmasıyla anladım.

Kendini biraz topladığında gözlerini açıp, gözlerimin içine baktı. Ağzı kocaman bir sikle dolu olduğu için konuşamıyordu. Ama gözleriyle anlatıyordu bana duygularını. Zevkten mahvolmuştu.

Gözlerimin önündeki muhteşem sikiş, tüm hızıyla sürüyordu bu arada. Üstelik şimdi, karımın götüne giren bir şey de vardı. Bu onun daha da hareketlenmesine, kalçalarının her yukarı hareketinde biraz daha havaya kalkmasına, her aşağı inişinde ise zencinin kucağına adeta hırsla çarpmaya başlamasına neden olmuştu. Her aşağı inişinde o kocaman sik, dibine kadar amına, zencinin uzun parmağı da götüne gömülüyordu. Birden hayvani sesler çıkarmaya başladı zenci. Tanrım, herif tohumlarını karımın direk rahmine boşaltıyor, onun küçük amını zenci dölleri ile dolduruyordu. Neredeyse aynı anda, karımın ağzını sikmekte olan zenci de patlayıverdi. Karımın gırtlağı oynamaya başlamıştı. Ağzının içine fışkıran zenci döllerini yutmaya çalışıyordu. Ama fazla başarılı olamadı bu konuda. Vücudu dalga dalga sarsılmaya başlamıştı. Kendini olduğu gibi altındaki zencinin kucağına bırakmıştı ama kalçalarının sağa sola, ileri geri hareketleri tüm hızıyla sürüyor ve giderek bir spazma dönüşüyordu. Ağzındaki siki daha fazla tutamadı bu yüzden. O kocaman, kapkara, bir boru gibi kalın sik dudaklarından kurtulduğunda, hala fışkırıyordu. Artık tüm yüzü, vıcık vıcık döl olmuştu. Sonra hep birden duruldular ve deyim yerindeyse, yığılıp kaldılar öylece.

Ne kadar süre geçti bilemiyordum. Ama kendini ilk toplayan, karımın kucağında oturduğu zenci oldu. Bu da normaldi tabii. Arkadaşı iki defa o yalnız bir kez tepe noktaya ulaşmıştı. Taşakları hala dolu olmalıydı. Siki hala dibine kadar karımın amına parmağı da küçücük götüne gömülüydü. Önce kalçaları hareketlendi zencinin. Sikini, tüm ağarlığıyla üstüne oturmuş olan karımın karnının içine doğru bastırıyor, sanki mümkünmüş gibi, adeta biraz daha sokmak istiyordu. Sonra öbür eliyle de belinden tuttu karımı ve kalçalarını kucağından kaldırmaya başladı. Parmağı hala götündeydi. O kadar güçlüydü ki zenci, onu rahatlıkla kaldırabiliyordu. Sonunda o kocaman siki amından çıktı karımın. Hem am suları ve hem de kendi dölleri ıslanmış, pırıl pırıl parlayan bu kapkara allame, gerçekten de göz alıcıydı. Sonra biraz öne itti karımın kalçalarını ve götündeki parmağını yavaşça dışarı çekti. Uzun parmakları karımın bir kalçasını kavrayıp kenara çekti. Birden onun ne yapmak istediğini anlayarak müthiş heyecanlandım. Tanrım, işte bu gerçekten de korkutucu bir şeydi.

- "Sevgilim götümü sikecek..." diye inledi karım,

Başka bir şey yapamıyordum zaten. Büyülenmiş gibiydim. Zencinin az önce karımın götünden çıkardığı parmağı onun gevşemesine, o çıldırtıcı küçük deliğin iyice açılmasına neden olmuştu herhalde ama, bu kadar büyük bir siki nasıl alacaktı içine. Tüm dikkatimle zencinin karımın kalçalarını, yeniden kucağına indirişini seyrediyordum. Tabii her şeyi tam olarak göremiyordum. Ama o kapkara sikin kocaman başının hedefe değmeye başladığını, karımın tüm vücudunun titremesinden anladım. Zenci, biraz daha indirdi onun kalçalarını.

Kendini tümüyle zencinin ellerine bırakmıştı. Bacaklarından güç alarak, oturma hızını ayarlamayı bile düşünmüyordu anladığım kadarıyla. Zenci onu götünden sikmeye, o kocaman sikini küçücük götüne sokmaya kararlıydı ve karımın da bunu delicesine istediği apaçık ortadaydı. Vücudunun üst kısmını geri vermiş, zencinin göğsüne yaslanmıştı. Yine kapanmıştı gözleri. Zencinin hali de dumandı bu arada. İçine sikini sokmaya çalıştığı götün darlığı, onu mest etmişti. Üstelik bu baş öndürücü kadından bir itiraz da gelmediğini, hatta onun büyük bir zevk almakta olduğunu da fark ediyordu.

Karımın tüm vücudu titreyip sarsılmaya başladığında ise gözleri faltaşı gibi açıldı zencinin. Deneyimlerimle biliyordum ki, şimdi götü daha da sıkışmış, içindeki siki alabildiğine ezmiş olmalıydı. Gerçi zenci bilmiyordu ama, ben o küçük göt deliğinin bundan sonra birdenbire ve iyice açılacağını ve o kocaman zenci sikini, olduğu gibi içine almaya hazır hale geleceğini de biliyordum. Heyecanım, yine son kertesine ulaşmıştı. Karımın vücudunun sakinleştiğini görünce, tüm sinirlerim gerilmiş olarak beklemeye başladım. karım iyice yaslandı zencinin göğsüne. Hemen peşinden de, torba gibi bıraktı kendini. Zenci, anladığım kadarıyla fazla sıkı tutmuyordu onu. O başdöndürücü kalçalar, akıl almaz bir hızla iniverdiler zencinin kucağına. Kocaman, kapkara zenci siki, bir anda kayboluverdi. Tanrım, hepsini, dibine kadar almıştı içine karım. O akıl almaz büyüklükteki zenci siki, olduğu gibi küçük götünün içine girmişti. Aynı anda bir kez daha gelmeye başladı beli.

Tekrar kendine geldiğinde, karımın gözleri, az önce onu ağzından siken zenciye yöneldi yeniden. O da, tıpkı benim gibi, arkadaşıyla karımın yarattığı muhteşem manzarayı, büyülenmiş gibi seyretmekle meşguldü. Az önce, peşpeşe iki kez patlayan ve döllerini karımın saçlarından memelerine, dudaklarından gırtlağının dibine kadar, her yerine fışkırtan kocaman, kapkara siki, yine kazık gibiydi. Bu karımın gözlerinin parlamasına neden oldu. Başını döndürüp bana, doğrudan gözlerimin içine baktı bir kez daha.

Sonra onun sırtını kucağında oturduğu zencinin göğsüne iyice yasladığını gördüm. Aynı anda ayaklarını toplayıp, ayakkabılarının incecik topuklarını masanın kenarlarına taktı. Dizleri birbirinden, alabildiğine aralıktı. Böylece, akıl almaz güzellikte bir manzara daha çıkmış oluyordu ortaya. Ayaktaki zenci de, ben de, karımın altında oturmakta olan zencinin sikinin, onun küçük götüne dibine kadar gömülmüş olduğunu rahatlıkla görebiliyorduk artık. Herifin, yalnızca kocaman birer torbaya benzeyen taşakları kalmıştı dışarda. Teninin kuzguni siyah rengi, karımın bembeyaz teniyle öylesine uyumsuzdu ki, kanım kaynıyordu neredeyse. Ama iş bununla da bitmiyordu tabii. Karımın sınırlarının en ucuna kadar zorlandığı belli götünün yalnızca bir parmak üstünde de, az önce aynı siki içine aldığı için alabildiğine açılmış ve hala da kapanamamış küçük amı, bütün başdöndürücülüğü ve çekiciliğiyle, aklımı alıyordu. Dudakları alabildiğine açıktı. İçinden sızan peltelenmiş, bembeyaz döller, aşağıya akıyor ve altındaki zencinin taşaklarını ıslatıyordu.

Karımın ne yapmak istediğini biliyordum tabii. İkinci zencinin sikini de amına istiyordu karım. Kendini iki zenciye aynı anda siktirmek istiyordu. Bir zenci siki götündeyken, öbürünün de amına girmesini istiyordu.

Aynı anda hem amından, hem götünden sikilmeye bayılıyordu karım. Bunu çok iyi biliyordum. Şimdiye kadar onu böyle sikilirken kaç kez seyrettiğimi hatırlamıyordum bile. Arada, amına ya da götüne giren siklerden birinin benimki olduğu zamanlar da olmuştu tabii. Her seferinde, zevkten çıldırma noktasına gelmişti karım. Ama onun, bundan da çok sevdiği bir şey olduğunu biliyordum. Aynı anda üç sik birden yemekti o da. Birini amına, birini götüne, sonuncusunu da ağzına.

Gözleri karımın kasıklarına kitlenmiş, öylece ayakta duran zenci büyülenmiş gibiydi. Bu arada alttaki zenci de hareketlenmiş ve akıl almaz büyüklükteki sikini, karımın küçücük götüne sokup çıkarmaya başlamıştı bile. Bu ise gözlerimizin önündeki manzarayı, daha da büyüleyici bir hale getiriyordu. Götüne girip çıkan kocaman sik, karımın amının dudaklarının da açılıp kapanmasına neden oluyordu. Vücudunun üst kısmını, altındaki zencinin göğsüne yaslamıştı artık. Başı hafifçe arkaya devrilmişti. Sonra, hala elinde tutmakta olduğu tahta siki yüzüne yanaştırdı. Dilinin dışarı çıkıp, o kocaman şeyin baş kısmında dolaşmaya başladığını gördüm. Manzara dayanılır gibi değildi.

Ayaktaki zenci de, benim gibi düşünüyor, hissediyor olmalıydı ki, bir anda hareketlendi ve ellerini uzatıp, arkadaşının karımın bacaklarının arasında kalan dizlerini tutup birbirinden ayırdı. Sonra da yere dizlerinin üstüne çöküp, onların arasına girdi. Birden müthiş acele etmeye başlamıştı. Sağ eliyle o kocaman sikini tutup biraz daha sokuldu. Kalçaları sert bir hareketle öne gittiler. Bir anda, dibine kadar geçirmişti karıma.

İnliyor ve bağırıyordu karım

Yine İngilizce konuşuyordu. Ama anladığım kadarıyla, zencilerin ondan istek gelmesini bekleyecek bir durumları kalmamıştı zaten. İlk seferkinin aksine, bu sefer alabildiğine hırslıydılar ikisi de. Alttaki kalçalarını, pozisyonunun izin verdiği en sert şekliyle yukarı kaldırıp, o kocaman sikini hırsla karımın küçücük götüne sokarken, öbürü de, tüm gücüyle, sikini sımsıkı sarmış olan o güzelim amın içinde gidip geliyordu.

Sonra tüm vücudu sarsılmaya başladı. Bir kez daha boşalıyor gibiydi. İki zencinin arasına sıkışmış, çırpınıyordu adeta. Ama onların buna aldırdığı bile yoktu. Neredeyse gözleri dönmüş bir halde sikiyorlardı karımı. O kapkara, o kocaman, o akıl almaz büyüklükteki zenci sikleriyle, amından, götünden sikiyorlardı. Ona biraz soluklanma, kendini toplama fırsatı vermeyi bile getirmiyorlardı akıllarına. Bunun doğal sonucu olarak da, karım, durmadan, peşpeşe kasılıyordu. Öyle ki, upuzun, bitmek bilmeyen bir yolculuğa çıkmış gibi hep bulutların üstündeydi artık. Tüm vücudu dalga dalga sarsılıyordu sürekli. Bu nedenle ayaklarını kontrol edemez, artık ayakkabılarının topuklarını masanın kenarına takılı tutamaz hale gelmişti. Buna çözüm, bacaklarının arasına girip o kocaman sikini amının içinde pompalamakta olan zenciden geldi. Adamın kapkara, kocaman elleri karımın bacaklarının dizlerinin arka tarafından yakalayarak havada tutmaya başladılar. Böylece onu önünde bir tabak gibi açmış da oluyordu zenci. Şimdi daha hırsla pompalamaya, o akıl almaz büyüklükteki sikini, önünde iyice açılmış duran küçücük ama hızla sokup çıkarmaya koyulmuştu. Her dipleyişinde kocaman taşakları, arkadaşının taşaklarına yapışıyordu.

Karımın zevkten bayılmak üzere olduğunun farkındaydım. Ben de ondan aşağı kalır durumda değildim bu arada. Halbuki, sikime elimi sürmemiştim bile. Titreyen parmaklarla pantolonumun önünü çözdüm ve zonklamakta olan sikimi dışarı çıkardım. Yine de, elimi fazla sürmemeye özen gösteriyordum.

Birden müthiş bir şey oldu ve iki zenci birden, aynı anda homurdanarak boşalmaya başladılar. Tanrım, bu iki yamyam, erkeklik sıvılarını karımın içine boşaltıyorlardı. Zenciler, aynı anda, karımın amının ve götünün derinliklerinde fışkırıyordu. Artık kendimi tutamazdım ben de. Boşalmaya başladım bir anda. İlk salvo, havada geniş bir kavis çizerek, karımın karnına yapıştı. Ama o bunun farkında bile değildi. Çıldırmış gibi çırpınmayı sürdürüyordu hala.

Sonra hepimiz birden durulduk. Sikimi pantolonumun içine geri soktum. Gözlerimin önündeki üçlü içinde ilk toplanan ise karımın bacaklarının arasındaki zenci oldu. Sikini karımın amından çekerek yavaşça kalktı ayağa ve entarisinin eteklerini aşağı bıraktı. Ama bu arada, o kocaman sikinin yavaşça inerek bacaklarının arasında sallanmaya başladığı görebilmiştim. Am suları ve döllerle ıslanmış, pırıl pırıl parlıyordu. Karımın kendine gelebilmesi ise biraz daha zaman aldı tabii. Ama sonunda ayaklarını yere basıp, yavaşça kalktı altındaki zencinin kucağından. Küçük götünün içindeki sik dışarı çıkarken öyle bir plop sesi çıkardı ki, bir anda kanımın yeniden tutuştuğunu hissettim. En son olarak da, masanın üzerinde oturmakta olan zenci ayaklandı. Siki iyice inmişti artık ama, hala kocamandı.
Karımın hali perişandı tabi. Saçları, yüzü, boynu, memelerinin arası, karnı, bacakları, kısacası her yeri döl içindeydi. Saçları iyice dağılmıştı. Yüzündeki o yeni sikilmiş ifade müthişti. Dışarı böyle çıkamayacağımız belliydi. Gözlerim çevrede onu silip temizleyebilecek bir şeyler aramaya başladı. Tek bez, kulübenin kapısını kapayan perdeydi. karımı elinden tutup, kapının yanına getirdim. Sonra perdeyle, yüzünü, saçlarını, boynunu temizledim biraz. Penyesinii düzeltince memelerinin arasındaki döllerde gözden kayboldu ama, incecik kumaş, şimdi ıslanarak iyice yapışmıştı memelerine. O da parmaklarıyla, karnının çıplak yerlerindeki dölleri sıyırıyordu. Ben eğilip, perdenin beziyle bacaklarını mümkün olduğunca silmeye çalışırken, karım da, tek tek parmaklarını yalamaya başlamıştı.

- "Immm tadı çok güzel sevgilim..." dedi bana.

Tanrım doymak bilmeyen bir kadınım vardı işte. Sonra onun elindeki tahta siki hala bırakmamış olduğunu farkettim. Elimi cebime sokup biraz para çıkardım ve ortadaki masanın üstüne bıraktım. O siki satın alacağımız belliydi. Karımla elele tutuşup kulübeden dışarıya, güneşe çıktık. Gözüm, hemen karşımızdaki ihtiyar zenciye takıldı. Suaygırını tamamlamış, beni bekliyordu. Oraya doğru yürüdük. Ben de onu almak istiyordum.

Doğal olarak çevredeki tüm zenci erkeklerin, hatta beni bekleyen ihtiyarın da gözü, yine karımın üstüne dikilmişti. İnsanın onun yeni sikilmiş olduğunu anlamaması mümkün değildi zaten. Elinde sıkı sıkı tutmakta olduğu o kocaman, siyah tahta sik ise hala sikilmek istediğinin, hala zenci siki peşinde olduğunun kanıtı gibiydi.

Elini daha da sıkı tuttum. Biliyordum ki, bırakacak olsam, gidip kendini siktirecek başkalarını bulmaya kalkışacaktı. Halbuki ben, suaygırını alır almaz bir taksiye binip otelimize gitmekten başka bir şey düşünmüyordum. Çünkü evire çevire sikmek istiyordum onu.

Yol boyu durmadan konuştu karım. SOdamıza girdiğimizde, kapının önünde soydum onu. Elimden kurtulup kendini yatağa sırtüstü attı.

Tahta zenci sikini hala elinden bırakmamıştı.


http://juicywetpeach.blogspot.com/

2 sik, Aldatan kadınlar, Arap, Azgın, Erotik Hikaye, Evli, gangbang story, Gerçek Hikayeler, Grup seks, interracial, Porno hikaye, Seks Hikayeleri, Teşhir, Türkçe seks hikayeleri, Zenci,