Amsterdam’da Bir Haftasonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Amsterdam’da Bir Haftasonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Amsterdam’da Bir Hafta Sonu (3)

 

Amsterdam’da Bir Hafta Sonu (3)

İlk bölüm         Amsterdam'da Bir Hafta Sonu 1
İkinci Bölüm    Amsterdam'da Bir Hafta Sonu (2)


Ertesi sabah kahvaltı tepsisini getiren garson bizi uyandırmıştı ancak kahvaltımızı yaptıktan sonra tekrar uyumuştuk. İlerleyen saatlerde uyandığımızda ikimizin de duş alması gerekiyordu kocamla duşu paylaşmaya karar vermiştik. Büyük duşta birbirimizin vücutlarını sabunlayarak sevgiyle okşadık, ancak dün geceki olaydan dolayı hala biraz hassas hissettiğim için herhangi bir cinsel aktiviteden kaçınmaya çalıştık.


Daha sonra birkaç saatliğine sakinleşmenin iyi bir fikir olabileceğine karar verdik. İki yoğun gün geçirmiştik, dolayısıyla süitte bornozlarımızla uzanmıştık. Kendimize biraz zaman ayırmak güzeldi.

Murat dün gece barda neler hissettiğimi ve tüm o erkeklerin önünde soyunmanın benim için nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyordu.


"Bunun harika bir deneyim olduğunu itiraf etmek zorundayım ve bundan ne kadar tahrik olacağımı fark etmemiştim."


"Herkes alkışlarken ve bağırırken benim soyunmuş halimi görünce ne hissettim?" diye sordum.


“Aşkım, tahmin edebileceğimden daha çok hoşuma gitti. Sanırım senin kendini teşhir etmen en büyük fantazilerimden birisi imiş” Dedi gülümserken


Ona sırıttım.


"Eminin bardaki erkekler tangamı çıkarmam için bağırılırken sen de çok fena sertleşmişsindir."


Gülümsedi ve başını salladı.


"Çıkaracağından pek emin değildim ama çıkardığında neredeyse pantolonuma boşalıyordum."


Yanına yaklaşıp kocama sarılıp öptüm.


"Harika bir hafta sonu geçirdik ve bence bu ikimize de iyi geldi. Birbirimiz hakkında bir şeyler öğrendik ve evde asla yapamayacağımız şeyler yaptık. Burada, Amsterdam'da olmak bize bunları yapma şansı verdi. Evden uzaktayken, kimsenin sizi tanımadığı bir yerdeyken bunları yapabiliriz."


Telefon çaldığında saat öğleden sonra üç buçuk civarıydı. Resepsiyon Carl'ın aşağıda olduğunu söylüyordu. Kocam ona yukarı gelmesini söylemelerini rica etti. Telefonu bırakıp bana döndü.


"Carl yukarı geliyor."


Bornozuma baktım.


"Üzerime birşeyler giyeyim mi?"


"Ben olsam zahmet etmezdim. Kalabalığı cesaretlendirme şekline bakılırsa, üzerinde hiçbir şey olmaması onun daha çok hoşuna gidiyor olabilir. Sanırım senden oldukça hoşlanıyor."


 "Öyle mi düşünüyorsun?"


"Dün gece barda otururken gözlerini senden alamıyordu ayrıca aşağı inmene yardım ettiğimizde de sana bakıyordu......"


"Peki, bu konuda sen ne hissediyorsun; seni endişelendiriyor mu?"


"Hayır, Carl iyi bir arkadaş ve senin onunla kaçmayacağını düşünüyorum." Gülümsedi.


" Kaçacak mısın?"


Eğildim ve onu öptüm, dilimi boğazının derinliklerine kadar soktum.


"Senin gibi harika bir erkeğim varken ve burada sahip oldukların varken olmaz." Elimi bornozunun içine sokup sikinin etrafına doladım. Neredeyse anında canlanmaya başlamıştı.


"Sakin ol ateşli şey," dedim hınzır bir sırıtışla,


"Misafirimiz geliyor."


Carl her zamanki gibi coşkuyla içeri daldı. Üzerimizdeki kıyafetleri görünce gülümsedi.


"Ah inşallah bir şeyi bölmemişimdir," dedi sırıtarak.


Murat başını salladı.


" Hayır, öyle bir durum yok. Sadece tembellik ediyoruz."


Carl başını salladı.


" Güzel, çünkü senin için de uygunsa bu akşam yine dışarı çıkıyoruz."


İkimiz de başımızı sallayarak kabul ettik.


"Evet, iyi olur. Son gecemiz, tadını en iyi şekilde çıkarmalıyız."


"Ne yapmak istersiniz; barlar, kulüpler, bir yemek ya da biraz daha farklı bir şey?"


Ona şaşkınlıkla baktık


İlginç.


"Farklı bir şey mi?"


Yüzünde bir gülümseme vardı.


"Red Rooster'ı hiç duydunuz mu?" İkimiz de kaşlarımızı kaldırdık.


"İlginç bir yer ve Amsterdam'dayken oraya gitme fırsatını kaçırmamalısınız. Hafta sonları içeri girmek kolay değil ama ben VIP geçiş kartı almayı başardım." Bunu söyledikten sonra elini cebine attı ve gülümseyerek birkaç davetiye çıkardı.


Murat Carl'a bakarak


"Red Rooster'ı bu kadar özel yapan nedir?"


Carl bir an düşündü.


" Şey, daha önce hiç canlı bir seks şovuna gitmiş miydiniz?"


Murat bana bakıp sırıttı.


"Hayır," dedi gülümseyerek,


"Türkiye'de pek rastlanan bir şey değil."


Carl başını salladı.

" Evet, öyle söyleniyor ama Red Rooster farklı bir yer. Görebileceğiniz en iyi gösterileri sunuyor, Red Light District'teki kulüplerde gördüğünüz kötü gösterileri değil, gerçekten kaliteli şovları."


Murat bana baktı.


"Sen ne düşünüyorsun?"


" Değişik bir şey olabilir. Eğer hoşuna gidecekse, tatlım, o zaman gidelim."


Carl gülümsedi.


"Peki, kim bir şeyler içip sigara ister?"


Kocam bana bakıyordu.


"Erken bir başlangıç ama ne fark eder, insan bir kere yaşar." Sandalyesinden kalktı, mini bara giderek bir şişe beyaz şarap çıkardı. Bir şişenin mantarını çıkarıp üç bardak doldurdu. Carl sehpanın üzerinde bir yer açmış, yanında getirdiği büyük bir ot paketinden birkaç sigara sarıyordu.


İki kadeh şarap ve ikişer sarma sigaradan sonra hepimiz etkisini hissetmeye başlamıştık. Carl koltuktaydı ve ben de kocamın sandalyesinin koluna oturmuş, kolumu onun omuzlarına dolamıştım.


"Şanslı bir adam olduğunu biliyorsun," dedi Carl.


"Umarım ben de evlendiğimde, eğer evlenirsem, tıpkı senin eşin gibi birini bulabilirim."


" Gerçekten harika biri, değil mi?"


Carl başını sallamıştı.


"İkinizle harika bir hafta sonu geçirdim. Gitmenize üzüleceğim." Bana baktı.


"Sen de eğlendin mi?"


Başımı onaylayarak salladım.


" Gözümü açtı. Üç gün önce görebileceğime ya da yapabileceğime inanmadığım şeyler gördüm ve yaptım. Bir fahişe tarafından kocama sakso çekilmesini izledim. Hatta bunu yapması için ona para bile verdim ve sonra bir oda dolusu sarhoş erkeğin önünde çırılçıplak soyundum."


Güldü.


"Ve herkes buna bayıldı, ben de öyle."


Ona gülümsedim.


Murat bana doğru uzandı ve elini bornozumun altına soktu.


"Evet, çok güzel bir vücudu var," dedi ve elini yavaşça çıplak kalçamdan yukarı kaydırdı,


"Ama geçen hafta bana gerçekten vajinasını sergileyeceğini söyleseydiniz, inanmazdım. Hatta bana bundan heyecan duyduğunu bile söyledi. Öyle değil mi?"


Biraz utanarak gülümsedim. Eli bacaklarımın arasına ulaşmıştı ve bir parmağını yavaşça amımda aşağı yukarı gezdiriyordu.


Carl'ın bizi izlediğini görebiliyordum, sanırım kocamın elinin nerede olduğunu biliyordu.


Şimdi beni heyecanlandıran şey, parmağının yavaşça içime girmesiydi. Herhangi bir tepki göstermemeye çalışarak dudağımı ısırıyordum. Sonra parmağı dışarı kayarak çıktı ve yavaşça bornozuma sildi. Ortam bir anda ısınmaya başlamıştı.


"Karımı çıplak görmek hoşuna gitti mi?"


Yavaşça başını sallayan ve gülümseyen Carl'a baktı.


"Harika bir vücudu var," dedi.


" Onu tekrar görmek ister misin?"


Carl sırıtarak.


"Papa Katolik mi gibi bir soru?" Kocam uzanıp bornozumun kemerini çekmeye başladı. Çözülmeye başladığında hafif bir tedirginlik hissettim ve hafif sarhoş olmama ve sigaranın etkisinde olmama rağmen gerilmiştim. Elimi uzatıp onu durdurmam gerektiğini hissediyordum ancak bunu yapmak da istemiyordum. Onun beni teşhir etmesini istiyordum; teşhir edilmenin o harika heyecanını tekrar hissetmek istiyordum.


Düğüm gevşedi. Kocam bornozun bir tarafını bacaklarımdan sıyırırken Carl'a baktı. Bornozun altından çıplak olduğum görülüyordu. Murat bir an için duraklayarak heyecanı arttırdı. Carl şarabından bir yudum alırken gözlerini bedenimden ayıramıyordu. Kocam bornozun bir kenarını hafifçe açmaya başladı. Bornozun göğsümün üzerinden aşağı doğru çekildiğini hissedebiliyordum, kumaş zaten dik olan meme ucumun üzerinde kışkırtıcı bir şekilde kayıyordu, sonra birden serbest kalarak Carl'ın görebileceği şekilde ortaya çıkıvermişti. Kocam nazikçe açıkta kalan göğsümü avucunun içine alarak okşamaya başlamıştı. Carl gergin bir şekilde dudaklarını yalıyordu. Benim gibi o da bu işin sonunun nereye varacağını merak ediyor gibiydi.


Ardından Murat boştaki eliyle uzanıp bornozu omuzlarımdan indirdi. Artık Carl'ın gözleri önünde tamamen çıplak kalmıştım. Kocam bana sevgiyle bakıyordu.


"Çok güzel, değil mi?" Carl yavaşça başını salladı. O anda kendimi müstakbel bir alıcıya sergilenen eski bir köle gibi hissediyordum.


Murat’a baktım ve yüzündeki gerginliği görebiliyordum. Ayrıca bornozunda oluşan çıkıntıyı da görebiliyordum - bornozun alt kısmında bir çadır oluşmuştu.


" Sevgilim, gidip Carl'ın yanına oturup vücuduna daha yakından bakmasına izin vermek ister misin?"


Kulaklarıma inanamıyordum.


Kocam gerçekten arkadaşına mı sunuyordu?


Ona bakıp gülümsedim. Yavaşça ve isteksizce hala tuttuğu göğsümü bıraktı. Yavaşça ayağa kalktım ve kalbim küt küt atarken Carl'ın oturduğu yere doğru kısa bir mesafe yürüdüm. Ben ona doğru ilerlerken o sadece vücuduma bakıyordu. Vücudumun hareketiyle sınırsız göğüslerimin hafifçe sallandığını,  bacaklarım birbirine sürtünürken kasıklarımdaki kaygan ıslaklığını hissedebiliyordum.


Vücudumu iyice görmesi için bir süre Carl'ın önünde dikildim. Sonra da yavaşça onun yanındaki kanepeye oturdum. Odanın diğer ucunda, sevgili kocam bizi dikkatle izliyordu, eli şimdi bornozunun içindeydi ve hareketlerinden yavaşça sikini okşadığını görebiliyordum.


Carl'ın bundan sonra ne yapacağı konusunda tereddüt ettiğini hissedebiliyordum. Sıkıntısını sezebiliyordum. En iyi arkadaşının karısı şimdi çıplak olarak yanında oturuyordu. 

Ona ben mi teklif ediliyordum? Bütün hafta sonu beni arzuladığını biliyordum. İlk tanıştığımızda o gözlerini bana diktiğinden beri bunu bakışlarında görüyordum.


"Ona dokunabilirsin," dediğini duydum sevgili kocamın sessizce.


"Merak etme kırılmaz." demişti.


O ilk dokunuşu beklerken gözlerimi kapatmıştım. Parmakların göğsümde hafifçe gezindiğini ve sert meme ucuma sürtündüğünü hissettiğimde nefesim kesildi.


"Bunu gerçekten istiyor musun?" sesi boğuk, ateşli bir fısıltı gibiydi.


Dudaklarımı hafifçe araladım ve dilimi yavaşça dudaklarımın üzerinde gezdirdim.


"İstiyor musun?" Güçlü eliyle göğsümü sıkarak sordu. Ani acıyla irkildim.Sessizdim. Cevap veremiyordum. Ortamdaki enerji konuşmamı zorlaştırıyordu.


Derken, beni kollarının arasına aldı, çıplak bedenimi kendine bastırdı, elleri sırtımdan aşağıya doğru inerek popomun dolgunluğunu kavrayıp okşadı. Şimdi onu istediğimi biliyordu.

Sevgili kocamın görmek istediği şey bu muydu, başka bir adamın benimle sevişmesi mi? 


Benim için planladığı şey bu muydu?


Şarap ve sigaradan dolayı hissettiğim sersemlik yine duyularımı ve cinsel arzularımı artırıyordu. Gömleğinin düğmelerini açmaya başlamıştım. Onun bedenini kendi bedenimde hissetmek istiyordum. Gömleğini parçalarcasına açtığımda inledim ve göğsündeki kaba siyah kıllar hassas meme uçlarıma heyecanla sürtündü. Sonra kemerini çekiştirmeye başladım. Oda bana yardım ediyordu ve ikimiz birlikte pantolonunu bacaklarından aşağı ittik. Önümde sertleşmiş siki duruyordu. En az 18 santim uzunluğundaydı ve şimdiye kadar gördüklerimin en kalınlarından biriydi.


İki elimle kavradım. Sıcacıktı, boylu boyunca uzanan damarlar kabarmıştı ve büyük, ıslak, mor baş, sünnet derisinin yumuşak, çevreleyici örtüsünden içeri doğru ilerliyordu. Onunla biraz oynamayı çok isterdim ama şimdi acelem vardı. Onu içimde hissetmeye ihtiyacım vardı.

Murat'a doğru baktım. Bornozu artık açıktı, bacakları ayrılmıştı ve kendini delicesine okşuyordu.


Kendimi kanepeye geri ittim, bir bacağımı arkaya doğru kaldırdım ve diğerini yere bıraktım. Bu pozisyonda artık açık bir davetiyeydim. Amımın dudaklarının açılmış olduğunu hissedebiliyordum. Bana doğru bakıp elini uzattı ve amımla oynamaya başladı. İnliyordum ve yalvarırcasına ona bakıyordum.


" Sik beni," diye sessizce mırıldandım. 


Gülümsedi ve sert vücudunu açık bacaklarımın arasına soktu. Sert penisinin açılmış amıma sürtündüğünü hissettim. Bacaklarımı biraz daha açtım. Vajinamın davetkâr kavrayışına doğru ilerlemeye başladığında haykırdım ve o harika hissi iliklerime kadar hissediyordum. Sıkı, ılık, ıslak duvarlar sikini sokarken onu sarmalıyordu.


Tamamen içime girdiğinde durdu. Kaslarımı kasıp onu sıkıca kavramıştım. Yavaş şehvetli harekete başlamak için onu serbest bıraktığımda vücudunun gerildiğini ve sonra gevşediğini hissettim. İlk başta o harika alet amımın dar sınırları içinde yavaşça ileri geri kaymaya başladığında, ellerim sırtını kavramıştı. Tırnaklarım sert ve sıkı etine batıyor, uzun bacaklarım vücudunu sararak bizi birbirimize daha da yakınlaştırıyordu.


Harika ve kibar bir erkekti, ilk başta beni yavaşça şehvetli bir yolculuğa çıkarıyordu. Hızını artırmaya başladığında, vücudumu ona doğru ittim. Kalçalarımız birbirine sürtündü ve ağır testisleri açık kalçalarımın arasına çarptığında harika bir erotik his duyumsadım.


Kısa süre sonra içime daha hızla girmeye başlamıştı.


Ter damlacıkları yüzünden süzülüp göğüslerime damlıyor, yamaçlardan aşağıya, aşağıdaki vadiye doğru akıyordu.


"Boşalıyorum, boşalıyorum," diye nefes nefese bağırdım.


"Daha sert sik beni! Sik beni! Sik beni!" dedim inildeyerek. O anda beynim patlayacak gibi oldu ve en devasa orgazm bedenimden geçerken neredeyse bayılacaktım. Aynı anda  darbeler biraz daha sertleşmişti. Aletinin içimde seyirmeye başladığını hissederken kendimi onun bol miktardaki spermleri ile dolmuş hissediyordum. Aşırı dolmuş tünelimden sızarak kalçalarımın arasından aşağıya akıp altımızdaki kanepeye süzüldüler. Nefes nefese kalarak üstüme yığıldı. Islak yanaklarını öptüm ve minnettar teşekkürlerimi kulağına fısıldadım.


Orada yatarken Murat'ın oturduğu yere bakmaktan çekiniyordum. Şimdi yaptığım şey yüzünden suçluluk duygusu yaşıyordum. 

Bunu nasıl atlatacaktık? 

Onun istediği de bu muydu? 


Carl vücudunu benimkinden uzaklaştırdı ve sevgili kocamı kanepenin kenarında diz çökmüş halde görünce şaşırdım. Bornozu açıktı ve siki artık gevşekti. Sonra Carl arkasını dönüp, banyoya yöneldi.


Kocam bana döndü. Elimi tuttu, yüzüne götürdü ve parmaklarımı öptü.


"Teşekkür ederim, teşekkür ederim sevgilim, beni çok mutlu bir adam yaptın." Ona gülümsedim ve uzanıp onu kendime çektim. Uzun uzun ve şefkatle öpüştük. Ayrıldığımızda, hâlâ yorgunluğumuzun izlerini taşıyan vücuduma baktı.


Eğildi ve sırayla her bir göğsümü öptü, meme uçlarını emdi. Yavaşça vücudumdan aşağı indi, ağzı amımın üzerine gelene kadar beni öptü. Hala amımdan Carl'ın sıvılarının aktığını hissedebiliyordum, ama bu kocamın beni ağzıyla uyarmaya başlamasına engel olmamıştı.Dili aşk sularımızın karışımını höpürdetirken beni yalamaya başladı. Başını kendime doğru bastırarak zevkle inledim. 


Bu harika adamı çok seviyordum.


Devamı....




Amsterdam’da Bir Haftasonu (2)

Amsterdam’da Bir Haftasonu (2)

İlk bölüm Amsterdam'da Bir Hafta Sonu 1

Cuma günüydü ve sevgili kocamın önemli toplantısı vardı. Şık koyu renk takım elbisesini giymesini izlemiştim. Resepsiyon taksinin geldiğini söylemek için arandığında öpüşerek vedalaşmıştık. Yatağımın çarşaflarına gömüldüm ve kısa süre sonra yaşadığımız heyecanlı geceyi hayal ederek uykuya daldım. Uyandıktan sonra sakince bir banyo yaptım ve giyindikten sonra dışarı çıkıp Amsterdam'da yapılması beklenilen turistik şeyleri yaptım: kanallarda bir gezi ve Anne Frank'ın evini ziyaret.

Geri döndüğümde kocam çoktan dönmüştü. Günü iyi geçmiş, her şey yolunda gitmişti.

Tüm sözleşmeler imzalanmış ve bu akşam şirket yöneticileriyle birlikte bir kutlama yemeğine davet edilmiştik. Bir şişe berrak beyaz şarap açtık ve iki büyük kadeh doldurduk.

"Dün gece güzel bir geceydi," dedi.

"Böyle şeyler yaşamayalı uzun zaman olmuştu."

Tebessüm ettim.

"Oldukça eğlenceliydi, değil mi? Dışarıdaki insanların bizim hakkımızda ne düşündüklerini hayal bile edemiyorum," dedim gülümseyerek ve önünde seviştiğimiz pencereye baktım. İkimiz de gülüştük.

"Gerçekten hoşuna gitti, değil mi, ne bileyim, böyle açıkta olmak." Murat bardağının üzerinden bana bakarken bunu bir soru olarak değil, bir açıklama olarak söylediğini hissettmiştim.

Yavaşça başımı salladım.

"Aşkım ilk başta biraz ürktüm ama sonra yaptığımız şeyin heyecanı etkisini gösterdi. Önemli olan dışarıda kimin olduğunu bilmemekti. Sadece bir kişi de olabilirdi, onlarca kişi de olabilirdi, belki de hiç kimse olmayabilirdi. Hiç bu kadar çılgınca ve bu kadar çok sayıda orgazm olmamıştım."

Murat gülümsedi. Uzanıp elimi tuttu ve sıktı.

"Seni seviyorum, bebeğim" dedi şefkat dolu bir sesle.

"Aramızdaki şeylerin pek iyi gitmediğini biliyorum ama yeniden başlamamızı, ilk tanıştığımız zamanki gibi olmamızı istiyorum."
Ben de onun elini sıktım ve ona gülümsedim.

Ben bu gece için eşyalarımızı hazırlarken kocam duş aldı. Ona sürpriz olarak yeni bir elbise almıştım. Ben duşta Murat’ın yerine geçerken öpüştük. O anda kendimi ona hiç olmadığım kadar yakın hissettim. Duştan çıktığımda o da giyinmek üzereydi. Havluyu alıp çıplak bedenimi sevgiyle kuruladı. Göğüslerimin uçlarını öptü ve meme uçlarımın belirginleşmesini sağlamıştı. Daha da ileri gitmesini isterdim ama zamanımız azalıyordu.

Siyah dantelli kısa bir tanga giyip tuvalet masasına oturdum ve dantelli çorabımı giyerken beni izlediğini görmüştüm. Çoğu erkek gibi o da jartiyer giymeme bayılırdı. Elbiseyi yataktan alıp giydim ve askısını boynumun arkasından geçirirken bana bakarak gülümsedi.

"Vay vay, bu biraz cesurca," diye sırıttı, göğüslerimin arasından neredeyse göbeğimde biten derin dekolteye bakarak.

"Çok cüretkar değil, değil mi?" Biraz endişeyle sordum.

Başını salladı.

"Büyüleyici görünüyorsun." Gülümsedim, yanına gittim ve onu öptüm.

Elbisenin içinde kendimi biraz savunmasız hissettiğimi itiraf etmeliyim. Arkası neredeyse açıktı ve eğer göğüslerim bu kadar diri olmasaydı, üzerlerindeki kısacık giysiden sıyrılacaklarından biraz endişelenebilirdim. Resepsiyonda ilerlerken, bana doğru yönelen hayran bakışları fark etmeden edemiyordum. Gülümsedim.

Bu, bir kadının kendini iyi hissetmesini sağlayan şeylerden biriydi.

Gittiğimiz restoran mükemmeldi. Eşleriyle birlikte gelen üç müdür tarafından çok iyi ağırlandık. Carl ve projede kocamla birlikte çalışmış olan Hans adında başka bir adam da oradaydı. Yemek ve şarap harikaydı ve yöneticilerin bana verdiği bir hediyeyi açarken nefesim kesilmişti.

İçinde harika bir kolye vardı. Yıldönümü hediyesi olduğunu söylediler. Kolyeyi kutudan çıkardım ve yöneticilerden birinin boynuma takmasına izin verdim. Kolye, göğüslerimin arasındaki derin vadide uzanıp tenimin üzerinde ışık parıltıları saçarken herkes ona hayranlıkla bakıyordu.

Yemek bitince, herkes geç olduğunu söyleyip vedalaşana kadar oturup sohbet ettik. Hepsi de Amsterdam'da kaldığımız sürenin geri kalanından ikimizin de keyif almasını umduklarını ve yakında tekrar gelip onları ziyaret etmemiz gerektiğini söylediler. Şirketin arabası dışarıda müdürleri bekliyordu , Hans eve gitmesi gerektiğini çünkü karısının onu bekleyeceğini söylemişti. Carl geç bir saatte bir şeyler içmeyi önerince kanal kenarında dolaşarak bir bar aramaya başladık. Hava serinlemeye başlamıştı ve Murat ceketini çıplak omuzlarıma doladı. Gülümseyip ona teşekkür ettim.

Red light bölgesinin kenarında bir bar bulup şarap sipariş ettik. Carl bize sigara sardı ve yemekle birlikte tükettiğimiz içkiler, şarap ve otla birlikte ikimiz de kısa sürede mutlu ve rahatlamış bir ruh haline bürünmüştük. Güldük, şakalaştık ve Carl'a kocamın yıldönümü hediyesinden bahsettiğimde çok şaşırmıştı.

"Böyle güzel ve anlayışlı bir eşe sahip olduğun için çok şanslı bir adamsın," dedi sırıtan Murat’a.

Başka bir bara, Pink Flamingo'ya geçtik. Burası otelimizden çok da uzak olmayan küçük bir çıkmaz sokağın başında gizlenmişti. Dışarıda yanıp sönen büyük bir neon flamingo asılıydı. İçerisi biraz gürültülüydü ama o sırada hepimizin canı bir şeyler istiyordu ve ben de içtiğimiz ve tükettiğimiz şeylerin etkisini hissetmeye başlamış, iki adamın kollarına yapışmıştım.

Barın önünde üç tabure bulup kısa bir revü kıyafeti giymiş, güler yüzlü barmene içkilerimizi söyledik. Birden müzik çalmaya başlamıştı ki, bizi şaşırtan bir şekilde barın tepesine iki güzel kadın çıktı. İçlerinden biri, buranın müdavimlerinden olduğunu tahmin ettiğim Carl'ı görünce gülümsedi. Bar boyunca dans etmeye, müşterilerle şakalaşmaya ve bunu yaparken kısa kıyafetlerini çıkarmaya başladılar. Çok geçmeden ikisi de tamamen çıplak kalmıştı.

Ardından barda oturan insanların kucaklarına doğru kaymaya başlayarak, küçük bir ücret karşılığında çıplak vücutlarını özgürce keşfetmelerine izin vermeye başladılar. Kocam da sırasını, etkileyici güzellikteki memelerini okşadıkça kıkırdayan ve zaten uzamış olan meme uçlarını çeken koyu saçlı güzelden almıştı. İnanılmaz derecede uzun bacaklara sahip uzun boylu sarışın barın üzerine oturdu ve bacaklarını Carl'ın boynuna dolayarak kalabalığın alkışları arasında, yüzü pürüzsüz tüysüz amının içine gömülene kadar onu kendine çekiverdi.

En sonunda onu özgür bıraktığında öne doğru eğilerek Carl'ı öperken dilini boğazının derinliklerine sokmuştu. Uzaklaşırken, Carl'ın onunla konuştuğunu görmüştüm, o da bana doğru baktı, başını salladı ve gülümsedi. Carl'dan ayrılarak benim oturduğum yere doğru ilerledi. Kucağıma kaydı, göğüslerini göğüslerime yapıştırdı ve beni dudaklarımdan ıslak bir şekilde öptü. Tam o sırada parmaklarını elbisemin askısında hissettim. Müdahale etmeye çalışsam da ellerim kenara çekilmişti. Birdenbire askı çözüldü ve etrafımızda duran kalabalığın büyük sevinci ile elbisem aşağı doğru indirildi.

Sarışın çıplak göğüslerimi herkese gösteriyordu. Yardım için eşime döndüm ama o sadece gülümsüyordu.


Hemen sonra hatırladığım şey, sarışının çıplak göğüslerimi emmeye başlamasıydı.

Hissettiğim duyguya inanamıyordum, sadece böyle bir yerde böyle teşhir ediliyor olmak değil, aynı zamanda etrafımdaki erkekler neler olup bittiğine bakmak için çabalarken, göğüslerimin emilmesinin verdiği heyecandan ve hassas meme uçlarımın ısırılmasından gerçekten zevk alıyordum.

Göğüslerimi emmeye devam ederken elimi tutup bacaklarının arasına götürdü. Çıplak amındaki ıslaklığı hissettiğimde şaşırmamıştım tabii ve parmaklarımın ılık ıslaklığa kaymasına da karşı koyamamıştım. İnliyordu ve hassas meme ucumu acıyla ısırırken ben de ciyaklıyordum.

Bakışlarını barda oturmuş aramızdaki aksiyonu izleyen arkadaşına çevirmişti. Benden uzaklaşıp tekrar barın üzerine tırmandığında bir an için hayal kırıklığına uğramıştım. Elbisemi düzeltmeye çalışarak göğüslerimin üzerinden yukarı doğru çektim, ancak daha tutturamadan iki kız tarafından aniden kollarımdan tutularak barın üzerine doğru sürüklendim.

Bir kez daha elbisemin önü belime kadar inmiş ve göğüslerim artık odadaki herkese teşhir edilmişti. Ardından ikisi de birer göğsümü alıp ağızları ve elleriyle beni yalamaya başladılar. Bir oda dolusu erkeğin önünde yarı çıplak olmak ve iki çekici çıplak kızın göğüslerimi emmesi bana inanılmaz bir his vermişti.

Birden kalabalığın teşvik tezahüratları arasında, elbisemin kalçalarımın üzerinden kurtulana kadar sıyrılıp ayaklarımın dibine düştüğünü hissettim. Aşağı baktığımda Murat'ın atılan elbiseyi barın üzerinden kucağına doğru kaydırdığını gördüm. Artık sadece kısa siyah dantel tangam ve jartiyerimle teşhir edildiğim için kalabalıktan çılgınca bir tezahürat yükseliyordu. İçgüdüsel olarak bunun bir son olmadığını biliyordum; heyecanlı kalabalık şimdi daha fazlası için bağırıyordu. Odanın içinde "Çıkar, Çıkar, Çıkar" çığlıkları kulaklarımda çınlıyordu.

Kocama ve Carl'a baktım. Görünüşe göre Carl tezahüratların başını çekiyordu ve sevgili kocama baktığımda sadece gülümseyerek omuzlarını silkeledi.

Çığlık atan kalabalığı izlerken, onların her şeyi görmesini istiyor olduğumu biliyordum. O anda, erkeklerle dolu bir odada tamamen çıplak olma hissini yaşamayı her şeyden çok istediğimi biliyordum, onların aklında tek bir şey vardı, çıplak vücudumun her özel detayını görebilmek. Müzik havada gümbürdüyordu yanımda şehvetli bir şekilde dans eden iki çıplak refakatçime baktım.

Gülümsediler.

Sarışın olan öne doğru eğildi ve kalabalığın gürültüsü arasında kulağıma bağırdı,

"Tamamen soyunmanız gerekecek yoksa buradan canlı çıkamayabiliriz. Onları hiç bu kadar heyecanlanmış görmemiştim." dedi

"Çıkar, Çıkar, Çıkar," diye bağıranlara şimdi de yere vuranlar eşlik ediyordu. Yapmak zorundaymışım. Parmaklarım üzerimdeki son parçaya gittiğinde sloganlar kesildi, bir tezahürat yükseldi ve birkaç cep telefonunun havaya kaldırıldığını fark ettim. Kalabalığın içinde bir yerlerde bu anı gelecek nesiller için fotoğrafladıklarını hemen fark etmiştim. Hiç vakit kaybetmedim. Hızlı bir hareketle tanga sıyrıldı. İnce kayışlar yırtıldı ve yırtık ıslak tangayı havaya kaldırıp kalabalığın içine fırlattım. O anda her şey ortaya çıktı ve salonda büyük bir alkış koptu. İki arkadaşım zafer selamıyla kollarımı başımın üzerine kaldırmıştı ve az önce yaptığım şeyin yarattığı heyecan beni neredeyse oracıkta boşaltacaktı.

Ortalık sakinleşmeye başladığında kocam ve Carl bardan inmeme yardım ettiler. İnsanlar beni tebrik etmek ve elimi sıkmak için öne atılmıştı. Kocam, atılmış elbisemi tekrar giymeme yardımcı oldu. Barmaid bana memnuniyetle kabul ettiğim uzun bir içki ikram etti. Ama artık gitmek istiyordum. Otele geri dönmek istiyordum. Her şeyden çok istediğim şey kocamın benimle sevişmesi idi.

Hâlâ gösteri için bana teşekkür etmek isteyen kalabalığın arasından sıyrılıp Krasnapolsky'ye doğru yola koyulduk. Otelin merdivenlerinde Carl'a iyi geceler diledik. Yanaklarımdan öptü ve bu harika akşam için teşekkür etti. Yarın bizi arayacağını söyledi. Aceleyle asansöre bindik ve kapılar kapanmadan önce birbirimizin kollarındaydık. Kocamın eteğimi yukarı çektiğini hissettim ve elleri çıplak popomu kavrarken kendini bana doğru itti, kasıklarını çıplak amıma sürttü. Asansörden süitimize kadar olan kısa mesafede çılgınca elbisemi çıkarıp koridor boyunca çırılçıplak koştum.

Neyse ki sabahın o saatinde etrafta başka misafir yoktu.

Süite girdikten sonra hiç vakit kaybetmeden yatak odasına geçtik. Kocam kıyafetlerini hızla çıkarırken yatağa uzanıp parmağımı iyice yağlanmış amıma sürtüyordum ki kocam bacaklarımın arasına girip içime girdi. O gece ona doyamadım. Daha fazla sevişemeyecek kadar yorgun düşene ve birbirimizin kollarına sarılıp derin bir uykuya dalana kadar defalarca ıslak amıma boşalmıştı.

Devamı....




Amsterdam’da Bir Haftasonu (1)

 

Akşam yemeğini hazırlamak üzereyken kocamın arabasının garaj yoluna girdiğini gördüm. Her zamanki gibi hızla mutfağa girdi ve bana sarılarak dudaklarımdan ıslak bir şekilde öptü.

 

"Nasılmış benim en güzel kadınım?" Bu onun her zamanki lafıydı, gülümsemiştim;

 

Ben yemeği masaya koyarken o da elini yüzünü yıkamaya gitti. Kendime evliliğimizdeki heyecanın nereye gittiğini soruyordum. Elbette kocamı hâlâ seviyordum ama eski, spontan halini daha çok seviyordum; nerede olursak olalım gelip ayaklarımı yerden kesen ve orada benimle sevişen kocamı.

 

Kocam günün haberlerini tararken biz sessizlik içinde yemeğimizi yiyorduk. Ana yemeği getirdikten sonra bana baktı.

 

"Sana hem iyi hem de kötü haberim var," dedi.

 

"Önce hangisini duymak istersin?"

 

Omuz silktim.

 

"Önce kötüyü duyalım, sonra en azından iyi beni neşelendirir."

 

"Peki," dedi,

 

"Kötü olan şu ki, önümüzdeki Perşembe günü bir toplantı için Amsterdam'a gitmem gerekiyor. Üzerinde çalıştığım yeni proje ile ilgili. Beni son bir toplantı için ve Cuma günü akşam yemeğinde onlara katılmam için davet ettiler."

 

Bir an şaşkınlıkla ona baktım. Cuma günü evlilik yıldönümümüzdü.

 

"Yapamazsın, Cuma günü olmaz!" Dedim.

 

" Evlilik yıldönümümüz, önümüzdeki Cuma günü!"

 

Bir an için ciddi görünüyordu, sonra gülümsemeye başladı.

 

" Güzel haber şu. Patronuma evlilik yıldönümümüz olduğu için gidemeyeceğimi söylediğimde, seni de yanımda götürebileceğimi ve masrafları şirket tarafından karşılanmak üzere hafta sonu kalabileceğimizi söyledi."

 

Masanın etrafından dolandım, kollarımı boynuna dolanıp, onu öptüm.

 

"Bu harika olur, aşkım. On yılı aşkın süredir Amsterdam'a gitmemiştim. Öğrencilik yıllarımda oraya gittiğimde çok sevmiştim."

 

Sonraki birkaç günü giysilerimi düzenlemek ve toparlanmakla geçirdi. Perşembe günü erkenden havalimanına doğru yola çıktık. Oradan Amsterdam'a sadece 4 saatlik bir uçuş vardı. Öğle yemeğinden çok önce Schiphol havaalanına inmiştik. Bagajlarımızı teslim aldıktan sonra gelen yolcu salonuna girdik ve hızlı bir şekilde şirketten gelen şoförümüzü bulduk.

 

Arabayla 20 km'lik kısa bir yolculuk bizi şehir merkezine getirdi. Araba Dam meydanında, Hotel Krasnapolsky'nin heybetli zarafetinin önünde durdu. Kapıyı açan kapıcı çantalarımızı şoförden aldı. İçeride bizi güler yüzlü bir resepsiyon görevlisi karşıladı ve hızlıca giriş işlemlerimizi yaptırıp odamıza doğru yola çıktık. Ben bir oda bekliyordum ama kendimizi lüks bir dairede bulduk. Buna inanamadım! kocamı odadan odaya sürükleyen küçük, heyecanlı bir çocuk gibiydim. Geniş salondaki bir masanın üzerinde bir düzine kırmızı gül, bir şişe şampanya ve büyük bir kutu Belçika çikolatası bulduk. Üzerindeki küçük notta "Amsterdam'a hoş geldiniz" yazıyordu.

 

Telefon çaldığında eşyalarımızı yerleştirmeyi henüz bitirmiştik. Kocam telefonu açtı. Şirketinden arıyorlardı. Yarınki büyük toplantıdan önce bir şeyleri halletmek için o öğleden sonra, bir toplantı yapmak istiyorlardı. Bu kadar erken tek başıma bırakıldığım için biraz hayal kırıklığına uğramıştım ama gitmesini söyledim. 

 

Yapacak çok işim vardı ve mağazalar da yakındaydı.

 

Kocam gittikten sonra jakuzili geniş banyoda duş aldım ve hafif bir elbise ile bağcıklı sandaletlerimi giydim. Dışarıda çok güzel bir gün vardı ve içeride tıkılıp kalmanın yazık olacağını düşündüm. Merdivenlerden parlak güneş ışığına doğru yürürken kapı görevlisi gülümseyerek beni selamladı. Dam Meydanı yıllardır aklımda kaldığı kadar kalabalıktı.

 

İnsanlar etrafta durmuş sokak göstericilerini izliyor ve seyyar satıcıların tezgahlarında pazarlık yapmaya çalışıyordu. Kaldırımdaki kafelerden birinde bir yer buldum ve büyük bir kapuçino sipariş ettim. Bir saat boyunca orada oturup gelip geçen insanları izledim. Harikaydı.

 

Sonraki birkaç saatimi Dam meydanından çıkan yol boyunca sıralanan büyük mağazalarda kredi kartıma ciddi zararlar vererek harcadım. Kocamın bayılacağını bildiğim en zarif gecelik ve heyecan verici iç çamaşırlarının yanı sıra gözüme çarpan birkaç ürün daha satın alarak çantalarımla otele geri döndüm. Resepsiyondaki bir not kocamın saat beş buçukta otele döneceğini söylüyordu. Saatimi kontrol ettim: yaklaşık bir buçuk saat sonra.

 

Daireye döndüğümde, satın aldıklarımı kontrol etmek ve aldığım yeni iç çamaşırlarını deneyerek biraz zaman geçirdim. Sonra i banyoyu hazırladım. Güzel dairemizde yeni iç çamaşırlarımla dolaşmak oldukça heyecan verici bir deneyimdi. Banyoda sütyenimi ve külotumu çıkardım ve ılık, köpüklü suya girdim. Suyu açıp arkama yaslandım. Yolculuğumuzdan ve erken saatlerde güne başlamamızdan dolayı çok yorgun olmalıydım çünkü çabucak uykuya daldım.

 

Ansızın birinin bana seslendiğini duyarak kalktım. Gözlerimi ovuşturdum. Su soğuduğu için üşümüştüm. Banyodan çıktım, bir bornoz aldım ve ıslak saçlarıma bir havlu sardım. Tam o sırada kocamın kafası banyo kapısında belirdi. Yüzünde bir gülümseme vardı.

 

"Nerelerde olduğunu merak ediyordum. Dışarıda şirketimden Carl var. Seninle tanışmak istiyor."

 

Üzerimdeki bornoza baktım.

 

"Böyle mi?"

 

" Böyle de olur," dedi kocaman bir sırıtışla. 

 

"Her tarafın kapalı."

 

Elimi tutup beni salona götürdü. Uzun boylu, yapılı bir adam ayakta durmuş pencereden dışarı bakıyordu. Biz içeri girerken döndü ve gülümsedi. Üzerimdeki şeyi görünce özür diledi.

 

"Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama kocanızın hakkınızda söylediklerinden sonra sizinle tanışmak zorundaydım." Elimi tutarak sıkıca kavradı.

 

Meğerse Carl İsveçliymiş. Baş mühendisti.

 

Hep birlikte oldukça doldurulmuş büyük mini bardan aldığı bir şişe şarap eşliğinde bir süre sohbet ettik. Carl'ın zaman zaman bana doğru baktığını fark ediyordum. Bornozumun altına bir şey giymediğim için bu beni biraz heyecanlandırmıştı ve sanırım o da bunun farkındaydı. 

 

Sonunda Carl biraz isteksizce gitmesi gerektiğini ve bizi gece şehir turuna çıkarmak için daha sonra gelip alacağını söyledi. 

 

Vedalaştık.

 

Akşamın ilerleyen saatlerinde otelin barına inip, Carl'ın gelişini beklemeye başladık. Carl aniden içeri dalıverdi, sert yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Hızlıca bir şeyler içtikten sonra şehre doğru yola çıkmıştık. 

 

Amsterdam gibi bir yer geceleri farklı bir görünüme bürünür. Şehrin sakinleri ve endişeli bakışlı ofis çalışanları gitmiş, yerlerine yüzlerce turist gelmiş, geceyi çok sayıdaki restoran, bar, kafe ve gece mekanının parlak ışıkları altında geçirmeye başlamışlardır.

 

Küçük bir İtalyan restoranında yemek yedik. Carl iyi bir eşlikçiydi ve etrafı iyi tanıyordu. Restoranda kahve içmememiz ve Amsterdam'ın meşhur küçük kahve dükkanlarından birini denememiz konusunda ısrar etmişti. Amsterdam'ın ilk ve muhtemelen en ünlü kafesi olan Bulldog'da yemeğimizi bitirdik. Mekânın içinde yürürken havanın tatlı aroması bizi sarmıştı. Müzik güzeldi ve sert, koyu kahve güler yüzlü bir garson tarafından servis ediliyordu.

 

"Burada bulunan özel ürünleri hiç denediniz mi?" diye sordu Carl.

 

"Öğrencilik günlerimden beri o şeylere hiç dokunmadım. Benim yaşadığım ülkede fazlasıyla riskli." dedi kocam

 

Carl gülümsedi.

 

"Burada yasal. Mutlaka denemelisin; çok sert bir şey değil, sadece ot."

 

Kocambiraz isteksizdi ama öğrencilik günlerimde buradayken bana neler yaptıklarını unutmamıştım ve o gün evlilik yıldönümümüzdü. Belki işleri ilginç hale getirebilirdi, bu yüzden biraz ikna ettikten sonra denemeyi kabul etti. Carl bizi alt kata, ürünlerini gösteren ve ne almamız gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunan dost canlısı satıcıyla buluşturdu. Arkama yaslanıp serin ve tatlı dumanı ciğerlerimin derinliklerine çektiğimde eski günlerdeki gibiydi.

 

Bir şişe şarap ve iki sarma daha içtikten sonra hepimiz çok rahat bir ruh hâlindeydik derken Carl'ın cep telefonu çaldı. Fabrikada bir sorun varmış.

 

"Siz ikiniz idare edebilecek misiniz? Gitmek zorundayım." Serin gece havasına doğru yürüdük ve onun için bir taksi çağırdık.

 

Bulldog'un dışında durduk, Carl gittikten sonra ne yapacağımızı bilmiyorduk. Kendimi oldukça iyi hissediyordum ve kocamın elimi tutuşundan anladığım kadarıyla o da aynı şeyi hissediyordu. Turist kalabalığını takip ederek kanal boyunca yavaşça yürüdük ve ne olduğunu anlamadan önce, çekici ve bazıları o kadar da çekici olmayan, açık saçık giyinmiş genç kadınlar tarafından işgal edilmiş parlak ışıklı kapıların önünden geçiyorduk. Biz durup izlerken, genç ve yaşlı erkekler kızlarla sohbet ediyor ve sonra içeride kayboluyorlardı. Gizlice çekilmiş perdeler cinsel ilişkilerini meraklı gözlerden saklıyorlardı.

 

Bu kadınlardan biri olmanın, yoldan geçenlere kendini alenen göstermenin ve yabancıları yatağına almanın nasıl bir şey olduğunu merak etmiştim. Bir gecede kaç kez bir yabancıyla beraber yattıklarını, acilen içlerine girdiklerini, ancak birkaç dakika sonra tekrar vitrinde durup gülümseyerek başka bir müşteriyi beklemenin nasıl olduğunu.

 

Birden kocamın kızlara sıradan bir ilgiden daha fazlasını gösterdiğini fark ettim. Kolunu hafif paltomun altından bana dolamıştı ve yürürken göğüslerimi nazikçe sıkıyordu.

 

" Beğendin mi?" diye sordum.

 

Başını salladı, yüzünde hafif bir hüzünlü gülümseme vardı.

 

"Çok güzel kadınlar var."

 

Bir an için ona baktım.

 

"Bir tane ister misin?" Bir an şaşkınlıkla bana baktı.

 

"Benden bir yıldönümü hediyesi olarak."

 

"Şaka yapıyorsun," dedi.

 

Başımı iki yana salladım.

 

"Ben sadece daha maceracı olmamız gerektiğini düşünüyordum. Aşk hayatımız giderek monotonlaşıyor."

 

Bir an için kırılmış gibi göründü ve sonra gülümsedi.

 

"Artık eskisi gibi değil. Bu konuda bir şeyler yapmamız gerekiyor."

 

Sadece iç çamaşırı giymiş üç çekici kadının camın arkasında bize gülümseyerek durduğu üç kapının önünde duruyorduk.

 

 "Birini seç." dedim. Kocam bana şaşırmış gibi bakıyordu

 

"Gerçekten ciddisin, değil mi?" Başımı salladım. 

 

"Yapamam, yapmamalıyım," diye kekeledi.

 

"Ortadaki sarışına ne dersin? Büyük göğüsleri var ve sen büyük göğüsleri seviyorsun, değil mi?" diye sordum. Omuz silkti. Yanına gittim ve cama vurdum. Kız kapıyı kaydırarak açtı. Gülümsedi ve beni şaşırtacak şekilde Amerikan aksanıyla konuştu,

 

"Senin için ne yapabilirim, tatlım?" dedi gülümseyerek.

 

"Bu senin paran hayatım ve burada ne istersen alabilirsin."

 

Kocam onu bıraktığım yerde duruyordu, yüzünde kuşkulu bir ifade vardı. Yanımıza çağırdım. Sarışın gülümsedi ve girmemiz için kapıyı açtı. Sonra perdeleri çekti. Arkasındaki oda küçüktü, sadece küçük bir yatak, üzerinde ışık olan bir komodin ve küçük bir lavabo vardı.

 

"Evet, tatlım," dedi kocama gülümseyerek,

 

"Zamanında bazı şeyler gördüm, ama ilk kez bir kadın tarafından kocasına sakso çektirmesi için para alıyorum." Kıza parasını ödeyip bir sandalyeye oturduğumda kocam hâlâ şaşkındı.

 

Kocamı yatağa doğru itti.

 

"Sanırım bunları görmek istiyorsun," dedi sırıtarak.

 

"Hanımefendinin dediğine göre koca meme hastası imişsin." Kadın sütyenini çıkardı ve benim tahminime göre E cup ve muhtemelen daha büyük olan muhteşem göğüslerini gösterdi. Kocam şaşkınlıkla bakıyordu. Hala ne olduğunu anladığını sanmıyorum. Ellerini kaldırdı ve göğüslerinin üzerine koydu. 

 

Onları nazikçe okşadı.

 

"Oldukça büyükler, değil mi tatlım ve doğallar."

 

Sonra onun önünde dizlerinin üzerine çöktü. Kocam itiraz etmedi, sadece pantolonunun fermuarını açarken bana baktı. Kadın hala yarı sert olan sikini çıkarıp uzman ellerini kullanmaya başladı. Sikinin tam potansiyeline ulaşmaya başladığını gördüğümde kocamın göğüslerini okşadığını gördüm. Kadın yatak sehpasının bir çekmecesine uzanarak bir prezervatif çıkardı, paketi dişleriyle yırttı ve kılıfı sikinin uzunluğu boyunca açtı.

 

Sonra, ağzının aletini sarmasını ve başının kocamın kucağında oynamasını izledim.

Müthiş bir sahneydi. İşte buradaydık, sevgili kocam Amsterdam'ın red light bölgesinin pis bir mahallesinde bir yatakta otururken, yarı çıplak bir sarışın, büyük göğüsleri sallanarak ona sakso çekiyordu. Parmaklarımı bacaklarımın arasına bastırmaktan kendimi alamıyordum, amımdaki karıncalanmayı hissediyordum. Kocam inlemeye başlayınca başımı kaldırdım. Artık sertleşen ve büyüyen göğüs uçlarını çekiştirmesini izledim. Sonra aniden, bir çığlıkla boşaldı. Kadın ağzını onun sikinden çekerken bir süre orada oturdu. Prezervatifi yumuşamakta olan erkekliğinden çekip aldı ve çöp kutusuna atmadan önce bir düğüm attı.

 

Kocam toparlanırken, o da ayağa kalktı ve sütyenini tekrar giydi. Bana döndü ve gülümsedi.

 

"Sizinle tanışmak güzeldi. Bir ara tekrar uğramalısınız." Sonra kapıyı açıp bizi dışarı çıkarttı.

 

Dışarıda serin gece havasında sevgili kocam bana baktı ve gülümsedi. Onu kollarıma çektim ve şefkatle öptüm.

 

"Mutlu yıldönümleri," diye usulca kulağına fısıldadım.

 

Kollarını bana doladı ve sıkıca sarıldı.

 

"Şimdi neye ihtiyacım var biliyor musun?" dei ona bakarken.

 

" Koca bir içki." Gülüşerek en yakın bara yöneldik.

 

Bir şişe şarabın üzerine biraz daha ot içtik. İki genç gibiydik. El ele tutuştuk, öpüştük ve sarıldık, uzun zamandır yapmadığımız bir şeydi bu, en azından toplum içinde. 

 

Otele dönerken beni karanlık kapı aralıklarına çekti ve öpüştük, onun ve benim ellerimiz aceleyle birbirimizin vücudunu yeniden keşfediyordu.

 

Otele döndüğümüzde, şaşkın gece görevlisi gözlerini darmadağınık kıyafetlerimizin üzerinde gezdirirken bize anahtarlarımızı uzattı. Asansörde birbirimize sarıldık. Elinin eteğimin altından yukarı kaydığını ve külotumu çekerek kalçalarımın üzerinden aşağı indirdiğini hissettim. Parmakları amımın ılık ıslaklığına kolayca kaymıştı..

 

Sonunda süitimize ulaşmayı başardık ama ancak bu kadar ilerleyebildik. Birbirimizin vücudundaki giysileri yırtarken düğmeler patladı ve kumaşlar yırtıldı. Sonunda çırılçıplak, geniş kanepenin üzerine düştük. Bu gece ön sevişme istemiyordum; sadece kocamı içimde hissetmek istiyordum. Bacaklarımı açtım, aralarına girerken bacaklarımı onun etrafında kenetledim. Şimdi içimdeydi, sert siki içimi dolduruyordu. Kendimi ona doğru iterken parmaklarım sırtını tırmıklıyor, vücudumun derinliklerindeki her santimi hissetmek istiyordum. Arkama yaslandığımda önce yavaşça, sonra da aceleyle beni sikmeye başlamıştı.

 

İnanılmazdı, harikaydı! Belki de ot yüzünden, ama aylardır, hatta yıllardır böyle hissetmiyordum.

 

Ne kadar devam ettiğimizi bilmiyorum ama bana asırlar gibi gelmişti. Bedenim orgazm üstüne orgazm yaşıyordu. Kocam boşaldıktan sonra sadece kısa bir süre nefesleniyor ama devam etmek istiyordu.. Sonunda yorgun ve bitkin bir halde birbirimize yardım ederek koltuktan kalkıp banyoya gittik. Sıcak duşun altında kendimizi yeniden canlandırdık ve sıcak havlulara sarılarak, çok ihtiyaç duyduğumuz bir içkiyi içmek için salona geri döndük.

 

Perdeleri çekmeye zahmet etmediğimizi ancak o zaman fark edebilmiştim. Dördüncü kattaydık ama meydanın etrafında Krasnapolsky'ye bakan başka binalar da vardı. Acaba sevişmemiz başka bir oteldeki gizli izleyiciler ya da belki de yakınlardaki karanlık bir ofis binasında gezinen bir gece bekçisi tarafından mı izleniyordu? Bu düşünceyle hafifçe ürperdim.

 

Ayakta durmuş geniş pencereden bakıyorduk, kocam benim arkamda duruyordu. Altımızdaki meydan, gececilerin sonuncusu da evlerine doğru yol aldıkça sessizleşiyordu. Kaldırım kafeleri kapanmaya hazırlanırken, sevdiklerine kavuşmak için sabırsızlanan garsonlar masaları temizleyip kaldırıyordu.

 

Orada durmuş dışarı bakarken havlumda hafif bir çekiştirme hissettim. Elim havluyu tutmak için uzandı ama kocam elimi tuttu ve havlu düştü. Pencerenin önünde çırılçıplak duruyordum. Odanın ışığı yanıyordu ve içeri bakan herkes beni net bir şekilde görebilirdi. Harekete geçmeye çalıştım ama kocamın elleri beni olduğum yerde tuttu. Korkmuş ama aynı zamanda heyecanlanmıştım.

 

"Biri beni görebilir aşkım," diye yalvardım.

 

"Ne yani, seni burada kim tanıyor?" Eli kolumun altına kaydı ve göğsümü okşamaya başladı. Meme ucumun çoktan sertleştiğini hissedebiliyordum.

 

Dışarıdaki karanlıkta yansımamı seyretmek için cama baktım. Nazik ve şefkatli bir şekilde göğüslerimden birini okşarken tamamen teşhir ediliyordum, herşeyim ortadaydı.

 

" Dokun kendine, aşkım," diye fısıldadı kulağıma. Benden istediğine inanamıyordum. Beni sadece teşhir etmek istemiyor, aynı zamanda dışarıda beni izleyenlerin önünde kendime dokunmamı da istiyordu. 

Onu red etmeyecektim. Elimi amıma götürdüm ve yavaşça ve ilk başta biraz tereddütle kendimi okşamaya başladım. Hızla, içimdeki arzu beni ele geçirdi ve parmaklarım hızla ıslak, sulanmış deliklerime girerken kısa sürede umursamaz bir hale geldim. Birkaç dakika içinde akıl almaz bir şekilde orgazma ulaştım.

 

Dönüp bir sandalye çekerken beni bir an için orada bıraktı. Bana eğilmemi ve ellerimi sandalyeye koymamı söyledi. Talimatlarına körü körüne uydum. Kalçalarımı kavrayıp birden içime girmeye başlamıştı. Tekrar pencereye baktım ve camdaki yansımayı gördüm.

 

Nasıl bir görüntü oluşturmuştuk!

 

İki çıplak figür, ben eğilmiştim, o içime girerken göğüslerim ileri geri sallanıyordu , kocamın siki amıma girip çıkıyordu. Hayatımda hiç bu kadar tahrik olmamıştım. İkimiz de pencerenin önünde kim bilir kimlerin karşısında boşalmıştık.

 

Bu şimdiye kadar yaşadığım en muhteşem seksti ve bir süre boyunca sevgiyle hatırlayacağım bir şey olacaktı. Nihayet yatağa girdiğimizde serin Mısır keteni çarşafların arasında tatmin edici bir uykuya dalmıştık ki sabah iştah açıcı bir kahvaltı tepsisiyle gülümseyen bir garson tarafından uyandırıldık.

 

Devamı…..